AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 08-29-2007, 14:40   #1
Kullanıcı Adı
loneliness
Standart Yeni bir dönem; hayırlı olsun! HASAN CEMAL
Abdullah Gül'le o sohbetimi anımsıyorum. Daha yeni verilmişti 27 Nisan Muhtırası. Türkiye erken seçime gidiyordu.
Muhtıra gecesi ailecek neler hissettiklerini de kendisinden kısaca dinlemiştim. Hazindi bazı bakımlardan...
Ama güzel bir sohbetti.
Gül, Türkiye'nin korkularını değil, umutlarını beslemeye ihtiyacı olduğunu söylemişti. Türkiye'nin kutuplaşma ve gerginliğe değil, yumuşamaya olan ihtiyacının altını çizmişti.
Türkiye'de siyaseti korkuların üzerine inşa etmek gibi kötü bir alışkanlık olduğunu, bundan kurtulacak bir Türkiye'nin normalleşeceğini, rahatlayacağını belirtmişti.
Vurguladığı bir başka noktayı anımsıyorum. "Bir darbe, Türkiye'yi bölmek isteyenlerin tuzağına düşmek olur" demişti.
'Yeni Türkiye'den söz etmiştik.
Avrupa ülkelerinde nasıl olduysa, sonunda bizim ülkemize de hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve özgürlüklere dayalı demokrasinin tam olarak geleceğine inanıyordu.
Gündemindeki önceliklere gelince:
(1)Demokrasi ve hukuk devletini geliştirmek ve sonuna kadar savunmak...
(2)Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda kararlılıkla yürümek ve bunun gerektirdiği reformlara devam etmek...
(3)Güçlü ekonomi...
(4)Modern ve güçlü ordu...
(5)Silahlı kuvvetleriyle, askeriyle kavgalı olmayan, kutuplaşmaktan uzak bir Türkiye...
27 Nisan Muhtırası'ndan dolayı Abdullah Gül üzülmüş, hayal kırıklığına uğramıştı.
Ama kararlıydı.
Bunu kamuoyu önünde herhangi bir şekilde tartışma konusu haline getirmeyecekti.
Duruşu dikti.
Demokrasinin yanındaydı.
Ancak kendi askeriyle kavgalı, tartışmalı bir siyasetin Türkiye'ye zararlı olacağına inanıyordu.
Seçim sandığından korkmanın ve demokrasi dışı yollara itibar etmenin çıkmaz yol olduğu, Türkiye'ye zaman kaybettirdiği kanısındaydı Abdullah Gül.
Gizli gündemi mi vardı?
Hayır.
Gül'ün kendi siyasal yaşamında, din-devlet-siyaset üçgenindeki ilişkilerde -ya da örneğin AB konusunda- bugüne göre farklı düşündüğü zamanlar olmuş ama bugün artık değişmişti.
'Gizli gündem' üstünde daha hâlâ zıplayarak korku tacirliği yapanlar, bu ülkede demokrasi korkusunu kafalarından atamayanlardır.
Kriz tellallığı yapanlardır.
Türkiye bölünecek, irtica gelecek diyerek, demokrasiyi bu ülkede ikinci sınıflığa mahkum etmek isteyenlerdir.
Rejimle ilgili olarak bazı alanlardaki ayrıcalık ve tekellerini kaybetmek istemeyenlerdir, korku tacirliği yapanlar...
Belirtmekte yarar var:
Abdullah Gül, bu 'korku tacirleri'ni tanıyor. Onları, rejim içinde yerli yerine oturtuyor. Türkiye'nin bazı atılımlarını siyasal kararlılıkla onlara rağmen yapması gerektiğini de biliyor.
12 Eylül askeri yönetimi tarafından mevcut anayasanın Türkiye'ye nasıl bir deli gömleği gibi giydirildiğinin de farkında.
Çankaya Köşkü'nün bu çerçevede nasıl bir düğüm noktası haline getirildiğinin, Türkiye'nin temel sorunlarının çözümünde bazı açılardan Çankaya'nın nasıl engelleyici rol oynadığının da bilincinde.
Yaşanan 'Çankaya Savaşları'nın arka planında bütün bunların yattığını tabii görüyor.
Şunlar da eklenebilir:
Asker-sivil ilişkilerinin, seçilmiş-atanmış dengesinin demokrasilerdeki olağan boyutu... Bu pencereden Türkiye'ye bakınca, bizdeki rejimin kendine has özellikleri ve bu konuya nasıl yaklaşılması gerektiği ya da ince ayar noktaları... Ve tabii toplumun bazı kesimlerinde Çankaya'ya bağlanan laiklik duyarlığı...
Bunlar da Gül'ün gündeminde, özellikle 2001'den beri, kendi siyasal deneyimlerinden gelerek yer etmiş konu başlıkları olarak sıralanabilirdi.
27 Nisan Muhtırası'ndan hemen sonraki o uzun sohbetimizden edindiğim izlenimlerin ışığında diyebilirim ki:
Abdullah Gül, herkesin kendi farklılıklarıyla özgürce yaşadığı bir demokrasinin, hukuk devletinin, dindarlığa ve dinsizliğe saygılı laikliğin, dinsel hoşgörünün, kadın erkek tüm vatandaşların eşitliğinin ipine sarılan bir cumhurbaşkanı olacak.
Yanılabilir miyim?
İhtimal vermiyorum, vermek de istemiyorum.
Abdullah Gül'ün Onbirinci Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkışıyla birlikte Türkiye siyasetinde yeni bir sayfa, hatta yeni bir dönem açılıyor.
Bir fırsat yakalıyor Türkiye.
Bu dönüm noktasında bu fırsatın adı, Türkiye'nin siyasal korkularından sıyrılması, normalleşmesi ve demokratik olgunlaşmayı yakalaması olabilir.
Hayırlı olsun!

GÜL'ÜN KONUŞMASI
Bu satırları yazdıktan sonra, Abdullah Gül'ün 11. Cumhurbaşkanı olarak TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı teşekkür konuşmasını izledim.
Güzel bir konuşmaydı.
Demokrasiyi, hukuk devletini ve cumhuriyetin laik karakterini açıklıkla savunan bir konuşma olduğu için güzeldi.
Farklılıkların demokrasi kültürünü besleyen bir zenginlik olduğunu belirttiği için, kadın-erkek eşitliğini özellikle vurguladığı için güzel bir konuşmaydı.
Ve Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunun kararlılıkla savunulması gerektiğini söylediği için de güzel bir konuşmaydı.
Son söz:
Komutanlar da yemin törenine katılmış olsalardı her şey daha güzel olabilecekti.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi