04-11-2010, 11:23 | #291 |
Bu, şimdiki mesele değil ki. Aynı şeyler, merkez sağ olarak bilinen iktidarlar ve o zamanki parlamentolar için de aynen söylendi. Arşivden alır hepsini şuraya sıralayabilirim. Bir oligarşik aydınlar vesayeti, milleti, milletin seçtiklerini ve demokrasiyi kısıtlayacak ki, devlet kurtulsun! Kafa bu kafa. Ama bu kafa, eskisi gibi devam edemez artık. Çünkü "aydınlar" genellemesi artık yapılamaz; şimdi farklı aydınlar da var, hem de epeyce var. Üç tane gazeteyle beş tane Prof'la; bir baskı, kuşatma, yönlendirme tahakkümü oluşturmak mümkün değil artık. Avrupa'daki ve bütün Batı'daki uygulamaları gösterip örnekleyebilecek olanların sayısı çok arttı! Yargıçlar, savcılar, yasaları uygular, yasaların nasıl yapılması hakkında Parlamento'ya yol gösteremez, eleştiri yöneltemez, ikaz ve ihtarda bulunamaz. Bunun adı siyaset yapmaktır. Muhalefet partileri var, basın, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler var... Demokrasilerdemuhalefeti kimlerin ve hangi kurumların yapacağı bellidir. Akıl almaz şeyler oluyor. Yargıtay Başsavcısı, Parlamento'nun gündeminde olan bir anayasa değişikliği hakkında basın toplantısı yaparak protesto konuşması yapabilir mi? Böyle bir görevi ve yetkisi, hangi yasanın hangi maddesine göre var? Parlamento bir yasanın nasıl yapılacağını, bir hukuk reformunun gerekip gerekmediğini, bağımsızlığın, hukukun, kuvvetler ayrılığının, demokrasinin ne olduğunu, savcıların ve yargıçların basın toplantılarından mı öğrenecek
|
|
04-12-2010, 18:34 | #292 |
Her şeyimizle mükemmel olmak istiyoruz; ufacık bir hatamızda geri dönüyoruz yolumuzdan. Kusurlu olduğumuzu kabul etmek, tökezleyerek de olsa yürümek tatmin etmiyor bizi ve vazgeçiyoruz yürümekten. Kimi zamanda meyve toplarken sağa sola baktığımızdan çürük meyveler topluyoruz yol boyunca... Sonra da meyve bahçesine bahaneler bulup; heybemizde biriktirdiğimiz çürük meyveler ile yola devam ediyoruz. Deliliğe vuruyoruz; delilik diye yutturmaya çalışıyoruz hatalarımızı... "Deli olduğunu bildin mi bu biliş akıldır" der Mevlana. Deli olduğunu söyleyen, deliliğin farkında olan aslında deli değil; hele Mevlana'nın söylediği konumda hiç değildir! Tıpkı yakın olduğunu söyleyenin aslında uzak olduğu gibi... İnsan sırlarını gözetmekte çok zorlanır. Beğenilme arzusundan sıyrılamayan insanoğlu sükût adasında fazla kalamaz. Ama bazı sırlar vardır ki söylenmese dahi aşikârdırlar; sırrını seyreder âlemde kimi insanlar... Kimileri zerrenin içinde umman bulurken; kimileri de ummanın içinde kaybolurlar! Ama dedim ya kimileri... Sükut kelimenin şerhidir; öyleyse Mevlana'nın sözleri ile sükuta gidelim: "Daha konuşacaklarımız vardır; lakin aklımın sürçmesinden korkarım." |
|
04-13-2010, 11:12 | #293 |
Şimdiye kadar yaşananların zaten savunulacak yanı yok ve medyada en askerci bilinen kalemler dahi tepkilerini ortaya koydu. Hiç olmazsa bundan sonra demokratik bir hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek lazım. Soruşturmanın selameti açısından hem suça iştirak eden hem de örtbasa yardımcı olan bütün yetkililer açığa alınmalı. Soruşturma da yaranın daha fazla kanatılmasına fırsat verilmeden sonuçlandırılıp yargılama safhasına geçilmeli. General Güner, ailelerin acısını anladıklarına dair cümleler de kurmuştu. Komuta kademesinin acıyı gerçekten anladığının göstergesi, adaletin tesisinde izleyecekleri yol olacak. 'Kol kırılır yen içinde kalır' yanıltmacasına artık başvurulmamalı.
Yargının bu konuda söyleyecekleri kadar Başkomutan'ın ve Başbakan'ın tavrını da merak ediyorum. Bilindiği üzere acı olay kullanılarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ağır dille eleştirilmişti. Hatta Bekir Coşkun gibi kalemler alay etmeye kalkmışlardı. Cumhurbaşkanı Gül, demokratik açılıma destek verdiği gerekçesiyle Coşkun'un şu hakaretlerine maruz kalmıştı: "Bugün 7 şehit daha dönüyor eve... Ama yine de Cumhurbaşkanı'nız "Tarihi fırsat kaçıyor..." derken, neyin fırsat olduğunu, neyin kaçtığını açıklamış değil... Bence dili varmıyordur... Yüzü tutmuyordur... Ne diyecek şehit analarına?.. Çünkü koca Türkiye Cumhuriyeti, asla devlet adamı olamayacak basiretsizlerin elinde, teröre oyuncak oluverdi..." Cumhurbaşkanı, sadece kendine yapılan hakaretlerin değil, cumhura yapılan zulmün de hesabını sormakla yükümlü. Anaların yüreğindeki acının da takipçisi olmalı. Ve sorumlulara Bekir Coşkun'un kendisine yönelttiği şu soruyu sormalı: Peki şehitler?.. Neden öldüler?.. |
|
04-14-2010, 09:33 | #294 |
Ahmet Türk'e saldıranın hali pek çoğumuza Ogün Samast'ı hatırlattı. Katıksız bir öfkenin, düşünceden ari bir kabalığın seçtiği hedefti Türk. Mahkeme çıkışında yüzüne yediği yumruk, kırılmış bir burun ve yarılmış bir kaşla itidal telkin ediyordu sevenlerine; 'Bir faşistin saldırısına uğradık, bu bizi yanlış şeyler yapmaya sevk etmemeli.' diyordu. Onu yakından tanıyanlar canı yanarken bile sükûnetini korumasının ne anlama geldiğini bilirler. Efendiliğin, zarafetin ve mazlumluğun her durumda korunmasının onun değerleri açısından ne önem taşıdığını. Dünya ne kadar kötü olursa olsun korunması gereken bir efendilik olduğunu
80 darbesinin kendisine ve ailesine ödettiklerini, Diyarbakır Cezaevi'nde gördüğü işkenceleri, Ankara'da Meclis'in bir üyesiyken yaka paça derdest edilip kapatıldığı hapishanede geçirdiği on yılı ve daha dün kapatılan partisini, elinden alınan vekilliği. Hepsini yaşamış Ahmet Türk'ün hedefte olmaması için bir neden var mı? Yok edilmek için fazlasına sahip |
|
04-14-2010, 11:06 | #295 |
Ahmet Türk'ün duruşu takdire değer.Güzel alıntı idi barış teşekkürler.
AK Parti de her türlü öneriye açık olduğunu baştan ilan etmişti. CHP'ye kulak vermemesi, Baykal'ın teklifini cevapsız bırakması düşünülemez. Erdoğan'ın hamlesi doğru... CHP'yi siyasetin içine çekti. İlkinin kamuoyunda olumlu yankılandığını gören CHP lideri, ikinci bir öneride bulundu. Yüksek yargıda yapısal değişiklik öngören üç maddenin bir sonraki Meclis'e bırakılmasını istedi. MHP'nin de benzer teklifi var. AK Parti'nin buna olumlu bakmadığı biliniyor. AK Parti, anayasa değişikliğinde kararlı... Asla geri adım beklenmemeli. AK Parti, Başbakan Erdoğan'ın ABD'den dönmesini bekliyor. Erdoğan, bugün akşam saatlerinde Ankara'da olacak. İlk işi hukukçu kurmaylarıyla CHP'nin teklifini karara bağlamak. Cevap, paket Genel Kurul'a gelmeden önce CHP'ye bildirilecek. AK Parti'deki genel hava, paketin bölünmesinin doğru olmayacağı yönünde... Kaldı ki CHP'nin üç maddeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürmeyeceğinin garantisi yok. Yargı reformunun eksik olduğu bir paket yapısal değişim getirmez. Son sözü Erdoğan söyleyecek. 'CHP neden değişti?' sorusunun cevabı katı, kavgacı siyasetin hep kaybettirmiş olması... CHP'nin önerilerini AK Parti'nin müzakereye açması, siyaseti bir nebze de olsa normalleştirdi. Yanlış olan, CHP yumuşarken yüksek yargının sertleşmesi ve siyaset diliyle anayasa değişikliğine karşı çıkması... |
|
04-14-2010, 11:24 | #296 |
Ahmet Türk sahici bir insandır, samimidir, içi dışı birdir ve siyasal açıdan eski deyişle aklıselim sahibi bir insandır.
Kürt olduğu için, Kürt kimliğine sahip çıktığı için bu ülkede çekmediği acı kalmamıştır. Ama hep dik durmasını da bilmiştir. Samsun’da uğradığı alçakça saldırı nedeniyle dün sabah kendisine geçmiş olsun telefonu açtım. Burnu kırılmış hastanede yatıyordu. “Bir bu kalmıştı” diye dertlenince, sevgili Ahmet Türk, her zamanki çelebi üslubuyla dedi ki: “Hasan Cemal, burası Türkiye, burada her şey olur.” Haklıydı. Daha geçenlerde partisi kapatılmış, kendisine siyaset yasağı konulmuştu. Kürt sorunuyla silah ve şiddetin bağını koparmak için, PKK’ya dağdan iniş yolunu açmak için yıllardır elinden geleni yapan bir siyaset adamına bizim ‘bağımsız’ yargımızın reva gördüğü muamele işte buydu. Burası Türkiye, burada her şey olur! |
|
04-14-2010, 13:28 | #297 |
Geçen gün bizim gazetede Hava Astsubay Meslek Yüksekokulu'nun ilanı vardı.
Atatürk'ün fotoğrafının yanında, "Gönül verdik bize emanet göklere/ Kanat gerdik hudutsuz maviliklere" yazılıydı. Ayrıca temel slogan da, "İstikbal göklerin, gökler bizimdir" şeklinde değişmişti. "İstikbal göklerdedir" sözü ise hiç yoktu. Bu doğru tavır sürekli mi olacak, yoksa yine birileri devreye girip uydurmacayı empoze mi edecek? Bekleyelim, görelim. Not 1: HKK internet sitesinde ise slogan, hâlâ Atatürk fotoğrafına yamanmış, durmakta. En iyisi ben fazla heveslenmeyeyim. Not 2: İlandaki "belge geçer" lafı eğreti durmuş, o kelimeyi "faks" diye Türkçeleştirdik, oldu bitti. Duymadınız mı?) *** Unutmadan... Bir önerim var: "İstikbal göklerdedir" Atatürk'e ait olmasa da, çok güzel bir söz. (Moda tabirle; 'İlham verici'.) Onu kaybetmeyelim. "İstikbal", mevcudu koruyan askeriyeden ziyade, bireylerin ve toplumun perspektifinde yer alan bir kavramdır. O halde sloganı THY devralsın. Çünkü "Yeni Türkiye" dünyaya açılıyor: Dün Hindistan'daydık, bugün Kongo'dayız, yarın Güney Amerika'da olacağız. Vizeler kalkıyor; turizm ve ticaret vızır vızır. Diğer hava yollarının hakkını yemek istemem ama Türk Hava Yolları olmadan, ekonomi ile siyaseti el ele götüren bu büyük atılım gerçekleşemez. "İstikbal göklerdedir" sloganı THY'ye cuk oturur. Çünkü THY uzakları yakına getirmeden, Türkiye istikbaline ulaşmaz. |
|
04-14-2010, 13:54 | #298 |
" Su-i zan ederek isabet etmektense; Hüsn-ü zan ederek yanılmayı tercih ederim. " M.Fethullah Gülen |
|
04-14-2010, 13:57 | #299 |
Baykal'ın paketi bölme önerisinin hemen ardından "üç maddeyi askıya alma ve seçimden sonra tekrar gündeme getirme" gibi saçma sapan bir öneriyle ortaya çıkmasını anlamak mümkün değil. Zaten baştan beri kavga o üç madde üzerinde kopmuyor mu?
Şimdi ne değişti ki AK Parti söz konusu üç maddeyi değiştirmekten vazgeçsin? Neden vazgeçsin? CHP o maddelerle yapılmak istenen değişiklikleri AK Parti'nin yargıyı ele geçirmesi olarak görüyorsa seçimden sonra farklı mı görecek? Askıya alalım dediği maddeleri bugün kuvvetler ayrılığı ilkesine ve hukuk devletine aykırı buluyorsa, seçimden sonra uygun mu bulacak? Ne değişecek ki şimdi askıya alınan bu maddeler üzerinde gelecek yasama döneminde konsensüs sağlanabilecek? Her neyse... Biz, hiçbir mantığı olmayan bu son öneriyi bir kenara bırakıp daha önceki "paketi bölme" teklifine dönelim: Baykal paketi bölelim ve büyük bölümünü birlikte geçirelim diyor ama söz konusu üç maddeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürmekten de asla vazgeçmiyor. Çünkü referandumdan öcü gibi korkuyor. |
|
04-14-2010, 14:07 | #300 |
Küskünüm insana, küskünüm anla Dar günümde dostlarımda yoksa Geçer mi bu hayat çile ve azapla Dayan bebestim huzur yakında Çabalar bazen fayda getirmez İçimde şiddet beni terketmez!! |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|