01-19-2011, 15:05 | #11 | |
Alıntı:
yani 40 da 2 en fazla karının en az yarısını zekat vermesi demek oluyor? |
||
01-19-2011, 15:15 | #12 | |
Alıntı:
Fiilî olarak bir şirketin ortağı olan kişi, şirketin büro, alet vb. duran varlıkları dışındaki dönen varlığından kendi hissesine düşen miktarın, nisaba ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtını vermesi gerekir. Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıklar (üretim aletleri, makine vb.) zekâttan muaf; borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim, finansman vb. giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıkları (yarı mamul ve üretilmiş mallar, hammaddeler, nakit para, çek vs.) ise net kâr ile birlikte % 2,5 oranında zekâta tabidir. |
||
01-19-2011, 15:17 | #13 | |
Alıntı:
|
||
01-19-2011, 15:22 | #14 |
yeni oluşmuş küçük bir işletmenin marjinal gelişme-büyüme hızı 2.5dan daha büyüktür.değilse zaten batar kısa dönemde..büyük işletmede zaten tekel konumda olmasa bile yüksek kâr ile çalıştığından pek zorlarına gitmese gerek.öyle olsa bile kitabımızda bu yazıyor ve bence de bu uygulanmalı.bir de kitapta bu yazıyor sorgulamayın denmesi de komik,tabii ki konuşacağız bundan doğal ne varmış ki
|
|
01-19-2011, 15:27 | #15 |
Olabilir. İslamın ölçüsü budur. Bizler Müslümanlar olarak Allah'ın belirlediği ölçülere uymakla mükellefiz. Eğer diyelim ki zekâtın ölçülerine göre vermemiz gereken zekât o sene elde ettiğimiz kâra denk geldi; böyle bir durumda o sene elde ettiğimiz kârı zekat olarak vermek zorundayızdır.
|
|
01-19-2011, 15:31 | #16 | |
Alıntı:
en musluman ulkede bile yapmazlar. |
||
01-19-2011, 15:32 | #17 | |
Alıntı:
|
||
01-19-2011, 15:42 | #18 |
|
|
01-19-2011, 15:55 | #19 |
yukarıda toplam fiziki ürün foks.var.
bak gördüğün gibi başta her yeni emek girdisiyle biraz daha artıyor... azalarak artmaya devam ediyor bir noktada maximum oluyor ve o noktadan sonra her yeni giren emek verimliği ve karlılığı düşürüyor... |
|
01-19-2011, 16:05 | #20 | |
Alıntı:
bunu anlamak için grafige gerek yok aslında. yada iktisat bilmege. her patron bunu bilir. yani ne kadar çok işçi okadar çok kar düşer. T.ORANtı. işte grafiktede dedigin gibi karlılık için az elemanla çok iş yaptırılmalı. yoksa sermayenin sahibinin elde edicegi kazanç düşer. (kısacası kapitalistler(patronlar) en az işçi ile en fazla uretim yapmak isterler. tabi bunun işçilerin agır çalışma koşulları ve digerlerinin işsiz kalmasına yol açması ayrı konu.) BİR ALINTI YAPAYIM KONUYLA ALAKALI SAYILIR. alıntı: DAS KAPİTAL CİLT 1---------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------------- Emeğin yoğunluğunda artış, belli bir sürede, emeğin harcanmasında artış demektir. Bu nedenle, işgününün uzunluğu aynı olmak üzere, daha yoğun bir emekle geçen bir işgünü, daha az yoğun bir işgününe göre, daha fazla üründe maddeleşir. Emeğin üretkenliğindeki artışın, belli uzunluktaki bir işgününde daha fazla ürün sağlayacağı da doğrudur. Ne var ki, bu ikinci durumda, herbir ürünün değeri, daha az emeğe malolduğu için düşer; birinci durumda ise, her iki ürün daha önceki kadar emeğe malolduğu için, değer değişmeden kalır. Ürünlerin sayısı, burada, fiyatlarında bir düşme olmadan artmıştır; sayıları ile birlikte fiyatları toplamı da büyümüştür. Ama üretkenliğin artması halinde belli bir değer, daha büyük bir ürün kitlesine dağılır. Demek ki, işgününün uzunluğu değişmeden yoğunluğu artmış bir günlük emek, daha fazla bir (sayfa 535) değerde somutlaşıyor ve paranın değeri değişmemişse (faha biiyük miktarda para ile temsil ediliyor. Yaratılan değer, emeğin yoğunluğunun toplumsal ortalamadan sapması ölçüsünde bir değişiklik gösteriyor. Öyleyse, belli uzunluktaki bir işgünü, artık, değişmeyen değil, değişen bir değer yaratıyor; 12 saatlik normal yoğunluktaki bir işgününde yaratılan değer, diyelim 6 şilin olsun, ama yoğunluğun artmasıyla yaratılan değer, 7, 8 şilin ya da daha fazla olabilir. Bir günlük emekle yaratılan değerin, sözgelişi 6 şilinden 8 şiline yükselmesiyle, bu değerin iki kısmı, yani emek-gücü fiyatı ile artı-değer de, aynı zamanda, eşit ya da eşit olmayan miktarlarda artabilir. Bunların her ikisi de aynı anda 3 şilinden 4 şiline çıkabilir. Burada, emek-gücünün fiyatındaki artış, bu fiyatın zorunlu olarak emek-giicünün değeri üzerine yükseldiği anlamını taşımaz. Tersine, bu fiyattaki bir yükseliş bu değerdeki bir düşüşle birlikte olabilir. Emek-gücü fiyatındaki artışın, daha da hızlanan aşınma ve yıpranmayı karşılamadığı durumlarda, bu durum ortaya çıkar. Gelip geçici istisnalar dışında, emeğin üretkenliğindeki bir değişikliğin, emek-gücünün değerinde ve dolayısıyla artı-değerin büyüklüğünde bir değişmeye, ancak ilgili sanayi kollarında elde edilen ürünlerin, işçilerin alışılagelen tüketim malları arasında bulunması halinde yolaçtığını biliyoruz. Ele alınan durumda, bu koşul, sözkonusu değildir. Çünkü, değişikliğiri, emeğin süresinde ya da yoğunluğunda olması halinde, yaratılan değerin büyüklüğünde, bu değerin somutlaştığı malın niteliğine bağlı bulunmayan bir değişiklik daima olur. Emeğin yoğunluğu, bütün sanayi kollarında aynı anda ve eşit derecede artacak olsa, bu yeni ve daha yüksek derecede yoğunluk, toplum için normal derece haline gelir ve ayrıca hesaba katılacak bir şey olmaktan çıkar. Ama bu durumda bile, emeğin yoğunluğu çeşitli ülkelerde farklı olur ve değer yasasının uluslararası uygulanışında değişik durumlara yolaçabilir. Bir ulusun daha yoğun olan işgünü, başka bir ulusun daha az yoğun olan işgününe oranla, daha fazla miktarda bir para ile temsil edilebilir.[14] (sayfa 536) alıntı: DAS KAPİTAL CİLT 1 alıntı sonu---------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------------- alıntı kaynagı Konu xfce tarafından (01-19-2011 Saat 16:26 ) değiştirilmiştir.. |
||
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|