AK Gençliğin Buluşma Noktası
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-23-2008, 23:20   #11
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ
1 Eylül 1991 tarihihinde bağımsızlığına kavuşmuştur.
Yüzölçiimü :447.004km2
Nüfusu : 21.700.000
Başkenti : Taşkent

Tarihi

Bugün Özbek nüfusu 21 milyon yediyüzbine ulaşmaktadır. Tarihi kaynaklara göre (Ebül Gazi Bahadır Han) Altun Orda Beyi Özbek'in adından gelmektedir. Özbek Han 1313-1340 de Altun Ordu Devletinin başına geçer. Böylece de bu birliğe Özbekler denir. Daha sonra da belli bir Türk topluluğunun adı olarak kullanılır. Özbekçe Uygur Türkçcsi ile Çağatay bölümüne girer. Yapılan bir araştırmada Altun Orda Hanlığını kuran ünlü hükünıdar Cengiz Hanın Torunu Batıı Handır. 1319 da Tuna boylarına ve Edirne'ye kadar gelir. 1335 de ise Azerbaycan seferine çıkar. Ünlü gezgin Ibn Batuta, Özbek Handan bahseder ve geniş ülkeleriyle, güçiü ordusunun olduğuna deginir.
Bu dönemde bıitün Kıpçak boylarında Türkçe konuşukluğu bilinir. 1428-1468 tarihleri arasında Özbekler bir biriyle çok yakın dayanışma içine girmiçler ve 1500-1510'da Maveraünnehir bölgesini ele geçirmişlerdir. Ancak 1740'ta Iran Hükümdarı Buharayı ele geçirmiş ve buradaki Özbek Hanlığına son venniştir. Buhara'nın başına 1753'te Muhammed Rahim geçmiş bıı dönem 1920 ye kadar sürmüştür.
1924'te ise bugünkü Özbekistan Cumhuriyeti kurulmuş, ancak 1945'ten sonraki yıllarda Rusların denetimine girmiştir. Özbekistan'da Kongrat, Nagman, Mangıt, Toyaklı, Savay, Barın, Üç Urug,Burgut, Arlat, Kanglı, Baştaş, Karakalpak gibi boylar bulunmaktadır ve bunlar Özbekistan'ı oluşturmaktadırlar.
SSCB çöküşüyle birlikte Özbekistan 20 Haziran 1990 da ege-menliğini 1 Eylül 1991 de de bağımsızlığını almıştır.

Coğrafi Konumu

Bağımsız Özbekistan'ın 447.400 km2 lik bir yüzölçümü bulunmaktadır. Özbekistan 37°-45 Kuzey enlemleri ile 56°-73° doğu boylamları arasında yer almaktadır. Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan Kırgızistan ve Türkmenistan'a komşudur.
Başkenti Taşkent'tir. Nüfusu : 21.700.000'dur.
Önemli şehirleri, Semerkand, Buhara, Hive, Andıcan, Hokand, Navrangon, Karşı, Urgenc, Nukus'dur.
Önemli nehirleri: Surhanderya, Serabat, Karaderya, Zerefşan, Koskaderya ve Sah dir. En büyük gölü Araldır. Diğer Ortaasya Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi iklimi, yazları sıcak ve kurak kışlan soğuk ve karasal iklimdir.

özbekistanda nüfus yoğunluğu

Özbek Türkleri: %69
Rus: %10
Tatar Türkleri: %4.2
Kazak Türkleri: %4.2
Diğer: %7.2
Tacik: %3.9
Karakalpaklı: %1.6
Kent Nüfusu: %50

Kırsal Nüfus: %50
Özbekistan'da km2: 49 kişi düşmekte olup, ortalama yaşam süresi 69.5 yıldır ve nüfus artışı (2.6) ile yüksektir. Dillerine bağlı Özbekler milli kimliklerini güçlendirmişlerdir.

Ekonomi

1991'den sonra bağımsız Özbekistan Merkez Banka.sı kurulmuştur. Özbekistan çok zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Altın, doğalgaz, alimünyum, tungsten, kömür, mermer, yatakları ön sıradadır. 1991 verilerine göre yılda 41. milyar m3 doğalgaz üretilmektedir.
Dünyanın kaliteli altını burada üretilmekte olup yıllık 80 ton altın üretimiyle yerini almaktadır. Bakır rezervleri 800 milyon ton, olarak varsayılmaktadır. Kömür üretimi yıllık 6 milyon tondur.

Tanm ve Hayvancılık

Özbekistan karasal iklime sahiptir. Bu nedenle ülkenin % 9'u tarıma elverişlidir. Özbekistanda, pamuk önemli yer tutmakta ve dünyanın dördüncü pamuk üreticisidir. Özbekler buğday, meyve, sebze, ipek, pirinç, yetiştirilmektedir. Ekonomik yapısı ise tarım ağırlıklıdır.
Nüfusun % 30'u tarım sektöriinde çalışmaktadır. Tarımsal üretimi kolhozlar, solhozlar, meşhozlar (devlet kuruluşları) aracılığıyla yapılmaktadır.
ÜIke ekonomisinde hayvancılık da önemli yer tutmaktadır. Sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanlan vardır. Yıllık yün üretimi 1994 verilerine göre 20.000 ton civarındadır. Ve özellikle astragan kürk koyunculuğu büyük önem kazanmıştır ve ihraç edilmektedir.Özbekistan sanayisi daha çok petrokimya ağırlıklıdır ve yılda 1.5 milyon ton gübre üretmektedir. Ayrıca pamuk üretimine dayalı olarak kimya sanayii de gelişmiştir.
1990 yılı verilerine göre: Sanayi % 35, tarım % 34, inşaat % 14, ulaşım % 5 ve diğerleri % 12 dir.
Hafif sanayi ürünleri ise ipekli ve pamuklu kumaşlardır. Aral gölü kıyısında havyan üretme ve işleme tesisler bulunmaktadır.

Ulaştırma

Özbekistan Cuınhuriyeti gelişmiş bir ulaşım ağına sahiptir. Ulaştırma sisteminin temeli karayoludur. Demir yoluyla da Çin'e bağlanmıştır ve Türkmenistan, İran üzerinden ortadoğuya yeni bir demirolu yapılmaktadır.
Karayolu uzunluğu: 69.300 km'dir. Başkenti Taşkent, Ortaasya'nın havayolu merkezidir ve sekiz hava alanı bulunmaktadır.

Eğitim

Özbeklerin ilk eğitimleri mekteplerde ve medreselerde olmakta idi. 1912 de Buhara Emiri yeni sistem okulların açılmasını sağlamıştır. Sovyet baskılarına karşın Özbekler dillerini ve kültürlerini korumuşlardır. Şu anda Özbekistanda 4 binin üstünde, okul, 4 milyonda öğrenci olduğu istatistiklerde verilmektedir.
Özbekistanda ilköğretim önce 5 yıl, daha sonra da 7 yıla çıkarılmıştır.
Ancak yeııiden yapılan düzenlen]e ile ilköğrctim 8 yıla, ortaokul ise 11 yıla çıkarılmıştır. Halkın eğitim düzeyi oldukça yüksektir.
Özbekistan'da Semerkant Devlet Üniversitesi Eğitim hayatında önemli yer tutmakta ve bütün Enstitüleri içinde toplamaktadır.
Sağlık ve Sosyal Güvenlik için 1992-1993 yıllanndan sonra Özbekistan'da fonlar oluşturulmustur. Ayrıca yaşlılık, sakatlık ve aile yardımları için işlemlere başlanınıstır. Devlet Sigorta Fonu kurulmuştur.
Sağlık hizmetlerini devlet tekelindedir. Bu hizmetler hastahaneler, doğumevleri ve dispanserler eliyle yürütülmektedir.

Turizm: Diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetleri düzeyindedir.
Para birimi : Sum'dur.
Kişi başına milli gelir (1990'da-1579 Ruble) dir.

Siyasi Partiler:
Ülkede halen Halk Demokratik Partisi ile Vatan Terakkiyet Partisi bulunmaktadır.
İlk parlamento seçımleri 1994 te yapılmıştır. Yönetim biçimi cumhuriyettir.
Özbekistan Cumhuriyeti AGIK, B.M. ve diğer uluslararası kuruluşlara üyedir.
Özel televizyon kuruluşu bulıınmamaktadır. Devlet tekelinde bir Özbekistan Devlet Televizyonu ve Yayın Kuruluşu vardır.



GUR-I EMİR:

Özbek Türkleri ,Timur'un türbesine 'Gur-ı Emir' diyorlar. Bina, yeni yapılmış gibi. Mavi çini kubbe ,öğle güneşinin yakıcı sıcağında pırıl pırıl parlıyor. Kubbenin çevresini saran geniş kuşak üzerinde Allah kelamı yazılı.
Timur türbeyi daha sağlığında Türk mimar Mehmetoğlu Mahmut'a on dört yılda yaptırmış.Türbenin taç kapısındaki mavi çinileri seyretmek insana doyumsuz bir zevk veriyor.Türbenin Taç kapısından geçerken gayrıihtiyari , Yıldırım Beyazid ile Timur arasında geçen ve Türkün Türkü boğazladığı Ankara savaşını (1402) üzülerek hatırlıyorum.
Türbrnin taç kapısından içeri girdiğimizde karşımıza altı mesar çıkıyor. türbenin kıble tarafında şahane bir mihtap var. Tam orta yerde koyu yeşil mermerden yapılmış mezarda ,"Biz ki, milletlerin en eskisi ve en büyüğü olan Türkün başbuğuyuz !" diyen Timur yatıyor. Baş ucundaki diğer büyük mezar ise hocası Seyyit Bereke'ye ait.SAgında,solunda ve ayak ucunda diğer kabirler var. ( 1 )

ULUĞ BEY

(Semerkant 1394-Horasan 1449)

Timur'un torunu, Şahruh'un oğlu sarayda özel eğtim gördü.Çağının öğretim gelenekleri,ne uyarak önce din bilgilerini ,sonra mantık ve Astronomi konularını öğrendi. 1409'da babsının yardımıyla Semerkan hükümdarı oldu.Osamnlılar ile yakın ilişkiler kurdu. Ülkesinde çıkan bazı ayaklanmaları bastırdı.Horasan başına geçerek ayaklanan oğlu Abdüllatif tarafından öldürüldü. Çağının ünlü bilginlerini saraya toplayan Uluğ Bey , astronomi, ve matematik alanındaki çalışmalarıyla ün kazandı. Yıldızlarin ve ayın hareketlerini gösteren tablolar düzenledi. Yaptığı zayiçe kendisinden sonra gelenlerin başvurduğu anakaynaklardan biri oldu. Zic-i Uluğ Bey (Uluğ Bey Zayiçesi ) adlı eseri batı dillerine çevrildi.

Yıldız Yılının Uzunluğu

ULUĞBEY'e göre
365 gün 6 saat 10 dakika

4 saniye

Gerçekte
365 gün 6 saat 9 dakika 6 saniye

Ayrica ULUĞBEY gezegenlerin yıllık hareketlerini günümüzü verilerine cok yakın hesaplamisti. Uluğbey'in kurduğu rasatane devrinin en mükemmel en modern rasatanesiydi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:22   #12
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
BAŞKA GÖZLE ÖZBEKİSTAN



En büyük şehir Taşkent
Resmi dil(ler) Özbekçe,Rusça
Hükümet Cumhuriyet
- Cumhurbaşkanı İslam Kerimov
- Başbakan Şevket Mirziyaev
Bağımsızlık Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden
- Oluşma 1741
- İlan 1 Eylül 1991
- Tanınma 8 Aralık 1991
- Tamamlanma 25 Aralık 1991

- Sular (%) 4.9
Nüfus Temmuz 2007 yılında 27,780,059 (44th.)
- Yoğunluk/km² (136th.)
GSMH (Satın alma gücü paritesi) 2005 tahmini - Toplam $50.395 milyon (74th.) - kişi başına $2,283
Gelişmişlik Endeksi (2003) 0.694 (111th.) – medium
Para birimi Özbekistan Somu (UZS)
Saat dilimi UZT (UTC+5)
- Yaz not observed (UTC+5)
İnternet alan adı .uz
Telefon kodu +998
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:24   #13
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Kırgızistan

Kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, güneybatıda Özbekistan, güneyde Tacikistan, doğu ve güneydoğuda Doğu Türkistan (ÇHC) ile çevrelenmiş bulunan Kırgızistan Cumhuriyetinin yüzölçümü 198.500 km2dir. 15 Aralık 1990'da egemenliğini, 31 Ağustos 1991 yılında da bağımsızlığını ilan eden Kırgızistan bir Cumhuriyettir.

Tanrı dağları ve Pamir dağlarının eteklerinde bulunan Kırgızistan genellikle dağlık bir arazi yapısına sahip olup, ortalama yüksekliği 1500 metrenin üzerindedir. Tanrı ve Pamir sıradağları silsilesi Kırgızistan'ın coğrafi durumunu belirlemektedir. Tanrı dağlarının kuzeybatıya uzayan kolları olan Kırgızistan dağları ve Çatkalı dağı, güneybatıya uzanan Atbaşı ve Fergana dağları bulunmaktadır. Bu dağlar arasında dünyanın en güzel manzaralı göllerinden bir olan Issık Göl ile ülkenin en bereketli topraklarının bulunduğu Fergana vadisi bulunmaktadır.

Kırgızistan karasal bir iklime sahip olup, yıl boyunca çok az yağmur yağar. Deniz seviyesinden 2000 m. yüksek olan yerlerde kışlar, sıcak ve kurudur. Kış mevsimindeki hava sıcaklıkları özellikle dağlar ve dağ vadilerinde oldukça düşüktür.Narin, Tar, Kurşab, Talas, alay, Çu ve Kızılsu Kırgızistan'ın en önemli nehirleridir. Ülkede 3.000'den fazla göl bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi dünyanın en büyük ikinci krater gölü Issık gölüdür.

Isıkgöl Çulpanata

Başkenti Bişkek olan Kırgızistan'ın nüfusu 4.472.000'dir. bu nüfusun %39'u kentlerde, %61 ise kırsal alanlarda yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu km2'de 20 kişidir. Nüfus kompozisyonunu %52.4 Kırgız, %20.9 Rus, %12.7 Özbek, %2.4 Ukraynalı, %11.6 diğerleri oluşturmaktadır.

Altı idarî bölgeye ayrılan Kırgızistan'ın (Çuy, Issık-kul, Oş, Talas, Calalabad, Nevin) önemli şehirleri Bişkek, Oş, Calalabad, Tokmak ve Karabalta'dır.SSCB döneminde eğitim ve ilim alanında bilinçli olarak geri bırakılan Kırgızistan, bağımsızlıktan sonra eğitim alanına süratle el atmıştır. 1990/91 verilerine göre orta dereceli okul sayısı 1806, yüksek öğretim kurum sayısı ise 9'dur. 16 adet üniversite ve enstitü, 48 adet teknik ve sanat okulu bulunmaktadır.

Kırgızistan arazisinin %7'si tarıma elverişli arazidir. Temel tarım ürünleri hububat, pamuk, şeker pancarı, tütün, patates, kenevir, sebze ve meyveler teşkil etmektedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun, keçi, büyük baş hayvan, arıcılık ve domuz üretme son yıllarda yer almaktadır. Yün ve deri en önemli gelir kaynağıdır. Önemli doğal kaynakları kömür altın, cıva ve uranyumdur. Kırgızistan Orta Asya'daki kömür rezervinin yaklaşık yarısını elinde bulundurmaktadır. Petrol ve doğalgaz yatakları genellikle Fergana vadisi kuzey doğu kesiminde yer almaktadır.

Kırgızistan Cumhuriyeti'nin temel sanayi dalların tekstil, gıda, maden ve metalurji endüstrisi, elektronik, demir dışı metaller, şeker, ipek ve koza işleme, deri işleme, tarım ve iş makineleri ile konservecilik teşkil etmektedir. Kırgızistan'da çalışabilir nüfus 1.835.900'dür. bu sayının %25.2'si sanayi, %38.2'si tarım, %19'u eğitim, sağlık, %6'sı hizmet, %11.3'ü ise ulaşım, haberleşme ve diğer sektörlerde çalışmaktadır. 1994 yılı itibariyle toplam ihracat 340 milyon dolar, ithalat ise 459 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret yaptığı ülkeler arasında BDT ülkeleri, Çin, ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Fransa, Hollanda ve Japonya başta gelmektedir.

Kırgızistan Cumhuriyeti 5 Mayıs 1993 yılında parlamentoda oy birliği ile anayasasını kabul etmiştir. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı konumundan çıkarılarak, devlet organının koordinatörü durumuna getirilmiştir. Yeni Anayasa 105 üyeli ve Batı ülkelerine benzer bir parlamento sistemi öngörmekte ve 35 kişilik yasama meclisi, 70 kişilik Temsilciler meclisinden oluşmaktadır. 1980'li yılların ortalarından itibaren Gorbaçov'un yönetim dönemi ile başlayan açıklık ve yeniden yapılanma sürecinin getirdiği tarihi gelişmeler sonucunda adım adım yeniden bağımsızlığa doğru ilerleyen Kırgızistan, 20-21 Ağustos 1991'de Moskova'da yaşanan darbe girişimi ve ardından merkezi hükümetin istifası ortamında 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını ilan etti.

Bundan kısa bir süre önce, yani bağımsızlığn adım adım yaklaşmakta olduğu süreç içerisinde, 27 Ekim 1990 günü yapılan seçim ile Cumhurbaşkanı olan Askar Akayev, bağımsızlığın ilan edildiği dönemde Kırgızistan Cumhuriyeti yönetiminin başında bulunuyordu. Bağımsızlığı, Akayev ile tanıyan Kırgızistan, bağımsızlık ilanını müteakip 12 Ekim 1991 günü yapılan halk oylamasında yoluna yine onunla devam etmeye karar vererek, Akayev'i yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Başkent Bişkek
42°52′N 74°36′E
En büyük şehir Bişkek
Resmi dil(ler) Kırgız Türkçesi, Rusça[1]
Hükümet Devlet
Başkan Kurmanbek Bakiyev[2]
Başbakan Igor Chudinov[3]


  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:26   #14
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Nahcıvan Cumhuriyeti

Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk cumhuriyettir. Kuzeyi ve doğusu Ermenistan ile, güneyi ve batısı da İran topraklarıyla çevrilmiş olup, batısında yer alan Türkiye ile onüç kilometrelik bir sınırı vardır. Bu sınır bölgesi Türkiye tarafından "Dil Ucu" olarak adlandırılmakta olup, Türkiye ile Nahçıvan'ı birbirine bağlayan yol Dil Ucu'nda Aras nehri üzerine inşa edilen "Hasret Köprüsü"nden geçmektedir. Özerk Cumhuriyet de, tarihî Nahçıvan Hanlığı gibi, kendisine başkentlik yapan Nahçıvan şehrinin adı ile anılmaktadır. Şehir bugün yaklaşık 70.000 nüfusa sahip olup, Özerk Cumhuriyetin toplam nüfusu ise 400 bin civarındadır.


Nahçıvan bugün Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlı bir Özerk Cumhuriyet statüsündedir. Moskova ve Kars Andlaşmaları ile özerkliği kabul edilen Nahçıvan'ın "Özerk Cumhuriyet" olarak teşkili ise 1924 yılında gerçekleştirildi. Yani, sözkonusu tarihte Anayasa'sı hazırlanarak Özerklik Statüsü'nün yapısı ve işleyişi belirlendi.Nahçıvan 1991 yılına kadar Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı olarak Sovyetler Birliği'nin bünyesinde kaldı. Azerbaycan'ın 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesi ile Nahçıvan da bağımsızlığına kavuştu.

Şu anda Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'ni yöneten en yüksek yasal organ "Nahçıvan Alî Meclisi"dir. Alî Meclis, halk tarafından seçilen 70 milletvekilinden oluşmaktadır. Alî Meclis Sadrı (Başkanı)'nı da milletvekilleri seçmektedir. Yine bu Alî Meclis, Nahçıvan Hükümeti'ni yani "Nazır'lar Kabineti"ni (Bakanlar Kurulu'nu) de seçimle teşkil etmektedir. Hükümet şu bakanlıklardan oluşmaktadır: Tehsil Nazırlığı (Eğitim Bakanlığı), Kend Teserrufatı Nazırlığı (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı), Gençler ve İdman Nazırlığı (Gençlik ve Spor Bakanlığı), Medeniyet Nazırlığı (Kültür Bakanlığı), Su Teserrüfatı Nazırlığı (Su İşleri Bakanlığı), Maliye Nazırlığı, Dahilî İşler Nazırlığı, Milli Tehlikesizlik Nazırlığı (Milli Güvenlik Bakanlığı), Özerk Cumhuriyet'te bazı nazırlıklar yerine komiteler vardır. Mesela: Statistik Komitesi, Emlak Komitesi, Toprak Komitesi gibi.

Özerk Cumhuriyet'in mülkî idare yapısı ilçeler (rayonlar) esasına göre düzenlenmiştir. Başlıca ilçeleri şunlardır: Nahçıvan Merkez rayonu, Ordubad rayonu, Çulfa rayonu, Şahbuz rayonu, Bebek rayonu, Sederek rayonu.Özerk Cumhuriyet'in nüfusu, yukarıda ifade edildiği üzere 400.000 civarında olup, başşehrin nüfusu da 70.000 kadardır. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti topraklarının önemli bir kısma Iğdır Ovası'nın uzantısı mahiyetindedir. Ülke toprakları her taraftan dağlarla çevrilmiş durumdadır. Nahçıvan ile Ermenistan arasında Küçük Kafkasya dağ silsilesi yer almaktadır. Bölgedeki tipik kara iklimi Nahçıvan'da da hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak (35°-45°) ve kurak, kışlar ise soğuk (-30°/-35°) geçmektedir. Nahçıvan'ın en önemli akarsuları ise Aras Nehri, Arpaçay, Elince Çayı ve Gilân Çayı'dır.

Sanayi pek gelişmemiştir. Elektroteknik, şişe-cam, aliminyum mutfak eşyası yapımı, şarap fabrikaları ve benzeri bazı küçük sanayi kuruluşları vardır.Nahçıvan'ın toprakları şifalı sular ve özellikle maden suları bakımından çok zengin olup, bunlar belli ölçüde değerlendirilmektedir. Babek rayonunda tuz yatakları, Ordubad rayonunda da bir miktar demir cevheri bulunmaktadır.

Nahçıvan, ekonomik bakımdan çok geri kalmış bulunmaktadır. Bağlı bulunduğu Azerbaycan ile sınırının bulunmayışı ve özellikle Ermenistan ile çok uzun ve kapalı sınırlara sahip bulunuşu İran ile ekonomik ve ticari münasebetlerinin azlığı, ülkeyi kapalı ekonomik şartların hüküm sürdüğü bir konumda bırakmıştır. Ekonomik ve ticari ilişkilerinin en iyi olduğu ülke Türkiye'dir. Günlük ticari ilişkiler genellikle Iğdır ilimizle gerçekleştirilmektedir.
Nahçıvan Özerk cumhuriyetinde eğitim hizmetleri oldukça gelişmiştir. Yeterli miktarda ilk ve orta dereceli okuldan başka, çeşitli meslek elemanları yetiştiren bir adet orta dereceli okul ile bir "Devlet Üniversitesi" ve üç de özel üniversite bulunmaktadır. Ayrıca ilim merkezi (Bilim Kurumu) olarak adlandırılan bir tür ilimler akademisi de mevcut olup, burada bilim adamları, kendi alanları ile ilgili bilimsel çalışmalar yapmaktadırlar.


Nahçıvan, Güney Kafkasya'da bulunan tarihî bir şehir ve bu şehrin merkezliğini yaptığı bir bölgenin adı olup, Aras nehrinin sol tarafında bulunur ve bu nehir vasıtasıyla İran topraklarından ayrılır.Nahçıvan şehri ve etrafı, tarih çağlarının hemen tamanını yaşamış olan önemli tarihî merkezlerden biridir. Coğrafî konumu bakımından tarih boyunca doğu ile batı arasında her zaman önemli geçiş ve irtibat noktalarından birini oluşturmuştur.

İran'da kurulan Sasanî Devleti ve Anadolu'yu elinde bulunduran Bizans arasındaki mücadelelerde iki taraf arasında sık sık el değiştiren Nahçıvan, Halife Hz. Osman zamanında Halil bin Maslama tarafından fethedildi. Fethi müteakip Arap valiler bu bölgeyi başlıca askerî merkezlerden biri haline getirdiler. Bölge, İslâm Devleti tarafından Bizans'a karşı üs olarak kullanılıyordu.

Bu ilk valilerden sonra çeşitli Arap hanedanlarının idaresinde kalan Nahçıvan, Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya yönelişlerinde de önemli bir geçiş koridoru vazifesi yapmıştır. XI. yüzyılda Selçuklular tarafından fethedilen bu bölge, Azerbaycan ile birlikte bir süre Selçuklu şehzadeleri ve daha sonra da Selçuklu valileri tarafından idare edildi.Nahçıvan'da 1136-1225 yılları arasında İldenizli Atabeğler (İldenizliler, İldeniz Oğulları, Azerbaycan Atabeğleri) hüküm sürmüşlerdir. Şehir, Atabeğler yönetimi sırasında ekonomik ve sosyal hayat bakımından oldukça önemli bir merkez haline gelmiştir.

Daha sonra Nahçıvan ve civarı Harezmşahların eline geçti ve kısa bir süre onlar tarafından idare edildi. Daha sonra bölge, bütün Azerbaycan gibi Moğol istilâsına uğradı ve Moğollardan Hülagu Han tarafından kurulan İlhanlılar Devleti yıkılıncaya kadar da bu devletin en önemli merkezlerinden biri haline geldi.Daha sonra Nahçıvan ve civarının, Azerbaycan'ın pek çok bölgesi ile birlikte ve sırasıyla Kara Koyunlular, Timurlular, Ak Koyunlular, Safeviler ve Osmanlılar eline geçtiğini ve dolayısıyla yörenin, Selçuklu fethinden itibaren Türk dünyasının önemli beldelerinden biri haline geldiğini görmekteyiz.
Gerçekten de, şehir ve civarı, iki yüzyılı aşkın bir süre Osmanlılarla Safeviler arasında devamlı bir mücadele sahası olan Azerbaycan da, bu mücadelelerden en fazla etkilenen bölge oldu. Zaman zaman bu yüzden çok yıprandı. Zaman zaman da her iki taraftan ciddi sayılabilecek bayındırlıklara ve refaha kavuşturuldu.

Osmanlı-Safevi mücadeleleri boyunca sürekli el değiştiren Azerbaycan'da, 1747 yılında Nadir Şah-ı Afşar'ın öldürülmesinden sonra başlayan kargaşalıktan yararlanan Azerbaycan hanlıkları bağımsızlıklarını ilan ettiler. İşte bu sırada, Nahçıvan civarının en güçlü teşekküllerinden olan Kengerli Oymağı'nın reisi Haydar Kulu Han, diğer yerli beylerin de desteğini alarak, Şah'ın şehirdeki nâibi Ağa Han'ı kovup, bölgede kendi hanlığını ilan etti. Hanlığın toprakları Nahçıvan şehri ile Şerur, Ordubad, Megri, Gafan ve Culfa nahiyelerini içine almaktaydı.

Hanlığını mâmur ve halkını müreffeh kılmak isteyen Haydar Kulu Han, hanlığının sınırları içinde ticâret ve ziraatin gelişmesi için bir hayli uğraştı. Ancak askerî bakımdan oldukça zayıftı. Bu yüzden hanlık bir müddet Karabağlı Penah Han'ın hâkimiyetini kabullenmek zorunda kalmıştı. Bu cümleden olarak Penah Han'ın 1752 yılında Şekili Hacı Çelebi Han'a karşı, kendi kuvvetleriyle birlikte Gence Hanlığı ve Gürcü Krallığının kuvvetlerini de yanına alarak oluşturduğu ittifaka Nahçıvan Hanlığı'nın da katıldığını görüyoruz.
_________________
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:28   #15
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Tuva Cumhuriyeti

Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde özerk bir yapısı bulunan Tuva Cumhuriyeti; 49-45°-53.46° kuzey paralelleri ve 88.49°-98.56° doğu meridyenleri içerisinde yer alır. Güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti, Doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti, Kuzeydoğusunda İrkutsk Oblastı, Kuzeyinde Krasnoyarsk Oblastı ve Hakas Özerk Cumhuriyeti, Batısında Altay Özerk Cumhuriyeti ile sınırlırdır. Ülkenin kuzeyini boydan boya çevreleyen Sayan Dağları; adeta Rusya'yla doğal bir sınır teşkil etmektedir. Bu dağları aşma güçlüğünden dolayı, Sibirya'nın hemen bütün yerlerine ulaşan demiryolu ağı Tuva Cumhuriyeti'ne girememiştir. Ülkenin güneyinde ise Altay Dağları'nın Doğu sınırı olan Tannu-ula sıradağları bulunur.

"Ülke topraklarının %82'si dağlık, %18'i ise ovalarla kaplıdır. En yüksek silsile 3976 metreyle Möñgün Tayga (Gümüş Orman)'dır". Dağlık bölgelerin büyük bölümü aynı zamanda ormanlarla kaplıdır.
Nüfusu

170.500 kilometre kara toprağı bulunan (Bu topraklar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'ne girildiği yıllarda 200.000 kilometre kare idi.) Cumhuriyetin, nüfusu 1989 sayımına göre 310 bin kişidir. Bunun 200 bin kişisi Tuva Türkleri 100 bin kişisi Ruslar ve geri kalan 10 bin kişi ise çeşitli topluluklardan müteşekkil insanlardır. Moğolistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde 30 bin, Çin'in Şincan Özerk Bölgesi'nde ise 5 bin kadar Tuva Türkü'nün yaşadığı tahmin edilmektedir.

Tuva Cumhuriyeti'nde bulunan nüfus yoğunluğunda 1990'lı yıllarda büyük hareketlilik yaşanmış ve özellikle köylerde yaşayan Rus nüfusu, ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı, daha kuzeye, Rusya'nın iç bölgelerine göç etmiştir. Dolayısıyla nüfus oranında Tuvalar lehinde bir artış olmuştur. Rusya'nın diğer bölgelerinde yaşayan Tuvalar da hesaba katılırsa, günümüzde Tuva Türkleri'nin nüfusunun 250 binin üzerinde olduğu söylenebilir.

Dini

Tuvalar, diğer Sibirya Türk topluluklarında olduğu gibi iki dinlidir. Ancak diğer topluluklar daha çok Hristiyan-Şamanist olduğu halde, Tuvalar Budist-Şamanisttir. Şamanizm, Tuvalar'ın Türk tarihinden gelen ve hâlen korudukları inançlarıdır.
Komünist sistem zamanında Tuva'da hem Budizm, hem de Şamanizm yok edilmeye çalışılmış ve bu bir ölçüde sağlanmıştır. 1928 yılında Tuva'da yirmisekiz tane Budist tapınak varken, 1980'li yılların başında bunlardan hiç biri yoktur. 1931 yılında; 411 erkek, 314 kadın olmak üzere, ehliyetli 725 Şaman vardır. 1990'lı yılların başında bunlardan ancak yedisi hayatta kalmıştır. Komunistler, Şamanların işlerini yapmalarını yasaklamışlar, malzemelerini yakmışlar, yasağa uymayanlara ağır vergiler koymuşlar veya hapse atmışlardır.

Bütün bunlara rağmen gerek Budizm, gerekse Şamanizm halkın arasında yaşayarak günümüze ulaşmıştır. 20 Eylül 1992 tarihinde 14. Dalaylama Tuva Cumhuriyeti'ni ziyaret etmiş ve bayrağını kutsamıştır. Sovyetler'in çöküşüyle ortaya çıkan hürriyet ortamında Budist tapınakları yeniden inşa edilmeye başlanmıştır. Şamanlar bir dernek çatısı altında toplanmış, açtıkları bir merkezde halkı tedavi etme işlerine yeniden başlamışlardır.
Günümüz Türk dünyasında Budizmi resmi din olarak kabul eden tek Türk topluluğu Tuvalar'dır. Tuva Budizmi, Tibet Lamaizmi'ne dayanan ve Dalaylama'yı -Günümüzde XIV. Dalaylama görev yapmaktadır. Tanrının yeryüzüne gönderdiği olağanüstü güçlere sahip bir kimse olarak kabul eden Budizmdir. Bu inanç sistemi, küçük yaşta tapınaklara (Hüree) alınan çocukların uzun yıllar buralarda yetiştirilerek "lama" olmaları ve daha sonra öğrendiklerini gittikleri yerlerde, tapınaklarda halka anlatmasına dayanır. Lamalar'ın öğrettikleri, kitaplarda yazılı olan ve Buda'nın öğretileri olarak kabul edilen öğütlere dayanır. "Lamaizm Tuva topraklarına XVII. asrın ilk yarısında girmiştir." Lamalar sadece erkeklerden olur, kadınlar lama olamazlar.

Tuva'da resmî din olmayan, fakat halkın daha çok inanıp yaşadığı dinleri ise Şamanizmdir. Şamanizm halk arasında bu adıyla değil de, eskiden "kam" olan kelimenin Tuva Türkçesi'nde "ham" şekline dönüşmüş haliyle yaşamaktadır. Şamanlar, doğuştan getirdikleri yeteneklerini "üstad" Şamanlar yanında geliştirerek yetişirler. Bu yetenek babadan oğula veya kıza geçtiği gibi, yakınları Şaman olmayan bir kişi de bu yeteneklere sahip olabilir. Şamanlar'ın en önemli faaliyetleri hastaları tedavi etmektir. Diğer önemli görevleri arasında; ölümden sonra yapılan 7. 49. günlerin ayinleri, doğumdan sonra yapılan törenler, önemli dini, milli günlerde yapılan kutlamaları yönetmek sayılabilir. Şamanlar hastalarını; bitkilerden yapılan çeşitli ilaçlarla balık yağı, çeşitli hayvanların ödleri; sıvazlama, masaj, tutma yollarıyla tedavi ederler. Fala bakarak insanın geçmişi ve geleceği hakkında bilgi verebildiklerine inanılır. Törenlerde, "düngür" dedikleri tefleri eşliğinde, günün anlamına uygun şiirler okurlar. Bu şiirler; iyilik mutluluk, sağlık dileyen şaman dualarıdır.
Tuva'da Budizm ve Şamanizmin bir arada yaşamasının, bir insanın hem Budist, hem de Şamanist olabilmesinin birkaç ana sebebi vardır.

Bu iki inanç sisteminin de ana değeri "tabiata karşı saygılı olmak" esasına dayanır. İnsanın yeryüzünde hayatını devam ettirebilmesi için ilk şart; tabiatla ve çevresiyle mücadele etmek yerine, onunla uyum içerisinde, barışık olarak yaşamayı kabullenmesidir. Saygı duyulması gereken bu unsurlar insanın en yakın çevresinden, evrenin sonsuzluğuna kadar uzanır. Yaratılmış her şey, şu veya bu şekilde insanın hayatını etkiler. Güneş; ışığıyla aydınlık, ısısıyla canlılara hayat verir. Ay; gecenin karanlığını yok eder. Dokuz kat gökyüzünün her katında iyi insanların ruhları ve büyüklük derecesine göre tanrılar yaşar.

Yeryüzü bütün canlıların yaşadığı yerdir. Toprağa karşı saygılı olunmalıdır ve eşelenmemelidir. Her türlü otlar, çiçekler toprağın üzerindedir. Bu canlılara zarar vermemek, bu canlıları kökünden sökmemek için Tuva insanı ucu yukarı kalkık çizmeler giyer. Dağlar, ormanlar Tuva insanının hayatını devam ettirmesinde önemli bir yere sahip olan tüy yabani hayvanların evidir. Bu yüzden onlara saygılı olunmalıdır. Yediğimiz bütün yiyecekleri tabiattan alırız. Karşılığında şükranlarımızı ifade etmenin yolu, bu yiyeceklerden bir kısmını, özellikle temizliğin ve saflığın sembolü olan ak sütü, tabiata ikram etmektir. Bunun için yeni kaynatılmış sütün üzerinden dokuz gözlü ağaç kaşıkla (tos karak) çevreye bir miktar saçılır.

Şamanizmde insanın ruhunun olduğuna inanılır. Hayatında günah işleyenlerin ruhu karadır ve insan öldükten sonra bu ruh yer altına gider. Ölen iyi insanların ak ruhu göğe yükselir. Gökte derecelerine göre sıralanmış tanrıların yanında yaşar. Ölen insan herhangi bir canlı olarak tekrar dirilebilir. Bu yüzden yeryüzündekiki bitkilerin veya hayvanların bir insan olma ihtimalı vardır. Tuva'da ak sakallıdan dinlediğimiz bir geleneği de burada belirtmeliyiz: Tuva'lar eskiden ölen insanları ak bir beze sararak çevredeki en yüksek kayanın üzerine koyarlarmış. Kaya üzerine konan cesedin yanına bir müddet sonra kuzgunlar konmaya başlarmış.

Kuzgunlar cesedi yerlerse o insanın ak ruhu olduğuna ve ruhunun göğe yükseldiğine inanılırmış. Eğer kuzgunlar cesedi yemezlerse o insanın kara ruhlu olduğuna ve ruhunun yer altına gittiğine inanılırmış. Bildiğimiz kadarıyla; Türk tarihinde ölen insanlar sevdiği eşyaları ve hatta atlarıyla birlikte mezar kazılarak gömülmekteydi. Tuva'ların yukarıda bahsettiğimiz geleneğine benzer ölü defnetme, Kızılderili filmlerinde sıkça karşılaştığımız bir vakadır.
_________________
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:29   #16
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Tataristan Cumhuriyeti

Tataristan Cumhuriyeti, Doğu Avrupa ovasının doğu bölgesinde, Kama ve İdil nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş, 67.836 km2 yüzölçüme sahip bir Türk Cumhuriyeti'dir. Bu yüzölçümü ile Tataristan dünyanın 214 ülkesi arasında 112. sırayı almaktadır. Tataristan'ın kuzey-güney sınırları arası 290 km., doğu-batı sınırları arası 460 km. uzunluğundadır.

Batısında Çuvaşistan, doğusunda Başkurdistan olmak üzere iki kardeş Türk Cumhuriyeti ile komşu olan Tataristan'ın kuzey-batısında Mari Cumhuriyeti, kuzeyinde Kirov Bölgesi, kuzeydoğu'da Udmurt Cumhuriyeti, güneydoğusunda Orenburg Bölgesi güneyde ise Samara ve Simbir (Ulyanovsk) bölgeleriyle komşudur. Başkenti Kazan'dır.

Tatarların Demografik Gelişimi ve Yayılma Alanları

Tatarların demografik gelişmesi ve yayılışı hakkında XVIII. yy.'dan beri Rus kaynaklarında bazı bilgiler mevcuttur. XVIII. yy.'daki Tatar nüfusu hakkındaki bilgiler eksik de olsa, XVIII-XX. yy.'ları arasında nüfus dinamiği yansıtmaktadır. Rusya'da yaşayan ve daha sonra Rusya egemenliğine giren Tatarların nüfusu XVIII. yy. ortalarında yarım milyondan fazla değildi. XIX. yy.'ın sonuna kadar bu rakamın beş katına varıldı. XX. yy.'da ise Tatar nüfusu iki kat arttı. Fakat burada bazı grupların nüfusu hakkında XVIII-XX. yy. oldukça önemli bilgiler ve özellikler yansıtmamıştır. XVIII-XX. yy.'ların nüfus artışı eşit değildi. Bu dönemde Sosyo-ekonomik gelişmelere paralel olarak, İdil-Ural Tatarlarının nüfusu 11.2 kat, Astrahan Tatarlarının 6-8 kat, Litvanya Tatarlarının 4,2 kat, Sibirya Tatarlarının 3,3 kat artmış, Kırım Tatarlarının nüfus artışı ise % 10-15'i bulmuştur.

XVIII. yy.'da Astrahan Tatarlarının bir kısmı Kuzey Kafkasya, Kırım ve başka bölgelere göç ettiler. Kırım Tatarları da genellikle Kırım savaşı zamanında toplu göç yaşadılar. Bunlardan 30.000 kişilik ilk grup, 1857 yılında Türk ordusunun peşinden gitmiştir. En büyük göçler, 1860-65, 1874-75 yıllarında yaşandı. Bu dönemde Türkiye'ye 135.500 kişi göç etti. XX. yy.'ın başında (1902-1903) Kırım Tatarlarının büyük bir kısmı artık tarihi vatanlarının dışında idi.

Ortaçağlarda Tatarların etnik dağılım sahaları çok geniş toprakları içine alıyordu. XVI. yy.'ın başında Tatarlar; Kırım, Aşağı ve Orta İdil bölgeleri ile Batı Sibirya topraklarında yaşıyordu. Bunun yanısıra özellikle İdil-Ural Tatarları arasında büyük göçler yaşanıyordu. Kazan Hanlığı'nın dağılmasından sonra Orta İdil bölgelerinden Ural bölgelerine aktif göçler başladı. Fakat en büyük göçler sosyo-ekonomik ve dinî baskılardan ötürü XVIII. yy.'ın ilk yarısında yaşanmıştır. Orta-İdil bölgelerinden Doğu'ya doğru cereyan eden göçler sonucu XVIII. yy.'da Ural bölgelerinde Tatarların sayısı 89 bine çıktı. Yüzyılın sonuna kadar 219,2 bine ulaştı.

Daha sonraları Ural bölgelerine olan göçler azaldı. XIX. yy.'ın sonunda Ural bölgelerinde özellikle kuzey batıda- 1 milyondan fazla Tatar yaşıyordu. Reform döneminde Orta İdil ve Ural Tatarları'nın büyük kısmı kuzey ve kuzey doğu Kazakistan üzerinden Batı Sibirya ve Türkistan'a göç ettiler. Bunun yanısıra, bazıları da Rusya'nın Avrupa kısmına ve Kafkasya'ya göç ettiler. XVIII-XX. yy.'larda Astrahan bölgesi ve Batı Sibirya'nın Tatar nüfusunun büyük kısmını İdil Ural Tatarları oluşturuyordu. XVIII. yy. sonunda Astrahan bölgesinde bunların oranı % 13.2'ine ulaştı. Batı Sibirya'da da aynı durum gözleniyordu. XIX. yy. sonunda buraya göç eden Tatarlar, yerli Tatarların % 17'sini oluşturdu. XIX. yy. ortasında Litvanya Tatarları; Vilen, Minsk, Slominsk, Grodno, Kovno, Poldosk, Volinsk ile Polonya Çarlığı'na dahil olan Avgust ve Lublin vilayetlerinde oturuyorlardı.

XX. yy.'da Tatarların yayılışında büyük değişiklikler yaşandı. 1920-30 yıllarında Tatarların çoğu Rusya'daydı (1926 % 95.4, 1937 % 95.5). Bunun dışında en büyük gruplar Türkistan'da yaşıyordu (1926 yılında 91.2 bin, 1937'de 129 bin). Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu bölgeye vaki olan göçler, XIII. ve XIX. yy.'da yaşandı. Ukrayna ve Azerbaycan'ın Bakû şehrinde de Tatarlar yaşıyordu. Burada Rus inkılâbından önce de Tatarlar vardı.

1950'li yılların sonuna doğru Rusya'nın dışında yaşayan Tatarların nüfusu birden arttı. Özellikle Türkistan'da 1959 sayımına göre 780 bin Tatar yaşıyordu. Bu bölgede Tatar nüfusunun altı kat artmasının birçok nedenleri vardır; İlk olarak, 1944 yılında Kırım Tatarları zorla Türkistan'ın değişik ülkelerine, özellikle Özbekistan'a sürüldü. Bu grupların bir bölümü daha sonra Kazakistan'a yerleşiti. Ayrıca, Tatarların bir bölümü Avrupa bölgelerinden kendi istekleri ile Türkistan'a göç etti. Bunun sonucu da, 1970-80 yıllarında Tatar diasporasının en büyük grubu olan 1 milyondan fazla Tatar, Türkistan'da yaşıyordu.

Fakat 1979-1989 yılları arasında bu bölgede bulunan 1154.1 bin kişilik Tatar nüfusu 1179.5 bin kişiye düştü. Bu durum, Kırım Tatarları'nın ana vatanlarına dönmeleri ve diğer Tatar gruplarının Türkistan dışına göç etmeleri ile ilgilidir. Kafkasya'da, eskiden olduğu gibi Tatarların en büyük grubu Azerbaycan'da yaşamaktadır. Fakat, 1970 yılından beri bunların sayısında da düşüş gözlenmektedir. Baltık ülkeleri ve Beyaz Rusya'da ise Tatarların nüfusu nispeten azdır.

1950-1980'li yıllarda Rusya'daki Tatarların ekseriyeti İdil-Ural bölgesinde yaşıyordu. İdil-Ural bölgesindeki Tatarlar, Tataristan ve Başkurdistan Cumhuriyetlerinde yoğunlaşmaktadır. Buradaki Tatar sayısının 1959-1989 yılları arasında % 2.7 oranında azalması, Tatarların Batı Sibirya'ya, özellikle petrol bölgelerine göç etmesi ile ilgilidir. Böylece, Tümen vilayetinde, Hantı-Mansı bölgesinde ve Yamal-Nenetsk Cumhuriyeti'nde 1970-89 arası Tatarların sayısı 3 kat artmıştır. Tatarlar halen BDT'de en dağınık yaşayan halklardan biridir.

Türkiye'de Kırım Tatarları'nın dışında 100 bin kişi, Romanya'da Bucak (Dobruca) Tatarları 23-25 bin kadar, Polonya'da 5.500, Bulgaristan'da 5 bin, Çin'de 4.200, ABD'de 4.000, Finlandiya'da 950 kişi, Avustralya'da 500, Danimarka'da 150 kişi, İsveç'te 80 kişi, Japonya'da 30 aile kadar Tatar yaşamaktadır. Bunlar, Almanya, Fransa, Avusturya, Norveç, Kanada, Arabistan, Mısır, Afganistan'daki Tatarlarla birlikte yurtdışı Tatar diasporasını oluşturmaktadır. Diğer ülkelerdeki Tatarlar, XIX-XX. yy. başında ve daha sonraki yıllarda göç ettiler. Polonya ve Romanya'ya Tatar göçü olmamasına rağmen, bu bölgelerde Tatar yaşamaktaydı. Türkiye'ye XVIII. yy.'da başlayan Tatar göçü, halen devam etmektedir. Diğer ülkelere ise, XIX. ve XX. yy. başlarında yerleşmeye başlamışlardır.
_________________
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:29   #17
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Kuzey Osetya (Alanya) Federe Cumhuriyeti

Yüzölçümü : 8.000 km2
Nüfusu : 650.000
Başkenti : Vladikafkas

Kafkasların kuzeyinde , Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir cumhuriyettir. Oset dilinde "Alan", Gürcüce "Owsethi", Rusça "Osetinski" ve Almanca "Ossen" diye adlandırılan Osetler, M.Ö. 7-8.yy.dan itibaren Hunların baskısı üzerine Kafkasya'ya sığınmış bir topluluktur.

Çinlilerin Aso dedikleri Alanlar (=Alen'ler=Osetinler) ilk asırda Doğu Avrupa'ya girmişler ve Don Nehri'nin şarkında yani, Alanya Sarmatiyesi'nde yerleşmişlerdir. Sarmat'lara dahil olan coğrafyada Alan'lar Don Nehri'nin şarkındaki Sarmat kabileleri arasında gösterilir. Buna nazaran Alan'ları Sarznat camiasına mensup bir unsur olarak kabul ve Sarmatların bir kademesi telâkki etmek uygun düşer.

Zamanla Alanlar İç Kafkasya'yı (yani Kuban Nehri ile Hazar Denizi arasındaki bölgeyi ) kaplayan bir genişlik ve nüfuz kazandı. Fakat sekenesinin büyük kısmını yabancı (Alan olmayan) unsurlar teşkil eden Alan'lar ve müstakil bir idareye kavuşamadılar. Bu sebeptendir ki, seyyahların ve muharrirlerin Alan'ların mıntıkaları, vaziyetleri ve mahiyetleri hakkındaki müşahedelerinde ve bundan mütevellit kanaatlerinde farklı değerlendirmeler vardır.

Fakat Alanların Kafkasya'da yerleşebilmiş olan kısımları varlıklarını muhafaza ettiler. Bugün bir Kafkas unsuru olarak Kafkasya'da yaşamakta olan Digur'leri Alan'ların(Osetlerin) bir bakiyesi olarak kabul edebiliriz. Kuzey Osetya'daki Rus yerleşimi 1784'te Vladikafkas kalesinin işgal edilmesinden sonra başlar.Bugün Kuzey Osetya'da 6 şehir ve 6 küçük yerleşim alanı vardır. Ülkenin özellikle alçak yamaçlarında ve Mozdok yakınlarında yapılan sulama ile buğday, mısır, patates, kenevir ve meyve yetiştirilmektedir. Daha yükseklerde ise koyun ve sığır besiciliği yapılmaktadır.
_________________
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:31   #18
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Kırım Muhtar Cumhuriyeti Tatar Özerk Yönetimi

Yüzölçümü: 26 140 km2
Nüfusu: 2 700 000
Başkenti: Akmescit

Karadeniz'in kuzeyinde bir yarımada olan Kırım, Ukrayna'ya bağlı muhtar bir Cumhuriyettir. Kırım Türkleri Tatar Özerk Yönetimi olan Kırım Tatar Milli Meclisi tarafından yönetilmektedir.Önemli Şehirleri, Akmescit, Akyar, Yalta'dır.



Tarihçesi
Türkler 430 yılından itibaren Kırım'a yerleşmeye başlamışlar; 13. asırdan itibaren ise Kırım Tatarları adını almışlardır. Önceleri Altınorda Devleti içinde yeralmışlar, daha sonra ise sınırları Moskova'ya kadar ulaşan Kırım Hanlığı'nı kurmuşlardır. 1475'ten itibaren Kırım Hanlığı ile Osmanlı İmparatorluğu tek devlet gibi yakınlaşınca, Osmanlı İmparatorluğu'nun hudutları Rusya'nın güney hudutlarına kadar uzanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşması ile Kırım Hanlığı Osmanlı himayesinden çıkmıştır. Rus işgaline maruz kalan Kırım Türklerinin esaret yılları böylece başlamıştır. Yerli halkı başka bölgelere göçe zorlanmıştır.

En büyük göç dalgaları 1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 seneleri arasında olmuştur.Rus çarlığı 1917 yılında Bolşevik ihtilâli ile parçalanınca Kırım'ın Bağımsızlık yolu da açılmıştır. 9 Aralık 1917'de Kırım Tatar Milli Kurultayı toplanmış; 26 Aralık 1912'de Kırım Halk Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilân edilmiştir.Kırım, Nisan 1918'de Almanlar tarafından da belli bir süre işgal edilmiş; 1920 yılının sonlarına doğru tekrar Bolşeviklerin eline geçmiştir.1921 yılında Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş ve Rusya'ya bağlanmıştır.18 Mayıs 1944 yılında Kırım Tatarları, Kırım'dan topluca sürgün edilmişlerdir.Sovyet Hükümeti, 25.6.1945 yılında yayınladığı Kararname ile Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmış; Kırım, oblast statüsüne getirilerek yine Rusya'ya bağlı kalmıştır.Kruşçev, Rus-Ukrayna kardeşliğinin 1000. yılı münasebetiyle Kırım Oblastı'nı Rusya'dan alarak Ukrayna'ya bağlamıştır.Kırım Bölgesi bugün Ukrayna'ya bağlı Muhtar bir Cumhuriyettir. Cumhuriyet içerisinde ise Tatar Özerk yönetimi bulunmaktadır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:32   #19
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Adige Federe Cumhuriyeti

Yüzölçümü : 7.600 km2
Nüfusu : 450.000
Başkenti : Maykop

Rusya Federasyonuna bağlı bir cumhuriyet olan Adige, yakın zamana kadar federasyonun Krasnodar bölgesine bağlı bir özerk bölge idi. Adige Özerk Bölge statüsünü 7 Ekim 1990'da kazandı. "Özerk Bölge" statüsüyle yetinmeyen Adigeler sürdürdükleri mücadele sonucu 1995 yılında "Özerk Cumhuriyet" kimliğini kazandı.Anadolu'dan Kırım ve Kafkasya bölgesine Müslümanlık-Hıristiyanlık mücadelesi sebebiyle kendi inançlarını muhafaza için göçen Çerkezler "Adigeko" denilen bölgeye yerleşmişlerdir.

