AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 06-08-2008, 03:23   #1
Kullanıcı Adı
CeVHeR
Standart Yetkilerini aştıklarının itirafıdır bu!
“Yasama organı, seçimleri 20 yılda bir yapma kararı alırsa, böyle bir düzenlemeyi iptal etmeyip, seyirci mi kalacağız?”
Anayasa Mahkemesi’ndeki yasakçı üyelerin, başörtüye özgürlük getiren anayasa değişikliğini iptal etmesinin arkasında yatan kritik soru bu imiş!
Dün dört gazetede birden yayınlanan iddiaya göre, Anayasa Mahkemesi’ndeki yasakçı üyeler, işte bu soruyu sormuşlar ve cevabını bulamadıkları için, “İptal yetkimiz var” deyip, o yönde karar almışlar!
Bizim bildiğimiz; “yetki” dediğimiz şey, kendi kendine soru sorup, cevap bulamayınca kendine “görev ihdas etmek” değildir..
Bizim bildiğimiz, hukuk devletlerinde, insanlar kafa kafaya verip, “durumdan vazife çıkartma” mantığı ile hareket edemezler..
“Ne yapacağız, çaresiz kaldık” gibi bir gerekçe ile, hiç kimse kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz!
Felsefi anlatımlar, sıkıcı olabilir..
En güzeli, karşı örneklerle olayı açmak, izah etmektir..
Lafı uzatmadan, bodoslamadan somut bir “karşı örnek” vereyim o zaman..
Mesela, Bakanlar Kurulu’nda bazı üyeler sıkıntılı sıkıntılı otururken, bir tanesi dese ki, “Ne olacak bu memleketin hali.. Anayasa Mahkemesi kendi kendine, yetkisi olmayan konularda bile karar veriyor. Bizim bu üyeleri yargılamamız lazım..”
Bazı bakanlar da karşı çıksalar: “Olur mu öyle şey, Bakanlar Kurulu’nun Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılama yetkisi yok ki” diye itirazda bulunsalar..
Verdiğim örnek, anayasa değişikliğinin, Anayasa Mahkemesi’nde iptalinin istenmesi ile birebir örtüşüyor değil mi?
Nasıl ki Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini esastan inceleme yetkisi yoksa, Bakanlar Kurulu’nun da Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılama yetkisi yok..
Ama Anayasa Mahkemesi, yetkisiz şekilde anayasa değişikliğini iptal ediyor. Bakanlar Kurulu da, yetkisiz olarak mahkeme üyelerini yargılamaya kalkışsın..
Sonrasında da, Bakanlar Kurulu’ndaki üyelerden birisi, “yetkimiz yok” diyenlere şu soruyu yöneltse: “Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılama yetkimiz yok diyorsunuz ama, Anayasa Mahkemesi üyeleri, yarın bir kanunu, ‘Şeriata aykırıdır’ diyerek iptal etse, böyle bir olaya seyirci mi kalacağız?”
Devam etseler: “Tabii ki böyle bir olaya seyirci kalınamaz. O halde Anayasa Mahkemesi üyelerinin, görev sırasındaki suçlarını Bakanlar Kurulu yargılamalıdır.”
Nasıl, beğendiniz mi?
“Şeriata aykırılığı”, onların ağızlarındaki sakıza uygun olsun diye, kasten yazdım..
Onlar sürekli bu yönde karşı tezler üretiyorlar ya..
Ben de onların üzerinden karşı tez ürettim.
Anayasa Mahkemesi üyesi nasıl ki, hayali olarak “20 senede bir seçim yapılması kanunu” varsayımı ile kendi beşeri sistemlerinin çıkmazını ortaya koyup, sonra da “çıkmaz sokak” üzerinden kendilerine bir buldozerlik yetkisi ihdas ediyor...
Ben de; sistemin kendi açısından tedbir düşünmediği bir başka ihtimali ortaya koyup, Bakanlar Kurulu’nun da benzer şekilde, “durumdan vazife çıkarma hakkı”nın doğacağını hatırlatıyorum..
Benim örneğimde sistemi çıkmaza sokan fail “yasama organı” değil,“Anayasa Mahkemesi üyeleri”... Yine benim örneğimdeki fark, çıkmaz sokağı açma görevini, Anayasa Mahkemesi’ne değil, Bakanlar Kurulu’na vermek!..
Senaryo, birebir Anayasa Mahkemesi’ndeki iptal kararı görüşmelerinde yapıldığı ileri sürülen tartışmaya benziyor değil mi?
Onlar nasıl ki, anayasada olmayan bir yetkiyi, kendi kendilerine ihdas ediyorlarsa, benim senaryomda da aynı yetki ihdasını Bakanlar Kurulu yapıyor.
Nasıl ki onların skandal iptal kararlarında, Anayasa Mahkemesi üyeleri “Hayali bir iddia” ortaya atıp, kafa karıştırıp, sonuçta durumdan vazife çıkarıyorlarsa, Bakanlar Kurulu da benzer bir “Hayali iddia” ortaya atıp, kafaları karıştırıp, sonrasında da durumdan kendilerine vazife çıkarabilirler!
Hatta BakanlarKurulu’nun “durumdan vazife çıkarması”, Anayasa Mahkemesi üyelerinin “durumdan vazife çıkarması”ndan bence çok daha mantıklı olur.
Çünkü, Anayasa Mahkemesi’nin o çok akıllı üyesinin, “20 senede bir seçim yapma yönünde değişiklik yapılırsa yine seyirci mi kalacağız” ihtimalinde, bence çözüm var..
Anayasa Mahkemesi üyesinin aklına gelmemiş ama, ben kendisine hatırlatayım.. Yapılacak o düzenleme, demokratik hukuk devleti ilkelerine aykırı olacağından, AİHM’e gidilir ve düzenlemenin iptali sağlanır. Böylece seçimlerin yine 5 yılda bir yapılması sağlanmış olur.
Ama, şu an Anayasa Mahkemesi üyelerinin 9 tanesinin birlikte suç işlemeleri halinde, onları yargılamak için nasıl bir prosedür izleneceği konusunda, mevzuatta çözüm yok..
Bir Anayasa Mahkemesi üyesi suç işlerse, diğer üyeler yargılama kararı alıp, davayı yürütürler. Ama Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğu suç işlerse, ve kalan diğer üyeler de toplanma-karar alma yeter sayısını oluşturamazlarsa, suç işleyen üyeler yargılanamayacaklar demektir. (Taa ki; yeterli sayıda üye değiştikten sonra, yeni üyelerle yargılanma yapılabilinecektir.)
Böyle bir durum kabul edilebilir mi?
Tabii ki kabul edilemez. Cumhurbaşkanı dahil (O da vatan hainliği ile suçlanabiliyor), hiç kimse yargıdan muaf olmadığına göre, Anayasa Mahkemesi üyeleri için de, böyle bir boşluk kabul edilemez. Boşluk kabul edilemeyeceğine göre, Bakanlar Kurulu’nun “Biz Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılamaya yetkiliyiz” demesi, Anayasa Mahkemesi’nin “Aslında anayasa değişikliğini iptale yetkimiz yok ama, boşluk var. Biz de kendimizi yetkili saydık” demesinden çok daha mantıklı olsa gerek.
Neyin mantıklı, neyin saçma olduğu bir yana, bence Anayasa Mahkemesi üyesine dayandırılan varsayıma dayalı soru, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, yetkisiz şekilde verildiğinin de itirafıdır..
Yetkileri olsaydı, yetkilerinin yazılı olduğu dayanak kanunu gösterirlerdi..
Yetkileri olmadığı için, laf cambazlığı ile, “yetki ihdas” ediyorlar..
Ama hiç düşünmüyorlar; “Herkes kendisine ‘yetki ihdası’nda bulunursa, ülke ne hale gelir?”


Ali KARAHASANOĞLU / VAKİT 08/06/2008

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 06-08-2008, 03:45   #2
Kullanıcı Adı
tayyipleyiz
Standart Yetkilerini aştıklarının itirafıdır bu!
Nefs taşıyan herkes, her birey yargılanabilmeli; yargıladıkları da sorgulanabilmelidir. Nefsi adına hüküm vermesinden dolayı alacağı ceza ona verilen belki de en büyük ödüldür.

Bir mahkeme düşününün ki; Üstün erk olsun, özerk olsun, üyeleri atanmış olsun, üsütüne üstlük ÜSTÜ de olmasın ...


Nasıl ama ...? Güzel bir senaryo değil mi? Burası tanzanya değil, burası bir kabile de değil, burası bizim güzide vatanımız Türkiye ... Bu da içler acısı bir hukuk tablosu. Adaletin hiçe sayıldığı, herşeye ve herkese rağmen "benim dediğim olur" zihniyetinin hakim olduğu bir yüksek mahkemenin EGEMENLİĞİ ele geçirdiği benim güzel ülkem ...

ADALET adına artık hiçbirşeye inanılamaz. Hiçbir güvence de verilemez. Tablo çoook karanlık bence ... Ama ışığı da görüyorum. Işık da çok uzakta değil. Biz bize düşeni, Başımızdakilerde gerekeni yaptıklarında GÖLGE olanların, toprak olduğu gölgelerinin kendilerini boğduğu, ADİL olarak yargılandığı o IŞIĞI görüyorum.

Hakk' a yalvarıyor, çabuk gelmesi adına da diliyor, dileniyorum. AMİN!


Teşekkürler.
tayyipleyiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 20:43   #3
Kullanıcı Adı
Berika
Standart Yetkilerini aştıklarının itirafıdır bu!
Alıntı:
tayyipleyiz Nickli Üyeden Alıntı
Nefs taşıyan herkes, her birey yargılanabilmeli; yargıladıkları da sorgulanabilmelidir. Nefsi adına hüküm vermesinden dolayı alacağı ceza ona verilen belki de en büyük ödüldür.

Bir mahkeme düşününün ki; Üstün erk olsun, özerk olsun, üyeleri atanmış olsun, üsütüne üstlük ÜSTÜ de olmasın ...


Nasıl ama ...? Güzel bir senaryo değil mi? Burası tanzanya değil, burası bir kabile de değil, burası bizim güzide vatanımız Türkiye ... Bu da içler acısı bir hukuk tablosu. Adaletin hiçe sayıldığı, herşeye ve herkese rağmen "benim dediğim olur" zihniyetinin hakim olduğu bir yüksek mahkemenin EGEMENLİĞİ ele geçirdiği benim güzel ülkem ...

ADALET adına artık hiçbirşeye inanılamaz. Hiçbir güvence de verilemez. Tablo çoook karanlık bence ... Ama ışığı da görüyorum. Işık da çok uzakta değil. Biz bize düşeni, Başımızdakilerde gerekeni yaptıklarında GÖLGE olanların, toprak olduğu gölgelerinin kendilerini boğduğu, ADİL olarak yargılandığı o IŞIĞI görüyorum.

Hakk' a yalvarıyor, çabuk gelmesi adına da diliyor, dileniyorum. AMİN!


Teşekkürler.
inşAllah +


teşekkürler nusret +
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi