Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü. |
Anketimiz: Çeçenlerin beslan baskını doğrumuydu? | |||
Hayır : 13-15 yaşında ki çocukların öldürülmesine sebep oldular |
![]() ![]() ![]() ![]() |
4 | 33.33% |
Haklıydılar ki okul basmak ruslara bir misilleme oldu |
![]() ![]() ![]() ![]() |
8 | 66.67% |
Katılımcı sayısı: 12. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor |
![]() |
![]() |
#11 |
![]() Sayın Benhur konunun başında bilmeyen arkadaşlar olabilir diye Beslan olayını bir cümle ile anlatmışsın ama bence ve aşikarki sen bilmiyorsun. Bilmediğin konu hakkında birilerini kötülemeye çalışıyorsun ama ben senin yinede kötü niyetli olduğuna inanmak istemiyorum. O yüzden Beslan olayını eliimden geldiği kadar sana ve bilmeyen diğer arkadaşlara tebliğ etmeye çalışacağım. Anlayıp anlamamk, öğrenip öğrenmemek senin elinde...
|
|
![]() |
![]() |
#12 |
![]() Beslan’dan sonra, Osetya ve Kafkasya’nın diğer bölgelerinde Çeçen düşmanlığı artmadı; beklenenin aksine Moskova sorgulanır hale geldi.
![]() İki yıl önce Kuzey Osetya’nın Beslan kasabasında yaşanan kanlı okul baskını henüz hafızalardaki tazeliğini yitirmemişken Beslan davası sonuçlandı. Rusya’nın sağ olarak ele geçirilen tek eylemci olduğunu savunduğu Nurpaşa Kulayev, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Beslan mağdurları ise Rus güvenlik güçlerinin bu davadan beraat etmeleri gerekçesiyle karara itiraz ettiler. Moskova tarafından kurulan Beslan Araştırma Komisyonu, olayın üstünü kapatıvermişti. Ayrıntılara girilmemiş, Çeçenler dışında hiç kimse operasyondan sorumlu tutulmamıştı. Beslan’ın üstü bu şekilde örtülmeye çalışılırken patlama ve terör konularında uzman olan Yuri Saveliev, Beslan Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, Rus güvenlik güçlerinin rehinelerin bulunduğu spor salonunun çatısına iki adet roket fırlatarak çatışmayı başlattığı ve spor salonunu tank ateşine tuttuğu iddia ediliyor. Dahası rapor, Rus yanlısı Kadirov’a bağlı yerel Çeçen polisinin, Osetya’da gerçekleşecek olan bir eyleme dair bilgi edindiğini ama bu bilginin Rusya Gizli Servisi (FSB) binasının dışına çıkmadığını öne sürüyor. Saveliev’in raporu, resmi raporun aksine en az 60 civarında eylemci olduğunu ve eylemcilerin okula üç ayrı askeri kamyonla geldiklerini; en az 30 eylemcinin de Beslan’dan sağ olarak kurtulduğunu ileri sürüyor. Ayrıca saldırı emrinin bizzat Putin tarafından verildiği de belirtiliyor. Beslan Raporu, eylemciler kadar Rus güvenlik güçlerinin de olaydan fazlası ile sorumlu olduğunu ifade ederek sona eriyor. Aslında Beslan Raporu’nda bilinmeyen çok fazla bilgi bulunmasa bile operasyonun bağımsız bir uzman tarafından açıklanmış olması, gerçeklerin Rus halkı tarafından öğrenilmesine vesile oldu. Böyle bir raporun, Putin’in yeniden devlet başkanı olmasına imkan sağlayacak bir kanun değişikliği arifesinde yayımlanması, Moskova’nın canını oldukça sıkacak gibi görünüyor. Nitekim, Beslan’dan sonra, Osetya ve Kafkasya’nın diğer bölgelerinde Çeçen düşmanlığı artmadı; beklenenin aksine Moskova sorgulanır hale geldi. Bu da gösteriyor ki, Putin Beslan’da sadece Osetleri değil tüm Kafkas halklarını kaybetti. Rus istihbarat birimlerinin olaydaki rolünün ortaya çıkması, Rus halkının güvende olmadığı ve bu güvensizlik ortamının bizzat Moskova tarafından oluşturulduğu gerçeğini ifşa etti. İkinci Rus-Çeçen Savaşı öncesinde, Moskova, Volgagrad ve Dağıstan’da apartmanlara yerleştirilen bombaların FSB tarafından patlatıldığı gerçeği de bu tezi güçlendiriyor. Kısacası, Moskova iç dengeleri terör üzerinden sağlamaya devam edecek gibi görünüyor. |
|
![]() |
![]() |
#13 |
![]() “BESLAN BASKINI DEVLET GÜÇLERİNİN BİR TASARIMIDIR”
- Beslan olayı var bir de yakından izlediğin? - Ben Beslan baskınının gerçekleştiği olay mahallini gördüm ve o günden bu yana çok şey de yazdım. Kısaca söylersek, bilin ki olayın resmi ağızlardan açıklanan şekliyle, gerçek şekli birbirinden çok farklı. Beslan olayı devlet güçlerince yazılmış bir senaryodur. Beslan baskını ile Çeçen davası dünya kamuoyunun gözünden düşürülmüş, arkasındaki insan desteği yok edilmiştir. Bu sonuç devlet ofislerinde tasarlanmış, beklenen sonuç da alınmıştır. Nereden mi biliyorum? O baskını gerçekleştiren militanlara rehberlik eden kişi, devletin terörle mücadele birliğinin elemanı olan Asetin kökenli Vladimir Khodov’dur. Militanları Osetya Parlamento binasına götürecekken, yanıltarak Beslan’a getirmiş ve bütün dünyaca lanetlenecek bir eylem için fiili durum oluşturmuştur. Rus güvenlik güçlerinin okula bu kadar ölçüsüz bir güçle neden saldırdıklarını sanıyorsunuz? Olayın yankısı büyük olsun, hiçbiri sağ kalmasın, gerçekler de ortaya çıkmasın diye yaptılar bunu. Amaçları dünyaya Çeçenlere lanet okutmaktı, başardılar. Beslan’da ölenlerin tamamı hükümet güçlerinin kurbanıdır. Güvenlik güçleri rehineleri korumamış, bilerek, sorumsuzca ateş açarak binanın tavanını çökertmiş ve militanlarla birlikte rehinelerin de ölümüne sebep olmuştur. Beslan Araştırma Komisyonu geçtiğimiz Aralık ayında görevini tamamladı ve hazırladığı raporu Duma’ya sundu biliyorsunuz. Tatmin edici hiç birşey açıklamadılar. Ben Beslan Araştırma Komisyonu üyelerinden biriyle görüştüm, “Çok önemli bulgular vardı. Hazırladığımız raporun beşte birini bile açıklamamıza izin vermediler” diye bizzat bana açıklamada bulundu bu üye. Yani ört bas edildi bu olay. Tekrar ediyorum, Beslan baskını, kamuoyunun Çeçen davasına olan desteğini yok etmek için devletin çatısı altında tasarlanmış ve planlandığı gibi başarıya da ulaşmış bir eylemdir. Beslan’la ilgili yaptığım haberlerle gerçekleri ortaya çıkarttığım için şer odaklarının üzerimdeki dikkati pekişti tabii. - Bir de Beslan anneleri olayı vardı… Evet, Beslan’da çocuklarını kaybeden anneler örgütlenmiş, içlerinden Susanna Dudiyeva’yı da sözcü seçmişlerdi. FSB, Moskova ve Vladikafkas yönetimlerinin sorumluluklarından kaçmasına karşı mücadele eden ve ciddi bir kamuoyu desteğine sahip olan anneleri pasifize etmek için Susana Dudiyeva’nın üzerine çalıştı ve hipnozla v.s. onun aklını başından aldı. Dudiyeva’yı Moskova'da bulunan Grigor Grabov adlı yalancı bir peygambere yönlendirerek onun eylemde ölen çocuklarını diriltebileceğine dair sözlerine inandırdılar. Ardından Dudiyeva saçmalamaya başladı. Böylelikle Beslan annelerinin muhalefetini sulandırarak kamuoyundaki etkinlik ve saygınlığını da azalttılar. Bunlar klasik FSB taktikleridir. Ben bunların hepsini yazarak açık ettim ve tabii ki hiç hoşlarına gitmedi. Fatima Tlisova TLİSOVA KİMDİR? Fatima Tlisova, Kabardey(Besleney) kökenli fişek gibi bir gazeteci. 1966 yılında Karaçay Çerkes Cumhuriyeti’nde doğmuş. Aile ismi Maşuko. Tlisova soyadı ona 1999 yılında “kimliği tespit edilemeyen kişiler tarafından kaçırılan” ve 2 yıl sonra İnguşetya’da cesedi bulunan; Abhaz-Gürcü savaşında yerine getirdiği stratejik görevle “savaşın kaderine tesir eden” Abhazya gazisi kocasından yadigar kalmış. |
|
![]() |
![]() |
#14 |
![]() Çarlık Rusya'sının Kafkasya üzerindeki yayılmacı politikalarıyla başlayan Rus-Çeçen savaşları aralıklı olarak günümüze kadar gelmiştir. Özellikle 19. yüzyılın sonlarında Çeçen lider Üeyh Üamil önderliğinde Rus işgaline karşı verilen direniş efsaneleşmiştir. Ne var ki Çeçenistan Çarlık Rusya'sı tarafından işgal edilmekten kurtulamamıştır.
1917'deki Ekim Devrimi'nden sonra beş yıl bağımsız kalan Çeçenler 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne (SSCB) katıldı. ikinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Nazi Almanya'sıyla işbirliği yapan yüz binlerce Çeçen, savaş sonrası Sibirya ve Orta Asya'ya sürüldü. Bu tarihten sonra Çeçenler ve Ruslar arasında ciddi bir sorun çıkmadı. Ta ki SSCB'nin çözülmesine kadar. SSCB; Azerbaycan, Gürcistan Baltık Cumhuriyetleri gibi 15 devletten oluşmaktaydı. 1950'lerden sonra sosyalizmden uzaklaşarak "Sosyal Emperyalist" bir yola giren SSCB, 1980'lerde sallanmaya başlamıştı. 1990'a gelindiğinde hemen hemen bütün özerk cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler. 1991'de SSCB'nin çözülmesiyle, SSCB'yi oluşturan devletler Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) adı altında birleştiler. Çeçenistan ise bir devlet değil BDT'nin bir üyesi olan Rusya Federasyonu'nün bir parçası durumundaydı. Çeçenler de bu zaman zarfında boş durmamış Çeçen Ulusal Kongresi adı altında örgütlenmişlerdi. Kongrenin başkanlığına Kızıl Ordu generallerinden Cevher Dudayev seçildi. Kongrenin ilk hedefi bağımsızlık, nihai hedefi ise Kafkas Halkları Federasyonu idi. Bu amaçla inguşlarla birlikte hareket hareket ederek 27 Kasım 1990'da Çeçeninguş Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan ettiler. 19 Ağustos 1991'de Gorbaçov'a karşı darbe girişimi olması işlerin gidişini hızlandırdı. Çeçen Ulusal Kongresi darbe girişimini hemen kınadı. ilerleyen günlerde mevcut yönetimin yeteri kadar tepki göstermediğini söyleyen Kongre hemen seçim yapılmasını istedi. 27 Ekim 1991'de başkanlık ve meclis seçimi yapan Çeçenler Cevher Dudayev'i başkanlığa getirdiler, l Kasım 1991 'de Çeçenistan'in bağımsızlığı ilan edildi. inguşlar ise daha sonra Rusya'yla federasyon anlaşması yaptılar. Çeçenistan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden hemen sonra 7 Kasım 1991'de Rusya Çeçenistan'da olağan üstü hal ilan etti ve ertesi gün başkent Grozni'ye askeri birlikler gönderdi. Fakat Çeçen halkının yoğun tepkisi üzerine bu birlikler geri çekildi. Çeçenistan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra başını Umar Avtukhanov'un çektiği muhalif bir konsey örgütlendi. Bu konsey Çeçenistan'ın bağımsızlığından rahatsız olan Rusya tarafından para ve silahla destekleniyordu. 1994'e gelindiğinde muhalif konsey ve Grozni iktidarının askerleri arasında çatışmalar yaşanmaya başlamıştı. 26 Kasını 1994'de Grozni ve çevresindeki çatışmalarda 200 muhalifin öldürüldüğü 100 kadarının da esir alındığı hükümet tarafından bildirildi. Çeçenistan, önemli petrol ve gaz yataklarına sahip bir ülke. Ayrıca Hazar Denizi'nden Kafkasya'ya kadar uzanan demiryolu hattı Çeçen topraklarından geçiyor. Bunların yanında Kafkaslarda birleşik bir devlet hedefi nedeniyle siyasi olarak da "tehlikeli". Tüm bunlar ve başka nedenler sonucunda Çeçenistan Rusya için stratejik bir önem arz ediyor. Sonuç olarak Ruslar 1994'te Çeçenistan'ı işgale giriştiler. Çeçen hükümeti Ruslara karşı tek merkezli bir direniş örgütleyememiş, çeşitli komutanların kendilerine bağlı birliklerle yürüttüğü bir direniş ortaya çıkmıştı. Hatta bu dönemlerde Dudayev'in emirlerinin Başkanlık sarayının dışında geçmediği söylenmektedir. Her şeye rağmen 1996 yılına gelindiğinde haklı direniş sonuç vermiş ve Rus birlikleri geri çekilmek zorunda kalmıştı. 1996 yılından ikinci savaşın başladığı 1999 yılına kadar Çeçenistan tam bir karmaşanın içine düştü. Komutanlar kendi kanunlarını uyguluyorlardı ve merkezi otorite neredeyse çökmüştü. Ülke içindeki tek ekonomik hareketlilik adam kaçırma, silah kaçakçılığı ve Bakü-Novorossisk boru hattından petrol çalma gibi olaylardı. 1999 yılına gelindiğinde Şamil Basayev ve Ürdünlü arkadaşı Habib Abdurrahman Hattab önderliğindeki Çeçen güçler Dağıstan'ın bir bölümünü işgal etti. Çeçen sorununun yeniden hortlaması o zamana dek pek tanınmayan Vladenıir Putin'in işine yaradı. Çeçen sorununu daha fazla güç kullanarak çözeceğim vaat eden Putin, Rusya Federasyonu başkanlığına seçildi. Eski bir KGB üyesi olan Putin söylediklerini geciktirmeden uygulamaya koydu ve Çeçenistan'a yeniden askeri güç gönderildi. 1996 yılında bölgede 35 bin Rus askeri bulunurken 1999 yılında bu sayı özel birliklerle beraber 90 bin kişiydi. Bununla da yetinmeyen Rusya, Çeçenistan'ın başına kendi denetimindeki Ahmet Kadirov'u (Çeçenistan'ın eski müftüsü) getirmişti. Tabii Çeçen direnişçiler Kadirov'u tanımadıklarını ilan ettiler ve Kadirov 9 Mayıs 2004 tarihinde SSCB'nin Nazi Almanya'sına karşı kazandığı zaferin yıldönümü kutlamalarında şeref tribününün altına yerleştirilen bombanın patlamasıyla öldürüldü. Aynı patlamada bölgedeki Rus birliklerinin komutanı Valery Baranov'da ağır yaralandı. Bunun üzerine 29 Ağustos'ta Çeçenistan'da tekrar seçim yapıldı. Şaibeli geçen seçimlerde Rusya'nın açıktan desteklediği Ali Alkanov en güçlü rakibi Malik Saidullayev'in seçimlere katılmasının engellenmesiyle seçimleri kazandı. Seçimlere katılım oranı %40'larda kaldı. Ve tabii ki direnişçiler seçimleri tanımadıklarını ve Alkanov'u öldüreceklerini ilan ettiler. ,Rusya bir yandan da medya üzerinde sansür uygulayarak denetim altına almaya çalışıyordu, ilk savaşta eleştirel yayınlar yapan "NTV" televizyonu siyasi baskıyla ele geçirildi. Haftalık "Itogi" gazetesi doğalgaz devi GAZPROM tarafından satın alındı (bu olay Moskova'da basın özgürlüğüne yönelik tehditlerin varlığı konusunda bir skandal ortaya çıkarmıştır.). Son bağımsız ulusal kanal olarak görülen "Kanal 6" da mahkeme kararıyla kapatıldı. Bu arada Çeçen gerillalar Rus güçlerine ağır kayıplar verdiriyordu. Halkın desteğine sahip gerillalar, askeri harekâtları önceden haber alıyor, buna göre konumlanıyordu. Ayrıca yiyecek, ikmal ve barınak sorunu da halk desteğiyle kolayca çözülüyordu. Ruslarsa bunun karşısında gerillalara yardım ettiklerini düşündükleri yerleşimleri yerle bir ediyor, baskınlarla halkı bezdiriyordu. Hiçbir gerekçe göstermeden insanları evlerinden topluyor ve birçoğundan bir daha haber alınamıyordu. Özellikle genç erkekleri topluyor ya hapse atıyor ya da öldürüyorlardı. Çeçenistan'da 1994 yılından beri büyük çoğunluğu sivil olmak üzere 100 bini aşkın Çeçen hayatını kaybetti. Ölen Rus askerlerinin sayısı ise 5 ila 15 bin arasında tahmin ediliyor. Çeçenler de bu yaşananlara farklı eylemlerle cevap vermekteler. Savaşı Rus topraklarına taşımak amacıyla Rusya'da rehin alma, saldırı, bombalama gibi eylemlere imza attılar. Ülkemiz de Çeçen eylemlerine sahne olmuştur. Örneğin 8 Kasım 1991'de Şamil Basayev, Rus yolcu uçağını Minaralni'den Ankara'ya kaçırdı. Daha sonra rehineler Grozni'de serbest bırakıldı. Ayrıca Muhammet Tokcan'ın yaptığı eylemlerde hatırlanacaktır. 16 Ocak 1996'da Trabzon'dan Rusya'nın Soçi limanına giden Avrupa Feribotu'nü kaçıran Tokcan, teslim olmuş ve devlet erkanı tarafından çok iyi karşılanmıştı. Hatta dönemin Devlet Bakanı Şevket Kazan tarafından ziyaret edilmişti. 1997'de Dalaman Tarım cezaevinden firar eden Tokcan (eylemci arkadaşlarının birçoğu da yakın tarihlerde firar etmişlerdi) 1999'da yakalanmış, 22 Aralık 2000 tarihinde "Şartla Salıverme Yasası"yla tahliye olmuştu. Muhammet Tokcan bu sefer silahlı bir guruplaSwissotel'i basmış ve birçok kişiyi rehin almıştı. Afiş asan gençleri bile terörist olarak nitelendiren Türk devletinin Tokcan'a gösterdiği hoşgörü çeşitli spekülasyonlara yol açmış ve Rus basınından büyük tepki görmüştü. Tokcan'ın MiT ile ilişkili olduğu iddia edilmişti. Konumuz dışında olduğu için bu konu üzerinde daha fazla durmayacağız. Çeçen eylemleri başta dünya medyasına yönelik sansasyonel eylemlerdi ve fazla can kaybına sahne olmuyordu (Rusya'nın operasyon düzenlediği zamanlar hariç). Fakat savaşın ilerleyen yıllarında özellikle son aylarda kanlı ve hatta sivillerin direk hedef alındığı eylemlerin sayısı oldukça arttı. Fakat şu nokta atlanmamalıdır. Son kanlı eylemler yıllardır direnişi yürüten guruplar tarafından değil ismi yeni duyulan ve marjinal islami gurupların imzasını taşımaktadır. Özellikle Çeçenistan'daki parçalı durum göz önüne alınmalıdır. Çeçen halkının direnişi esas olarak haklı bir temelde gelişmiştir. Her ulusun kendi kaderini tayin hakkı reddedilemez. Yıllardır Rus emperyalizminin işgal ve imha politikaları altında ezilen Kafkas halkları islami bir umut olarak görmüştür. Özelikle ABD'nin "Yeşil Kuşak Projesi" doğrultusunda doğurup büyüttüğü islami guruplar etkisini göstermiştir. Fakat direnişi yıllardır sürdüren Çeçen hükümetinin böyle bir şeyle suçlanması biraz abartı olur. Elbette ABD ile ilişkileri olmuş olabilir. Ya da islamlı ilişkisi olabilir. Bu ulusal hareketlerin karakterine ters değildir. Fakat marjinal gurupların yaptığı ve sivilleri hedef alan saldırılar direnişin terörizm olarak gösterilmesine yol açmaktadır. 11 Eylül sonrası başta ABD olmak üzere emperyalistler yeni düşmanını "Terörizm" olarak belirlediler. Sınıf savaşlarının sona erdiği, medeniyetler çatışması safsatalarının ortaya atıldığı ve "Yeni Dünya Düzeni"nin dünya halklarına dayatıldığı günümüzde dünyayı yeniden düzenlemek ve sömürge imparatorluklarını genişletmek için bir bahaneye sahip oldular. ABD'nin ortaya attığı "Önleyici Savaş" doktriniyle önce Afganistan ardından da Irak işgal edildi. Taliban ve El-Kaide'ye ne kadar zarar verildi bilinmez ama bu ülkeleri sömürgeleri arasına katmayı başardı. Esas olarak Taliban ve El-Kaide'yi SSCB'ye karşı ABD'nin eğitip silahlandırdığı bilinen bir gerçektir. Hatta Usame Bin Ladin ve Bush ailesinin ticari ilişkileri olduğu dünya basınında yer almıştır. Çeçenistan'a dönersek özellikle son iki yılda Çeçenlerin Rus topraklarında gerçekleştirdiği eylemler kanlı sona erdi. - 23-26 Ekim 2002'de 41 Çeçen, Moskova'daki bir tiyatroyu basarak 800 kişiyi rehin aldı. Rus özel kuvvetleri zehirli gazla operasyon düzenleyince eylemcilerle birlikte 129 rehine hayatını kaybetti ve birçoğu hastanelik oldu. -5 Temmuz 2003'te Moskova'da bir rock konserine iki kadının intihar saldırısı düzenlemesiyle 15 kişi öldü. -5 Aralık 2003'te bir yolcu trenine düzenlenen intihar saldırısında 44 kişi öldü. - 6 Üubat 2004'te Moskova metrosundaki patlamada 41 kişi öldü. -24 Ağustos 2004'te Moskova'dan kalkan iki Rus yolcu uçağı aynı anda düştü 89 kişi öldü. - 31 Ağustos 2004'te Moskova metrosu yakınlarındaki intihar saldırısında 10 kişi öldü. işte olaylar burada biraz karışıyor. Öncelikle eski rehin alma eylemleri düşünüldüğünde Rus güvenlik güçlerinin basiretsizliği ortadadır. Rus güvenlik güçlerinin ya rehineleri kurtarmak gibi bir niyeti yok (hatta ölmeleri işlerine geliyor) ya da bu işten hiç anlamıyorlar. Moskova'daki tiyatro baskınında zehirli gaz kullanan Rus güvenlik güçleri Beslan'da da helikopter ve bombalarla operasyon düzenleyerek yüzlerce kişinin ölmesine sebep oldular. Olayın başka ilginç yönleri de var. En başta Rus makamları rehine sayısını 400 civarında vererek kamuoyunu yanılttı. ilerleyen saatlerde silahlı bir operasyon niyetleri olmadığını, müzakere yolunu zorlayacaklarını açıklayan yetkililer daha sonra birden operasyon emri verdiler. Hem de ne operasyon! Kaçmaya çalışan bazı rehinelere eylemcilerin ateş etmesi üzerine başlatıldığı söylenen operasyon tam bir fiyaskoya dönüştü. Kimin kime ateş ettiğinin belli olmadığı, güvenlik önlemlerinin alınmadığı, sivillerin bile ateş ettiği hatta çıkan yangınların sivil halk tarafından söndürülmeye çalışıldığı bir trajedi. Dünyanın en büyük silahlı güçlerinden birine komuta eden Rus devletinin bir operasyon planının olmadığı (müzakereler sürse bile) iddiası saçmalıktan başka bir şey değil. Bu kadar da bitmiyor. Operasyon bitti dendikten sonra çatışmalar iki saat daha devam etti. Eylemcilerin sayısıyla ilgili sürekli farklı rakamlar verildi. Önce beş eylemcinin kaçtığı söylendiyse de başka bir yetkili bütün eylemcilerin öldürüldüğünü açıkladı. Ve ertesi gün sağ yakalanan bir eylemci televizyona çıkarıldı. Bu eylemci ilk televizyona çıktığında kimseyi öldürmediğinden başka bir şey söylemezken ertesi gün tekrar televizyona çıkarılan eylemci bu sefer de emrin şamil Basayev tarafından verildiğini iddia etti. Burada bir ilginç olaya daha tanık oluyoruz. Basayev, haftalarca eylemin kendisiyle bir alakası olmadığını söyledi. Sonra bir internet sitesine gönderilen ve Basayev'e ait olduğu iddia edilen bir mektupla Rusya'da iki uçağın düşürülmesi eylemini, Moskova metrosundaki intihar saldırısını ve Beslan baskınını üstlendi. Üstelik uçakların düşürülmesini ve Moskova metrosundaki intihar saldırısını islambulu adında bir örgüt üstlenmiş ve bu örgütün El-Kaide ile bağlantısı olduğu iddia edilmişti. Beslan baskını ise kimse tarafından üstlenilmemişti! Basayev'in gönderdiği iddia edilen mektubun yayınlandığı internet sitesi ise mektubun yayınlanmasının ertesi günü çökertildi. Kafalar iyice karıştı! Ve son olarak dünya kamuoyunda infial yaratan Beslan baskını, l Eylül günü Rusya'nın Kuzey Osetya bölgesinin Beslan kentinde eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle tören yapılan bir okula baskın düzenleyen militanlar 1000'i aşkın çocuk, veli ve öğretmeni rehin almış ve Rus özel kuvvetlerinin operasyon düzenlemesiyle 400'ü aşkın (yaklaşık 200'ü çocuk olmak üzere) sivil hayatını kaybetmişti. Operasyon sırasında bir eylemcinin sağ yakalandığı bildirilirken diğerlerinin öldürüldüğü açıklanmıştı. Peki, şöyle düşünelim. Bu eylem kimin işine yaradı. Çeçenlerin mi? Daha öncede belirttiğimiz gibi dünyada bir "terörizm" lafıdır almış gidiyor. Teröristlerle işbirliği yaptığı iddia edilerek, ülkeler bir bir işgal ediliyor. işgal edilmeyenlere de emperyalistlere boyun eğmezlerse sıranın onlara da geleceği tehdidi savruluyor. Şehirlere bombalar yağdıran, kadın çocuk ayırt etmeden katleden, ülkeler yağmalayan ve şimdi düşmanları olarak nitelendirdikleri örgütleri bizzat kendileri eğitmiş olan bu batının "büyük, medeni" devletleri bağımsızlıkları için direnen yurtseverleri terörist ilan ediyor. Rusya zaten yıllardır Çeçen direnişini terörist faaliyetler olarak niteliyordu. Şimdi hem bu terörizm furyasından faydalanarak ve bu yaşananları kanıt göstererek "ABD yapar da ben yapamaz mıyım" mantığıyla Rusya'da kendi önleyici savaşını ilan etti. ABD de terörizmle savaşında Rusya'nın yanında olacağını ilan etti. Bununla da kalmıyor. Putin terörizmin önlenmesi için merkezi otoriteyi güçlendirme kararı aldı. Böylece federasyonlardaki denetimini arttırmayı planlıyor. Ayrıca savunma bütçesini de 5.5 milyar dolar arttıran Putin güç kullanmaktan vazgeçmeyeceğe benziyor. Aklı başında hiçbir Çeçen böyle bir eyleme kalkışmaz, hele ki böyle bir dönem de. Bu ancak Çeçenistan'ı sömürgeleştirmek isteyen Rusya'nın işine yarar. Evet, belki eylemi yapanlar gerçekten Çeçenistan için iyi bir şey yaptıklarını sanıyorlardı. Ama onları gerçekte yönlendiren kim? Rus derin devletinin bir alakası olabilir mi? Özellikle son operasyonlarda sanki rehinelerin bilerek öldürülmesi düşünüldüğünde! Kesin bir şey söylemek mümkün değil. Kesin olan tek şey ise bu tür eylemlerin Çeçen direnişini (tabi ki diğer direnişleri de) desteklemediği, aksine kösteklediği ve kamuoyu desteğinin yitirilmesine yol açtığı. Bu tip direnme savaşlarında dünya kamuoyunun özellikle de savaşılan ülke halkının görüşlerinin ne kadar önemli olduğu unutulamamalıdır. Vietnam bunun için güzel bir örnektir. |
|
![]() |
![]() |
#15 |
![]() Sayın Benhur, lütfen üşenme ve bu mektubu oku...
Beslan okul baskınında rehin alınanlardan bir bayanın okul baskını hakkındaki gerçekleri anlattığı bir mektubunun Chechenpress’e ulaştığı bildirildi. Chechepress, kendilerine ulaşan mektubu yazan bayanın isim ve soyadını da yazdığını ancak bu kişinin daha sonradan herhangi bir problemle karşılaşmaması için ismini yayınlamamayı uygun gördüklerini belirtiyor. Chechenpress ayrıca Beslan trajedisinin araştırılması için bağımsız bir komisyon oluşturulduğu takdirde mektubu yazan kişinin de izni ile hakkındaki bilgileri bu komisyona verebileceklerini de ifade etti. * * * Chechenpress editörlüğüne. Ben Beslan okul baskınında rehin tutulanlardan bir Osetim, ne Çeçenlere ne de İnguşlara karşı kötü bir düşünceye sahip değilim, çünkü okul baskını ve okula yapılan hücum hakkındaki tüm gerçekleri biliyorum. Ben hastaneden yeni taburcu oldum. Bize hastanede iken çıktıktan sonra hiçbir şey anlatmamız konusunda sıkıca tembihte bulunmuşlardı, ancak ben olanlardan sonra nasıl yaşayabilirim! Okulda meydana gelen patlamada ciddi yaralar almıştım. Bu sebeple - şu anda sağlığım ve psikolojim henüz tam olarak iyileşmedi ve galiba hayatımın sonuna kadar da böyle kalacak- ancak şimdi sizinle irtibata geçebildim. Bilinen sebepler dolayısı ile ismimi açıklayamam ancak yüzlerce çocuk ve yurttaşımın öldürülmesi olayı hakkında da sessiz kalamam. Ben erkek kardeşimle de konuştum ve bildiğim gerçekleri anlatmamın bir insanlık görevi olduğunu ve mektubumun yayınlanması konusunda bana yardımcı olacağını söyledi. Kardeşim gerçekler konusunda komşularımızla bile konuşmuyor, çünkü herkes İnguşları suçluyor ve beni de bu konuyu kimse ile konuşmam konusunda uyardı. Düzensiz bir şekilde yazdığım mektubum için özür dilerim. Ben 1 Numaralı Beslan okulunda rehin alınan velilerden biriyim ve orada neler yaşandığını ve olayların nasıl geliştiğini hepsini biliyorum. Bu, FSB polisleri tarafından yürütülen korkunç bir tedbir operasyonuydu. Eylemi düzenleyenlerden Tumişa adlı genç kız bana hücum düzenlenmeden önce her şeyi anlatmıştı. Tumişa benim çocuğuma snikers çikolata ve su verdi, o normal ve iyi kalpli bir köy kızı idi. Tumişa Çeçenistan’da hayatını kaybeden erkek kardeşi sebebiyle hapishanede kaldı. Tumişa’nın erkek kardeşi bir savaşçı idi. Tumişa 1999 yılının kışında köyünde düzenlenen bir adres temizliği operasyonu sırasında tutuklanmıştı. Tutuklandıktan sonra bir kampa götürülmüş ve daha sonra kadın mahkumlarının tutulduğu hapishaneye konmuş ve kızcağız hangi şehirde olduğunu bile bilmeden uzun yıllar hapiste kalmıştı. Tumişa hapishanede tutulduğu müddet içerisinde mahkemeye bile çıkarılmadı, o tutuklu olduğu süre boyunca tek kişilik bir hücrede tutuldu. Tumişa bu şekilde dört yıl geçirdi. O öylesine şaşkın bir vaziyette idi ki erkeklerle konuşmuyordu. Tumişa dinlenmek için bizimle yattı. İşte Tumişa’nın bana anlattıkları: “Ben hapishanede tutulduğum süre içinde konuşmayı bile unuttum. Benim yanıma kimseyi vermiyorlardı, sadece bir defa bir Nogay kadını yanıma vermişlerdi. Onu benimle hücrede tuttular ve biz birkaç gün beraber kaldık. Fakat birkaç gün sonra onu da yanımdan aldılar. Beni üç kez sorgu hakiminin yanına götürdüler. O sürekli bana eve dönmeyi isteyip istemediğimi sordu. Ben o zaman o kişinin benimle dalga geçtiğini düşündüm fakat bir gün benim yanıma bir Rus kadını geldi. Kadın bana düzenlenmesi planlanan bir okul baskınına katılmam şartı ile özgürlüğümün verileceğini söyledi. Luda (Rus kadına böyle hitap ediliyordu) bana Çeçenistan’da artık savaşın bitmekte olduğunu, ancak son noktayı koymak için savaşın insani duygularla bitirildiğini göstermek amacıyla bir şeyler yapılması gerektiğini söyledi. Ve benim bunun için, içinde çocukların bulunduğu bir okula baskın düzenleyecek ve Çeçenlerle görüşmelerin yapılmasını sağlayacak olan bir grupta yer almam gerektiği söylendi. Bana söylenenlere göre de Putin başka bir şekilde savaşı bitiremeyeceği için çocukların korunmasından yana olacaktı. Luda bunu öyle ciddi bir şekilde anlattı ki ben ona inandım. Benim söylenenlere inancım üst düzey yetkililere benzeyen insanların yanına çağrılmamdan sonra daha da arttı. Onların konuşması bana, yapılacak eyleme yukarından onay verildiğini hissettiriyordu. Yanlarında olduğumu süre içinde bu kişilere sık sık telefon geldi, konuşulanlardan anladığım kadarı ile telefonlar Moskova’dan geliyordu. Ben sonunda öğrendim ki Astrahan’dayım ve kısa bir süre sonra bir grupla beraber baskın eylemini gerçekleştireceğimiz başka bir şehre götürüleceğim. Fakat ben o zaman nereye götürüleceğimi bilmiyordum. Daha sonra eylemin düzenleneceği okula ulaşana kadar grup içindeki diğer insanlarla hiçbir konu hakkında konuşmamam konusunda uyarıldım ve bunun yasak olduğunu söylediler. Yol boyunca bizi kontrol ettiler ve aramızda konuşmamıza izin vermediler. Erkekler de sıkı bir şekilde uyarıldıkları için sessiz bir şekilde yola devam ediyordu. Bana kadın intihar eylemcilerinin özel kıyafetini verdiler, erkeklere de kamuflajlı kıyafetler verdiler. Daha sonra gece boyunca bizi otobüsle bir yere götürdüler, ben Volgagrad’a götürüldüğümüzü anladım ve sabaha doğru annemin vatanını gördüm. Ben o zaman nedense okul baskınını Bolgagrad’da yapacağımızı düşündüm. Ancak biz havaalanına götürüldük ve gece saatlerinde Volgagrad’dan uçtuk. Ve ben daha sonra öğrendim ki, okul baskınını Beslan’da yapacağız. Uçuşumuz tamamlandıktan sonra bizi farklı araçlara bindirdiler ve hepimizin yanına farklı askerler geldi. Erkekler birer birer götürüldü ve her birine talimat verildi. Gün ağardığında biz halen araçlarda idik ve ben bu arada derin bir uykuya daldım, uyandığımda biz okulda idik. Benim bize talimat verenlerden son duyduğum şey “hepsini spor salonuna toplayın. Silahlar birinci kattaki sınıflarda bulunuyor” oldu. Ben erkeklerin ardından koştum…”. Daha sonra bizi spor salonuna topladılar fakat onlar silahsızdı. Daha sonra salona silah, patlayıcı ve daha başka silahlar getirmeye başladılar. Getirdikleri çok fazlaydı. Ben okul baskınını düzenleyenlerin birbirini tanımadıklarını ve kendi aralarında uzun uzun konuştuklarını gördüm. Ben Tumişa’yı onların arasında birkaç saat sonra fark ettim. Ben Osetçe konuşulduğunu da duydum ve onlara Osetçe hitap ettim, ancak sözlerimi kabaca kestiler. Onlar kendi aralarında daha çok Rusça konuşuyordu. Daha sonra onlar tüm patlayıcıları yerleştirmeye başladılar. Onlar çok heyecanlı ve sinirli idiler, her türlü sorumuza ters cevap veriyor ve bizi susturuyorlardı. Onlar bizimle konuşmayı hiç istemediler. Salonda neler yaşandığını kelimelerle anlatmak mümkün değil. Hepimizi yere oturttular, erkekleri ise başka bir yere götürdüler. Öğleden sonra ise bize kendilerinin Çeçenistan’ın kurtarıcıları olduklarını ve bizi kısa bir süre sonra serbest bırakacaklarını açıkladılar. Onlar şartları kabul edildiği takdirde bir kişinin bile zarar görmeyeceğini söylediler. Her şey kabus gibiydi. Ben Auşev’i gördüğümde çok şaşırdım. Onun bizimle konuşmasına müsaade etmediler ancak, bir grup çocuğun onunla gitmesine müsaade ettiler. Eylemciler telefonla konuştular. Onların ne konuştuğunu bilmiyorum, ancak her konuşmanın ardından toplanarak bir şeyler görüştüler. Ben yavaşça formalı kıza, Tumişa’ya yaklaştım ve çocuğuma biraz su vermesini istedim. O önce benimle konuşmak istemedi ve yerime oturmamı söyledi. Fakat bir müddet sonra o kendisi bana yaklaştı ve bir Snikers çikolata verdi ve suyu da gece getireceğini söyledi. Ve o sözünü tuttu. Allahım! Çocuklar nasıl acı çektiler. Ben Tumişa’nın gözlerinde yaşlar gördüm. Ben yaşadığımız acıları anlatmak istemiyorum, fakat okula arabalar yaklaşmaya başladığı zaman baskını düzenleyenlerin nasıl endişelenmeye başladığını ve onlardan birinin “Bu bir provokasyon. Aldatıldık, kimse bizimle görüşmeye gelmeyecek…” dediğini duydum. Onlar bundan sonra bize daha kötü davranmaya başladı. Onlardan biri sinirli bir şekilde aramızda dolaşarak “Şimdi beraber öleceğiz. Sizi kimse istemiyor, düşünmüyor” şeklinde konuşmaya başladı. Tumişa daha sonra bana yaklaştı ve onların kandırılmış olacağını ve bir müddet sonra binaya hücuma geçilebileceğini anlattı. Tumişa, askerlerin kendisine “polislerin hücuma hazırlandıklarını” söylediğini ve kendisinin bir Müslüman olarak ölmeye hazır olduğunu da anlattı. Tumişa bana tüm hayatını ve yaşadıklarını anlattı ve ben okulda yaşananlar hakkındaki GERÇEĞİ bilmeyenlere anlatmam gerektiğini düşündüm. Son dakikalarda eylemcilerden biri “herkes yere yatsın” diye bağırdı. Ve büyük bir patlama oldu, polisler duvarı patlattı. Daha sonra bir patlama daha ve ben kendimden geçtim. Ben kendime geldiğimde hastanede idim. Vücudumda birkaç yara vardı ancak tehlikeli değildi, ancak başım kırılmıştı. Ben hiçbir şey duymuyordum, sadece komşularımın dudaklarını görebiliyordum. Allahım! Orada yaşananları görenler aklını kaybederdi. Allahım, kendime soruyorum, neden bütün bunlar yaşandı? Baskını düzenleyenler bize dokunmuyordu, neden bizi öldürmek istediler? Ben hayatımın sonuna kadar bu acıyı taşıyacağım ve düzenlenen hücumun etkisinden kurtulamam. Bunu yaşamak gerek, yaşayan ise bırakın Putin’i görmek sesini bile duymak istemez. O çok acımasız ve sinsi! Saygıdeğer Rusyalılar, bu benim ruhumun çığlığı! Yalvarıyorum size, bu adamın hükümetten çekilmesi için elinizden gelen her şeyi yapın. Bizim başımıza gelenler sizin başınıza da gelebilirdi. Eylemi düzenleyenleri, biz ve onlar konusunda istedikleri gibi davranabilmek için serbest bıraktılar. Bu acı verici bir gerçek. Biz bu hükümetin rehineleri olduk. Kahrolsun. Beslan okulunda rehine alınanlardan biri. |
|
![]() |
![]() |
#16 |
![]() Sayın Benhur inşallah eklediklerimi, özelliklede son mesajımdaki mektubu dikkatlice okursun ve olayın detaylarını iyice öğrenirsin...
Ama tatmin olmadım diyorsan daha fazla bilgide edinebilirim senin için ;) |
|
![]() |
![]() |
#17 | |
![]() Alıntı:
Hayırdır ya Bu ne laubalilik böyle anlamış değilm Konuyu kilitleyebilirimde kilitlemeyebilirimde.... eee senin keyfine mi kaldık şimdi biz burada AK PARTİ FORUMUNA yakışmayan üslublar tavırlar bunlar -konuya dönecek olursak Beslan'ı ruslar mı bastı ![]() Ruslar hakkında çokça şey yazılabilir ama biz tüm bunları birkenara bırakıp CİHAD ve MÜCAHİD iddiasında olan çeçen kardeşlerimizin yapmış olduğu YANLIŞA ortak olmamalıyız Daha önce hastane de bastılar tiyatro binası bastılar son olarak okul bastılar RUS askeri ile savaşmak yerine belkide savaş ile hiç ilgisi olmayan insanların ölümüne sebep oldular.Ama ruslarda şöyle yaptı böyle çeçenleri öldürdü demek gibi bir durumda değiliz.Onların haksızlığı çeçenlerin yaptığını meşrularştırmaz Bu yüzdendir ki İLK ÇEÇEN savaşına islam toplumundan büyük bir destek varken ikinci çeçen savaşına o destek verilmedi.İslamı terör dini haline getirebilecek müslümanları da terörist gibi gösterecek hallerden uzak durmalıyız Orada bir rus öldürmekle kazanacağın şeyi dünya müslümanları zan altında bırakarak yıkabilir kaybedebilirsin Nasıl ki HAMAS bir dönem intihar eylemleri ile haklı davasına batıl işler karıştırmıştı ise çeçenlerde haklı mücadelerinde haksız işler yaptılar |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#18 | |
![]() Alıntı:
Kusura bakma kardeşim,birileride bizim vatanımıza göz dikerse,bende Çeçenistanlı İslam kardeşlerim gibi vatanımı savunmaya hazırım.. Konu Ömer Bekir tarafından (01-13-2010 Saat 14:49 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#19 | |
![]() Alıntı:
Hak bir davanın her yolu hak olmalı Yoksa ben ülkemi işgalden kurtarmak için savaşıyorum diyip de rus askeri yerine 13-15 yaşlarında ki çocuklara silah doğrultursan bunun hesabını veremezsin Kimseyi vatanını niye savunuyorsun diye eleştirmedik Söz konusu eleştiri bu tür savaşı değil terörü andıran manzaralardır Bağımsız olucaz diye koskoca çeçen halkını yokolmanın eşine getirdiler zaten Kala kala bir avuç çeçen kaldı bari onların hayatta kalmasını sağlayalım... Yoksa RABBİMİZ bize niye bağımsız ülke olmadınız diye hesap sormayacak... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#20 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|