Buradaki yerli Adigelerle kaynaşıp bütünleşerek Adige topluluğunu oluşturdular. Çin, Hint, Moğol ve Türkler arasındaki savaşlar sonucunda bir kısım Türk boyları batıya göçmeye başlar. Bu göç ve savaşlardan en fazla etkilenen bölgelerden biri de Adige Özerk Cumhuriyeti'nin bulunduğu alandır. Halen Rusya Federasyonu içinde yer alan Adige Özerk Cumhuriyeti'nde bütün Kafkas kavimlerinden topluluklar mevcuttur.
_________________
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 23:33   #20
Kullanıcı Adı
hiperaktif
Standart DÜNYADAKİ TÜRKLER TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM (AYRINTILI)
Altay Cumhuriyeti

Orta Asya'da Asya kıtasının coğrafî merkezinin hemen kuzeyinde ve Güney Sibirya'da yer almaktadır. Batı'da Kazakistan, kuzeyde Rusya Federasyonu, doğuda Tuva ve Hakas Türk Cumhuriyetleri, güneyde Moğolistan, Doğu Türkistan ve Kazakistan ile komşudur. Türk'ün ata yurdu sayılan bu topraklarda Türklüğe sadık öz sakinleri binlerce yıl boyunca Türklüklerini yaşatmışlardır. Bugün Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir Cumhuriyettir.
Yüzölçümü 92.902 km2 olan Altay Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesi dağlar ve ormanlar, güneyi ise steplerle kaplıdır. Ülkeyi kapsayan Altay dağlarının yüksekliği 4.000 m.dir ve buzullarla kaplıdır. Güneyde Beluhka (Üç Sümer) tepesi 4506 m. ile en yüksek zirvedir.

Bunu 4173 m ile Maashei Bazhy (Mahşuoy Bajı) tepesi izlemektedir. En büyük buzul 35 km2 yer işgal eden Caan Tacı buzuludur. En önemli nehirleri Katun Nehri ile Telets Koye gölünden doğan Biga nehridir. 7 bine yakın göl bulunan Altay'da en büyük göl Telets Koye (Altın) gölü olup etrafı Taiga ormanları ve yüksek dağlarla çevrili, dünyanın en muhteşem manzaralı gölüdür.
Altay Cumhuriyeti'nde karasal bir iklim hüküm sürmektedir. Soğuk ve kar yağışlı bir kış, sıcak ve kurak bir yaz iklimin en belirgin özelliğidir. Tarihçiler, etnologlar, sanat ve kültür tarihçileri ile dil araştırmacılarının Türkler'in Ana yurdu olarak kabul ettikleri Altay bölgesinde yapılan arkeolojik araştırmalar, Afanasyova (MÖ 2700-1700) ve Andronova (MÖ 1700-1200) kültürlerinin bilhassa ikincisinin temsilcisi olan ırk brakisefal, savaşçı Türk ırkının prototipi olduğunu göstermiştir.

MÖ III. Yüzyıla kadar kabileler halinde yaşayan halk, MÖ II. Başlarında bölgeye Hun'ların gelmesiyle Hun idaresine girmiş, onu Köktürk'ler, Moğollar ve Çin'liler izlemiştir. Daha sonra Uygur, Kırgız, Cengiz Han, Çungarlar, Çin-Mançular idaresine giren Altay, Çin-Rus savaşları sonrası 1865 yılında Rus idaresine girmiştir. 1922 yılında Altayskaya, bölgesi olarak teşkil edilmiş, 1948 yılında ise Gorno-Nitoyskaya, şeklinde isim değiştirmiştir. SSCB'nin parçalanması ile 1991 yılında Özerk Cumhuriyet, 1992 yılında ise Federe Devlet olmuştur.


Çok zengin bitki örtüsüne sahip olan Altay'da ormanlar ülkenin tamamını kapsamaktadır. Ormanlarda dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bitki türleri mevcuttur. Köknar, sedir, çam, beyaz kavak, aspen ve kuş ağaçları en fazla bulunan türlerdir.
Cumhuriyet nüfusu 198.1 bin olup, halkın %73.8'i kırsal alanda, %26.2'si kentlerde yaşamaktadır. 70 yıllık komünist düzende ne kadar başıbozuk varsa buraya sürgün edilmiş olup 38 çeşit millet yaşamaktadır. Nüfusun %60'ını Rus'lar, % 31 'ini Altay Türkleri (72.000) %9'unu Kazak Türkleri, Ukraynalı, Almanlar ve diğerleri oluşturmaktadır.
Başkenti Gorno-Altay'dır. 9 idari bölgeye ayrılmaktadır. Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Şamanizm dinleri yaygındır. Dilleri Türkçe'dir.

Sanat ve edebiyat çok ileri olup, IV. asrın ünlü ressamı G.I. Grukin Altaylıdır. Geleneksel artistik dans ve müzikholleri çok meşhurdur. Cumhuriyette ana uğraşı ziraattir. 24 bin çiftçi bulunmaktadır. Zirai üretimde ana branş çiftlik hayvancılığı olup tarla çiftçiliği ikinci plânda kalmaktadır. Özellikle ülkenin geçim kaynağını teşkil eden hayvancılık ve sebzecilik çok gelişmiştir. Özellikle küçükbaş hayvan ve ren geyiği besiciliği ile balıkçılık, avcılık ve arıcılık yer tutmaktadır. Ülkede 192 ortaokul, 3 teknikum ve 1 üniversite bulunmaktadır. Altay Türkçesi ile yılda 37 kitap, 1 gazete ve 2 dergi yayınlanmaktadır. Ortaokullarda 35 bin, teknikumlarda 43 bin, ülkenin tek üniversitesinde ise 2600 öğrenci öğrenim görmektedir.

Maden bakımından zengin olan Altay'da demir, kömür, gümüş, kalay, tungsten, bakır ve manganez çıkarılmaktadır. Altay'ın anlamı olan "Altındağ" ülkede bulunan zengin altın rezervlerinden ismini almıştır.Ana üretim malları ise tül, pamuklu kumaş, elektrik aletleri, elbise, ayakkabı, kereste ve ferrobetondur. Ormancılık gelişmiş olup, orman ürünleri imalatı oldukça önemlidir. Başta Rusya Federasyonu olmak üzere Japonya, Yeni Zelanda, Avusturya ve Avrupa ülkeleri ile ekonomik ilişkiler içerisindedir. Turizm ekonomi içerisinde ayrı bir yer tutmaktadır. Orman, dağ, göl ve nehirlerin emsalsiz güzelliği ile Altay Cumhuriyeti bir cazibe merkezidir. Devlet başkanı ve parlamentosu bulunan Altay Cumhuriyetinde Ruslar'ın nüfus üstünlüğü parlamentoya da yansımış olup, Ruslar ezici üstünlüğe sahiptirler.


(MİLLİ KIYAFETLERİ İLE BİR ALTAY GENCİ)
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi