AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-24-2015, 02:29   #21
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
İşin temelinden, felsefesinden başlayalım.

Parlamenter sistem nedir? Parlamenter sistem, yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden yumuşak biçimde ayrıldığı, yasamada çoğunluğu elde eden parti ya da partilerin hem yasamada hem yürütmede hâkim duruma geçtikleri sistemdir.

Başkanlık sistemi nedir? Başkanlık sistemi, yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert bir biçimde ayrıldığı, yasama ve yürütme seçimlerinin ayrı ayrı yapıldığı, yasamanın yürütmenin işine, yürütmenin de yasamanın işine olabildiğince karışmamasını öngören sistemdir.

Bu tanımlamalardan sonra sorayım: Kâğıt üstünde hangi sistem daha iyi, hangi sistem daha demokratik. Cevap da şu: Kâğıt üstünde elbetteki başkanlık sistemi, parlamenter sisteme göre daha iyi, daha demokratik bir sistemdir. Kuvvetler birbirinden net bir biçimde ayrılmış, yasama kendi işine bakıyor yasa yapıyor, yürütme de kendi işine bakıyor ülkeyi yönetiyor. Ama pratikte, kâğıt üstünde olduğu gibi olmuyor.

Başkanlık sistemini isteyenler kendilerini bir yoklasınlar, buna hazırlar mı? Yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert bir biçimde ayrılmasından yanalar mı? Yasamanın yürütmenin işlerine, yürütmenin de yasamanın işlerine olabildiğince karışmamasından yanalar mı? Açık söylüyorum: Ben bunlardan yanayım; ama bunun Türkiye'ye -en azından henüz- uygun olmadığını biliyorum.

Başkanlık sistemi; sorunlarını büyük ölçüde çözmüş gelişmiş ülke, gelişmiş toplum sistemidir. Günümüz dünyasında mesela kuzey Avrupa ülkesi sistemidir. Bana sorarsan hangi sistemi istersin diye, ideal sistem hangisidir diye? Başkanlık sistemini isterim, ideal sistem başkanlık sistemidir derim. Ama sadece yasama ve yürütme kuvvetlerinin değil yargı kuvvetinin de halk oyuyla seçildiği ve üç kuvvetin de (yasama, yürütme ve yargı) tamamen birbirinden ayrıldığı ve herkesin sadece kendi alanında kaldığı ve kendi işine baktığı bir başkanlık sistemi isterim, ideal yönetim sistemi budur derim. Üç temel kuvvetin de (yasama, yürütme ve yargı) tamamen birbirinden ayrıldığı, seçilmiş olan; yasama, yürütme ve yargı mensuplarının hepsinin de 4 ya da 5 yılda bir onları seçen millete hesap verdikleri ve hukuka aykırı işler yaparlarsa da hukuka hesap verdikleri bir sistem ideal yönetim sistemidir.

Konu Cihannur tarafından (12-16-2016 Saat 00:03 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-24-2015, 16:09   #22
Kullanıcı Adı
Özgür Suriye
Standart
Alıntı:
Cihannur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sana basit bir soru sorayım Özgür Suriye. Mevcut parlamenter sistemimiz içinde iktidarda bulunan AK Parti, yürütmeye hâkim olan AK Parti, herhangi bir konuda yasa yapmaya ihtiyaç duyduğunda bunu yapabiliyor, istediği yasayı çıkarabiliyor mu? Evet, yapabiliyor. Bu durumu bir de başkanlık sistemine özelinde sorgulayalım. AK Partili bir başkan, herhangi bir yasaya ihtiyaç duyduğunda ihtiyaç duyduğu yasanın CHP ağırlığındaki bir meclis çoğunluğundan çıkmasını sağlayabilir mi? Bu sorunun cevabı da şudur: Normalde CHP ağırlığındaki meclis çoğunluğu, AK Partili başkanın istediği yasayı parlamentodan kolay kolay geçirmez.
Çok yanlış düşünüyorsun.

Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi başkanlık sistemi Türkiye'yi sıçratır.

Türkiye başkanlık sistemiyle çift başlılıktan ve gereksiz bürokrasiden kurtulur. Adeta bir şirket gibi yönetilir.

şöyle düşün; Eğer 10 ağustostaki Cumhurbaşkanlığı seçimini CHP ve MHP'nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu kazansaydı, asıl o zaman sorun çıkacaktı.

Şuan zaten Cumhrubaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partisi iktidarda olduğu için fazla sorun çıkmıyor. (ki bu durumda bile sorun çıktığını görüyoruz.)

Cumhurbaşkanı'nın bakan azletme , bakanlar kuruluna başkanlık etme ve hatta meclisi fesh etme yetkisi bile var.

Ahmet Necdet Sezer psikolojik olarak bu yetkileri kullan(a)madı. Çünkü o halk tarafından seçilmedi ve arkasında fazla bir halk desteği yoktu. buna rağmen zamanın başbakanı ecevit'le kavga edince ülke ekonomik krize girdi.

Ama Ekmeleddin İhsanoğlu eğer seçilseydi halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak bu yetkilerini kullanabilirdi.

Asıl sen o zaman görürdün, çift başlılığı , kaosu ve karmaşayı.

veya Cumhurbaşkanı'nın 4,5 sene daha görev süresi var. eğer önümüzdeki genel seçimlerde ak parti tek başına iktidara gelemezse; CHP-MHP veya CHP-MHP-HDP koalisyonu iktidara gelirse, böyle bir durumda olabilecekleri tahmin edebiliyor musun?

Bunlar halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı'nı makamından indirmeye , indiremeseler bile en azından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na hapsetmeye çalışacaklardır. Cumhurbaşkanı da böyle bir durumda Meclis'i fest etme yetkisini kullanmaya kalkalabilir. Bu işin sonu askeri darbeye kadar gidebilir

Ama başkanlık sisteminde böyle çift başlılık olması mümkün değil. cumhurbaşkanı , başbakan ve kabinesi yerine sadece başkan ve bakanları oluyor.

ayrıca şuan cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında yaptığı ve yapacağı hiç bir eylemden sorumlu değildir ve kendisinden hiç bir denetleme yapılamaz ve hesap sorulamaz.

ama mesela amerika'da başkanların yaptıkları icraatler meclis tarafından denetlenebilir veya eleştirileblilir.

Konu Özgür Suriye tarafından (03-24-2015 Saat 16:41 ) değiştirilmiştir..
Özgür Suriye isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-24-2015, 20:27   #23
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
Özgür Suriye Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok yanlış düşünüyorsun.

Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi başkanlık sistemi Türkiye'yi sıçratır.

Türkiye başkanlık sistemiyle çift başlılıktan ve gereksiz bürokrasiden kurtulur. Adeta bir şirket gibi yönetilir.

şöyle düşün; Eğer 10 ağustostaki Cumhurbaşkanlığı seçimini CHP ve MHP'nin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu kazansaydı, asıl o zaman sorun çıkacaktı.

Şuan zaten Cumhrubaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partisi iktidarda olduğu için fazla sorun çıkmıyor. (ki bu durumda bile sorun çıktığını görüyoruz.)

Cumhurbaşkanı'nın bakan azletme , bakanlar kuruluna başkanlık etme ve hatta meclisi fesh etme yetkisi bile var.

Ahmet Necdet Sezer psikolojik olarak bu yetkileri kullan(a)madı. Çünkü o halk tarafından seçilmedi ve arkasında fazla bir halk desteği yoktu. buna rağmen zamanın başbakanı ecevit'le kavga edince ülke ekonomik krize girdi.

Ama Ekmeleddin İhsanoğlu eğer seçilseydi halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak bu yetkilerini kullanabilirdi.

Asıl sen o zaman görürdün, çift başlılığı , kaosu ve karmaşayı.

Yürürlükteki mevzuatımızda cumhurbaşkanlarının bakanları tek başlarına azletme yetkileri yok, başbakanın imzasıyla birlikte azletme yetkileri var diye biliyorum. Ayrıca cumhurbaşkanlarının istediği zaman seçimleri yenileme yetkisi de yok, sadece, hükümet kurulması için 45 günlük sürede hükümet kurulamazsa seçimleri yenileme yetkisi var.

10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, AK Parti muhalifi solcu bir kişi olduğu için AK Parti'ye elinden geldiğince muhafelet etmiştir. Çok sayıda yasayı TBMM'ye bir kez daha geri göndermiş, kimi zaman Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş, AK Parti'ye elinden geldiğince muhalefet etmiştir. Parlamenter sistemde yönetimde tek başlılık olduğu için sonunda AK Parti'nin dediği olmuş, AK Parti, 10. Cumhurbaşkanı Sezer'in bütün engellemelerine rağmen ülkeyi istediği gibi yönetmiştir. 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan değil de İhsanoğlu olsaydı da bir şey değişmezdi. İhsanoğlu, AK Parti hükümetlerine direnemezdi. İhsanoğlu, AK Parti çoğunluğunun geçirdiği yasaları TBMM'ye iade mi ediyor, o yasaları bir kez daha aynen yasalaştırırdık ve o zaman imzalamak zorunda kalırdı. İhsanoğlu, AK Parti'nin istediği bürokratları mı göreve atamıyor, vekaletlerle istediğimiz bürokratla çalışmayı sürdürürdük. AK Parti'nin iktidarda bulunduğu ve cumhurbaşkanının da Sezer olduğu Kasım 2002 ile Ağustos 2007 arasındaki dönemi incele. AK Parti'nin, kendisine koyu muhalefet yapan Cumhurbaşkanı Sezer'e rağmen ülkeyi nasıl istediği gibi yönettiği gör.

Başkanlık sistemi Türkiye'yi nasıl sıçratacak ya açıklayıver. Yürütmeye bir baş, yasamaya da bir baş verdikten sonra Türkiye nasıl sıçrayacak? Dediğim gibi, yürütme de yasama da aynı zihniyetin, aynı partinin hâkimiyetinde olduğu zaman sorun yok. Ama ya yürütme bir siyasi partinin, yasama da diğer bir siyasi partinin hâkimiyetinde olduğu durumda sistem nasıl işleyecek, bunu bir zahmet açıklayıver.

Bir de şu var: Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın devamlı olarak söylediği ve dillere âdeta pelesenk olan 'ileri demokrasi' söylemi vardır. Başkanlık sistemi getirilecekse, mevcut parlamenter sistemimizden demokratik olarak daha geri bir model olarak başkana aşırı yetkiler verilerek meclisin yetkilerinin kısıtlandığı bir model önerilmeyecektir herhâlde.

Başkanlık sistemi demek yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert bir biçimde ayrıldığı sistem demektir. Bunu kabul ediyor musun, Cumhurbaşkanımız Erdoğan kabul ediyor mu? Cumhurbaşkanımız, başkanlık sistemine geçersek ve ben başkan olursam sadece yürütme işine bakarım, yasama işine meclis bakar diyebiliyor mu?

Bak, iki sistemi basitçe kıyaslayayım:

1- Mevcut parlamenter sistem: AK Parti, meclis çoğunluğuna sahip olduğu için istediği yasaları rahat rahat geçirebiliyor, istediği bütçeyi özgürce belirleyebiliyor ve kendi istediği bütçeyle ülkeyi istediği gibi rahat rahat yönetiyor.

2- Başkanlık sistemi: Başkanla meclis çoğunluğu aynı zihniyetten, aynı partiden olduğu zaman sorun yok. Başkan, parlamenter sistemdeki hükümetlerin yaptığı gibi ülkeyi istediği gibi rahat rahat yönetebilir. Peki ya başkanla meclis çoğunluğu farklı siyasi partilerden olduğunda ne olabilir? Meclis çoğunluğunu elinde tutan parti, başkanın istediği yasaları çıkartmaz, kendi zihniyetine uygun yasaları çıkarmaya çalışır. Başkanın istediği bütçeyi yasalaştırmaz, kendi istediği bütçeyi yasalaştırmaya çalışır.

Gördüğün gibi, başkanlık sistemi ülkeyi istenilen gibi yönetme anlamında parlamenter sistemi mumla aratır. Çünkü başkanlık sisteminde yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden net bir biçimde ayrılmış ve böylelikle yönetimde çift başlılık (yürütmeye bir baş, yasamaya bir baş) oluşturulmuştur. Zannediyor musun ki çift başlı başkanlık sisteminde ülke şimdi tek başlı parlamenter sistemde olduğu gibi rahat rahat yönetilsin? Hadi bakalım, kongrede üstünlüğü Cumhuriyetçi Parti'ye kaptırmış olan Demokratların Başkan Obama (Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun tabiriyle 'zavallı Obama'), istediği bir yasayı Cumhuriyetçi çoğunluğundaki kongreden geçirsin.

Önceki mesajımda diyorum zaten. Başkanlık sistemi, parlamenter sisteme göre daha demokratik bir sistemdir. Türkiye; İsveç, Norveç, Danimarka gibi sorunlarını büyük ölçüde çözmüş olan gelimiş bir ülke olsa hemen geçelim başkanlık sistemine. Yasamayı ayrı seçelim ve seçtiğimiz milletvekilleri sadece yasama işine baksınlar. Yürütmeyi de ayrı seçelim ve seçilmiş olan başkan sadece yürütme işine baksın. Ama bu model, Türkiye'ye en azından mevcut toplumsal yapısında kesinlikle uymaz.


Konu Cihannur tarafından (03-24-2015 Saat 21:49 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-24-2015, 21:23   #24
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Türkiye'deki ve Amerika'daki mevcut durum hangi sistemde çift başlılığın bulunduğunu çok net olarak gösteriyor. Açıklayayım.

Türkiye'de şimdi yürürükte parlamenter sistem var. İktidarda olan AK Parti, meclis çoğunluğuna sahip olarak ülkeyi tek başına istediği gibi yönetiyor. AK Parti, istediği yasaları meclisten geçirebilir, geçirebiliyor. Misal, Cumhurbaşkanımız Erdoğan herhangi bir yasayı tekrar görüşülmek üzere meclise gönderdiğinde AK Parti çoğunluğu o yasayı cumhurbaşkanına aynen gönderirse Cumhurbaşkanımız Erdoğan kendisine gönderilen o yasayı onaylamak durumundadır. Yani hem yasamada hem yürütmede AK Parti'nin hâkimiyeti, ülkeyi istediği gibi yönettiği çok açıktır, çünkü sistem tek başlı parlamenter sistemdir.

Bir de Amerika'daki yürürlükteki mevcut başkanlık sistemine bakalım. ABD'de iktidarda Demokrat Partili Başkan Obama var; kongrede ise kongrenin iki kanadı olan temsilciler meclisi ve senatoda Cumhuriyetçi Parti'nin hâkimiyeti söz konusu. Demokrat Başkan Obama, istediği bir yasayı Cumhuriyetçi Parti'yi ya da cumhuriyetçi vekilleri ikna ettirmeden çıkarttıramaz. ABD'de mevcut durumda yönetimde çift başlılık var. Yasamanın başında Cumhuriyetçi Parti çoğunluğu, yürütmenin başında ise Demokrat Partili Başkan Obama var. Bu da başkanlık sisteminin çift başlı bir sistem olduğunu net bir biçimde gösteriyor.

Konu Cihannur tarafından (03-24-2015 Saat 21:54 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-25-2015, 00:37   #25
Kullanıcı Adı
EBULFETH
Standart
Alıntı:
Cihannur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
AK Parti, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e uyarı ya da kınama cezası vermeli. Hakkında laf ettiği kişi olan Bülent Arınç, AK Parti'nin; Kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 2. Adamı Abdullah Gül'den sonra 3. Adamıdır ve elan AK Parti Hükümnetleri'nin 5. si olan 62. Hükümetin Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü'dür. Bülent Arınç'a Paralelci demek ayıp ötesidir. Yakında birileri çıkar da Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a da Paralelci derlerse şaşırmayın. Terbiye sınırlarını aştınız, haddinizi bilin Melih Gökçek!
Cumhurbaşkanımızı(Reis'i) kim üzüyor eleştiriyor vs adı ne olursa olsun bende o kişi Millet olarak eleştiririm.
Kaldı ki 12-13 yıl öncesinden bahsedeyim ben mahalle temsilciliğimiz açılırken büyüklerimizin verdiği görevi ikiletmeden gecemizi gündüzümüze katarak 18 yaşındayken ev ev üye toplamak kapıların yüzlerimize kapatılması geceleri bayrak asarken milliyetçi kardeşlerimiz tarafından darp edilen kardeşlerimiz olduğu dönemlerden bahsedersek karşılıksız bu partiye hem fiilen hem maddiyen hem maneviyen hizmette bulunmuşsak ilk söz bizimdir. İki yaşını başını almış siyasi tecrübeleri tartışılmaz ama hem halk içinde hem parti içinde sürekli tartışılan kişinin birbilerine söyledikleri sözler ikisinden çok partiyi yıpratmıştır ki partinin yanında reis'i etkilemiştir. 1 oy bile düşüşe geçmemiz 4 partinin meclise gireceği bir ortam da çok tehlikeli sonuçlara yol açacaktır.

Tekrar söylüyorum REİS'in yanında iki isim de benim için bir şey ifade etmiyor.
Ama F.G konusunda B.Arınç'dan çevrem de aynı görüşte olduğum değil karşıt görüşlerde olduğumuz kişilerinden şüphesi çok fazladır
Melih Bey için zaten Ankara da doyum noktasını fazlası ile geçmiştir.
İki isim içinde haklarında hayırlı olsun işleri rast gitsin yeter ki bu atışmaları partiyi parti nezninde Cumhurbaşkanımızı etkilemesin
EBULFETH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2015, 00:24   #26
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Türkiye'deki ve Amerika'daki mevcut durumları birbirleriyle karşılaştırarak parlamenter sistemle başkanlık sisteminin farkını net bir biçimde görelim Özgür Suriye.

Yönetimsel olarak, ülkeyi istediği gibi yönetme anlamında hangisi daha güçlü ve daha etkilidir; AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu mu yoksa ABD Başkanı Demokrat Barack Obama mı? Bu sorunun cevabı çok açık nettir. Elbetteki Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başkan Barack Obama'ya göre -'zavallı Obama'ya- yönetimsel anlamda çok daha güçlü ve çok daha etkilidir.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, yürütmeyi istediği gibi idare edebildiği gibi, yasamada salt çoğunluğa sahip olan siyasi partinin genel başkanı olarak istediği yasaları çıkarabilme gücüne sahiptir. Yani hem yasamada hem yürütmede hâkim durumda olarak parlamenter sistemdeki tek başlılık sayesinde ülkeyi tek başlı olarak istediği gibi yönetebilmektedir.

Başkan Barack Obama ise yürütmeyi istediği gibi idare edebildiği hâlde, partisi olan Demokrat Parti hem temsilciler meclisi hem de senato seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin gerisinde kaldığı ve kongrenin her iki kanadında da Cumhuriyetçi Parti ağırlığa geçtiği için yasamaya hâkim olabilecek güce sahip değildir. Başkan Obama, istediği yasayı çıkartamaz. İstediği bir yasayı çıkartabilmek için kendi partisinin (Demokrat Parti) rakibi olan Cumhuriyetçi Parti'yi ya da Cumhuriyetçi vekilleri ikna etmek zorundadır. Başkanlık sistemi çift başlı bir model olduğu için ve yürütmenin başını elde eden Demokrat Parti ve Demokrat Partili Başkan Obama, diğer baş olan yasamanın başını Cumhuriyetçi Parti'ye kaybettikleri için ülkede tek başlarına hâkim, gerçek anlamda tek başlarına iktidar değillerdir. Yani Başkan Obama şu sıralar, AK Parti milletvekilli Burhan Kuzu'nun tabiriyle 'zavallı Obama' durumundadır.

İşte yukarıdaki bu tablo, parlamenter sistemin yönetimsel anlamda başkanlık sistemine olan üstünlüğünü net bir biçimde göstermektedir. Parlamenter sistemde gerçek anlamda iktidar olmak için 1 seçimi (genel seçim) kazanarak milletvekili sayısında salt çoğunluğu elde etmek -Türkiye'nin cari hukukunda 276 milletvekili- yeterliyken, başkanlık sisteminde yasama ve yürütme seçimleri ayrı ayrı yapıldığı için sadece 1 seçimi, yürütme seçimini (başkanlık seçimi) kazanmak gerçek anlamda iktidar olmaya yetmemekte, gerçek anlamda iktidar olmak için 2 seçimi de (hem başkanlık seçimi hem de meclis üyeleri seçimi) kazanmak zorunludur. Eğer seçimlerden biri kazanılıp diğeri kaybedilirse ABD'deki mevcut durumda olduğu gibi yürütmede Demokratlar hâkimken yasamada ise Cumhuriyetçiler hâkim konuma gelebilirler ve yasamada ve yürütmede farklı başların bulunmasıyla ülke, çift başlı olarak yönetilmek zorunda kalabilir.

Buraya kadarki yorumlarım sistemlerin karşılaştırılması şeklindeydi. Şimdi de başkanlık sistemine geçilip geçilemeyeceği konusunu değerlendirelim.

AK Parti'nin, başkanlık sistemini getirmek için iki büyük zorluğu var: 1- 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde 330 ya da üzerinde milletvekili çıkarmak. 2- Halk oylamasında en az salt çoğunluk olan % 50 + 1 oya ulaşmak.

AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde HDP, % 10'luk seçim barajını geçemezse 330'un üzerinde milletvekili sayısına belki ulaşabilir ve başkanlık sistemini de halk oylamasına götürebilir; ama asıl zorluk o zaman başlıyor. Çünkü Türkiye'de başkanlık sistemine halk desteği mesela GENAR ve Denge Araştırma'nın sonuçlarına göre % 45'ler civarındaymış. Bu sonuç, halk oylamasının kabulü için yeterli değil; en az 5 puan daha destek sağlanması lazım ki o da kolay değil. AK Parti, başkanlık sistemini referanduma götürse bile salt çoğunluğa ulaşılamayacağı ve başkanlık sisteminin, halk oylamasında % 55 civarında bir oy oranıyla reddedileceğini tahmin ediyorum.

Konu Cihannur tarafından (03-26-2015 Saat 05:02 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2015, 01:15   #27
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
EBULFETH Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Cumhurbaşkanımızı(Reis'i) kim üzüyor eleştiriyor vs adı ne olursa olsun bende o kişi Millet olarak eleştiririm.
Kaldı ki 12-13 yıl öncesinden bahsedeyim ben mahalle temsilciliğimiz açılırken büyüklerimizin verdiği görevi ikiletmeden gecemizi gündüzümüze katarak 18 yaşındayken ev ev üye toplamak kapıların yüzlerimize kapatılması geceleri bayrak asarken milliyetçi kardeşlerimiz tarafından darp edilen kardeşlerimiz olduğu dönemlerden bahsedersek karşılıksız bu partiye hem fiilen hem maddiyen hem maneviyen hizmette bulunmuşsak ilk söz bizimdir. İki yaşını başını almış siyasi tecrübeleri tartışılmaz ama hem halk içinde hem parti içinde sürekli tartışılan kişinin birbilerine söyledikleri sözler ikisinden çok partiyi yıpratmıştır ki partinin yanında reis'i etkilemiştir. 1 oy bile düşüşe geçmemiz 4 partinin meclise gireceği bir ortam da çok tehlikeli sonuçlara yol açacaktır.

Tekrar söylüyorum REİS'in yanında iki isim de benim için bir şey ifade etmiyor.
Ama F.G konusunda B.Arınç'dan çevrem de aynı görüşte olduğum değil karşıt görüşlerde olduğumuz kişilerinden şüphesi çok fazladır
Melih Bey için zaten Ankara da doyum noktasını fazlası ile geçmiştir.
İki isim içinde haklarında hayırlı olsun işleri rast gitsin yeter ki bu atışmaları partiyi parti nezninde Cumhurbaşkanımızı etkilemesin

Ebul Feth, siz 12-13 yıl öncesinde AK Parti için gece gündüz çalışırken, elinizden geleni yaparken Melih Gökçek ne yapıyordu hatırlıyor musunuz? Demokrat Parti'ye geçmişti ve AK Parti'ye karşı Demokrat Parti saflarında mücadele ediyordu. Allah'tan, Demokrat Parti genel seçime girmedi de AK Parti'nin oylarını belki de % 1-2 oranında bölebilecekken bölmedi. Melih Gökçek, 3 Kasım 2002 Genel Seçiminden sonra 2003 yılında AK Parti'ye katıldı.

Kendi kafasına göre hareket ediyor ya! Sen kimsin ya diye boşuna söylemiyorum. Siyasi partilerde parti adabı olur, parti disiplini olur. Bir belediye başkanı çıkıp da başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsünü hedef alarak o Paralelcidir, Paralel Yapı'dan talimat alarak iş yapıyor, istifa etsin ya da görevden alınsın minvalinden sözleri nasıl söyler?!

Diğer konuya gelelim. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, "Ülkeyi hükümet yönetmektedir ve sorumluluk hükümettedir" sözüne katılıyorum. Cumhurbaşkanımız Erdoğan da bu söze iştirak edecektir. Çünkü eğer o söze iştirak etmeyecek olsaydı Ahmet Davutoğlu gibi sorumluluğunu müdrik ve emanetçi olmayacağı belli olan değerli bir entellektüelimizi kendi yerine başbakan olarak teklif etmezdi.

Karar, yetki ve sorumluluk hükümete aittir. Ülkeyi AK Parti hükümeti yönetmektedir. Hareketimizin lideri olan Kurucu Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan ise engin siyasi bilgi, birikim ve deneyimiyle hükümete liderlik ve yön göstericilik yaparak yardımcı ve uyarıcı olabilir; denge, denetim ve uyarı görevlerini yerine getirebilir. Eğer bundan fazlasını isterse yönetimde sıkıntı çıkabilir.

Önemli olan şey kurumsal yapının oturmuş olması ve bu sayede işlerin tıkır tıkır yürüyor olmasıdır. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan döneminde nasıl ki ülkemizi ve milletimizi olağanüstü ve muhteşem hizmetlerle başarıyla yönettiysek, şimdi de AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde de aynı şevk ve heyecanla
ülkemizi ve milletimizi olağanüstü ve muhteşem hizmetlerle yine başarıyla yönetiyoruz Allah'a şükürler olsun. AK Partimizin kurumsallaşmasını tamamlamış olması bu başarıyı sağlamamızdaki en önemli etkenlerin başında gelmektedir.

Konu Cihannur tarafından (03-26-2015 Saat 17:24 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2015, 02:10   #28
Kullanıcı Adı
EBULFETH
Standart
Cihannur, ben Melih Gökçek konusunda bir savunma içerisinde değilim ki bir yazım da dahil savunmadım kaldı ki eleştirilerim de vardır.
Bülent Başkana da gelecek olursak yaptığı konuşma çok büyük GAF'lar içeriyordu kendisini savunmak adına partinin en önemli belediye başkanına yolsuzluk usulsüzlük vs tarzında şeylere halk önünde girmesi zaten partimizin muhalefet tarafından bu konuda sert eleştirilerine kaymak sürmek oldu.
Benim millet olarak eleştirim ben Melih Başkan değil izin verirsen ben milletvekiline oy atan bir birey olarak partiyi gezi olaylarından beri yıprattığı için zaten 3. dönemi olduğu için de Rabbim işini rast getirsin birçok eleştirilecek konuşmaları da vardır bu görüşümde Bursa da müze müdürüne herkesin için de sert tavırı Gezi olayları dönemi oğlum AVM açacakmış burada sorusuna biz ayın sonunu zor getiren kişileriz vs demesi Rabbim şükürsüzlüğe uğratmasın işçi ayın sonunu değil günün sonunu getiremez o zaman.
EBULFETH isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2015, 02:28   #29
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
EBULFETH Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Cihannur, ben Melih Gökçek konusunda bir savunma içerisinde değilim ki bir yazım da dahil savunmadım kaldı ki eleştirilerim de vardır.
Bülent Başkana da gelecek olursak yaptığı konuşma çok büyük GAF'lar içeriyordu kendisini savunmak adına partinin en önemli belediye başkanına yolsuzluk usulsüzlük vs tarzında şeylere halk önünde girmesi zaten partimizin muhalefet tarafından bu konuda sert eleştirilerine kaymak sürmek oldu.
Benim millet olarak eleştirim ben Melih Başkan değil izin verirsen ben milletvekiline oy atan bir birey olarak partiyi gezi olaylarından beri yıprattığı için zaten 3. dönemi olduğu için de Rabbim işini rast getirsin birçok eleştirilecek konuşmaları da vardır bu görüşümde Bursa da müze müdürüne herkesin için de sert tavırı Gezi olayları dönemi oğlum AVM açacakmış burada sorusuna biz ayın sonunu zor getiren kişileriz vs demesi Rabbim şükürsüzlüğe uğratmasın işçi ayın sonunu değil günün sonunu getiremez o zaman.
Bülent Arınç'ın Melih Gökçek'e yönelik olarak Ankara'yı Paralel Yapı'ya parsel parsel sattı minvalindeki sözünü hiç yolsuzluk, usulsüzlük olarak algılamadım. O sözle, Gülen Cemaati'nin imar işlerinde Ankara'da onlara Melih Gökçek tarafından çok kolaylık sağlandığının kastedildiği kanaatindeyim. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, "Ne istedilerse verdik" sözünde kastedilen gibi... AK Parti, Gülen Cemaati'ne elinden geldiğince; yardımcı, destekçi ve faydalı oldu; ama yapmış olduğu bu iyiliklerine Bir Kısım Gülen Cemaati (Paralel Yapı) tarafından ihanetle karşılık gördü ve sırtından hançerlendi.
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta