AK Gençliğin Buluşma Noktası
Alt 08-09-2009, 09:09   #1
Kullanıcı Adı
sudaduran
Standart Zülfü Livaneli:CHP artık umut vermiyor

CHP'nin gidişatından rahatsızlık duyarak partiden ayrılan sanatçı Zülfü Livaneli, Baykal'ın son dönemdeki yaklaşımlarını beğenmediğini söyleyip ekliyor: Dilim varmıyor ama CHP özgürlükten yana tavır koymayarak gerici bir parti olmuştur
Uzun dönem hastalıkla mücadeleden sonra, dün akşam Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi'nde sevenleriyle buluştu Zülfü Livaneli. Belli ki sahneleri özlemiş. Siyaset için sanatını aksattığı günler için üzülüyor şimdilerde.

Livaneli'yle, Vatan Gazetesi'ndeki odasında buluşup sevmeyerek içerisinde bulunduğu siyaseti, hastalığını, uzun bir aradan sonra verdiği konseri ve tabi İstanbul'u konuştuk.

Livaneli, artık sanatıyla anılmak istediği için 'Siyaseti çok fazla konuşmayalım' dese de konu dönüp dolaşıp kendisinin siyasi yaşamına geldi. Okuyacağınız bir sanat röportajından ziyade, iyi bir siyaset söyleşisi oldu. İyi okumalar!

Müzisyenlik, yazarlık, siyaset derken bedeniniz yorgun düştü. Nasıl geçti hastalık dönemleri?

Zor geçti elbette. İnsan böyle ciddi bir hastalık geçirdiğinde dünyayı farklı algılamaya başlıyor. Birçok şey gözünüzde küçülmeye başlıyor. Aslında önemli olanın geride hoş bir sada bırakmak olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Hastalık döneminde farklı bir çizgiye girmeye başladığımı hissettim.

Nasıl bir çizgiydi bu?

Genç insanlar her zaman kendilerini dünyaya ispat etme çabasına girişir. Kim olduğunu gösterme kaygıları vardır. Bir sanatçıda bu kaygı daha fazladır. Ben de böyle kaygıları çekmiş biriydim. Fakat sonradan bunların geçmesi gerekiyor. Yani artık siz altın değil de sarraf olacaksınız, yarışmada değil jüride olacaksınız, gençlere yer açacaksınız. Bu duygular zaten son yıllarda gelişmişti bende ama ameliyattan sonra iyice pekişti.

Şarkı söylemek sizi mutlu ediyor bu belli. Peki gazeteci, yazar, sanatçı… Hangisi daha yakın?

Aslında ben müzisyenim ve bir yazarım. Gazeteci değilim, fikirlerimi gazetede yazıyorum o kadar. Ben şarkı söylemeyi ve hikâye yazmayı seven bir adamım. Hepsi bu kadar, büyütmeye de gerek yok aslında.

Keşkeniz var mıdır hayatta ve bu keşkeleri hastalık boyunca düşündünüz mü?

Sanatçı olarak kabul görmüş biriyim. Dünyada tanıdı insanlar beni, sevildim de. Bunların hepsi çok güzel ama bu gündelik siyasete kendi elimde olmadan sürüklenmiş olmam beni çok üzmüştür. Çünkü ülkeniz için yapmak istediklerinizle, yapabilecekleriniz arasındaki uçurumu görmek sizi üzüyor. Sanat beni üzmedi, yaptığım her beste toplumun beni daha da sevmesini sağladı. Ama siyaset öyle değil.

Siyaset ne yaptı size?

Aslına bakarsanız bir şey yapmadı. Siyasette bir şey olmak isteyenlerle, bir şey yapmak isteyenler arasında fark var. Ben bir şey yapmak istedim. Çünkü ben siyasette bazı görevleri ısrarlar üzerine kabul ettim. Mesela beş sene milletvekilliği yaptım. Ne yararsız bir şey!

Siyaseti sevmedim, isteyerek de girmedim diyorsunuz. İstemeden yaptığınız işten zevk de almadınız o zaman?

Almadım elbette. Siyasetin başka bir mantığı var. Paul Valery, “Politika halka ait sorunları halkı karıştırmadan çözme sanatıdır” diyor. Sahiden öyle olduğunu gördüm. Ankara, halkı işin içine karıştırmıyor. Bunun muhalefeti, iktidarı, sağı, solu yok. Hepsi böyle.

BEN KÖTÜ BİR SİYASETÇİYDİM

İstememenize rağmen neden içinde var oldunuz?

Ben eskiden beri siyasetle ilgilenen biriyim. 68 kuşağı diyorlar bize, biz darbelerle örselendik. 12 Mart'ta hapse attılar beni. Dolayısıyla milyonlarca kişi beni dinler hale gelince o kitleden bir talep geldi. Aynı zamanda siyasiler de bunu değerlendirmek istedi. Başkası yapabilirdi belki ama benim de yapıma uygun değildi. Ben çok kötü bir siyasetçiyim. Bizim sanatçı olarak yaptığımız tüm hissettiklerimizi söylemekken, siyasetçilerinki sağlamak. Burada yol ayrıldı işte.

Tarafınız belli olduğu için yıllarca hep bir kesimin Zülfü Livaneli'si oldunuz. O kesimin şarkılarını söylediniz. Sadece bir tarafın sanatçısı olmak doğru mu?

Benim şarkılarım sol kesim tarafından benimsenince diğer kesimde tepki oluştu. Artık bu işin sağcısı, solcusu da kalmadı. Benim parçalarım hasretten, sevdadan dem vurur. Ama Türkiye semboller memleketi. Solcu yurdunda söylendiği için şarkılarım diğer kesim düşman oldu. Bundan hep rahatsızlık duydum. Ben bu ülkenin sanatçısıyım. Sizin kim olduğunuzu sizden çok başkaları tayin ediyor.

Siyaseti sevmiyorum diyorsunuz ama söz dönüp dolaşıp oraya geliyor, üzgünüm. CHP vakıf olmalı diyorsunuz. Peki vakıf olsa şimdiki halinden çok daha iyi bir yerde olabilecek mi?

Bugünkü CHP yönetimi maalesef yanlış bir konumlanma içine girdi. Eğer CHP özgürlüklerden, demokratikleşmeden ve AB'den yana bir tavır koyabilseydi bugün farklı bir Türkiye'de yaşıyor olurduk. Şu anda o ilerici fonksiyonu kalmamış gibi CHP'nin. Dilim varmıyor ama CHP artık gerici bir parti.

CHP'yi gerici yapan Baykal mı?

Parti liderleri en büyük sorumlulardır elbette. Bu ülkede kim karşı çıkabilir ki onlara. CHP artık umut vermiyor. Deniz Baykal'ın liderliğine kimsenin itirazı olmazdı, ama görüşleri herkesi şaşırttı. Birtakım tabular yerine özgürlüklere odaklansa daha iyi olacak.

Hastalığınız döneminde Ergenekon davası başladı. Ergenekon'u ilk duyduğunuzda nasıl tepki verdiniz?

Herkes gibi şaşırdım elbette. Yalnız, daha sonra Ergenekon'u anlamakta güçlük çektim. Kapsamı ve kavramını anlayamaz hale geldik davanın. Sonu açık bir canavar haline geldi. Bu davanın gerçek suçluları ortaya çıkarması hepimizin dileği. Ben Ergenekon'un hakiki anlamıyla başarıya ulaşmasını arzu edenlerden biriyim.

Şu anda ülke gündemini meşgul eden bir diğer konu ise katsayı probleminin kalkması. Siz kimden yanasınız?

Bu kavga kiminle kim arasında ben bunu merak ediyorum asıl. Kim kimden yana? Ben konunun uzmanı değilim. Meslek liselilerden de çok mail aldım. Bir haksızlığın giderilmesi doğru bir şey. Ama ben büyük tabloya bakmaya çalışıyorum.

YÖK'teki her karar iki kesimin çarpışmasına neden oluyor.

Çarpışma gerektirecek bir durum yok ama…

Elbette yok. Ama dediğim gibi ben pek bilmiyorum. Size sorayım İmam Hatip Lisesi'nde okumanın amacı imam olmak değil mi?

Hayır değil. Orada okuyan öğrenciler hem dini bilgileri hem de fen bilimlerini en iyi şekilde öğreniyorlar. Tek fark Arapça'nın yabancı dil olması.

Yani Arapça öğrenip bilgisayar mühendisliği okuyacak öyle mi?

İmam hatiplilerin üniversiteye girme hakkı var. Ama diğer tarafın da şunu bilmesi lazım: Birileri başka bir rejime doğru kaymaktan kaygı duyuyorlar. Onlara da hak verilmeli. Türkiye muhafazakârlaşıyor.

Siz de Türkiye İran olacak cümlesine inanıyorsunuz yani…

Elbette İran olmaz ama muhafazakârlaşma yok da diyemezsiniz.

Tekin bir şehir değil İstanbul

Konya'da doğdunuz. İstanbul'a ilk geldiğiniz günü hatırlıyor musunuz?

İstanbul'a 1962'de geldim. Çok şaşırttı beni. Babamla beraber gelmiştim. Karaköy İskelesi dubalar üzerindeymiş ben onu bilmiyordum. İstanbul hep sallanıyor zannederdim. Orası sallanan bir şehir derdim. Babamla Beyazıt'ta bir yerde köfte yedik. O an bana dünyanın en lezzetli köftesi o gibi gelmişti. Çok güzel ama kendimi buraya ait hissetmemiştim. Kaç senedir İstanbul'dayım ama duygu olarak hep Ankaralıyım.

Livaneli, İstanbul için nasıl cümleler kuruyor?

Bu şehir büyük iktidar mücadelelerinin yaşandığı bir yer. İsyanlar, idamlar… Tekin bir şehir değil İstanbul. Burada padişah olmak bile zor. Kaç padişah, sadrazam can verdi buralarda. Büyük karmaşaların yaşandığı, yağmaların şehri. İstanbul'un tarihini okuduğumda sarsıldım. Dünyada böylesine sarsıntılı bir şehir yok. İstanbul'u almak için hep kavga edilmiş.

Bu şehir kimlerin şehri? Zenginler, fakirler, aşıklar, dolandırıcılar…

Dünyanın her yerinde büyük şehirler hep dolandırıcıların olmuştur. Mesela Fransa'da insanlar Paris'e gelmeye çekinir. Dolandırırlar beni diye korkar. İstanbul da böyle. Herkesin şehri. Siz İstanbul'dan ne kadar talep ederseniz, o size onu verir. İstanbul'un varoşunda oturan için İstanbul ne, boğazda teknesiyle gezinen için İstanbul ne? Çok İstanbul var yani. Ama ben Yahya Kemal'in İstanbul'unu çok severim.

Nerelere gidersiniz İstanbul'da?

Boğaz'ın nefes kesen yerleri var. Fırsat buldukça Kandilli'ye gidiyorum. Tepebaşı The Marmara'dan Haliç'i seyretmeye giderim. Doyum olmaz o manzaraya. İstanbul nefes kesici bir yer. Yani köprüden geçerken bile nefesiniz kesilebiliyor.

 

sudaduran isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi