AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti Haberler - AK Parti Duyurular AK Parti Haberleri, AK Parti Duyuruları, AK faaliyetler ile ilgili tüm haberleri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-22-2010, 13:56   #1
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart Günlük Basın Raporu.AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı[Mutlaka Takip Edelim]


Tanıtım ve Medya Başkanlığı



22 Mart 2010 Pazartesi

GÜNLÜK BASIN RAPORU


G Ü N D E M
22 MART 2010 - PAZARTESİ


1- Anayasa değişikliği çalışmaları. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ile Anayasa değişikliği hakkında TBMM'de basın toplantısı yapacak. (Saat:10.15)
2-Anayasa değişikliği çalışmaları. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa değişikliği taslağıyla ilgili olarak CHP, BDP ve MHP gruplarını ziyaret edecek. (Saat: 11.00/12.00/13.30) Heyet, DSP Genel Başkanı Masum Türker ile partisinin genel merkezinde, Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile de Celal Bayar Köşkü'nde görüşecek. (Saat: 14.30/16.00)
3- Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri Ankara'da. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Nebih Berri ve beraberindeki heyeti Çankaya Köşkü'nde kabul edecek. (Saat: 15.00) TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Berri ile Meclis'te baş başa görüşecek ve ardından heyetler arası görüşmeler yapılacak. (Saat: 12.00/12.10) Şahin, konuk mevkidaşı onuruna TBMM'de öğle yemeği verecek. (Saat: 13.00) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Merkez Bina'da, Berri ile görüşecek. (Saat: 11.00)
4- AK Parti MYK, Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan başkanlığında, genel merkezde toplanacak. (Saat: 15.00)
5- TBMM Başkanı Şahin, DSP Genel Başkanı Masum Türker ve beraberindeki heyeti kabul edecek. (Saat: 16.00)
6- Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Kuzey Irak Yerel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi ile Ankara'da görüşecek. (Saat: 11.00)
7- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, temaslarda bulunmak üzere Ankara'dan İran'a hareket edecek. (Saat: 09.00)
8- Devlet Bakanı ve Başmüzarekeci Egemen Bağış ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Dedeman Oteli'nde düzenlenen, Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen, Avrupa Sendikalar Konfederasyonunca (ETUC) yürütülen ''İşçiler Bir Arada'' projesi kapanış toplantısına katılacak. (Saat: 09.00) Bakan Bağış, AB üyelik sürecine ilişkin temaslarda bulunmak üzere Ankara'dan Lüksemburg'a gidecek. (Saat: 19.00)
9- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Fransa'daki temaslarını tamamlamasının ardından yurda dönecek.
10- Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, ''Dünya Su Günü'' etkinlikleri kapsamında Afyonkarahisar'da düzenlenecek ''2. Ulusal Taşkın Sempozyumu''na katılacak. (Saat: 09.30)
11-Romanya Parlamento heyetinin temasları.
- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Romanya Parlamentosu AB İşleri Komisyonu Başkanı Viroel Hrebenciuc ve beraberindeki heyeti makamında kabul edecek. (Saat: 11.15)
- TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış, konuk heyet üyeleriyle bir araya gelecek. (Saat: 14.00)


22 MART 2010 PAZARTESİ GÜNDEM ÖZETİ


GÜNDEM
YURTTA NEVRUZ KUTLAMALARI
Türkiye'nin dört bir yanında Nevruz kutlamaları yapıldı.. Güneydoğu'daki kutlamaların merkezi Diyarbakır. Kutlamalara katılanların sayısı 200 bini aştı. İstanbul'da kutlamaların adresi ise Zeytinburnu Kazlıçeşme meydanı oldu. Meydanda onbinlerce kişi toplandı.
CUMHURBAŞKANI GÜL'DEN NEVRUZ KUTLAMALARINDA "BİRLİK VE BERABERLİK" MESAJI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Nevruz kutlamaların huzur ve neşe içerisinde geçmesini temenni ettiği ifada ederek, "Bugün nasıl güzel günlerin müjdesiyse Türkiye'de de karşılıklı saygının, sevginin, beraber çalışmanın, dayanışmanın ve çok daha güzel bir Türkiye'nin müjdesi olmasını temenni ediyorum" dedi.
BAKAN ÇELİK, ALEVİLERLE BULUŞTU
Devlet Bakanı Faruk Çelik, "Din kültürü müfredatı ve içeriği ile cemevinin statüsü nasıl olacak? Bu konularla ilgili danışma heyetleri oluşturulacak. İşinin ehli insanlar değerlendirme yapıp önümüze koyacaklar. Ona göre hükümet gereğini yapacak" dedi.
"TEK ÇÖZÜM AB REFORMLARINA ODAKLANMAK"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin karşılaştığı sorunların tek çözüm yolunun AB reformlarına odaklanmak olduğunu söyledi.
GENELKURMAY BAŞKANI BAŞBUĞ: "SALDIRAY BERK'E NEDEN KEFİL OLDUK?
"Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yeni Ergenekon davasının 1 numaralı sanığı 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk'e niçin destek verdiğini Vatan gazetesine anlattı. Berk hakkındaki iddiaların 61 sayfalık iddianamede yalnızca 1 sayfa tuttuğunu söyleyen Org. Başbuğ, Ordu Komutanı hakkındaki 3 iddianın da yanlış olduğu görüşünde.

EKONOMİ
"TÜRKİYE KRİZDEN DAHA HIZLI ÇIKACAK"
Devlet Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın, dünya ortalamasından daha hızlı başladığını belirterek, "Bizim uyguladığımız politikalarla Türkiye bu krizden diğer ülkelere göre daha hızlı çıkacak" dedi.
"DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİNDEN BİRİ OLMAYA ADAYIZ"
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmaya adaydır, ülkemiz böyle büyük bir potansiyele sahiptir" dedi.
"REFORMLARLA YATIRIMLAR DEĞER KAZANACAK"
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'de hala yapılması gereken birçok reform olduğunu belirterek, "Bu reformları yaptıkça Türkiye daha hızlanacak büyüyecek, yatırımlar daha değer kazanacak" dedi.

POLİTİKA
MECLİS, YENİ VAKIF ÜNİVERSİTELERİ DÜZENLEMELERİNİ GÖRÜŞECEK
Meclis, bu hafta yeni vakıf üniversiteleri ile "Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" kurulmasına ilişkin düzenlemeler için mesai yapacak.
HÜKÜMET BUGÜN MUHALEFETE GİDİYOR
Hükümet, haftalardır üzerinde çalıştığı paketi muhalefete götürecek, muhalefetten pakete destek isteyecek. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, ilk olarak CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay ile görüşecek.Heyetin bir sonraki durağı BDP olacak. Heyet BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata ile biraraya gelecek. AK Parti heyeti son olarak MHP Grup Başkanvekilleri Mehmet Şandır ve Oktay Vural ile paketi değerlendirecek.
AKP'DEN MHP'Lİ TOSKAY'A SERT TEPKİ
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tunca Toskay'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Erken seçim Türkiye'ye zarar verir. Bunu isteyenler vatan hainidir" sözleri üzerine söylediği, "O zaman seni darbeyle değiştirirler" yönündeki açıklamaları, AKP'lilerin tepkisine yol açtı.AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Akademisyen bir milletvekiline bu sözleri yakıştırmıyorum. Demokrasilerde iktidarlar darbeyle değil, seçimle değişir. Toskay temennisini ifade ediyor" dedi



YAZILI BASIN ÖZETLERİ


'ın bazı haber başlıkları:

ERZİNCAN TALİMATI BAYKAL'DAN
Erzincan'daki Ergenekon soruşturmasının gizli tanığı Munzur ile pazarlık yaptığı iddia edilen CHP'li Ersin'den itiraf gibi açıklama: Genel Merkez'in talimatı ile oralara gittim. Gizli işler yapmadım. Geçen Ağustos'tan beri Erzurum ve Erzincan'daki gelişmeleri izliyorum. Savcılık soruşturma başlatırsa ‘dokunulmazlığımı kaldırın' diyeceğim. Gizli tanık Munzur benimle görüşmek istedi, ben de kabul ettim. Çantamda 80 bin lira olduğu da nerden çıktı? Yanımızda 3 gazeteci ile 3 milletvekili vardı. Kamera kayıtları incelenince gerçek ortaya çıkacak.

Görüntüler CHP'li Ersin'i yalanlıyor
Erzincan'da gizli tanık Munzur ile görüştüğü ortaya çıkınca "Görüşmedim" diyen ancak 3 gün sonra görüştüğünü kabul etmek zorunda kalan Ahmet Ersin, Eriza Otel'in güvenlik kameraları tarafından yalanlanmıştı. Görüntülerde Ersin elinde siyah bir çantayla gizli tanık Munzur ve Paradise Pastanesi'nin sahiplerinden Erdal Erdoğan'ın bulunduğu masaya geliyor. Erdoğan ve Munzur'la el sıkışan Ersin, masaya oturuyor. CHP'li Ersin'in bıraktığı çantayı bir süre sonra, gizli tanıklara baskı yaptığı iddianameye giren ve tutuklanan Paradise Pastanesi sahibi Erdal Erdoğan alarak otelden çıkıyor. Erdoğan'ın peşinden gizli tanık Munzur da çıkıyor. Yani Ersin'in getirdiği çantayı, Erdoğan ve gizli tanık götürüyor. Görüntülerde Başsavcı İlhan Cihaner'in avukatı Hamit Sekman da yer alıyor. Erzurum Savcısı Osman Şanal'ın yetkilerinin HSYK tarafından alınmasının ardından ortadan kaybolan gizli tanıklar, daha sonra Erzurum Savcılığı'na verdikleri ifadede, kendilerini jandarmaların aldığını, Paradise Pastanesi sahibi Erdal Erdoğan'la birlikte Erzincan Adliyesi'ne götürüldüklerini, ifadelerini değiştirmeleri için kendilerine para teklif edildiğini, daha sonra da CHP'li Ahmet Ersin'le görüştürüldüklerini anlatmışlardı. Gizli tanıkların iddiaları iddianameye girmişti. Gizli tanık Fırat verdiği ifadede "Erdal Erdoğan'ın Paradise isimli işyerine gittim. Burada siyah bir çanta getirdi, içinde 80 milyar olduğunu söyledi. ‘Bu parayı al, ifadenizi değiştirin' dedi" şeklinde konuşmuştu.

Her sorun hükümetle çözülmez
Başbakanın Demokratik Açılım konusunda destek ve fikirlerini aldığı sinema sanatçıları toplantının sonucundan memnun. Sanatçılar sorunların ciddiyet ile ele alındığını belirterek, "Magazinel değil, faydalı toplantı oldu" dedi
Lale Mansur (Sinema sanatçısı): Başbakan samimi bir üslup ile konuştu. Sanatçıların görüşlerini dikkatle dinleyerek notlar aldı. Kamuoyunda taş atan çocuklar olarak bilinen Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklarla ilgili randevu istedik. Konuya ilişkin bir dosya verdim. İnceleyeceğini ve randevu vereceğini söyledi. Açılım toplantısıydı ama bazı yapımcılar sektörel sorunları dile getirdi. Sırrı Süreyya, çok tatlı bir konuşma yaptı. Bizi çok güldürdü. Oktay Kaynarca ise ‘Bu ülkede Kürt olduğu için ayrımcılığa uğrayan birini gördünüz mü' diye ciddi olarak sordu. Çoğumuz bu soruya şaşırdık.
Sırrı Süreyya Önder (Yönetmen ve senarist): Herkes birbirinin fikrini dinledi. Ben Kürt siyasetinin meşru siyasi temsilcilerinin cezaevlerine atılınca ağır bir muhattap sorunu ortaya çıkacağını, ‘Muhattap bulamıyoruz' denmemesi gerektiğini söyledim. İnsan hakları alanındaki iyileştirmelerin açılım paketinde bir pazarlık konusu yapılmamasını dile getirdim. Magazinel bir toplantı olmadı, faydalı bir toplantı oldu. Bu iyi niyetli bir sanatçı adımıdır. Bütün sorunlar Bakanlar Kurulu'nda çözülmüyor. Bu tür toplantıların çözüme katkısı olur"
Kenan Işık (Yönetmen ve oyuncu): İyi niyetli ve samimi bir toplantıydı. Sanatçılar demokratik açılıma Başbakan'ın çağrısı olmadan da destek vermesi gerekir. Toplantıdan sonra ‘Memnun olmadım' diyene rastlamadım. Başbakanın özellikle sanata ve sanatçılara olan ilgisi bizi memnun etti. Herkes açılıma ilişkin bir görüş beyan etti. Sanatçıların ‘Açılıma destek veriyorum' demesi bile bence önemli bir şeydir. Şahane bir buluşmadır ve çok iyi bir şeydir. Başbakan'ın dediği gibi Yılmaz Güney'i dinleseydik Türkiye bugüne gelemezdi. O Kürt sorununu işleyen filmler yaptı. Ahmet Kaya, ‘Kürtçe klip' dedi onları hapse attık, keşke bunlar olmasaydı.

Toskay darbe temenni ediyor
MHP Genel Başkan Yardımcısı Toskay'ın "Seçim isteyenlere vatan haini dersen, seni darbeyle değiştirirler" sözüne sert tepki geldi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, "Toskay bu sözlerle darbe temennisinde bulundu" derken, AK Parti Grup Başkanvekilleri Bekir Bozdağ ve Mustafa Elitaş, "Toskay açık konuşsun. Saçmalama hakkını kullanmış" diye tepki gösterdi. MHP'li Toskay önceki gün Antalya'nın İncekum beldesinde yaptığı konuşmada, demokrasilerde iktidarların seçimle değiştirildiğini belirterek sonbaharda büyük ihtimalle seçime gidileceğini söylemişti. Toskay, Başbakan Erdoğan'a yönelik olarak da şöyle konuşmuştu: "Sen bu seçim isteyenlere vatan haini dersen o zaman seni ancak darbeyle değiştirirler. Sonbaharda seçim olacak. O zaman da kızıyorsun, bağırıyorsun ‘Darbe var' diye."
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ: Millet, iktidarları ne zaman değiştireceğini darbecilere, darbeci hayranlarına sormayacaktır. Bu açıklamaları bana göre, kendisinin saçmalama hakkıdır. Belli ki Toskay, artık MHP'nin seçimle iktidara gelmeyeceğini anladı. Herkes iyi bilmelidir ki, demokrasilerde iktidarları tayin eden sadece millettir. Darbe ve darbecilerin yedeğinde iktidar aramak artık tarihe karışmıştır. Bu mensubu olduğu partinin demokrasiden yana olmayan zihniyetin bir ‘dışa vuruşu' olsa gerek.
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş: Sonbaharda seçim olacağını iddia eden MHP lideri Bahçeli'nin sözünün yerde kalmaması amacıyla söylemiş olabilir.Çok talihsiz ve tehlikeli bir söz. Bildikleri bir şey varsa açıklamaları lazım.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: Türkiye'de aklı başında hiç kimsenin darbeyi düşünmesi mümkün değil, darbe dönemleri kapandı. Sayın Toskay'ın sözlerini dinlemedim ve okumadım. O nedenle ne anlamda söylediğini bilemem.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik: Akademisyen bir vekile bu sözleri yakıştırmıyorum. Demokrasilerde iktidarlar darbeyle değil, seçimle değişir. Toskay temennisini ifade ediyor.
MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı: Darbeyi kast etmemiştir. Seçim çıkış yoludur. Demokrasi içinde meseleyi halletmek gerekir. Çözüm yeri milletin iradesine gitmektir, millete başvurmaktır.

Durmuş 'Peygamber ayıbı'nı sokağa taşıdı
MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, skandal açıklamarını sürdürüyor. Durmuş, Meclis kürsüsünden sergilediği 'Peygamber ayıbı'na bir yenisini daha ekledi. Nevşehir'de, "Erdoğan'ı üzen Allah'ı üzmüştür' diyorlar" dedi. Durmuş'un, Meclis'te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer hakkında MHP'nin verdiği gensoru önergesi görüşülürken neden olduğu kavga hafızalardan silinmeden yeni bir provokasyona kalkıştı. Nevşehir'de düzenlenen "Ne Açılım Ne Bölünme, Bir Bütündür Türkiye" konulu konferansta konuşan Durmuş, TBMM Genel Kurulu'nda söz aldığı sırada, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın GATA'ya alınmamasıyla ilgili konuşmasını hatırlattı. Osman Durmuş, "Bu, ne melem koltuk sevdasıdır ki, 'Tayyip Erdoğan'a karşı çıkan, Tayyip Erdoğan'ı üzen Allah'ı üzmüştür' diyorlar. Tövbe tövbe. Şu sözümü Allah rızası için bir yorumlayın" dedi. Kendisinin Müslüman olup olmadığının sorgulandığını da iddia eden Durmuş, konferans sırasında şahadet getirdi. Durmuş, "Biz Müslüman bir insanız. Elhamdülillah Müslümanız. Ölçüsü nedir? Peygamber efendimize göre kelime-i şahadet getirmek Müslümanlığın göstergesi için yeterlidir" diye konuştu.

'ın bazı haber başlıkları:

MANŞET MANŞET SUÇ İŞLİYOR
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, Erzincan'daki Ergenekon Davası'nın bir numaralı sanığı Birinci Odu Komutanı Orgeneral Berk'e kefil olmakla dört suç işledi. Başbuğ manşetler üzerinden yargıya müdahalesini, dünkü Vatan'da sürdürdü. Başbuğ'un sanık durumundaki bir komutana kefil olarak iddianameye karşı konuşmasını ‘hukuka saygısızlık' diye niteleyen Emekli Yargıtay Savcısı Gündel "Savcılar bir an önce harekete geçmeli, Başbuğ hakkında gerekeni yapmalı" dedi. Genelkurmay Başkanı'nın dört ayrı kanunu ihlal ettiğini savunan hukukçular, bu maddeleri şöyle sıralıyor: Anayasa 138'deki hakime tavsiye ve telkinde bulunmama hükmü, TCK 288'de yargıyı etkileme amaçlı açıklama engeli, TCK 215'teki suç ve suçluyu övme bahsi ve Askeri Ceza Kanunu 148'deki siyasi konuşma yasağı.

Anayasa turu başlıyor
Başbakan Yardımcısı Çiçek, Adalet Bakanı Ergin ve AKP Grup Başkanvekili Bozdağ, Anayasa değişikliği paketini bugün muhalefet partilerine sunuyorr Altıncı referandum kapıda TBMM haftaya, Anayasa değişikliği trafiğiyle başlayacak. Hükümet bugün ilk olarak saat 10.00'da CHP grubunu ziyaret edecek. Ardından da saat 12.00'de BDP ve saat 13.30'da da MHP grubunu ziyaret ederek, Anayasa değişikliği paketini sunacak. Uzun süredir siyaseün gündemini oluşturan Anayasa değişikliği paketi, bugün muhalefete sunulacak. Meclis'in en önemli gündem maddesi Anayasa değişikliği paketi olacak. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakam Sadullah Ergin ve AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, bugün saat ıo.oo'da CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, saat 12.00'de BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata, 13.30'da da MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır'la görüşecek. Meclis Genel Kurulu'nun gündeminde bu hafta yeni vakıf üniversiteleri ile "Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı" kurulmasına ilişkin düzenlemeler yer alacak. Yarın sözlü soruların ardından Genel Kurul, "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" kurulmasına ilişkin yasa tasarısını görüşecek. Bu tasarının ardından da İstanbul'da Türk-Alman Üniversitesinin yanı sıra, İstanbul'da "Fatih Sultan Mehmet", "Ön Asya", "Süleyman Şah", "Bezm-i Âlem Üniversitesi" ve "Sabahattin Zaim Üniversitesi" ile Samsun'da "Canik Basan Üniversitesi" adıyla vakıf üniversiteleri kurulmasına ilişkin kanun taşanları görüşülecek Seçim Kanunu Komisyon'da Meclis'te komisyonların gündemi de yoğun olacak. Geçen hafta Anayasa Komisyonu'nda alt komisyona havale edilen AKP'li Haluk İpek'in Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören teklifi 25 Mart Perşembe günü ele alınacak. Çevre Komisyonu, Kara Avcılığı Kanununda ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısını görüşecek.

Her diyarda bayram vardı
Newroz İstanbul'dan Diyarbakır'a kırk ayrı yerde, geçen yıllardaki engellemeler ve olaylar yaşanmadan gerçek bir bayram havasında kutlandı. Ahmet Türk, yüz binlerin toplandığı Diyarbakır'da "Kürdistan Rojbaş" diye başladığı konuşmasında barış mesajı verdi. 12BDP öncülüğünde 40 kentte organize edilen Newroz Bayramı kutlamalarına katılan yüz binlerce kişi, taşıdığı pankart ve attığı sloganlarla barış mesajı verdi. BDP'lilerin geçen hafta İçişleri Bakanı Beşir Atalay'la yaptığı görüşme olumlu sonuç verdi. Bu yıl hiçbir sorun yaşanmadı. Diyarbakır'da geçen yıl ilk kez kutlamanın yapıldığı Şanlıurfa yolu üzerindeki Newroz alanı için sabit platform yapıldı, çevre düzenlemesi ile park alam oluşturuldu. Hafta sonu ve havanın güneşli olması nedeniyle kentte, bugüne kadarki en kalabalık Newroz kutlaması gerçekleşti. Diyarbakır'daki Newroz ateşini siyasi yasaklılar Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, Osman Baydemir, Selahattin Demirtaş, Öcalan'ın kardeşi Fatma Öcalan birlikte yakü. Ahmet Türk, yanma tehlikesi geçirdi. Daha sonra konuşmalara geçildi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, konuşmasına Kürtçe başladı ve "Newroz barışın ve direnişin kalesidir" dedi. Konuşmasına Türkçe devam eden Baydemir, şu çağrıyı yaptı: "Kürdün Türk'e, Türkün Kürde kurşun sıkması haramdır. Artık birbirimize karanfil uzatmanın vakti gelmiştir. Gerilladan askere kurşun değil, karanfil, askerden de gerillaya operasyon, kurşun değil karanfil uzatmanın vakti gelmiştir. Türk ve Kürt annelerinin kucaklaşmasının vakti gelmiştir." Aysel Tuğluk "Barış elimizi tutacak bir muhatap arıyoruz" derken, kapatılan DTP'nin siyasi yasaklı eski lideri Ahmet Türk, "Merhaba Kürdistan" diye başladığı konuşmasına şöyle devam etti: "Kürt halkı için muhataptan söz ediyorlar. İşte meydan, işte muhatap,işte Kürt halkı. Muhataptır, hazırdır. Ama biz muhatap bulamıyoruz. Kürtleri inkâr eden politikalar değişmedi. Faili meçhul cinayetlerle bu halkı sindirmeye kalkıştılar, on binler yüz binler odu, yüz binler milyon oldu. Bugün milyonlar, özgürlük için mücadele ediyor. Ulus içindeki komploları aşarak, uluslararası komploları devreye koymaya çalışıyorlar. İşte onlara diyoruz, 'Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye'."

Türkler, bir gece düşünsünler
Yaşlı ve genç Kürtler arasındaki farklar neler? Kürt gençleri ne istiyor? Öcalan Kürt sorununu çözebilir mi? Kürt sorunu nasıl çözülür? Şiddet nasıl biter, barış nasıl gelir? Bütün bu konuları, Kürt toplumunu zenginiyle yoksuluyla, genciyle yaşlısıyla, sporcusuyla siyasetçisiyle çok yakından tanıyan işadamı Mehmet Kaya'yla konuştuk. Eczacılık da yapan ve uzun yıllar Diyarbakır Eczacılar Odası başkanlığını üstlenen Mehmet Kaya, geçen dönem Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı'ydı.
DTP çizgisine oy veren Kürtlerin beklentileri neler?
Bunlar için hayatlarında en önemli sorun Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasıdır. Türkiye'de Kürt sorunu, maalesef sadece DTP çizgisinin talepleri üzerinden okunuyor. Oysa bu ülkede Öcalan'ın özgürlüğü dışında önceliklere sahip olan Kürtlerin sayısı, bunlardan çok daha fazla. Ama demokrasi gelişmedikçe, Kürtler arasındaki bu farklılıklar açığa çıkamıyor. İnsanlar Kürt toplumunu bir azınlık üzerinden görüyor ve tanımlıyor.
Kürtler arasında eğitimli olanlarla olmayanlar arasında görüş farkları var mı?
En önemli fark şu: Eğitimli Kürtler, Doğru. Ama o gün yapılan zulümler herkes tarafından bilinmiyordu. Bugün ise taş atan çocukların dramını herkes biliyor. 1990'larda dört bin köyün boşaltıldığını, bir milyon insanın göç ettirildiğini herkes konuşuyor. Özellikle taş atan çocukların yaşadığı dramın toplum üzerindeki etkisi ve yarattığı psikolojik yıkım, 1984'teki Diyarbakır zindanlarında yaşanan işkencelerden çok daha etkili bugün.
Tam olarak ne demek istiyorsunuz?
Bu çocuklar başlarına gelenlerden ötürü intikam almak ve çatışmak istiyorlar. Bu çocukların arkadaşları dağda ölüyor. Dağdaki arkadaşlarına öldürülmesi gereken bir terörist olarak bakılması, bu çocukları çok rahatsız ediyor. Batı'da insanlar dağdakilerin ölmesini, 'bir terörist olmuş, demokrasisi gelişmiş zengin müreffeh bir Türkiye'de Kürt kimliğiyle yaşamak istiyorlar. Zaten Türkiye'de AB üyeliğine en çok destek bu bölgede veriliyor.
AKP, Güneydoğu'dan epeyce oy alıyor. AKP'ye oy verenler hangi Kürtler?
Orta sınıf üstü ve orta sınıf Kürtler AK Parti'ye oy veriyor. Gelir seviyesi Türkiye ortalamasına yakın tüccar, sanayici, büyük esnaf, yönetici, serbest meslek sahibi insanlar bunlar. Bir de biliyorsunuz bölgenin AKP'ye uygun muhafazakâr bir yapısı da var.
Onların beklentileri neler?
AK Partili Kürtler bölgenin ekonomik gelişmesini çok önemsiyorlar. Bölgede yoksulluk ve işsizlik biterse, Kürt sorununun çözümünde önemli aşama sağlanacağına inanıyorlar. Bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler istiyorlar. Bir de AK Parti'nin dille ve kültürle ilgili yasakları kaldırmasını bekliyorlar. Artık ekonomiyi öne çıkarıp bölge acilen yoksulluktan kurtarılmalı. Çünkü yoksulluğun olduğu yerde, insanlar maç dahil bütün taleplerini şiddetle ifade ederler. Türkiye şiddet sorununu ancak yoksulluk sorununu çözerek halleder.

'in bazı haber başlıkları:

ANAYASA İÇİN GELEN ÇAY İÇİP GİDER
DEVLET Bakanı ve AK Parti Grup Başkanvekilleri Anayasa ı paketi turlarına bugün başlayacak. Heyete, ziyaret edilecek partilerden MHP'den erken uyan sinyali geldi. MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, "Bize gelirler, çaylarını içip giderler" dedi. Paçacı, Hürriyet'e yaptığı değerlendirmede, özetle şunları söyledi: Tavrımız değişmez "İçeriği ne olursa olsun bizim tavrımız değişmez. Biz, görüşlerimizi net bir şekilde açıkladık. Anayasalar, toplumsal uzlaşma metinleridir. 'Muhalefetle bir araya gelelim, şu şu maddelerde bir düzenleme yapalım' demediler. Meclis'te hiçbir uzlaşma yaklaşımında bulunmadan, AKP'nin hazırladığı bir paket, AKP'nin paketidir. Ama, o asla gerçek anlamda bü Anayasa metni olamaz. Bütün bunlara rağmen, ısrar edip getirirler ve halka sunarlarsa; biz de izler, sonucuna bakar, değerlendirmemizi yaparız. Anayasa, inadına değiştirilecek metinler olamaz. Anayasa'nın temel felsefesi uzlaşma ile oluşur. Zaten, Anayasa'nın diğer adı 'Toplumsal Uzlaşma Metni'dir. Uzlaşma olmalı Bir Anayasa değişikliğine gidilecek veya yeni Anayasa yapılacaksa, bu en geniş uzlaşma ile olmalıdır. AKP zihniyeti ise 'dayatma ve inat' üzerine kurmaya çalışıyor. Biz, baştan beri bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Genel Başkanımız, 'Bugünkü ortamda böyle bir değişikliğin yapılması doğru değil, mümkün değil' dedi. Elbette MHP de, uzlaşma içinde korumacı, statükocu değil çağdaş, özgürlükçü bir anayasadan yanadır. Ama, diyoruz ki, 'Şimdi Meclis'te partilerin temsil edileceği bir komisyon kurulsun. Bu komisyon dışandan da destek alsın. Değişiklik taslağım hazırlasın. Bu taslak yeni Meclis'e bırakılsın.' Böyle birşey yapılırsa; yeni Meclis'e 'Kurucu' hüviyeti de kazandırılır ve değişiklik yeni dönemde uzlaşma ile gerçekleştirilir."

'ın bazı haber başlıkları:

ÖLDÜRME!
Moğol istilası altındaki Mardinliler'in isteği üzerine İslam dünyasının önde gelen âlimlerinden İbn Teymiyye tarafından 1300'lü yılların başında verilen ‘cihat' fetvası 700 yıl sonra ortaya çıktığı Mardin'de tarih olacak. Mardin Artuklu Üniversitesi'nde 27-28 Mart tarihlerinde ‘Barış Diyarı Mardin' başlığıyla düzenlenecek toplantıya Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve diğer İslam ülkelerinden yirmiye yakın tanınmış din adamı katılacak. Barışçı söylemle hazırlanacak ortak deklarasyon daha sonra dünyaya ilan edilecek. Toplantıyı düzenleyen İngiltere merkezli Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi (GCRG) isimli düşünce kuruluşunun yöneticisi Aftab Malik, kardeşlik ve hoşgörü kentindeki buluşmayla ilgili şu bilgileri verdi: "Başta El Kaide olmak üzere radikal dinci terör örgütlerinin eylemlerini meşrulaştırmak için kullandıkları dini argümanların başında ‘Mardin Fetva'sı olarak bilinen ve Müslümanları, Müslüman olmayan yönetimlerle savaşmaya çağıran fetva gelir. Mısır'daki cihatçı hareket bu fetvayı kullanarak ayaklandı. Bunun en son ve en tehlikeli örneği ise El Kaide'dir. İslam dünyasının yanı sıra ve İslam ile ilgili çalışmalar yapan Batılı bilim adamları uzun süredir bu fetvayı tartışıyor." Toplantının organizasyonunda katkıda bulunan Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın ‘kamu diplomasisi'nden sorumlu Başdanışmanı İbrahim Kalın da, Mardin buluşmasının "İslam dininin terör değil barış ve hoşgörü dini olduğu mesajının dünyaya verilebilmesi açısından önemli bir imkân olduğunu ifade etti.

Erdoğan prompter'dan okudu 40 yıllık yönetmen anlamadı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tiyatro ve sinema dünyasının ünlüleriyle buluştuğu demokratik açılım toplantılarının ikincisi de en az ilki kadar ilginç ve renkli geçti. 4 saat süren kahvaltının perde arkası da uzun süre konuşulacak konulara malzeme oldu. Toplantıya damgasını vuran ise Başbakan Erdoğan'ın konuşmasını prompter'dan takip ettiğini fark edemeyen ünlü isimlerin Erdoğan'ın konuşmasına hayran kalması oldu. İslami kesime yakınlığı ile bilinen yönetmen Mesut Uçakan, prompter'ı fark edemeyerek, "Sayın Erdoğan'ı geçmişte de tanırdım. Ama bir an bile önündeki kağıtlara bakmadan konuşması beni çok etkiledi. Eskiden de zekiydi ama kavramları, kelimeleri bu kadar hafızada öğrenip tutabilmek, başbakan olduktan som verilen bir keyfiyet midir?" dedi.

Fatoş Güney Mutlu: İlk kez bir Başbakan, Yılmaz'dan söz etti
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, demokrasi açılımını anlattığı sinema sanatçılarına, Yılmaz Güney'in filmini örnek göstererek, "Eğer bu ülkenin otoriteleri, Yılmaz Güney'in filmlerine kulak vermiş olsalardı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi" sözleri, Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney'i duygulandırdı. Güney, "Bugünkü açılım konularım Yılmaz Güney 30-40 yıl önce gündeme getirdiği için başına gelmedik' kalmadı. Başbakan gerçekten çok doğru söylemiş. Yılmaz Güney'i yok etme çabalarından sonra ilk kez bir Başbakanın bunları söylemesi beni çok duygulandırdı. Bu sözler çok önemli" dedi. Fatoş Güney, Kültür Bakanı Ertuğrul Günahla bir araya gelerek, Yılmaz Güney Vakfı ve müzesiyle ilgili görüştüklerini de aktardı. Fatoş Güney, Başbakan Erdoğan'ın açılım girişimlerini önemsediğini de belirterek, şöyle konuştu: "Başbakanın yaptıklarını, çabalarını önemsiyorum. Elinde sihirli değnek yok. Birden bire olmayacak. Türkiye'de daha çok sorunlar var. Derinlerde görünmeyen engellerle karşı karşıya kalınıyor. O yüzden demokrasinin mücadelesi, çok sancılı süreçle olacak. Ama mutlaka başarıya ulaşacak."

Raskolnikov taş atan çocuğa model oldu
Hükümet, taş atan çocuklarla ilgili düzenlemede Dostoyevski'nin ünlü eseri 'Suç ve Ceza'dan esinlendiği ortaya çıktı. AK Parti Siyasi ve Hukuk İşleri Başkan Yardımcısı Cüneyt Yüksel, konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Mevcut yasada 15-18 yaş arasındaki çocuklar Terörle Mücadele Yasası kapsamında yargılanıyor. Çocuklar, bu durumda topluma kazandırabiliyor mu?
Çocuğun geçirdiği zorlu süreç sonunda hayatı boyunca ruhunda taşıyacağı yaralardan, ayaklarına vurulmuş prangalardan söz eden yok. BM'nin çocuk sözleşmeleri incelendiğinde, çocuk yargılamasında esas olan fiil değil faildir, yani çocuktur. .
Bu çocuklar, topluma nasıl kazandırılacak?
Amacımız, çocuklarımızın ellerine taş ve sopa yerine ekmek-kitap verebilmek olmalı. Dostoyevski'nin en büyük yapıtlarından biri olan Suç ve Ceza'da suçu işleyen başkahraman Raskolnikov yaptığı vicdani ve ahlaki muhasebeler yüzünden geceleri uyuyamamaktadır. Kendi işlediği suçun cezasını kendi vicdanı vermektedir. Aynen yapıtta olduğu gibi yönümüz, suça iten toplumsal nedenleri ortadan kaldırmakla birlikte, masumiyet bilinci ve vicdani muhakemeyi, çocukların ruhlarına aşılamak olmalı. .
Tasarı, yasalaşırsa ne olacak?
Terörden yargılanan 18 yaşın altındaki herkes çocuk kabul edilecek ve haklarındaki cezalar yarı oranında artırılamayacak. Tüm çocuklar, çocuk mahkemelerinde yargılanacak. Verilen hapis cezaları seçenek cezalara çevrilebilecek.

'ün bazı haber başlıkları:

SKANDALLARI ÖRTEN O EMİR
Tank ve uçak skandallarını gündeme taşıyan Bugün, Sayıştay denetçilerinin kışlada inceleme yapmasını engelleyen askeri emri de gün yüzüne çıkarıyor. Askeri ihalelere Sayıştay denetimi için 2001'te adım atıldı. AB uyum yasarlı çerçevesinde Anayasa'nın 160. maddesi değiştirildi. Fakat askeri ihalelere Sayıştay denetimi getiren bu gelişmeden sonra TSK sürpriz bir emir yayınladı "Denetçileri kışlalara sokmayın" diyen emir ege Ordu Komutanlığı'na bağlı birliklere de 1 Aralık 2004'te gönderildi. Albay Cemalettin Özcan, denetçilere bilgi ve belge verilmemesini de tebliğ etti. Gerekçe olarak 1969 tarihli yönetmelik gösterildi. Bunun üzerine Sayıştay Kanunu'nda değişiklik için 2005'te hazırlık yapıldı. Ancak kanun çıkarılamadı. Çünkü TSK'nın bırakın ihaleleri kantinlerin bile denetlenmesine karşı çıktığı anlaşıldı.

Alevilik hafızasını yeniledik
Hükümetin Alevi ve Roman açılımı koordinatörü Devlet Bakanı Faruk Çelik, BUGÜN'e konuştu ÇELİK, açılımla birlikte devletin Alevilik hafızasını yenilediğini belirtti. Alevilik tanımında, Alisiz Alevilik ve Aleviliği samanlığa kadar götüren anlayışlara karşı Hak-Muhammed-Ali' çizgisinin ortak tanım olarak benimsendiğini açıkladı. Yaptığı açıklamalarla son günlere damgasını vurdu. Hükümetin Alevi ve Roman açılımının koordinatörü Devlet Bakanı Faruk Çelik, yine çok tartışılacak açıklamalarda bulundu. Ergenekon soruşturması çerçevesinde ortaya çıkan provokasyon planları akıllara Madımak Oteli'nde yaşananları da getirdi. İstanbul'da gerçekleştirilen sazlı sözlü Roman açılımının ardından Bakan Çelik, toplumda "Çingeneler'e" karşı var olan önyargının kendisinde de olduğunu itiraf etti.
Alevi açılımı sürecini yönetiyorsunuz, gelinen nokta nedir?
Herkes herkesi daha gerçekçi görmeye, herkes herkesle birinci elden görüşmeye, konuşmaya başladı. Biz devlet olarak alacağımızı aldık. Gerçekten hazine değerinde 7-8 ciltlik bir eser ortaya çıktı. Aleviler'in talepleri ve Alevilik meselesine bakışla ilgili tüm kesimlerin değerlendirmelerini içeren bir hafıza yenilemesini gerçekleştirdik. Bu talepler pratiğe nasıl dönüştürülebilir o safhadayız. Din Kültürü Ahlak Bilgisi ve isteğe bağlı din eğitimi ile ilgili bunun yanında cemevlerinin statüsü konusunda komiteler oluşturulacak. Çalışmalar bitirince hükümet bir karar aşamasına gelecek.
İsteğe bağlı din eğitimi nasıl olacak?
Anayasa'da var, yapılmıyor. Anayasa buna cevaz veriyor. Uygulamanın nasıl yapılacağı konusunda teknik heyetin çalışması gerekiyor. İslam'ın farklı yorumuyla ilgili her kültürü çocuğun öğrenmesinde fayda var. Çocuğun Aleviliği, Sünniliği, Caferiliği, Nusayriliği bilmesinde bence hiçbir mahsur yok. Coğrafya dersini öğrenirken, "Filan bölgeyi görmeyin, filan nehirleri okumayın, filan dağları okumayın" diye bir şey olabilir mi? Bütün vatandaşlarımızın çocukları dinlerle ilgili kültürel bilgiyi alsınlar, ama din eğitimi ayrı. "Benim çocuğum şu konuda bir eğitim almak istemiyor" diyor, isteğe bağlı eğitime Anayasa imkân veriyor, yasal düzenlemesini yapalım diyoruz.
Cemevlerine nasıl bir statü verilecek?
Teknik heyetler cemevlerinin statüsü ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile isteğe bağlı eğitimin sisteme nasıl uyarlanacağı konusu üzerinde çalışacak. Cemevlerine statü ne şekilde verilebilir şimdi bilemiyorum, ama mali bir kaynağın tahsisi konusunda ittifak var.
Madımak Oteli konusunda bir karar verildi ama değil mi?
İstimlak noktasına geldik, orasını istimlak edip Madımak tabelasını indirmeyi hedefliyoruz. Sivaslılar oranın kütüphane olmasını istiyorlar. Alevisi ile Sünnisi ile herkes "Bu olayı biz anarız, devlet de gelsin, ama burası bir çatışma alanı olmasın" diyor.
Bütün açılımlar sancılı süreçlerle yaşanırken, Roman açılımı çalgılı, sazlı-sözlü yaşandı.
Hem Roman kalarak hem de birinci sınıf vatandaş olarak ilk kez Başbakan ile ilk kez devletle buluştular. Romanlar vatanperver insanlar, bunu da açıkça ifade etmek isterim. Her türlü yokluğa rağmen, vatanına, milletine, bayrağına bağlı bir millet. Avazlarının çıktığı kadar bağırarak İstiklal Marşı'nı söylediler, birçoğunun da ağladığına şahit olduk.
Toplumda "Çingene'ye kız verilmez" diye bir gelenek var, açılım süreci ile bu geleneği yıkabilecek misiniz?
Bu bir gelenek değil, önyargı. Önyargılardan beslenen bu anlayışların ortadan kalkması gerekiyor. "Çingene" kızın, "Çingene" delikanlının ne suçu var? O kadar güzel Çingene kızlarımız var. Mavi gözlü, sarışın, esmer gençler... Kız verilmemesinin altında yatan neden delikanlının eksikliği, kız alınmamasının altında yatan neden kızın eksikliği değil. Önyargılar. Sosyo-ekonomik durumun beslediği bir tablonun sonucu. Naylon çadırda, barakada yaşayan Roman vatandaşın yaşamı ile apartmanda, sıcak sulu, doğalgazlı bir yaşam bir anda nasıl bütünleşebilir? Bu ancak Ferhat ile Şirin'in aşkı ile mümkün olabilir.
Mesela siz kızınızı Çingene'ye verir misiniz?
Birincisi o kızımın bileceği bir şey de ikincisi o önyargı hepimizde hâkim. Bunu saklamaya gerek yok, açık, şeffaf olmamız gerekiyor. Bu önyargı belki Roman vatandaşlarımızda da var. Arada bir uçurum var, bunu kapatmamız gerekiyor. Bunu kapattığımız an toplum olarak rahat edeceğiz. Milli birlik bu işte. Herkesin birbirini eşit gördüğü, kimsenin kimseyi aşağılamadığı bir toplum.
Hükümetin açılımlarının ardından Nevruz kutlamaları var, bu sene Nevruz bir başka mı kutlandı?
Nevruz, bahar bayramı, tabiatın uyanışı. Bizim coğrafyamızda çok eski bir gelenek. Bir ortak kültür olarak bunu değerlendirmek çok daha doğru olur. Nevruz kardeşliğin şenliği, Nevruz ateşi de birliğimizin meşalesi.

'ün bazı haber başlıkları:

EVE GİDERKEN BİLE HARCIRAH
Devlet Denetleme Kurulu raporu: RTÜK üyeleri İstanbul'a eve giderken bile harcırah alıyor, lüks içinde yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı'na bağlı DDK, RTÜK üyelerini incelemeye aldı ve rapor çıkardı. Raporda İstanbullu üyelere hafta sonu ve tatilleri kapsayan görevlendirme yapılıp harcırah bile verildiği yazıldı. RTÜK üyelerinin yurt dışı harcırahlarında da yüzde 530 artış saptayan DDK, 3 bin 600 lira kirayla Ankara'da oturan üyelerin uyarılmasına karar verdi. İstanbul'da 1 milyon dolarlık iki konut satılsın diye not düşüldü.

Ayrımcılık AB'de daha fazla yapılıyor
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir iktidar, Türkiye'de yaşayan Roman vatandaşların sorunlarına el attı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da uygulamaya soktuğu, "Roman Açılımı" ve ardından yine Roman vatandaşlardan devlet adına özür dileyişi de Cumhuriyet tarihindeki ilklerdendi. Türkiye'deki Roman nüfus konusunda net bir rakam yok ama sayılarının 300 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizin en marka Roman mahallesi, pek I çok filme, diziye konu M olmuş, bir dönemin y görkemli eğlence merkezi; Sulukule. Fatih Belediyesi tarafından, "kentsel dönüşüm projesi"yle evleri yıkılan Sulukule'deki Romanlar, kendilerine gösterilen kent dışındaki toplu konut alanlarında yaşayamayıp mahalleye geri dönmüşler. Şimdi çoğu, apartmanların bodrum katlarında, baraka benzeri kondularda yaşam savaşı veriyor. On bine yakın Roman'ın yaşadığı mahalleyi Sulukule Romanları Dayanışma Derneği Başkanı Şükrü Pündük temsil ediyor. Aynı zamanda Sulukule Roman Orkestrası'nın da kurucusu Pündük'le Romanların hayatı ve yeni süreç üzerine konuştuk.
Başbakan çektiğiniz sıkıntılara hâkim miydi?
Neler yaşadığımızı çok çok iyi bilen bir insan. Çünkü Romanların içinde, Kasımpaşa'da büyüyen bir ağabeyimiz. Ayrıca Sulukule'yi de iyi bilen biri. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı zaman, mahallemizde Asım Hallaç ağabeyimiz vardı. Asım Ağabey, Başbakanımız'm okul arkadaşı. Devamlı Asım Ağabey'in yanına gelir, Hacı İbrahim'in kahvehanesinde çay içerken, biz çocuklar onların yanında otururduk.
Açılımdan sonra yaşamınızda neler değişecektir?
Söylemler çok güzeldi. Bir de bunun tatbiki var. Başbakanımız' dan taleplerimiz oldu. Romanlara istihdam yaratılmasını, barınma sorunumuzun halledilmesini, öğretim ve eğitim isteğimizi anlattık. Sağlık sorunlarımızı anlattık. Son olarak da ayrımcılığa karşı yasanın acilen çıkarılmasını istedik. Başbakanımız da bununla ilgili olarak gerekli şeyleri söyledi zaten. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nde bir azınlık değiliz. Asli unsurlardan biriyiz tam aksine. Geçen cumartesi günü de Romanlardan özür diledi Başbakan. İnanın bizi onore etti ve ayrıca Başbakanımız Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanlara da seslendi. "Sizlerin de özür dilemesi gerekir" dedi. Biz bu Türkiye Cumhuriyeti'nde hem hüznü, hem neşesiyle ihtiyaç duyulan bir toplumuz. Ağlayanla ağlayan, gülenle gülen insanlarız. Duygusuz insanlar diyorlar bizim için.
-Avrupa'daki Romanlar, çok daha büyük baskılara maruz kalmışlar. Türkiye'de durum bu kadar sert değil herhalde. Zaten biz bu yüzden Türkiye'de çok da ayrımcılık olmadığını söylüyoruz. Avrupa'da Romanlara karşı ayrımcılık çok daha fazla. Hitler'in katlettiği Yahudilerin hepsi nüfusa kayıtlıydı. Bir milyon Roman katledildi Hitler tarafından ama nüfus kâğıtları olmadığı için tarih bu katliamı görmedi. Romanlar, hiçbir yerde istenmedi. Şu anda Avrupa'nın göbeğinde Romanya'da Romanları kısırlaştırıyorlar. Bu insanlık için çok büyük bir ayıp değil mi? İnsan hakları örgütlerine sesleniyorum. Bu insanlık ayıbının önüne geçmek lazım. Bu kısırlaştırma katliamla eşdeğerdir. Biri kanlı, biri kansızdır.

'Yenilenebilen bir tek şey var, o da orman ve ağaçtır'
Başkent'te aynı tarihe denk düşen Dünya Ormancılık Günü ile Nevruz Bayramı birlikte kutlandı. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın düzenlediği etkinlikte nevruz ateşi yakan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Nevruz Bayramı'nın sadece Türkiye'de değil, geniş bir coğrafyada kutlandığını vurguladı. "Nevruz, Irak, İran, Türkiye Cumhuriyetleri ve birçok ülkede kutlanıyor" dedi. Cumhurbaşkanlığı görevine gelmesinden bu yana çevre koruma etkinliklerine verdiği önemi de anlatan Gül, iklim değişikliğinin dünyanın en önemli sorunları arasında yer aldığını söyledi. Gül "İklim değişikliği ciddi bir konudur. İklim değişikliğinden kurtulmanın en iyi yolu ağaçlandırma ve ormancılıktır. Mesela dünyada kömür, madenler ve petrolleri tüketiyoruz. Tükettiğimiz madenlerin yerine yeni maden veya yeni petrol koyamıyoruz. Bir şey var yenilenebilen, o da orman ve ağaçtır" diye konuştu. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu da kürsüde Bakanlığının faaliyetlerini anlattı ve Türkiye'nin orman yangınlarıyla mücadelede bölgesindeki en başarılı ülke olduğunu söyledi. Yangın söndürme faaliyetlerine katılan uçak ve helikopterlerin nerede olduğunu, hangi hızla uçtuğunu makamındaki ekrandan takip edebildiğini anlatan Eroğlu, sistemin bir tek Türkiye'de bulunduğunu söyledi. Eroğlu "Bu sistemi Kaliforniya'dan bile istiyorlar" dedi.

AK Partili ve MHP'li vekiller ağaç dikti
Antalya'nın Alanya İlçesi'nde Nevruz kutlamalarında bir araya gelen AK Parti Antalya Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu ile MHP Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız birlikte ağaç dikti.

'PKK son 5 yıldır çocukları kullanıyor'
AK Parti Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, çocuklarla ilgili yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde yeni bir "Diyarbakır Cezaevi olayı" yaşanacağını söyledi. Ekmen, "Diyarbakır Cezaevi'ndeki yanlış Emin Ekmen uygulamalar örgütün büyümesi ve taban bulmasına olanak sağladı. Bugün bu çocuklarla ilgili bir düzenleme yapılmadığında, bunun önümüzdeki etkisi ikinci bir Diyarbakır Cezaevi'nin etki alanı gibi olacaktır" uyarısında bulundu. 5 yıl önce bölgede çocukların bu tip eylemlere yoğun olarak katıldığının görülmediğinin altını çizen Ekmen, "Ağırlaştırılmış cezalar karşısında örgüt çocuklar üzerinden bir hassasiyet yaratmak düşüncesiyle bir strateji değişikliğine gitti. Örgüt 5 yıldır bu stratejiyi yürütüyor. Çocukların doğal yaşam alanı olan mahallelerde yapılan eylemlerle çocuklar bu eylemlerin içerisine çekildi. Böylece bir mağduriyet oluşturuldu" bilgisini verdi.

'ın bazı haber başlıkları:

Darfur'a 850 milyon dolar
KAHİRE'DE, Türkiye ve Mısır'ın eşbaşkanlığında düzenlenen Darfur'a yardım toplantısında 850 milyon dolarlık bağış toplandı. Bakan Davutoğlu, "Bu rakam ciddi basan" dedi. TÜRKİYE ve Mısır'ın eş başkanlığında İslam Konferansı Teşkilatı (ÎKT) tarafından düzenlenen Uluslararası Darfur Donörler Konferansı, Kahire'de başladı. Darfur için 850 milyon doların bağışlandığı toplantıda Türkiye, Darfur'a 70 milyon dolar yardım yapacağını açıkladı. Bütün uluslararası kuruluşların Darfur sorununun çözümü için gösterdiği çabayı desteklediklerini belirten Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, şöyle dedi: "Türkiye, BM ve Afrika Birliği tarafından gerçekleştirilen Darfur konulu çabalara destek verecektir. Bu ülkedeki istikrarsızlık tüm kıtayı etkileyecektir. Darfur'un yeniden inşası hepimizin görevidir. Bu konferansın Darfur'un yeniden imarı için bir kilometre taşı teşkil edeceğini umuyorum. Konferansta Darfur'un yeniden inşaası için 850 milyon dolar toplanmıştır. Bu da çok başarılı bir sonuçtur. Türkiye son 4 yılda Darfur'a 150 milyon dolar yardım yapmıştır. Bu devam edecektir." Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) Başkam Musa Kulaklıkaya da Türkiye'nin 70 milyon dolarlık yardımda bulunacağını açıkladı. Biri Hartum'da, biri de Niyala'da olmak üzere mesleki eğitim merkezleri kurmak istediklerini belirten Kulaklıyaka, "Darfur'da bir kalıcı hastane inşası, bir meslek eğitimi merkezi inşası, özellikle insani yardım alanlarında içme suyu temini başta olmak üzere projeler ilan ettik. Yaklaşık 70 milyon dolarlık proje uygulamak istiyoruz. Biz 5 yıl dedik, ama 3 yıl içinde bunları gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz" dedi. Katar, Darfur'a 200 milyon dolar katkıda bulunacağını açıklarken, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İnsanoğlu, "Darfur için hedefimiz 2 milyar dolarlık Kalkınma Bankası kurmak" dedi. İnsanoğlu, Darfur için toplanan yardımların amacına ulaşması için projelerin büyük dikkatle uygulanmasının önemine işaret etti.

Gönül: ABD'ye mektup gönderdik
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları konusundaki tasarının ABD Dış Temsilciler Meclisi'nde kabul edilmesinin ardından aralarında ABD'nin en büyük savunma şirketleri, havacılık şirketlerinin de bulunduğu çeşitli şirketlere mektup yazdırdıklarını belirterek, "Bunlar ABD'li milletvekillerine, liderlerine tek tek Türkiye'nin önemini belirten önemli mektupları yazdılar" dedi.

Kayıp çocuklar için mavi-beyaz kampanyası
MECLİS Kayıp Çocuklar Araştırma Komisyonu, yıllardır çocuklarından haber alamayan anne-babalar için anlamlı bir kampanya başlatacak. Komisyon Başkanı AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara, kayıp çocuklar ile ilgili toplumda bir hassasiyet yaratmak gerektiğini belirterek, bunun için "mavi-beyaz" kampanyası başlatacaklarını söyledi, İncekara, insanların mavi-beyaz renkleri gördüklerinde kayıp çocukları hatırlamalarını ve bu konuda duyarlı olmalarını sağlamaya çalışacaklarını söyledi. İncekara, güveni ve saflığı temsil eden mavi ve beyaz renkleri "nazar boncuğundan" yola çıkarak kullanmak istediklerini söyledi, İncekara, komisyonun internet sitesini de kayıp çocuklar için seferber edeceklerini belirterek, "Bilgisayar ortamında fotoğraftan yola çıkıp, 4 yaşında kaybolan çocuğun 14 yaşındaki halini tasarlayacağız" dedi.

Davutoğlu: Kıbrıs'ta müzakere sürecek
KKTC'de, 18 Nisan'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminden çıkacak sonucun müzakerelerin geleceğini nasıl etkileyeceği merak edilirken, Dışişleri Bakanı Davutoğlu noktayı koydu: "Kim olursa olsun müzakereler devam edecek. Talat seçilmese de süreç devam eder." Sofya ziyareti sırasında uçağına aldığı SABAH muhabirine, müzakerelerin sürmesinin Türk tarafına avantaj sağladığını vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin, "çözüm odaklı" tutumunu sürdürmekte kararlı olduğunu söyledi. Davutoğlu, Mehmet Ali Talat ile Başbakan Derviş Eroğlu ve Lefkoşe Milletvekili Tahsin Ertuğruloğlu'nun cumhurbaşkanlığı yarışını da, "Ada'da yerleşmiş bir seçim kültürü var" sözleriyle değerlendirdi. Davutoğlu, Türkiye'nin çözüm isteğinde samimi olduğunu belirtirken, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ilk kez Türk-Yunan Forumu sırasında, aralarında Rumların da bulunduğu gazetecilerle görüştüğünü, kendisinin de heyeti Dışişleri Bakanlığı'nda kabul ettiğini hatırlattı. "İstesem Bakanlık yerine İstanbul'da bir otelde de görüşebilirdim" diyen Davutoğlu, Rum gazetecilerin de özellikle bakanlığa adım atmasını istediğini belirtti.

'ın bazı haber başlıkları:

PAKET İÇİN 3 GÜN SÜRE
AK Parti, Anayasa paketi taslağını bugün muhalefete sunacak. İlk durak CHP... Hükümet, muhalefetin pakete ilişkin tavrının netleşmesi için 3 gün bekleyecek. Erdoğan dün öğle saatlerinde İstanbul'dan Ankara'ya döndü. Ak Parti Genel Merkezi'nde bazı bakan ve kurmaylarıyla bir araya gelerek 'sürprizli' olduğu belirtilen pakete son şeklini verdi. Paket bugün kamuoyuna da açıklanacak. Nezaket ziyareti I Bugün sadece nezaket ziyaretinde bulunulacağı, muhalefetin tavrının netleşmesi için hükümetin 3 gün bekleyeceği öğrenildi. Yargı ile ilgili maddelerde değişiklik yapılabileceği, muhalefet katkı verirse paketin genişletilebileceği belirtiliyor.

'ın bazı haber başlıkları:

Bakan Bağış: Beyni örtülülerle mücadele etmek çok zor
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin karşılaştığı sorunların tek çözüm yolunun AB reformlarına odaklanmak olduğunu söyledi. CİNE 5'te yayımlanan "Kırmızı Hat" programında Avrupa Birliği sürecine ilişkin sorulan cevaplandıran Bağış, Türkiye'de çeşitli kesimlerde farklı endişe ve korkular bulunduğunu, AB'nin bütün bu kişileri aynı platformda bir araya getirebildiğini kaydetti. Bağış, AK Parti'nin çalışmaları ve AB ile ilgili yapılan eleştirilerin hatırlatılması üzerine şunları kaydetti: "Bu ülkede başörtülüler olduğu gibi maalesef 'beyni örtülüler' de var. O beyni örtülülerle mücadele etmek çok zor. Onun için ben hep diyorum, AB sürecinde önemli olan fasıl açmak değil, zihin açmak. Hem Türkiye'yi çetelerin yönetmesini isteyenlerin zihnini açmamız lazım, hem de AB üyesi ülkelerde genç ve dinamik, Türkiye gibi ülkelerin girmesini engellemek isteyenlerin zihinlerini açmak lazım."

Vural'a göre sanatçılarla toplantı bir şov
MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Başbakan Erdoğan'ın demokratik açılım kapsamında sanatçılarla bir araya gelmesini 'şov' olarak nitelendirdi. Vural, "Bugün Türkiye'nin sorunlarını çözmekten uzaklaşan hükümet artistlerle, ses sanatçılarıyla açılım ve şov peşinde." dedi. Aydın ziyareti kapsamında dün Ortaklar beldesini gezen Vural, buradaki açıklamasında, Türkiye'de ekonomik sıkıntı başta olmak üzere pek çok sorunun bulunduğunu savundu. AK Parti'nin, vatandaşların derdini görmediğini öne süren Vural, hükümetin sanatçılarla açılım ve şov peşinde olduğunu öne sürdü. Vural, şöyle devam etti: "Maalesef emeklinin, işçinin, köylünün sıkıntılarını dinlemekten kaçınan hükümet, şov yapmaktan geri kalmıyor. Türkiye'yi böyle yönetiyorlar; şarklarla türkülerle, ninnilerle avutmalarla. Vatandaş da 'yeter' diyor."

Türkiye, geleceğin büyük aktörü olacak
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 'gelişmekte olan ülkelerin gelecekte dünya ekonomisinin büyük aktörleri arasında yer alacağını' belirterek, bu rekabette en çok zemin kaybedenlerin ise AB ülkeleri olacağını söyledi. Şimşek, Paris'te Fransa Aktif Türk İşadamları Derneği (FATİAD) tarafından Seine Nehri boyunca düzenlenen yat gezisine katıldı. Programa, Alsace-Lorraine bölgesinde faaliyet gösteren MEDIF İşadamları Derneği üyeleri de iştirak etti. Türk ve Fransız işadamlarının büyük ilgi gösterdiği organizasyonda konuşan Bakan Şimşek, birlikten güç doğacağını vurgulayarak, sadece entelektüel açıdan birlik olmanın yanında somut çözümleri ortaya koyan bir işbirliğinin de gerektiğini aktardı. Türkiye'nin, son yıllarda yaptığı reformlarla Avrupa ile rekabet noktasında 90'h yıllarda kaybettiği zemini tekrar yakaladığını anlatan Mehmet Şimşek, bunda eğitimin büyük önem arz ettiğini ifade etti. Şimşek, Türk işadamlarına Ar-Ge projelerine büyük önem vermelerini de tavsiye ederken, çeşitli ülkelerde yaşayan Türklerin muazzam bir girişim potansiyeline sahip olduğunu bildirdi. Bu noktada TUSKON ve FATİAD gibi sivil toplum kuruluşlarının önemli bir yönlendirici fonksiyon üstlendiğini kaydetti. AB'ye üyelik sürecini de Türkiye'nin ekonomik ve sosyal alanda kendini geliştirme projesi olarak gördüklerini dile getirdi. Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu da, Fransa'daki Türk toplumunun profilindeki yükselişin ümit verici olduğunu bildirdi.

Çağdaş CHP, öğrenci burslarını iptal ettirdi
İzmir'de AK Parti İl Danışma Meclisi toplantısında konuşan Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, CHP'nin öğrenci burslarını kesmesini eleştirdi. Erdem, "Onlar çağdaşlığı kimseye vermiyorlar, ancak çağdaşlık eğitimle oluyor. Bizim dönemimizde başlayan bir uygulamayla belediye öğrencilere burs veriyordu. Bunu Anayasa Mahkemesi'ne giderek engellediler. Ondan sonra çağdaşlıktan, uygar devletten dem vuruyorlar." diye konuştu. İzmir Tepekule Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen İl Danışma Meclis Toplantısı'na Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erden ve İzmir Milletvekilleri katıldı.

'in bazı haber başlıkları:

Günay: Bu kadar resmi kutlanması doğru değil
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, artık herkesin Nevruz'u 'bir siyasi gösteri meselesi' değil, 'gerçek bir doğa olayı' olduğunu fark etmeye başladığını belirterek, "Ne yazık ki geçmiş yıllarda 'akılsız bazı yönetimlerin elinde' Nevruz günü bir tehlike günü ve düşman günü haline getirildi ve insanların içlerinden coşkuyla gelen o kutlama sevinci engellenmeye çalışıldı" dedi. Bakan Günay, Nevruz kutlamalarına ilişkin yaptığı değerlendirmede şunlan söyledi: "Artık Nevruz bizim UNESCO tarafında da kabul edilmiş evrensel ortaklaşa bayramımızdır. Ne yazık ki geçmiş yıllarda 'akılsız bazı yönetimlerin elinde' Nevruz günü bir tehlike günü ve düşman günü haline getirildi ve insanların içlerinden coşkuyla gelen o kutlama sevinci engellenmeye çalışıldı. Haksız gerginlikler ve talihsiz olaylar yaşandı. Artık herkes Nevruz'un bir siyasi gösteri meselesi değil, gerçek bir doğa olayı olduğunu fark etmeye başladı." "Bu aşamanın sağlanmasına kadar çok bedeller ödendi ve devletin aklını başına alması gerekti" diyen Bakan Günay, devletin resmi Nevruz kutlamalarını da eleştirdi. Günay, "Ben bu kadar resmi olarak kutlanmasını çok doğru bulmuyorum. Halaylar çekilerek, gerçek bir halk bayramı olarak kutlanmalıdır. Oraya da varacağız" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

CUMHUR'UN NEVRUZU
Demokratik Açılım, Nevruz'a da yansıdı. Cumhurbaşkanı Gül, Ankara'da Nevruz ateşini yaktı. Meydanları dolduran yüz binler, bazı münferit vakalara rağmen Nevruz'u huzur içinde kutladı. Nevruz kutlamaları geçen yılların aksine sağduyunun hakim olduğu bir havada geçti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Bugüne kadar Nevruz'u kutlayan ülkeler bize mesaj yollardı. Biz ilk kez Nevruz'u idrak eden ülkelere tebrik mesajı yolladık" diyerek Türkiye'nin geldiği noktayı işaret ederken, dün Nevruz kutlamalarındaki barış mesajları bunun bir kanıtı gibi oldu. Nevruz Bayramı nedeniyle Ankara Altınpark'ta düzenlenen törene katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Nevruz ateşini yaktı. Gül, kutlamalarda bazı mesajlar da verdi. Gül, dünyanın birçok yerinde bu bayramın kutlandığını belirtti ve barış ve huzur içinde geçmesini diledi. Gül, "Nevruz nasıl baharı müjdeliyorsa Türkiye'de de karşılıklı sevgi, saygı ve birlikte çalışmanın müjdecisi olmasını temenni ediyorum" dedi.

Daha az küçülüp daha çok büyüyeceğiz
Uygulanan doğru politikalarla krizden çok hızlı çıkacağımızı belirten Bakan Babacan, 'Resesyon bitti' dedi ve ekledi: 'Son 3 aydaki toparlanma bize Türkiye'nin yüzde 6'dan daha az daralacağını öngörüyor. 2010 yılı yüzde 3,5'lik bir büyüme öngörmüştük. Ama bugün 3.7 ile 5,5 gibi tahmin ediliyor.'Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın, dünya ortalamasından daha hızlı başladığını belirterek, 'Bizim uyguladığımız politikalarla Türkiye bu krizden diğer ülkelere göre daha hızlı çıkacak' dedi. Babacan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı bir programda ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi. Söz konusu toparlanmanın kendi içinde ciddi riskleri de barındırdığını ifade eden Babacan, ancak dünyada krizin iyi yönetilmesi, gerekli adımların gerektiği zamanda atılması durumunda ikinci bir dalga ve ikinci bir şokun önlenebileceğini kaydetti. '2009 yılının hasar tespiti nedir ve 2010 yılında Türkiye ekonomisi bunun ne kadarını telafi edecek?' sorusu üzerine Bakan Babacan, 2009'un tüm dünya için kayıp yıl olarak tarihe geçeceğini, ancak 2010 yılının Türkiye için 2009 yılına göre çok daha iyi bir yıl olacağını vurguladı. Bakan Babacan, Türkiye'de yüzde 10-11 oranında seyreden işsizlik oranının bu süreçte yüzde 14'e çıktığını ancak Aralık ayı itibariyle işsizlik oranında fiili düşüş başladığını ifade etti.

'Fitne' Wilders'e Başbakan fırçası
İslama hakaret içeren 'Fitne' filmiyle tanınan Hollandalı politikacı Geert Wİlders'in Başbakan Erdoğan hakkındaki küstah sözlerine kendi ülkesinden sert tepki geldi. Bir televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende, Wİlders'in, Başbakan Erdoğan hakkındaki "Çılgın İslamcı" sözünün Hollanda'nın çıkarlarına zarar verdiğini söyledi. Balkenende, "Bu tamamen sorumsuzca bir davranış." dedi. Bu tür konuşmaların yurtdışında endişe ve korkuya yol açtığına değinen Balkenende, Hollanda'nın uluslararası çıkarlarının bundan zarar görebileceği uyarısında bulundu.

‘in bazı haber başlıkları:

Dinçer, mevsimlik işçilere çözüm yolları arıyor
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, mevsimlik geçici tarım işçilerinin çalışma dönemi öncesinde geçmiş yıllarda yaşanan olumsuzlukların önlenmesi amacıyla, alınacak tedbirlerle ilgili 25 ilin valisi ile 24 Mart Çarşamba günü bir araya gelecek. Dinçer başkanlığında gerçekleştirilecek toplantıya mevsimlik tarım işçilerinin çalışmaları sebebiyle göç veren ve göç alan 25 ilin valisi çağırıldı. Toplantıda, Bakanlığın ilgili birimlerinin uzun süredir mevsimlik geçici tarım işçilerinin barınma, eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal çevreyle ilişkiler, iş ve sosyal güvenlik sorunlarına ilişkin yerinde yaptığı incelemelerin sonuçları değerlendirilecek. Bakanlığın tespitleri ışığında işçilerin sorunların çözümü için alınacak önlemler ve bu konularda yapılacak hazırlıklar belirlenip, gözden geçirilecek. Ayrıca mevsimlik geçici işçilerin sorunlarının önüne geçilebilmesi amacıyla hazırlanan genelgeye ilişkin bilgi verilecek. Mevsimlik geçici tarım işçilerinin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili olarak bugüne kadar bazı siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarınca ayrı ayrı incelemeler yapılıp raporlar hazırlandı.

Eker: Üreticilere yüzde 50 hibe desteği başlattık
Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, kırsal alanda tarım-sanayi entegrasyonunu tamamlayan bin 950 tesisin faaliyete geçmesi için yüzde 50 hibe desteği sağladıklarını söyledi. Eker, gerçekleştirilen "Tarım Sektörü Temsilcileri Ortak Akıl Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 5 yıldır görevde olduğunu, tarım ve hayvancılığın gelişmesi için gitmediği ilin kalmadığını, bazı illeri ise birkaç kez ziyaret ettiğini belirtti. "Hükümetimiz döneminde tarım ve hayvancılığın gelişmesi, bilimsel yapılması ve üreticilerin desteklenmesi için önemli projeler ürettik" diyen Bakan Eker, şöyle konuştu: "Her dönemde eleştiri ve tepkiler olacaktır. Biyoloji, ekoloji ve ekonomik disiplini gerektiren tarım, kısır çekişmelerin alanı değildir. Kırsal alanda tarım ve sanayi entegrasyonunu tamamlayan bin 950 tesisin faaliyete geçmesi için yüzde 50 hibe desteği sağlıyoruz. 500 bin lira ile sınırlı tesis yatırımlarda her çiftçiye 250 bin lira hibe yardımında bulunuyoruz. Bunun yanı sıra ilk kez hükümetimiz tarafından üreticilerin yeni alacakları ekipmanlarında yüzde 50 hibe uygulaması desteği başlattık."

'in bazı haber başlıkları:

'Önce yardımcısının telefonuna baksın'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kendisini anayasanın "mahkemelerin bağımsızlığı" başlıklı 138'inci maddesini ihlal etmekle suçlayarak üstü kapalı olarak yargıya suç duyurusu çağrısında bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, "Başbakan bizde 138'in ihmalini arayacağına Başbakan Yardımcısının (Cemil Çiçek) açtığı telefona baksın" yanıtını verdi. Baykal, Erdoğan'ın "CHP lideri her konuşmasında orduyu, yargıyı hedef alan; son derece tahrikkâr, sorumsuz açıklamalar yapıyor. Yani Anayasa'nın 138'inci maddesini sürekli çiğniyor. Ama bu çiğnemeye karşı yargının da kalkıp bir suç duyurusunda bulunduğunu hiç duydunuz mu?" sözlerinin anımsatılması üzerine, anayasayı çıkartarak 138'inci maddeyi okudu. Baykal, özetle şunları söyledi: Hükümet Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili kıyamet kopartıyor. Bu eleştirileri niye yapıyorsun demek kimsenin aklından geçmiyor? Hatta Anayasa Mahkemesi karar almadan önce o kararı etkilemek için yurt içinde ve dışında nelerin yapıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Suç olan bunlardı. Bir iddianameyi yanlış bulmak eleştiri yapmak herkesin hakkıdır. Ucu açık iddianameden şikâyet etmeye hakkımız yok mu? Bak İstanbul'daki bir mahkeme bile (Kafes soruşturması) iddianamesi konusunda bir hâkim çıktı, "deliller yetersiz" dedi. Başbakan Yardımcısı telefon açıyor, "tahliye et" diyor, Anayasa'nın 138'inci maddesi ortada. Başbakan bizde 138'in ihmalini arayacağına Başbakan Yardımcısı'nın açtığı telefona baksın. İstanbul'daki hâkim "üzerimde kurumsal baskı var, bu davada tarafsız davranamayacağını" dedi. O baskı nereden geliyor, hâkim ana muhalefet partisinin kurumsal baskısından mı şikâyet ediyor?

'in bazı haber başlıkları:

'Hızlı büyüme dönemine girdik'
SANAYİ ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Bolu'da Karadeniz Döküm Fabrikası'nın açılışını yaptı. Açılıştaki konuşmasında Türkiye'nin 2003 yılından itibaren yapısal sorunlarını çözerek, iş dünyasının önündeki engelleri kaldırarak, hızlı ve uzun bir büyüme dönemine girdiğini söyleyen Ergün, "Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmaya adaydır, ülkemiz böyle büyük bir potansiyele sahiptir" dedi. Bakan Ergün, şunları kaydetti: "Türkiye'nin hızla yükselişe geçeceği bu dönemde, yatırım yapma konusunda erken davrananlar öne çıkacak, orta ve uzun vadede son derece karlı bir iş yapmış olacaklar."

Şimşek: Avrupa 3'ncüsü oluruz
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'de hâlâ yapılması gereken birçok reform olduğunu belirterek, "Bu reformları yaptıkça Türkiye daha hızlanacak, büyüyecek, yatırımlar daha değer kazanacak" dedi. Fransa'da bir toplantıda konuşan Şimşek, Türkiye'nin bulunduğu bölgede ve dünyada oldukça güçlü konuma geldiğini kaydetti. 3040 yıllık dönemde de Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi, Avrupa'nın ise ilk 3 ekonomisi araşma girmesine dönük projeksiyonlar olduğunu anlatan Şimşek, bunların afaki değil gerçekçi tahminler olduğunu söyledi.

'nin bazı haber başlıkları:

Açılımda sıra sanal dünyada
Başbakan Tayyip Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi adını verdiği demokratik açılımı internet medyasına da anlatacak. Sahne ve Yeşilçam'ın ünlü isimlerini kahvaltıda ağırlayan, ünlü DJ'lerle buluşan, edebiyat ve spor dünyası ile de bir araya gelmeye hazırlanan Erdoğan, internet yayıncılarıyla da görüşecek. AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı, programla ilgili çalışmalara başlarken, diğer toplantılarda olduğu gibi bu kahvaltıyı da 75 kişilik planlıyor. Toplantı nisan ayı içerisinde yine İstanbul Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde düzenlenecek.

'ün bazı haber başlıkları:

TRT Arapça yayına başlıyor
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT'nin 4 Nisan'da Arapça yayına başlayacağını bildirdi. Arınç, Türkiye'nin Amman Büyükelçisi Ali Köprülü tarafından elçilik rezidansında onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmada, Ürdün'de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Türkiye ile Ürdün arasında tarihten beri iyi ilişkiler bulunduğunu, iki ülkenin ortak tarihi geçmişe sahip olduğunu belirten Arınç, son yıllarda bu ilişkilerin daha iyi noktalara geldiğini söyledi. Arınç, iki ülke arasındaki bu ilişkileri daha ileri noktalara taşımakla görevli olduklarını, bu çerçevede TRT ile JTV arasında yarın (Bugün) imzalayacakları anlaşmayla kültürel ilişkilerin daha da güçlenmesini sağlayacaklarını kaydetti. TRT'nin 4 Nisan'da Arapça yayına da başlayacağını bildiren Arınç, bu kanalın birçok Arap ülkesinin yanı sıra Ürdün'den de rahatlıkla izlenebileceğini belirtti. Arınç, ziyaretleri sırasında TRT'nin yeni kanalının açılışına katılması için Kral Abdullah'a iletilmek üzere davetiye vereceğini söyledi. Büyükelçi Köprülü de, Türkiye ile Ürdün arasındaki ilişkilerin mükemmel seviyede olduğunu belirterek, iki ülke arasındaki vizelerin kaldırılmasıyla da bu ilişkilerin yükselen bir seyir izleyeceğine olan inancını dile getirdi. Arınç'ın ziyaretinin de mevcut ilişkileri olumlu yönde geliştireceğine işaret eden Köprülü, ziyaretle, Türkiye'nin Ürdün Büyükelçiliğinin ve buradaki Türk toplumunun daha da güçleneceğini kaydetti. Ürdün'ün Eski Meclis Başkanı Abdulhadi Majali ise Türk siyasi liderlerinin son dönemdeki tavırlarının, Arap halklarına cesaret verdiğini belirterek, Arınç'a, kendilerine verdikleri destek için teşekkürlerini iletti. Türkiye ile Ürdün arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesini temenni eden Majali, "Ürdün halkı, dizilerden Türkiye'yi daha iyi tanıyor. Dizi filmler başladığında Ürdün sokaklarında kimseler kalmıyor" dedi. Yemeğe, Arınç'ın eşi Münevver Arınç, AKP Manisa Milletvekili İsmail Bilen, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile Ürdün'deki Türk iş adamları da katıldı.


 

ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-22-2010, 13:57   #2
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
KÖŞE YAZARLARI



GAZETESİ


İSMAİL KÜÇÜKKAYA

Tanıdığı Erdoğan'ın stratejisini anlattı
"...Numan Kurtulmuş'la görüştüm, "Tanıdığım Recep Tayyip Erdoğan" diyerek söze girdi ve can alıcı gündeme ilişkin analizlerini anlattı. İşte, geçenlerde hükümetin ekonomi politikasını eleştirdiğinde Başbakan Erdoğan'ın "Numan kardeşim" diye hitap edip yanıtladığı Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş'un bakış açısıyla yeni dönemin yol haritası... Önce, referandum tartışmaları..."Başbakan Erdoğan'ın bugün gündeme getirdiği Anayasa değişikliği reformu aslında onun sistemle uzlaşmasıdır. Pakete bakın, bunu görürsünüz. Ama o ne yapıyor, kavga ederek sistemle uzlaşıyor. Bu da onun tarzı. İlla referandum görünüyor. Bunu ekonomideki kötü gidişin AKP'ye etkilerini azaltmak için yapıyor. Normal koşullarda referandumdan ‘evet' çıkar. Bu Türkiye sosyolojisi ile alakalı. ‘Evet' kelimesi sihirlidir. ‘Bana yaptırmıyorlar' diye sistemi eleştirerek millete başvurursanız o size yetki verir. Ama bir ihtimal daha var, hiç beklemediği bir sonuç çıkabilir. Yüzde 49'da kalırsa AKP biter, Erdoğan'ın bütün planları suya düşer." O halde "Erdoğan bu riski neden üstleniyor, nasıl bir siyasal hesap yapıyor?" İşte Kurtulmuş'un çok ilginç ve tartışma yaratacak değerlendirmesi:
"Asıl mesele Cumhurbaşkanlığı seçimi. Tayyip Bey, Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Abdullah Bey de devam etmek niyetinde. Bugün yaşanan beş yıl mı yedi yıl mı kavgası gerçekte Erdoğan mı Gül mü kavgasıdır. Ama unutulmasın; bu AKP'de iç gerilim yaratır; ciddi rekabet yaşanır, ama en son noktada uzlaşırlar. Çünkü ikisi de bir yerde uzlaşma olmazsa beraber tasfiye olacaklarını bilir." Kurtulmuş, AKP'nin yüzde 28-32 sınırına çekildiği inancında. Dışarıdan müdahale olmazsa oylarda daha da düşüş bekliyor. Gerekçesini ekonomide ve işsizlikte görüyor. Bu trendi tersine çevirecek tek ihtimalin 27 Nisan e-muhtırası gibi müdahaleler olacağını söylüyor. İktidar kanadında böyle bir beklenti olduğu kanaatinde. "Bıraksınlar sandıkta millet hesabını görsün. Kapatma davası açılırsa, ya da referandum süreci Anayasa Mahkemesi tarafından durdurulursa fazladan 10 puan kadar oy alırlar. Aynen 367 olayında olduğu gibi, bu onları tekrar diriltir" diye anlatıyor. Elinde raporlar, uzman yorumları, kafasında kendi gözlemleri...Numan Kurtulmuş, hükümeti genellikle can evinden vuran söylemler geliştiriyor. Doğruya "destek" veriyor, yanlışa "dur" diyor. İktidarla aynı dili konuşması da avantajı. Bir iddiası var: "Gerilim politikası bilinçli. AKP'nin stratejisi bu. Gerilim düşse AKP balonu patlar. Benim yaptığımı CHP yapsa AKP yüzde 10'lara kadar geriler. Ama yapmıyorlar, yapamıyorlar. CHP'nin yerine olsam, ‘getirin reform paketini' derim, kendi isteklerimi koydururum, itiraz ettiklerini ayıklatırım referandumda ‘evet' kampanyası açarım. AKP'yi böyle bir muhalefet politikası eritir. Sahte reformcu kimlik ve maskeler böyle düşer." Numan Kurtulmuş, kalıcı ve geniş kapsamlı bir Anayasa değişikliği için yeni bir Meclis, bir anlamda kurucu meclis önerisinde ısrarlı. Başbakan Erdoğan bu fikre karşı çıkmıştı ama Kurtulmuş, sivil bir anayasa için bunun şart olduğunu söylüyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın geçenlerde yaptığı sağduyulu uyarıları sık sık hatırlatıyor. Kurtulmuş; yanından ayrılırken "Biz AKP seçmeninin vicdanına el attık, orayı yakaladık" diyor. Çok düşündürücü bir eleştirisini ise kayıtlara şöyle geçiriyor:"16 aydır genel başkanım, ben de muhafazakarım. Kanal 7'de adımı bile geçirmiyorlar. Oysa Sarıgül sürekli o ekranda. Neden?"Samimiyetinden hiçbir kuşku duyulmayacak Numan Kurtulmuş'un görüşleri böyle. Ne kadar haklı olup olmadığını, tespitlerinde ne kadar doğruyu yakaladığını içine girdiğimiz zorlu süreç gösterecek."

GAZETESİ


TARHAN ERDEM

HSYK'da ne değişecek?
"Ak Parti'nin Anayasa değişiklik önerileri bugün siyasal partilere sunulacak ve açıklanacak. Geçen hafta ortalarında öneri metninin cuma günü muhalefete verileceği açıklanmıştı, hazırlıklar dün de sürdü, partilerle buluşma bugüne kaldı. Meclis'teki muhalefet partileri teklifi görmeden, karşı olduklarını belirttiler. Yüksek yargı başkanları da onlardan geri kalmadı. Öneriler arasında en çok eleştirilen ve önerinin tümüne karşı çıkılma nedeni olarak gösterilen, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)'nun kuruluşunu ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 159'uncu maddesiyle ilgili değişikliktir. Bu madde ile, HSYK'nın üye sayısı, üyelerin kaçının hangi kurumlarca aday gösterileceği, seçileceği ve görev süreleri, Kurul başkanının kim olacağı, Kurul'un yetkileri ve dokunulmazlığı anlatılmaktadır. HSYK Başkan vekili Kadir Özbek, "Birinci hedefin HSYK olduğu da görüldü, o da belli" diyerek, duruma hâkim bir yargıç olduğunu gösterdi. Yargıtay ve Danıştay başkanları da bilinen görüşlerini özetlediler. Baykal karşı çıkışını açıklayan konuşmasının önemli kesimini HSYK'ya ayırdı. "HSYK'ya yönelik bu düzenleme iktidarın yargı bağımsızlığına yönelik bir ilk müdahalesi olarak önümüze geliyor" diyerek, duraksamadan Anayasa'daki mevcut hükmün, getirilmeye çalışılan maddeden daha iyi olduğunu göstermeye çalışıyordu. Bu sözleri değerlendirebilmek için, Cumhuriyet'in Anayasalarında yargıçlarla ilgili hüküm ve Kurullara bakalım: 1924 Anayasasında yargıçlar hakkında genel hüküm şudur: ‘Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri kanunla gösterilir', ‘yargıçlar, kanunda gösterilen usuller ve haller dışında görevlerinden çıkarılamazlar'.1961 Anayasası esas itibarıyla CHP'nin 1950'den sonra geliştirdiği programının, özellikle ‘İlk Hedefler Beyannamesinin' bir ürünüdür. Hâkimler Yüksek Kurulu 27 Mayıs sonrasında kabul edilen Anayasanın 143'üncü maddesiyle kurulmuş ve 1971'e kadar yürürlükte kalmıştır. Üye sayısı 18 olan Kurul'un 6'şar üyesi, Yargıtay ve birinci dereceye ayrılmış hâkimlerce kendi aralarından, 6 üye de TBMM tarafından ‘yüksek mahkemelerde hâkimlik etmiş veya bunlara üye olma şartlarını kazanmış kimseler arasından' seçilmişlerdir. 1971'de bu madde değiştirilerek Kurul, Yargıtay'ın seçtiği 11 üye ile oluşturulmuştur. Adalet bakanı ‘gerekli gördüğünde' Kurul'a başkanlık edecektir.
Aşağıdaki tabloda, üç anayasaya göre Kurulların kuruluşu özetlenmiştir. 1961 Anayasası'nın tanımladığı kurulun, askerlerin ‘direktifiyle' yapılmış iki Anayasa'da tanımlanan HSYK'dan daha demokratik olduğu çok açıktır. Bugün getirilecek öneriyi gördükten sonra yüksek yargı başkanlarımızın ve muhalefet liderlerimizin sadece sözlerini değil, kişiliklerini de değerlendirebileceğiz."

GAZETESİ


AZİZ ÜSTEL

Toskay'dan saçılım: Seçime gitmezsen darbeyle gidersin!
"...Toskay diyor ki, işler kötü giderse, muhalefet erken seçim ister. Türkiye'yi yönetemiyorsun,sen git ben daha iyisini yapacağım. Eğer sen seçim isteyene vatan haini dersen o zaman seni darbeyle değiştirirler! Her şeyden önce MHP daha önce de iktidar oldu bu ülkede. En son, 2001 bunalımının raylarını döşeyen üçlü koalisyonun ortağıydı. Evlerden, ülkeden uzak, darbe yapılacaksa ülke batıyor diye, o zaman yapılmalıydı değil mi sizin mantığınıza göre! Sonra, siz ülkeyi yönetemediğiniz için erken seçime gittiniz ve herkes boyunun ölçüsünü aldı. Elinizi vicdanınıza koyun. Sizin üçlü koalisyonun ortağı olduğunuz dönemde mi Türkiye daha iyi durumdaydı bu gün mü? Eksiği gediği, yanlışı yok mu bu günkü iktidarın? Elbette var. Ama sizinkilerin yanında konuşulmaz bile. Sonra, Türkiye'nin bu günkü dış politikasını eleştiriyorsunuz. Sayın Toskay, bugün Türkiye'nin izlediği bir dış politika var hiç olmazsa! Bugün Türkiye yalnız kendi coğrafyasında değil, dünyada saygınlığı gitgide artan bir ülke konumunda. Bölgede, Kafkaslarda,Doğu Avrupa'da yıllarca at oynatanlar, Ankara'yla konuşmadan atın terkisine bile atlayamıyor şimdi."

GAZETESİ


TÜLİN DALOĞLU

Soru?
"...Washington'da da Çandar gibi AKP iktidarını destekleyen bildik isimler böylesi bir sorgulama ve hatta saf değiştirme havasındalar. Bu isimlerden biri geçen hafta katıldığım kapalı bir toplantıda "Türkiye'nin, bugün, Erdoğan hükümetinin başa geldiği 2002 yılından bu yana, iç veya dış politikada daha iyi bir konumda olduğunu söyleyemem" dedi. Aynı kişi, daha birkaç ay önce yapılan bir başka kapalı toplantıda ise muhalefetin AKP'ye başörtüsü meselesi yüzünden adeta zulüm ettiğinden ve her iktidar partisinin hakkı olduğu şekilde ülkeyi yönetmesine izin vermediğinden şikâyet ediyordu. Hatta, bu Türkiye uzmanı, demokratik açılım sürecinin de muhalefet yüzünden başarısızlığa uğradığını ve medyanın da baskı altında olmaksızın özgür olduğunu savunuyordu. Her ne olduysa, Amerikan başkentindeki bu etkin AKP sözcüleri, şimdilerde AKP'nin sekiz yılı bulan iktidarı boyunca vaat ettiği sözleri yerine getiremeyen bir hükümet olduğu temasını işliyorlar. Belki yılların biriktirdiği çıkar bağlarını silip atmamak için bu isimler henüz Çandar kadar özgürce laflarını söyleyemiyorlar. Belki de Washington kulislerinde kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda gizemli kalarak Obama yönetiminin politikalarına şekil verdiklerinin mesajını da iletmek istiyorlar. Haklılık payları da var... Özetle, AKP'nin, Washington'la, ballı-börekli olduğu suni dönemin - son demlerini yaşıyoruz..."

NİHAT ALİ ÖZCAN
Taş atmaca oyunu
"Çocuklar; merak, maceraperestilik ve kendini ispatlama arzusundan faydalanılarak önce sokak gösterilerine çekiliyor. Ardından da örgütün ihtiyaç duyduğu dağ kadrolarını besliyor. TEPAV'ın 461 deneklik dağ kadrosu üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre; örgüte gidenlerin yaş ortalaması erkeklerde 19.15, kadınlarda ise 17.2'dir. Katılanların, % 4'ü 15 yaşında, % 8'i 16 yaşında, %15'i 17 yaşında, % 12'si 18 yaşında. Sonuçta, katılımların % 41 'i, 18 yaş ve altındadır. Çocukların bir kısmı aileleri tarafından özendirilmiş olsa da; örgüte katılım kararı için çok erken yaşta propagandaya maruz kaldıkları bir gerçektir. En etkili mecra "taş atmaca" oynanılan arkadaş çevresi, sokak, meşhur ağabeyler ve medyadır. Sokaktaki propagandanın zararları engellenemezken; cezaevinde bunun daha da zor olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Sonuç olarak, sorun düşündüğümüzden daha karmaşıktır. Yasal düzenlemeler PKK'nın sokak hâkimiyetinin ve çocuklar üzerindeki tahakkümünün artmasına neden olabilir. Fikrimce, "taş atmaca" oyununun bir müeyyidesi olmalı. Ancak hapis cezası yerine, ailelerin sorumluluğuna da vurgu yapan, sosyal sorumluk projelerine zorunlu katılım sağlanmalıdır. Üstelik bu, daha büyük bir stratejik vizyonun parçası olmalıdır. Siyasi irade, hukuki düzenleme, eğitimli kadrolar, bütçe ve denetim mekanizmalarını birlikte ele almalıdır. Aksi halde; sokaktan toplayamadığımız çocuklar, gün gelir dağda karşımıza çıkar."

GAZETESİ


TURAN ALKAN

Yargıya ne gerek var üstâd?
"...Olabilir veya olmayabilir; iddiaların tamamı iftira veya hakikat de olabilir fakat olmayacak şey, Org. Başbuğ'un bu safhada gazeteciyi karşısına alıp, "şurası eğri, burası büğrü" diye aleni yorum ve kritiklerde bulunmasıdır. Mahkemeye ne gerek var o zaman üstâd? İddianameler doğrudan Genelkurmay'a gider; Karargâh incelemeyi yapar, meseleyi bitirir. Pratikliği bakımından bu o kadar câzip bir şablon ki, askerî yargıyı bile gereksiz kılıyor; nitekim Genelkurmay Başkanı, muvazzaf subaylara yönelik suçlamaları birer birer ele alarak haklarında kritik yapıyor, "Tesadüf" diyor, "Çirkin" diyor, "Komutan müneccim miydi?" diyor, "Bize göre bu olayda suç unsuru yok" diyor ve sonunda da her nedense, "Artık davayla ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum" diyor. Fazlası kaldı mı; "Ol kıssadan dahi söylenmedik neler kaldı" üstâd, ne eksik kaldı? Bu mülakatta sorulanlar ve söylenenler, bana ordunun kendini açıkça "hukukun üstünde" bir şey gibi gördüğünü hissettirdi; hukukun dışında değil ama üstünde, çok üstünde. "Kozmik odayı açmayabilirdik ama açtık" cümlesinin anlamı o zaman daha belirginleşiyor; en dikkate değer olanı da şu: "Biz burada bulunan evraklarda herhangi bir suç unsurunun olduğu kanaatinde değiliz." Sâkin zihinle düşünüldüğünde bu, çok garip bir durum: Ordu, genel bütçeden finanse ediliyor; mensupları milletin içinden çıkıyor fakat kurum, kimliği ile devletten de milletten de ayrı bir şeymiş gibi davranıyor. Kendi için ve kendi nâmına var olan, kendine hayran bir kurum. Para piyasaları ve Hazine dengeleri hariç, hemen her konuda fikir ve yorum üretip hayata geçirebiliyor. Sıkıldım, vallahi sıkıldım ve artık şuna eminim: Ben şahsen, bizzat, kendim olaraktan, ordunun itibarı konusunda bunlardan daha fazla samimi ve hassasım. Anlayın gerisini..."

GAZETESİ


HASAN KARAKAYA

Erdoğan mı "gelin" dedi?
En başta dedik ya; "Kriz üretme" konusunda üzerimize yok!.. Hemen her olaydan, mutlaka bir "kriz" çıkarıyoruz... Başbakan Erdoğan ne yapsın şimdi; Bir yandan "Tekel işçileri"nden dolayı eleştiriliyor, bir yandan "kaçak işçiler"den dolayı!.. "İşsizler" ve "emekliler" de cabası!.. Bu ülkede bir "istihdam" sorunu varken, Başbakan'ın; "önce kendi vatandaşımıza iş bulmak" gibi bir sorumluluğu varken, kalkıp da "kaçak işçiler"e göz yummak gibi bir mecburiyeti mi var?.. Bu tavrın "ırkçılık" neresinde?.. "İttihatçılık" neresinde?.. "İnsanların hayatıyla oynamak" neresinde?.. Öyle ya; Bu "kaçak"lara "Gelin" diyen Erdoğan değil ki; "Gidin" deme ihtimalini gündeme getirdiği için "İttihatçı zulüm"le suçlansın!.. Bunun, "etnik ayrımcılık" neresinde?.. "Etnik ayrımcılık" gibi bir düşünceye sahip olan bir insan, hiç "Ermeni açılımı" başlatır, hiç "Erivan İstanbul uçak seferleri"ne start verir miydi?.. Erdoğan'a saldıranların; köşelerinden savurdukları "fikir" değil, "kir"dir!.. Çünkü çoğu "artniyetli"dir!.. Bu millet, "derin devlet"in piyonları tarafından öldürülen Hrant Dink'e sahip çıkmak için; "Biz hepimiz Ermeniyiz" şeklinde pankart açıp yürüyenleri anlayışla karşılamıştır ama "Kaçak Ermeniler" sözünden dolayı Erdoğan'a "yargısız infaz" uygulamaya kalkanlara hoşgörüyle bakmaz ve hatta; "Biraz da bu ülkenin vatandaşlarını düşünün" der!.. Derse de, hiç haksız sayılmaz!.."

GAZETESİ


MEHMET TEZKAN

Referandum sınavı..
"...AKP iktidarı değişiklik paketine son şeklini verdi.. Bugün resmen görücüye çıkacak.. Anayasada nasıl bir değişiklik istediklerini resmen göreceğiz..Bir başka şey daha göreceğiz.. AKP'nin referandum denen mekanizmaya nasıl baktığı ortaya çıkacak..Referanduma demokratik bir platform olarak mı bakıyorlar, yoksa hedefe ulaşmak için aracı kurum olarak mı görüyorlar..Belli olacak..Anayasa maddelerini tek tek oylatırlarsa gerçekten ‘millet'e sormuş olacaklar.. Külliyen oylatırlarsa ‘millet'e sormuş gibi yapacaklar..Tümünü önümüze koyarlarsa 1982'de askeri yönetimin yaptığı ‘sözde anayasa referandumu'ndan farkı kalmaz..
82'nin başka bir versiyonu olur..Küçük çaplısı..1982'deki havuç, demokrasiye dönme vaadiydi.. Anayasaya ‘evet' çıktığı için siyaset kanalı açıldı.. ‘Hayır' çıksa ne olacağı meçhuldü!..Bugün durum farklı..Sivil otorite anayasa değişikliği için referanduma gitmek istiyor..O zaman.. 1982 mantığı ile olmamalı..Hayır çıksa da..Evet çıksa da rejim açısından tehlikeli bir durum yok..Bırakın, kim ne düşünüyorsa özgürce oy versin.. İpotek olmasın, ‘havuç' mantığı işlemesin..Madem halk en iyisini bilir diyorsunuz..(Ben anayasa gibi temel metinlerin referanduma götürülmesine karşıyım.. Bilimsel çalışma gerektirir, halkı aşar, halk doğrusunu bulamaz, bilemez..)Gerçekten sorun o zaman.."

GAZETESİ


AYDIN MENDERES

Anayasa değişikliği
"... Şimdiye kadar bu konuda çıkan haberlerin zaman içinde gösterdikleri değişikliğe bakacak olursak hükümet böyle bir değişiklikte muhalefete sivri gelebilecek hususları değişiklik kapsamı dışında tutmuştur. Bunun böyle olması değişiklikteki samimiyetini göstermesi bakımından hükümet açısından önemlidir. Ama bunun muhalefetin uzlaşmasına sebep olma ihtimali yok gibidir. Bunun sebebi ise CHP'nin değişiklik paketinin tümüne karşı başından beri takındığı olumsuz tavırdır. Belki AK Parti Anayasa değişikliği girişiminden daha önce CHP ile arasındaki gerilimi azaltmaya çalışması bu hususta daha faydalı olabilirdi. Mamafih kamuoyu çıksın veya çıkmasın iktidardan bir Anayasa değişikliği girişimi bekliyordu. En azından AK Parti bu isteği böylece değerlendirmiş olacaktır. AK Parti hükümeti CHP'nin ağzına bir parmak bal çalmak için 1982 Anayasası'nın geçici 15. maddesini de bu değişiklik paketine eklemiştir. Kabul edilirse 12 Eylül'cülere hesap sormanın yolu açılacaktır. Bunun yanı sıra bütün darbelerin anası olmuş ve milletimizin sinesinde hala şifa bulmayan büyük acılara yol açmış 27 Mayıs'tan hesap sormak için herhangi bir Anayasal engel bulunmamaktadır. Bu iktidar açısından bir bakıma daha da dikkat edilmesi gereken husus 28 Şubat'tır. AK Parti'ye göre 28 Şubat Anayasa dışı bir askeri müdahaledir. Türkiye'nin çok büyük bir kısmı da bunu böyle kabul etmektedir. AKP 12 Eylül'ü hesap sorulabilir bir hale getirirken eğer 28 Şubat'tan hesap sormak adına hiçbir şey yapmazsa ileride çok zor durumda kalabilecektir. CHP yerine golü kendi kalesine atacaktır. Böyle bir durumda AK Parti dahil 28 Şubat bir askeri müdahaleydi diyenler değil, "12 Eylül'de her şey Anayasa'ya uygundu" diyen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel haklı çıkmış olacaktır. Benim AK Parti iktidarından yapılmış hiçbir askeri müdahaleden hesap sorması gibi bir talebim ve beklentim yoktur. Ama böyle bir konuya değinecekse bunu bütün askeri müdahalelere teşmil etmesi kendisinin tutarlılığının bir gereğidir. Amacım iktidarı eleştirmek değil, bir yanlıştan sakındırmaya çalışmaktır."

GAZETESİ


AHMET HAKAN

Bunu da sevdim
"İster "Reklamını yapıyor" denilsin.İster "Ne çıkar bundan" denilsin.İster "Ünlülerin ününden yararlanıyor" denilsin.İster "Davete gitmeyenler" öne çıkarılsın.İster "Hazırlanmış bir metni okudu" denilsin.Ben Başbakan Erdoğan'ın sinemacılarla buluşmasını çok sevdim.Ne güzel yahu!Şener Şen de orada, Necati Şaşmaz da...Metin Akpınar da orada, Hasan Kaçan da...Mustafa Altıoklar da orada, Mesut Uçakan da...Ediz Hun da orada, Kenan İmirzalıoğlu da...Hülya Avşar da orada, Gülse Birsel de...Cem Yılmaz da orada, Ata Demirer de...Ayrımcılık yok...Kayırmacılık yok...Seçicilik yok...Vallahi şahane... Vallahi süper...Üstelik Başbakan Erdoğan'ın yaptığı konuşma da muhteşemdi yani.Yazlık sinemaların artık unutulan ruhundan girip, "İki Dil Bir Bavul" filminin mesajından çıkan dört başı mamur bir konuşma yaptı Erdoğan.Arada ise Yılmaz Güney'e kocaman bir paragraf ayırdı.Lütfen fark edelim:Bir Başbakan, Paris sürgününde ölen Yılmaz Güney'in adını ilk kez andı.Bu bile "muhteşem" kelimesinin içini doldurmaya yeter de artar bile.Bu arada bir hakkı da teslim edelim:Çoktandır partinin medyayla ilişkilerini hava basmadan, ortalığı karıştırmadan, kendini öne çıkarmadan, yani tam kıvamında yürüten AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'i kutlamak gerek.Çünkü bu buluşmanın mimarı o..."

FATİH ÇEKİRGE
Siper kazan değil, sivil cesaret
"İŞTE yine aynı kavrama geldim. Aylar önce yazdığım gibi: "Türkiye'de artık cephede siper kazan bir cesarete değil, sivil cesarete ihtiyaç var." Nasıl Türkiye'nin sivilleşmesi isteniyorsa, Kürt eksenli siyasetin de sivilleşmesi gerekiyor. Yani silahlı güçlerin etkisinden arındırılması...Ama olmuyor işte. ABD'nin bastırmasına, Türkiye'nin hazırlığına rağmen olmuyor. Hükümet bu konuda iyi niyetli adımlar attı. Ama yine tıkandı işte...Abdullah Öcalan'ın son mesajları bir "alarm" olarak algılanabilir. "Ben artık bu şartlarda liderlik yapamıyorum" diyor. Nevruz sonrasına yönelik eylemlerin sinyalini veriyor. Meclis'ten sine-i millete dönme kararı alan DTP milletvekillerine "Meclis'e gidin" talimatı veren Öcalan şimdi değişiyor.. Öcalan'ın kendisi üzerinden yürüttüğü, "sivilleşme pazarlığı" cevap bulmuyor. İşte bu yüzden şimdi "Ben artık yokum. Bundan sonra olacaklardan sorumlu değilim" anlamına gelecek bir mesaj gönderiyor...Tehlikeli bir mesajdır bu. Eğer o sivil cesareti TBMM'deki BDT milletvekilleri gösteremezse -ki zor görünüyor- Türkiye seçime doğru tehlikeli bir şiddet çizgisine sürüklenebilir...İşte bu yüzden "Siper kazan bir cesarete değil, şimdi sivil cesarete ihtiyaç var" diyorum. Ve bir seçim atmosferinde hükümet o cesareti kolay gösteremeyecektir artık. Yoksa şehitler üzerinden yapılan siyaset ve hamaset, anaların gözyaşlarında boğulmaktan başka bir işe yaramıyor."
GAZETESİ


NABİ YAĞCI

Günahlar ve sevaplar
"...Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'de kaçak olarak çalışan yüzbin Ermeni'nin gerekirse sınırdışı edilebileceği yönünde yaptığı talihsiz konuşmayı dinlerken bir yandan da bunları düşündüm. MHP ve CHP'lilerin pek memnun kalmış olduğu her iki partiden temsilcilerin beyanlarından anlaşılan bu beyanatın, takdir edersiniz ki, nasıl bir akrabalık ilişkisini ortaya çıkardığını görmek pek de iç açıcı olmuyor. Devlet adına konuşmayan, saf bir vicdan sahibi bir Erdoğan, en saf İslami referanslarına sahip bir Erdoğan 'birilerinin günahının cezasını alakasız bir başkasına çektirme'yi bir fikir olarak bile olsa, aklının ucundan geçirir miydi acaba? "Ne yazık ki İslami çevrelerin içinde 1915 olaylarına yaklaşımda girişilen savunma söylemi yine hiçbir İslami değerle telafi edilemeyecek bir 'masum atalar' mitosu üretmeye çok kolay savrulabiliyor. Bir masumiyet atfedilen 'atalar'a dair bütün mitosun varıp dayanıp korumaya aldığı, hatta temizleyip yıkadığı aslında İttihat ve Terakki zihniyetinin bütün günahları oluyor. Yaptıkları hiçbir işte İslam'ın hiçbir değerini umursamayan İttihat ve Terakkiciler böylece mütedeyyin kesim tarafından dinî-psikolojik bir koruma ile aklanmış oluyorlar. "Halbuki bırakınız İttihatçıları, 'bizim atalar'ın, herkes kadar, hatadan masum olmadığını düşünmek Kuran'ın özüne çok daha uygundur. Herkes hata yapabilir. Atalarımız dediklerimiz de yapmış olabilir. Ancak onlara takılıp kalmamak da bir pozitif değer olarak mutlaka telkin edilir. Geçmiştekilerin günahları kendilerine aittir, siz kendi yaptıklarınıza bakınız. "Ermeni tasarısının başbakanın ve hükümetin şimdiye kadar geliştirdiği çizginin en çetin imtihanını oluşturduğu bu saatten sonra söylenebilir. Başbakanın kaçak Ermenileri sınırdışı etmekle ilgili düşüncesi telaffuz edildiği anda 1915 yılına ait Ermeni milliyetçilerinin işlemeye çalıştığı 'tenkil-tehcir' algısını bir tür canlandırmış oldu. Bugün bunu yapabileceğini düşünmek ile geçmişte neler yapılmış olabileceğini birbirine pekiştirici bir argümanla bağlamak hiç de zor değil. "CHP veya MHP'lilere kendini alkışlatacak bir siyasetin iğvasına kapılmak başbakanı ve hükümeti bekleyen en önemli risk alanlarından biridir. Oysa o alkışlarda vicdanın ve sağduyunun zerre kadar yeri yoktur. O alkışların dolduruşunda AK Parti'ye hayır getirecek bir şey de yoktur." Bu güzel yazının altına ben de imzamı atarım doğrusu. Günahlar olmasa sevaplar da olmazdı değil mi?"

GAZETESİ


NAZLI ILICAK

MHP ne yapacak?
"Bu hafta Anayasa haftası olacak. AK Parti, değişiklik teklifi üzerinde muhalefetle görüşecek. En azından CHP'nin vereceği cevap şimdiden belli. Bakalım MHP ne yapacak? Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) kararlarının yargı denetimine açılması, askeri mahkemelerin alanının daraltılması, partilerin kapatılmasının zorlaştırılması, HSYK'nın imtiyazlı yapısının değiştirilmesi, ilk bakışta MHP'ye ters gelen düzenlemeler değil.HSYK'nın bugünkü halinin kast sistemini andırdığı, sadece Yüksek Yargı'dan (Danıştay ve Yargıtay'dan) üye seçildiği, adayları da yalnız, Yargıtay ve Danıştay'ın gösterdiği biliniyor. Üstelik Kurul'un 5 üyesinin, (ikisi-üçü aralarında anlaşırlarsa,) hükûmet kanadıyla pazarlığa oturup karşılıklı taviz ve uzlaşmalarla hâkim ve savcıları atayabileceğinin de herkes farkında. Yeni düzenlemeyle, bir yandan Kurul genişletiliyor, Yüksek Yargı'nın yanı sıra, bütün hâkim ve savcıların da üye seçmesine imkân veriliyor. Bir yandan da, sadece Yargıtay ve Danıştay'da görev yapanlar değil, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcıların tümü Kurul'a üye olabilecek. MHP, imtiyazlı bir yapının kırılması ya da askeri mahkemelerin görev sahasının daraltılmasına, ilke olarak karşı çıkmayacaktır. YAŞ kararıyla keyfi şekilde insanların emekliye sevk edilmesinin önlenmesi de MHP'nin savunduğu meseleler arasında yer alıyor.MHP, içerik açısından değil de, ancak siyaseten değişikliğe karşı tavır koyabilir. Ama uzlaşmaya da yanaşabilir. CHP'den ziyade MHP'nin ne yapacağını merak ediyorum."

ÖMER TAŞPINAR
Ermeni lobisi çok memnun
"...Şu aşamada artık hem Ankara'nın hem de Washington'un soğukkanlı davranması gerekiyor. Türkiye kanımca ABD ile tansiyonu düşürme yönünde bir adım atmalı. Ankara, nisan ortasında yapılması planlanan Washington'daki nükleer zirveye, ya Başbakan, ya da Dışişleri Bakanı seviyesinde katılmalı. Aksi takdirde ABD ile bütün ilişkilerin Ermeni meselesine endekslendiği yönünde bir izlenim ortaya çıkacak. Zaten Büyükelçi başkente çekilerek yeterince sert bir tepki verildi. Artık gerilimi daha da fazla artırmanın hiçbir anlamı yok. Zira Türkiye ve ABD'nin dış politika gündeminde İran gibi son derece önemli bir konu var. Türkiye bir an evvel tekrar bölgesel bir güç gibi davranmaya başlayarak Washington ile ilişkilerde ölçek düşürmek yerine ölçek yükseltmelidir.Bu arada tabii ki Ermenistan ile normalizasyon konusunda da yaratıcı formüller üzerine kafa yorulmalı. Ortada sınır açma ve diplomatik ilişki yönünde iki protokol olduğuna göre burada bir manevra alanı bulunabilir. Mesela, Ankara Karabağ'da çözüm adına geçici olarak Ermenistan ile sınırı açma kararı alabilir. Ankara böylece protokollerden bağımsız olarak bir iyi niyet adımı atabilir ve karşılığında Erivan'dan da bir iyi niyet jesti beklediğini açıklayabilir... AK Parti dış politikada popülist eğilimler yerine cesaret ve vizyon göstermeli. Başbakan, Kıbrıs ve Annan Planı döneminde yaptığı gibi bugün de hep "bir adım önde" olma stratejisine geri dönerek 2011 seçimlerine reformcu kimliğiyle hazırlanmalı. Aksi takdirde AK Parti yükselmesine farkında olmadan katkıda bulunduğu ulusalcı ve milliyetçi dalganın altında kalacaktır."

GAZETESİ


RAHİM ER

Darbecileri yargılamak
"Anayasa değişiklik paketi hayat bulduğunda bundan Türkiye kârlı çıkacaktır. O düzenlemeler, AK Parti tüzüğünde değil Türkiye Cumhuriyeti anayasasında yapılmakta. Muhalefet partilerinin olayı iktidar partisine mal ederek buna göre yorumlamaları yanlıştır. Değişiklik için geç kalındı itirazı doğru. İyi ama geç kalındı diye vaz mı geçilmeli? Kör-topal bir anayasa ile yola devam etmek daha mı iyi? Ayrıca bir anaysa geciktiyse bunun tek mes'ulü AK Parti mi? O konuda AK Parti ne kadar sorumluysa diğer partiler de o kadar sorumlu... AK Parti, gündeme sadece bir teklif paketi getirmedi. Bir de bahsettikleri sürprizle karşılaştık.
12 Eylül darbecilerine mahkeme yolunu açacak geçici 15.Madde de Anayasadan çıkıyor, öncekiler değişiklik/ mezkûr madde ise çıkarma/ ihraç. MHP süreye dair itiraz etmekte. CHP paketin tamamını karşı 15. Madde içinse hemen, şimdi, derhal gibi mübalağalı kelimeler kullanıyor. Bu ne demektir? Bu millet 12 Eylül Anayasasından başka düsturla yönetilmeye layık değildir demek. O itirazda hiçbir samimi taraf göremiyoruz. Geçici madde için böyle konuşması ise güya sol tabana mesaj vermek için. 12 Eylülde darbe yaptıktan sonra dünyanın en zengin generali konumuna yükselen paşalar batının büyük dergilerinde kapaktan ifşa edilirken siz sustunuz. Onları yazdı diye ölüme gönderilen Yalçın özer için kimse kılını kıpırdatmadı. Olmaz öyle şey. Tuluat kumpanyasında değiliz. 15. maddeyi getir diğerleri sana kalsın! Halbuki bütün darbeciler yargılanmalı. Tâ Abdülhamid'i devirenlere kadar bütün silahlı zorbalar tarih divanına çekilmeli. En yakında 28 Şubat 12 Eylül ve 27 Mayıs var. 12 Eylül için galiba yol açılıyor. 28 Şubatçılar Ergenekon davasıyla dolaylı da olsa, kısmen de olsa mahkeme önündeler. Ama 27 Mayıs için CHP asla destek olmaz. O gün İsmet İnönü, hırçın ve kışkırtıcı muhalefetiyle asli manevi faildir. MHP'nin destek olması ise bir tarih talihsizliğinden dolayı zordur. Darbecilerin yargılanması, tarihin temizlenmesidir. Temiz bir tarihle yarınlara ışık tutulabilir. Paslı ayna gösteremez."

GAZETESİ


ADEM YAVUZ ARSLAN

Ankara'da taktik savaşları
"...Peki hükümet muhalefetten destek bulabilecek mi? Bu konuda kulislere düşenlere bakılırsa ne MHP ne de CHP'den destek yok. Fakat muhalefet açısından bir açmaz da var. Çünkü talep ettikleri düzenlemeler paketin içinde. Bu durumda siyaseten çıkış yolu olarak Cumhurbaşkanı'nı sahaya çekiyorlar. Şöyle ki; TBMM kulislerinde bir süredir konuşulan bir 'yamalı bohça' senaryosu var. Muhalefet, paketteki bazı düzenlemelere oy vererek 367'nin üzerinde oy almasını sağlayacak. Böylece HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısını düzenleyen 'bomba' hükümetin elinde kalacak. Fakat hükümet kanadı da buna çare olarak 'Paketin tümü oylanır' gibi bir düzenleme öne sürdü. CHP bu aşamada Cumhurbaşkanı Gül'ü oyuna dahil eden bir taktik geliştirdi. Gül'den 'paket tertibine' dahil olmamasını istedi. Bu 'tertip' ifadesi daha çok Perinçek'in jargonu ama Baykal önerisinde ısrarlı. Hatta hukuki mütalaa bile geliştirdi. Fakat AK Parti kurmayları da önceki referandumları hatırlatarak Baykal'ın önerisini boşa çıkartmayı planlıyor. Açıkçası, Ankara tam anlamıyla taktik savaşlarına sahne oluyor. Hükümet şu anda 24 madde olması beklenen paketi en garantili şekilde geçirebilmek için strateji geliştirirken muhalefet de hükümetin referandum sandığında kalması için yeni taktikler geliştiriyor. Bu arada perde arkasındaki teorisyenlerin ürettiği ilginç mühendislik hesapları da Ankara kulislerinde dolaşıyor. Ama şunu ifade etmek mümkün; Türkiye'nin o mühendislik hesaplarını kaldıracak hali yok."

GAZETESİ


AYDIN AYAYDIN

Anayasa değişikliği ve HSYK'nın yapısı
"...HSYK'nın yapısını değiştirmek bu kadar acil idiyse, iktidar partisi neden bugüne kadar durdu da değişikliği tam seçim dönemine girildiğinde gündeme getirdi. Ayrıca, amaç HSYK'nın yapısını değiştirmekse, gerçekte öyle bir yapıya kavuşmalı ki HSYK'da sadece hâkimler ve savcılar bulunmalı. Taslağa bakıyoruz, hâkim ve savcılık mesleği dışında kimler varsa bu kurulda yer alacak. Yargıtay ve Danıştay'dan üye atanacaksa tamam. Kürsüdeki hâkim ve savcılar olacaksa (ki bunun da birçok sakıncası var) onlar da olsun. Ya bunların dışındaki mesleklerden niye üye seçilecek? Bilen yok.Deniliyor ki TBMM de HSYK'ya üye seçsin. HSYK'ya üye olmak için milletvekili veya liderlerin kapısında kul köle olan bir hâkim ve savcılık mesleği mi hedefleniyor? Bunun hiçbir haklı yanı yok.Cumhurbaşkanı kontenjanı olacak. 3 veya 4 üye idareci ve valilerden atanacakmış. Neden? Açıklama yok. Ben öyle istiyorum, olacak demeye ne kadar hakkınız var.Ayrıca adından anlaşılacağı gibi HSYK özerk bir kurul olacaksa Cumhurbaşkanı'na üye kontenjanı ayrılması da yanlış. Cumhurbaşkanlığı makamında hep iktidara yakın bir kişi olmayacağına göre, ilerde bu konuda en fazla eleştiri, bu değişikliği yapmaya çalışan AK Parti'den gelecek. Şimdiden söyleyeyim.Barolar Birliği'nden de HSYK'ya üye atanacakmış. Neden? Barolar Birliği avukatlardan oluşuyor. Avukatlar da hâkim ve savcılarla iç içe olduğu için Barolar Birliği de HSYK'ya üye versin. Allah aşkına bunun neresi doğru?! Avukatlarla mahkemeler iç içe olduğuna göre, Barolar Birliği'nin yönetimine de savcı ve hâkim seçilsin diyen var mı? O zaman Barolar Birliği neden HSYK'ya üye atayacak?.. Bugün HSYK'nın yapısından şikâyet edenler, korkarım ki yarın değiştirilmiş halinden çok daha fazla şikayetçi olacak.Eğer zorunluysa, HSYK'nın yapısının böyle tepkisel bir saikle değil, önümüzdeki seçimlerden sonra oluşacak Meclis'te, üzerinde daha fazla düşünülerek ve çalışılarak değiştirilmesinde büyük yarar vardır."


DIŞ BASIN ÖZETLERİ

AZERBAYCAN:
ESKPRESS:
AHMET DAVUTOĞLU, AZERBAYCAN, TÜRKİYE VE ERMENİSTAN ARASINDA GÖRÜŞME YAPILMASINI TEKLİF EDİYOR
20.03.2010
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Azerbaycan, Türkiye ve Ermenistan arasında görüşme yapılması teklifini tekrar gündeme getirdi. Bulgaristan'ı ziyareti sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada Davutoğlu şunları söyledi: "Bosna Hersek ile Sırbistan, binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan savaştan sonra ilişkilerini düzeltebildiyse, demek ki Azerbaycan ile Ermenistan arasında da barış sağlama imkânları tükenmedi. Sırplarla çatışmalarımız 1300'lü yıllara dayanıyor. Ermenilerle sorunlarımız ise bir asırlık. Sırplarla birlikte yaşama tecrübemiz de yok. Oysa Ermenilerle birlikte yaşadık. Sırplarla ilişkilerimizin doğasını bir yıl içinde değiştirebildiysek, demek ki Ermenilerle de bunu yapabiliriz." Davutoğlu Ermenistan'ın Türkiye'yi, Dağlık Karabağ ihtilafının çözüm süreci dışında bırakmaya çalıştığını hatırlatarak şunları söyledi: "Erivan bize, Azerbaycan'dan yana olduğumuzu ve bu nedenle ihtilafın çözümünde arabuluculuk yapamayacağımızı söylüyor. Bosna Hersek ile Sırbistan'ı barıştırabildiysek, aynı şeyi Azerbaycan ile Ermenistan için de yapmamız mümkün." Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Elhan Poluhov, Azerbaycan'ın, Dağlık Karabağ ihtilafının adil bir şekilde, uluslararası hukuk normları ve toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesine yönelik bütün teklifleri ve atılan adımları desteklediğini kaydetti.

ÜÇ NOKTA:
MİLLETVEKİLİ AYNUR KULİYEVA: TÜRKİYE, ARABULUCULUK YAPARAK AZERBAYCAN'IN DEĞİL, ADALETİN YANINDA OLACAK
20.03.2010, Hüseyin
Türkiye'nin, Dağlık Karabağ ihtilafı konusunda arabuluculuk yapmasının, ihtilafın adil bir şekilde çözümü için en doğru yol olduğunu bildiren Milletvekili Aynur Kuliyeva şunları söyledi: "Azerbaycan'da gerek milletvekilleri, gerek halkın diğer temsilcileri, defalarca Türkiye'nin de Dağlık Karabağ ihtilafıyla ilgili arabulucu ülkeler arasında yer alması teklifinde bulundular. Bir şeyi anlayamıyorum; Türkiye, hangi kriterlerden dolayı AGİT Minsk Grubu eş başkan ülkelerinden geri kalıyor ki kendisine bu görevin verilmesini hak etmiyor? Eğer Ermeni tarafı, Türkiye'nin Azerbaycan ile yakın ilişkiler içerisinde olmasını mazeret gösteriyorsa o zaman bu ihtilafı ortaya çıkaran Rusya, neden arabuluculuk yapıyor? Türkiye'nin bu konuda arabuluculuk yapması, Azerbaycan'ın yanında olacağı anlamına gelmez. Rusya'dan farklı olarak Türkiye, daha demokratik geleneklere sahip bir devlet. Bu konuda da onun rolü ancak ihtilafın adil bir şekilde çözümünü sağlamak olabilir."

İNGİLTERE:
REUTERS:
KÜRT KOMUTAN ÇATIŞMAYI TEKRAR BAŞLATMA TEHDİDİNDE BULUNDU
21.03.2010, Ayla Jean Yackley
Ayrılıkçıların komutanı, Türkiye'deki en büyük Kürt partisinin kapatılmasının siyasi anlaşmayı daha da zorlaştırdığı için Kürt militanların ateşkesi bozup tekrar Türk güvenlik güçleri ile çatışmaya başlayacağı tehdidinde bulundu. PKK'nın cezaevindeki lideri Abdullah Öcalan'ın yardımcısı Murat Karayılan verdiği mülakatta, Kürdistan İşçi Partisi (PKK)'nin Türk ordusunun, örgütün üs kurduğu dağlarda bahar operasyonuna başlayacağını tahmin ettiğini söyledi. Karayılan Reuters'a vediği demeçte, "Şayet Türk Devleti askerî operasyonlara ve siyasi aktörler üzerinde baskı kurmaya devam ederse kalıcı bir barış sağlanamaz. Bu saldırılardan ötürü geri çekilmeyeceğiz, bu yüzden bu bahar zorlu ve hassas olabilir." dedi. Türk ajanların 1999 yılında Öcalan'ı Kenya'da yakalamalarından sonra çatışmalar oldukça azaldı ancak Türk ordusunun hem ülkenin güneydoğusunda hem de Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiği askerî operasyonlar isyanın sona ermesinde başarılı olmadı. Çatışmaların yeniden başlayacağı bir tarih olup olmadığı sorulduğunda Karayılan, "Siyasi çözümün temeli yok ediliyor, Kürtler savaşa zorlanıyor. Şayet adım atılmazsa bu tekrar savaşı başlatacak. Bir ya da bir buçuk ay kaldı." dedi. Karayılan, "Artık şiddete yer yoktur demiyoruz. Ancak şiddet bir yere kadar sürer, toplumsal sorunların diyalog ile çözülmesi gerektiğine inanıyoruz." dedi. Karayılan, PKK'nın, yarısından çoğu Irak'ın yarı özerk Kürdistan bölgesinde üslenmiş 7000 savaşçısı olduğunu söyledi. İsyancılar Türkiye'nin Kandil Dağlarındaki ormanlık vadilere yaptığı düzenli bombardımanların PKK'nın tesislerine pek az zarar verdiğini söylüyor ancak uzmanlar saldırıların örgütün ikmal yollarını çökerttiğini bildiriyor.

EL HAYAT(Arapça yayımlanıyor):
ERDOĞAN, ERMENİLERLE İLGİLİ SÖZLERİNİN SAPTIRILMASINI ELEŞTİRDİ
20.03.2010, Yusuf el Şerif
Başbakan Erdoğan daha önce yaptığı ve Türkiye'de kaçak çalışan yüz bin Ermeni'yi ülkeden göndermekle tehdit ettiği açıklamasını savundu ve uluslararası medya ile Türk medyasının, sözlerini, sanki Ermeni asıllı Türk vatandaşlarını kovmayı kastedermişçesine saptırdığını ifade etti. Erdoğan, Ermeni hükûmetinin, açıklamaların normalleştirme sürecindeki ilişkileri olumsuz yönde etkilediği yönündeki ithamlarını da reddetti ve aslında Avrupa ve ABD'deki Ermeni lobisine yanıt vermek istediğini söyledi. Bu açıklamaları saptırmaya çalışanların kötü niyetle hareket ettiğini belirten Erdoğan, bu kişilerin, Türkiye'nin bir yıl kadar önce Ermenistan sınırı yakınlarındaki en önemli Ermeni Ortodoks kiliselerinden birini nasıl restore ettiğini ve ilişkileri normalleştirmek için Ermenistan'a nasıl el uzattığını unuttuklarına dikkat çekti. Erdoğan, bütün bunların kişisel iradeyle yapıldığını da sözlerine ekledi ve özür çağrılarını reddetti. Erdoğan, "Kimden özür dilememiz gerektiğini, çok iyi biliyoruz." dedi. Erdoğan ayrıca muhalefetin konuyla ilgili daha önceki saldırılarına rağmen anayasa değişiklik paketinin bir taslağının muhalefet partilerine ve medya kuruluşlarına gönderileceğini de belirtti. Beklenen değişiklikler arasında Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerinin yeniden tanımlanması, bir partiye karşı dava açmadan önce Meclisten izin alma zorunluluğunun getirilmesi, HSYK'nın yapısının değiştirilmesi ve üye sayısının 7'den 21'e çıkarılması, ayrıca cumhurbaşkanı ve meclisten temsilcilerin de üyeler arasında yer alması gibi yenilikler bulunuyor.

ABD:
VOICE OF AMERICA:
TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI BAŞARILI AFRİKA ZİYARETİNİ TAMAMLADI
17.03.2010, Ntaryike Devine Jr.
İş adamları, bakanlar, milletvekilleri ve gazetecilerden oluşan 120 kişilik bir grupla dün Kamerun'a giden Türkiye Cumhurbaşkanı, Afrika'ya ilk ziyaretini yapmış oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kamerun'da ev sahibi Cumhurbaşkanı Paul Biya ile ikili anlaşmaları imzaladıktan sonra ülkesinde döndü. Anlaşmalar, tarım alanında daha yakın iş birliği oluşturma ve diplomatik ve hizmet pasaportları olan Kamerunlulara vize uygulamasını kaldırma taahhütlerini içeriyor. Dünyada gelişmiş ülkeler arasında 15. sırada olan ve Avrupa ve Asya arasında stratejik bir konuma sahip Türkiye, Afrika için önemli bir ticari ortak. Türkiye, birçok Afrika ülkesi gibi Birleşmiş Milletler ve İslam Konferansı Örgütü üyesi. Cumhurbaşkanı Gül, ülkesinin ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve yabancı düşmanlığıyla mücadelede kararlılıkla ilerleyeceğini belirtti. Gül, Türkiye'nin Afrika'ya varlık getirmeyi ve sağlık, eğitim, kırsal gelişim, enerji ve diğer alanlarda Afrika ile ilişkilerini genişletme ve çeşitlendirmeyi amaçladığını söyledi ve bu durumdan hem Afrika hem de Türkiye'nin kazanç sağlayacağını savundu. İki ülke arasındaki ticaretin, potansiyelin çok altında kaldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Paul Biya, ticari ilişkilerin gelişeceğini belirtti. Türk iş adamlarının, Kamerun'un stratejik konumundan, Gine Körfezi'ndeki siyasi istikrardan ve ayrıca şirket kurma süresi ve maliyetin düşük olmasından faydalanmalarını isteyen Biya, tarım, yiyecek, tekstil, turizm, altyapı ve gayrimenkul gibi birçok sektörde büyük yatırım fırsatları olduğunu belirtti.

ALMANYA:
RHEINISCHE POST:
TÜRKLER AB ÜLKELERİNE VİZESİZ GİRMEK İSTİYOR
19.03.2010, Thomas Seibert
Türkiye en kısa zamanda, vizesiz seyahat edebilmek için gereken bütün şartları yerine getirmek istiyor. Bu nedenle konu, 29-30 Martta Başbakan Angela Merkel'in yapacağı Türkiye ziyaretinde kilit rolü oynuyor. Siyasetçiler bu aralar Avrupalı muhataplarıyla bu konuyla ilgili konuşmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Sırbistan, Karadağ ve Makedonya vatandaşları AB ülkelerine vizesiz giriş izni aldığından bu yana Ankara baskı yapıyor. Türkiye resmî olarak AB adayı olarak hâlâ vize zorunluluğu bulunduğu için haksızlığa uğradığını düşünüyor. Yugoslavya'nın parçalanmasıyla ortaya çıkan yeni devletlerin vatandaşları, AB üyelik müzakerelerine bile başlamamalarına rağmen vizesiz seyahat edebiliyor. Bu nedenle şimdi Ankara'daki hükûmet, vatandaşları için vizeyi kaldırmak için uğraşıyor. Bunun için Türkiye'nin, bu yaz dağıtılması düşünülen biometrik pasaportlara ihtiyacı var. Ayrıca Ankara'nın, mülteci siyaseti konusunda da adımlar atması gerekiyor. Bu AB için bir avantaj olabilir: Türkiye, Avrupa'da yeni bir hayata başlamak isteyen Orta Doğulu, Asyalı ve Afrikalılar için önemli bir geçiş noktası. Türk makamları, 2008 yılında 62.500 mülteci yakaladı. Aralarından Batı'ya kaçmayı başaran kaç kişinin olduğunu ise kimse bilmiyor. Türkiye, toprakları üzerinden Avrupa'ya girmeyi başaran mültecileri, sınır dışı edildiklerinde ülkeye geri almayı reddediyor. Türk vatandaşları için vize serbestliği isteyen Ankara, AB ile bir anlaşma çerçevesinde uzlaşmak zorunda.

FRANSA:
AFP:
TÜRKİYE BAŞBAKANI KAÇAK ERMENİLERİ SINIR DIŞI ETME TEHDİDİNİ YENİDEN ELE ALDI
20.03.2010
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, Ermenileri sınır dışı etmek konusunda bu hafta yaptığı tehdide değinerek Türkiye'de yaşayan kaçak Ermenileri hemen sınır dışı etme niyetinde olmadığını ifade etti. Bununla birlikte Erdoğan, Batılı ülkelerden, Türkiye'yi Ermeni halkına "soykırım" yapmakla suçlamaya son vermelerini istedi ve söz konusu ülkeleri Türk-Ermeni ilişkilerine "müdahale" etmekle suçladı. Başbakan, Türk sanatçılarla yaptığı görüşmede, ihtarlarının aslında kaçak Ermeniler konusundaki hoşgörülü yaklaşımlarına dünyanın dikkatini çekme amacında olduğunu belirtti ve bunun, hemen sınır dışı etme yönünde bir karar alacakları anlamına gelmediğini ifade etti. Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: "Söylediğim şey soykırım konusunda bu asılsız kararları oylayan ülkelerin bu meseleyle ilgili insani yaklaşımımızı gözden geçirmeleri gerektiğidir... Söz konusu ülkeler komşularımızla olan ilişkilerimize müdahale etmemeli." Başbakan kaçak göçmenler konusunda, "İyi niyetimizi gösterdik. İhtiyacı olanlara karşı hoşgörümüzü gösterdik... ve bunu yapmaya devam edeceğiz." dedi.

MISIR:
EL CUMHURİYE:
TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI ULUSLARARASI ÖDÜL KAZANDI
21.03.2010
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, uluslararası ilişkilere yaptığı katkılar nedeniyle prestijli bir ödül verildi. İngiltere'nin "Chatham House" olarak da bilinen Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Türk lideri ülkesinin Orta Doğu ile ilişkilerini geliştirme ve Irak'taki guruplar arasında aracılık yapma çabalarından dolayı ödüle layık gördü. İngiltere merkezli bu düşünce grubu Gül'ü ayrıca Kıbrıs'ı birleştirme ve 2009 yılında Afganistan ve Pakistan liderlerini bir araya getirme çabalarından dolayı övdü. Grup, Ermenistan ve Türkiye arasında uzlaşma çabaları nedeni ile de Cumhurbaşkanını takdir ettiklerini bildirdi.

RUSYA:
VZGLYAD:
TÜRKİYE İRAN'IN NÜKLEER SORUNUNUN DİPLOMATİK YOLDAN ÇÖZÜLMESİ ÇAĞRISINDA BULUNDU
19.03.2010
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'ın nükleer sorunlarının diplomatik yoldan çözülmesi gerektiğini ifade etti. Bulgaristan'daki Diplomasi Enstitüsü'nde yapılan açık ders sırasında soruları cevaplayan Davutoğlu, "bütün milletlerin nükleer teknolojisini barışçıl amaçlarla kullanma hakkına sahip olduğunu" vurguladı. Türk bakan aynı zamanda insani ilkelere aykırı düşen nükleer silahın geliştirilmesine karşı çıktı. Davutoğlu, "Nükleersilah yapma fikrini bile devletlere düşündürmeyecek yeni bir dünya düzeni gerekiyor." dedi. Davutoğlu, İran ile dünya toplumu arasında mevcut ve tartışma konusu olan bütün sorunların en mantıklı ve adil kararları doğuran bir yol olan diplomatik yoldan çözülmesi gerektiğini belirterek ek yaptırımların uygulanmasına karşı çıktı. Davutoğlu şunları söyledi: "Kuşkusuz, kriz döneminde birçokları sorunlara fazlasıyla duygusal bir tepki gösteriyorve bunun sadece çatışmayı alevlendirdiği ve gerilimi tırmandırdığını unutuyor. Sorunları çözmenin en iyiyolu diplomasidir. Bu yolu ve daha yumuşak bir söylemi izleyerek mevcut sorunları acısız bir şekilde hâlledebiliriz. Bunun yanı sıra, ekonomik ilişkileri daha etkin bir şekilde geliştirmek gerekiyor ve bu da tutumların yakınlaşmasına katkıda bulunacak. Aynı zamanda İran da uluslararası taahhütlerini yerine getirmeli ve diyalog için daha açık olmalı."

ERMENİSTAN:
PANORAMA:
DAVUTOĞLU: ERMENİLERE VE TÜRKLERE SORUNU KENDİ ARALARINDA ÇÖZME FIRSATI VERİN!
20.03.2010
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu resmî ziyaret için geldiği Bulgaristan'da yaptığı konuşmada, "Ermenistan'a ve Türkiye'ye sorunu kendi aralarında çözmesi için fırsat verin!" dedi. ABD Kongresi Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen Ermeni soykırımı tasarısına değinen Türkiye Dışişleri Bakanı, Barack Obama ABD Devlet Başkanı seçildiği günden beri Türkiye ve ABD ilişkilerinin mükemmel bir hâle geldiğini ancak geçtiğimiz son iki ay için aynı şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Davutoğlu, "Bölgesel politika ABD'nin stratejik konseptine etki etmemelidir. Türkiye ve Ermenistan arasında protokoller imzalandı. Ermenistan ve Türkiye'nin, Ermeni ve Türklerin sorunu kendi aralarında çözmelerine izin verin. Umarım Ermeni ve Türk otoriteler ABD'nin, bu sorunun kendi hükümlerine bırakılması gerektiğini anlamasını sağlarlar." dedi. Türk basın kaynakları Davutoğlu'nun Bulgaristan Parlamento Başkanı ile görüştüğünü bildiriyor. Parlamento başkanı, Davutoğlu'na, Ermeni soykırımı tasarısının gündeme alınma teklifinin reddedildiği hakkında bilgi verdi. Bulgaristan'ın muhafazakâr partisi "Düzen, Hukuk ve Adalet" Partisinin ülke parlamentosuna incelenmek üzere Ermeni soykırımını kınayan resmî bir açıklama sunduğunu da hatırlatalım.

ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-23-2010, 13:07   #3
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart



Tanıtım ve Medya Başkanlığı



23 Mart 2010 Salı

GÜNLÜK BASIN RAPORU


G Ü N D E M
23 MART 2010 - SALI

1- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İrlanda Cumhurbaşkanı McAleese'yi Çankaya Köşkü'nde resmi törenle karşılayacak. Karşılama töreninde, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de bulunacak. (Saat: 10.30) Gül ve McAleese, baş başa görüşmelerinin ardından heyetlerarası görüşmelere katılacak ve ortak basın toplantısı düzenleyecek. (Saat: 10.45/11.15/12.15)
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese ile Resmi Konut'ta görüşecek. (Saat: 13.30)
- İrlanda Cumhurbaşkanı McAleese ve beraberindeki heyet, TBMM'de, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in de bulunacağı heyetlerarası görüşmeye katılacak. (Saat: 15.10)
- Cumhurbaşkanı Gül, konuk Cumhurbaşkanı McAleese onuruna akşam yemeği verecek. (Saat: 20.00)
2- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği Başkanı Hakan Kodal ve beraberindeki heyeti Çankaya Köşkü'nde kabul edecek. (Saat: 15.00)
3- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Yaşlılar Haftası nedeniyle Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ve beraberindeki heyeti TBMM Divan Salonu'nda kabul edecek. (Saat: 14.00)
4- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Stanford Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü yüksek lisans öğrencilerini, Resmi Konut'ta kabul edecek. (Saat: 15.30)
5- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Brüksel'de Avrupa Politika Merkezinin TUSKON ile düzenleyeceği ''Yükselen Türkiye'' toplantısında konuşacak. Babacan, bazı AB Komisyonu üyelerinin yanı sıra Belçika Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Didier Reynders ile görüşecek.
6- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'dan oluşan heyet, TOBB, TİSK, Hak-İş ve Memur-Sen'i ziyaret edecek. (Saat: 11.00/14.00/15.00/17.00)
7- Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Lüksemburg'da Başbakan Jean-Claude Juncker, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Parlamento Başkanı Laurent Mosar ve Avrupa Yatırım Bankası Başkanı Philippe Maystadt ile görüşecek.
8- Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esad, Yardımcısı Hasan Türkmani ve Başbakan Naci Otri ile görüşecek.
9- Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, İstanbul'da, ''İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği-İTHİB 2009 Yılı Başarılı İhracatçılar Ödül Töreni''nde konuşma yapacak. (Saat: 18.30)
10-Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Ankara Vilayetler Evi'nde yaşlılara akşam yemeği verecek. (Saat: 19.00)
11- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Filipinler Dışişleri Bakanı Alberto Romulo ile görüşecek, görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlenecek. (Saat: 11.00/12.30)
12- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ankara'da basın toplantısı düzenleyecek. (Saat: 09.00) Yıldız, KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Nazım Çavuşoğlu ile makamında görüşecek. (Saat: 16.00)
13- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi'yi makamında kabul edecek. (Saat: 10.00)
14- Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, ''Dünya Meteoroloji Günü'' etkinlikleri kapsamında Afyonkarahisar'da düzenlenecek etkinliğe katılacak. (Saat: 09.30)
15- AK Parti, CHP, MHP ve BDP grup toplantılarında, gündemdeki gelişmeler değerlendirilecek. (Saat: 11.15/13.30/10.30/12.30)
16- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan Saat: 10.30'da Senegal Dışişleri Komisyon Başkanı Bocar Sedikh KANE , Senegal Dışişleri Komisyon Başkan Yrd. Amadou Ndiaye LO, Senegal Kültür ve İletişim Komisyon Başkanı Amette Saloum BOYE, Senegal Dışişleri Komisyon Üyesi Mamadou DIOUF, Senegal Dışişleri Komisyon Üyesi Ndeye GAYE CISSE, Senegal Dışişleri Komisyon Üyesi Moussa NDIAYE'yi makamında kabul edecek.
17- TBMM'den
- Genel Kurul'da, sözlü soruların yanıtlanmasının ardından gündemdeki kanun tasarı ve teklifleri görüşülecek. (Saat: 15.00)

23 MART 2010 SALI GÜNDEM ÖZETİ

GÜNDEM
AK PARTİ'NİN ANAYASA PAKETİ AÇIKLANDI
AK Parti'nin hukukçu kurmayları, Anayasa değişikliği paketini tamamladı. Değişiklik taslağı ile Yüksek Askeri Şura kararlarına mahkeme yolu açılıyor. Taslaktaki en ilginç maddelerden biri ise parti kapatmayla ilgili. Yeni düzenlemeyle herhangi bir siyasi parti hakkındaki dava, Anayasa değişiklikleri geçmeden açılsa bile, yapılacak değişikliklere tabi olacak.
HSYK VE YARGITAY ANAYASINA PAKETİNE TEPKİLİ
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, AK Parti'nin Anayasa değişikliği taslağının Anayasa'nın kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu söyledi. Düzenlemeyle yüksek yargının devreden çıkarılmak istendiğini belirten Gerçeker, yargının altyapı sorunları çözülmeden üstyapıyı değiştirmenin "yargıyı kuşatmanın da ötesinde, ele geçirmekle eşanlamlı olduğu"nu söyledi.
ÇETİN DOĞAN'IN HASTANEYE SEVKİ İSTENDİ
''Balyoz Planı'' iddiaları soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Celal Ülgen, ''müvekkili Çetin Doğan'ın sağ bacağında ağrı ve uyuşmanın yoğunlaşmış olduğunu'' belirterek, tam teşekküllü bir hastaneye sevk işleminin ivedi olarak gerçekleşmesini istediklerini bildirdi.

EKONOMİ
PİYASALAR
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Bileşik Endeksi günün tamamında 455 puanlık artışla 53.892 puandan tamamladı. Hisse senetleri günlük ortalama yüzde 0,85 arttı. İstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,5440 lira, avronun satış fiyatı 2,0880 lira oldu. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören 16 Kasım 2011 vadeli, bugün valörlü tahvilin bileşik faizi, önceki kapanışa göre 0,04 puan artarak yüzde 9,14'ten kapandı.Bu tahvilin basit getirisi yüzde 9,41 oldu. Bu kağıdın önceki kapanıştaki basit getirisi yüzde 9,37 bileşik getirisi yüzde 9,10 olmuştu.
"1 OCAK-21 MART ARASINDA İHRACAT YÜZDE 19.4 ARTTI"
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, bu yılın başından 21 Mart'a kadar olan dönemde ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 19.4 artarak 22 milyar 264 milyon 448 bir dolar düzeyinde olduğunu açıkladı.

POLİTİKA
HÜKÜMET SONUNA KADAR UZLAŞMA ARAYACAK
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Herkesle uzlaşma ve katkı arıyoruz. Sonuna kadar uzlaşma çabamızı sürdüreceğiz" dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaşma arayışlarını hafta sonuna kadar tamamlayacaklarını ve teklifi pazartesi günü Meclis'te görüşmeye başlayacaklarını söyledi.
BAYKAL: "AKP YARGILANMAKTAN KAÇIYOR"
CHP lideri Deniz Baykal, AK Parti'nin anayasa paketiyle ilgili olarak, "Bu AKP projesidir. Anayasanın bu zihniyetle değiştirilmesi kabul edilemez. AKP'nin yargılanma korkusuyla hazırladığı bir düzenleme" dedi.
MHP'DEN DE DESTEK YOK
MHP Başkanvekili Mehmet Şandır, ''Biz ilk günden bu yana ortaya koyduğumuz tavrın arkasındayız'' dedi.
BDP: YAPICI BİR MUHALEFETİN PARÇASI OLACAĞIZ
BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata, gecikmeli de olsa Anayasa değişikliğinin gündeme gelmesini önemsediklerini belirterek, "Bundan sonra yapıcı bir muhalefetin parçası olacağız" dedi.

DÜNYA
MECLİS BAŞKANI ŞAHİN'DEN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI MESAJI
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Doğu Kudüs'teki gelişmelerle ilgili olarak İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliğini (İKÖPAB), Türkiye'nin ev sahipliğinde olağanüstü toplantıya çağırmayı düşündüklerini açıkladı.
ESAD'DAN TÜRKİYE-ERMENİSTAN TEKLİFİ
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi sürecinde Suriye'nin rol almaya hazır olduğunu bildirdi. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ise "Biz, komşumuz Türkiye ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Attığımız adımlar bu çabalarımızın en önemli göstergesidir" dedi.
KKTC'DE 37 YIL SONRA BİR İLK
Kıbrıs'ta 37 yıl aradan sonra KKTC'ye geçen ilk Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu olan 2. Hrisostomos, Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi arzusunu dile getirerek, "Güzel günler bizi bekliyor, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların tekrardan bir arada yaşamaları arzusundayım. Güzel günlerin gelmesi için çalışmamız gerekir" dedi. Hrisostomos'un önümüzdeki ay İstanbul'da Patrikhane'yi ziyaret etmesi ve Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilmesi bekleniyor.
ABD'DEKİ TARİHİ OYLAMADA ZAFER OBAMA'NIN
ABD Başkanı Barack Obama'nın iç politikadaki en önemli önceliklerinin başında gelen Sağlık Reformu Tasarısı, Temsilciler Meclisi'ndeki tarihi oylamada çok az oy farkıyla onaylandı. Aylar süren tartışmalar sonucu onaylanan tasarının yasalaşması için Obama'nın imzası kaldı.
'ÇÖZÜMSÜZLÜKTE TÜRKİYE'NİN DE PARMAĞI VAR'
İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, İran ile yaşanan nükleer krizin çözülememesinde Türkiye'nin de rolü olduğunu ileri sürdü.


YAZILI BASIN ÖZETLERİ


'ın bazı haber başlıkları:

DEĞİŞİM ZAMANI
12 Eylül darbesinin gölgesindeki Türkiye, sivil Anaysa için ilk adımı attı. Millet iradesi üzerindeki ipotekleri kaldırmayı hedefleyen pakette, parti kapatma TBMM'nin iznine bağlanırken yargı reformunun temelleri şekillendiriliyor. AK Parti'nin, muhalefet partilerine götürdüğü Anayasa değişikliğine ilişkin taslak metin, 3'ü geçici olmak üzere toplam 26 maddeden oluşuyor. İşte, Türkiye'yi sivilleştirip dünya demokrasi ligine taşıyacak o değişiklikler:
KAPATMADA SÖZ TBMM'NİN: Parti kapatma davası açılabilmesi için Meclis'in izin vermesi gerekiyor. Temelli parti kapatmanın önü kesiliyor. Meclis'teki konuşmalar direkt olarak kapatma davasına konu yapılamıyor. Siyasi yasaklar 5 yıldan 3 yıla iniyor.
12 EYLÜL'E YARGI YOLU: YAŞ kararlarına yargı denetimi geliyor. Darbe girişimleri sivil yargıya havale ediliyor. Savaş dönemleri dışında, hiçbir sivilin askeri mahkemede yargılanmaması sağlanıyor. 12 Eylül darbesine yargı yolu açılıyor.
HSYK'NIN YAPISI DEĞİŞİYOR: HSYK'nın yapısı değiştirilerek üye sayısı 21'e çıkarılıyor. Anayasa Mahkemesi'nin 3 üyesini Meclis seçiyor. Pakete konulan geçici bir maddeyle de değişikliklerin bütün olarak halkoylamasına götürülmesi öngörülüyor.
MİLLETVEKİLLİĞİ DÜŞMÜYOR: Anayasa Mahkemesi bir parti kapatsa bile kapatılmaya açıklama ve eylemleriyle sebebiyet veren milletvekillerinin vekilliği düşmeyecek. Bu konudaki düzenlemeyi içeren 84. maddenin son fıkrası Anayasa'dan çıkıyor. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına yargı yolunu kapatan Anayasa'nın 125. maddesi değiştiriliyor ve yargı yolu açılıyor. Maddeye "Yüksek Askeri Şura'nın Silahlı Kuvvetlerden her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır" cümlesi eklendi.
DAVA SADECE İHRAÇ KARARINA: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) ihraç kararları da yargı denetimine açıldı. Anayasa'nın 159. maddesine "Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz" cümlesi eklendi. Böylece ihraç kararlarına yargı yolu açılırken, terfi yer değiştirme için yargı yolu kapalı kaldı. HSYK'nın Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı meslekten ihracı önemli tartışmalara ve eleştirilere konu olmuştu.
YERİNDELİK DENETİMİ OLMAZ: Yargının idarenin kararlarına yönelik aldığı yerindelik kararının önü de kesiliyor. Özellikle YÖK'ün katsayı kararlarını Danıştay'ın iptali 'yerindelik denetimi' olarak yorumlanmıştı. Danıştay'ı yetkisi dışındaki müdahalesi hukukçulardan ciddi eleştiri almıştı. Anayasa'nın bu yetki aşımının önüne geçiliyor.
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI: Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili düzenleme getiriliyor. Buna göre herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak...

Uzlaşıyı sonuna kadar zorlayacağız
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa değişikliği taslağını muhalefete sunmadan önce gazetecileri bilgilendirdiler. Düzenledikleri basın toplantısını milletvekili sıfatıyla yaptıklarının altının çizen Çiçek, "1982 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra dünyanın en çok tartışılan anayasası. Yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu kesindir" dedi. Çiçek, anayasaların bir uzlaşı metni olduğunu dile getirerek, "Baştan beri de biz bu uzlaşıyı aradık, arıyoruz. Onun için de dedik ki bu taslak metin. Değilse altına 184 imzayı koyar, TBMM'ye sunar ve o zaman da size bizim teklif ettiğimiz metnin burada takdimini yapardık" dedi. Çiçek takvim konusundaki soruya "Ziyaret edeceğimiz kurum ve kuruluşların esas itibariye anayasa konusundaki görüşlerini biliyoruz. Ama son değişiklikleri bir defa daha onlarla müzakere etme imkanı bulacağız. Ay sonuna kadar TBMM'ye vereceğimizi ifade ettik" karşılığını verdi. Çiçek, yüzde 1 ve üzerinde oy almış siyasi partilerle, Türkiye Barolar Birliği, Noterler Birliği, TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, TİSK, Türk-İş Hak-İş, DİSK, Kamusen, Memursen, KESK, TZOB olmak üzere sivil toplum kuruluşlarını da ziyaret edeceklerini söyledi. Çiçek, "Ne zaman Meclisten çıkarmayı düşünüyorsunuz" sorusuna, "Bugün başlıyoruz. Bir işe başlamak işin yarısıdır" dedi. AK Parti Genel Merkezi'ne gelişinde gazetecilerin sorularını cevaplandıran Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Anayasa değişikliği çalışmalarıyla ilgili bir soru üzerine sivil toplum örgütleriyle bu sürecin devam edeceğini söyledi. Adalet Bakanı Ergin, "CHP ve MHP'nin tavrı çok sıcak görünmüyor. Nasıl bir zemin var?" sorusuna ise "Uzlaşıyı sonuna kadar zorlayacağız" cevabını verdi.

DSP'den baraj düşürülsün teklifi
DSP ziyaretinde DSP Genel Başkanı Masum Türker, Genel Sekreter Hasan Erçelebi ve Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk yer aldı. Türker görüşmenin ardından, "Sayın Çiçek ve arkadaşlarına anayasa değişikliğinin Türkiye'de 12 Eylül'ün izlerini silmek bakımından yeterli olmadığını, 12 Eylül'ün dayattığı seçim barajının mutlaka ele alınarak, seçim kanunlarında da gerekli değişikliğin yapılması gerektiği yönündeki görüşümüzü belirttik" diye konuştu.

Cindoruk: Bizleri kandırıyorlar
AK Parti heyeti, DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'u Celal Bayar Köşkü'nde ziyaret etti. Ziyaret sonrası açıklama yapan Cindoruk, "Bu teklifin en önemli maddeleri Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi'nin bünyesini değiştirmeye yönelik olanlarıdır" dedi. Cindoruk, "Bunların dışında geri kalan tümü ise onun süsüdür, bizi kandırmaya yönelik hükümleridir" diyerek değişikliğe karşı çıktıklarını açıkladı.

Vekille olmazsa asılla uzlaşırız
Başbakan Erdoğan, Anayasa taslağına muhalefet ve kamuoyundan gelen tepkilere ilişkin ilk değerlendirmesini, partisinin MYK toplantısında yaptı. NTV'nin haberine göre dün toplanan MYK'da Başbakan Erdoğan, taslağın çok demokratik ve AB standartlarında olduğunun altını çizerken, "Muhalefet böyle bir demokratik paket beklemiyordu ve o yüzden şok oldu' değerlendirmesi de yapıldı. Erdoğan, "Katkı sağlanmak isteyen herkese açığız. Asgari müşterekte uzlaşmanın yollarını arayın. Milletin seçtiği vekillerle uzlaşamazsak, milletin kendisiyle uzlaşırız" dedi. MYK'dan 'referanduma hazırız' mesajı çıkarken, Erdoğan'ın 'uzlaşmayı da bir şekilde sağlayalım ama olmazsa milletle uzlaşırız" görüşü benimsendi. Toplantıdan, muhalefetin somut bir katkı vermemesi durumunda, televizyon programlan da dahil her türlü görüşün tek tek değerlendirilmesi, komisyon aşamasında da bunun benimsenmesi, her görüşünü tartışılması ve uzlaşma zemini aranması kararlaştırıldı.

'in bazı haber başlıkları:

Roman açılımında ilk yasal düzenleme
Ak Partili 4 milletvekili, ayrımcılığı çağrıştırdığı gerekçesiyle kanundaki "Çingenelerin ve Türk kültürüne bağlı olmayan göçebelerin sınır dışı edilmesi" fıkrasının kaldırılmasını istedi. Ak Partili milletvekillerinin, hükümetin Roman vatandaşlara yönelik açılımına ilişkin hazırladıkları ilk yasa teklifinde, "Çingenelerin ve Türk kültürüne bağlı olmayan göçebelerin sınır dışı edilmelerinde İçişleri Bakanlığı'nı yetkili kılan" kanun fıkrasının kaldırılması öngörüldü. Teklif, Roman vatandaşların yoğun olarak yaşadığı bölgelerin milletvekillerince verildi. Ak Parti Bursa Milletvekili Ali Koyuncu, Kırklareli Milletvekili Gökhan Sarıçam, Tekirdağ Milletvekili Necip Taylan ve Edirne Milletvekili Necdet Budak imzasıyla Meclis Başkanlığı'na sunulan yasa teklifinde, 5683 Sayılı "Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun"un son fıkrasının kaldırılması istendi. Ayrımcı çağrışımı var Teklifte, söz konusu fıkrada, "Tabiyetsiz veya yabancı devlet tebaası olan çingenelerin ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır dışı edilmelerine İçişleri Bakanlığı salahiyetlidir" denildiği belirtildi. Teklifin gerekçesinde, "Son fıkra içinde kullanılan ifadelerin, uygulamada ayrımcılığı çağrıştırabilecek şekilde düzenlendiği, yasanın 1950 tarihli olduğu, içeriğinin bir işlevinin bulunmadığı değerlendirildiğinden fıkranın çıkarılması uygun olacaktır" denildi. Başbakan'ın Roman açılımından sonra 4 Ak Parti milletvekili harekete geçerek, "çingene" başlıklı ayrımcılığı çağrıştıran kanun maddesinin değiştirilme sini teklif etti.

Cumhurbaşkanı Gül Erdoğan'ı savundu
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İrlanda'nın Irish Times gazetesine verdiği röportajda. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de kaçak yaşayan 100 bin Ermeni'nin sınır dışı edilmesiyle ilgili sözlerinin medya tarafından yanlış yorumlandığını söyledi. Röportajda Cumhurbaşkanı Gül, "O (Başbakan Erdoğan), o insanları (Türkiye'deki Ermenileri) sınır dışı edeceğimizi söylemek istemedi. Bizim kimseye karşı hiçbir düşmanlığımız veya kinimizin olmadığını söylemek istedi. Türkiye'de birçok yasadışı çalışanın olduğuna dikkat çekmek istedi. Eğer böyle bir sınır dışı etme politikası olsaydı, bunu yıllar önce yapacağımızın altını çizmeye çalıştı" dedi.

'ün bazı haber başlıkları:

Muhalefetten ret yargıdan isyan
AK Parti, 26 maddelik Anayasa değişikliği paketini açıkladı. Muhalefet "Anayasa partileştiriliyor" dedi, yargı "Dalga geçiyorlar" diye isyan etti. İşte tartışma çıkaran maddeler: KAPATMA: Parti kapatma için Meclis'ten izin istenecek. Partisini kapattıranların milletvekilliği düşmeyecek. HSYK üçe bölünecek, üyeleri ise artacak.
TEMYİZ HAKKI DOĞDU YÜCE DİVAN: Paket, Yüce Divan'a temyiz yolu açacak. Bugüne dek Başbakan ve bakanlarla ilgili Yüce Divan'dan çıkan kararlar temyiz edilemiyordu. Artık temyiz söz konusu olacak.
"HEDEF ÇAĞDAŞLIK" Muhalefete görüşleri için pazartesiye kadar süre tanıyan iktidar paketi savundu. Çiçek "Değişiklikleri Avrupa Birliği için değil Türkiye'nin çağdaş seviyeye gelmesi için yapıyoruz" dedi. TÜRBAN: Paketteki kadına pozitif ayrımcılık maddesi, türban tartışmasını açtı. CHP "Türbana üniversite yolu açılıyor" dedi, iktidar reddetti.
ASKERE SİVİL YARGI: Askerlere sivil yargı yolunu kapatan madde Anayasa'dan çıkarılıyor.
DİĞER MADDELER: Memura toplu sözleşme. Fişlemeye son. Vergi borcuna yurtdışı serbest.
YARGITAY BAŞKANI GERÇEKER:" Anayasaya aykırı. Kuşatmanın ötesinde yargıyı ele geçirme girişmi.
HSYK BAŞKANVEKİLİ ÖZBEK:" Yüksek yargı ile dalga geçiyorlar. Taslak ciddiyetten uzak."

Anayasa paketinde uzlaşma için muhalefete 1 hafta süre
ANAYASA değişiklik paketini hazırlayan AK Partili bakan ve milletvekilleri dün muhalefetin ardından medyanın Ankara temsilcileriyle buluştu ve "Uzlaşmak için sonuna kadar uğraşacağız" mesajını verdi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, medya temsilcilerine "Pazartesi'ye kadar bekleriz, muhalefetten teklif gelmezse kendi hazırladığımız paketi veririz" derken, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in pakete ilişkin eleştirilerine "1950'den beri aynı sözleri konuşuyorlar" tepkisini gösterdi. Ergin, "'60 yıllık süreçte Türk yüksek yargıçlarının beyanlarını alt alta koyun beş cümleyi geçmiyor. Her dönem siyaset yargıyı kuşatıyor, yargı bağımsız olsun laflarından öteye gitmiyor. Dünya değişti, kurumlarımız ayak uyduramadı" dedi. AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik'in düzenlediği Rixos Otel'deki yemekli toplantıda Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duyduklarını anlattı. Adalet Bakanı Ergin ise Avrupa ülkelerindeki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi'ne benzer yapılan anlattı, Meclis'in Anayasa Mahkemesi'ne üye vermediği iki ülkenin Türkiye ve Rusya olduğunu vurguladı. Parti kapatmalara ilişkin AB kriterlerine uygun olarak araya demokratik bir süzgeç koyup Meclis'te komisyon oluşturduklarını da belirten Ergin, pazartesiye kadar bekleyeceklerini muhalefetten öneri gelmezse de yola devam edeceklerini söyledi.

Erdoğan 16 Belediye Başkanı'na rozet takacak
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) dün Başbakan Erdoğan başkanlığında toplandı. AK Parti Genel Merkezi'ndeki toplantıda, bir süredir AK Parti'ye katılmak için görüşmeler yapan belediye başkanları tartışıldı ve bugünkü TBMM Grup Toplantısı'nda başkanlara rozet takılması kararlaştırıldı. Erdoğan, bugün 4'ü ilçe 8'ı de belde belediye başkanı olmak üzere toplam 16 belediye başkanına rozet takacak. 16 belediye başkanının 8'ı MHP'den, 7'sı Demokrat Parti'den 1 'ı de DSP'den istifa etti. Ağrı'nın Taşlıçay, Gümüşhane'nin Şiran, Iğdır'ın Aralık ve Bilecik'ın Bozüyük belediyeleri AK Parti'ye geçmiş olacak.
'ın bazı haber başlıkları:

Dinçer: Dünyada nasılsa bizde de aynısı olacak
Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik döneminde başlatılan Türk-AB işçi kesimlerini bir araya getirmeyi hedefleyen projede sona gelindi. Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC) işbirliği ve Türk-İş, Hak-İş ve DİSK'in ortaklığıyla düzenlenen "İşçiler Bir Arada" projesinin kapanış konferansı Dedeman Otel'de başladı. 22 ay önce eski Bakan Faruk Çelik'in katılımıyla start verilen ve Türk işçi sınıfının haklarını uluslararası düzeye çıkarmayı hedefleyen projenin kapanış konferansına ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakam Ömer Dinçer başkanlık etti. Toplantıda konuşan Dinçer, Türkiye'nin demokratikleştirilmesi konusunda reform çalışmaları olduğunu anımsatarak, değişimin kolay olmadığım belirtti. Dinçer, "Sendikal hayatta ILO'nun ve AB'nin sendikal anlamda ortaya koyduğu evrensel standartlar neyse o standartların bizim ülkemizde de uygulanmasında kararlı olmalıyız" dedi. Son olarak sendikalarla ilgili hazırlanan kanunu kamuoyuyla paylaştıklarım ve yeni kanunda temel olarak ILO'nun ve AB'nin ortaya koyduğu standartların tamamının karşılandığını da anlatan Dinçer, böylece bakanlığın üzerinde vesayet kalmadığını düşündüklerini belirtti. "Çalışma hayatının esnekliğiyle ilgili sorunlarımız da var" diye konuşan Dinçer, sendikaların şeffaflaşmasıyla ilgili sıkıntıların bulunduğunu söyledi. Türkiye'yi takip ediyoruz ETUC Genel Sekreteri John Monks da, sendikal hakların ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin önemine dikkati çekerek, "AB müzakere sürecindeki Türkiye'de sendikal hakların AB standartlarında yenilenmesi ve güçlenmesi çok önemli" dedi. Türkiye'de sendikal haklar alanını yakından izlediklerini ifade eden Monks, kapanış konferansının gerçekleştirilen projenin, sendikaları desteklemek, sendikalar arası işbirliğini artırmak açısından önemli olduğunu söyledi.

İrlanda Cumhurbaşkanı Ankara'da
İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese, A Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak resmi ziyarette bulunmak üzere eşi Dr. Martin McAleese ile birlikte Türkiye'ye geldi. THY ait uçakla Dublin'den gelen McAleese'yi, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa Altıntaş karşıladı. Konuk Cumhurbaşkanı daha sonra Ankara'ya geçti.

Söz sırası hükümette
ilk kez olaysız geçen Newroz kutlamalarını değerlendiren BDP'li Demirtaş'tan Başbakan Erdoğan'a çağrı: Halk mesajını verdi. Barış eli havada kalmamalı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, halkın Newroz meydanlarında mesajını verdiğini ifade ederek, "Bu halk barış, özgürlük ve diyalog istiyor. Bu halk çatışma, gözyaşı ve kan istemiyor" dedi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konukevi'nde Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği'nce oluşturulan Yerel Yönetimler Akademisi'nin açılışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş, uzun yıllardan bu yana ilk defa Türkiye'de ciddi bir olay olmadan Newroz Bayramı'nın yaşandığını söyledi. Demirtaş, yasaklama ve engelleme olmazsa halkın kendi bayramını bu şekilde coşku içerisinde kutlayabileceğinin görüldüğünü bildirerek, "Milyonlarca insanın bir anda sokağa çıkıp, meydanları doldurup, mesajı ortaya koymasından soma artık söz hükümettedir, top hükümettedir. Hükümetin elbette ki Anayasa'da demokratikleşmeye ilişkin bir takım çalışmaları olabilir, bunlar tartışılabilir. Biz de parti olarak bu konudaki görüşlerimizi önümüzdeki günlerde netleştireceğiz. Ama Kürt sorunu ile ilgili somut adım adımlar atması gerekiyor" dedi. Başbakan'a çağrı yaptı Demirtaş, Anayasa değişikliği paketinden önce Terörle Mücadele Yasası'ndaki anti demokratik hükümlerinin derhal kaldırılması gerektiğini savunarak, şöyle konuştu: "Sayın Başbakan bu ülkenin Başbakanı, bütün vatandaşların Başbakanıdır. Vatandaşların sesini duymak zorundadır. Uzatılan barış < elini havada bırakmamak onun Anayasal görevidir de aynı zamanda. Başbakan'ı barış hakkını korumaya, savunmaya ve yerine getirmeye çağırıyorum. Başbakan'ın bu noktada duyarlı davranması halinde, Türkiye'de bir iki ay içerisinde kimsenin hayal edemeyeceği şekilde demokratik gelişmelerin olabileceğini ve gerçekten de Türkiye'de artık umutların zirveye ulaştığı bir dönemi yaşayabileceğimizi ifade ediyorum."

'ın bazı haber başlıkları:

Irak'a ikinci gümrük kapısı için yeşil ışık
Ankara, dün ilk defa Irak Merkezi yönetiminden bağımsız olarak Kuzey Irak Yerel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi'yi ağırladı. Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik açılımı çerçevesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile birlikte Ekim 2009'da Erbil'e yaptığı ziyarete karşı ilk ziyareti Çelebi gerçekleştirdi. Bugüne kadar Kuzey Irak Yönetimi ile Merkezi yönetim çerçevesinde bir araya gelen Ankara, Çelebi'yi ilk defa eşit statüde ağırladı. Kuzey Irak yönetimi yıllardır Ankara'nın istediği fakat Habur'daki gelirini kısıtlayacağı nedeniyle karşı çıktığı gümrük kapısına prensipte "evet" dedi. Erbil'e de gümrük kapısı açılması için yeşil ışık yakıldı. Irak ile anlık istihbaratın başlamasının ardından Türkiye'nin önerdiği sınırda serbest ticaret bölgesi kurulacak. Çağlayan, Şinova ve Ovaköy'e yeni gümrük kapılarının yapılmasının gündemde olduğunu belirtti.

'ın bazı haber başlıkları:


BDP 3 kırmızı çizgi çekti
TBMM'DEKİ oylamada kilit parti konumundaki BDP'nin yöneticilerinin, Anayasa değişikliği taslağına ilk yaklaşımı "Bizim de kırmızı çizgilerimiz var" oldu. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın dün taslağı sunduğu ikinci parti BDP oldu. BDP'li Ayla Akat Ata, Bengi Yıldız, Hamit Geylani ve Hasip Kaplan tarafından ağırlanan AKP heyeti, taslağı sundu. "Şeytan ayrıntılarda gizlidir" diyen BDP'nin üç kırmızı çizgisi şöyle: ?Seçim barajı: BDP seçim barajının tamamen kaldırılmasından yana. Barajın yüzde 5 veya yüzde 3'e indirilmesini de tartışmaya hazır. ? Hazine yardımı: BDP her partiye Hazine yardımı verilmesini istiyor. ?Ana dilde eğitim: 8 yıllık zorunlu eğitimin sadece Türkçe ile sınırlı olmaması isteniyor.

Diyalog cesareti gösterin
AKP'nin Anayasa heyetinin MHP'ye yaptığı ziyarette, Grup Başkanvekilleri Oktay Vural ve Mehmet Şandır bulundu. Yaklaşık 40 dakika süren görüşmede, MHP'liler, "Bir uzlaşma olur, Anayasa değişikliği hazırlanırsa, vatandaş da seçime giderken, sandık başında kimin hangi değişikliği önerdiğini bilerek gider. İktidar olarak uzlaşma zeminini ve diyalogu sağlamak için cesaret gösterin" dedi. MHP'liler, referandumun kolaycılık olduğunun da altını çizdi. MHP'li Şandır, bu değişiklik teklifini değerlendirip kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi. AKP'lilerin kendilerine süre verip vermedikleriyle ilgili bir soruya Şandır "Süre konuşulmadı. MHP kendi usulleriyle paketi sorgulayacaktır" yanıtını verdi.

AKP'nin korkularının yansıması
Deniz Baykal CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Anayasa değişikliği taslağına ilişkin "Bu değişiklik girişimi, AKP'nin korkularının Anayasa değişikliğine yansımış halidir" dedi. İşte Baykal'ın taslağa ilişkin ilk yorumları: AKP MUTFAĞINDAN: Değişiklik teklifi AK Parti'nin mutfağında hazırlandı. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından oybirliğiyle kabul edilmiş AKP'nin teklifte Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Yüce Divan yargılamasını alması çok manidardır. HEDEF BAĞIMSIZ YARGI: Kapatılma korkusuyla yaşayan AKP, Anayasa Mahkemesi'ni; Yüce Divan'da yargılanmaktan korkan AKP Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan olarak görev yapma sorumluluğunu; yüksek yargı ile karşı karşıya gelen AKP, bağımsız yargıyı ve HSYK'yı hedef almaktadır. BU ZİHNİYET KABUL EDİLEMEZ: Bu değişiklik girişimi, AKP'nin korkularının Anayasa değişikliğine yansımış halidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bu anlayış ve bu zihniyetle değiştirilmesi kabul edilemez. AKP projesi olan bu girişim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı AKP'lileştirme girişimidir.

‘in bazı haber başlıkları:

Çiçek: Uzlaşma arayışımız sürecek
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa paketiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında, Anayasa'nın mutlaka değişmesi gerektiğini belirterek, Anayasa değişikliği teklifini Mart ayı çıkmadan Meclis'e sunacaklarını kaydetti. Çiçek, "Uzlaşarak değiştiremiyoruz, birileri teklif verince o olmaz deniyor. Herkes istiyor ama her seferinde bir gerekçe bulunarak bu Anayasa değişikliği başka bahara bırakılıyor, ister bizim yöntemimizle, ister başka yöntemle, nasıl olursa olsun, bu Anayasa değişsin... Herkes bununla ilgili görüşlerini, düşüncelerini rahatlıkla ortaya koyacak. Biz de bunları takip edeceğiz, değerlendireceğiz ve çok kısa süre sonra da daha fazla geciktirmeden, -Sayın Başbakanımızın ifade ettiği gibi Mart ayı içerisinde dedik-, Mart ayı çıkmadan bu teklifi TBMM Başkanlığı'na vereceğiz" diye konuştu. Çiçek, "Burada 3 milletvekili olarak bulunuyoruz. Hükümetin Anayasa değişikliği ile bir ilgisi yok" dedi. "Bugünün işini yarına bırakmak akıl kârı bir iş değildir" diyen Çiçek, değişikliğin bugün yapılabileceği kanaatinde olduklarını belirterek, geçen her günün Anayasa değişikliği açısından Türkiye için kayıp olduğunu düşündüklerini söyledi. Makul olan her türlü teklife açık olduklarını kaydeden Çiçek, "Gerçekten bu noktada iyi niyetliyiz. Metni gördüğünüzde şu ana kadar yazdığınız çizdiğiniz unsurları da görebileceksiniz. Bu bizim uzlaşma arayışımızın en açık göstergesidir" dedi. Çiçek, akşamüstü yaptığı basın yayın kuruluşları temsilcilerini bilgilendirme toplantısında da, "Herkesle uzlaşma ve katkı arıyoruz. Sonuna kadar uzlaşma arayışımızı sürdüreceğiz. Biz, bu işin tam sırası olduğu, Meclis'in hem yetki hem yetkinliğe sahip olduğu kanaatini taşıyoruz." dedi.

Romanlar insan ya Cindoruk
Roman vatandaşlara "Çingene" diyerek hakaret eden DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a Romanlardan sert tepki geldi. Vakit'e konuşan Roman önderleri, kendilerine "Çingene" diyen Cindoruk'u özür dilemeye davet ettiler. "Vakit'e konuşan Ege Roman Demekleri Federasyonu Başkanı Özcan Çayırlı, Romanların Atatürk'ten sonra ilk defa Başbakan Erdoğan tarafından önemsendiğini belirterek, "Cindoruk'u şiddetle kınıyor ve protesto ediyoruz" dedi. Başbakan Erdoğan'ın kendilerinden devlet adına özür dilemesini çok olumlu bulduklarını belirten Çayırlı, "Özür dilemek ve hatasını kabul etmek bir erdemdir. Bu erdemi Cindoruk'tan da bekliyoruz. Cindoruk'un yaptığı yanlıştır ayrımcılıktır. Biz Çanakkale başta olmak üzere birçok savaşta hep omuz omuza mücadele verdik, birlikte şehit olduk" dedi. Dünya Roman Kültürü Sosyal Yardımlaşma ve Halk Oyunları Federasyonu Başkanı Eşref Kalkan ise kendilerine "Çingene" diyen Cindoruk'u tarih okumaya davet etti. Avrupa'da 1971'e kadar Romanların, Çingene olarak kabul edildiğini hatırlatan Kalkan, "Bütün dünya 1971 yılından sonra Roman olarak kabul etmektedir. 1990'dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır. Sayın Cindoruk, Romanların tarihçesini iyi araştırsın. Romanlara ne deniyormuş iyi öğrensin" dedi. Cindoruk'u şiddetle kınadıklarını belirten Kalkan, "Bunlar bir siyasetçiye yakışmayan sözler. Seçimde gerekli cevabı vereceğiz" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

Hiçbir imza bu kadar incelenmedi
Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Haluk İnce Star'a konuştu: Albay Çiçek'in Demokrasiye Müdahale Planı'ndaki ıslak imzasını tam 4 kez inceledik, aynı sonuca vardık. Türkiye'de hiçbir imza bu kadar incelenmedi. Doç. Dr. İnce, bu süreçte sivil veya askeri savcılıktan da hiç bir telkin veya baskı almadıklarına dikkat çekti. İrtica İle Mücadele Eylem Planı ile ilgili ilk inceleme talebinin sivil değil askeri savcılıktan geldiğini açıklayan Doç. Dr. İnce, "İlgili vaka, bize ilk önce askeri savcılıktan geldi. Genelkurmay Askeri Savcılığı'ndan savcı, bir evrak göndereceklerini söyledi ve kurye aracılığı ile gelen evrağı inceleyip geri gönderdik. Sonra İstanbul Özel Yetkili Savcılığı'ndan belge ‘incelenmesi' talebiyle 3 kez daha geldi. Biz evrakı toplamda 4 kere inceledik. Tüm incelemeler de Fizik İhtisas Dairesi'nde oldu" diye konuştu.

Mason üstatlarına suikast önlendi
İki mason üstadına suikast hazırlığında yakalanan şahıs tutuklandı. Avukatı Erikel de dahil olmak üzere Ergenekon bağlantılı 11 kişilik çete çökertildi İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne, Kayseri Yarıaçık Cezaevi'nde bulunan hükümlü H.A.H'nin yapacağı ev ziyareti sırasında bir suikast gerçekleştirileceği ihbarı geldi. Bunun üzerine takip başlatan terör timleri, geçen hafta şüpheli H.A.H/nin cezaevinden izin alarak Kayseri'den İstanbul'a hareket ettiğini belirledi. Şüpheli H.A.H., İstanbul'daki Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası üyelerinin toplantı yaptığı binanın etrafında dolaşmaya başlayınca gözaltına alındı. H.'nin üzerinden Loca'nın eski ve yeni büyük üstatları KP. ile S.E.'nin fotoğraflan çıktı. Sorgusunda binanın az ilerisinde bıçak sakladığım ve suikast planladığım itiraf eden şüpheli salı günü tutuklandı. H.A.H.'nin Kayseri Belediyesi'nde çalışırken yolsuzluk yaptığı iddiasıyla tutuklandığı, avukatının ise Ergenekon sanıklarının da avukatı olan Yusuf Erikel olduğu belirlendi. Bu gelişmeler ışığında polis bir haftalık takibin ardından dün 9 ilde avukat Erikel'in de aralarında bulunduğu 10 şüpheliyi daha gözaltına aldı. Erikel'in ismi, Ergenekon operasyonları başladığı dönemde bazı bürokrat ve STK temsilcileriyle görüşüp "Yakında darbe olacak. AK Parti düşürülecek. Ben Başbakan olacağım. Duruşunuza dikkat edip, bize yardıma olursanız, biz de size yardıma oluruz" dediği iddiasıyla gündeme gelmişti. Ergenekon klasörlerinde yer alan "taslak hükümet SON 4 EN SON İNŞALLAH.doc" adlı belgede, darbe sonrası görev yapacak cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve bürokratların isimlerinin yer aldığı, Erikel'in 'Başbakan' olarak gösterildiği belirtilmişti.

Paket, CHP programı gibi ama Baykal karşı
Baykal'ın baştan karşı çıktığı hükümetin anayasa paketi, neredeyse CHP'nin 2008'de kabul ettiği yeni parti programıyla bire bir aynı... CHP lideri Deniz Baykal'ın, "AKP'nin korkularının anayasa değişikliğine yansımış hali" diye tepki gösterdiği Anayasa Paketi'nin, CHP'nin yeni parti programındaki vaatlerle büyük oranda aynı olduğu ortaya çıktı. CHP de pakette yer alan, HSYK yapısının değiştirilmesi, HSYK ve YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması, Kadınlara pozitif ayrımcılık, ombudsmanlık, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verilmesi gibi düzenlemeler CHP'nin parti programında da yer alıyor. 1994 tarihli Parti Programı'nda 82 Anayasası'nın tümüyle değiştirilmesini vadeden CHP, 2008 yılında kabul ettiği Parti Programı'nda ise, Anayasa'da ihtiyaca göre ve özellikle temel hak ve özgürlüklerle ilgili değişiklik yapılacağı sözünü verdi.

'ın bazı haber başlıkları:

Bakan Ergin: Reform paketini, AB kriterleri çerçevesinde hazırladık
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, anayasa değişikliği paketinin AB kriterlerine göre hazırlandığını söyledi. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile Star Gazetesi yazan Ergun Babahan'ın TRT Haber'de hazırladığı 'Cıkış Yolu' programının ilk konuğu Bakan Ergin'di. Uzlaşma zeminini sonuna kadar zorlayacaklarını, olmazsa millete gideceklerini kaydeden Ergin, yargı bağımsızlığından geriye gidiş olacağı eleştirilerine, "Bunlar beylik laflar. Avrupa'da geriye gittiyse bizde de gider." dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, anayasa değişikliği teklif tasarısına ilişkin eleştirilere AB kriterleri ile cevap verdi. Paketin, AB ilerleme raporlan ve Venedik Komisyonu kriterleri çerçevesinde hazırlandığını belirten Ergin, "Anayasa Mahkemesi'nden 367 gibi bir karar beklemiyorum." dedi. Gerekçesini açıklarken de, Avrupa ve çağdaş dünyadaki uygulamaları getirdiklerini söyledi. Canlı yayında soruları cevaplayan Bakan. Avrupa'dan örnekler verdi. Anayasa Mahkemesi ve HSYK'daki değişikliklere ilişkin eleştirilere karşılık, yine AB ülkelerini adres gösterdi. Ergin, Rusya hariç gelişmiş ülkelerin tamamında Anayasa Mahkemesi'ne parlamentoların üye seçtiği bilgisini verdi. HSYK'da da benzer bir durumun olduğunu ifade eden Ergin, Fransa'da 18 üyeli kurula, cumhurbaşkanının başkanlık ettiğini ve meclisin üye seçtiğini bildirdi. Aynı şekilde İtalya'da da 27 üyeli kurula, devlet başkanının başkanlık ettiğini aktardı. Ergin, "Türkiye gibi örnek, dünyanın hiçbir yerinde yok. Bunu söylediğimizde "Efendim Türkiye'nin kendine özgü koşullan var, başka ülkeye benzemez, nevi salısına münhasır' diyorlar. Nedir bu nevi şahsına münhasır yapı? Son 60 yıl içinde üç tane darbe, demokrasinin sürekli kesintiye uğradığı bir yapı. Egemenliğin millete ait olduğu bir yapı ama sürekli bu yapıya müdahale eden ara girmeler. Türkiye bu halini geleceğe taşıyabilir mi?" diye konuştu. Parti kapatmalarla ilgili düzenlemeler konusunda da, 'filtre' örneğini verdi. Tasanda öngörülen değişikliğe göre, Meclis'in, Yargıtay cumhuriyet başsavcısının hazırladığı iddianame ile Anayasa Mahkemesi arasında 'demokratik bir filtre' görevini üstleneceğini söyledi. Bu örneğin Almanya'da da olduğunu ifade etti. Ergin, "AK Parti kendini kurtarmaya mı çalışıyor?" sorularına, "Genel Kurul'da AK Parti'nin ağırlığı var. Ama biz böyle bir yolu seçmedik. Grubu olan partiler eşit oranda üye verecek. 20 kişilik bir komisyonda muhalefet partileri isterlerse AK Parti'nin kapatma davasını onaylayabilir. Bizim kurtarılmaya ihtiyacımız yok. Türkiye'nin dış dünyada kötü algılamadan kurtulmaya ihtiyacı var. Demokrasisi kesintiye uğrayan, partileri kapatılan bir Türkiye algısından kurtulmaya." şeklinde cevap verdi.

Yanlış üstüne yanlış yapıyorsun
AK Parti'nin sosyal demokrat kökenli milletvekili Haluk Özdalga, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un gazete ve televizyonlara verdiği röportajlara sert tepki gösterdi. Özdalga, "Sayın Başbuğ'un açıklamaları hoş görülmesi mümkün olmayan yanlışlarla dolu. Yanlış üstüne yanlış yapıyor." dedi. Başbuğ'un, yargı süreci devam eden Erzincan davası sanıklarından 1. Ordu Komutanı Saldıray Berk'le ilgili ayrıntılı ve gerekçeli bir hüküm tesis ettiğine dikkat çeken Özdalga, "Eğer Genelkurmay Başkanı kendisini Anayasa ve yasalara bağlı saymazsa, emri altındakilerden bunu nasıl bekleyecek?" diye sordu. Özdalga, yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti: "Sayın Başbuğ 'Ordu Komutanı Saldıray Berk, Alevi köylerini ziyaret ettiği için suçlanıyor. Bu çok çirkin bir olay' diyor. Ne var ki asıl çirkin olan, böyle hassas bir konuda bir Genelkurmay Başkanı'nın gerçek dışı iddiaları dile getirmesi. Komutan Berk'in Alevi köylerini ziyareti konusu sadece çete üyeliği suçlamasıyla tutuklanmış bulunan bir astsubay başçavuş tarafından hazırlanan fişlerden birinde geçmektedir. Bu fiş de Berk'i suçlamak için değil, fişleri tutan çeteye dönük bir suç belgesi olarak dosyada yer almaktadır." Genelkurmay Başkanı'nın Albay Dursun Çiçek'in imzasını taşıyan suç belgesinin gerçekliğini hâlâ kabullenmemesini de eleştiren Özdalga, Jandarma uzmanları dâhil birbirinden bağımsız dört ayrı kuruluşun orijinal belgedeki imza Çiçek'in 'el ürünüdür' dediğini hatırlattı. Başbuğ'un bütün bunları yeterli bulmamasına anlam veremeyen AK Partili vekil şöyle devam etti: "Başka neler gerekiyormuş? Parmak izi analizi, yazı ve imza mürekkeplerinin tahlili, imzanın atıldığı tarihin tespiti, imza makinesi araştırması, yazının geldiği zarfın incelenmesi... Sayın Başbuğ adeta hukukun dayandığı temel prensiplerle ve sağduyu ile alay ediyor. Belli ki bu hayatî konuda Sayın Başbuğ'un amacı gerçeğin ortaya çıkması değil, işi sulandırmak. Acaba neden?" Haluk Özdalga, parola kisvesi altında Başbakan Erdoğan'a 'adi bir şekilde hakaret edilmesi'nin hesabının sorulmadığının altını çizerken Başbuğ'un bu konuyu "çok da önemli bir konu değil" şeklinde değerlendirmesini 'vahim bir yanlış' olarak nitelendirdi. Özdalga, sözlerini şöyle tamamladı: "Son dönemde ortaya saçılan darbe veya siyasete müdahale planlarının sayısı o kadar çok ki, artık kamuoyu bunların ayrıntıları bir yana, adlarını bile aklında tutamaz oldu. Sayın Başbuğ'un önemli bir görevi, gazetelere ve TV'lere uzun açıklamalar yapmaktan çok, TSK içinde siyasete bulaşmış unsurların tasfiyesine dönük kararlı adımların atılmasını sağlamak ve bu konuda ikna edici bilgileri kamuoyu ile paylaşmaktır."

CHP, Ermenistan'la yapılan protokoller ile ilgili Meclisle genel görüşme istedi
CHP, Türkiye'nin, Ermeni iddialarıyla mücadele strarejisinin tartışılması ve Ermenistan ile imzalanan protokollerin değerlendirilmesi amacıyla TBMM'de genel görüşme açılmasını istedi. CHP grup başkan vekilleri Süha Okay, Kemal Kılıçdaroğlu ve Kemal AnadoPun imzalarını taşıyan önerge TBMM Başkanlığına sunuldu. Önergede, Ermenistan ile Türkiye arasında 10 Ekim 2009'da imzalanan protokollerin, Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından ciddi sakıncalar taşıdığı savunuldu. ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin, 1915 olaylarına ilişkin Türkiye'yi suçlayıcı bir kararı kabul ettiği, daha sonra İsveç Parlamentosunun, Türkiye aleyhine Ermenilerle birlikte Pontus Rumlarını, Keldani, Asuri ve Süryanileri kapsayan bir karar aldığı hatırlatılan önergede, bu gelişmelere karşı nasıl bir strateji geliştirildiğinin tartışılması istendi. Başbakan Erdoğan'ın, Azerbaycan Parlamentosunda verdiği "şeref sözünün" sınırların açılması ve protokollerin TBMM tarafından onaylanmasına imkan vermediği kaydedilen önergede, "Özellikle ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde yapılan oylama sonucunda kabul edilen karar tasarısından sonra protokollerin Meclis'te tutulması, bunlara ilişkin onay işlemine başvurulacağı gibi yanlış bir izlenim oluşturmakta ve Türkiye üzerine baskıları davet etmektedir." denildi.

'in bazı haber başlıkları:

1974'ten beri ilk ziyaret
KIBRIS Rum yönetiminin en önemli isimlerinden Başpiskopos Hrisostomos, ilk kez KKTC'ye geçti ve Nisan ayında da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmek üzere İstanbul'a geleceğini açıkladı. Başbakan Erdoğan'a geçen ay Rum gazeteciler aracılığıyla mektup gönderen ve KKTC'deki kiliselerin restorasyonu konusunda yardım isteyen Başpiskopos Hrisostomos dün KKTC'ye geçerek önce Magosa ardından da Karpaz'da Rumlar için kutsal kabul edilen dini yerler ile kiliseleri ziyaret etti. Hrisostomos, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra KKTC'ye ayak basan ilk başpiskopos oldu. KIBRIS Rum Başpiskoposu Hrisostomos, her ne kadar Başbakan Erdoğan ile görüşmesini kati gibi aktarsa da Fener Patrikhane çevreleri Hürriyet'e henüz buluşmanın kesinleşmediğini söylediler. Patrikhane çevreleri Hürriyet'e, Hrisostomos'un 4 yıl önce ertelenen Fener ziyaretini gerçekleştirmeye, bu çerçevede de Başbakan Erdoğan ile bir görüşmenin yapılması için çalıştıklarını ancak, Başbakandan henüz cevap almadıklarını belirttiler.

Verin 20 milyon dolar Ermeni yalanını çekelim
Sanatçılarla "Demokratik açılım kahvaltısına" katılan yönetmen Mustafa Altıoklar'ın, Başbakan Tayyip Erdoğan'a, "Verin 15-20 milyon dolar. Ermeni yalanlarına karşı bir film yapalım" önerisinde bulunması tartışma yarattı. Talebe karşı çıkan Sırrı Süreyya Önder, sözlerini "Hele Mustafa'ya hiç çektirmeyin" diye bitirdi. HÜKÜMETİN "Demokratik açılım kahvaltıları" kapsamında bir ay önce ses sanatçılarıyla görüşen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz cumartesi günü de sinema ve sahne sanatçıları ile bir araya geldi. Radikal Gazetesi yazarı Kemal Yılmaz, dünkü köşesinde, ünlü yönetmenler Mustafa Altıoklar ile Sırrı Süreyya Önder arasında kahvaltı sırasında gerilim yaşandığını yazdı. Yazısında, Altıoklar'ın Ermenilerle ilgili bir film yapmak için Başbakan Erdoğan'dan para talep ettiğini öne süren Yılmaz, köşesinde şu satırlara yer verdi: 'Hollywood yıldızı getirelim' "Altıoklar, şu mealde konuşmuş: 'Sayın Başbakan'ım, bize 15-20 milyon dolar, biraz daha fazla da olabilir tabii, verin. Şu Ermenilerin yalanlarına karşı bir film yapalım Bir 'Gece Yarısı Ekspresi' çekildi, 30-40 yıldır bu ayıbı üzerimizden atamıyoruz. Hollywood yıldızlarını da getirelim onlara gerekli cevabı çekeceğimiz filmlerle verelim.' Havada milyon dolarlar uçuşmaya, devlet siparişiyle propaganda filmleri çekmenin tatlı hayali atmosferi ele geçirmeye başlamış, hâlâ üzerinden Atatürk filmlerinin şokunu atamamış birkaç kişi huzursuzlanmaya başlamışken neyse ki meddah geleneğimizin en güçlü temsilcisi Sırrı Süreyya Önder söz alır. 'Mustafa'ya hiç çektirmeyin' Önder 'Başbakanım' der, 'Eğer onlara o paraları verip bu filmleri çektirirseniz, bir vatandaş olarak size hakkımı helal etmem. 'Gece Yarısı Ekspresi' sadece kötü bir filmdi. O film bizim hapishanelerimizdeki koşulların yanında çok yumuşak kalıyor. Paraları filme yatıracağınıza, o paralarla hapishaneleri düzeltin' Sessiz yığınların vicdanı olarak hepimizin içine serin sular serpen Sırrı Süreyya sözlerini şu tarihi tespitle tamamlar: 'Hele bu filmi Mustafa Altıoklar'a hiç çektirmeyin."

'ün bazı haber başlıkları:

Avrupa'da yan sanayi bitiyor bunu değerlendirmeliyiz
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, otomotiv sektörüne Türkiye'nin ihracat motoru dediklerini ve bu sektöre ilgisiz kalmalarının mümkün olmadığını söyledi. Otomotiv sanayi yöneticileriyle bir araya gelen Çağlayan, Türkiye'de yan sanayinin geliştiğini ve gelişmeye de çok müsait olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin otomotiv üretim üssü olabilecek bir altyapıya sahip olduğunu kaydetti. Birçok Avrupa ülkesindeki yan sanayi firmalarının gençler olmadığı için işletmelerini bırakma durumunda kaldığını anlatan Çağlayan, şöyle devam etti: Bu şirketlerin Türk firmaları tarafından satın alınması veya ortaklık tesis edilerek hem bu şirketlerin isminden ve pazarlarından faydalanılması konusunda bir çalışma yaptık. Bu projeyi gerçekleştirmemiz lazım. Biz atlarsak başkası yapacak. Bu, Almanya'dan başlayacak, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinde yaptığımız çalışma. Bu konuda ne tür destekler verebiliriz, bu konuyla ilgili çalışıyoruz'

'in bazı haber başlıkları:

'Emekli maaşları eşitsizliği 8 milyar liralık yük getirir'
Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, Anayasa Mahkemesi'nin emekli maaşlarıyla ilgili nasıl bir karar vereceğini bilemediğini belirterek, "Biz kanun neyi emrediyorsa onu yaptık. Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili nasıl bir karar verir onu bilemiyorum ama bunun bize yük getireceği çok açık. Bizim tahmini hesaplamalarımıza göre yaklaşık 8 milyar liralık bir ek yük getirecek. Bunu kurum olarak bizim kaldırmamız zor görünüyor" dedi. Dinçer, 2000 yılından önce sosyal güvenlik kurumunun dikkate aldığı ve kanunla yapılan düzenlemeye göre emekli maaşları için kullanılan formülde küçük bir değişiklik yapıldığını söyledi. Anayasa değişikliği paketinde sendikalara yönelik düzenlemeyi sorulması üzerine Dinçer, Anayasa kapsamında sendikalarla ilgili iki sorun bulunduğunu, birinin devlet memurlarının toplu iş sözleşmesi yapma, grev ve lokavtla ilgili düzenlemelerin olması, bir diğerinin de işçi sendikalarıyla ilgili toplu iş sözleşmesi grev ve lokavta alakalı bazı sınırlamaların varlığı olduğunu söyledi. 'Sendikal düzenlemede' destek istedi Devlet memurlarının toplu iş sözleşmesi yapma, grev yapma hakkı yokken, işçilerin bu hakkına karşın bazı sınırlamalar bulunduğunu dile getiren Dinçer, "Devlet memurlarıyla ilgili düzenlemenin Anayasa değişikliği paketine girdiğini memnuniyet de duyduk. Ama eğer böyle bir şey olacaksa beraberinde işçi sendikalarının toplu iş sözleşmesi ve grevle ilgili sınırlandırmalarının kaldırılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Eğer Sendikalar Kanunu'nda değişikliği düşünüyorsanız, biz evrensel standartlara uygun sendikal hak ve özgürlüklerin alabildiğine genişletildiği bir kanun tasan taslağını hazırladık. İlgili sosyal aktörlerle de paylaştık. Eğer onlar da bize destek verirlerse onun takibini yapacağız" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

Evrakları savcı istedi
CHP'li Kılıçdaroğlu'nun 'yargıyı etkilemeye çalıştı' iddiasıyla suçladığı AK Parti Milletvekili Hüsnü Ordu, "Yargıya müdahalem söz konusu değil" dedi AK Parti Ordu Milletvekili Hüsnü Ordu, yargıya müdahalesinin söz konusu olmadığını, evrakları savcının istediğini söyledi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun basma gösterdiği yazıyı yazdığını kabul eden Hüsnü Ordu, şu açıklamayı yaptı: "Ben 2003 yılından beri TBMM KIT Enerji Alt Komisyon Başkanı olarak görev yapıyorum. 9 Haziran 2005'de Metin A. isimli vatandaştan, zamlı kömürlerin eski fiyatlarla satıldığına dair bir şikâyet geldi. Bunu araştırdık. İşletme 31.05.2005 tarihine kadar eski fiyattan kömür satacağını açıklayarak bir kampanya yapmış ve vatandaşlar da paralarını önceden ödemiş. 31 Mayıs günü kömürlerini almak için geldiklerinde elektrik kesintisi yaşanmış ve kantarlar çalışmadığı için 5-6 kamyonun yüklenmesi 01.06.2005'e kalmış yani gece 24.00'den sonra yüklenmişler. Bununla ilgili şikâyet üzerine de soruşturma başlatılmış. Bize gelen ihbarla biz de inceleme başlattık. Kanunun bana verdiği yetkiye göre biz birtakım belge ve bilgiler topladık ve yargıya intikali için üst komisyona taşıdık. Bu arada savcılık da 'soruşturma yapıyor' bilgisi geldi. Bunun üzerine savamızı aradım ve 'Bizde de bir şikâyet var. Yapağımız incelemeleri size de göndereyim mi?'diye sordum. Sayın sava da 'Gönderin' dedi. Ben de gönderdim. Kemal Bey bunu bilmiyor. Algılanan sanki ben kendi adıma göndermişim gibi. Ama ben belgeleri ve yazıyı sayın savayla yaptığımız görüşme üzerine gönderdim. Olayla ilgili açılan davada sanıklar, gecikmeyi ve nedenlerini zamanında bildirmedikleri için suçlandı, önce 10 ay ceza aldılar daha sonra bu cezalan da affedildi. Keşke Kemal Bey açıklamadan önce benimle konuşsaydı. O zaman bu durum yaşanmazdı."
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-23-2010, 13:07   #4
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
KÖŞE YAZARLARI

GAZETESİ

UTKU ÇAKIRÖZER
Anayasa tartışmalarının eksiği: AB
"...AB Uzun süredir üzerinde konuşulan anayasa değişiklik paketi dün nihayet açıklandı.
ilk günden gözlenen temel sorun, paketin siyasi partilerin uzlaşısıyla hazırlanmamış olması. TBMM'de ve sonrasındaki referandum sürecinde olabilecek tartışmalar da bu eksen üzerinde yaşanacak. Aslında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, siyasi parti liderleriyle yaptığı görüşmelerde ortak bir uzlaşı zemini sağlanması için önemli çaba harcadı. Hatta mutabakatın AB standartları doğrultusunda olması gerektiğini birkaç kez vurgulayarak yol da gösterdi. AB'ye tam üye adayı olarak resmi müzakereler yürüten bir ülkenin de yargı reformu gibi önemli bir konuda, geleceğini paylaşacağı siyasi birliğin beklentilerini bilerek, bu yönde adımlar atması da en doğal davranış şekli olurdu. Ancak bu yapılamadı. Bu konuda AB'nin görüşleri biliniyor mu? Maalesef, yaşanmakta olan anayasa değişiklik sürecinin temel eksiklerinden biri AB'nin beklentilerinin yeterince tartışılamamış olmasıdır. Bu konuda da en büyük sorumluluk Ankara'ya değil Brüksel'e düşmektedir. Aslında anayasa değişikliği tartışmalarında oldukça belirleyici olacak resmi bir çalışma yapılmış durumda. Türkiye-AB üyelik müzakerelerinin 23. faslını oluşturan 'Yargı ve Temel Haklar' alanında, Türkiye ile yürütülen tarama sürecine ait Komisyon tarafından hazırlanan rapor bizzat AB tarafından sumen altı edilmiş durumda. Hem de 5 yıldır. Sebebi ise maalesef yine Kıbrıs. AB içinde tüm kararlar oy birliğiyle alınıyor. Rum Kesimi'nin Türkiye'ye karşı vetosu nedeniyle AB Komisyonu'nca hazırlanan ve Türkiye'de yargı kurumunun eksikliklerinin sıralandığı 'Tarama Raporu' hala onaylanarak Ankara'ya iletilmiş değil. Halbuki bu rapor AB tarafından onaylanmış olarak Türkiye'nin elinde hazır olsaydı, bu günlerde anayasa paketine orada sıralanan eksikleri giderecek biçimde şekil vermek en ideal yöntem olurdu. O durumda kimsenin 'Bu paket iktidarın paketidir' deme olanağı da olmazdı. Maalesef, Rumların ipoteği altına giren AB bu konuda Türkiye'deki tartışmaları yönlendirme fırsatını kaçırmıştır..."

GAZETESİ

AHMET ALTAN
Büyük değişim
"...Şimdi değişiyoruz. İşin eğlenceli kısmı da değişimi "muhafazakâr" bilinen bir partinin gerçekleştirmesi. Değişime karşı çıkmaya çabalayanlar, bunu durdurabileceklerini sananlar, iktidardaki partinin "muhafazakârlığını" bahane olarak kullanmaya uğraşıyorlar ama kimse onların bahanelerine inanacak kadar saf değil. Buna inananlar, zaten inanmak isteyen, iktidardaki "azınlığın" siyasetteki ve medyadaki uzantıları. Bir "darbe" anayasasının sürmesini isteyen CHP, "ben bu sistemin muhafızıyım" diyemiyor da "ben AKP ile birlikte anayasa değiştirmem" diyor. Değiştirmek istemediği anayasa 12 Eylül Anayasası. Peki, "AKP ile birlikte anayasa değiştirmeyecek" olan CHP'nin "tek başına" yazmak istediği bir "anayasa" var mı? Yok. Çünkü bu anayasadan memnun o. Geçici 15. Madde'nin değişmesini istiyormuş. Ne kadar ilerici bir parti, 30 yıl önceki darbenin hesabını sormak istiyor ama burnumuzun dibindeki darbe girişimlerinin hepsini savunuyor, 27 Nisan muhtırasını destekliyor. 27 Nisan muhtırasını sahiplenen bir parti "darbe anayasasını" değiştirebilir mi? CHP'nin ve "azınlık iktidarının" medyadaki taraftarları da çocuk kandırır gibi "anayasa mutabakatla değişsin" diyorlar, sanki anayasayı değiştirmek isteyen "ortak bir irade" var da onların arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldıracağız. CHP ve MHP bugünkü sistemi savunuyor. Onlar halktan değil "iktidardaki azınlıktan" yanalar, o iktidarın sürmesinin, halkın sesinin kesilmesinin, halk iradesinin siyasete yansımamasının peşindeler. Bu düzeni değiştirecek bir "anayasa" değişikliğini nasıl onlarla bir "mutabakata" vararak yapacaksınız? Adamlar değişim istemiyorlar ki. Onlar bugünkü devletin siyasetteki temsilcileri. Halkın siyasete ağırlığını koymasını desteklemiyorlar. Kürtlerden, dindarlardan, demokratlardan uzaklar, orduya ve yüksek yargıya yakınlar. Onlar kendi aralarında "değişimi engellemek" için bir mutabakata varabilirler ama değişim için onlarla bir mutabakata varılamaz. Onlarla bir mutabakat aramak ipe un sermektir. Bu sistemi değiştirecek olanlar, bu sistemin gadrine uğramış olanlardır, büyük kitlelerdir ve bu sistemin dışarı atmaya çalıştığı partilerdir. AKP, bu sistemin hedefindeki parti, BDP de öyle, bu partiler kendi varlıklarını sürdürebilmek, kendi tabanlarının haklarını koruyabilmek için değişimi savunmak zorundalar. Yirmi altı maddelik yeni "anayasa değişim" paketinin çok eksikleri olduğu doğru ama gene de bu eksikliklerine rağmen büyük bir adım bence, devlet sultasını kıracak, halk iradesinin yolunu açacak önemli değişiklikler içeriyor. Askerî anayasanın, siyasetin ve halk iradesinin üzerine yerleştirdiği "yargı vesayetine" son veriyor. Değişime karşı çıkan "tutucuların" mazeretlerine bayılıyorum, bu değişimler "bağımsız yargıya darbe vuracakmış", hangi bağımsız yargı bu, Genelkurmay Başkanı'nın emriyle savcıyı görevden atan yargı mı? Siyasete pranga takıp askerlerden emir alan bir yargıyı bize "bağımsız yargı" diye yutturmak ve bu prangalı esaretimizi sürdürmek istiyorlar. O kadar şaşkınlar ki herkesin de şaşkın ve aptal olduğunu sanmaya başladılar. Bu son anayasa değişim paketi önemli bir adım, yeterli değil ama gene de çok ciddi bir adım. Böyle adım adım "halkın egemen" olduğu bir düzene geçeceğiz. İnsanlar kendi topraklarında "köle" olmaktan, aşağılanmaktan, ezilmekten bıktılar çünkü..."

YASEMİN ÇONGAR
Hukuk yoluyla demokrasi için
"...AKP'nin gündeme getirdiği pakette, askerî mahkemelerin askerî disiplin suçlarına bakan organlar olmakla sınırlandırılmaması; Yargıtay ve Danıştay'a dokunulmaması; Yüksek Askerî Şûra'nın sadece ihraç kararlarının yargı denetimine açılması ve diğer icra hükümlerinin dokunulmazlığının korunması gibi çok temel eksiklikler var. Bu eksiklikler, gündemdeki değişiklikten sonra bile, askerî vesayeti sürdüren ve Yüksek Yargı'nın o vesayetin taşıyıcısı, uygulayıcısı, garantörü gibi davranmasının önüne set çekmeyen bir hukuki çerçevenin devam edeceği anlamına geliyor. Bu eksiklikler, toplumsal katılım kanallarının açık tutulması yoluyla ve parlamento eliyle, baştan sona yeni bir anayasa yapılmasının, bu ülkede demokratikleşmenin baş koşulu olmaya devam edeceğini hatırlatıyor. Her şeye rağmen, AKP hükümetinin, Venedik Komisyonu'nun görüşlerini, Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye'ye ilişkin İlerleme Raporlarındaki eleştiri ve beklentileri hesaba katarak, demokratik ülkelerdeki uygulamayla büyük ölçüde uyumlu bir değişiklik paketi hazırlamış olması, bence küçümsenmemeli... Değişikliklerin geneline baktığımızda, seçmen iradesine saygının ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Esasen, 1982 Anayasası'na indirilmesi planlanan bu "23 darbe" benim, sizin, hepimizin oylarının değerini arttıran, bizlerin seçtiği ve yine bizlerin sandıkta devirebileceği vekillerin yaptırım ve karar kuvvetini pekiştiren bir nitelik taşıyor. Siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması bu açıdan çok önemli ama Meclis'in bu konuda tek yetkili kılınmaması nedeniyle de yetersiz bir değişiklik... Ayrıca yeni pakette, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun "tanrısal" dokunulmazlığı nihayet kalkıyor; yapısı daha demokratik, çoğulcu ve temsili bir hal alırken, kararlarına etkin itiraz yolu açılıyor. Buna karşın, bu kurula Meclis'in de üye seçmesi yönündeki plandan geri adım atılması, hükümetin "ürkekliğinin" bir başka göstergesi. Yine de, Anayasa Mahkemesi'nin yapısında öngörülen değişiklikle birleştiğinde, HSYK ile ilgili yeni düzenlemenin Yüksek Yargı'daki kast sistemini bitirmese bile, zayıflatacağını öngörebiliriz. Son olarak, yeni değişikliğin "özel hayatın gizliliği" konusunda getirdiği ilave güvenceleri, "çocuk hakları"nı yeni bir hak kategorisi olarak Anayasa'ya dahil etmesini; memurlara toplu sözleşme hakkı getirmesini; bilgi edinme ve kamu denetçisine (ombudsman) başvurma hakkını da yine ilk kez anayasal bir hak olarak tarif etmesini ziyadesiyle önemli buluyorum. AKP'nin hazırladığı paket, yetersiz ve gecikmiş de olsa, hepimizin değerinin daha fazla bilineceği, iradesinin daha etkin ve haklarının daha geniş olacağı bir hukuk düzeni öngörüyor bence. Pakete muhalefet edenlerse, vatandaşın değerine, iradesine, haklarına da muhalifler aslında. "Hukuk yoluyla darbe" düzeninin devamını istiyorlar..."

GAZETESİ

YİĞİT BULUT
Yeni pakette 'olumlu ve 'olumsuz' taraflar!
"...Konuyu "siyasallaştırmadan" ve en önemlisi "tam ortada durarak" bazı detayları sorgulamak ve görüşlerimi "not düşmek" istiyorum...
1- Parti kapatma davası ancak TBMM izniyle açılabilir. Olumsuz ve "güçlerin kullanımında" çelişki yaratacak bir düzenleme! Kapatılacak parti, iktidar partisi veya koalisyonun en küçük partisi olabilir. Böyle bir yapı içinde "kapatma davası" açmak asla mümkün olmayacak ve "siyasi parti", yargı denetimi dışına taşacaktır. Daha açık yazmam gerekirse; bir siyasi parti TBMM çatısı altında yargı bağışıklığı kazanmış olur.
2- YAŞ kararları yargı denetimine açılıyor. Olumlu ama "iyi tanımlanması" gereken bir düzenleme. Yargı denetimi doğru ama "bir kurumun içinde disiplin veya başka suçlar sonucu" olmamasına karar verilen personelin yargı kararı dahi olsa bulunması doğru değil. Yargı kararı ancak "özlük haklarının" sorgulanması amacıyla alınabilir. Kurumun dışarı attığı biri "kuruma rağmen" oraya dönemez.
3- Darbe girişimleri sivil yargıya. Olumlu bir adım. Her türlü anayasal düzeni yıkma girişimi sivil yargıya taşınmalı ve gereği yapılmalı.
4- Anayasa Mahkemesi üye sayısı 11 'den 19'a çıkıyor. Anlamsız ve gerekliliği sorgulanabilir bir düzenleme. Sayının fazla olması "çokseslilik" getirebilir ama "karar alma" zorlaşacaktır. 11'in "optimal" olduğunu düşünüyorum. Yüksek Mahkeme'ye bireysel başvuru hakkı da geliyor. Olumlu ama iş yükü çok olan mahkemenin "işlemesi" açısından zor.
5- 3 üye TBMM tarafından seçilecek.
2 üyeyi Sayıştay, 1 üyeyi Barolar Birliği seçecek. TBMM bu adaylar içinden seçecek. Olumlu bir adım. Özellikle üye çeşitlenmesi ve aday göstermenin "çeşitlilik" sağlaması yararlı olabilir.
6- HSYK'nın yapısı değişecek. AB raporlarına rağmen bakan ve müsteşar yerinde kalıyor, buna karşılık üye sayısı 21 'e çıkıyor. HSYK'nın meslekten çıkarma kararları da yargı denetimine açılıyor. Bakan ve müsteşarın yerinde kalması son derece olumsuz ve yargı bağımsızlığının özüne aykırı bir "direnme"! Üye sayısının artması da "kararlarda dağılma" açısından "optimal" noktanın üstünde. Yargı denetimi ise olumlu.
7-12 Eylül'e yargı yolu açılıyor. Teknik olarak fazla bir anlamı olmasa bile "o utanç verici" maddenin kalkması "olumu".
8- Değişikliğe kadar açılacak davalar da "değişiklik" kapsamında olacak. Bunun anlamı da çok açık: Hemen açılacak bir kapatma davası da "bu paket" kapsamına girecek ve TBMM izni gerekecek. Bu "geçici bir madde" ile sağlanıyor. Sevgili dostlar, "olumlu" ve "olumsuz" tarifi....Kendi görüşlerimi sizlere aktardım, son bir detayla bitireceğim; pakete konan bir geçici madde ile "değişikliklerin bir bütün halinde" halkoylamasına götürülmesi planlanıyor. Bunun anlamı da çok açık; pakete şimdiden halkın "sandığı" görünüyor..."

GAZETESİ

BÜLENT KUŞOĞLU
Tayyip Erdoğan'ın Sınavı
"...Geçen hafta sonu medyaya dikkat ettiniz mi? Galiba ilk defa yandaş medyadan bazı kalemler Tayyip Erdoğan'a vurmaya başladı. Örneğin, Ahmet Altan, Başbakan'a 'Sen kimsin?' diye sorarken hayli sert ve fütursuzdu. Bir süredir Hükümete yönelik eleştirileri olan Cengiz Çandar, dozu artırdı ve Başbakan'a, 'Aklını ve dilini devlet çemberine kıstırdı, değişimin gerisinde kaldı' dedi. Etyen Mahçupyan'ın eleştirisi de sertti ama Mehmet Barlas'ın 'AKP de MHP'lileşiyor' eleştirisi gerçek bir sürprizdi. Tüm bu eleştiriler görüntüde Başbakan'ın '100 bin Ermeni'yi geri gönderirim' açıklaması üzerine yapılmıştı ama sebebin böyle ayaküstü yapılmış basit bir açıklama olması çok mantıklı mı? Tayyip Bey daha önce onlarca demokrasiye uygun olmayan pot kırdığında neden bu tür tepkiler almamıştı?.. ABD ve Türkiye'nin karşılıklı tehdit ve samimiyet mesajlarına bu defa 'liberal medya' da eklendi. Şimdiye dek belli bir odağın her talebini yerine getiren, 'BOP'un eş başkanıyım' diyen Tayyip Erdoğan'a şimdi 'Sen Kimsin?' denmesini anlayabiliyor musunuz? Hafta sonu liberal diye bildiğimiz yazarların eleştirilerinin arkasında bunu aramak lazım. Yoksa Türkiye'de 100 bin Ermeni olmadığını ve Tayyip Beyin onları istese de gönderemeyeceğini herkes biliyor. Konu kısaca 'rakibi' veya 'dostu' sıkıştırmak ve mümkün olduğunca taviz kopartmaktır. Bu noktada Tayyip Beyin devlet adamlığı gündeme geliyor. Bakalım Tayyip Bey bu oyunu ne kadar doğru oynayacak? Ne kadar kendisini düşünerek, ne kadar ülkesinin çıkarlarını dikkate alarak hareket edecek? Aslında konu her iki ülke açısından da hayati. ABD, 'Dönemi bitti' denen darbeyi dahi tezgahlayabilir. Tayyip Erdoğan, silinmemek için her yola başvurabilir. ABD kendi tezgahıyla gelen AKP yönetimini kendi çıkarına görmez ise göndermekte bir an dahi tereddüt etmez. Taviz verirse Türkiye kaybedecek, vermez ise Tayyip Erdoğan ve yine Türkiye kaybedebilecek... Başka bir yol yok mu? Tayyip Erdoğan için devlet adamlığı, Türkiye için dönüşüm sınavı bu. Bakalım nasıl sonuçlanacak?.."

GAZETESİ

ARSLAN BULUT
AKP, sanıldığından daha büyük oynuyor
"...CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Kapatılma korkusuyla yaşayan ve gelecekte Yüce Divan'da yargılanmaktan korkan AKP, Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan olarak görev yapma sorumluluğunu ve bağımsız yargıyı, bağımsız yargının güvencesi olan HSYK'yı hedef almaktadır. Bu değişiklik girişimi, AKP'nin korkularının Anayasa değişikliğine yansımış halidir" diye konuştu. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş da AKP'nin hazırladığı Anayasa paketinin Türkiye Cumhuriyeti'nin sonunu getirecek bir yapıya sahip olduğunu söyledi. Savaş, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısında yapılacak değişikliklerle Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan çıkarılacağını ifade ederek, "Büyük bir oyun oynanıyor. Bu oyun gerçekleştiğinde ne devletin toprak bütünlüğü kalacak ne laik yapısı.. AKP, Yüce Divan'da hesap vereceğini biliyor. Şimdiden oraya kendisine yakın kişileri getirmeye, Cumhurbaşkanı eliyle, Meclis eliyle değiştirmeye çalışıyor. Başarırsa arlık Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devletinden çıkarılıp korku imparatorluğunda devamlı yaşamasının sağlanmasının yolu açılacaktır. Bu nasıl yapılacak; Anayasa Mahkemesi'nce laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği saptanan AKP, Meclis çoğunluğu ile bölücülükten partileri kapatılmış milletvekilleri el ele Anayasa değişikliği yapacaklar. Yandaş basın bunun propagandasını çok iyi yapacaktır ama bu değişikliklerin ne getirip götüreceğinin halka çok iyi anlatılması gerekiyor" dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de hükümetin Türkiye'yi ekonomide, siyasette, basında, yargıda süratle geriye götürdüğünü belirterek, "Bu AKP iktidarı içerde gericidir, dışarıda vericidir, yakında gidicidir" dedi... AKP iktidarı, esas olarak Türkiye'nin ekonomik alt yapısını değiştirmiş ve milli güç olan stratejik kuruluşları yabancılara devretmiştir. Şimdiki hedefleri, üst yapıyı de değiştirmek, böylece Türkiye'yi bir ulus devlet olmaktan çıkarmaktır. Zaten Tayyip Erdoğan, milletin milli kimliğini bile değiştirmeye kalkışmıştır; hâlâ da bu yönde propaganda yapmaktadır. Dünyayı küreselleştirdiklerini iddia edenler, bütün ulus devletleri, etnik ve dinî farklılıklarına göre parçalayarak, eski Yunan siteleri gibi şehir devletlerine bölmeyi ve tek merkezden yönetmeyi plana programa bağlamış durumdadır. Tayyip Erdoğan, partisini kurmadan bir ay önce kendisine bir memorandumla bildirilen bu küresel planı kabul ettiğini, parti programında ortaya koymuştu... İşte bu programın gereklerini tek tek yerine getirdiler. Şimdi önlerinde tek bir engel kaldı: Anayasa!.."

GAZETESİ

OKTAY EKŞİ
Önce maksadı konuşalım
"...Siyasi iktidarın sözcüleri belki bin defa, "Bu değişikliği muhalefetle uzlaşarak Meclis'ten geçirmek istiyoruz" demişlerdi ya... O sözün ne derece samimi olduğu netleşsin diye değiniyoruz bu "süre" konusuna... Muhalefete o süre ister yetsin, ister yetmesin... Biz öneriyi dikkatle ve önyargısız bir yaklaşımla okuduk... Gelelim önerinin özüne: Bu değişiklik paketinde -yeri gelince değineceğimiz- gerçekten iyi hükümler var. Ama öneri o "iyi" hükümler yaşamımıza girsin, demokrasimiz bir parmak daha ilerlesin diye hazırlanmamış.
1- Yargıyı Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bağımlı kılmanın altyapısı hazırlanmış. (Bunun ayrıntılarına sonra gireceğiz.)2- Bizzat bugünkü Cumhurbaşkanı'nın da "Anayasa'nın bana verdiği yetkiler gereğinden fazladır" dediğini anımsıyorsunuz değil mi? Buna rağmen, tam tersi yapılmış. Örneğin, "Rektörleri benim atamama gerek yok" diyenCumhurbaşkanı'nın yetkileri daha da güçlendirilmiş. Keza Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne belirli süzgeçlerden geçerek aday gösterilmiş 11 asıl, 4 yedek üye tayin etme yetkisi, "yükseköğrenim görmüş olma" dışında hiçbir niteliği olmayan 2 kişiyi Anayasa Mahkemesi üyesi seçmesine imkân verecek kadar genişletilmiş.3- Cumhurbaşkanı'nın yetkisi artırılırken aslında Abdullah Gül değil, ondan sonra Çankaya'ya çıkmayı düşündüğü bilinen Tayyip Erdoğan göz önünde tutulmuş. Yani elbise ona göre biçilmiş.4- Anayasa'nın 10'uncu maddesinin "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" şeklindeki ikinci fıkrasına "Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz" diyen bir cümle ilave edilmesi istenmiş. Sizin aklınıza "bunun altında türbanın yattığı" gelmiyor mu?.."

YALÇIN DOĞAN
Referandumun nafile havucu
"...İktidarın hazırladığı Anayasa değişiklik paketinde memurlara toplu sözleşme hakkı tanınıyor, ancak grev hakkı yine yok... Değişiklik taslağında memurlara toplu sözleşme hakkı tanınması, ilk anda ileri bir hamle gibi. Oysa, yaptırımı yani grev hakkı yoksa, toplu sözleşme pek işe yaramıyor. Hatta, dolaylı olarak grevi yasaklıyor. Buna rağmen, iktidar bu değişikliği neden yapmak ihtiyacı hissediyor? Muhtemelen, referandumda memurların ‘evet' oylarını alabilmek için. Eğer, referanduma gidilirse, memurlara bir dilim havuç niteliğinde... Değişikliğe genel olarak bakıldığında:Marjinal iyileştirme, marjinal demokratikleşme ve fakat çekingen bir cesaretin izleri var. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, bu değişiklikle Meclise sanki daha fazla ağırlık tanınacak, diye düşünürken, Meclise biçilen rol ikinci planda kalıyor. Temel bir değişiklik, parti kapatma zorlaştırılıyor, kapatılan partide milletvekilliği düşmüyor. Olumlu adım. Anayasa Mahkemesi yapısının değişimi ile ilgili madde ise, yıllar önce Anayasa Mahkemesi'nin önerdiği değişikliğin neredeyse kelimesi kelimesine aynısı... 12 Eylül Anayasasının değiştirilmesi için atılan adım elbette olumlu ve şart. Ancak, bu neden ilgili kurumlarla görüşerek, uzlaşarak yapılmıyor ve neden ‘ben yaptım oldu' mantığında ısrar ediliyor, bunu anlamak imkansız..."

GAZETESİ

TAHA AKYOL
Anayasa Paketi
"...ANAYASA değişikliği hem siyasi hem hukuki bir süreçtir. Halkoylamasında ise ‘kitleler psikolojisi' devreye girer. Halkoylamasında CHP tabanı "hayır", Ak Parti tabanı ise "evet" diyeceğine göre, ‘stratejik' nokta, AKP dışındaki sağ seçmen kitlesinin ne diyeceğidir! Eğer CHP "Yargıyı ele geçirecekler, laiklik elden gidiyor" gibi sloganlarla kampanya yürütür ve Sabih Kanadoğlu gibi ‘simge' isimler de ön plana geçerse, hele birkaç da "cumhuriyet mitingi" yapılırsa, geniş sağ kitlelerde de "evet" eğilimi güçlenecektir! 2007 halkoylamasında yüzde 67 "evet" çıkmamış mıydı?! MHP de pakete karşı ama CHP'nin söyleminden uzak duruyor, "Oturup şimdi beraber hazırlayalım, seçimlerden sonra Meclis'ten geçirelim" diyor. MHP'nin söylemi geniş sağ seçmen kitlesini şimdiden kestiremeyeceğimiz bir ölçüde etkileyecektir.Kampanyayı görmeden sonucu hakkında öngörüde bulunmak doğru olmaz. Kaldı ki, 2 milyon oyu bulunan BDP'nin kararı da netleşmedi henüz. Pakette hukuki açıdan en önemli hususlardan biri Anayasa Mahkemesi'nin yapısının değiştirilmesidir. Yargıtay ve Danıştay buna şiddetle karşı çıkıyor ama 2003 yılında bu değişikliği Anayasa Mahkemesi'nin kendisi istemişti! Hatta iktidarın hazırladığı taslak daha ‘mütevazı'dır. Mahkeme'nin taslağında TBMM dört üye seçiyordu, iktidar bunu üçe indirmiş... Tepkiler dikkate alınmış olacak ki, HSYK'ya Meclis'in üye seçmesinden vazgeçilmiş... Yargının isteklerine ve AB kıstaslarına uygun olarak Adalet müfettişleri ve adli bürokrasi de bakanlıktan alınıp HSYK'ya devrediliyor. Yargının bazı itirazları var ama HSYK'nın üye sayısının 21'e çıkarılarak "çeşitlilik" ve "geniş temsil" ilkesinin benimsenmesi de isabetlidir. Ancak bir kaygımı defalarca yazacağım: Taslaktaki geçici 19. maddeye göre, il merkezlerinde ortaya sandık konulacak, hâkim ve savcılar ilçelerden de gelerek HSYK'ya 7 üye seçecekler! ... Bunu çok sakıncalı buluyorum. Söz konusu 7 üye, birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından, kıdem ve performans gibi objektif kıstaslara göre bilgisayar tarafından seçilmelidir..."


DERYA SAZAK

Anayasa ve Seçim
İktidar partisi, anayasa paketini bir "sivilleşme" hedefi olarak sunarken, muhalefet bu girişime "AKP projesi" penceresinden bakıyor ve destek vermeyi reddediyor... Meclis'teki CHP-MHP bloku karşısında AKP'nin anayasa paketini "referandumsuz" yasalaştırması kolay olmayacak. Barış ve Demokrasi Partisi'nin "yapıcı muhalefeti"nin pratikte nasıl işleyeceği henüz belirsiz... Bu tablo karşısında AKP, tek başına kalabilir! Özal'ın 1987 ve 1988'de yaşadığı gibi referandum AKP'ye karşı bir "güven oylaması"na dönüşebilir. Anayasa paketi gerekli desteği bulmayabilir. Doğrusu, 12 Eylül askeri darbesinin Türkiye toplumunun üzerine bir zırh gibi giydirdiği 1982 Anayasası'nın tarihi bir uzlaşmayla, Meclis'in ve halkın büyük çoğunluğunun desteğiyle bütünüyle değiştirilmesiydi. Anlaşılan bu fırsat 1980 darbesinin üzerinden otuz yıl geçtikten sonra bile doğmayacak! Bu defa da, AKP'nin "İslamcı kökleri" ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracağı kaygısıyla, darbe anayasasına sığınılıyor. "Askeri vesayet" geçmişte 12 Eylül'ün mağduru olmuş iki siyasi parti -CHP ve MHP- tarafından sürdürülmek istenmektedir... Anayasa kavgası Türkiye'yi erken seçime götürür. AKP, referandum yerine seçime gitmelidir.

GAZETESİ

OKAY GÖNENSİN
Anında Kırmızı
"...Yüksek Yargı'ya ilişkin maddeler dışındaki değişiklik önerilerine bakıldığında ciddi bir itiraz noktası bulmak zor. Bunları hızla sıralarsak: Çocuklar, yaşlılar ve engelliler için "pozitif" ayırımcılık; kişisel verilerin korunması; yurt dışına çıkışın engellenmesinin suç soruşturması ya da kovuşturması ve hâkim kararına bağlanması; çocukların devlet tarafından korunacağının açıkça belirtilmesi; kamu denetçiliğinin kurulması; Yüksek Askeri Şûra kararlarının yargı denetimine açılması; askeri yargının görev alanının netleştirilmesi; 12 Eylül darbecilerine yargı yolunun açılması... Bunlar herkesin destekleyeceği, içinden itiraz etse de açık açık söyleyemeyeceği konular olarak kolayca kabul edilecektir. İki konuda ise yaratılan beklenti düzeyinde bir değişiklik teklifinden söz edilemez. Bunların biri, memurların sendika ve toplu sözleşme hakkıyla ilgili. Yapılan değişiklik, pratikte herhangi bir yenilik ve hak getirmeyen bir "kelime" değişikliğinden ibaret. Memurlar yine serbest toplu sözleşme imkanına ve grev hakkına sahip olmayacak... Parti kapatmayla ilgili değişikliğin içindeki önemli unsursa kapatma davasının açılabilmesi için TBMM'den onay çıkması şartı. Bu konuda "hukuki" ve "siyasi" alanlar birbirine karışmış olacak, demokratik bir hakkın kullanımı, hukuk alanındaki düzenleme ile değil, Meclis iradesiyle, üstelik her vaka için ayrı ayrı çözülmeye çalışılacaktır. Yüksek Yargı'nın kendi alanıyla ilgili düzenlemelere hiç beklemeden sert bir tepki göstermesi, tartışmanın ayrıntılı ve kamuoyunu bilgilendirici şekilde yapılmasını dahi engellemiş oldu..."

GAZETESİ

EMRE AKÖZ
Yargı, Yasama'nın Üstünde Olabilir mi?
"...Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in ne dediğini duydunuz mu? Mini Anayasa değişikliği gündemde ya... "Yargıyla ilgili düzenlemeler, Anayasa'ya aykırı" demiş. Bu laf, şu anlama gelir: "Meclis yasama görevini yerine getiremez; Anayasa'yı değiştiremez." Yani "kuvvetler ayrımı"ndan bahseden Yargıtay Başkanı, aslında kuvvetler ayrımına karşı çıkıyor. "Yargı, Yasama'nın üstündedir" diyor. Bizim "yargıçlar devleti" ya da "yargıçlar iktidarı" dediğimiz, tam da bu işte. Demokrasi karşıtı bir yöne savrulan Yüksek Yargı nasıl toparlanacak? Fikri olan söylesin..."

MEHMET BARLAS
Anayasa değişikliği yapmak AK Partililere mi düştü?
"...Bu AK Parti'nin artık haddini bilmesinin zamanı gelmiştir. İki genel seçimde TBMM'de tek başına iktidar olacak çoğunluğu almaları yetmiyor sanki. Şimdi de Anayasa değişikliği için düğmeye bastılar... Aslına bakarsanız Türkiye'de durum böyledir. Değiştirilmekten öteye lağvedilebilirler bile. 1924 Anayasası ve 1961 Anayasası da böyle olmadılar mı?... 1937 değişikliğinde "6 Ok" 1924 Anayasası'na girmemiş miydi? Veya 12 Mart darbesi ertesindeki değişikliklerde de, 1961 Anayasası'ndaki kurumların özerklikleri kaldırılmamış mıydı?
1982 Anayasası'na gelince... Bu Anayasa halkoyu ile kabul edildiği 1982'den bu yana çeşitli dönemlerde 34 defa değiştirilmedi mi?... Şimdi mesela deniliyor ki, Anayasa'nın 175. maddesine göre değişiklik teklifi hükümet tarafından hazırlanırsa bu Anayasa'ya aykırı olur. Çünkü 175'inci maddeye göre sadece belirli sayıdaki milletvekili Anayasa değişikliğini teklif edebilir... Çoğunluk olmak yetmez. Gerçi bu değişiklik paketi dün kamuoyuna açıklanırken üzerine basıla basıla "Bu bir taslaktır" denildi ama faydası yok. Bir de şöyle diyenler var: Bu AK Parti çoğunluğu Anayasa falan değiştiremez. Çünkü Anayasa Mahkemesi onları irticaın odağı şeklinde belirledi. Evet... Aslında bu AK Parti çoğunluğunun yasaları oylamaları da belki bir "Anayasa ihlali" dir. Bakarsınız Anayasa'yı önce TBMM oylaması sonra da referandum ile değiştirme girişimleri yüzünden "Zorla tağyir ve tebdil" suçu işledikleri için yargı önüne de giderler. Çünkü "Bizim parti"den olmayan milletvekillerinin ve oy kullanan seçmenlerin gerçek niyetleri asla bilinmez..."


ERDAL ŞAFAK

Üç soru
"...Önce birkaç soruyla başlayalım: 1- Siyasi partilerin çok kolay, harcıalem gerekçelerle kapatılmaları toplum vicdanını sızlatıyor mu? 2- Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkumiyet rekoru kırması hepimizi utandırıyor mu? 3- Yüksek yargının bir siyasi taraf konumuna gelmesi demokrasimize gölge düşürüyor mu?Bu üç soruya da toplumun ezici çoğunluğunun "Evet" yanıtı vereceğinden, vermekte olduğundan adımız gibi eminiz. Bu da, Anayasa'ya ciddi bir neşter atılması zamanının geldiğini ortaya koyuyor. Biliyoruz; Anayasa değişiklikleri mümkün olan en geniş uzlaşma zemininde yapılmalı... Yine biliyoruz; uzlaşma zemini de ancak iktidarın "Dayatmacı" olmamasına, muhalefetin de peşinen ve kategorik bir "Retçi" tavır içine girmemesine bağlı.
Mümkün mü? Kesinlikle... Madem "Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları"; kapatılmalarını güçleştirecek düzenlemelerin yapılması şart. Madem alnımızdaki AİHM lekesini silmek zorundayız; vatandaşın iç hukukta hak arama kanallarının genişletilmesi şart.Madem yargı "Türk milleti adına" karar veriyor; demokrasinin olmazsa olmazı bu kuruma karşı oluşan güvensizliğe son verilmesi şart. Hazırlanan Anayasa değişikliği teklifinde bu üç soruna da çözümler öneriliyor. Beğenilir, beğenilmez. Beğenilmezse, daha iyisini bulmak için çaba harcanabilir. Harcanmalı da. Paket fazla ya da eksik bulunabilir. Fazlaysa budanması için uzlaşma aranabilir; eksikse tamamlamak için öneriler getirilebilir. İyi niyetler de, art niyetler de teklifin yasalaşması sürecinde ortaya çıkar. Merak etme Ankara; halk her şeyi görüyor: İyi niyeti ödüllendirmesini de, art niyeti cezalandırmasını da çok iyi bilir..."


GAZETESİ

MEHMET ALTAN
Said-i Nursi ve Başbuğ Anayasası
"...12 Eylül Rejimi'nin takım taklavatıyla sökülerek çöpe atılmasının peşindeki birisi olarak, sonda söyleyeceğimi, hemen ilk başta, üstelik de Deniz Baykal'ın iddiaları üzerinden söyleyeyim... Bir an için şeytanın avukatlığını yaparak, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın iddia ettiği gibi bu değişim paketinin "gelecekte Yüce Divan'da yargılanmaktan korkan AK Parti yönetiminin bir oyunu" olduğunu kabul edelim... Böyle önemli bir değişiklik karşısında bunun ne önemi olabilir? 12 Eylül Rejimi'ni delen bu radikal adıma karşı çıkmak ve AK Parti nefreti üzerinden "statükonun" savunuculuğunu yapmak ne kadar inandırıcı? "Değişim" yanlısı olduğunu söyleyen birinin, bu değişime karşı çıkarak 12 Eylül Rejimi'ne "yandaş" olması kolayından izah edilebilir bir durum mu? Tahminim o ki dünkü "Anayasa Değişim Paketi'ne" düşmanlık edenler, halk yığınlarına bunu anlatamayacaklar... Çünkü "özünde" değişim üzerinden ilkeli bir siyasetten filan yana değiller, sadece iflah olmaz bir AK Parti hastalığından mustarip olanları kandırarak sistemin devamını sağlamak peşindeler... İşin komiği... Genelkurmay Başkanı Başbuğ da, parlamentoyu, hükümeti, yargıyı yok sayarak Anayasa ve yasaları fütursuzca çiğnemeye devam ediyor... Demek ki "silahlı bürokrat" olunca, Anayasa'nın 138., Türk Ceza Kanunu'nun 215 ve 288., Askeri Ceza Kanunu'nun da 148. maddelerini çiğnemek bir sorun değil. Ankara'da "anayasal değişiklik" konuşan bir siyaset müessesi ile herkesin gözünün içine baka baka kendini mahkeme yerine koymaktan hiç mi hiç kaçınmadan döne döne anayasayı çiğneyen "devlet memuru" silahlı bir yüksek bürokrat... Trajikomik bir durum... Düşünün ki AK Parti Büyük Kongresi'nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın adını "maneviyatçı" kimliği ile andığı ve en çok alkışı aldığı Said-i Nursi'nin 50. ölüm yıldönümü... Said-i Nursi'nin 50. ölüm yıldönümünde mezarı belli değil. Çünkü... 27 Mayıs 1960 hareketinden sonra cesedi askerî birliklerce Halilü'r-Rahman Camisi mezarlığından Isparta'ya götürülerek bilinmeyen bir yere gömülmüş. Said-i Nursî'nin ölümünden bu yana elli yıl geçmiş, onu "mezarsız" bırakan 27 Mayıs'ın ise bir iki ay sonra ellinci yıldönümü... İnsanları mezarsız bırakacak bir zulüm anlayışın bölük bölük mağdur yarattığı, askeriyenin hukuka rahatça silah çektiği ve kısmi bir anayasa değişimine bile statükonun barikat kurduğu bir manzara... Tümünün hakkından "referandum" gelir... Çünkü bu doğrudan "halk iradesi" demek..."

AHMET KEKEÇ
Siz busunuz işte
"...Demişlerdi ki, "Geçici 15. maddeyi kaldırsınlar, Kenan Evren ve arkadaşlarının hâkim karşısına çıkmasını sağlasınlar, anayasa değişikliğine destek veririz..." Bunu kaç yıldır söylüyorlar. Ben de, "Yalandır, inanmayın" diyorum... Kenan Evren ve arkadaşlarını kurtaran "ihraç" kararının altında kimin mi imzası vardı? Elbette HSYK'nın. Hani CHP'lilerin "yapısına dokundurtmayız" dediği HSYK. Hani Ergenekon sanığı İlhan Cihaner'i telefonla enforme eden HSYK. Hani Üçüncü Ordu Komutanı Saldıray Berk'i ifadeye çağıran "özel yetkili" savcıların yetkisini kaldıran HSYK. Hani Ergenekon savcılarının yerini değiştirmeye kalkışan HSYK. Hani her fırsatta "yargı bağımsız olmalıdır" derken, yargı bağımsızlığına en ciddi darbeyi vuran "Genelkurmay brifingleri"ni sorun yapmayan HSYK. Hani, gizli tanık Munzur'a yönelik CHP ilgisine gözünü kapatan HSYK... HSYK bu işleri yaparken CHP hiç oralı olmadı... Bununla da kalmadı, ne zaman kısmi ve genel anayasa değişikliği gündeme gelse, "geçici 15. madde" şartını öne sürdü... İşte, içinde geçici 15. maddenin de bulunduğu yeni bir değişiklik tasarısı paketi var ortada... Nihayet 12 Eylül'ün ipliği pazara çıkarılabilecek. Nihayet Kenan Evren ve arkadaşları yargılanabilecek. Nihayet çok şekvacı göründüğünüz "darbeler dönemi" kapanacak. Hayır, bu pakete kapıları "tamamen" kapalıymış... CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay dün bir açıklama yaptı ve "Bu haliyle bu pakete destek vermeyeceklerini" söyledi. Hangi pakete, hangi haliyle ve ne zaman destek verdiniz ki?... Siz busunuz işte... Bir de buyurmuş ki Hakkı Süha Bey, "Geçici 15. Madde tek başına gelirse destek veririz..." Destek vermezsiniz. Bir yolunu bulup kaçarsınız. Müteaddit defa yaptığınız, bundan sonra da yapacağınız gibi. Şanlı tarihiniz bu tür "kaçışlar"la dolu çünkü..."

GAZETESİ

BÜLENT KORUCU
Kürsü Yargıçları Referandumda Ne Der?
"...Sadece 12 Eylül'ün yargılanmasını yeterli gören CHP, diğer maddelere destek vermiyor. Bu durumu nasıl izah edeceklerini merak ediyorum. Genel Başkan Deniz Baykal'ın ilk tepki olarak verdiği, "AKP mutfağında hazırlanmış bir pakete destek vermeyiz." beyanatı ikna edici değil. Kimin mutfağında hazırlanırsa hazırlansın, memurlara toplu sözleşme hakkı veren düzenlemeye karşı çıkmanın siyasi faturası olacaktır. AK Parti, muhtevayı tartıştırmayı başardığında şekil ikinci planda kalacak ve CHP'nin işi zorlaşacak. Hakeza çocuk hakları, Yüksek Askerî Şûra'nın ilişik kesme kararlarının yargı denetimine açılması, bilgi edinme hakkı ve şahsi verilerin korunması gibi maddelere itirazın makul gerekçesi yok... Bizim oralarda 'Bütünü kesme, kesiğe dokunma, ye karnını doyur' derler. Meclis yeni seçildiğinde 'Hoppala daha dün bir bugün iki, ne aceleniz var?' şeklinde fren konuyor. Zaman geçince de 'Yıpranmış Meclis nasıl anayasa yapar?' diye itiraz ediliyor. Deniz Bey, 'anayasa yapmak için darbe gerekir' anlamına gelecek şeyleri söylediğinde latife yapıyor sanmıştık; galiba gerçek düşünceleriymiş. MHP'nin işi daha zor. Onlar, ne şekle ne muhtevaya karşı çıkabilir... MHP, meydanlarda CHP gibi, 'Anayasayı bu Meclis yapmamalıydı' görüşünü de savunamaz. İçerik tartışıldığında CHP'nin içine düşeceği açmazı da MHP fazlasıyla yaşayacak. Mesela Türkiye Kamu-Sen'le partinin tabanı çoğunlukla kesişiyor. Ayaklarına kadar gelmiş toplu sözleşme hakkını siyasi gerekçelerle kaybetmek hoşlarına gitmeyecektir. YAŞ mağdurlarını da buna ekleyebilirsiniz. Yüksek yargının sistem üzerindeki vesayetinden memnuniyet duyan MHP'lilerin fazla olmadığını biliyoruz. Kanunsuz ve hukuksuz başörtüsü yasağını dayatan Anayasa Mahkemesi'ni savunuyor pozisyonuna düşen bir MHP'ye ilk tepki kendi tabanından gelir. Yüksek yargı da reddiyeci tavrıyla kendi tabanına ters düşüyor... Kürsü yargıcı veya birinci kademe mahkemeleri dediğimiz 11 bin hâkim ve savcı, kendileriyle ilgili hayati kararları veren idarî kurulda 'sıfır' temsil hakkına sahip... Şairin "bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa" dediğinden daha adaletsiz bir paylaşım! İtirazların temel dayanağı 'yargı kuşatılıyor' şeklinde. Taslak bu şekilde geçerse yargıyı gerçek sahipleri, yani kürsü yargıçları kuşatacak. Seçimle gelen 19 üyeden 10'unu yerel mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcılar seçecek. Bundan niye endişe duyuluyor, anlamıyorum. Ankara'daki yargıçların itirazlarını kendi camialarına bile anlatabileceklerini sanmıyorum. 'Sen beni seç, ben seni' kısır döngüsünün kırılması en çok adliyeye huzur getirecek..."

İHSAN DAĞI
AK Parti Anayasa'yı değiştirebilir mi?
"...Anayasa değişikliğinin referanduma gerek kalmaksızın yasalaşması için Meclis'ten 367 oyla geçmesi şart. AK Parti dışında CHP veya MHP'den en az birinin desteği alınmadan bu mümkün değil. Yine de BDP'nin evet demesi, DSP ve bağımsızların da katılımıyla 367'ye ulaşılabilir. Peki, bu gerçekçi mi? Hayır değil; AK Parti anayasa değişikliği paketinde sadece şimdi yalnız değil, sonuna kadar da yalnız kalacak. Anayasa paketini samimi bulsalar, içeriğini destekleseler bile muhalefetten AK Parti'ye destek gelmeyecek. Seçimlere bir yıl kala siyasi partiler birbirlerine yaklaşmazlar; aksine aralarına mesafeler koyarak seçmen karşısında 'farklılaştırmak' isterler. Dolayısıyla anayasa değişikliği konusunda partilerarası işbirliğinden çok ayrışmanın öne çıkması kaçınılmaz... Anayasa değişikliği oylamasında partiler grup kararı alamazlar ve oylamalar gizli yapılır. AK Parti'nin 336 oyu var; sadece 7 fire vermesi bu işin Meclis'ten dönmesine yeter. AK Parti muhalifi partiler, kesimler ve kurumların anayasa oylamasında AK Parti grubuna 'çengel' atmayacağını düşünmek saflık olur. Yani AK Parti fire verebilir; hatta partiyi 'bölme', en azından adam koparma operasyonu anayasa oylamalarıyla başlayabilir. Diyelim ki 330'a ulaşıldı, referandum yolu göründü; anayasa paketi vatandaştan onay alabilir mi? Emin değilim; bence AK Parti büyük risk alıyor, rakiplerine büyük bir fırsat sunuyor... Darbe anayasasından bir çivi bile sökmek önemlidir; ancak mevcut şartlarda bu girişimin siyaseten yanlış, başarı şansının düşük olduğu kanısındayım. AK Parti tek başına bütün muhalefet partilerine ve iç-dış muhalif odaklara karşı mücadelede zorlanır. Bütün muhalefeti sandıkta birleştirmek yanlış siyaset..."

GAZETESİ

FEHMİ KORU
Siyasi akıl aranıyor
"...Hükümetin mevcut anayasanın 25 kadar maddesini değiştirmeyi amaçlayan bir paketle muhalefet partilerinin kapısını çalması önemli bir gelişme... Darbe anayasasında kendilerine açılmış olan yetki alanının demokrasiye uyumlu biçimde daraltılmasına yargının karşı çıkması beklenebilir; sonuçta yetkisi daraltılacak olanların yapılmak istenene itiraz etmesinde yadırganacak bir yön yok... Buna karşılık, yeni düzenlemelerle siyasetin alanı genişletileceği ve demokrasiye daha fazla işlerlik kazandırılacağı için, muhalefetin paketi benimsemesi beklenir... Dün kendilerine resmen sunulan anayasa değişikliği taslağını alır almaz ilk verdikleri tepki CHP heyetinin, bayağı olumsuzdu. "Bu taslak Ak Parti'nin siyasi çıkarlarına uygun" demiş bir CHP yetkilisi... Parti kapatmayı zorlaştırmak için atılan adımı kast ediyorlarsa, o yolda atılan her adım, Türkiye'yi demokrasi-özürlü bir ülke olmaktan uzaklaştıracağı için diğer partilerin de yararınadır. HSYK ile Anayasa Mahkemesi'nin sistemi zorlayan aşırı yetkileri bugün muhalefetin hoşuna gidiyor olabilir; ama unutmayalım ki, muhalefet partileri de bir gün iktidar olacak ve bugün Ak Parti'nin baş etmede zorlandığı sorunlarla CHP iktidarı yüz yüze kalacaktır. Siyasi akıl, iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan, doğru ve mantıklı olanı zamanı geldiğinde gerçekleştirmeyi emreder. Bugünün siyasi aklı, iktidarın hazırladığı değişiklik paketini muhalefet partilerinin de desteklemesini emrediyor. Siyasi akıl, her neredeysen, üç defa vur..."

ALİ BAYRAMOĞLU
Demokratikleşmede hedef bu kez yargı...
"...Yargıtay Başkanı Gerçeker dün, "Her ülkenin kendisine göre koşulları var..." diyor, anayasa değişikliği paketini anayasayı ihlal ve tehlike olarak tanımlıyordu. Kültürlerin, toplumların değer sistemleri elbet birbirinden farklı olur. Ama bu durum, değer sistemine göre siyasi rejim özgürlük düzeni olmalıdır fikrini ne üretir ne meşru kılar. Tersine böyle durumlar bir geleneğin ya da bir ideolojinin tahakkümünü ifade ederler. Türkiye bunun sıkıntılarını en açık yaşayan ülkelerden birisidir. Türkiye'nin kendisine has koşulları vardır söylemi, yıllar yılı demokrasinin Türkiye için lüks, fazla, hatta tehlikeli olduğu mantığı üzerine oturmuştur. Siyasi alanın devlet, asker, yargı karşısında daraltılması, toplumsal taleplerin tehlike ve tehdit kavramlarıyla tanımlanması, sınırlı özgürlük ile düzen fikri arasında paralellik kurulması, ordunun kurucu iktidar olduğu Türk anayasacılığının temel direklerini oluşturur. Ve 1982 bu konuda doruktur... 1982 Anayasası uğradığı tüm değişikliklere rağmen bir vesayet anayasası olmayı sürdürüyor. Bu anayasa özgürlük ve demokrasi istikametinde yapılacak her değişiklik ileri bir adım olacaktır buna şüphe yok... Meselelere üniversitelerdeki başörtüsü yasağı tartışmalarında olduğu gibi özgürlük pazarlığı yaparak bakmadığınız, cemaatçi davranmadığınız zaman, her yeni özgürlük girdisi, her yeni hak alanı genişlemesi Türkiye'nin acil ihtiyacıdır. Dün açıklanan anayasa değişikliği paketini de bu açıdan değerlendirmek gerekir... Nitekim açıklanır açıklanmaz anayasa değişikliği paketi itirazlarla karşılaştı. İtirazın temel nedeni, bu paketin vesayetçi düzenin sallanan ayaklarını biraz daha kıracağı içindir. Nitekim paket iki alanı hedefliyor: Askeri alan,Yargı alanı... Çıkacak parazit seslere kulak asmayın... Öyküsü nasıl gelişir bilinmez ama bilin ki Türkiye derin devlet mücadele, demokratikleşme ve sivilleşme sürecinde yeni kapı açmaya hazırlanıyor..."

GAZETESİ

ERHAN BAŞYURT
Bu paket Meclis'ten geçer!
"..."Anayasa Reform Paketi" nihayet ortaya çıktı. Muhalefet partilerine sunulan ve uzlaşma aranacak olan paket, 23 maddeden oluşuyor... Bütün bu düzenlemeler, Türk demokrasisini Avrupa standartlarına yükseltecek, daha özgür bir toplumda yaşamak mümkün olacak. Bu paket halkın önüne giderse, geçmeme ihtimali neredeyse yok gibi. Yıllardır talep edilen değişikliklerin tamamını kapsamıyor olsa da, bugüne kadar atılan en kapsamlı sivil adımı oluşturuyor. Muhalefet partileri iyi niyetli ve uzlaşma arayışındaysa bu paketin içeriğinde bazı düzeltmeler yapılabilir. Ancak tamamen bu pakete karşı çıkmaları yani referandum sürecinin önünü açmaları en çok muhalefeti zora sokar... Bu durumda muhalefet partileri "hayır" diyerek, toplumun talepleri karşısında ve özgürlükçü yasal düzenlemelerin aleyhinde yer almış olacaklar. Bu da kaybetmeye razı olmak, "bile bile lades" demek olur. Referanduma giderse paket çok güçlü döner. Kazanan da paketi tek başına savunan AK Parti olacaktır. Bu nedenle, paketin Meclis'ten 367'nin üzerinde bir oyla geçmesi yani muhalefetin bazı "firelere" göz yumması ihtimali yüksek. İkincisi, maddelerle ilgili oylamalar "gizli" olacağı için CHP ve MHP içerisinde de demokrasi yanlısı isimler tercihlerini olumlu yönde kullanabilir... İşte bu nedenle birçoklarının aksine Meclis'ten herkesi şaşırtacak bir sürpriz çıkabilir. Değişiklik maddeleri Genel Kurul'a geldiğinde neler yaşanacağını göreceğiz..."

NUH GÖNÜLTAŞ
Dokunulmazlara dokunulacak!
"...Bizim anayasamız tam bir "tanrı devlet" anayasasıdır. Devlete karşı milleti koruyan bir anayasamız var. Bugüne kadar bu anayasaya ufak tefek rötuşlar yapıldı ama şimdi AK Parti'nin hazırladığı değişiklik teklifi en kapsamlı değişiklik paketi olarak ortaya çıkıyor... Bu değişiklik paketi bu haliyle TBMM'den geçerse bu kadarı bile tanrı devlet anayasasına dokunulması noktasında önemli bir adım sayılır. Değişiklik içeriğine baktığımızda "...kararları yargı denetimi dışıdır" içerikli maddelerin değiştirileceği ve her konuda yargı denetimi getirildiğini görüyoruz... Her şeye rağmen bu anayasa değişikliği paketi anayasanın dokunulmazlarına dokunması açısından oldukça önemli değişiklikler içeriyor. Madem bütününü değiştiremiyorlar, bu kadarı bile şimdilik işe yarayabilir. Özellikle şu sıralar Türkiye'nin en sorunlu kuruluşları olan yüksek yargı konusunda getirilen değişiklikler Türkiye'yi normalleştirme adına çok önemli adımlardır..."

GAZETESİ

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ
Darbe anayasasında kaç madde değişti?
"...12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbeyi yapanlar, 1982 yılında 177 maddelik yeni bir Anayasa hazırladılar. Ayrıca 16 geçici madde koydular. Bugün yürürlükte olan işte o Anayasa'dır... Ve temel olarak özgürlüklerin kısıtlanmasını esas almıştır. Oysa "özgürlük" dediğiniz şey bir "sünger" gibidir. Avucunuzda sıktığınız zaman küçültebilirsiniz ama o eninde sonunda gerçek hacmine ulaşır. Çünkü elinizi hep kapalı biçimde tutamazsınız, tutturmazlar... İşte 12 Eylül Anayasasının yasakçı hükümleri de öyle oldu. Türkiye demokratik hayata adapte oldukça, sivil hükümetler darbe dönemi anayasasını değiştirmeye, darbecilerin -özgürlükleri kavrayan çelik parmaklarını birer birer kaldırmaya başladılar... Şimdi geçici hükümlerle birlikte 26 madde daha Meclis gündemine getiriliyor. Bu maddeler de değişirse "darbe anayasası"nın yarıdan fazlası elden geçirilmiş olacak. Özgürlükler eninde sonunda geliyor ama ne yazık ki çok zaman alıyor. Bakın, askeri dönem anayasasının yarısını bile değiştirmek tam 27 yıl almış... Geçen zamana yazık değil mi?.."

GAZETESİ

A.İHSAN KARAHASANOĞLU
İstemezükçüler, Anayasa 7'yi açın ve okuyun!
"...Bakın darbeciler bile, hazırladıkları 1982 Anayasası'na ne yazmışlar: "VII. Yasama yetkisi MADDE 7. - Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez." Şimdi o ekrandan bu ekrana koşup, vıdı vıdı konuşanlara, "Bu Meclis yapamaz, sonraki Meclis yapsın değişikliği" diyenlere, "Değişiklik intikam için yapılıyor" diyenlere vs., herkese sesleniyorum: "Sıkı sıkıya yapıştığınız, değiştirtmemeye çalıştığınız bu Anayasa'nın 7. maddesini, siz hiç okudunuz mu?" ... Haydi bakalım şimdi, CHP'liler çıksın.. MHP'liler kafalarını kaldırsınlar. Şu yüksek yargının başındaki, bu yüksek kurulun tepesindekiler açıklasın bakalım; "Anayasa'nın 7. maddesi ne anlama geliyor?" ... Yargı iseniz; yargı yetkiniz orada.. Kullanırsınız yargı yetkinizi. Muhalefet iseniz, Meclis'teki yeriniz belli, kullanırsınız haklarınızı... Hiç kusura bakmayın. Demedi de demeyin... Sizin bu eyleminiz, "TBMM'nin yetkisini cebren engelleme "ye girer... Değişiklik gelir, önerilerinizi söylersiniz. Eyvallah! Ama nedir bu, "Bizim tavrımız nettir. Değişikliğe onayımız yoktur" afra tafraları.. Kimsiniz siz ki; onay vereceksiniz? Bir katkınız varsa, yaparsınız. Yoksa, keser sesinizi oturursunuz. Değişikliği getirenler de, Anayasa'daki yeterli sayıyı sağlarlarsa, değiştirirler Anayasa'yı. Yeterli sayıya ulaşamazlarsa, onlar da otururlar, oturdukları yerde.. Ama "Yaptırmayız. Değiştirtmeyiz" diyenler, yüksek yargıçlardan tutun, parti başkanlarına kadar hepsi, oturup düşünmeli ve cevap vermeliler: "Sizin onay vermeniz gerekiyor ise, 7. maddedeki TBMM'ye ait yetki, laf olsun diye mi yazılmış oraya?"..."

GAZETESİ

AKİF BEKİ
AK Parti'ye açık uyarı
"...Bir endişem var; Anayasa değişikliği konusunda AK Parti'yi uzlaşmaya meyyal görüyorum.Karşısındakilerde de bir kumpas havası seziyorum. Korkarım ki fırsat bulurlarsa, bu mini demokrasi paketini Ankara'nın dar koridorlarında boğacaklar. Yargı ile muhalefet voltranı oluşturup, geçit vermeyecekler demokrasiye. Bir endişem var; eldeki bir taslak metin... Moda tabirle, henüz bir ‘kâğıt parçası'... Oysa, daha bu aşamadayken kapıyı kapatmalarına bakılırsa, CHP ile MHP'nin bahanesi hazır. Kâğıt parçasına, gıyaplarında tamamlanmış ‘belge aslı' muamelesi çekecekler. Korkarım ki ellerine verilirse de, gözlerini kırpmadan kuşa çevirecekler o taslak metni. Bir endişem var; yüksek mahkemenin faziletlerine inanan Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya'da ise, seçilmiş meclisler de üye atar oraya... Bizde, HSYK belirler üyelerini; yani kendi aralarında top çevirirler. Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İsveç'te ise şöyle olur; ya Meclis, ya Adalet Bakanı, ya Başbakan, ya Cumhurbaşkanı... Ama yargıtay üyelerini seçme ve atama yetkisi, illa ki seçilmişlerdedir.Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) gelince... Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, hükümet ve barolar ile meslek erbabı hâkim ve savcılar tarafından seçilirler. Nerede? Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İsveç'te. Bu ülkelere ‘gelişmiş demokrasiler' denmesinin sırrı da burada yatar. Halka kapalı kurum olmaz oralarda, halk eli değmedikçe de bir kurum demokratik sayılmaz. Korkarım ki, AK Parti'ye katı defans uygulayıp, demokrasiyi gene püskürtecekler... Korkarım ki, AK Parti uzlaşmayı Ankara'da ararsa, gereksiz zaman kaybedecek. Uzlaşmanın adresi, bütün sath-ı vatana dağılmış millet olmalı. Tek yol, paketi muhalefete de, yargıçlara da elletmeden sağ salim referanduma götürmek..."

MURAT YETKİN
Anayasa oku yaydan çıktı
"...Değişiklik önerilerinin Adalet Bakanı üzerinden siyasi iktidarın, yargı üzerindeki etkisini artırıcı niteliği açıkça görülüyor... Yarın bir başkası, başkaları iktidar, AK Parti de muhalefet olursa, bu işten en fazla AK Parti zarar görebilir... Siyasi parti kapatmanın zorlaştırılması demokrasiyi güçlendirici bir adım. Ak Parti, öteden beri, Avrupa Komisyonu'nun parti kapatmaları şiddet, ayrımcılık gibi ölçülere bağlayan Venedik Kriterleri'ni asıl almak istediğini söylüyor. Bunu değişiklik taslağında göremiyoruz. Onun yerine, parti kapatma konusunu Meclis'teki çoğunluğun onayına bağlayan bir sistem geliyor... Oysa, son tartışmalar bile gösteriyor ki, demokrasinin güçlendirilmesinden, yasaların etkin uygulanması ve hukuk devletinden söz edilecekse, yalnız siyasi değil, yargısal ve bürokratik dokunulmazlıklar konusunda mutlaka adım atılması gerekiyor... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, değişiklik teklifini AK Parti'nin ‘korku' ve ‘ihtiyaçları' tarafından belirlendiği değerlendirmesinde bulundu. MHP Grubu'nun, önce Meclis uzlaşma komisyonu kurulması ve her halükârda seçimden sonra yürürlüğe girmesi görüşü tekrarlandı; yani MHP de mevcut haline ‘hayır' dedi... Ama bu mücadelede başka etkenler de olabilir. Çünkü BDP, CHP ve MHP'nin hayır dediği yerde, kendi varlığının kıymet kazandığının farkında. Değerlendirme için bir hafta süre istemesi bunu gösteriyor. Aynı şey, muhtemelen geçtiğimiz hafta boyunca -tıpkı BDP gibi- seçim barajının düşürülmesi ve Hazine yardımı için lobi yapan DSP için de geçerli... Bu durumda şöyle bir Meclis aritmetiği çıkabilir ortaya: AK Parti (337-Meclis Başkanı oyu)+ BDP 20+ DSP 6) = 363. Yani değişikliği referanduma ihtiyaç kalmadan Meclis'ten geçirmek için gerekli 367 oya ulaşmak için 11 bağımsız milletvekili (ya da diğer parti üyelerinden) en az 4 vekili daha ikna etmek kalıyor geriye. Mücadelenin bu kadar kızıştığı ortamda her türlü ikna yöntemi devreye girmez mi dersiniz?.."


DIŞ BASIN ÖZETLERİ

ABD:
THE WALL STREET JOURNAL:
ERMENİ SOYKIRIMI TASARISI
22.03.2010, G. Lincoln McCurdy, Turkish Coalition of America (Washington) Başkanı (MEKTUP)
Geçtiğimiz günlerde, Dış İlişkiler Komisyonu Ermeni soykırımını onaylayan bir tasarıyı oylamış ve 23-22'lik oy oranı ile teklif kabul edilmişti. Komitenin bağlayıcı olmayan bu kararı Türkiye Cumhuriyeti'nin Büyükelçisini hemen geri çağırmasına sebep oldu. Kararı destekleyenler bu tasarının önümüzdeki haftalarda Genel Kurul'da kabul edilmesi için çaba sarf ediyorlar. New York Eyalet Delegasyonu da dahil olmak üzere, her üyeyi bu karara muhalifet etme konusunda birleşmeye davet ediyorum. Komisyon tarafından yapılan oylama, Türkiye ile Ermenistan arasında uzun yıllardır devam eden anlaşmazlığı sona erdirmek amacıyla gösterilen çabalara zarar vermiştir. Geçtiğimiz yılın sonlarında Türkiye ile Ermenistan, uzlaşma planına bağlı olarak, bağımsız bir tarih komisyonu kurulmasını da içeren bir dizi protokol imzalamıştı. Bu iki ülke anlaşmazlıklarının üstesinden gelme yolundayken, Kongre bu duruma engel olmamalıdır. Türkiye Irak ve Afganistan meselelerinde çok önemli bir müttefiktir. Irak'taki birliklerimize gönderilen bütün desteğin %90'ından fazlası Türkiye üzerinden gönderilmektedir. Ayrıca, Türkiye, Afganistan'daki NATO operasyonlarına lojistik destek sağlamakla görevlidir. Şu anda ABD'nin bölgedeki müttefiklerine ihtiyacı vardır ve bu meselenin sonuçlarını düşünmek için yeterince zaman harcamayan üyeler tarafından verilen oylar bu ilişkinin kaderinin belirlenmesine vesile olacaktır. Bizler, 4 Mart'ta "Ermeni Soykırımı Tasarısı"na muhalefet etmek için oylamaya katılmayan üyeleri, hem barışı hem de tüm dünyadaki ABD çıkarlarını destekleyen politikalar üretmek için Genel Kurul'da meslektaşlarıyla beraber oy vermeye davet ediyoruz.

BLOOMBERG:
ERDOĞAN MAHKEMELERİN VE ORDUNUN YETKİLERİNİ SINIRLANDIRACAK YASAL DEĞİŞİKLİKLERİ AÇIKLADI
22.03.2010, Steve Bryant ve Ali Berat Meriç
Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisine karşı olan üst düzey hakimlerin ve generallerin yetkilerini sınırlandıracak planları açıkladı. Bugün iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin internet sayfasında açıklanan taslak metne göre öngörülen anayasal değişikler, Ankara'daki parlamentoya, siyasi partilerin kapatılmasını engelleyecek ve 1980 askerî darbesinin liderleri de dahil, ordu mensuplarının sivil mahkemelerde yargılanmasına imkan tanıyacak yetkiler veriyor. Değişikliklerde, Anayasa mahkemesinin üye sayısının 19'a çıkarılması ve hakim ve avukatların belirleyeceği isimler arasından üç kişinin Meclis tarafından seçilmesi de öngörülüyor. Taslak ayrıca, savcıların Mecliste yapılan konuşmaları parti kapatmak için delil olarak kullanmasına da son veriyor. Hükûmet Sözcüsü Cemil Çiçek, darbe sonrası askerî idare altında hazırlanan anayasanın "çok dar" olması ve Türkiye'nin katılmak istediği Avrupa Birliği'nin demokratik standartlarını karşılamaması nedeniyle değişikliğin gerekli olduğunu belirtti. 550 sandalyeli Parlamentoda 337 sandalyesi bulunan AK Parti'nin değişiklikleri yasalaştırabilmek amacıyla ihtiyaç duyduğu 2/3 çoğunluğu sağlayabilmek için 30 oya daha ihtiyacı var. Referanduma gidilmesi için ise 330 oy yeterli. Önerilen değişikliklerde, savcıların bir siyasi partinin kapatılması yönünde dava açabilmeleri için Meclisteki bir komitenin onayına ihtiyaçları olacak. Taslağa göre komite, Mecliste en az 20 sandalyesi bulunan partilerden seçilecek beş milletvekilinden oluşacak ve onay için 2/3 çoğunluk aranacak.

AP:
TÜRK HÜKÛMETİ ANAYASA REFORMU YAPMA ARZUSUNDA
22.03.2010, Selcan Hacaoğlu
Türk hükûmeti bugün, 1980 darbesinin mirası olan anayasanın birçok maddesini değiştirmek üzere hazırladığı planını duyurdu. Hükûmet, değişikliklerin anayasayı daha demokratik hale getireceğini ve ülkenin AB'ye katılma girişimine güç kazandıracağını öne sürüyor. Söz konusu değişiklikler Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısını 19'a çıkarıyor ve Parlamentoya bu üyelerden üçünü atama yetkisi veriyor. Başka bir değişiklik ise kilit öneme sahip bazı hakim ve savcıların atanmasına ilişkin yetkiyi bağımsız yargıçlar kurulu yerine Cumhurbaşkanı ve Parlamentoya veriyor. Çok önemli olan başka bir değişiklik de bir partiye karşı dava açılabilmesi için öncelikle Parlamentoda bir oybirliği sağlanmasını öngörerek partilerin kapatılmasının zorlaştırılması şeklinde. Değişikliğe göre milletvekilleri partileri kapatılsa bile Parlamentodaki sandalyelerini koruyacaklar. Güçlü bir kamuoyu desteği olan hükûmet, reform paketi yürürlüğe girmek üzere 550 sandalyeli Parlamentonun üçte ikilik desteğini kazanamazsa, değişikliği referanduma götüreceğini söylüyor. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, gazetecilere verdiği demeçte, reform paketinin "demokrasinin standartlarını yükseltmeyi" amaçladığını söyledi. Çiçek, "Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu muhakkak. Türkiye için, bu anayasa ile AB'ye üyelik sürecinde nihai sona erişmenin zor olduğu görünüyor." dedi. Reform paketi aynı zamanda, askerî yetkililer de dâhil olmak üzere devlete karşı suç işlediği iddia edilen kişilerin sivil mahkemelerde yargılanmasını ve radikal İslamcı ya da başka örgütlere mensup olduğu iddiasıyla yüksek askerî konsey tarafından ordudan uzaklaştırılanların yargıya müracaat etmelerine izin verilmesini de öngörüyor. Reformlar ordu tarafından hazırlanan mevcut anayasadaki geçici bir maddeyi yürürlükten kaldırarak 1980 darbesini gerçekleştirenlerin yargılanmasının da yolunu açıyor. Paket kadınlar ve çocukların haklarının genişletilmesinden, memurlara grev hakkı olmaksızın toplu sözleşme hakkı tanınmasına kadar geniş kapsamda birçok konuyu içeriyor.

FRANSA:
AFP:
TÜRKİYE... İKTİDAR ANAYASA TASLAĞI KONUSUNDA İSTİŞARE HALİNDE
22.03.2010
Türkiye'nin iktidar partisi bugün, anayasa revizyonu için muhalefetle görüşmeleri başlattı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bir basın toplantısında, "Mevcut anayasa ile Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda ilerlemek zor görünüyor" dedi. Bakanın açıklamalarına göre Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri bütün bir hafta boyunca, Türkiye'yi Avrupa normlarına taşıyacak "bu revizyonun gerekliliğini anlatmak için" muhalefet partileriyle görüşmeler yapmayı öngörüyor. Sözlerine devam eden Bakan, "Herkes Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu kabul ediyor." açıklamasında bulundu. Cemil Çiçek, "Amacımız, iktidarımızı güçlendirmek değil, halkın egemenliğini yerleştirmek." şeklinde savunma yaptı. Bu ayın sonunda parlamentoya sunulması beklenen proje, 1980 darbesinin faillerinin de yargılamasının yolunu açacak değişiklikler öngörüyor.

AFP:
KIBRIS... ORTODOKS KİLİSESİ LİDERİNİN KUZEY KIBRIS'A İLK ZİYARETİ...
22.03.2010
Kıbrıs Başpiskoposu Hrisostomos bugün, adanın, Türklerin kontrolündeki kısmına gitmek için Kıbrıs'ı ikiye ayıran "Yeşil Hat"tı geçti. Bu, 1974'teki işgalden bu yana Kıbrıs Ortodoks Kilisesinin bir lideri tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret. Başpiskopos, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a, terk edilmiş diğer pek çok kilise için olduğu gibi Karpas Yarımadası'ndaki Apostolos Andreas Manastırı'nın restorasyonu amacıyla onayını istemek için bir mektup göndermişti. Başpiskopos, Kıbrıslı Rumlar için önemli bir hac yeri olan manastırın restorasyon çalışmalarının Paskalya tatilinden hemen sonra başlatılmasını umuyor. Kıbrıs Başpiskoposu Hrisostomos, Apostolos Barnabas Manastırı'nı ziyareti sırasında KKTC Turizm Bakanı Ersan Saner ile de bir araya geldi. Hrisostomos, Saner'e, "Hepimizin mutlu ve dost olduğu günlere dönebilmeyi isterim." dedi. Başpiskoposun, Başbakan Erdoğan ile görüşmek ve ona 1974'ten bu yana yıkılan ve kötü muameleye maruz kalan kiliselerin bir listesini sunmak için 16-19 Nisan tarihlerinde Türkiye'ye gitmesi bekleniyor.

MISIR:
EL CUMHURİYE:
DARFUR KONFERANSI... DAVUTOĞLU: KONFERANSA KATILAN BÜTÜN ÜLKELERİN TAAHHÜTLERDE BULUNACAĞINA İNANIYORUM
22.03.2010, Hişam el Besyuni
Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt, Kahire'nin ev sahipliğini yaptığı Darfur'un Gelişimi ve İnşası İçin Donörler Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, İslam Konferansı Teşkilatı'nın ev sahipliğinde, Türkiye ve Mısır'ın başkanlığında yapılan bu konferansın, Darfur konusunun, İslam dünyası ve uluslararası toplumun ilgi odağında bulunduğunun bir göstergesi olduğuna işaret etti. Konferansa katılan ve açılışta bir konuşma yapan Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, konferansa iştirak eden ülkelerin tamamının taahhütlerde bulunacağına inandığını, Darfur'daki sorunların çözümü için bütün ülkelerin çabalarına ve Sudan hükûmetiyle iş birliğine ihtiyaç duyulduğunu ve Türkiye'nin, Darfur'da kapsamlı bir barışın sağlanması için harcanan çabaları desteklediğini söyledi. Davutoğlu, Katar'ın bu konudaki çabalarına da işaret etti. Davutoğlu, son dönemde Darfur'daki krizle ilgilenen tarafların, söz konusu bölgede bir barış anlaşmasının sağlanması için birçok önemli kararlar aldığını ve bu konuyla ilgili olarak Sudan ile Çad arasında sağlanan uzlaşmanın, barışa katkıda bulunacağını ifade etti. Davutoğlu ayrıca Türkiye'nin, bölgede barış ve istikrarın sağlanması konusunda, Darfur halkına destek olacağını belirtti.

EL AHRAM:
TÜRKİYE GENELKURMAY BAŞKANI, 3. ORDU KOMUTANINI SAVUNDU
22.03.2010, Seyyit Abdulmecit
Türkiye Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk'i savunduğunu yineledi. Başbuğ, Berk'e yönelik suçlamaları içeren iddianameyi incelediğini ve iddianamede geçen hususların bilgilere değil, gizli tutulan bir tanığın değerlendirmelerine dayandığını belirtti. Başbuğ, isimlerini zikretmek istemediği bazı siyasetçilerin, doğruluk payı olmayan iddiaları medya araçlarıyla yaymak yerine, bu iddiaları daha dikkatli bir şekilde incelemelerini talep etti. Başbuğ, görevde olan bir ordu komutanının hükûmeti devirmeyi planlayan bir örgüte üye olamayacağını vurguladı

ALMANYA:
DER TAGESSPİEGEL:
KÖPRÜ OLUŞTURMAK
22.03.2010, Thomas Seibert
Türk-Avrupa ilişkilerinde başka hiç bir konu, bir tarafta bu kadar çok umut uyandırırken diğer tarafta o denli korkulmasına neden olmuyor. Vize konusu Şansölye Merkel'in Mart ayının sonunda Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyaretin gündeminde olacak. Türkiye mümkün olan en kısa sürede AB ile vizesiz seyahat trafiği için gereken tüm koşulları yerine getirmek istiyor. Türk hükümet politikacıları, Avrupalı muhataplarına konuyu açmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Bu yüzden, Şansölye'nin 29/30 Mart tarihlerinde gerçekleşecek olan Ankara ve İstanbul ziyaretinde bu sorularla karşılaşması kimseyi şaşırtmayacaktır. Türk Dışişleri Bakanlığı'nda, Türkiye için vize konusunun tüm Avrupalı muhataplarla görüşülen "en önemli konulardan biri" olduğu söyleniyor. Sırbistan, Karadağ ve Makedonya vatandaşlarına geçen yılın sonunda AB'ye vizesiz seyahat hakkı tanındığından bu yana Ankara baskı yapıyor. Türkiye kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor, zira AB'ye aday ülkeler için normal olarak vize uygulaması devam ediyor. Buna karşın, AB ile katılım görüşmeleri henüz başlamamış olan eski Yugoslavya devletleri bile vizesiz seyahat edebiliyorlar. Şimdi Ankara'daki hükümet, kendi vatandaşlarının da vizesiz seyahat edebilmesi için tüm imkanları kullanıyor. AB ülkeleri için vize zorunluluğunun kalkması halinde Türkiye, Avrupa hayalinin önemli bir kısmını gerçekleştirmiş olacak. Vize muafiyeti sadece vatandaşların çoğu için fayda getirmekle kalmayacak, aynı zamanda psikolojik açıdan da önemli. Vizenin kalkması Boğaz'da Türklerin Avrupa'ya ait oldukları ve dışlanmadıklarının sinyali olarak algılanacaktır. Olabildiğince çok ülke için vize muafiyeti sağlamak, Türk dış politikasının merkezi konularından biri haline geldi. Öncelikle Güney Amerika, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri olmak üzere yaklaşık 60 ülke, artık Türklerden vize talep etmiyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kamerun ile bu yönde bir anlaşma imzaladı.

İNGİLTERE:
THE INDEPENDENT:
AZERBAYCAN... PETROL VE DOĞAL GAZ POMPALAMAK
21.03.2010, Mark Leftly
Azerbaycan, doğal kaynakları ile Rusya'nın AB enerjisi üzerindeki hakimiyetini azaltmak konusunda hayati önem taşıyor. Azerbaycan'ın başkenti Bakü modern zamanların en önemli jeopolitik meselelerinden birinin merkezinde de yer alıyor. BP yönetimindeki Şah Deniz-2 sahası ile Azerbaycan'ın, Türkiye'nin Erzurum kentinden Avusturya'ya uzanacak olan 3300 km uzunluğundaki Nabucco boru hattının en büyük doğal gaz tedarikçisi olması bekleniyor. Türkiye ve AB üyesi ülkeler arasında geçen yıl Ankara'da imzalanan bir uluslararası anlaşma ile büyük bir engel aşılmış oldu. Türkiye parlamentosu boru hattının yapımı ve işletilmesi ile ilgili yasal çerçeveyi sağlayan anlaşmayı kısa bir süre önce imzaladı. Azerbaycan ve Türkiye arasında bazıları siyasi nedenlere dayanan anlaşmazlıklar var. Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerinde buzların çözülmeye başlaması hâlâ resmî olarak Dağlık Karabağ meselesi yüzünden komşusu ile savaş hâlinde olan Azerbaycan'ı öfkelendirdi. Türkiye aracılığı ile gaz transitinin Azerbaycan için maliyetinin ne olacağı konusunda da bazı anlaşmazlıklar da mevcut. Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız bu ayın başında hükûmetinin Azerbaycan'a piyasa fiyatının altında transit ücretleri önerdiğini söyledi. Azerbaycan şimdi siyasi güç kazanıyor, Bakü'nün kararları neredeyse bütün bir kıtanın enerji güvenliğini etkiliyor.

ÜRDÜN:
EL DÜSTUR:
ÜRDÜN BAŞBAKANI SEMİR RIFAİ, TÜRKİYE BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ'I KABUL ETTİ
22.03.2010
Ürdün Başbakanı Semir Rıfai, Türkiye Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı, dün Başbakanlıkta kabul etti. Rıfai görüşmede, Türkiye'nin bölgedeki rolünü ve özellikle Filistin konusunda gösterdiği hassasiyetin sadece Ürdün'de değil bütün Arap ülkelerinde saygıyla karşıladığını vurguladı. Ürdün'ün, bölgede yürütmekte olduğu stratejik projelerini Türkiye Başbakan Yardımcısına anlatan Rıfai, en önemli projenin Ürdün'den geçen ve Arap Körfezi'ni Avrupa'ya bağlayan demir yoları projesinden bahsetti. Ayrıca enerji ve deniz taşmacılığı projelerinin bölgeye önem kazandıracağını vurgulayan Rıfai, Türk şirketlerinden bu projelere katılmalarını istedi. Arınç, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ürdünlü mevkidaşı Semir Rıfai'ye selamlarını ve "en yakın zamanda Türkiye'ye beklediğine" dair davetini ileti. Türkiye ile Ürdün'ün "iki dost ve kardeş ülke" olduğuna işaret eden Bülent Arınç, "Aynı coğrafya ve aynı tarihin çocuklarıyız. Şimdi de hükûmetlerimiz ve Parlamentolarımız çok iyi anlaşıyor. Aynı ortak hedeflere yürüyoruz." Dedi. Arınç, iki ülke arasında serbest ticaret anlaşmasının imzalanması ve vize uygulamasının kaldırılmasının ilişkileri üst seviyeye getirdiğini vurguladı.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-24-2010, 15:50   #5
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart




Tanıtım ve Medya Başkanlığı




24 Mart 2010 Çarşamba

GÜNLÜK BASIN RAPORU



G Ü N D E M


24 MART 2010 - ÇARŞAMBA

1- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İslam Kalkınma Bankası Başkanı Ahmed Muhammed Ali ve beraberindeki heyet ile Çankaya Köşkü'nde görüşecek. (Saat: 14.30)
- Gül, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ve beraberindeki heyet ile Basın Kartı Komisyonu üyelerini ayrı ayrı kabul edecek. (Saat: 15.30/16.30)
2- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin Fas'a gidiyor.
- Şahin, Temsilciler Meclisi Başkanı Mustafa Mansuri ve Danışmanlar Meclisi Başkanı Muhammed Şeyh Biadillah ile görüşecek.
3- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da, 94. Dönem Kaymakamlık Kursu'nun kapanışı ve kura çekim törenine katılacak. (Saat: 10.30)
- Törende, İçişleri Bakanı Beşir Atalay da bulunacak.
- Erdoğan, Suudi Arabistan Yatırım Ajansı Başkanı Amr Al-Dabbagh'ı kabulünün ardından Ufuk Üniversitesi Rıdvan Ege Hastanesinin açılışını yapacak. (Saat: 12.00/13.30)
- Başbakan Erdoğan, Kuzey Irak Yerel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi'yi AK Parti Genel Merkezi'nde kabul edecek.(Saat: 16.00)
4- Anayasa değişikliği...
- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ile Başbakan Danışmanı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik, Anayasa değişikliği taslağı paketiyle ilgili olarak İstanbul'da basın bilgilendirme toplantısı yapacak. (Saat:11.00)
5- İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'ndaki şehitlik, anıt ve mezarlar ile Truva Antik Kenti'ni ziyaret edecek. (Saat: (10.40-17.30)
6- Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Suriye'nin Halep kentinde düzenlenen Türkiye-Suriye 1. Bilimsel Araştırmalar Forumuna katılacak.
7- Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Brüksel'de, Avrupa Parlamentosunda temaslarda bulunacak ve Türk toplumu temsilcileriyle görüşecek.
8- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi'yle makamında görüşecek.(Saat: 16.00)
9- Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, İstanbul Sanayi Odasının mart ayı meclis toplantısında konuşacak. (Saat: 15.00)
10- Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Ankara'da, MEB Şura Salonu'nda yapılacak, Mesleki ve Teknik Eğitim Okul ve Kurumlar Öğrenci ve Kursiyerleri arası ''Proje Tabanlı Beceri Yarışması'' sergi açılış ve ödül törenine katılacak. (Saat: 10.00)
11- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Ürdün Ulaştırma Bakanı Alaa Batayneh ile Türkiye-Ürdün Denizcilik anlaşmasını Ankara'da imzalayacak. (Saat: 18.00)
12- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının çözümüne ilişkin 23 ilin vali, belediye başkanı ve ilgili kamu kurumlarının temsilcileriyle bakanlıkta bir toplantı yapacak. (Saat: 10.30)
13- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Milli Prodüktivite Merkezinin Ankara'da yapılacak 49. Genel Kurulu'na iştirak edecek. (Saat: 10.00)
14- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Siyaset Akademisi'nde ''Türkiye'nin Enerji Politikaları'' konulu panelde konuşacak. (Saat: 19.00)
15- TBMM'den.
- Genel Kurulda, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşülecek. (Saat: 13.00)
- Plan ve Bütçe Komisyonunda, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ele alınacak. (Saat: 11.00)
- Çevre Komisyonunda, Kara Avcılığı Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik öngören tasarı müzakere edilecek. (Saat: 10.30)

24 MART 2010 ÇARŞAMBA GÜNDEM HABERLERİ

GÜNDEM
CUMHURBAŞKANI GÜL: PAKETİN NİHAİ ŞEKLİNE BAKMAK LAZIM
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hükümetin dün açıkladığı Anayasa değişikliği paketine ilişkin, "Ortaya çıkacak nihai şekil çok önemlidir. Benim şu an için birşey söylemem uygun olmaz" dedi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN YÜKSEK YARGIYA CEVAP
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliği paketine sert tepki gösteren yüksek yargı mensuplarına sert tepki gösterdi. Erdoğan, Türkiye'de Meclis'e "öcü" gözüyle bakıldığını ve Meclis iradesinin yok sayıldığını söyledi. Muhalefete paketi incelemeleri için hafta sonuna kadar vakit veren Erdoğan, "Her türlü eleştiri ve katkıya hazırız" dedi.
"YARGI BAĞIMSIZLIĞI DIŞINDA BİR SIKINTIMIZ YOK"
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Başbakan Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada "Yargının hazımsızlık problemi olduğu" yönündeki sözlerine, "Yargı bağımsızlığı dışında bir sıkıntımız, derdimiz yok bizim" diyerek yanıt verdi.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE BİR TEPKİ DE DANIŞTAY'DAN
Danıştay Başkanı Mustafa Birden, "HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin siyasi iktidarın beklentilerine cevap verecek bir yapıya dönüştürülmesi yargı reformu olarak kabul edilemez" dedi.
HSYK TOPLANAMADI
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) seçilmiş üyeleri, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Kurul Üyesi Ahmet Kahraman'ın toplantıyı terk etmesi üzerine kurul toplantısının yapılamadığını açıkladı.
"SORUŞTURMA YOK, İNCELEME VAR"
Adalet Bakanlığı, Ergenekon davası hakimlerinden Köksal Şengün ve Cumhuriyet savcıları hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmadığını bildirerek, yapılan işlemin inceleme olduğunu açıkladı.
ERMENİ TAŞHORON KİLİSESİ RESTORE EDİLİYOR
Hrant Dink'in doğduğu Çavuşoğlu Mahallesi'nde 18. yüzyıldan kalma Ermeni Taşhoron Kilisesi'ni restore etmek için Tepebaşı Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurdu.

EKONOMİ
BABACAN: "BİZE FAKİRSİNİZ DİYEMEZLER"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bugün Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye dönüp "kişi başına düşen milli geliriniz çok düşük, çok fakirsiniz, o yüzden sizi üye alamıyoruz. Bizim dengelerimizi bozacaksınız' deme gibi bir argümanının ortadan kalktığını söyledi.
TÜSİAD ABD'YE GİDİYOR
TÜSİAD'dan yapılan açıklamada, TÜSİAD Yönetim Kurulunun 16-17 Mart 2010 tarihinde yapmayı planladığı ABD ziyaretinin, Türkiye-ABD arasındaki diyalog ortamının gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla 19-20 Nisan 2010 tarihlerinde gerçekleştirileceği bildirildi.

POLİTİKA
BAYKAL'DAN ERDOĞAN'A '3 GÜN MÜHLET' YANITI
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti'nin hazırladığı paketi, "Sivil darbe süreci bu anayasa değişikliğiyle sonuçlanacak" sözleriyle değerlendirdi. Baykal, AK Parti'nin anayasa değişiklik paketini, "iç işi" gibi gördüğünü savundu, "12 Eylül Anayasası değişsin istiyoruz. Ama AKP Anayasası da istemiyoruz" dedi. Baykal'ın hedefinde, "Hafta sonuna kadar her türlü katkıya açığız" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da, "3 gün mühlet verdi. Başka emrin?" sözleriyle seslendi.
BAHÇELİ: "DOSYAYI ALIP GEZMEK İSTİŞARE DEĞİL"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, anayasa değişikliğinin 24. hükümette yapılması talebini yineledi. "Taslakları dosyaya koyup gezmekle istişare olamayacağı gibi, 'acele cevap verin' demek de müzakere değildir" diyen Bahçeli, "Referandumu meydan meydan gezerek anlatmaya hazırız" diye konuştu.
DEMİRTAŞ: AKP'NİN TASLAĞI OLARAK KALIR
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Anayasa değişiklik taslağıyla ilgili, "Paket, bu haliyle Komisyondan geçer ve Genel Kurula gelirse, bu, AKP'nin taslağı olarak kalır" dedi.
"ANAYASAYI DEĞİŞTİRMEK MECLİS'İN İŞİ, HÜKÜMETİN DEĞİL"
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili "Anayasayı değiştirmek Meclisin işidir, hükümetin işi değildir"
SARIGÜL: "DIŞARIDA BAYKAL'A LAF SÖYLETMEM"
Türkiye Değişim Hareketi lideri Mustafa Sarıgül, İngiliz Parlamentosu'nda Türkiye'nin yeni değişim politikasını anlatırken, "Deniz Baykal'ı içerde sonuna kadar eleştiririm ancak yurtdışında ne laf söylerim, ne de laf söylettiririm" dedi.
AK PARTİLİ VEKİLLERE GEÇİCİ İHRAÇ CEZASI"
Kanı bozuklar" diyen AK Parti Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş'a 2 ay, "Fişliyoruz" ifadesini kullanan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'a 4 ay geçici ihraç cezası verildi.

DÜNYA
TÜRK GEMİSİ KAÇIRILDI
Somali'de, 19'u Türk, 2'si Ukraynalı toplam 21 personelin bulunduğu Malta Bayraklı FRIGIA isimli kuru yük gemisi deniz haydutlarınca kaçırıldı.
"BAZI TOPRAKLARI İADE EDEBİLİRİZ"
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, işgalleri altındaki Yukarı Karabağ'a kendi kaderini tayin hakkı verilmesi ve bir güvenlik mekanizmasının kurulması karşılığında bazı Azeri topraklarını iade edebileceklerini söyledi.


YAZILI BASIN ÖZETLERİ

'ın bazı haber başlıkları:

DÜN YARGIDA REFORM İSTEYENLER BUGÜN PAKETE KARŞI ÇIKIYOR
Kamuoyunda tartışmaya açılan anayasa değişiklik paketi, Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı 'Yargı Reformu Strateji Taslağı'nı yeniden gündeme getirdi. Taslağa o dönem destek veren yargı organlarının bugün karşı çıkması ise dikkat çekti. Çalışmanın hazırlık toplantısı 10 Haziran 2009'da Kızılcahamam Hakimevi'nde yapılmıştı. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Barolar Birliği ve YOK temsilcilerinin de katıldığı toplantıda yargı reformunda mutabakata varılmıştı. "HSYK'nın objektiflik, tarafsızlık ve şeffaflık temelinde, uluslararası belgeler ışığında, geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden yapılandırılması" kararlaştırılmıştı. Bu ilkenin altına Yargıtay ve Danıştay temsilcileri de imza atmıştı. AK Parti'nin taslak metni, daha önce çeşitli platformlarda dile getirilen önerilerle de örtüştü. Bunların başında Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili düzenleme geliyor. Eski Başkan Mustafa Bumin döneminde hazırlanan ve Meclis'e sunulan teklifte üye sayısının 17ye çıkarılması, 4 üyeyi Meclis'in seçmesi öneriliyor. Buna mevcut Başkan Haşim Kılıç da destek veriyor. Anayasa Mahkemesi'nin 46. kuruluş yıldönümünde konuşan Kılıç, "Yüksek Mahkeme'nin oluşumunda Parlamento'nun devre dışı bırakılması, demokratik meşruiyet tartışmasına yol açıyor." demişti. Pakete en büyük muhalefeti yapan CHP ise, kendi raporlarıyla çelişti. 1993'te Deniz Baykal'ın hazırladığı pakette yer alan 10 madde, AK Parti'nin taslağıyla büyük benzerlikler taşıyor.

Yüksek yargı siyaset yapmayı bıraksın
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında muhalefetin ve yüksek yargının tavrına tepki gösterdi. "Meclis'e öcü gözüyle bakılıyor, böyle çarpık anlayış olabilir mi?" diye soran Erdoğan, gösterilen tahammülsüzlüğün kendilerine değil, millet iradesine ve demokrasiye olduğunu vurguladı. Siyasetçi gibi konuşan yüksek yargı mensuplarını kuvvetler ayrılığına saygı göstermeye çağıran Başbakan, "Yürütme ve yasamanın yetkilerini ele geçirmeye çalışmaktan vazgeçmelidirler. 'Yargıyla dalga geçiyorlar' gibi millî iradeyi hafife alan açıklamalar talihsizliktir." dedi. Gerekirse referanduma gideceklerinin de altını çizen Erdoğan, Meclis'in anayasa yapamayacağı eleştirilerine ise söyle cevap verdi: "Bu, Meclis'i ve siyasetçinin kendisini inkârıdır.

Bu, artık kabına sığmayan Türkiye'nin taslağıdır
Başbakan Erdoğan, anayasa reformunun, 'değişen Türkiye'ye ayak uydurmak için şart olduğunu vurguladı. Bir 'miladın' yaşanmakta olduğuna ve ülkenin artık dünya standartlarını talep ettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bu taslak, artık kabına sığmayan Türkiye'nin taslağıdır. Bu taslak, güçlü Türkiye'nin yolunu açacaktır." görüşlerini dile getirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği teklif tasarısı ile ilgili önemli mesajlar verdi. Partisinin meclis grup toplantısında konuşan Başbakan, bol bol 'millet iradesi' vurgusu yaptı. Türkiye'deki değişim sürecinin altını çizdi ve bir 'miladın' yaşanmakta olduğunu dile getirdi. Anayasa değişikliği paketini de bu çerçeveye oturtarak, "Bu taslak, artık kabına sığmayan Türkiye'nin taslağıdır. Bu taslak, güçlü Türkiye'nin yolunu açacaktır." tespitlerini yaptı. Gelişmiş ülkelerde hangi standartlar varsa Türkiye'de de aynı standartların olması gerektiğini vurguladı. Herkesi bu sürece katkı vermeye çağırırken, "Bir miladı yaşıyoruz; buna katkı verenler tarihin inşasında rol alacaklardır." diye seslendi. Anayasa değişikliğine direnenlerin tarihe ve millete hesap veremeyeceklerini savunan Erdoğan, "Meclis'e öcü gözüyle bakılıyor, böyle bir çarpık anlayış olabilir mi? Gösterilen tahammülsüzlük, AK Parti'ye değil millet iradesinedir, değişim iradesinedir ve demokrasiyedir. Hem çağdaşlık diyeceksiniz hem de bu milleti üçüncü dünya ülkelerinden bile geri standartlara mahkum edeceksiniz; buna göz yummayız, millet de anlayış göstermez." şeklinde mesajlar verdi. Başbakan, her şeye rağmen referanduma gerek kalmadan bu Meclis'in değişikliği yapmasını umut ettiğini söyledi. Meclis'in anayasa yapamayacağı eleştirilerini, "Bir gün kalsa bile bu Meclis anayasa yapar." sözleriyle cevaplayan Erdoğan, muhalefetin destek vermemesi halinde paketi millete götürecekleri restini çekti.

Daha önce yapılsaydı memur, yüzde 15 fazla maaş alacaktı.
Anayasa değişikliği paketinden en fazla etkilenecek kesimin basında memurlar geliyor. Anayasa paketinin yasalaşmasının ardından kamu çalışanlarının eli güçlenecek. Grev hakkı elde edemeseler de toplu sözleşme yapacaklar. Uzlaştırma Kurulu kararlarının bağlayıcı olmasının da 'yüksek zam' anlamına geldiği belirtiliyor. Sendikacılar, "Bu değişiklik daha önce geçerli olsaydı memurların maaşı yüzde 10-15 fazla Olurdu." diyor. Memurlara toplu sözleşme hakkı getiren Anayasa paketine göre, Uzlaştırma Kurulu kararlan bağlayıcı olacak. Artık hükümetle yapılacak zam pazarlığında anlaşma sağlanamaması üzerine son karan Uzlaştırma Kurulu verecek. Kurulun karan bağlayıcı olacağı için belirleyeceği zam oranı geçerlilik kazanacak. Kurulun son yıllardaki kararlan incelendiğinde sürekli olarak hükümetten daha yüksek zam belirlediği görülüyor. Bu nedenle Anayasa paketindeki değişiklik, 2.5 milyon memur için daha yüksek zam olarak yorumlanıyor. Değişiklik, sendika çevrelerinde büyük sevinç oluşturdu. Uzlaştırma Kumlu kararlarının bağlayıcı olmasının kamu çalışanları için daha yüksek zam anlamına geleceğini söyleyen bir sendika yetkilisi, "Bugüne kadar Uzlaştırma Kurulu kararlan geçerli olsaydı memurların maaşları yüzde 10-15 fazla olurdu." değerlendirmesini yapıyor. Memur sendikaları, yıllardır toplu görüşmelerde son sözü hükümetin söylemesinden şikâyetçiler. Her yıl 15 gün süren toplu görüşmelerin ardından anlaşma sağlanamaması durumunda sendikalar Uzlaştırma Kuruluna başvuruyor. Ancak Kurul'un kararlan bağlayıcı olmadığı için maaş zammında Bakanlar Kurulu'nun belirlediği oran geçerli oluyor. Örneğin 2009 toplu görüşmelerinde hükümetin önerdiği 2,5+2,5 olmak üzere yıllık yüzde 5 zammı kabul etmeyen sendikalar, Uzlaştırma Kuruluna başvurdu. Kurul, yaptığı incelemenin ardından 4+4 olmak üzere yüzde 8 zam önerdi. Fakat Bakanlar Kurulu, bu öneriyi dikkate almayarak yüzde 5 zammı uygulamaya koydu. Anayasa paketinin yasallaşmasının ardından Uzlaştırma Kurulu'nun kararlan bağlayıcı olacağı için belirleyeceği zam, aynen geçerli olacak. Kamu çalışanları için bir başka önemli değişiklik ise toplu görüşme sisteminden toplu sözleşme sistemine geçilecek olması. Toplu görüşme sisteminde taraflar arasında uzlaşma sağlansa bile hükümet kararlan değişiklik yaparak uygulayabiliyordu. Ya da hiç uygulamayabiliyordu. Ancak toplu sözleşmede masada alınan kararlar Bakanlar Kurulu karan niteliğinde. Varılan mutabakat üzerinde hükümet değişiklik yapamadığı gibi uygulamamazlık da edemiyor. Öte yandan memurlara toplu sözleşme hakkı veren ve Uzlaştırma Kurulu kararlarını bağlayıcı hale getiren düzenlemelerin pakete girmesi için sendikalar yoğun temas trafiği yürüttü. Paketin ilk halinde memurlara toplu sözleşme ile birlikte grev hakkının tanınması da yer alıyordu. Ancak grev hakkının yeni sorunlar doğuracağı endişesiyle madde paketten çıkarıldı. Bunun üzerine Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu, temas trafiği başlattı. Önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüşen Gündoğdu, ardından Cemil Çiçek ve Hayati Yazıcı ile bir araya geldi. Memurların referanduma destek vermesi için toplu sözleşme ve Uzlaştırma Kurulu kararlarının bağlayıcı olması gerektiğini dile getiren Gündoğdu, hükümeti ikna etti. Memur-Sen Başkanı, "Gelinen nokta, gecikmiş de olsa, hakkımızın verilmesi açısından anlamlıdır." dedi. Ahmet Gündoğdu, memura grev hakkının verilmesini de istedi.

Başbakan Ermeni cemaatiyle buluşuyor
Türkiye'de kaçak çalışan Ermenilerle ilgili sözleri gündeme damgasını vuran Başbakan Erdoğan, kapılarını Ermeni cemaatine açtı. Erdoğan cemaatin önde gelen isimlerinden Surp Prrgjç Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Bedros Şirinoglu ile cuma günü bir araya geliyor. Başbakanlık'taki görüşme Erdoğan'ın BBC'ye verdiği bir mülakatta sözde soykırım iddialarına karşı, "Gerekirse Türkiye'de kaçak çalışan 100 bin Ermeni'yi sınır dışı ederiz" sözlerinin sonrasına rastlayacak.

'ın bazı haber başlıkları:

Korktuğu başına geliyor
20 gün önce Anayasa değişikliği için 'Uzlaşma olmazsa sonunda bize geliyor' diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın endişesi gerçek oluyor. Muhalefet mahkemeye gitmeye arlı. Kulisler erken seçim senaryolarıyla kaynıyor. ANAYASA paketinde ikinci gün raporu: Uzlaşma ihtimali uzak. Hükümet referandumda ısrarlı. Muhalefet, Meclis'ten referandum kararı çıktığı anda, paketi Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye kilitlendi. Haşim Kılıç'ın dile getirdiği olasılıkta mahkemeyi zor bir karar bekliyor. 'İptal' derse Türkiye erken seçim yoluna girecek. İptal çıkmazsa bu kez referandum AKP için güvenoyuna dönüşecek.

İşte AKP'yi harekete geçiren anket
Partisinin grup toplantısında "Anayasa değişikliği ihtiyacını kamuoyu araştırmalarımız ortaya koydu" diyen Başbakan Erdoğan'ın bahsettiği ankete AKŞAM ulaştı. Pollmark'ın AKP için yaptığı ve geçen ay Erdoğan'a sunulan 'Siyasi Gündem Araştırması'nda, ankete katılan 5 bin 39 kişiye "Türkiye'de yeni bir anayasaya ihtiyaç var mı?" sorusu yöneltildi. Yüzde 58.9 oranında 'evet' yanıtı geldi. Türkiye'nin 7 bölgesi, 25 ilinde 5 bin 39 seçmenle yüz yüze gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlan 15 Şubat'ta AKP Genel Merkezi'ne teslim edildi. Buna göre, deneklerin yüzde 58.9'u yeni bir anayasaya 'Evet' dedi. 'Evet' diyenlerin yüzde 54'ü CHP, yüzde 53'ü MHP, yüzde 75'i ise BDP seçmeni. Katılımcılara, "Hükümet, anayasa için referanduma gitse evet mi hayır mı dersiniz?" sorusu da yöneltildi. Deneklerin, yüzde 41'i 'Evet', yüzde 13.8'i 'Hayır' karşılığını verirken, 'içeriğine bakırım' diyenlerin oranı yüzde 28.2 olarak belirlendi. Bu sorunun parti seçmenlerine göre dağılımı şöyle oldu: Yüzde 53.9 AKP, yüzde 26 CHP, yüzde 32.8, yüzde 62.8 BDP. "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AKP'yi kapatma davası açsa bunu nasıl karşılarsınız?" sorusuna ise katılımcıların yüzde 26.9'u 'Olumlu', yüzde 63.3'ü 'Olumsuz' yanıtını verdi.

‘in bazı haber başlıkları:

GELİN TARİH YAZALIM
Anayasa değişikliği taslağının, Türkiye'nin ihtiyaçları gözetilerek hazırlandığını belirten Başbakan Erdoğan, muhalefete çağrıda bulunarak, "Bu taslak, güçlü Türkiye'nin yolunu açacaktır. Referanduma gerek kalmadan bu değişikliği TBMM'den geçirerek tarih yazalım. "Her türlü eleştiri ve katkıya hafta sonuna kadar açığız. Bu çalışmaya katkısı olacak her kesime gidiyoruz. Milletvekili olsun olmasın herkesin görüşüne açığız. Anayasanın değişmesi gerektiğini her fırsatta ifade edenin gelip katkı vermesini bekliyoruz. 3u bir samimiyet sınavıdır. Bu Meclis anayasa yapamaz demek siyasetçinin kendini inkarıdır. Ben kapıların kapanmadığına inanıyorum. Ben Türkiye'nin modern bir anayasaya sahip olmasına karşı duranların tarih önünde hesap veremeyeceğini düşünüyorum" dedi.

"Geçmemesi için meydan meydan dolaşacağız"

Anayasa değişiklik taslağında MHP tabanını rahat sız edecek bir madde bulunmaması, pakete karşı çı kan MHP yönetimini zor durumda bıraktı. Pakete ne den karşı çıktığı bir türlü anlaşılamayan MHP'de, Anayasa değişiklik taslağının referanduma götürülme ihtimali ise telaşa neden oldu. MHP'nin dünkü Meclis grup toplantısında, partinin Anayasa paketine neden karşı olduğuna ilişkin soru işaretlerine, Genel Başkan Devlet Bahçeli tarafından cevap verilmesi bekleniyordu. Ancak Bahçeli, bu sorulara cevap vermek yerine, "Paketin referandumdan geçmemesi için meydan meydan dolaşacaklarını" söyledi. Bahçeli ayrıca referandumu "kumar" olarak nitelendirdi. Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında "Anayasa değişikliği taslağı ile ilgili olarak MHP'nin duruşunun tartışmaya mahal vermeyecek kadar net ve berrak olduğunun" altını çizerken, CHP ile aynı konumda yer almamak için Anayasa değişiklik taslağının içeriğini ise eleştirmedi. Bahçeli, paketin maddelerini tartışmazken, sürekli referandum seçeneğine ve izlenen yola karşı çıktı. MHP Genel Başkanı Bahçeli, AK Parti ve BDP'nin Anayasa değişikliklerini referanduma götürecek sayısal çoğunluğa sahip olduğunu hatırlatarak, referandumun kabul edilmemesi için meydan meydan dolaşacağını da sözlerine ekledi. Bahçeli, şöyle dedi: "Referandum seçeneği yasal olmakla beraber, düello alanı da değildir. Referandum tehlikeli bir kumardır. Böyle bir şey olursa, MHP meydan meydan gezerek tavrını halka anlatacaktır."

'ün bazı haber başlıkları:

İŞ DÜNYASINDAN REFORMA DESTEK
TOBB,TİSK, TÜSİAD VE İTO, Anayasa değişiklik paketine destek verdi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu "Reform siyasi, ekonomik ve toplumsal ihtiyaç oldu" dedi. 26 maddelik Anayasa değişiklik paketine iş dünyasından destek yağıyor. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek başkanlığındaki heyet, taslağı sunmak üzere TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu ziyaret etti. Hisarcıklıoğlu, Anayasa'nın yenilenmesinin, siyasi, ekonomik, toplumsal bir ihtiyaç haline geldiğini belirterek, "Devlet piyasada aktör değil, regülatör olmalıdır. Ekonomik özgürlükleri koruyan, girişimciliği önemseyen yeni anayasa istiyoruz" dedi. Bir ülkenin kalkınma düzeyinin, demokrasi düzeyinden ayrı düşünülemeyeceğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, bu yüzden Türkiye'nin iyi işleyen, yöneten, hesap verebilir ve şeffaf birinci sınıf bir demokrasiye sahip olması gerektiğini kaydederek şöyle devam etti: "Bunun sağlanacağı ilk nokta, Anayasa'nın günümüz şartlarına göre yenilenmesidir. 1980'deki Türkiye 70 milyar dolarlık bir ülkeydi. Bugün 700 milyar dolar. Anayasa aynı kalabilir mi? Devlet merkezli modernleşme modelleri bütün dünyada geçerliliğini kaybetti. Artık, bireyler ön plana çıktı. Türkiye'de mevzuat bu değişen Türkiye tablosuna maalesef ayak uyduramamıştır. Bütün mevzuatın temel referansı ise Anayasa'dır. Sorunları öteleyerek bunlardan kurtulamayız." Demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, "Gün, ayrılıkları öne çıkarma, toplumsal ve siyasal kutuplaşmaları körükleme günü değildir. Gün, refah ve özgürlük içinde birlikte yaşamak için, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için, bir adım daha atma günüdür" dedi. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş ise paketle ilgili "Ciddi bir yargı reformu Türkiye için şart" dedi. İTO tarafından hazırlanan, "Bir Hürriyet Türküsü" albümünün tanıtım toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Yalçıntaş, "İş dünyası olarak mahkemelerin yavaş işlediğini, davaların yavaş yürüdüğünü görüyoruz. Ciddi bir yargı reformu Türkiye için şart. Bu konuda TBMM'ye güveniyoruz" diye konuştu.

Libananco davasını kazanacağız
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Cem ve Hakan Uzan kardeşlerin yer aldığı Paris'teki Libananco davasını Türkiye'nin kazanacağından emin olduğunu söyledi. Yıldız "Aklın yolu birdir" dedi. EPDK, 2003'de Uzan'lara ait ÇEAŞ ve Kepez'e el koymuştu. Kıbrıs Rum kesimindeki Libananco Holding, ÇEAŞ ve Kepez'e ortak olduğunu ve el koyma ile zarara uğradığını ileri sürerek Türkiye aleyhine 10 milyar dolarlık dava açmıştı. Libananco'nun mahkemeyi kazanması durumunda Türkiye'nin 20 milyar doları bulabilecek tazminat ödemesi söz konusu. Davanın sıra dışılığına işaret eden Bakan Yıldız, bunun alışılagelmiş bir tahkim davası olmanın ötesine geçtiğini vurguladı. Enerji Bakam Yıldız, "Biz tahkim heyetine bunun böyle olmadığını savunduk, doğrusunu söyledik. Tahkim heyetinin objektif ve sağduyulu bir şekilde konuya yaklaşacağından eminiz" ifadelerini kullandı. Paris'te bakanlığın 17 kişilik bir ekibi olduğunu belirten Yıldız, "10 milyar dolarlık bir dava. Burada kazanacağımızdan ümidim fazla. Türkiye mutlaka kazanacak bu davayı. Çünkü aklın yolu birdir" diye konuştu.

'in bazı haber başlıkları:

Erdoğan'a suikast alarmı
Elektronik postayla dün yapılan ihbar Ankara'yı karıştırdı. İhbar üzerine TBMM'de yoğun güvenlik önlemleri alındı. Grup toplantısına alınan ziyaretçi sayısı azaltılırken köpekler de bomba araması yaptı. Erdoğan'ın geçeceği koridorlar boşaltıldı. TBMM polisi grup toplantısına gelen dinleyicileri tek tek arayarak salona aldı. İçeri alınmayan izleyiciler bahçede bekletildi ve ana binaya sokulmadı. İzleyici localarında ve Erdoğan'ın konuşma yaptığı kürsünün etrafında da polislerin sayısı artırıldı. Başbakanlık kaynakları dünkü ihbarı doğruladı. Kaynaklar, benzer durumlarda, başta kullandığı güzergâhlar olmak üzere Başbakan Erdoğan için her türlü önlemin alındığını belirtti. Kaynaklar, Erdoğan'ın sabah geçiş yapacağı yollarda geceden kontrollerin yapıldığı kaydetti. Erdoğan'a yönelik dünkü suikast ihbarının benzerinin daha önce de yapıldığı öğrenildi.

'ın bazı haber başlıkları:

Merkel: Ahde vefalıyız
Avrupa'nın ve Almanya'nın Demir Leydisi Angela Merkel 29 Mart'ta Ankara'ya gelişi öncesinde SABAH'a tarihi açıklamalar yaptı. Merkel, Türkiye'yle AB arasında imtiyazlı ortaklık kurulması fikrini savunmaya devam ettiğini gizlemese de tam üyelik müzakerelerini tıkamayacağını açıkladı. Almanya Şansölyesi, ziyareti öncesinde ilk kez küçük bir grup gazeteciyi Berlin'e davet etti. Başbakanlıktaki ofisinde bir saate yakın görüştük. Merkel, kısa bir açıklamanın ardından sorularımıza çok açık ve net yanıtlar verdi. Daha sonra teypleri kapattık ve bir süre de sohbet ettik.. Merkel'in Türkiye'deki tüm gelişmeleri çok dikkatli izlediği belliydi. Türk halkının duygularını, beklentilerini ve hayalkırıklıklarını da yakından izlediğini gördüm. Merkel'in mesajları ve sıcak yaklaşımı, Türkiye'yi kaybetmek istemediğini açıkça gösterdi. Gerçi Merkel, Başbakanlık koltuğuna oturduğu günden beri CDU'nun da çizgisi doğrultusunda Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği yerine imtiyazlı ortaklıktan yana olduğunu söylemeye devam ediyor ama müzakereleri durdurmayacağını açıklaması önem taşıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Türkiye ile müzakereler devam edecek, ama sonu açık olacak" diye konuştu Merkel, "Türkiye imtiyazlı ortaklığı kabul ederse kurumsal iç içe geçiş dışında her alanda ortaklığımız olacak" dedi. Merkel, Türkiye'nin Avrupa'ya yabancılaşıp eksen değiştirmesi ihtimaline nasıl baktığını sorunca ise şöyle dedi: "Hayır, Türkiye'nin eksen değiştirmeyeceğini umuyorum. Çünkü Türkiye'nin Avrupa'yla işbirliğinin sürmesini istiyoruz. Ortadoğu barış sürecinde Türkiye çok önemli girişimlerde bulundu. Eksenlerimizin koşut olmasına çok önem veriyoruz. Her zaman son sorunun sorulması gerekmiyor. Önümüzde hangi ödevlerimiz var? Kıbrıs, Ankara protokolünü sormak daha önemli olabilir. Sayın Gül ve Sayın Erdoğan'la bu noktaları ele alacağız " Angela Merkel, Erdoğan'ın Almanya'daki Türklere asimile olmamaları çağrısı hatırlatılınca "Bunu kimse istemiyor. Ben kesinlikle istemiyorum, Almanlar da beklemiyor. Türk kökenli insanlar da istemiyor" dedi. Schengen bölgesinde Türkiye vatandaşlarına vizenin kaldırılmasına ilişkin henüz mutabakat olmadığını, AB'ye yasa dışı girişlerin de sürdüğünü ifade etti.

"Samsun-Adana-Ceyhan'a destek verdik, kalanı özel sektör eliyle yürütülür"

ENERJİ Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'nin enerji projelerinin omurgasını oluşturan Ceyhan enerji bölgesini hayata geçirecek çalışmalarla ilgili önemli açıklamalar yaptı. Samsun- Adana-Ceyhan petrol boru hattı projesine stratejik önem verdiklerini belirten Yıldız "Yıllık 50 milyon ton petrolü taşıyacak projeye biz stratejik destek verdik. İnanıyorum ki projenin geri kalanı özel sektör eliyle yürütülecek" dedi. Enerji Bakanı Yıldız dün Ankara'da gazetecilerle düzenlediği sohbet toplantısında, Boğazlardaki petrol trafiğini önemli ölçüde azaltacak Samsun-Adana-Ceyhan petrol boru projesine stratejik önem verdiklerini söyledi. "Ben projede bugüne kadar önemli mesafe kat edildiğine ve geleceğe dönük mesafe kat edileceğine inanıyorum" diyen Yıldız bugüne kadar referans değer olarak 30 milyon ton Rus ve Kazak petrolünün proje için taahhüt edildiğini aktardı. Irak petrolünü Ceyhan'a taşıyan Kerkük- Yumurtalık petrol boru hattına ilişkin anlaşmanın 15-20 yıl süreyle uzatılmasına da yakın olduklarını söyleyen Yıldız "Hat anlaşması bu ay bitti. Yeni anlaşma için Irak Petrol Bakanlığı ile görüşmeler sürüyor. Müzakeresi devam eden sadece 2 başlık kaldı. Görüşmelerin sonuna geldik diyebiliriz.Hatta 1 hafta 10 gün içinde anlaşma imzalayabiliriz" dedi. Anlaşmanın imzalanmasıyla 3 yıl içinde yaklaşık 35 milyon ton ham petrolün Ceyhan'a akmasını hedeflediklerini anlatan Bakan Yıldız "Bu rakamı 5-6 yıl içinde 70 milyon tona çıkaracak bir yapı için çalışıyoruz" diye konuştu.

'Darbe anayasası ile AB'ye üye olan yok'
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, "Türkiye 1961 yılından bu yana darbe anayasalarıyla yönetiliyor. O tarihten bu yana AB süreci bir şekilde devam ediyor, ama sonuçlanmıyor. Bunlar tesadüf değil" diye konuştu. Avrupa Birliği turu kapsamında Lüksemburg ve Brüksel'de temaslarda bulunan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, anayasa değişikliği konusunda çarpıcı değerlendirmeler yaptı. Bağış, anayasa deşikliği sürecini, hükümetin, muhalefetin ve yarı kurumlarının pozisyonları için şunları söyledi: Milletin hakemliğine başvurmaktan çekincemiz yok. Önceliğimiz, (anayasa değişikliğini) milletin vekilleri ile gerçekleştirmek. Gerçekleştiremezsek, aslına gideriz. Rotamızı millet çizer. (Darbeye teşebbüs halinde sivil mahkemelerin yetkili olması hükmünü ibret-i alem düşüncesi ile mi taslağa koydunuz? Darbe riski var mı?) Türkiye'nin tarihi belli. Tarihin tekerrür etmemesi için siyasilerin üzerine düşen, önlem almaktır. Nasıl bir Türkiye olması gerektiği ile ilgili nasıl bir Türkiye tahayyül ettiğimize ilişkin bir dizi öneriyi pakete koymuş bulunmaktayız. Türkiye, 1961 yılından bu yana darbe anayasaları ile yönetiliyor. O tarihten bu yana AB süreci bir şekilde devam ediyor ama bir türlü sonuçlanmıyor. Bunlar tesadüf değil. Avrupa'da darbe anayasası ile yönetilen, darbe anayasası ile birliğe üye olan bir ülke yok. Ben, 'Millet ne ise vekili de o olmalı' dediği için siyasetten yasaklanması istenmiş bir kişiyim. Niyetimin şiddet içerip içermediğini siyasilerden oluşan kurulun değerlendirmesini tercih ederim. Biz damdan düştük. Sıkıntıları yaşayıp geldik. Kapatma davası kaygısı duyuyor musunuz?" derseniz, bu ihtimalin olduğunu siz ve sizin arkadaşlarınız (gazeteciler) yazıyor. Sayın Başsavcı ne hissediyor, kime ne hissettiriyor onu bilemem. Taslağı, muhalefetle paylaşmadan AB ile paylaşmış değiliz. Taslağın hazırlanmasında AB'nin hiçbir katkısı yoktur. AB İlerleme Raporları'nın etkisi vardır. Kamu denetçiliği, HSYK'nın yapısı, çocuk hakları, memura toplu sözleşme, kişisel verilerin korunması zaten uzun süredir üzerinde tartıştığımız konular. Bu bir samimiyet sınavı. Ayet-i kerime değil. Değiştirilebilir. Uzlaşmaya açığız. AK Parti'nin mutfağında hazırlanmış sözü süreci küçümsemeye dönük talihsiz bir beyan. Türk aile yapısında mutfak aile birlikteliğinin sembolüdür. Mutfaklarda alın terinin sıcaklığı vardır. CHP istiyorsa görüşmeleri onların misafir odasında yapalım.

Müsteşar toplantıyı terk edince HSYK dağıldı
Anayasa değişikliği taslağının geriliminde başlayan dünkü HSYK toplantısında, gündem dışı olarak boş koltuklara seçim yapılması istenince Adalet Bakanlığı Müsteşarı toplantıyı terk etti. Geçen yılki yaz kararnamesi sürecinde derin bir krizin yaşandığı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (HSYK) ikinci kriz de Kurul'un yapısını değiştirecek anayasa paketinin kamuoyuna açıklanmasının hemen ertesinde yaşandı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman, kurulun seçilmiş üyeleri gündem dışı olarak boş koltuklara üye seçilmesinde ısrar edince toplantıyı terk etti. Kurul üyeleri de Kahraman'ın bu tavrını, basın açıklamasıyla kamuoyuna şikâyet etti. HSYK'nin, her salı yapılan olağan toplantısına, Kurul'un doğal üyesi Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman da katıldı. Toplantının başında üyelerden Ali Suat Ertosun söz alarak, Yargıtay üyeliğine yapılan seçimler nedeniyle boşalan yerlerin bulunduğunu, bunlar arasında Ankara Başsavcılığı da dahil olmak üzere başsavcılıklar ile mahkeme başkanlıklarının da olduğunu belirten Ertosun, bu yerlere atama yapılmasını istedi. Ertosun'un sözlü önergesine Kurul'un diğer üyelerinden de destek gelince Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kahraman, Kurul'un gündeminin başkan sıfatıyla Adalet Bakanı tarafından belirlendiğini söyledi ve "Bugünkü gündemimizde bu konu yok" karşılığını verdi. Kahraman'ın bu sözleri üzerine Kurul'un seçilmiş üyeleri, Ertosun'un gündeme alınmasını istediği konularda Adalet Bakanlığı'nın hiçbir adım atmadığını, Kurul toplantı gündeminin Başkanvekili tarafından da belirlenebileceğini, önergelerle değişiklik de yapılabileceğini söylediler. Tartışmanın uzaması üzerine Müsteşar Kahraman toplantıyı terk edeceğini söyledi. HSYK'nın seçilmiş üyelerinin, Ertosun'un önergesinin gündeme alınması konusunda ısrar etmeleri üzerine Kahraman toplantıyı terk etti.

"Reform olarak kabul edilemez"
ANAYASA değişikliği paketine, Yargıtay'dan sonra Danıştay yönetimi de "kurumsal tepki" vererek, taslaktaki düzenlemelerin devletin hukuki yapısını etkilemeye yönelik olduğunu savundu. Danıştay Başkanlar Kurulu dün yaptığı toplantıda, Anayasa değişikliği paketini değerlendirdi. Danıştay Başkanı Mustafa Birden, toplantı sonunda açıklama yaparak kendilerinin görüşleri alınmadığı gibi taslak metnin resmi olarak da Danıştay'a gönderilmemesinden yakındı. Birden'in okuduğu açıklamada özetle şu değerlendirmeler yapıldı: Devletin üç temel erkinden biri olan yargı erki içinde önemli bir konuma sahip bulunan Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oluşumuna, görev ve yetkilerine ilişkin yapılan değişiklikler, bu üç temel erk arasındaki iş bölümünü ve devletin hukuki yapısını etkileyecek nitelikte bulunmaktadır. HSYK'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin, siyasi iktidarın beklentilerine cevap verecek bir yapıya dönüştürülmesi yargı reformu olarak kabul edilemez. Cumhurbaşkanı'nın yüksek mahkemelerin oluşumuna doğrudan ya da dolaylı olarak katılımının sınırlandırılması ve bu konudaki yetkilerinin azaltılması gerekirken, yüksek yargıyı ve Kurulu biçimlendirme imkânı geliştirilerek pekiştirilmiştir. HSYK'nın, daha bağımsız, daha teminatlı ve siyasi etkilerden uzak bir yapıya kavuşturulması gerekirken geniş tabanlı temsil esası, demokratik meşruiyet gibi kavramlar adı altında kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlâl eder biçimde yapılandırıldığı; böylece, siyasi etkilere daha açık ve Adalet Bakanlığı'nın kontrolünde bir Kurul oluşturulduğu görülmüştür.

'ın bazı haber başlıkları:

Taslak yeni ortaya çıktı belki bu da değişebilir
Anayasa değişikliğini değerlendiren Gül, "Anayasa yapmak Meclis'in uhdesinde. Taslaklar ortaya çıktı ama belki bunlar değişebilir. Nihai metin komisyon-da ortaya çıkacaktır" dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa değişikliği yapmanın TBMM'nin uhdesinde olduğunu belirterek, ‘'Dün (önceki gün) gördüğümüz kadarıyla ilk taslaklar ortaya çıktı ama dünkü görüşmelerden sonra belki bunlar değişebilir'' dedi. Cumhurbaşkanı Gül, İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese ile Çankaya Köşkü'nde ortak basın toplantısı düzenledi. Açıklamaların ardından gazetecilerin Anayasa değişikliği konusundaki sorularını cevaplayan Gül, herkesin farklı düşünceleri dinlediğini ve bunları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından da TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile paylaştığını ifade etti. Abdullah Gül, şöyle konuştu: "Anayasa değişikliği yapmak TBMM'nin uhdesinde olan bir şey. İlk taslaklar ortaya çıktı ama belki bunlar değişebilir. Komisyona gidecektir, komisyonda muhakkak ki bunların üzerinde çalışılacaktır. Neticede nihai metin ne olacaktır bunu bilemiyoruz. Nihai şekil çok önemlidir. Nihai şekil ortaya çıkıp, Meclis'te nasıl oylanacak onlar da bittikten sonra ben de kendi hukuk danışmanlarıma soracağım ve alacağım bilgiler çerçevesi içerisinde doğru olanı yapacağım. Bunlar hala tartışılacak konulardır."

Avrupa'nın ‘Türkiye fakir' bahanesi gündemden kalktı
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dün AB'nin Türkiye'ye dönüp 'kişi başına düşen milli geliriniz çok düşük, çok fakirsiniz, o yüzden sizi üye alamıyoruz. Bizim dengelerimizi bozacaksınız' deme gibi bir argümanın ortadan kalktığını belirterek, "Çünkü dedikleri anda, 'Bulgaristan ve Romanya'yı ne yapacaksınız? Onların üyelikleri ne olacak' diye bizim sorma hakkımız var" dedi. AB ve Belçikalı yetkililerle temaslarda bulunmak için Brüksel'e giden Babacan, Türk basınıyla kahvaltılı sohbet toplantısı düzenledi. Bugünlerde Avrupa'nın ekonomik ağdan zor günler geçirdiğine dikkat çeken Babacan, en önemli ihracat pazarı olarak Türkiye'yi yakından ilgilendiren Avrupa ekonomisindeki toparlanmanın yavaş ilerlediğini belirtti. Avrupa'da Yunanistan başta olmak üzere birçok ülke hakkındaki endişelerin Türkiye söz konusu olunca yerini güvene bıraktığını söyledi. Babacan, Avrupa Politika Merkezi adlı düşünce kuruluşu ve TUSKON'un Brüksel'de ortaklaşa düzenlediği 'Yükselen Türkiye' konulu toplantıda yaptığı konuşmada ise "Ekonominin kilidi demokrasi, demokrasimiz ne kadar iyi işlerse öngörülebilirliğimiz o kadar uzun vadeli olur" dedi. Babacan Ana yasa değişikliği paketiyle Türkiye'de demokratik işleyişin ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesini hedeflediklerini belirterek bu sayede yatırımcılar açısından Türkiye'nin çok daha öngörülebilir bir ülke haline geleceğini söyledi. Babacan "Anayasa reformunu ekonomik başarısı için yapmamız gerekiyor" dedi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB'nin ekonomik sorunlarının yeni olmadığını fakat krizle birlikte daha fazla öne çıktığını belirterek, bunların en önemlilerini nüfusun yaşlanması, işgücü piyasasının esnek olmaması, iç pazarda korumacılığın artması, verimlilik açığı ile sosyal güvenlik ve bankacılık sektörlerin deki yapısal sorunlar olarak sıraladı. Babacan, korumacılığa örnek olarak Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Babacan, sosyal güvenlik, bankacılık ve sağlık reformu baş olmak üzere birçok önemli reformunun zamanında yapıldı" yapısal tedbirlerle bütçe açığı kontrol altına aldığı için piyasaların Türkiye hakkında endişelenmediğini vurguladı.

'ın bazı haber başlıkları:

Avrupa: Bunlar çok iyi öneriler
AVRUPA Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, AKP'nin Anayasa değişikliği paketi hakkında Tarafa konuştu: İyi öneriler. Avrupa'yla örtüşüyor. Partiler tartışmalı. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Hollandalı parlamenter Ria OomenRuijten, siyasi partileri hükümetin ortaya attığı öneriler üzerinde ciddi görüşmeler yapmaya çağırdı. Ruijten, hükümetin muhalefet partilerine sunduğu paket için "iyi öneriler" nitelemesini yaptı. Raportör olarak kendisini önerilerin içeriğine ilişkin yargıda bulunma konumunda görmediğini söyleyen Avrupalı parlamenter, Tarafa yaptığı açıklamada anayasa değişikliği önerilerinin bazılarının hem Avrupa Parlamentosu'nun hem de Avrupa'nın insan hakları platformu olan Avrupa Konseyi'nin sunduğu çerçeveyle örtüştüğünü söyledi. Türkiye'de siyasi partilerin şimdi bu konuyu ele alacaklarını anlatan Ria Oomen-Ruijten, öneriler hakkında kapsamlı bir oydaşma sağlanacağını umduğunu dile getirdi.

BDP: Paketi inceliyoruz
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP hukukçularının hükümetin hazırladığı Anayasa paketini incelemeye aldığını ve yakında tutumlarını netleştireceklerini söyledi. Partisinin grup toplantısında ilk olarak Newroz kutlamalarını değerlendiren Demirtaş, "Muhatap arıyordunuz. İşte muhatabınız, Newroz'larda yükselen halk iradesi ve onun siyasi temsilcileridir, BDP'dir. Söz hükümettedir" dedi. AKP'nin Anayasa paketinin yetersiz olduğunu ifade eden Demirtaş, CHP ve MHP gibi peşinen retçi yaklaşmak istemediklerinin ancak bu haliyle kalırsa destek vermeyeceklerini söyledi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, paketteki Kürtçe propaganda özgürlüğünün sadece konuşmalarla sınırlı kaldığına dikkat çekerek, Tarafın iki yıl önce manşete taşıdığı Sırrı Sakık'ın soruşturma açılan sözlerine atıfta bulunarak, "Artık Sayın Sırrı Salak 'Ji min ra ave bînin' (bana su getirin) diyebilir" dedi ve yeni düzenlemenin bunun ötesine geçmeyeceğini kaydetti.

Kırmızı çizgiden dönüş sinyali
Meclis'te 20 milletvekili ile grubu bulunan BDP, TBMM aritmetiği nedeniyle Anayasa paketinde kilit konumda bulunuyor. Hükümetin demokratikleşme yönündeki adımlarına en yalan duran parti olduğu için de BDP'nin pakete destek vermesi ihtimali olasılığı yüksek görünüyor. Referandum sınırının üzerinde milletvekili olduğu halde AKP, BDP'nin desteğiyle hem referandum sayışım garantilemek istiyor hem de referandum olasılığında geniş bir tabanın desteğim hedefliyor. BDP yönetimi de bu avantajlarla hükümetle pazarlık yapmaya hazırlanıyor. Daha önce kırmızı çizgilerini açıklayan BDP, tutum değişikliğine gitme sinyali verdi. Buna göre BDP; kırmızı çizgileri, demokratikleşme adımlarının önüne engel olarak çıkarmayacak. Paketi değerlendirmeye alan BDP'li hukukçular, Genel Başkan Selahattin Demirtaş'ın açıkladığı, "demokratikleşme için en küçük adımı bile önemsedikleri" ilkesiyle hareket edecek. Kulislerde, kırmızı çizgi olarak açıklanan seçim barajı, Hazine yardımı, anadilde eğitimden ziyade, parti kapatmalarda Venedik Kriterleri'nin uygulanması, siyasi yasakların kaldırılması, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında Kürtçe'nin tamamen serbest bırakılması taleplerine ağırlık verileceği konuşuluyor. Talepler kabul edilirse, BDP referanduma ciddi destek verecek. BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat, pakette siyasi yasaklara son veren maddeyle siyasi yasaldı Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un yasağının kaldırılması ihtimalini 'tuzak' olarak değerlendirdi ve "kişiler pazarlık konusu yapılamaz" ilkesiyle hareket edeceklerini vurguladı.

AKP taviz vermeyecek
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, uzlaşı için zorlayıcı olacaklarını ancak tasarının temel esaslarından kesinlikle taviz vermeyeceklerini söyledi N^V Muhalefet ve yargıdan gelen eleştirilere karşılık uzlaşı arayışlarını devam ettiren AKP kurmayları, "Gelinen noktada geri dönüş yok. Uzlaşma arayışımız, temel değişikliklerden taviz verilecek anlamına asla gelmez" diyor. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, uzlaşma için sonuna kadar zorlayıcı olacaklarını söyledi. "Ama bu sonsuza dek sürmeyecektir" diyen Çiçek, temel esaslardan taviz vermeyeceklerini vurguladı. Anayasanın tümünü değiştirmeye talip olduklarını belirten AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise şunları söyledi: "Taslağın temel prensiplerinde ve esaslarından taviz vermeyeceğiz. Ama detaylarda herkesle uzlaşabiliriz. Biz bunu 23 madde olarak getiriyoruz. Artı bir de 3 tane de geçici madde var. Kardeşim bu 27 olmaz bu 25'e de inmez. Böyle bir tavrımız olamaz. Bunun dışında iddia edildiği gibi 'AKP uzlaşma için temel kavramlardan taviz mi verecek' böyle bir şey kesinlikle olmaz. Bunu herkes böyle bilsin." Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Anayasa değişildik teklif taslağına ilişirin muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaşma arayışlarım hafta sonuna kadar tamamlayacaklarını ve teklifi pazartesi günü Meclis'te görüşmeye başlayacaklarını bildirdi. Ergin, "Muhalefetin uzlaşı arayışı devam edecek. Ama bu nihai değil. Temel esaslardan vazgeçmemiz söz konusu değil" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

KENDİNİ BİLEN MİLLETLE ALAY EDEMEZ
Başbakan Erdoğan, Meclis'in yapacağı düzenlemeleri 'kuvvetler ayrılığı' gibi gerekçelerle engellemeye çalışanları, yetki gaspıyla suçladı. Erdoğan, "Kendini bilen millet İra-, desini alay konusu yapan ifadelerde bulunamaz" dedi. Başbakan Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda Anayasa paketine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu: "Hiçbir erki etki altına almaya çalışmıyoruz. Bu taslak politik hesaplarla değil, Türkiye'nin ihtiyaçlarını gözeten bir mantıkta hazırlanmıştır." "Muhalefet, tasarıyı okumadan, 'Bu Başbakanlıkta, I AK Parti Merkezi'nde hazırlandı' dedi. Böyle sudan bahaneler olur mu? Başbakanlık neresidir, Türkiye'nin dışmda bir yer mi? Bizim ne ipe un sermeye ne de bu kadar geniş vakte tahammülümüz yok.""Sergilenen tahammülsüzlük AK Parti'ye yönelik değildir, milletin iradesinedir. HSYK'ya Meclis bir tek üye vermiyor. Kurulda sadece Adalet Bakam ve müsteşarı var. Bu dün de vardı, AB normlarında da var. 'Bati diyorsunuz, Batı bunu böyle yapıyor."

Darbe Anayasasını sahiplendi
CHP Genel Başkanı Baykal, her fırsatta eleştirdiği darbe Anayasası'nı bu kez, "12 Eylül Anayasası gitsin diye AK Parti anayasası getirmeyiz" sözleriyle sahiplendi. Sivil anayasa teklifini reddeden Baykal, "Yargının siyasi denetime girmesini ne 12 Eylül ne de önceki müdahaleler akıllarına getirmemişlerdir" dedi. Tasarıyı görmeden karşı çıkmasını da "Çarşambanın gelişi salıdan bellidir" diyerek açıklamaya çalıştı.CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında AK Parti'nin hazırladığı anayasa değişikliği teklifine veryansın etti. Anayasa'nın AK Parti anayasası haline geldiğini iddia eden Baykal, "Yargı yargı olmaktan çıkıyor ve AKP yargısı halini alıyor. Yargının siyasi kontrol denetimine girmesini ne 12 Eylül ne de daha önceki müdahaleler bu düşünceyi aklına getirmemişlerdir" dedi. Baykal, "Çarşambanın gelişi salıdan bellidir. Açıkça görüldü. Bu iktidarın yargıyla problemi var. Sadece yargıyla problemi yok; Anayasamız'ın temel ilkeleriyle, var. Bu Anayasa'ya göre görevi aldım, demiyor. Ben devleti yeniden tanımlayacağım diyorlar" diye konuştu. Anayasa taslağının AK Parti'nin Türkiye'ye dayatması olduğunu iddia eden ve darbe Anayasası'nı tercih ettiklerini söyleyen Baykal, "12 Eylül Anayasası gitsin diye AK Parti anayasası getirmeyiz" dedi. Baykal, "sivil darbe" sürecinin Anayasa değişikliği ile noktalanacağını savundu.

Gazetecilere Anayasa brifingi
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, bugün İstanbul'da medya organlarının genel yayın yönetmenleri ile bir araya gelerek Anayasa paketi hakkında bilgi sunacak. Ankara'da önceki gün Ankara Temsilcileri ile yapılan toplantının ardından AK Parti heyeti, anayasa değişiklik paketi ve demokratik açılım çalışmaları hakkında bugün genel yayın yönetmenlerini bilgilendirecek. Toplantı, İstanbul Swiss Otel'de saat 11.00'de başlayacak.

'ün bazı haber başlıkları:

Clinton: Soykırım meselesi ortak komisyonun işi
22 Mart'ta Rus I. Kanalı'nın konuğu olan ABD Dışişleri Bakanı Hillary R. Clinton, TV-yorumcusu Vladimir Pozner'in sorularını yanıtladı. Clinton, "Obama'nın Ermeni soykırımı iddialarını tanıyacağı sözünü unutmuş göründüğüne" ilişkin soruya yanıtında şunları söyledi: "Ben kimsenin bir şeyi unuttuğunu sanmıyorum. Ermenistan-Türkiye ilişkilerini iyileştirecek olan Ermeni-Türk protokollerinde iki ülke arasında, geçmişe ilişkin sorunları araştıracak Tarihçiler Komisyonu oluşturulmasına ilişkin bir mutabakat var. İki ülke ve halkları bunun üzerine odaklanmalılar." Clinton 1915 olaylarının tartışılacağı komisyonun kurulup kurulmadığıyla ilgili soruya ise "Bunun kurulması için çalışıyorlar" cevabını verdi.

AK Parti'den 'geçici' ceza
AK Parti Disiplin Kurulu, konuşmaları tepki çeken Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş'u 2 ay, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ı ise 4 ay, partiden geçici ihraç etti. Milletvekilleri, bu süre içerisinde AK Parti'nin resmi etkinliklerine katılamayacak.

Baykal: AKP ile olmaz, SP olur
CHP Lideri Baykal, Teke Tekte Fatih Altaylı'yı yanıtladı: "AKP ile koalisyon yapmaktansa, SP ile tercih ederim. Numan Kurtulmuş düzgün adam" "Taslak tuzaklarla, ince hesaplarla ayarlanmış. İyi niyetli bir Anayasa'mız olsun duygusu yok. Allah Başbakan'a selamet versin. Cumhurbaşkanı'nın uygulamalarını değerlendiriyorum, Gül, hayal kırıklığı yaratmıştır. Genç kuşaktan bir siyasetçi olarak onun bu tabloda olmasını beklemezdim tahmin etmezdim. Ama manzara ortada.

'in bazı haber başlıkları:

330'un altına düşmeme çabası
Hükümet, kamuoyunda tartışmalara neden olan 26 maddelik Anayasa paketi için takvim düzenledi. Paketin 29 Mart'ta TBMM'ye verilmesi planlanıyor. Sürece sivil toplum kuruluşları da katılırsa takvim, 30 Mart'ta başlayacak. Anayasa paketinin TBMM Genel Kurulu'ndaki ilk tur oylamasının 6 Nisan Salı günü, ikinci tur oylamasının ise 8 ya da 9 Nisan'da yapılması öngörülüyor. Bu takvim işlerse hükümet, paketi 13 Haziran'da referanduma götürecek. Meclis'ten 330-367 arası oy alması durumunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, teklifi doğrudan referanduma sunacak. Bu aşamada referandum takvimi işleyecek. AK Parti kurmayları, teklifin 13 Haziran'da olmazsa bir hafta soma 20 Haziran Pazar günü halkoyuna sunulmasını hedefliyor. Referandum yasasında yapılan değişiklik kapsamında Anayasa değişikliklerinin halk oyuna sunulması süresi 120 günden 60 güne indirilmişti. Teklifle ilgili referandum karan alınması durumunda Yüksek Seçim Kurulu da hızla bir takvim hazırlayarak, süreci başlatacak. Bu aşamada, muhalefet devreye girebilecek. Muhalefet partileri isterlerse, referandum paketinin Cumhurbaşkanı tarafından referanduma sunulmak üzere Resmi Gazete'ye göndermesinin ardından Anayasa Mahkemesi'ne götürebilecek. Bu kez, paketin hem maddelerinin anayasaya aykırı olup olmadığı, hem de bir yıl geçmeden referandum yapılamayacağı iddiaları tartışmaya açılacak.

Çiftçiye 1.2 milyar liralık sürpriz
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, 1 milyar 200 milyon TL'lik çiftçilere verilecek olan tarımsal desteği Ziraat Bankası'na yatırdıklarım açıkladı. Eker, paranın, çiftçilerin paralarını 26 Mart Cuma günü alabileceklerini söyledi. Dün TBMM Genel Kurulunda gündem dışı konuşmaları yanıtlayan Eker, Türkiye'nin 1930'dan beri konuştuğu Tarım Sigortaları Kanununu kendi dönemlerinde çıkarıldığını anımsattı.

'nın bazı haber başlıkları:

Nükleerde Medvedev hazırlığı
Enerji Bakanı Taner Yıldız, nükleer santral çalışmalarının Rusya Cumhurbaşkanı Medvedev'in mayıstaki ziyaretine kadar tamamlanacağını söyledi. Yıldız, santral konusundaki temel 4-5 başlığı mayısa kadar halletmek için çalıştıklarını bildirdi. Mayısa kadar yetişmeli Enerji Bakanlığı, Türkiye'de nükleer santral kurulmasına ilişkin çalışmaları Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev'in mayıs ayındaki Türkiye ziyareti öncesine yetiştirmeye çalışıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, mayıs basma kadar Rusya ile nükleer santrallerin kurulmasıyla ilgili temel 4-5 başlığın bitirilmesi gerektiğini, bu konuda çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti.

'nin bazı haber başlıkları:

Referandumun maliyeti 150 milyon TL'yi buluyor
Hükümetin, anayasa değişikliği paketini açıklamasıyla gözler Yüksek Seçim Kurulu'na çevrildi. YSK'nın, referanduma dair TBMM'den bir karar çıkmasının ardından toplanarak takvimi belirleyeceği öğrenildi. Referandumun maliyetinin ise 125-150 milyon TL arasında olması bekleniyor. YSK'ya 2011 genel seçimlerine hazırlık için verilen 60 milyon TL ödeneğin kullanılacağı ancak ek ödenek de çıkarılacağı belirtiliyor. Öte yandan Anayasa değişikliği paketi için Meclis süreci pazartesi günü başlayacak. AK Parti, taslak için milletvekillerinin imzasını elinde tutarken, gelecek görüşleri değerlendirip teklifi pazartesi günü TBMM Başkanlığına sunacak. AK Parti, değişiklik paketinin Meclis Genel Kurulundaki ilk oylamasını 6 Nisan günü yapmayı planlıyor. Meclis'te yeterli desteğin bulunamaması durumunda ise 13 veya 20 Haziran pazar günü teklifin halkoyuna sunulması hedefleniyor.




'in bazı haber başlıkları:

'İhracatta 115 milyar dolan hedefliyoruz'
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği'nin 2009 yılı "Başarılı İhracatçılar Ödülleri", törenle sahiplerini buldu. Ödül töreninde konuşan Devlet Bakam Zafer Çağlayan, 2009'da krize rağmen 20 milyar dolara yalan ihracat gerçekleştiren tekstil sektörünü gözden çıkarmalarının mümkün olmadığım söyledi. Çağlayan, bu yılın ilk iki ayında Türkiye'nin ihracatı en fazla büyüyen ülkeler arasında yer aldığını belirterek, "Biz, Türkiye'nin 2010 ihracat hedefini sizlere güvenerek 115 milyar doların üzerine çıkarmak durumundayız" diye konuştu.

'ın bazı haber başlıkları:

Kanadoğlu: Referandum iptalle sonuçlanır
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AKP'nin hazırladığı Anayasa değişikliği paketini sert bir dille eleştirdi. Kuvvetler ayrılı ilkesinin Anayasa'nın başlangıç bölümünde yer aldığını anımsatan Kanadoğlu, bu Anayasa'nın 2. maddesi ile değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez, Cumhuriyetin temel ilkelerinde biri olarak, tanımlanmakta olduğunu dile getirdi. Kanadoğlu, bu nedenle Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oluşumunun takdirinin yasama ve yürütmenin eline bırakılamayacağını, bu girişimin daha başından başarısız kalmaya mahkum olduğunu savundu. Kanadoğlu, şöyle konuştu: "Demokratik ülkelerin hiç birinde iktidar partisini ve yürütmenin başı olan kişinin hazırladığı veya onay verdiği bir metin görülmeden ve içeriği bilinmeden gerekli 184 milletvekilinin imzası toplanabiliyorsa, bu işte bir yanlışlık vardır ve rejimin demokratik olduğu iddia edilemez. Anayasa'nın ilgili maddesi uyarınca TBMM'ce kabul edilen değişiklik kanununun halk oylamasına sunulması halinde hangilerin birlikte hangilerin ayrı ayrı oylanacağını karara bağlar. Kuşkusuz, ilgisiz ve bağlantısız hükümlerin birlikte halk oylamasına sunulması TBMM'nin takdirine bırakılmamıştır." Hukuk devleti ilkesinin yurttaşların halk oylamasında çaresiz ve seçeneksiz kalmaması için var olduğunu anlatan Kanadoğlu, "Kabul etmeyecekleri konuları diğer onayladıkları konular yanında 'evet-hayır' açmazına zorlanması hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu itibarla Anayasa değişikliği teklifi yasalaşsa dahi Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi halinde iptal kararı ile sonuçlanacaktır" diye konuştu.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-24-2010, 15:55   #6
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
KÖŞE YAZARLARI


GAZETESİ

MEHMET Y.YILMAZ
Kanunların Anayasa'ya uygunluğuna veda zamanı
"...ANAYASA, Cumhurbaşkanı'nı "tarafsız" olarak tanımlıyor ama bu ilkeye veda edeli çok oldu... Önümüzdeki dönemde, cumhurbaşkanı halk tarafından seçileceği için, bu siyasi kişiliğinin altı daha kalın bir çizgi ile çizilecek. Ve şimdi kuvvetler ayrılığı ilkesinin Cumhurbaşkanı üzerinden delinmesi sorunu ile karşı karşıyayız. AKP'nin Anayasa değişikliği paketinin Anayasa Mahkemesi ile ilgili hükümleri bunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi'nin 7 üyesini canı istediği gibi seçecek. Öte yandan dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek üç üye daha var. Cumhurbaşkanı YÖK Başkanı'nı seçecek, YÖK Cumhurbaşkanı'na "Anayasa Mahkemesi üyesi adayları" bildirecek ve Cumhurbaşkanı üç kişiyi de oradan tayin edecek. Böylece 19 üyeli bir mahkemenin 10 üyesi, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından tayin edilecek. Altı üye de yine Cumhurbaşkanı tarafından, Yargıtay, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından bildirilecek adaylar arasından seçilecek. Etti mi 16! Geri kalan üç üyeyi de TBMM "gizli oyla" seçecek. Yani iktidarda kim varsa, onun adayları Anayasa Mahkemesi üyesi olacak... Ve bunun adı "demokratik Anayasa" değişikliği olacak!..."

EYÜP CAN
Kim Daha İyi Yenilecek?
"...Şimdi gelelim AK Parti'nin Anayasa değişiklik paketine. Paketin içinde aslında herkesi memnun edecek kadınlara ve çocuklara pozitif ayrımcılıktan, memurlarla toplu sözleşmeye, darbecilerin yargılanabilmesinden fişlemelerin son bulmasına üzerinde kolaylıkla uzlaşılabilecek maddeler var. Fakat kapatma davasının zorlaştırılması, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi özellikle yargı elitini ciddi biçimde rahatsız ediyor. Yargıtay Başkanı ‘bu paket yargıyı ele geçirme girişimidir' dedi. CHP 12 Eylülcülere yargı yolu açılması dışında yargı elitiyle aynı fikirde. MHP ise bu meselenin uzlaşma komisyonuna gelmesini ve seçimlerden sonraya bırakılmasını istiyor. Erdoğan dün açıkça "Meclis olmazsa milletimize gideriz" dedi. Yani referandumdan dönüş yok... Dedim ya bu konu en az Sağlık Reformu'nun Amerika'yı ikiye bölmesi gibi Türkiye'yi bölecek. Kim kazanır? Belli değil. Çünkü söz konusu olan tıpkı Amerika'daki gibi yüz yıllık uzlaşması zor bir mücadele..."

GAZETESİ

TAHA AKYOL
"Cumhuriyetin Ana Sütunu"
"...CHP lideri Sayın Baykal'ı dinliyorum. Tabii, iktidarın anayasa değişikliğine karşı çıkıyor. Baykal kaybedeceği bir savaşa girmiş gibi geldi bana. Çünkü böyle giderse hem Meclis'te hem referandumda bu savaşı kaybedecek... Fakat CHP ‘pragmatik' olamıyor, her zaman olduğu gibi bu defa da ideolojik davranıyor; işte yine ‘Cumhuriyet elden gidiyor' retoriğine sarıldı. Bu söylem, Ak Parti dışındaki sağı da "evet"e yöneltecektir! Çünkü CHP "devlet, cumhuriyet, laiklik" dedikçe onun anladığı ile halkın anladığı farklıdır; en azından 1950'den beri böyle... Cumhuriyetin özü Sayın Baykal'ın, "CHP'nin genleri"ni yansıtan cümlelerini not ettim: "Cumhuriyetin ana sütunu yargıdır... Cumhuriyetin özü yargı bağımsızlığıdır... Bu değişiklik olursa bildiğiniz cumhuriyet artık aynı cumhuriyet olmayacaktır..." Önce birkaç düzeltme: Atatürk bütün ömrü boyunca "kuvvetler birliği"ni savundu, "kuvvetler ayrılığı"na şiddetle karşı çıktı. Bütün devrimci rejimler gibi bizim cumhuriyetimiz de "kuvvetler birliği"ni esas aldı. Atatürk, 21 Aralık 1921 günlü uzun konuşmasında, ‘yürütme'yi üstün kuvvet olarak niteledi. Onun altında ‘yasama' vardı, ‘yargı' ise en alttaydı, öbür iki kuvvete muhtaçtı; o yüzden bağımsız olamazdı: "Rica ederim, böyle bir kuvvet (yargı) nasıl bağımsız olabilir!"... Bizde "CHP, ordu, yargı" şeklindeki tarihsel blok algısı böyle oluştu. 1950'den beri de halk çoğunluğundan oy alamıyor. Baykal dünkü konuşmasıyla bu algıyı yeniden teşvik etti! 2007 referandumunda yüzde 67 "evet" çıktığını hatırlamadı bile! Cumhuriyetin evrimi Fransa'da ve bizde cumhuriyet devrim döneminin "kuvvetler birliği" ilkesinden liberalizmin "kuvvetler ayrılığı" ilkesine geçerek, yargı ise "bekçilik"ten "tarafsızlığa" geçerek evrimleşiyor. Bugün ‘birinci sınıf ülkeler' arasında yer almamız bu evrimin devamıyla mümkündür. Çağımızda hiçbir liberal demokrasi yoktur ki, Anayasa Mahkemesi'ne parlamentolar üye seçmesin! Hiçbir demokraside bugünkü HSYK gibi ‘kapalı kast' sisteminde bir ‘adalet idaresi' de yoktur! Çağımızda "Cumhuriyetin ana sütunu yargıdır" denilemez, yasama ve yürütme ‘ikincil sütunlar' gibi görülemez. Bu ‘vesayetçi' görüş, siyaseten halkın hissiyatına aykırı olduğu gibi, hukuk ve siyaset bilimlerine de aykırıdır. CHP niye sıçrama yapamıyor? Bundan... Baykal bu konuşmasıyla AKP dışındaki geniş halk kitlelerini yine referandumda "evet" demeye itti! ... Dün Baykal'ı dinleyen AKP'liler çok sevinmiş olmalılar. ..."

FİKRET BİLA
BDP'den 5 koşul
Anayasa değişiklik paketi açısından Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), iki yönlü anahtar konumunda duruyor. BDP'li 20 milletvekilinin pakete olumlu oy kullanmaları halinde, DSP ve bağımsızlardan alınacak destekle, AKP 367'yi bulabilir. Böylece anayasa paketi referandumsuz gerçekleşebilir. Bu bakımdan BDP kilit bir konumda. ... BDP, anayasa değişiklik paketine destek vermek için bazı koşullar öne sürüyor. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, dünkü görüşmemizde, pakete destek vermek için 5 koşul öne sürdü. BDP'nin koşulları şöyle: 1- Yüzde 10'luk seçim barajının düşürülmesi, 2- Genel seçimlerde yüzde 3 oy alan veya TBMM'de grubu bulunan veya 41 ilde örgütlenmiş olup son genel seçimlere katılmış olan partilere Hazine yardımı yapılması, 3- "Taş atan çocuklar" yasasının bir an önce çıkarılması, 4- Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 215, 216, 220 ve 314. maddelerinin değiştirilmesi, 5- Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7. ve 8. maddelerinin değiştirilmesi. ... Demirtaş, BDP'nin anayasa değişikliği önerilerini önümüzdeki iki günde yapacakları çalışmalardan sonra belirleyeceklerini de ekledi. ... Demirtaş'a, iktidarın bu koşullardan bazılarını kabul edip bazılarını etmemesi halinde -örneğin yüzde 10'un düşürülmemesi gibi- bir esneklik gösterip göstermeyeceklerini sorduğumda şu yanıtı verdi:"Biz yüzde 10'un düşürülmesi konusunda ısrarlıyız. Aslında diğer önerilerimizde de ısrarlıyız. Ancak, yüzde 10'luk baraj düşürülmez, diğer koşullarımız kabul edilirse tavrımızın ne olacağını şimdiden söyleyemem. Öyle bir durumda yetkili kurullarımızda durumu yeniden değerlendiririz. Ancak şu kadarını söyleyebilirim; eğer iktidar partisi, açıkladığı anayasa değişikliğini kelimesi kelimesine aynen komisyondan ve Genel Kurul'dan geçiririm diyorsa ve diyecekse, o zaman, bizde, ‘Bu AKP'nin anayasasıdır, hayırlı olsun' deriz ve destek vermeyiz." ..."


GAZETESİ

OKAY GÖNENSİN
İhtiyaç Farkı
"...Siyasette etkili bir demokratik sol hareketin eksikliği şu anda yaşanan anayasa tartışmalarında iyice ortaya çıkıyor. AKP yüksek yargıyla çatışmasında çevresini birkaç olumlu maddeyle kuşattığı bir anayasa paketiyle mücadele edecek, tutucu muhalefet partileri de paketteki hiçbir değişikliğin çıkmaması için "nasıl bir anayasa" üzerinden değil, yine yargı üzerinden kavga verecek... Başbakan bu anayasa paketinin ihtiyaçlardan doğduğunu söylüyor. Tabii ki doğrudur, Türkiye'nin ihtiyaçlarına ve hedeflerine bugünkü anayasa çok dar geliyor. İhtiyaç, yargının siyasetten tümüyle arınmasıdır. AKP'nin paketinde daha geniş katılımlı bir yargı yönetimi için yola çıkıldığı iddia edilmekle birlikte, kurulmak istenen yapı yargının daha da siyasileşmesi tehlikelerine daha fazla açıktır... Paketteki sakınca ve eksiklikler konusunda muhalefet partilerinin herhangi bir önerisi bulunmuyor. Yargının siyasetten kurtulması için Anayasa Mahkemesi'nin ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yeniden nasıl yapılandırılması gerektiği konusunda muhalefetin bir fikri yok. HSYK'nın başkanının Adalet Bakanı olmasına, müsteşarın katılmaması durumunda toplantı yapılamaması düzenine bile açık şekilde karşı çıkılmıyor. Nedeni de basit, önümüzdeki dönem için iki muhalefet partisi, CHP ile MHP bir koalisyon hükümeti kurma umudunu taşıyor. İktidar olmaları durumunda onlar da hâkim ve savcı atamalarını bir şekilde ellerinde tutmak istiyor. Parti kapatmanın açık olarak, çok sözü edilen "Venedik kriterleri"ndeki gibi "şiddet" unsuruna bağlanması konusunda da muhalefetin fikri yok. Daha doğrusu bugünkü durumun devamını istiyorlar, çünkü AKP'nin tekrar kapatılma tehdidi altına girmesi durumunda kendilerine iktidar yolunun daha kolay açılacağını düşünüyorlar. Bundan önceki parti kapatmalarında da ses çıkartmamışlardır... Demokrat bir sol hareket olmadığı için Türkiye'nin gerçekten ihtiyacı olan anayasa üzerinde bir tartışma da olmayacaktır. Aslında AKP ile CHP ve MHP'nin anayasa hakkında temel görüşleri farklı değildir... AKP'nin paketine karşı çıkan hukuk çevrelerinin ağzından da "çağdaş anayasa" kavramı çıkmadığına göre aslında herkes hayatından memnun. Türkiye'nin ihtiyacı onların için, iktidar imkânları ya da gelecekteki iktidar imkânlarıyla kısıtlı...."

BİLAL ÇETİN
Yargı ve muhalefetle ipler koptu...
Anayasa ve anayasa değişiklikleri ile ilgili olması gereken şu şekilde özetleniyor: "Anayasalar toplumsal sözleşme, toplumsal mutabakat metinleridir. O nedenle de hem yapılışı hem de değiştirilmesi asgari değil, azami siyasal ve toplumsal mutabakata dayalı olmalıdır..." ... Şu anda iktidar partisi geçici olanlarla birlikte 26 maddelik bir anayasa değişiklik paketini siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve anayasal kurumların görüşüne açmış durumda. ... Şu anda hükümetle yüksek yargı arasında tam anlamıyla bir savaş havası hakim. Siyasal alanda da durum farklı değil. Ancak, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerin bu taslak üzerinde mutabakata varamayacakları zaten belliydi. İktidar partisi de başından itibaren bu durumu öngördüğü için anayasa paketinden önce referandum yasası değişikliğini gündeme getirdi. 120 günlük referandum süresini 60 güne çekti. Bu işlem tamamlandıktan sonra planlanan anayasa değişiklik paketi açıldı. Yani ne CHP'nin ne de MHP'nin pakete destek vermeyeceğini biliyordu Başbakan Tayyip Erdoğan ve kurmayları. ... İktidar açısından şu anda BDP'nin tutumu hayati önem taşıyor. BDP'nin kerhen de olsa vereceği destek, paketin en azından referandum eşiği sayılan 330 oyu garanti altına alıyor. Sonraki aşamada, yani referandum sürecinde meydanlarda muhalefet partileri CHP ve MHP ile kozunu paylaşmayı hedefliyor AKP. ... Türkiye yaklaşık bir yıl boyunca yüksek tansiyonlu, gerilimli bir siyasal atmosferle yoluna devam etmeye çalışacak. Tabii eğer referandum öncesi bir yargı kazası yaşanmaz ise... Şöyle ki, eğer anayasa değişiklikleri 330'un üstünde bir oyla Meclis'te kabul görür ise teorik olarak referandumun yolu açılıyor. Ancak paket Meclis'ten onay için Çankaya yoluna çıkarken hiç kuşku yok ki CHP de "iptal ve yürürlüğün durdurulması" dilekçesi ile birlikte Anayasa Mahkemesi'nin yolunu tutacak. Anayasa Mahkemesi CHP'nin yapacağı başvuruyu Yargıtay Başkanı Mustafa Gerçeker'in önceki gün dile getirdiği gibi, "Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri arasındaki hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesi"ne aykırı bululursa ne olacak? Özetle anayasa değişikliği atağı her bakımdan riskli bir süreçte ilerlemeye aday gözüküyor..."

GAZETESİ

AKİF BEKİ
10 Soruda Yargı Reformu
Tek tek gidelim... Yargı kurumlarının en temel itirazı şöyle; "Bu Anayasa değişikliği, Anayasa'ya aykırıdır." Yok, bir de uygun olsaydı!... Adı üzerinde zaten, Anayasa reformu bu.
Soru 1- Yahu, mevcut Anayasa'ya aykırı olmayacaksa, niye ‘değişiklik' densin ki adına, düşündünüz mü hiç? ... Yargıtay, HSYK, YARSAV ve CHP, bu veciz cümlede birleşiyor. Cerbeze, mugalata ve safsata sanatlarında son nokta! ... Soru 2-Yüksek yargı kurumları, Meclis'teki siyasi muhalefetin bir parçası mıdır? Baykal diyor ki; "Bu Anayasa değişikliği, yargıyı, AKP yargısı haline getiriyor." Tersinden sormazlar mı peki; Soru 3- İyi de, sözünü ettiği bu yüksek yargı, CHP'nin yargısı, partisinin organlarından bir organ mıdır? Yapılmak istenen değişikliğin, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu söylüyorlar. Ama yüksek yargıçlar, Meclis'in yasama tekeline açıktan müdahale etmekte hiçbir beis görmüyor... Soru 4- Yargı, yasama erkinin alanına girdiğinde, kuvvetler ayrılığı ilkesi nerede kalıyor? Eleştiri sadedinde yine diyorlar ki, "Yüksek yargı devreden çıkarılıyor." ... Halihazırdaki yüksek yargı düzeni, 12 Eylül'ün eseri. Kürsü yargıçlarını, yerel mahkemeleri zapt-ü rapt altına almak için tesis edilmiş bir darbe nizamı... Soru 5- Ne yani, çıkarılmasın mı? Bu reformla, yerel hâkim ve savcılar, yüksek yargı kurullarının seçimine katılacak... Başka bir deyişle... Yargı üzerindeki yüksek yargı vesayeti sona erecek. Soru 6- Ermesin de, yargıya demokrasi gelmesin mi? Demokrasiye direnenlerin itirazlarından biri de şu; "Taslak metin, yüksek yargı kurumlarına sorulmadan hazırlandı." Darbe anayasası, darbeci bir anlayışla değiştiriliyormuş. Yüksek yargı, kendi kendini kutsuyor, dokunulmaz ilan ediyor. Meclis'in her yasama tasarrufu ilgili kurumun rızasına tabi olacaksa, bürokratlar izin vermeden bürokrasiye dokunulmayacak demek ki. Soru 7-Darbecilere yargı yolunu açma tasarrufu da darbeci askerlere mi sorulacak o zaman? Denilebilir ki, çıkar çatışması ikilemi, siyasetçiler için de geçerli. Oysa onlar, kendilerini ilgilendiren konular üzerinde tasarruf yetkisine sahip. ... Soru 8- O yargı, bir siyasi parti gibi doğruları ve yanlışları için sandıkta halka hesap da versin mi? Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın, HSYK'nın tartışmalı içtihatları, referandumla halkın onayına sunulsun mu? Esaslı bir itiraz daha var sırada... "Yürütme yargıyı ele geçiriyor, yüksek yargıyı siyasallaştırıyor" diyorlar. Doğru, Meclis'in her türlü müdahalesi siyasaldır... Siyaset, halkın sisteme tek katılım köprüsü olduğuna göre, halkın karıştığı her iş de siyasallaşmış olur... Soru 9- O halde, siyaset kötüdür ve halkı hiçbir işe bulaştırmamak mı gerekir? Demokratik dünyadaki uygulamaya ters, bize mahsus ve işlemeyen bir yargı sistemine sahip olduğumuz açık... ‘Uzlaşma arayın' diyenler, teklif sahibinin yüzüne kapatıyor kapılarını. Soru 10- Sistemi kilitlemek de çözümün parçası mıdır, yoksa bizim bilmediğimiz bir tür uzlaşma mı? Bir de serzenişi var itiraz cephesinin. Şikâyet sebebini şöyle anlatıyorlar; ‘Yüksek yargı ile dalga geçiyorlar.' Eşantiyon sorusu- Bunu söyleyenler, halka nasıl da nanik yaptıkları fark edilmiyor mu sanıyorlar hâlâ?

CENGİZ ÇANDAR
2010'da 1982'ye sarılamayız
"...Anayasa bir ‘toplum sözleşmesi'dir. Bugünün Türkiye'sinde böylesine keskin bir siyasal kutuplaşma varken, bir ‘toplumsal sözleşme'nin ‘imzalanması' şansı ve ihtimali var mı?... Nitekim ana muhalefet partisinin lideri Deniz Baykal, 26 maddelik Anayasa değişikliği paketine ilişkin olarak Başbakan ve iktidar partisini eleştirerek/suçlayarak şunları söyledi:
"Kimseye danışmış değil. Ne hukuk otoritelerinin ne üniversitelerin ne siyaset camiasının ne sendikaların ne esnafın ne işadamlarının bilgisi var. Kimse bilmiyor. Kim biliyor, başbakan ve yanındakiler biliyor. Bunu hazırlamış diyor ki 3 güne süre size. Böyle anayasa değişikliği olmaz. Olursa bu anayasa olarak millet tarafından benimsenmez."... Ama ilk bakışta her sözcüğü, her cümlesi doğru gibi gözüken bu ‘itiraz' doğru değil. Doğru değil çünkü 26 maddesi değiştirilmek istenen zaten üçte biri değiştirilmiş olduğu halde bu ülkenin üzerine gelen dar bir elbise gibi oturtulmuş ve teyelleri atmış olan 1982 Anayasası'dır. Yani değişikliğe karşı çıkılarak, son tahlilde, korunmasına çalışılan düpedüz bir ‘askeri darbe belgesi'dir, 12 Eylül'ün anayasasıdır... 1982 Anayasası, bir ‘toplumsal sözleşme' miydi? Hayır. Halka bir ‘kaba dayatma' idi. ... Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa yapılması zorunlu. ... Şimdi 26 maddelik, içinde yeterli ölçüler içinde olmasa bile AB'nin yıllardır her ilerleme raporunda adeta ‘olmazsa olmaz' bir şart haline getirdiği ‘yargı reformu'nun da yer aldığı bir paket söz konusu. Buna ‘yöntem' gerekçesiyle ‘hayır' diyerek, 1982 Anayasası'na ‘mahkûmiyet'in kabulü de kabul edilebilir bir şey değil. ... Değişiklik paketi, yetersiz bulunabilir. Bununla birlikte hem zorunlu ve hem de siyaset ve hukuk sahnesini değişikliği istenen Anayasa maddelerine oranla çok daha ileri noktaya taşıyacak nitelikte. Şu ‘kutuplaşma' tablosunda gerçekleşmesi mümkün mü? Yüksek yargı organları ve onların adına Türkiye'deki ‘bürokratik vesayet rejimi'nin savunucusu olan CHP ‘istemezük' diye ayaklanmış durumda. MHP, ‘yeni TBMM yapsın' diye ‘olmaz' diyor -2007'de Nisan ayındaki Cumhurbaşkanı seçimindeki tavrının tekrarı- ve BDP şu an ‘peki' denemeyeceğini bildiği şartlar ileri sürüyor. Ak Parti, ‘referandum' için kendi 336'sından çok güvenli ve emin değil. ... ‘Referandum'a gidilirse, referandumda kabul edileceği şu anda bilinmezlik içinde. Bu durumda, devreye ‘siyaset' girecek. Ak Parti, ‘iç bütünlüğü'ne ne kadar sahip, BDP'nin ‘intihar yeteneği' ne ölçüde, göreceğiz. Soru, söz konusu değişiklik paketi, yetersiz bile olsa, gerekli mi ise, cevabımız belli: Gereklinin de ötesinde zorunlu! 2010'da ‘sivil darbe' safsatasıyla, 1982'nin ‘askeri vesayet rejimi'ne sarılamayız..."

GAZETESİ

MEHMET ALİ BİRAND
Anayasa Bal Gibi Değiştirilir...
"...Bundan böyle, Anayasa değişikliği tartışmaları günlük yaşamımızı kaplayacak, çok heyecanlı ve bol kavgalı bir sürece girdik. Bu kavgada muhalefetin direnmesini gayet iyi anlıyorum, ancak doğrusu hak veremiyorum. Başbakan ile kimi zaman ters düşüyorum ve eleştiriyorum, ancak bu defa attığı adımı destekliyorum. Şu soruya yanıt arıyorum: Anayasalar değiştirilemez mi? Gayet tabii değiştirilir. Hele 12 Eylül Anayasası gibi, her tarafı dökülen bir Anayasa mutlaka değiştirilmelidir. Keşke tümüyle değiştirilebilse. Bu kadarını dahi ben memnuniyetle karşılıyorum. Muhalefet, genel seçimlere yaklaşık 1,5 yıl kala Ak Parti'nin ve bu Meclis'in Anayasa değişikliğine hakkı olmadığını söylüyor. Neden? Eğer bu sistemin adı demokrasi ise, o zaman demokratik seçimler sonucunda iktidar olan bir partinin Anayasa'yı değiştirmeye hakkı vardır... AK Parti'nin hakim ve savcıları atayan mekanizmayı değiştirip, kendilerine yakın bir yargı yaratmaya çalışması. Yani yandaş yargı yaratma çabası. Peki o zaman, bugünkü yargı kimin yandaşı? Ulusalcılardan mı yana, yoksa laikleri mi gözetiyor? Olur mu böyle şey? Yargıçlarımızı ve savcılarımızı damgalamıyor muyuz? Yandaş yargı yaratmak bu kadar kolay bir iş mi?... Hele iktidarın, eleştirileri azaltmak ve muhalefetin desteğini almak için, pakette yaptığı son değişiklikleri de dikkate alınca, ben "yandaş yargı yaratma" suçlamalarına katılamıyorum... Yüksek yargının etkinliğini kaybetme tehlikesi karşısındaki tepkisini de anlıyorum, ancak bunu yargıyı teslim almak olarak görmüyorum. Bütün bu eleştirilere karşılık, değişiklik paketinin içindeki diğer maddeleri, özellikle de parti kapatılmasının zorlaştırılmasını, darbecilerin bundan böyle yargılanması gerektiğinin işaret fişeği anlamındaki 15'inci maddenin iptalini, askerin sivilde yargılanmasını ve yaş kararlarının yargıya açılmasını son derece önemsiyorum. Bu değişiklikleri bir devrim olarak niteliyorum... AK Parti, büyük olasılıkla muhalefetten hiç destek göremeyecek ve referandum zorunluluğu doğacak gibi görünüyor. İşte asıl kritik süreç ondan sonra başlayacak. Kim ne kadar tersini söylerse söylesin, Başbakanımız eleştiriden hoşlanmasa, her defasında çok sert şekilde tepki gösterse dahi, Türkiye'de demokrasi giderek yerleşiyor... Yargı dünyasının böylesine sert tepki göstermesi, konumlarını kaybetme kaygısından kaynaklanıyor. Bu duyarlığı da anlayışla karşılıyorum, ancak iktidarın genel dengelere ince ayar yapma isteğine de hak veriyorum. Demokrasi buna denir..."

GAZETESİ

EMRE AKÖZ
Bürokrasiye teslim olmak veya olmamak işte asıl mesele bu
"...Anayasa taslağıyla ilgili tartışmaları izlerken akıldan çıkartılmaması gereken bir durum var: Bu çekişme demokrasi ile bürokrasi arasında. Bu temel mesele, hukuki açıdan 1961 Anayasası ile başladı. Demokrat Parti dönemini (doğru ya da yanlış) tek parti diktatörlüğü diye niteleyenler, bir "denetleme sistemi" kurdu. 1982 Anayasası ile bu kutuplaşma daha da güçlendirildi. İşte görüyorsunuz: Yasamayı (Meclis'i) halkın oyları belirliyor... Yürütme de (Hükümet) zaten o Meclis'in bir fonksiyonu... Buna karşılık Yargı (yani yüksek yargı), yüzde 99 oranında bürokrat kökenlilerden oluşuyor. Örneğin Cumhurbaşkanı atama yaparken, bürokratlardan bürokrat beğenmek zorunda kalıyor. Bu durum değiştirilmeye çalışıldığında da bürokratlar yaygarayı koparıyor. Güç kimde olacak? Asıl mesele işte bu! Yüksek yargı bürokrasisi, sivilleri tamamen sistemin dışına atmaya çalışıyor. Gerekçe olarak da Avrupa Birliği ilkelerini gösteriyor. Sanırsınız ki yargı bağımsızlığı konusunda fevkalade titizler... Keşke öyle olsa!... Gelelim muhalefetin tavrına. Muhalefet, "Kardeşim Anayasa taslağınızda özgürlükleri ve demokratikleşmeyi niye bu kadar kısıtlı tuttunuz" diye AKP'lilerin yakasına yapışacağına, tam tersini yapıyor... Daha taslak önlerine gelmeden, "Biz karşıyız" diyor... MHP Başkanı Devlet Bahçeli de "Alelacele hazırlanmış taslak" diyor. Halbuki bu Anayasa meselesi 1990'lardan beri konuşuluyor... CHP Başkanı Deniz Baykal, "Bu taslak, AKP'nin korkularını yansıtıyor" dedi ya... Haklı! Eğer CHP de sade suya tirit delillerle kapatılmaya kalkışılsaydı; görürdük halini. Şimdi dayamış sırtını bürokrasiye, ahkâm kesiyor. Bürokrasi, demokrasiyi 'güdüklemeye' çalışırken, CHP ile MHP, "Ne yapsak da pay alsak" telaşı içinde.
Hadi CHP'yi anladık da; MHP niye "Demokrasi Bamyası" ödülünü kazanmaya çalışıyor?..."

GAZETESİ

MUSTAFA KARAALİOĞLU
Demokrasiye karşı uzlaşma
"...Türkiye, herkesin "değişmesi" yönünde mutabık olduğu bir anayasa ile yaşıyor. Yani Meclis'teki oylamadan önce uzlaşma gerekiyorsa, bu ülkede anayasa değişikliği kadar hiçbir konuda uzlaşma sağlanmış değildir. Yakın geçmişe gidelim... AK Parti'nin başına kapatma davası belasını açan, Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinin değiştirilmesi de aslında aynı mutabakat ve uzlaşma temeline dayanıyordu. Toplum genç kızların başörtüleriyle üniversitelerde okuması konusunda mutabıktı, uzlaşmıştı. Sadece toplum değil parlamentonun yüzde 80'den fazlası 411 üyesi de bu kanaati taşıyordu. Bu zeminde anayasa değişikliği yapıldı ve neler oldu biliyoruz. O maddeler, yetkisi olmayan bir kurum tarafından iptal edildi ve iktidar partisi de kapanmaktan son anda kurtuldu. Biraz daha geriye gidelim... "Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması konusunda uzlaşma yoktur" denildi. Gül aday olunca bu kez çıta "Bir AK Partili'nin Cumhurbaşkanı olması konusunda uzlaşma yok" seviyesine çıkarıldı. 367 rezaleti da malum, bu sahte analiz üzerine yaşandı. Seçim oldu ve görüldü ki o uzlaşma varmış... "Uzlaşma" şimdi yine sahnede. Anayasanın bir adım daha sivilleşmesini önlemek için... Artık biliyoruz ki CHP, kendisinin benimsemediği hatta benimsese bile öncülük etmediği herhangi bir değişiklik, yenilik, reformu geçirmemek için elinden ne geliyorsa yapacaktır. Geçmişiyle, kendi ürettiği metinlerle çelişme pahasına, toplumdan tamamen kopma pahasına, dünyaya mahçup olma pahasına... İşte, "uzlaşma" denilen içi boşaltılmış kavram da bu parti ve bu partinin kurumsal yandaşlarının elindeki son kozdur. Milletin, sandığın, seçimin vermediği bir hak ve imtiyazı bu yolla temin etmeye çalışmaktadırlar. Millet iradesin, çağdaş hukuk normları, parlamento hakkı ve dünya gerçekleri karşısında tükenen bir anlayış şimdi bir kez daha çaresiz bir şekilde "uzlaşma" diye sayıklamaktadır..."

ERGUN BABAHAN
Demokrasi iyi bir rejim midir?
"...Yoksulluk ve eşitsizliği ortadan kaldıramadı... Cinsiyetler arası eşitliği sağlayamadı... Çocuk sömürüsünü bitiremedi... Savaşsız bir dünya yaratamadı... Doğanın sömürüsünü yok edemedi... Çevre kirliliğiyle mücadelede başarı sağlayamadı... Çok başarılı bir sabıka kaydı değil. Bu bardağın boş yanı. Ama bireyi kölelikten, toprağa bağlılıktan kurtardı. Çarpık ve yanlı da olsa, bir hukuk sistemi içinde bireye korunma hakkı sağladı. Cinsiyetler arası eşitlik konusunda önemli adımlar attı. Çocuk emeğinin sömürülmesini durduramadı ama bunun dünya kamuoyunca duyulmasını sağladı. Bu da bardağın yarı dolu yanı. ... Varacağımız sonuç üç-aşağı beş yukarı aynı olur: Demokrasi bugünkü yapısı itibariyle en ideal bir yönetim biçimi değildir. Çünkü yaş, cins, sınıf gibi temel adaletsizlik konularında bir çözüm sunmamaktadır. ... Bugün elimizde varolan yönetim biçimleri içinde en ehveni şer olanı demokrasi. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, birey hakkının artması, sivil toplumun alanını genişlemesiyle birlikte zenginleşiyor. AK Parti bugün bu alanların zenginleşmesi, genişlemesi, demokrasinin bu alanlarda kök salması için kavga veriyor. ... Türkiye bir değişimin kaçınılmaz dönüm noktasına gelmiş bir noktada. Kader bu noktada Recep Tayyip Erdoğan'ı bu değişimi başaran insan olarak taçlandırmayı uygun görmüş. Çünkü artık toplumun ergenliği değişimi zorluyor. 1960 Anayasası egemenlere lüks geliyordu, 1980 Anayasası da topluma dar geliyor. Ne yöneten, ne yönetilen bu anayasadan memnun. Onun için hüküm verildi: Darbe anayasası devri kapanmıştır..."

GAZETESİ

MEHMET KAMIŞ
Değişim isteyenlerle statükocuların seçimi
"...Türkiye'de bugün sağcılarla solcular arasında, dindarlarla dindar olmayanlar arasında, Kürtlerle Türkler arasında bir kavga yok. Yaşanan gerilimler de aslında AK Parti ile CHP arasında ya da MHP veya başka bir parti arasında yaşanmıyor. Bütün kavga, değişimcilerle statükocular arasında, darbecilerle demokratlar arasında oluyor... Bu ülkeyi Kapıkule ile Habur arasına sıkıştırıp sürekli kendi içiyle meşgul edenler, yanı başında kopan kıyamete bigane bir ülke halinde tutmak isteyenler değişime direniyor. Eski statükonun etkin ve seçkin isimleri, bu değişimden bir hayli rahatsız. Bürokraside, medyada yenileşmenin akamete uğraması için cansiparane çarpışanlar var. Rejim elden gidiyor dedikleri, aslında kendi saadet zincirlerinin bozulmasından başka bir şey değil. Kürt meselesinin çözülmesinden bir hayli rahatsız olan ve iş ne zaman çözüme doğru evrilse kanlı bir provokasyonla baltalayanlar da bunlardan başkası değil... Hükümetin önayak olduğu küçük anayasa paketi de aslında yenilikçilerle statükocuların kavgasına sahne oluyor. Bu paketin detayları tartışılabilir, pek çok eksiği olabilir ancak iki konuda ciddi adımlar atılıyor. Birincisi HSYK'nın ideolojik bir odak olması engelleniyor, ikincisi de Yargıtay Başsavcısı'nın partilerin üzerinde Demokles'in kılıcını sallandırmasının önüne geçiliyor... Anayasa paketinin muhtemel bir referanduma gitmesi durumunda seçim, AK Parti ve diğerleri şeklinde geçmeyecek, değişimcilerle statükocular arasında geçecek. Hükümet, eğer iyi bir strateji belirlerse bu seçimin 'AK Parti ve karşıtları' şekline dönüşmemesini sağlayabilir. Mevcut yapının Türkiye'nin önünde büyük bir takoz olduğunu, herkes için büyük bir tehdit unsuruna dönüştüğünü gösterebilirse referandumun değişimcilerle statükocular arasında geçmesinin de yolunu açabilir..."

MUSTAFA ÜNAL
Reformcular, statükocular
Keşke Anayasa topyekun değişseydi. Demokratik sistem çağın gereklerine göre baştan aşağı yenilenebilseydi... Türkiye'nin hukuk sistemi Avrupa standartlarından ve dünya gerçeklerinden çok uzak... O yüzden 'Parti kapatma gibi, 367 gibi' asla olağan ülkelerde eşine rastlanmayacak türden gariplikler üretebiliyor. Reformlar statükonun direnci kırılamadığı için gecikti. Ama bugün büyük değişim kaçınılmaz. Mevcut statükoyu bu haliyle geleceğe taşımak mümkün değil. Yargı reformu önce AK Parti içinde tartışıldı. Partide karşı çıkanlar oldu. Başbakan Erdoğan tavrını reform yönünde koyunca hazırlıklar hızlandı. Mini paket hafta başında görücüye çıktı. Yeterli mi? Değil, ama bu kadarı da önemli... Aceleye mi getirildi? Hayır, geç bile kalındı. Paketin hacmi daha büyük olabilirdi. 12 Eylül askerî darbesinin ürünü Anayasa'da bugüne kadar defalarca değişiklik yapıldı. Ama ilk kez Anayasa'nın ruhuna ilişiliyor. Yapısal sorunlara neşter vuruluyor. Sözde değil özde değişiklik... En azından bundan sonra darbeye yelteneceklere bir gözdağı... Gayri darbe cezasız kalmayacak. Türkiye bu demokratik olgunluğa erişti. Hesap sormak için artık 30 yıl beklenmeyecek. Türkiye kolay parti kapatan bir ülke olmaktan çıkacak. Parti kapatmak ne hukuki ne siyasi çözüm getirdi. Sonuçları ortada... Aksine sorunları daha da ağırlaştırdı. Meclis'in sürece dahil edilmesi doğru bir karar. Başta Avrupa olmak üzere çağdaş demokrasilerde uygulama böyle. HSYK'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısı evrensel normlara göre şekillenecek. Gidiş geriye değil ileriye, yerelden evrenselliğe doğru... Pakete tepkiler farklı... Kamuoyu olumlu karşıladı. Sokaktaki vatandaş değişiklikten yana. Bu yöndeki eğilimi anketlere yansıdı. CHP ve MHP'nin tutumunda değişiklik yok. CHP kapıları baştan kapattı. İlk CHP'nin gündeme getirdiği geçici 15. maddenin pakete ilave edilmesi CHP'yi yumuşatmadı. Anamuhalefet partisi katı tutumunu sürdürüyor. Tam statükonun partisi. Her türlü değişime karşı. MHP, 'Şimdi komisyon kuralım, paketi yeni Meclis'e bırakalım' yaklaşımını koruyor. CHP'nin itirazını anlamak mümkün... Özellikle yargıdaki statükonun bozulmasından endişe duymakta haklı sayılabilir. Eski Adalet Bakanı Mehmet Moğultay tarihin gördüğü en büyük sol kadrolaşmaya imza attığını bizzat kendisi itiraf etti. CHP tamam da MHP'yi anlamak zor... En manidar tepki yüksek yargıdan... Yargıtay Başkanı ve HSYK Başkan Vekili yargı reformuna karşı çıkarken hukuki kavramlarla değil siyasi kavramlarla konuşmayı yeğliyorlar. Ne yazık ki yargının böyle bir alışkanlığı var. Yargıtay Başkanı, yargıyı kuşatmaktan, ele geçirmekten söz ederken HSYK Başkan Vekili yüksek yargı ile dalga geçildiğinden dem vuruyor. Ancak yargıyı ele geçiren, bir başkasının ele geçirmesinden endişe eder. Bu üslup kaygı verici... Anayasa paketine karşı çıkanlar statükocu, destekleyenler reformcu. Mücadele değişimle, eskiyi muhafaza arasında...
GAZETESİ

ALİ BAYRAMOĞLU
Yargı kalesinin duvarları aşınırken...
"...Değişim sürecinin sınırları geldi ve sonunda yargı kalesinin sınırlarına, duvarlarına dayandı. Türkiye'de yargı, özellikle yüksek mahkemeler birey değil devlet, hak değil ödev esaslı bir yaklaşıma sahip olmuşlardır... Bu işlevler 28 Şubat'la birlikte arka plandan ön plana çıktı, yüksek yargının mutlak siyasallaşması, arka arkaya gelen kapatma davaları ve kararlarıyla tartışılmaz bir nitelik kazandı... Takip eden dönemde bu işlevinin yanına siyasi kararları esastan denetlemek işini de ekledi. Örneğin Anayasa Mahkemesi kendisini ilgilendiren bir değişikliğin bile Anayasa'ya aykırılığını, üstelik esastan aykırılığını ileri sürecek kadar aktörleşti. Ergenekon sürecinde de açıktır ki en derin devlet ayaklarından birisi olarak karşımıza çıkmıştır yargı. Bugün Anayasa değişikliğinin hedeflediği açık olarak bu yapıdır. Bundan dolayıdır ki, yüksek yargı organlarının temsilcileri sert ve kesintisiz sesler çıkarıyorlar. Dün yargının kuşatıldığından söz ediyorlardı, bugün kuvvetler ayrılığının ihlalinden dem vuruyorlar... Yüksek yargıçların kendilerine bakacakları "siyasi bir ayna" var mıdır acaba? Anayasa Mahkemesi'nin 367 hadisesiyle bizzat Anayasa'yı ihlal ettiği, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun Şemdinli savcısı hakkında verdiği karar ve Ergenekon davasında aldığı yandaş tavırla yargı düzenini iyice siyasileştirdiği bir ülkede yaşıyoruz... 28 Şubat zihniyetinin yüksek yargıçları tarafsızlıktan uzak, hukuki hiçbir ilkeyle yakından uzaktan ilgisi bulunmayan bir duruşun bağımsızlığı ve tartışılmazlığını talep ediyorlar... Ama sular tersine akıyor... Ülkedeki hakim toplumsal dalga, bugün ortada bir sorun varsa, bunun her şeyden önce yargı mensuplarının zihniyeti ve ideolojik tutumlarıyla, etik tutumlarıyla ilgili olduğuna işaret ediyor. Aralık ayında Taraf manşet yapmıştı. Yargıtay'ın internet sitesindeki 'Güncel Kararlar' bölümünde üç örnek karar vardı. Birincisi Hrant Dink'in Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bilirkişi raporunun "Suç unsuru yoktur" raporuna rağmen 'Türklüğü tahkir ve tezyif' ettiği iddiasıyla 301. maddeden mahkûmiyet kararının onaylandığı karar tutanağıydı. İkincisi ise, ünlü Şemdinli davasında faillerin serbest kalmasına yol açacak sivil mahkemenin verdiği kararı usulden bozarak Askeri Mahkeme'ye gitmesine yol açan süreçle ilgiliydi. Sitede yer alan üçüncü "örnek" karar ise bir "töre" cinayetinde kadın hakları örgütü AMARGİ Kadın Akademisi'nin davaya müdahil olma talebinin reddi üzerine verilen karardı. Yeteri kadar açık değil mi? Bu tablo değişmeli... Referandum belki de bu konudaki son ve gerekli büyük demokratik hesaplaşma olacaktır... Umarız olur..."

FEHMİ KORU
Meramları şimdi anlaşıldı
"...'Sivil darbe' diyorlardı da neyi murat ettiklerini anlamakta zorlanıyorduk. Meğer kast ettikleri 12 Eylül'den (1980) sonra oluşan askeri vesayet düzeninin değişmesiymiş... Meramlarının bu olduğunu CHP lideri Deniz Baykal dün partisinin grup toplantısında açık etti. Baykal'ın çarpıcı cümlesi şu: "Anayasa değişiklikleri gerçekleştiğinde sivil darbe süreci tamamlanmış olacak..." İyi de, iktidar partisinin üzerinde mutabakat aramak üzere tartışmaya açtığı anayasa değişikliği paketinde yer alan maddeler, neredeyse bütünüyle, ülkemizi Avrupa Birliği (AB) ile demokrasi zemininde buluşturup çağdaş bir hukuk devleti haline dönüştürmeyi amaçlıyor. Memurlara grev hakkı tanıyan, tamamen keyfi alınan tek-yönlü kararları yargı denetimine açan, askerlerin anayasal düzeni bozmaya yönelik suçlarını sivil mahkemelerde yargılamayı ve darbecileri mahkeme önüne çıkartmayı öngören, partilerin kapatılması sürecini başlatmayı tek bir kişinin elinden alan maddelere, bir siyasi kadro, hangi gerekçeyle karşı çıkabilir? Demek ki, 'sivil darbe' bugünler için pişirilmiş bir gerekçeymiş... Eğer 12 Eylül (1980) askeri döneminin mantığını günümüze kadar taşıyan anayasa matah bir şey idiyse, CHP başta olmak üzere bütün partiler, ülkemizin öndegelen aydınları ve fikir adamları, yıllardan beri niçin 'sivil anayasa' talebini seslendirip durdu? 1989 yılında Deniz Baykal'ın da içinde yer aldığı bir kadro tarafından hazırlanan anayasa değişikliği, kapsam olarak, şimdilerde tartışmaya açılmış olan paketten çok daha kapsamlıydı... CHP'nin muhalefetini 'sivil darbe' gibi kavramlar arkasına sığınarak yürütmesi, niyetin aslında varolanı her halükârda korumak olduğunu açık ediyor. Yargının yetkilerini kabul edilebilir sınırlara çekmek için yapılmak istenen düzenlemelere ya da siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmaya yönelik tedbirlere CHP başka neden karşı çıksın ki? Yüksek yargının yetkilerinin AB standartlarına çekilmesi bütün siyasi partiler açısından istenmeli değil mi? HSYK ve Anayasa Mahkemesi üye sayısının artırılması, üye seçimine TBMM'nin de karışması ne sakınca yaratır? Halkın temsilcilerinden oluşan TBMM'yi 'sakıncalı' görmek ne derece demokrat bir düşüncedir? CHP yönetimi dışarıdan nasıl göründüğünü bir bilse... Keşke bilse..."
GAZETESİ

ADEM YAVUZ ARSLAN
Reformcu musun darbeci mi?
"...Paket alıcı gözle incelendiğinde, tarihi bir fırsatla karşı karşıya olduğumuz net... İlk kez darbe anayasasının özüne, ruhuna dokunuluyor. Bu noktada hükümete 'uzlaşma aramadı' demek de haksızlık... AK Parti'nin taslağına bütün olarak bakıldığında öne çıkan üç konu var: HSYK'nın yapısı, Anayasa Mahkemesi ve siyasi partilerin kapatılmasına yönelik düzenleme. Diğer maddelere kimsenin itirazı yok. Taslakta bireysel özgürlüklerin önünün açılması ve AB'ye uyum esas alınmış. Yargı çevrelerinden gelen tepkilere gelince... Eleştiri ve önerilerin hukuki çerçevede olması beklenirdi. Ama yüksek yargı siyasi parti jargonuyla konuşuyor. Burada önemli bir tezat da var. Bugün hararetle karşı çıkanlar dün aynı konuda taslaklar hazırlamıştı... Yüksek yargının itirazı elindeki imtiyazı kaybedecek olmasından kaynaklanıyor. CHP içinse yargı ile koalisyonunun bitmesi endişesi var. Peki referandum yapılabilecek mi? Kulislerde senaryo bol. CHP ve MHP kapıları kapattı. Paketin ne olduğunun önemi yok, CHP kategorik olarak karşı. Açıkçası MHP'nin hayır gerekçesi anlaşılamadı... BDP ve Meclis dışı muhalefete gelince. BDP seçim barajında ısrarlı. Ama Hazine yardımı ve taş atan çocuklar yasası BDP'nin fikrini değiştirebilir... AK Parti açısından 330 sorunu yaşanacak mı?... Ama parti yönetimi 330 endişesinde değil. Hatta BDP ve bağımsızların oyunu alarak 367'yi aşma ihtimali bile değerlendiriliyor. Oylamanın gizli yapılması nedeniyle MHP ve CHP'den gelebilecek sürpriz oylar da ihtimal dışı tutulmamalı. Bu arada paylaşalım, AK Parti kapsamlı bir saha çalışması yaptırdı ve referandum paketinin kesin olarak geçeceğini gördü. Bu noktada Ankara'nın karanlık koridorlarında dolaşan bir senaryo daha var ki değinmeden geçmek olmaz... Kulis şöyle; paketin tamamı 367'nin üzerinde oyla geçirilecek. Cumhurbaşkanı da onayladıktan sonra CHP soluğu Anayasa Mahkemesi'nde alacak... Peki senaryo bununla sınırlı mı? Hayır değil. 'Anayasa'ya aykırılık' noktasından AK Parti'ye bir de kapatma davası açılarak final yapılmış olacak. Olmaz demeyin. 367 sürprizinden sonra her şey mümkün. Fakat bu tür senaryoları yapanlar Gül faktörünü unutuyor. Gül, 367 ve üzeri oy alsa da referanduma götürme kararı alabilir. Böyle bir karar da sürpriz olmamalı... Hükümet, paketi Meclis'ten geçirdikten sonra kapı kapı dolaşıp referanduma asılacak. Soru ise basit: Özgürlükçü müsünüz yoksa statükocu mu?

GAZETESİ

EMİN PAZARCI
"İstamezük cephesi" ayakta
"...Ha bugün, ha yarın derken, AK Parti tarafından 23 maddelik değişiklik paketi, ortaya çıktı. Muhalefetle birlikte yüksek yargı ayağa kalktı. Oysa, bütün siyasi partilerimizin geçmişine baktığımızda anayasa değişikliğinin gerekli olduğunu söylemeyen yok. Hatta daha da ileri gidip, mevcut Anayasa'nın toptan değiştirilmesini savunan da çok. Buna rağmen bir "istemezük cephesi" oluştu. Henüz oturulup görüşülmeden kestirilip atıldı:
"Biz bu paketi desteklemiyoruz." Önce sondan başlayalım... 12 Eylül darbecilerine dokunulmazlık sağlayan Anayasa'nın geçici 15. Maddesi kaldırılıyor. Darbeciler yargılanır ya da yargılanmaz, o ayrı mesele. Ancak, anayasamızdaki bir ayıp ortadan kalkıyor. Bunu ilk ortaya atan CHP'ydi. MHP'lilerin ise üzerine balıklama atlaması gerekiyor. Çünkü, 12 Eylül sonrası Türkiye'nin dört bir yanında işkencehaneler kuruldu. MHP'li gençler buralarda inim inim inletildi. Buna rağmen iki taraf da ayak diretiyor. YAŞ kararlarının yargıya açılması imkanı geliyor. Bu düzenlemeye CHP karşı çıkabilir. Ancak, MHP'nin karşı çıkmasını anlamanın izahı yok. 28 Şubat sürecinde yaşananlar ortada... Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun meslekten ihraç kararlarına da yargı denetimi getiriliyor. Ama yargı ayağa kalkıyor:- Yargıyı felç ediyorlar. Yargı siyasallaşıyor!.. Çok garip, "yargı denetimi" iş kendilerine geldiğinde yargıya takılıyor! Bir başka düzenleme ile askeri mahkemelerin sadece askeri görevlerle ilgili suçlara bakması öngörülüyor. Sivillerin sadece savaş hallerinde askeri mahkeme önüne çıkması hükmü getiriliyor. Demokratik bütün ülkelerde böyle yapılıyor. Ama bizimkiler karşı çıkıyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun üye sayısı artırılıyor. 7'den 21'e çıkarılıyor. HSYK yine hop oturup, hop kalkıyor. Hakimler ve savcıların oluşturduğu bir kurul, kendi üyelerinin kendi meslektaşları tarafından seçilmesine karşı çıkabiliyor!Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı 11'den 19'a çıkarılıyor. Üyelerden bazılarının Meclis tarafından seçilmesi hükmü getiriliyor. Avrupa'nın pek çok ülkesinde böyle olmasına rağmen, itirazlar yükseliyor:- Yargı siyasallaşıyor! Milli iradenin araya girmesi "siyasallaşma" olarak değerlendiriliyor. Sonuçta, "istemezük cephesi" her düzenleme için ayrı bir bahane buluyor!Bu düzenlemelerden yola çıkılarak, "Yargı siyasallaşıyor, AK Parti kurumları ele geçiriyor" yorumları yapılıyor. Çünkü, Cumhurbaşkanı'nı seçen AK Parti, şimdilik Meclis'te de çoğunluğu temsil ediyor. Peki ya yarın? Belli ki muhalefetin yarınlara yönelik herhangi bir umudu yok. Yaptıkları eleştirilere, gösterdikleri tepkiye bakılırsa, bizim muhalefet hep yerinde sayacağını ve iktidara bir türlü gelemeyeceğini hesap ediyor!..."

GAZETESİ

AHMET GÜRSOY
Anayasayı değiştirmeden önce...
"...Anayasayı değiştirelim! Niye? Tam zamanlı demokrasiye geçmemiz için bu şart. Sahi mi?
Ekonomik standartları düşük, önemli bir bölümü yeşil kartlı olan ve köylülük psikolojisinden kentlilik psikolojisine geçememiş toplumda acil olan sorun bu mu?... Aklımız karışık. Nasıl karışmasın. İktidardaki parti Anayasa Mahkemesince rejim muhalifi... Şu hale bakınız... İnanırsak bize adalet ve demokrasi getireceklerini söylüyorlar. İşte asıl mesele bunlar. Sosyal gerçek ortada. Siyasal gerçek sırıtıyor. Anayasayı değiştirelim. İleri demokrasi düzeyine gelelim. İtirazı olan mı var? Yok elbette. Milli demokratik, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne garanti veren bir anayasamız olmasını kim istemez? ... Siyasi Partiler Kanununu değiştirin. Demokrasi okulları olan siyasi partilerin, parti içi demokrasiyi nasıl uyguladıklarını görelim. Görelim parti liderlerinin demokratik davranışlarını. Sonra Seçim Yasasını değiştirin. Temsili demokrasinin ne kadar tabana yayıldığına şahit olalım. Anlayalım ki siz bütün bunları yaparak gerçekten bizi ihya etmek istiyorsunuz. Ve bilelim ki siz özde demokratsınız. Güvenimiz artsın size... Artık kapatılma davası açılmayacak biçimde sisteme biat ettiğinizi anlayalım. Mecliste bekleyen yolsuzluk dosyalarına hakkaniyetle yaklaştığınıza tanıklık edelim, işte o zaman buyurun arkadaş istediğiniz anayasayı çıkarın. Kim ne diyebilir size? Kim güvensizlik duyar? ... Sonra standardı yüksek demokrasinin, standardı yüksek halka ihtiyacı yok mu? Öyle ise yoksulluğu kaldırın. İşsizliği çözün. Gayrisafi milli hâsıladan her bir yurttaşa, büyük meblağlar düşsün. Milli gelirin çoğu, toplumun kaymak tabakasına gitmesin. Orta sınıf daha güçlü olsun. Bu arada tabanı da unutmayasınız. Yeşil kartlıların yüksek demokrasisi olsa ne yazar olmasa ne yazar. Yüksek standartlar, yüksek yaşam ister.
Anayasayı değiştirmeden evvel önce siz değişin lütfen. Değiştiğinizi ve iyi niyetinizi görelim. Ondan sonra buyurun anayasa sizin..."

GAZETESİ

AHMET ALTAN
Yargı kendine baksın
"...Yargı kendine baksın... Yüksek yargı, anayasa değişikliği konusunda arka arkaya açıklamalar yapıyor. Hepsi de siyasi açıklamalar. Sanırsınız ki karşımızda bir siyasetçiler grubu var. CHP lideri Deniz Baykal'la aynı paralelde konuşuyorlar, bu anayasa değişiklikleri olursa "yargı bağımsızlığını" kaybedecekmiş. Yargı "bağımsız" olsa belki ne dediklerine kulak veririz ama yargının bağımsızlığı pek gerçekmiş gibi gözükmüyor. CHP'nin ve yüksek yargının asıl korumak istedikleri kurum, yargıçlarla savcıların atamalarını düzenleyen HSYK. Bu kurumun yapısını "muhafaza" etmek istiyorlar. Niye bu kadar şiddetle bu kurumu koruyorlar? Bu kurum, Şemdinli'de "iyi çocukların" düzenlediği suikastla ilgili iddianameyi yazan "savcıyı" meslekten men etti. "Bağımsız" bir şekilde mi verdi bu kararı? Hayır... CHP de, yüksek yargı da, HSYK'nın "bağımsızlığını" değil, bizzat Büyükanıt'ın itiraf ettiği "askere bağımlılığını" korumak istiyorlar. Askerle elele verip "halkın iradesini" geriletmek, siyaseti kendi denetimleri altına almak peşindeler... Onların korkusu "halkın" yönetime ağırlığını koyması... Medya da AKP'ye akıl veriyor "anayasayı mutabakatla değiştir" diye, ne mutabakatı, kiminle mutabakat? Askerî düzenin devamını isteyen "tutucu" CHP'yle, Genelkurmay Başkanı'ndan emir alan yüksek yargıyla mı mutabakat yapılacak? Anayasayı değiştirmek için "367" kararına imza atmış, defalarca anayasayı çiğnemiş Anayasa Mahkemesi'ne mi danışılacak? ... Yüksek yargı ise kendi işini gücünü bırakmış boğazına kadar siyasete batmış. Bunun neticesinde de hukuk sistemi iflas etmiş... "Yargının bağımsızlığını" koruduğunu söyleyen CHP bununla ilgileniyor mu, HSYK'nın Genelkurmay Başkanı'ndan emir almasına karşı çıkıyor mu? Hayır. Bunların derdi ne adalet, ne hukuk, ne özgürlük, ne Türkiye, bunların derdi eski usul "azınlık sultasının" devamı. Bunlarla mutabakat falan olmaz, boşverin siz bunları. Bu düzen değişecek, bu hukuk sistemi düzelecek, ordu ve yargı siyasetten çıkacak. Bugün değilse yarın. Ama mutlaka bu ülke hukuka, adalete, özgürlüğe kavuşacak ve bunu da "gericilerle" mutabakata vararak değil, halkla bütünleşerek yapacak..."

YASEMİN ÇONGAR
Evrenselleşmek, toplumsallaşmak
"...Türkiye'de yüksek yargının aldığı kararlar, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin önüne gittiği zaman, bunların yüzde 90'dan fazlası geri dönüyor. Çünkü yüksek hâkimlerimizin azımsanmayacak bir bölümü, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinle uyumlu bir hukuk pratiğini yürütmekten âciz... Mahkeme sürecini beklemeksizin ve açıkça yargıyı etkilemeye çalışarak, hakkında ağır hapis cezası istenen "terör" sanığı ordu komutanına, "suçsuzdur, arkasındayız" diye sahip çıkan bir Genelkurmay Başkanı var bu ülkenin... Ve şimdi 12 Eylül'ün "hukuk yoluyla darbe" düzenini kalınlaştırmaya yarayan anayasasında birkaç gedik daha açılacak diye bayağı paniklemiş durumdalar. Bu ülkenin yüksek yargı organlarının, yavaş yavaş demokratik ülkelerdekine benzemeye başlayacak olmasından rahatsızlar. Anayasa Mahkemesi'nin yapısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bileşimi, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin mevzuat, askerî yargının sınırları gibi alanlarda Türkiye'nin Avrupalılaşmayı denemesi yüksek hâkim ve savcılarımızın canını sıkıyor. AKP hükümetinin 23+3 maddelik anayasa değişikliği teklifinin, Avrupa Konseyi'nin anayasal konulardaki danışma organı olan Venedik Komisyonu'nun görüşleriyle uyumlu olduğunun farkındalar ve bu teklifin bu toplumun oylarıyla kabul edilmesinden ürküyorlar. Ürktükleri değişimin özünde, hukukun toplumsallaşması ve evrenselleşmesi var. Hükümetin önerdiği evet yetersiz, evet ürkek ama yine de önemli ve genel olarak olumlu değişiklik paketi, sivil iradeyi, siyasi temsili, hesap verebilirliği ve şeffaflığı güçlendiren maddeler içeriyor. Yüksek yargıdaki kast sisteminin belini kırmayı deneyen, daha çoğulcu, daha demokratik bir yargı denetiminin mekanizmalarını kurmanın ilk adımını atan öneriler bunlar. Ve kast sisteminin mensupları, bu önerileri karalamak için toplantı üstüne toplantı yapıyorlar iki gündür; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay ve Danıştay başkanları değişime karşı bayrak açıyor. Şaşıracak bir şey yok. Aynı pankartı sağdan tutana beraat, soldan tutana altı yıl üç ay hapis cezası veren mahkemelerin ülkesinde yaşıyoruz biz. Genelkurmay Başkanı'nın açıkça suç işlemesine ses çıkarmayan savcıların diyarı burası... Ama artık geri dönüş yok. AKP, bu son anayasa paketiyle, ülke gündeminin dümenini bir anda yeniden demokratikleşmeye doğru kırdı. Referandumu göze alarak, dolayısıyla siyasi açıdan riske girmek pahasına "oyun"u değiştirdi. Artık 2011 seçimlerine giden yolda, siyasi mücadelenin ekseninde, hukukun toplumsallaşması ve evrenselleşmesi; yargının halktan kopukluğunun giderilmesi ve "sürekli darbe" ortamını mümkün kılan anayasal çerçevede gedik açılması var. Bu, aslında Avrupa'nın demokratik normları ve Türkiye toplumunun beklentileri ile askerî vesayetin taşıyıcısı olan yüksek yargının alışkanlıkları arasındaki uçurumu ön plana çıkaran bir mücadeledir. AKP eğer süreci, değişim karşıtlarının "uzlaşma" çağrıları yerine, evrensel normları ve toplumun beklentilerini ön plana koyarak yönetirse, bu mücadeleyi kazanabilir... Kazanan Türkiye olur..."

GAZETESİ

YİĞİT BULUT
Türkiye seçime ‘referandum krizi' ile gidecek!
"...SEVGİLİ dostlar, kamuoyunda tartışılıyor; Anayasa değişecek, özgürlük, demokratikleşme, yargıya baskı! ... Bana göre gerçek farklı; Türkiye 12-14 ay içinde seçime gidecek ve bu gidişin "tez-antitez" döngüsü içinde, daha da açık söylemek gerekirse; bir algılama "dalgalanması" içinde olması isteniyor... Neden mi? Sebebi "genel bir kural"; siyasi iktidarları ortaya çıkaran "krizler-dalgalanmalardır". Dümene geçmek isteyenleri "kaptan" yapan da dalgalı denizdir... 2001 krizi olmasaydı Türkiye'de siyasi doku "mutasyona" uğramazdı. Bu Türkiye'ye özgü bir dinamik de değil, dünya genelindeki tüm siyasi "dinamikler" için geçerli. Bana göre bu gerçeği bilen ve artık "siyasette tecrübesi ile" analiz yeteneği artan siyasi otorite seçime giderken "kendi eliyle" bir dalga yaratıyor. Üstüne bir de yargı gaza gelir ve bir kapatma davası açarsa "tadından yenmez"! Sonuç: Kimse alınmasın, amaç "yargıda reform" falan değil, hatta yargıyı istendiği gibi değiştirmek bile değil. Amaç "Kaptanın köşkünü" koruması için "ortamı" yaratmak. Son söz: 2001 krizinde o günün "iktidarı" gerçekleri görüp gereğini yapabilseydi yani IMKB 3.7 sent zirvesinde ve yabancı bono takası tam "tepedeyken" kur, Merkez Bankası tarafından baskı altında tutulup, yabancı çıkışına servis edilmek yerine serbest bırakılsaydı, Türkiye 2001 döngüsüne girmez, serbest bırakılınca "talep sonucu yükselen" kur, yabancıların kârını "yok eder" ve Türkiye'den büyük çıkışlar önlenirdi. Yükselen kur süratle cari açığı "normal sınırlar" içine çeker ve "sallanan ama devrilmeyen" bir yapıda yolumuza devam ederdik. Ve en önemlisi, 57. hükümet siyaseten yok olmazdı!..."

FATİH ALTAYLI
Kazan kazan olur mu?
"...MUHARREM Sarıkaya'nın AKP'nin önemli isimleriyle yaptığı sohbetten anladığım kadarıyla iktidar partisi, Anayasa değişikliği meselesini "win win" yani "kazan kazan" olarak görüyor. Anayasa Meclis'ten geçerse, "İşte demokratik yollarla Anayasa'yı değiştirdik. Çağdaş bir Anayasa yaptık. Türkiye'yi daha da özgürleştirdik" diyecekler. Anayasa Meclis'te değil de referandumla kabul edilirse, "İşte halk bize destek verdi. Meclis'te bizi engellemelerine rağmen halk bizden yana tavır aldı" diyerek bunu bir güvenoyu olarak gösterecekler. En kötü senaryo olarak da referandumda yüzde 40 civarında bir "Evet" çıkmasını bekliyorlar ve bu durumda da "Anayasa'yı değiştiremedik ama bakın halkın yüzde 40'ı hâlâ bizden yana" diyerek bunu bir güvenoyu olarak lanse edecekler... Bense hiç bu fikirde değilim. Anayasa Meclis'ten geçerse bu AKP'nin zaferi olur. Buna kuşku yok. BDP ve DSP'ye de "Hazine yardımı" vererek bu partilerin evet demesini sağlamayı planlıyorlar. Ben, Öcalan'ın sözlerini okuyorum sağda solda. Pek öyle bir hava yok BDP'de. Değişikliğin Meclis'ten geçme ihtimali yoka yakın. Referandum sonucu şu an için meçhul... Sonuç partilerin performansına bağlı. Ancak değişiklik referandumla da yapılamazsa o zaman bana göre iktidar ciddi yara alır. Referandum bir güvenoyu gibi algılanır ve AKP'nin bundan sonra yapacağı her şeyi tartışmalı hale getirir. Eğer referandum yapılır ve yüzde 50.1'le bile "Hayır" çıkarsa bunun kaçınılmaz sonucu "Erken seçimdir". AKP bundan önce iki kez "win win" politikası uyguladı. Biri AB'ye tam üyelik için, diğeri ise Kıbrıs'ta çözüm arayışında. Her ikisinde de sonuç ortada..."

GAZETESİ

RAHİM ER
Yargıda kuşatılma vehmi
"...Bir darbe anayasasından daha sivil, daha demokrat ve daha çağdaş bir anayasaya geçiş herkesi kahir ekseriyeti memnun ederken bazıları farklı yerde. Gayrı memnun belli başlı iki zümre var. İki muhalefet partisi. Yüksek yargı. Partileri anlamak mümkün. Bizde partilerin yek diğerine muhalefeti topyekûn red üslubuyla yapılması bir siyasi maluliyettir. Yüksek mahkeme temsilcilerini anlamaksa mümkün değil. Yargıtay başkanı, değişikliğin anayasaya aykırılığını iddia etmekle kalmıyor, yargının kuşatıldığından söz ediyor. Hakimler savcılar kurulu başkanı ise önce direnmekten bahis açmıştı. Bu o kadar sakil bir sözdü ki Yargıtay başkanı bile öyle şey olur mu neye direneceğiz? Meclis kanun çıkarttıktan sonra uyacağız demişti ki doğrusu bu sözlerdi. Fakat bu defa daha aradan bir hafta geçmeden aynı Yargıtay başkanı az evvelki tuhaf çıkışla gündemde. HSYK başkanı ise bu defa direnme haberi vermese de yargıyla alay edildiği gibi ciddiye alınması zor sözler sarf etmekte. Yargı sert, çok sert... Değişiklik anayasaya aykırı gibi, yargı kuşatıldı gibi insanın kulaklarına inanamadığı çıkışlara şahit olunmakta. Yürürlükten kaldırılmakta olan bir anayasaya aykırılık nasıl olur? TBMM'nin kabul ettiği teklif, Cumhurbaşkanı tarafından imzalandığında eski maddeler kalacak mı ki aykırılık olsun? Dalga geçme ibaresi ise zaten üzerinde durulmaya değmez. Fakat yargı kuşatıldı ne demek? Hangi düşman kuvvetleri gelip mahkemelerimizi kuşatmış? Değişiklikleri yapanlar, destek olanlar düşman mı? Biz hukukçularımızdan yorum beklerdik. Hukukçuya yakışan içtihattır. Yol açmaktır. Fikir üretmektir. Yakışık almayan bu iddialar yerine mukabil teklifleriniz neler onları söylemelisiniz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kanun, 367'nin üstünde veya altında hangi oyla kabul edilirse edilsin imzaladığı an hemen referanduma sevk etmelidir. Millet iradesini ortaya koysun. İstemezse millet istemesin. Buna değişiklik isteyenler bir şey diyemez. Millet kabul ederse de herkes sussun. Milletin aynen kabul edeceğini bile bile bu evham neden?..."
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-25-2010, 14:21   #7
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart



Tanıtım ve Medya Başkanlığı




25 Mart 2010 Perşembe

GÜNLÜK BASIN RAPORU



G Ü N D E M Ö Z E T İ
25 MART 2010 - PERŞEMBE

1- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'u Çankaya Köşkü'nde ayrı ayrı kabul edecek. (Saat: 16.30/15.30)Mısır'ın Ankara Büyükelçisi Abderahman Salaheldin, Cumhurbaşkanı Gül'e güven mektubu sunacak.(Saat: 11.30)
2- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken'i Başbakanlık Merkez Bina'da ayrı ayrı kabul edecek. (Saat: 13.30/11.00)
3- Rusya Federasyonu İçişleri Bakanı Raşid Nurgaliyev Ankara'da.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nurgaliyev'i Başbakanlık Merkez Bina'da kabul edecek. (Saat: 11.30)Konuk Bakan Nurgaliyev, Anıtkabir'i ziyaret edecek. (Saat: 09.00)İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Raşid Nurgaliyev'in başkanlığındaki iki ülkenin heyetleri arasında görüşme yapılacak. (Saat: 09.30) Nurgaliyev, Polis Akademisini ziyaretinin ardından İstanbul'a gidecek. (Saat: 16.00)
4- Anayasa değişikliği paketi çalışmaları Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek,Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu ile Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'ni ziyaret edecek. (Saat: 10.00/13.30) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'u ziyaret edecek. (Saat: 12.00)
5- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin resmi ziyaret için bulunduğu Fas'ta, Fas Başbakanı Abbas El Fasi ile görüşecek.
6- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT'de yayımlanacak ''Adnan Menderes Belgeseli'nin Ankara'daki tanıtım toplantısına katılacak.
(Saat: 20.30)
7- Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın katıldığı,Halep'te düzenlenen Türkiye-Suriye 1. Bilimsel Araştırmalar Forumu sona eriyor.
8- Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliğinin (Türk MMMB) ''Enerji, Çevre ve Sürdürülebilirlik'' başlığında Ankara'da düzenlediği,
9- Bakan Çağlayan, Ekonomi Muhabirleri Derneğinin (EMD) Ankara'da düzenlediği sohbet toplantısına da katılacak.(Saat: 09.30/19.30)
10- Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Brüksel'de bazı Avrupa Komisyonu üyeleriyle görüşmelerde bulunacak.
11- Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, İstanbul'da düzenlenecek ''Avrupa Bölgelerinde Kadın Girişimciliğini Destekleme - Daha Aydınlık Geleceğe Açılan Kapılar'' konulu konferansa katılacak. (Saat: 09.00)
12- Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, İslam Kalkınma Bankası Başkanı Ahmed Muhammed Ali ve beraberindeki heyeti Başbakanlık Yeni Bina'da kabul edecek. (Saat: 11.30)
13- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, resmi ziyaret için Makedonya'ya gidiyor.Davutoğlu, Ohri Belediye Başkanı Aleksandar Petreski ile görüşecek, Türkiye Fahri Konsolosluğu'nun gayriresmi açılışına katılacak.Bakan Davutoğlu, akşam saatlerinde Üsküp'e geçerek, Makedonya Cumhurbaşkanı Gyorgi İvanov'un onuruna vereceği akşam yemeğine katılacak.
14- Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Ankara'da, MEB Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü ile UNICEF'in birlikte düzenlediği ''Aile Eğitim
Kampanyası'' ile ilgili basın toplantısı yapacak.(Saat: 11.00)
15- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Afşin Elbistan B Termik Santralinin kesin kabulünün tamamlanması nedeniyle Ankara'da düzenlenecek kokteyle katılacak. (Saat: 17.00)
16- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Hacettepe Üniversitesi Teknokent Projesi Yarışması ödül törenine katılacak. (Saat: 09.30)
17- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu 22-25 Mart 2010 tarihleri arasında Moldova'ya gerçekleştirdiği ziyaret kapsamında bugün, Moldova Cumhurbaşkanı Vekili ve Meclis Başkanı Mihai Ghimpu, ile birlikte ortak basın toplantısı düzenleyecek. (Saat: 11.00)
18-CITYTECH 2010 4. Uluslararası Belediye ve Çevre Fuarı Altınpark'ta açılacak. Açılışa AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de katılacak. (Saat: 12.00)



25 MART 2010 PERŞEMBE GÜNDEM HABERLERİ


GÜNDEM

"BU TASLAKTA ŞAHSİ ÇIKARLAR YOK"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasada yapılması planlanan değişiklikle ilgili olarak, ''Bu taslakta şahsı çıkarlar yok, şahsi Beklentiler yok. Bu taslakta Türkiye var. Türkiye'nin ihtiyaçları var'' dedi.
HSYK BAĞIMLI HALE GETİRİLİYOR
HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, taslak metinle bağımlı bir HSYK yaratıldığını vurguladı ve "Adalet Bakanı ve müsteşar HSYK'dan çıkarılmalıdır" dedi.
DIŞİŞLERİ: "ULUSLARARASI HUKUKA BAŞVURABİLİRİZ"
Dışişleri Bakanlığı sözcüsüsü Burak Özügergin, haftalık bilgilendirme toplantısında yaptığı açıklamada, parlamentoların tarih konusunda hüküm verecek yerler olmadığını söyledi ve Türkiye'nin Ermeni iddialarının parlamentolarda görüşülmesini uluslararası hukuka taşımayı gündemine aldığının sinyalini verdi.
DANIŞTAY 4/C'Yİ ANAYASA MAHKEMESİ'NE GÖTÜRÜYOR
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, geçici personel çalıştırılmasına olanak sağlayan 4/C maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Danıştay, geçici personel çalıştırma yetkisinin Bakanlar Kurulu'na bırakılmasını hukuka aykırı buldu.

EKONOMİ

PİYASALAR
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Bileşik Endeksi günün tamamında 784 puanlık artışla 55.136 puandan tamamladı. Hisse senetleri günlük ortalama yüzde 1,44 arttı. İstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,5450 lira, avronun satış fiyatı 2,0660 lira oldu. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören 16 Kasım 2011 vadeli, bugün valörlü tahvilin bileşik faizi, önceki kapanışa göre 0,13 puan düşerek yüzde 8,96'dan kapandı.Bu tahvilin basit getirisi yüzde 9,22 oldu. Bu kağıdın önceki kapanıştaki basit getirisi yüzde 9,36, bileşik getirisi yüzde 9,09 olmuştu.
KEY'DE YENİ LİSTEYE DE İTİRAZ VAR
Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemeleri için yayımlanan ikinci listede tahakkuk eden miktarın eksik olduğunu düşünen hak sahipleri itirazda bulunmaya başladı.

POLİTİKA

'PAKET', HAFTA BAŞI 'TEKLİF' OLACAK
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cuma akşamına kadar görüştükleri kurumlardan öneriler gelirse Cumartesi, Pazar günü çalışarak Anayasa değişikliği paketini netleştireceklerini söyledi. Arınç, "Pazartesiden itibaren de asgari 184 milletvekili arkadaşımızın teklifi imzalaması gerekiyor. Bunda bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Teklif haline gelecek metni Meclis Başkanlığı'na vereceğiz" dedi.

ŞANDIR: HANGİ PAZARLIKLARIN YAPILDIĞINI GÖRECEĞİZ
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Anayasa değişikliği teklifine destek vermeyeceklerini belirterek, AKP'yi teklifi oy çokluğuyla gerçekleştirme inadından vazgeçmeye çağırdı. Şandır, teklifin AKP'nin teklifi olduğunun altını çizerek, "Uzlaşma aramıyorlar. Ama bunu referandum sayısına ulaştırabilmeleri için mutlaka birilerinin oyuna ihtiyaçları var. Bu desteği alabilmek için kapalı kapılar ardında, hangi pazarlıkların yapıldığını hep birlikte göreceğiz" diye konuştu.
BDP'NİN ANAYASA PAKETİ ŞARTI
Barış ve Demokrasi Partisi(BDP), MYK üyesi Tuncer Bakırhan, AKP'nin Anayasa değişiklik paketinin mevcut haliyle yetersiz olduğunu açıkladı. Bakırhan, hükümetin, toplumsal muhalefetin taleplerini dikkate alması halinde pakete destek vermeye hazır olduklarını söyledi.
MECLİS KÜRTÇE PROPAGANDANIN ÖNÜNÜ AÇIYOR
TBMM Anayasa Komisyonu'nda görüşülen Seçim Kanunu'nda değişiklik öngören yasa teklifine, anadilde propaganda yapılmasını öngören düzenleme eklendi. Anadilde propaganda Seçim Kanunu'nun 7. maddesine "Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları yerel dil ve lehçelerde de sözlü propaganda yapabilirler" şeklindeki fıkra ile girdi.

DÜNYA

İSVEÇ BÜYÜKELÇİSİ KORUTÜRK GERİ DÖNÜYOR
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsveç Parlamentosunda, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının tanınmasını öngören karar tasarısının kabul edilmesinin ardından istişareler için Ankara'ya çağrılan İsveç Büyükelçisi Zergün Korutürk'ün en geç gelecek hafta başında görevine döneceğini söyledi.
TÜRKİYE'YE VİZENİN KALKMASI İÇİN ZAMAN VAR!
Angela Merkel Türkiye ziyareti öncesinde yaptığı açıklamalarda yine imtiyazlı ortaklık fikrini savundu ve Türkiye ile vizesiz seyahat için erken olduğunu söyledi.
ÇAĞLAYAN: ABD İLE TÜM ADIMLARI DONDURDUK!
Financial Times'a konuşan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ABD'deki Ermeni tasarısının onaylanmasından sonra "şu ana kadar atılan tüm adımların durdurulduğunu" söyledi.
CLİNTON 'TARİH KOMİSYONU' DEDİ, ERİVAN KIZDI
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Ermenistan ve Türkiye arasında tarih komisyonu kurulması çalışmalarının başladığını söylemesi, Erivan'ın tepkisini çekti.

YAZILI BASIN ÖZETLERİ



'ın bazı haber başlıkları:

GEREKİRSE DEĞİŞTİRELİM
Erdoğan Anayasa paketi için muhalefete hafta sonuna kadar süre verdi: "Öneri ve katkınız varsa gelin, gerekirse değiştirelim" Madde sayısı artabilir HSYK'da geri gidiş yok' Başbakan Erdoğan dün Ankara'da bir hastanenin açılışındaki konuşmasında, anayasa değişikliği konusunda muhalefete seslendi: "Kapılarımız ardına kadar açık. Biz uzlaşmaya da açığız." "Herkes anayasadan şikâyetçi. İşte fırsat. Biz bir taslak hazırladık. Eleştirisi, önerisi olan buyursun gelsin, açık açık söylesin. Bunları dikkate alalım, gerekirse değiştirelim, nihai halini verelim. Daha ne yapacağız?" "Hafta sonuna kadar bekleyeceğiz. Geldiler, geldiler. Destek ve katkı sundular, sundular. Gelmezlerse parlamentoya sunacağız. Ondan sonra da karar ve söz sahibi olan milletimize gideceğiz." Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa paketi için "Meclis Anayasa'yı değiştirmeye yetkilidir. Muhtemeldir ki bu madde sayısı biraz daha artabilir" dedi. Adalet Bakanı Ergin, medyayı bilgilendirme toplantısında "HSYK için önerilen modelde yargı bağımsızlığını geri götüren bir husus söylerseniz özür dileyeceğim" dedi. Ufuk Üniversitesi Rıdvan Ege Hastanesi Açılış Töreni'ne katılan Erdoğan hafta sonuna kadar bekleyeceklerini, bir katkı sunulmadığı takdirde paketi önce parlamentoya, ondan sonra da gerekirse referanduma götüreceklerini belirtti.

Metindeki madde sayısı artabilir
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Bu Meclis, bu değişikliği yapacak hem anayasal yetkiye, hem liyakate hem de ehliyete sahiptir" dedi. Bakan Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, gazete ve televizyonların yayın yönetmenlerine anayasa değişikliği paketi hakkında Swissotel'de bilgi verdi. Çiçek özetle şöyle dedi: Bu bir taslak metindir. Biz bir teklif verip, bunu tebliğ etmek gibi bir çabanın içinde değiliz, halen arayış içindeyiz. Keşke beş madde dışında tamamını değiştirme imkânımız olsa. Şimdiye kadar yapılan 15-16 civarındaki değişiklik anayasanın bütünlüğünü ve dengesini bozdu. 1993'te yapıldığı gibi tümden yenileme imkânı gözükmüyor. Belli sayıdaki değişikliğe bile bazı partiler 'başka zaman' diyor. Milleti, sırtındaki ağır yükü 2-3 yıl daha taşımaya mecbur etmek doğru değil. Bu Meclis, bu değişikliği yapacak hem anayasal yetkiye, hem liyakate, hem de ehliyete sahiptir.Taslak kamuoyuna açıklandıktan sonra yapılan tartışmaları takip ediyoruz. Mukayeseli olarak düzenlemelerin ne ifade ettiği ortaya konulamadığı için bazı eksik değerlendirmeler var. 'Anayasa metni uzlaşma ile çıkarılsın' deniliyor. Biz uzlaşmayı arıyoruz ve yarın da aramaya devam edeceğiz. Sonuçta farklılıkları herkes tartışacak, konuşacak ve kararı millete götürmek gerekecektir. Çiçek, bilgilendirme toplantının çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı. "İstiyoruz ki bu metin ilavelerle, katkılarla en iyi noktaya gelsin. Bunun için meslek örgütlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından talebimiz bu" diyen Çiçek maddelerin tek tek oylanması konusunda "Bunlar söylenebilir. O noktaya henüz gelmedik" diye konuştu. Çiçek taslağın yetersiz olduğu yönündeki eleştirilere de katıldığını da kaydederken şöyle dedi: "Aslında parti olarak bizim görüşümüz. 5 madde dışında yepyeni bir anayasa yapılmasıdır. Yeni bir anayasa talebi sadece bizim bir talebimiz değil. Çıtayı böyle çıkardığımızda getirilen her teklif tabiatıyla ek******. Muhtemeldir ki bu madde sayısı biraz daha artabilir." "Bu metin bir uzlaşı metnidir" diyen Çiçek "İşte ortak model AB modeli. Orada bile bazı tereddütler oluyor. Bu da şunu gösteriyor. Bu ülkede Anayasa yapmak binayı yerinden oynatmaktan daha zor. Onun için 1982'den beri bu arızalı araba ile Türkiye yoluna devam ediyor. Bir türlü yerimizi değiştiremiyoruz" dedi. Çiçek "Bu konunun Yüksek Mahkeme'ye götürülmesi girişimi olursa ne yapacaksınız" sorusu üzerine de "Bir konu Anayasa Mahkemesi'ne götürülebilecek endişesi ile bir şey yapmayacak, kararımızı buna göre vereceksek Türkiye'de hiçbir şey yapılamaz" diye konuştu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, toplantının çıkışında bir gazetecinin, "Anayasa paketinde türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin maddeler var mı?" sorusuna, "Anayasada devletin temel nitelikleri dışındaki maddelerin tümünün değiştirilmesi hepimizin arzusudur, bu da Türkiye'de bir ihtiyaçtır" diye yanıt verdi. "Öneriler doğrultusunda taslakta bir revizyon olacak mı?" sorusuna Çelik, makul, meşru, mantıklı her türlü teklife, eleştiriye ve katkıya açık olduklarını söyledi.

Patronlar Anayasa için uzlaşma istedi
TOBB, TİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, KAMU-SEN, TESK ve TZOB; anayasa değişikliği paketiyle gündeme getirilen önerilerin geniş mutabakatla çözülmesini beklediklerini açıkladı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in, sivil toplum örgütlerine destek turunun ardından, TOBB, TİSK, Türk-îş, Hak-îş, Türkiye Kamu-Sen, TESK ve TZOB'tan oluşan Karma İstişare Komisyonu (KÎK) üyesi 7 sivil toplum kuruluşu "Anayasa" gündemiyle toplandı. Önceki gün basına kapalı gerçekleştirilen ve geç saatlere kadar süren toplantıda, 7 STK, akademisyen ve hukukçulardan oluşan bir çalıştay oluşturulmasına karar verildi. Sivil toplum örgütleri dün yayımladıkları deklarasyonda da şu tespitlere yer verdi: "Değişiklik önerilerinin, geniş bir mutabakatla sonuçlandırılmasını bekliyoruz. Yapılacak değişiklikler önemli olmakla birlikte, yeni Anayasa ihtiyacını tam olarak karşılamadığının bilincindeyiz. Taslakta, ekonomiye ilişkin düzenlemelere yer verilmemesi eksiklik. Beklentimiz, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti yapımızı koruyan, hak ve özgürlükleri esas almış, hukukun üstünlüğü temeline oturan, toplumun değerleriyle bütünleşmiş ve uzlaştırıcı yeni bir Anayasa'nın hazırlanmasıdır." TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilig, SABAH'a yaptığı değerlendirmede, kuvvetler ayrılığı ilkesinden vazgeçilemeyeceğinin altını çizerken, hükümete de, "Yargıyla uzlaşın" mesajı verdiklerini söyledi. Kutadgobilik, "Yeni bir Anayasa'ya ihtiyaç olduğunda mutabıkız. İdeal parametreleri ortaya koyacak bir çalışma yapacağız ve hükümete sunacağız. Ekonomik Sosyal Konsey Anayasa hükmü olmalı" dedi.

'Cinsellik' ifadesi değiştiriliyor
Anayasa değişikliği paketinde yer alan "cinsellik" ifadesi, hukukçuların "muğlak ve flörte bile yasak gelir" yorumu üzerine paketten çıkarılıyor. Taslak metnin 4'üncü maddesinde "Devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karşı, çocukları koruyucu tedbirler alır" ifadesi bulunuyordu. AK Parti Ankara Milletvekili Aşkın Asan ve İstanbul Milletvekili Alev Dedegil, Grup Başkanlığı'na bu ifadenin "Devlet her türlü ihmal, istismar ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır" veya "Devlet çocukları her türlü ihmal, istismar ve şiddetten koruyacak tedbirleri alır" olmasını önerdi.

AK Parti'de sürpriz: Tüzmen'in yerine Çelik
Başbakan R. Tayyip Erdoğan, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kürşat Tüzmen'in yerine Adana Milletvekili Ömer Çelik'i getirdi. Başbakan Erdoğan, önceki gün Çelik'e ve Tüzmen'e görev değişikliği bilgisini verdi. Parti üst yönetiminin de onayını alan değişikliğin gerekçesi olarak siyasi kulislere, Tüzmen'in sağlık sorunları olduğu bilgisi yansıdı. Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden bu yana yanında olan Çelik, AK Parti'nin kuruluşunda da yer aldı. MKYK üyesi ve siyaset danışmanı olarak da görev yapan Çelik, Parti'nin iç ve dış siyasi gelişmelerle ilgili politikalarının oluşturulmasında etkin rol alıyor.

'in bazı haber başlıkları:

ERİVAN'A DEĞİL OKULA GİDECEK
Erdoğan'ın "Sınır dışı ederiz" sözleriyle gündeme gelen Türkiye'deki kaçak Ermenilerin çocuklarının eğitimi için hükümet önemli adım atmaya hazırlanıyor. Kaçak oldukları için okula gidemeyen Ermeni çocukların eğitimi için Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclis Başkanı Başpiskopos Aram Ateşyan, Başbakan Yardımcısı Arınç'tan söz aldı. Hürriyete konuşan Ateşyan bu konuda şöyle dedi: "Arınç'la geçen hafta gerçekleştirdiğimiz buluşmada, bu çocukların eğitimden mahrum kalmalarının sakıncalarını dile getirdik. Sayın Bakan, bu sorunun çözümü için söz verdi." Arınç, Aram Ateşyan'ın sözleri üzerine şu değerlendirmelerde bulundu: ? Azınlıkların Türkiye'de okulları var. Bu okullarda okuyan çocukları var. Fakat bu okullarda Türk Vatandaşı olan ya da Türk soyundan gelenlerin çocukları okuyabiliyor. Yalnızca Sayın Ateşyan değil, diğer dini azınlıkların temsilcileri de dediler ki "Türkiye'de bir vesile ile bulunan gayri müslimlerin çocukları bu okullara kabul edilmiyorlar. Onlar da bizim okullarımıza gidebilsin. Kendi cemaatimizin okullarında, kendi azınlığımıza mensup insanların dinleri etnik kökenleri ne olursa olsun okumalarını istiyoruz." Ben de bunu insani açıdan çok olumlu buldum Ki o toplantı yapıldığı sırada "Türkiye'de yaşayan kaçak Ermeniler" tartışması söz konusu değildi. Madem ki bu okulların açılmasına izin vermişiz, dışarıdan da gelmiş olsalar, bir sanatçı bir diplomat, bir işadamı çocuğu olabilir; onların çocuklarını bu okullara göndermelerinde şahsen bir mahsur görmedim Bakanlar Kurulu'nda bu konuyu açtım ben. Başbakanımız, "Çok olumlu bir düşünce. Türkiye'de bir vesile ile bulunanların çocuklarının bu okullara gitmesinde bir salonca olmasa gerek" dedi ve Milli Eğitim Bakanı'na da talimat verdi. "Gerekirse yeni bir yönetmelik çıkarım. Azınlıkların ve dini cemaatlerin yanı sıra bir geçici maksatla da olsa Türkiye'de bulunan ailelerin çocukları da bu okullarda okuyabilsin" dedi. Sanırım bu konuda iyileştirme olacak. Sadece "Kaçak Ermeni çocuklar" denirse bu bizim amacımız değil. Fakat bu okullarda bir vesile ile okumalarından Türkiye'ye zarar gelmez. İnsani açıdan bakarsak onların çocuklarını da bu okullara gidebilmeli gerektiğini düşünüyorum şahsen.

Yıldırım: İletişimin vergisi basitleşecek
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Özel İletişim Vergisi (ÖİV) düzenleme çalışmalarına ilişkin "Basitleştirilmiş bir vergi, Maliye'nin vergi kaybını da önleyecek ama aynı zamanda kullanıcının da işini kolaylaştıracak, rahatlatacak. Bilhassa telekomünikasyonda katma değerli hizmetlerin, yakınsama hizmetlerinin önünü açacak bir düzenleme öngörüyoruz" dedi. Yıldırım, TCDD'de göreve başlayacak ilk kadın makinist ve hareket memurlarım bakanlıkta kabul etti. Yıldırım, ÖİV düzenleme çalışmalarına ilişkin bir soru üzerine, bunun yeni başladıkları bir çalışma olduğunu belirtti. Yıldırım, "İki hafta önce Maliye Bakanlığına böyle bir teklif götürdük, teknik düzeyde her iki bakanlığın elemanları, çalışıyor. Biraz zaman ister bu iş" dedi.



'ın bazı haber başlıkları:



CANDAN İTİRAZ
AKP'nin anayasa paketini destekleyen Anayasa Mahkemesi Raportörü Demokrat Yargı-Der Başkanı Osman Can, çok kritik bir maddeye karşı çıktı: Mahkeme raportörlerine üyelik yolu açılması gerekçesini anlamıyoruz. Osman Can, Anayasa Mahkemesi raportörlerinin yüksek mahkemede temsil edilmesi düzenlemesinin 'ayrıcalık diye yorumlanmasına tepki gösterdi: Taraf haline getirilmek ve böyle algılanmak üzüntü verici. Başbakan Yardımcısı Çiçek, Adalet Bakanı Ergin, AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, bu kez yayın yönetmenlerimle buluştu. Paketteki HSYK'ya üye seçimiyle ilgili eleştirilere yanıt veren Ergin, "Geriye götüren bir husus gösterin, özür dileyeyim" dedi. Raportörlere Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, 'Pakette raportörlere ayrıcalık sağlanıyor" iddialarına sert çıktı. İddiaları haksızlık olarak yorumlayan Can, "Demokratikleşme talebinin insanı taraf haline getirmesi üzücü. Alternatif taslağımızda bu düzenleme yok" dedi.

Baykal: Halkoyundan önce mahkemeye
CHP lideri Deniz Baykal, anayasa değişikliği paketinin kamuoyunda tartışmaya açılmasıyla birlikte kurmaylarına, 'En ince ayrıntılarına kadar ve bütün olasılıkları da kapsayan bir çalışma yapmaları' talimatını verdi. Paketin oylama süreci ve sonrasına ilişkin tüm olasılıkları göz önünde tutan Baykal, "Değişiklik, referanduma gitmeden Anayasa Mahkemesi'nin önüne gidecek" dedi. Anayasa değişikliği paketine destek vermeyeceklerini kesin bir dille belirten ve "Bu girişim Cumhuriyetin temel niteliklerinden hukuk devletini hedef alıyor" diyen Baykal, başta Grup Başkanvekilleri Hakkı Süha Okay ve Kemal Anadol olmak üzere hukukçu kurmayları ile görüş alışverişinde bulundu. Baykal'ın talimatı üzerine harekete geçen kurmaylar, ön çalışmalara başladı. Buna göre, anayasanın ilgili maddeleri didik didik edilecek, bu maddelerin nasıl yorumlanabileceği üzerinde fikir jimnastiği yapılacak 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in uygulamaları ve gerekçeleri incelenecek "Maddeler 367'nin altında, paketin tümü 367'nin üstünde oy alırsa", "Maddelerden bazıları 367'nin üzerinde kabul edilir, paketin tümü 367nin altında kalırsa", "Maddeler de paketin tümü de 367'nin altında kalırsa" gibi seçeneklerde Cumhurbaşkanı Gül'ün hareket alanları belirlenecek. Öte yandan Baykal, bir grup gazeteci ile yaptığı sohbette, AKP'nin kendi anayasasını yaptığını belirterek, şunları söyledi: "Yargıtay Başkanı, 'Anayasaya aykırı, özü değiştirilmek isteniyor' diyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı,'Bu yöntemle anayasa değişikliği olmaz; bu da sonuçta bizim önümüze gelecek' uyarısı yaptı. Tüm bu düşünceler bir kenara itildi. Bu değişiklik referanduma gitmeden Anayasa Mahkemesi'nin önüne gidecek." Baykal, iktidarın Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra erken seçime gitme olasılığını da "Seçime gidilecek hesabıyla hareket etmeyiz. Doğru bildiğimiz mücadeleyi veririz. Halk bir kez daha 'mağdur' diye düşünmez" diye değerlendirdi.

Erdoğan VEDA'yı izledi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yazarlığını ve yönetmenliğini Zülfü Livaneli'nin üstlendiği büyük önder Atatürk'ün hayatını anlatan Veda filmini, Panora CINEBONUS sinemalarında izledi. Başbakan Erdoğan'a kızı Sümeyye ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala da eşlik etti. Başbakan Erdoğan ve beraberindekiler Yönetmen Livaneli ve filmin oyuncuları tarafından kapıda karşılandı. Film gösteriminden önce gazetecilerin sorularını yanıtlayan Livaneli, film izleme talebinin Başbakan Erdoğan'dan geldiğini belirtti. Dün CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile bir araya geldiğini, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve BDP yetkilileriyle de telefonda görüştüğünü ve filmin gösterimlerine ayrı ayrı davet ettiğini kaydeden Livaneli, "Bütün partilerin, Atatürk'ün aydınlığında buluşmasını istiyoruz" dedi.

Ahde vefa hatırlatması
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Burak Özügergin, 29-30 Mart tarihlerinde Türkiye'yi ziyaret edecek Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, "imtiyazlı ortaklık" önerisine, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin sözleriyle yanıt verdi. Özügergin, Merkel'in, Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesinde Türk basınına yaptığı açıklamalarda dile getirdiği, "imtiyazlı ortaklık" önerisini değerlendirirken, Alman Bakanın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı ortak basın toplantısında Türkçe olarak, "ahde vefa" ifadesini kullandığını anımsattı. Özügergin, "Türkiye Almanya'nın AB Dönem Başkanlığı'nda 3 başlık açmıştır. Yani Türkiye'nin tam üyeliğine karşı açıklamalara karşın Almanya Türkiye'nin önüne bir engel çıkarmamıştır. Bugüne kadar Almanya'nın sergilediği ahde vefa ilkesine uygun tutumun sürmesini bekliyoruz" dedi.

Merkel'e imtiyazlı ortaklık fırsatı vermem
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye'ye AB üyeliği yerine önerdiği "imtiyazlı ortaklığın" AB anlaşmalarında yer almadığına dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, Merkel'in 29 ve 30 Mart tarihlerinde Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesinde haftalık Alman "Die Zeit" gazetesinde yayımlanan mülakatında, Merkel'in Türkiye'de "imtiyazlı ortaklık" önerisini tekrar gündeme getirmesi durumunda ne yapacağının sorulması üzerine, "Ona bu fırsatı vermeyeceğim, çünkü 'imtiyazlı ortaklık konusunda ne düşündüğümüzü biliyor. Bu öneriyi kabul etmek Türkiye için büyük hata olur" yanıtını verdi. Merkel ile diğer Avrupalı liderlere göre daha az buluşmasının sebebinin bu öneri olup olmadığının sorulmasına karşılık da Erdoğan, bunun kendileri için bir sorun olmadığını, Merkel'in de bunu bildiğini belir- i terek "Türkiye'nin AB üyesi olup olamayacağının tartışılmasını da anlamıyorum. Biz müzakereleri sürdürüyoruz hem de tam üyelik hedefiyle. Bizim için bunun başka bir seçeneği yok. Bir futbol karşılaşması başladığı zaman oyun sırasında aniden penaltı kurallarını değiştiremezsiniz. AB'nin kurallarına göre oynuyoruz" dedi. Erdoğan, Avrupa'da başlatılan başörtüsü ve burka tartışmaları konusunda ne düşündüğünün sorulması üzerine de, farklı inançlara sahip insanların dini özgürlüklerinin kısıtlanmasının doğru olmadığını belirterek, "Hiçbir yerde insanlar, diğer insanların nasıl giyinebileceğine karar vermemeli, insanlara kendi dünyalarını şekillendirme özgürlüğünü vermeliyiz" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

1 trilyon dolar milli gelir hayal değil
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ve Türk milleti için 1 trilyon dolar milli gelirin, hayal olmadığım belirterek "İnşallah bunu başaracağız. 500 milyar dolar ihracat, 500 milyar dolar ithalat hayal değil. Bunu yakalayacağız. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünde 2023'te inşallah Türkiye dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yerini alacaktır" diye konuştu. Erdoğan, Ufuk Üniversitesi Rıdvan Ege Hastanesinin açılışında yaptığı konuşmada, sağlıkta ulaşım konusunu önemli bir yol aldıklarını ifade etti. Hükümet olarak, Türkiye'nin kalkınmışlık seviyesini, 'sadece göstergelerden, grafiklerden takip etmediklerini' dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Biz her an milletimizin arasındayız. Türkiye'yi yalnızca Ankara'dan izleyenler, ülkemizin nasıl geliştiğini, nasıl dönüştüğünü göremez ve iyi değerlendiremezler. Çok şükür, bugün vatanın her bir sathında hizmet üretiyor, eser üretiyor, eğitim, sağlık adalet ve emniyet başta olmak üzere her köşeye yetişmeye çalışıyoruz. 7.5 yılda Türkiye'ye çok şey kazandırdık Ama en önemlisi Türkiye'ye özgüvenini yeniden kazandırdık"

Pazartesi en az 184 imza ile TBMM'ye sunacağız
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, cuma akşamına kadar görüştükleri kurumlardan öneriler gelirse cumartesi, pazar günü çalışarak Anayasa değişikliği paketini netleştireceklerini söyledi. Arınç, "Pazartesiden itibaren de asgari 184 milletvekili arkadaşımızın teklifi imzalaması gerekiyor. Bunda bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Teklif haline gelecek metni Meclis Başkanlığı'na vereceğiz" dedi. Bülent Arınç, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ile anayasa değişikliği paketiyle ilgili önerilerini almak için dün işçi sendikaları başkanları ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) ile bir araya geldi. Siyasi partiler ve çeşitli kurumlara sunulan paketin bir taslak olduğunu, bunu olgunlaştırmak, eleştiri ve önerileri almak için taslağı sunduklarını ifade eden Arınç, kurumların eleştirdiği ya da eksik gördüğü noktaların olabileceğini belirtti. AK Parti heyetinin ziyaret trafiğinde ilk durağı KESK oldu. Burada bir açıklama yapan Arınç, 1982 Anayasası'nın Türkiye'ye artık dar geldiğini belirtti. AK Parti heyetinin ikinci durağı da Türkiye Kamu-Sen oldu. Burada Genel Başkan Bircan Akyıldız ile görüşmesinin ardından soruları yanıtlayan Arınç, anayasa değişikliği taslağına ilişkin yargı cephesinden gelen değerlendirmeler konusunda, "Yüksek yargının açıklamalarını dikkatle takip ediyoruz ve özenle not ediyoruz. Kendilerine adalet bakanımız gerekli bilgilendirmeleri yapmıştır" dedi. Akyıldız ve arkadaşlarının bu konuya olumlu, pozitif gözle baktıklarını belirten Arınç, yapıcı, yararlı eleştirilerini her zaman beklediklerini söyledi. TÜRK-ÎŞ Başkanı Mustafa Kumlu ve sendika heyeti ile de bir araya gelen Arınç burada da muhalefetin paketi görmeden karşı çıkmasını doğru bulmadıklarını söyledi. Arınç, "Birbirimizi dinlemeye, birbirimizi anlamaya ve meseleler üzerinde uzlaşmaya ihtiyacımız var. Bu uzlaşmayı arıyoruz ve bunun imkânlarını sonuna kadar kullanacağız" diye konuştu.

'ün bazı haber başlıkları:


PAKETE DOMATES PATATES BENZETMESİ
Anayasa paketini İstanbul'da medyanın üst düzey yöneticilerine de anlatan AK Parti heyeti görüş alışverişinde bulundu. Başbakan Yardımcısı Çiçek paketin "içerik birliği"ne bakılmadan tek parça olarak referanduma götürülmesine ilişkin, "Domates patates olmuyor mu" eleştirisine şu yanıtı verdi: Haklısınız, ama bir yemekte domates-patates bir arada olmazsa, lezzeti olmaz. Taslağa göre YÖKün Anayasa Mahkemesi'ne 3 üye göndereceğini hatırlatan bir gazetecinin, "Hukukçu üye aday göstermezlerse, Anayasa Mahkemesi'nde hukukçu dengesi bozulmaz mı" sorusuna ise AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik yanıt verdi: 'YÖK zoolog önerecek değil. Herhalde hukukçu önerir." Cemil Çiçek, iktidarın neden 8 yıl önce böyle bir girişimde bulunmadığına ilişkin soruları, "O zaman konjonktür uygun değildi. Bugün açılan davalara konu olanları görüyoruz. O zaman anayasa değişikliğine gitsek, kim bilir neler olurdu" diye yanıtladı. Çiçek'in bu sözlerle, 2002-2003 yıllarında hazırlandığı öne sürülen darbe planlarını ima ettiği gözlendi. Çiçek, teklifin Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi ihtimaline ilişkin ise 'Yapılacak değişiklik Anayasa Mahkemesi'ne gider, bozulur dersek, adım atamayız" yanıtı verdi.

Mossad tipi ‘yüksek' koruma
BAŞBAKAN Erdoğan'a yönelik güvenlik önlemlerinin artırılmasına yönelik önceki günkü AK Parti Meclis grup toplantısında alınan tedbirler Rixos Oteli'ndeki programda da dikkat çekti. Otelin kapısında duran güvenlik görevlileri, XRay cihazından geçenleri tek tek aradı. Kameramanların kasetleri bile kameralardan çıkarılarak kontrol edildi. Otele girdikten sonra da önlemler bitmedi. Törenin yapıldığı salonun girişine de ayrı bir x-ray cihazı konuldu ve girenler tek tek arandı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakan Erdoğan'a suikast iddialarına ilişkin sorular üzerine "Öyle bir şey gelmiş ama bunları çok fazla önemli görmemek gerekiyor. Zaman zaman bu tür şeyler olur. Sadece Başbakanımızla ilgili değil, değişik kişilerle ilgili bize zaman zaman bu tür şeyler ulaşıyor" dedi. Gelen ihbarların son dönemde artıp artmadığının sorulması üzerine de Bakan Atalay "Hayır" karşılığını verdi. Atalay, uzun süredir ilk defa böyle bir ihbarın kendilerine ulaştığını da belirtti.

Şirinoğlu: Erdoğan Ermenilere herkesten önce sahip çıkar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yarın bir araya gelecek olan Türkiye'deki Ermeni Cemaati Lideri Bedros Şirinoğlu, "Benim için önce Türkiye'nin menfaatleri geçerlidir" dedi. Erdoğan'ın kaçak Ermenilerle ilgili sözleri içinse Şirinoğlu, "Erdoğan, Ermenilere herkesten önce sahip çıkar" diye konuştu. Şirinoğlu, yarın Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilecek.

CHP'den Anayasa'ya 3 aykırılık iddiası
AK Parti'nin Anayasa taslağına daha Meclis Başkanlığı'na sunulmadan Anayasa Mahkemesi yolu göründü. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, taslakta yer alan düzenlemelerden 3'ünün Anayasa'ya aykırılığı konusunda hiçbir tereddütlerinin bulunmadığını söyledi. Partilerin kapatılmasında Meclis'in yetkilendirilmesi, HSYK'nın oluşumu ve Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenlemelerin "Cumhuriyetin niteliklerini" düzenleyen Anayasa'nın 2. Maddesi'ne aykırı olduğunu savunan Okay, "Çünkü bu düzenlemelerle Anayasa'nın 2. Maddesindeki 'demokratik hukuk devleti' ilkesini zedeleniyor. Yani getirilmek istenen düzenlemeler değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümlerine aykırılık teşkil ediyor" uyarısında bulundu. Okay, anayasaya aykırılığı tartışmasız ortada olan düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını söyledi. Anayasa Mahkemesi'ne "bireysel başvuru hakkı"nı da 'Gerçeklerin çok uzağında olduğu" gerekçesiyle eleştiren Okay, 'Yargıtay ve Danıştay'daki bütün davalar temyiz organı olarak görüleceği için artık Anayasa Mahkemesi'ne taşınacak. Yüksek Mahkeme, hangi k hâkimle bu başvurulan I görüşecek. Daha, AB kriteri s olan İstinaf Mahkemeleri ,bile kurulamadı. Bizim bazı f başvurularımızı 1.5 yılda karara bağlayan Mahkeme nasıl bu işin üstesinden gelecek" dedi.

SP: Hiçbir partiye karşı önyargımız yok
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, önceki akşam Fatih Altaylı'nın Habertürk TV'deki Teke Tek programında yaptığı, "AK Parti ile koalisyon yapmaktansa, SP ile tercih ederim. Numan Kurtulmuş düzgün adam" açıklamasına, Saadet Partisi'nden olumlu sinyal geldi. Baykal'a, sözleri nedeniyle teşekkür eden Kurtulmuş, "Demokrasi; uzlaşma, paylaşma ve ortak çözüm üretme rejimidir. Bu çerçevede bizim hiçbir partiye karşı koalisyon kurma ya da kurmama noktasında ön yargımız yoktur" dedi. Seçimlerde koalisyon ihtimali ortaya çıkarsa, önceliklerinin "millet" olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bütün partilerle ve herkesle işbirliği yapmaya hazırız" diye konuştu.

Taş atan çocuk affına Jandarma karşı çıktı
AK Parti'nin taş atan çocuklara af önerisine Jandarma, terörle Savaşımı zaafa uğratacağı gerekçesiyle karşı çıktı Kamuoyunda taş atan çocuklar tasarısı olarak bilinen, Terörle Mücadele Yasası'nda değişiklik öngören tasarının, TBMM Adalet Alt Komisyonu'ndaki görüşmelerinde, AK Parti'lilerin "kısmi af' önerisi tartışma yarattı. Öneriye göre, gösterilere katıldığı için örgüt üyeliği ile suçlanan ve 11 yıl hapis cezasıyla yargılanan çocuklar, aldıkları hapis cezasını, denetimli serbestlik cezası olarak çekecek. Ancak, yeniden aynı suçu işlerse bu hükümden yararlanamayacak. MHP'li Rıdvan Yalçın öneriye, "Bu ihanet projesinin ilk adımıdır. Terör suçu işleyen çocuklar diğer suçlu çocuklara göre daha mı sempatik" diye tepki gösterdi. Mili Savunma Bakanlığı temsilcisi tasarıyı desteklerken, Jandarma Genel Komutanlığı temsilcisi, kendilerinden görüş alınmamasından yakınarak, tasarının terörle mücadeleyi zaafa uğratacağını savundu. Komisyon, muhalefetin Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanmasını yol açacağı iddiasıyla karşı çıktığı, terör örgütü üyelerinin yeniden yargılanmasını öngören maddeyi de metinden çıkardı.

'ın bazı haber başlıkları:

VENEDİK KOMİSYONUMDAN ANAYASA PAKETİNE TAM DESTEK
Hükümetin, anayasa değişikliği teklif tasarısında yer alan önerilere, Avrupa'dan güçlü bir destek geldi. Today's Zaman'a açıklamalarda bulunan Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Genel Sekreteri Thomas Markert, paketteki değişiklikleri memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. En çok tartışılan konuların başında gelen adalet bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (HSYK) bulunmasının garip olmadığını belirten Markert, benzer uygulamaya Avrupa ülkelerini referans gösterdi. HSYK ve Anayasa Mahkemesi'ne Meclis'in üye seçmesinin çok önemli olduğunun altını çizen Genel Sekreter, yüksek yargıda geniş temsil sağlanmasının Türk adalet sistemine daha fazla meşruiyet, şeffaflık ve hesap verirlik sağlayacağını belirtti. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının toplumda adalet sistemine olan güveni artıracağına dikkat çeken Markert, HSYK ve Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlarına temyiz yolu açılmasını ise memnuniyetle karşıladıklarını ifade etti. Parti kapatma konusunda Meclis'in de yetkilendirilmesinin olumlu bir adım olduğunu dile getiren Genel Sekreter, "Bu, sadece bir savcıya bırakılamayacak kadar önemli bir konudur." tespitinde bulundu. Askerî mahkemelerin yalnızca askeri görevlerle ilgili davalara bakmasını öngören düzenlemenin olumlu bir adım olduğunu söyleyen Markert, mümkünse bütün davaların sivil mahkemelerde görülmesi gerektiğini kaydetti. Önerilen değişikliklerin yerinde olduğu izlenimi aldığını söyleyen Venedik Komisyonu Genel Sekreteri, eğer Türkiye isterse bu önerileri inceleyebileceklerini sözlerine ekledi.

Bölgesel Kürt yönetiminden Ankara'ya ilk resmî ziyaret
Birkaç yıl önce gerginliğin hakim olduğu Ankara ile Irak'ın kuzeyindeki yerel Kürt yönetimi arasındaki ilişkiler gelişmeye devam ediyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Erbil'e gerçekleştirdiği ziyaretin ardından yerel Kürt yönetiminden bakan düzeyinde Ankara'ya ilk ziyaret gerçekleşti. Kuzey Irak Yerel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Türkmen Bakan, Bakan Davutoğlu'nun Erbil ziyaretiyle artık psikolojik eşiğin aşıldığına dikkat çekti. Çelebi'nin anlattığına göre, K Irak'taki Türk firmalarının sayısı son bir yılda yüzde elli artış gösterdi. Irak ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 6 milyar dolar. Bu rakamın 20 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor. Bu doğrultuda iki ülke sınırında iki yeni kapının açılması için çalışmalara süratle devam ediliyor. Bakan Çelebi, "K Irak'ta büyük bir boşluk var. Türk işadamları gelip bu boşluğu doldursun." diyerek firmalara çağrıda bulundu. Sinan Çelebi, Türkiye'nin Erbil Konsolosluğunun hizmete girmesini "Konsolosluk güvence demek. Türkiye'ye bakış açısı olumlu yönde sürekli artıyor." sözleriyle değerlendirdi. Bakan Sinan Çelebi, ilişkiler hızla gelişirken iki ülke arasındaki vizelerin kaldırılması gerektiğini söyledi. Çelebi, Türk tarafının da bu yönde düşündüğünü ve çalışmaların sürdüğünü açıkladı. Türk vatandaşları vize almadan K Irak'a gidebiliyor; ancak diğer bölgeler için vize gerekiyor. Türk firmalarının inşa ettiği Erbil Havalimanı bir iki ay içerisinde açılacak. THY, Erbil'e doğrudan uçuşlar yapacağını açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Gül dünkü kabulünde çalışmaların hızlandırılması ve uçuşların en kısa zamanda başlatılması talimatı verdi. Başbakan Erdoğan, Kuzey Irak Yerel Yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi'yi, AK Parti Genel Merkezi'nde kabul etti. Kabulde Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da hazır bulundu. Şubat ayında vefat eden YÖK'ün kurucu başkanı ve Bilkent Üniversitesi kurucusu Prof. Dr. ihsan Doğramacı'nın yeğeni olan Çelebi, bir süre Türkmen Cephesi başkanlığı yapmıştı.

Ankara, Ermeni tasarıları için AİHM'ye gitmeyi düşünüyor
1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının yabancı ülke parlamentoları tarafından kabul edilmesinden rahatsız olan Türkiye, konuyu uluslararası hukuka taşımayı değerlendiriyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Özügergin, "soykırım tasarıları" konusundaki seçenekleri değerlendirdiklerini, opsiyonların arasında AİHM'ye bir devlet başvurusunun da olduğunu açıkladı. ABD ve İsveç'te 1915 olaylarına ilişkin kabul edilen Ermeni tasarıları üzerine Ankara, konuyu uluslararası hukuka taşımayı değerlendiriyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burak Özügergin, seçenekleri değerlendirdikleri belirtirken opsiyonların arasında Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne (AİHM) devlet başvurusunun da olduğunu bildirdi. Özügergin'e haftalık basın toplantısında uluslararası hukuk seçeneği soruldu. Sözcü bu tür kararların, Türkiye'nin iddiaları kabul eden ülkeler ve Ermenistan ile ilişkilerini olumsuz etkilediğinin altını çizdi. "Uluslararası hukuka başvurmak da değerlendirdiğimiz opsiyonlardan biridir." diyen sözcü Özügergin seçeneklerinden birisinin AİHM'ye başvurmak olduğunu kaydetti. Türkiye, tarihi meselelerin meclislerde alınacak taşanlarla çözülemeyeceğini ve olayın siyasallaştığını savunacak. Burak Özügergin tasarıya karşı Obama yönetimin gösterdiği tepkiyi "geç kalmış bir cılız girişim" olarak nitelendirdi. Sözcü, İsveç'in ise en baştan tasarıya hükümet olarak açıkça karşı çıktığını anlattı.

'ın bazı haber başlıkları:

Darbe hukukuna ilk kez dokunuluyor
Demokrat Yargı Derneği Başkanı ve Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, Melih Altınok'a konuştu: Anayasa değişiklik paketini Tarafa değerlendiren Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, "Tamam mahkemeler, yüksek mahkemeler, HSYK var. Ama bunların, yargının temel işlevi olan toplumsal adaleti yerine getirdiğini söyleyemeyiz" dedi Son paket, yargının darbe ideolojisinin koruyucusu ve kollayıcısı olmaktan çıkartılması yolundaki ilk adımdır, ama içeriğinin netleştirilmesi gerekiyor Evet, ilk defa darbe mantığının, darbe siyasetinin ve darbe hukukunun yapısal unsurlarına dokunuluyor, ilk defa. Zaten gürültü de bu yüzden çıkıyor hatta İstiklal Mahkemeleri'nden bu yana yargı başka bir şey yapmadı. Yargının temel hale ve özgürlüklerle demokrasiyle hiçbir ilgisi yok. Yargının temel kritik siyasal konularda demokrasi ve özgürlüklerden yana bir tavır takındığına dair elimizde bir örnek yok.Biz reformları yetersiz olarak değerlendirmiyoruz. Sonuçta bir darbe sistemi içerisinde, demokratik iradenin etkin olmadığı bir siyasal sistemde yaşıyoruz. Özlediğimiz değişim öyle bir anda olacak bir şey değil. Bir ideal peşinde koşturmak hapishane koşullarına takılıp kalmak anlamına gelebilir. Darbe koşullarının yapısal koşullanın kaldırmaya yönelik atılan her adımı, demokratikleşmeye dair her girişimi önemsemek beslemek ve desteklemek zorundayız. Türkiye'de çok ciddi anlamda bir adım atma ortamı oluşmuştur ve bu adımın ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

Devlet failinin peşinde
2002'de öldürülen araştırmacı Necip Hablemitoğlu dosyası sekiz yıl sonra açıldı. İki kişi sorgulanıyor İstanbul'da iki Mason üstadına saldırı hazırlığı yaparken yakalanan Hacı Ali Hamurcu'nun ifadeleri üzerine operasyonu genişleten polis sekiz yıl önce Ankara'da evinin önünde öldürülen Doç. Necip Hablemitoğlu'nun ismine ulaştı. Ankara'da gözaltına alman Hayri B. ile Hakan A. İstanbul'a getirilerek sorguya alındı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, olayın üzerine gittiklerini belirterek, "Hablemitoğlu suikastı 2002'nin Aralık ayında oldu ve faili meçhulün içinde kaldı. Onun için üzülüyoruz. İçişleri Bakanlığı'na geldiğimde o dosyayı tekrar çıkarttırdım ve tüm bu süreç içinde üzerinde durulan ve failleri bulunamayan bir dosya var. Umarız bu konuda bir gelişme olur. Son zamanlardaki özellikle çetelerle, o tür operasyonlarla ilgili çalışmalarda Hablemitoğlu'nun olayım gündeme getiriyoruz" dedi.

İran'a doğalgaz yatırım kararı 15 gün içinde
Enerji Bakanı Taner Yıldız, İran'da doğalgaz yatırımı yapıp yapmamaya 15 gün içerisinde karar vereceklerini açıkladı. Yıldız, kararın netleştirilmesi için İran'ın Güney Pars doğalgaz sahasında fizibilite çalışması yapan şirketlerin görüşünü beklediklerini söyledi. Türkiye 2001'den bu yana Tebriz üzerinden Ankara'ya uzanan bir hatla doğalgaz alıyor. Ancak şimdi Türkiye'nin İran doğalgazına yatırım yapması söz konusu. Güney Pars'ta fizibilite çalışması yapıldığım hatırlatan Yıldız, buradan gelecek raporların olumlu olmaması durumunda 5.5 milyar dolarlık projenin sona ereceğini duyurdu.

Sıra mevsimlik işçilerin kaderinde
Hükümet işsizlik Sigortası Fonu'ndan mevsimlik işçi açılımı yaptı. Merkezde, oluşturulacak "Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulu" ile koordinasyonu sağlayacak olan hükümet, mevsimlik işçilerin il ve ilçe merkezlerinde geçici konaklamaları için kamuya ait alan ve tesisleri açacak. Ulaşım kolaylığı ve güvenliği de sağlamak için göç döneminde trafik kontrolleri artırılacak ve ihtiyaca göre tren seferleri artırılacak. Mevsimlik gezici tarım işçilerinin ulaşım imkânları iyileştirilecek. Konaklamaları içinse kamu sosyal tesisleri ve Kızılay devreye girecek. Mevsimlik gezici tarım işçilerinin çalışma ve sosyal hayatlarının iyileştirilmesi genelgesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayınlandı. Genelgeyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın başkanlığında Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri Kurulu oluşturuluyor. Mevsimlik işçi gönderen ve alan her il ve ilçede de kurullar oluşturuluyor. Genelge, ulaşımdan barınmaya, sağlıktan eğitime kadar birçok alanda yeni önlemler içeriyor. Bu kapsamda işçilerin güvenli ve sağlıklı yolculuğu için göç alan ve veren yerler arasında ulaşım koordinasyonu sağlanacak. Trafik ve araç güvenliği denetimleri, gerekirse de tren seferleri arttırılacak. Devlet tesislerinde konaklama İşçilerin geçici konaklamalarında kamu alan ve tesislerinden yararlanılacak. Otogar, istasyon ve parklarda gelişigüzel konaklamaya imkân verilmeyecek. İşçilerin ekmek ve yemek pişirme, çamaşır ve bulaşık yıkama ve tuvalet-banyo gibi ihtiyaçlarının karşılandığı alanları işverenler sağlayacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, her yıl 300 bin mevsimlik tarım işçisinin çalışmak üzere yoğunluklu olarak 19 ile göç ettiğini söyledi. İşçilerin bu süreçte pek çok sorun yaşadığım ifade eden Dinçer, "Mevsimlik tarım işçileri gerçeği çalışma hayatımızın kalitesini düşüren bir uygulamadır. Alacağımız tedbirlerle bu işçilerin insan onuruna yakışmayan yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Bu tedbirler, gezici mevsimlik tarım işçileriyle ilgili genel anlayışı ortadan kaldıracak."

AKP, BDP'nin baraj dışındaki önerilerine açık
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, BDP'nin yüzde 10 barajının indirilmesi dışındaki önerilerine açık olduklarını söyledi. Kürtçe propagandanın da genişletilebileceğini ifade eden Çelik, makul ve meşru önerileri değerlendireceklerini kaydetti. Tarafa konuşan Çelik, BDP'nin şartlarını değerlendirdi. Çelik, CHP, MHP, BDP ve sivil toplum örgütlerinden taslağa gelecek makul önerileri değerlendirmeye hazır olduklarını söyledi. BDP'nin seçim barajının indirilmesi yönündeki talebinin kabul edilemeyeceğini ifade eden Çelik, "Barajı indirmeye niyetimiz yok. Siyasi istikrarın devam etmesi lazım. Ama diğer teklifleri elbette değerlendirebiliriz" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:


Amerika ile olan tüm adımları dondurduk
Financial Times'a konuşan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ABD'deki Ermeni tasarısının onaylanmasından sonra "şu ana kadar atılan tüm adımların durdurulduğunu" söyledi. Gazete, Ankara'nın oylamadan sonra tüm kamu kurumları ve özel işletmelere, ABD'ye ziyaretlerin azaltılması tavsiyesini verdiğini belirtti. Financial Times, Türkiye'nin yeni ekonomik ortaklıkları ve diplomatik ufuklarını genişletmesinin, Batı'yla ittifakının zayıflaması anlamına gelmeyebileceğini söylüyor. Gazete Ankara'nın Avrupa Birliği ülkelerine coğrafi yakınlığı ve gümrük birliği sayesinde, Türkiye'nin en önemli pazarı olma özelliğini koruduğunu ve ihracatının yüzde 60'ını Avrupa ülkelerine yaptığını belirtiyor. Financial Times gazetesi dün Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayanla yaptığı röportajı yayınladı. Çağlayan'ın geçen ay ABD'ye iki gezisini iptal ettiğini hatırlatan gazete, Bakan'ın 'Şu ana kadar atılan tüm adımlar donduruldu sözlerine yer verdi. Financial Times, Ankara'nın ABD Temsilciler Meclisi'ndeki oylamadan sonra tüm kamu kurumları ve özel işletmelere, ABD'ye ziyaretlerin azaltılması tavsiyesini verdiğini belirtiyor. Gazete, bu tavsiyenin Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu IMF'yle yeni kredi görüşmelerini iptal etmesinden sonra geldiğini söylüyor ve bu iptalin Türkiye'nin Batı'dan ekonomik bağımsızlığı konusundaki en iddialı ifade olduğunu kaydediyor. Ankara'nın gelişmekte olan ekonomilerle ilişkiler kurduğunu da belirten gazete, Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın, ihale yapılmadan Güney Kore devlet enerji şirketiyle Karadeniz Kıyısında bir nükleer enerji santrali inşa edilmesi için anlaşma imzaladığını kaydediyor.

Hem içeride hem dışarıda zamanı verimli kullanalım
Sanayi Bakanı Nihat Ergün, 'Gerek Anayasa değişikliğiyle ilgili gerekse kamu ve özel arasındaki verimlilik anlamında oluşan tartışmalarda, zamanın ve enerjinin nasıl israf edildiğini çok açık görüyoruz, verimsiz bir siyaset kültürümüz olduğunun açık örneğidir' dedi Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Anayasa değişikliğiyle ilgili yaşanan şu son tartışmalar dahi, zamanın ve enerjinin nasıl israf edildiğinin, verimsiz bir siyaset kültürümüz olduğunun en açık örneğidir" dedi. Ergün, Anayasa'nın yanlış ve eksik bir ruhu olduğunu bu itibarla da özgürlükçü olmadığını ifade etti. Ergün Anayasanın ayrıca kötü metnin, yazılışı ve kötü yorumlarından kaynaklanan sorunlar olduğunu söyledi. Ergün, "Bazen Anayasanın yorumu kendisinden daha kötü olabiliyor" dedi. Türkiye'nin uzun yıllar boyunca, yüksek enflasyon, faiz oranları, bütçe açıkları gibi temel ekonomik sorunlarla mücadele ettiğini ifade eden Ergün, Türkiye ekonomisinin verimlilik, rekabet gücü, Ar-Ge ve inovasyon gibi kavramları yeni yeni hayatına soktuğunu kaydetti.

AK Parti hiç fire beklemiyor
AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, AK Parti Grubunda, Anayasa değişikliği teklifi konusunda fire beklentilerinin söz konusu olmadığını söyledi. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Kılıç şu değerlendirmeyi yaptı: "337 milletvekilimiz var. Biri TBMM Başkanı. Geride kalan milletvekillerimizin, Anayasa değişikliğinin kabulü yönünde oy kullanacağı kanaatindeyiz. Anayasa değişikliklerinin özü üç kavram ile ifade edilebilir. Demokratikleşme, hukukun üstünlüğü ve özgürlük alanının genişletilmesi. Özü demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü olan bir Anayasa değişikliği teklifinde, TBMM'de bizim dışımızda da kabul oyları gelecektir."


'ün bazı haber başlıkları:

ERTOSUN'A ŞOK SUÇLAMA
Mason üstatlarına suikasta hazırlanırken yakalanan Hacı Ali Hamurcu, ifadesinde şok bir iddiada bulundu. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın eski büyük üstatları Asım Akin ve Kaya Paşakay'a suikast düzenlemek üzereyken gözaltına alınan Hacı Ali Hamurcu, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kasım İlimoğlu'na verdiği ifadede şok iddialarda bulundu. Hamurcu, kendisine avukat olarak tuttuğu Yusuf Erikel'le ilk kez görüştüğü ağabey Yakup Erikel'in Ankara'daki ofisinde HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun ve Ergenekon sanığı Atilla Ağur'u iki kez gördüğünü söyledi.

Siyaset değil katkı bekliyoruz
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa değişikliği paketine "'teklif niteliğinde" katkı beklediklerini söyledi. Yargıdan gelen eleştirilerin sorulması üzerine Çiçek, yapılan açıklamaların daha çok siyasi olduğunu belirterek, "Teklif niteliğinde açıklama bekliyoruz" diye konuştu. Bakan Çiçek ve beraberindeki heyet MÜSİAD'ı da ziyaret ederek görüş alışverişinde bulundu. Türkiye için yeni bir anayasanın şart olduğunu söyleyen MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı M. Nuri Görenoğlu, "Türkiye'de hak ve özgürlüklerin gelişmesi, demokrasinin güçlenmesi bakımdan son Anayasa değişikliği talebini destekliyoruz' dedi.

CHP'ye Anayasa Mahkemesi şoku
Anayasa paketinin iptali için Anayasa Mahkemesinde dava açmayı planlayan CHP'nin 110 imzayı bulamayacağı iddia ediliyor. Anayasa'nın 148. maddesine göre Anayasa değişikliklerini şekil bakımından iptali davası açabilmek için 110 milletvekilinin imza atması gerekiyor. CHP'nin 97 milletvekili bulunması nedeniyle Anayasa değişikliğini iptali için Anayasa Mahkemesi'ne tek başına başvuramıyor. CHP'nin 110 imzayı tamamlamak için diğer partilerden veya bağımsızlardan destek alması gerekiyor. Anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne dava açılmasına MHP'nin destek vermeyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. MHP'nin, CHP ile birlikte hareket ediyor görüntüsü vermemek için CHP'ye imza desteği vermeyeceği belirtiliyor. Meclis'te 11 bağımsız milletvekili bulunuyor. CHP 11 bağımsız milletvekilinin desteğini alsa bile ancak 108 milletvekiline ulaşıyor. CHP'nin Meclis'te 6 milletvekili ile temsil edilen DSP'nin de desteğini alması gerekiyor. Meclis'te 6 milletvekili ile temsil edilen DSP kritik parti konumuna geldi. AK Parti, CHP'nin dilekçesine imza atmaması için DSP'yi ikna etmeye çalışıyor.

'in bazı haber başlıkları:

'ABD, Türkiye ile ilişkisini onarmalı'
ABD'deki Johns Hopkins Üniversitesi'nde 'Türkiye'yi Kaybetme Tartışmasının Ötesine Geçmek Türkiye'nin Orta Doğu'daki Transadantik Değeri' konulu panel düzenlendi. Transatlantik Akademisi'nin uzmanı Joshua Walker, konuşmasında Türkiye'nin ABD için taşıdığı önemin azalmadığını ama Ermeni tasarısı yüzünden ilişkilerde en kötü yılın yaşandığını belirtip "İlişkilerde yeniden başlatma sürecine ihtiyaç var" dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tasarıyı Obama yönetimine gücünü göstermek için fırsata dönüştürdüğünü söyleyen Walker, Türkiye'nin son 5-10 yılda muazzam bir dinamizm yakalayıp kendine güvenen ülkeye dönüştüğünü belirti. Walker, "Ortadoğu, Balkanlar ve bölgeyi 600 yıl yöneten Osmanlı'nın küllerinden doğan bir ülke olarak Türkiye, şimdi kendisini bu topraklardaki 27 ülkenin doğal lideri olarak görüyor. Türkiye dış politikasını belirlerken çoğu zaman Washington'a bakardı. Bu durum artık geride kaldı" dedi. Erdoğan'ın Suriye'de çok sevilmesi için "Demokrasi olsa ve Erdoğan başkanlık için yarışsa açık ara kazanır" diyen Walker, Türkiye'nin transatlantik değerinin Batıda küçümsendiğini belirtti. AB'yi "Türk kökenlilere yaptığı gibi Türkiye'ye ikinci sınıf muamelesi yapmaya devam ederse ciddi sorun var demektir" diye eleştirdi.

AB'ye uyum için 59 milyar avro
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, çevre faslının açılmasıyla AB'den 10-15 milyar avroluk bir destek beklediklerini belirterek "Ama bu kapsamdaki harcamalar için net rakam 59 milyar avro. Bunun büyük kısmını hükümetimiz yapacak" dedi. 'Türk kültüründe temizliğin önemli yer tuttuğunu' söyleyen Bakan Eroğlu, AK Parti hükümeti olarak çevreye yönelik büyük adımlar attıklarını söyledi: "Katı atıklarla ilgili bizden önce sadece 15 tesis varken, şu anda 54 tesis var. 500-600 belediyenin faydalandığı tesisler bunlar. Denizlerin kirlenmesi kontrolünde 300 mavi bayrağa sahibiz. Ayrıca bütün Türkiye'de deniz kirliliği ölçüm istasyonları kurduk. Havza bazında çalışmalar da devam ediyor. Dolayısıyla çevre faslının açılması bizim için önemli biz de bu konuda dünyanın en çevreci ülkesi olmaya adayız." Çevre faslının açılmasıyla AB desteklerinden faydalanılacağını anımsatan Eroğlu, "AB'den 10-15 milyar avroluk bir beklentimiz var ama bu kapsamdaki harcamalar 59 milyar avro. Su için 34, atık su için 10, endüstriyel kirlilik için 15 milyar avro olmak üzere toplam 59 milyar avro. Bunun büyük kısmını hükümetimiz yapacak" dedi.

‘in bazı haber başlıkları:

STK'lar meydan meydan paketi anlatacak
Yeni anayasa taslağına destek veren STK platformları, Türkiye'yi bölge bölge gezerek "Yeni ve Sivil Anayasa'' çalışmalarını halka anlatacak. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan ise, "Darbe anayasasına dokundurtmam diyenler, millet ve tarih önünde hesap verecektir" dedi. AK Parti Hükümetinin hazırladığı yeni anayasa taslağını değerlendiren Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan, toplumun tüm kesimlerini sivil anayasaya sahip çıkmaya çağırdı. Oğan, "Milletin egemenliği meselesi siyaset üstü bir meseledir" dedi. Başını yüksek yargı ve CHP'nin çektiği bir kesimin sivil anayasa çalışmaları ile ilgili yaptığı olumsuz propagandaya tepki gösteren STK'lar bölge bölge gezerek "Yeni ve Sivil Anayasa" çalışmalarını, ülke geneline anlatma kararı aldı. Sivil Dayanışma Platformu 27 Mart 2010 Cumartesi günü Türkiye'nin etkili sivil toplum temsilcilerinin katılımı ile Denizli'de forum düzenleyecek. "Denizli Forumu" adı altında gerçekleştirilecek etkinliklere Ege Bölgesi sivil toplum kuruluşlarının da katılacağı bildirildi. Forumda kısmi anayasa değişikliğine destek verileceği, ancak bu değişikliğin ülke ihtiyacını tam olarak karşılamayacağının vurgulanacağı ifade edildi. Denizli Buluşmasına TGTV Başkanı Necati Ceylan, Hak-iş Başkanı Salim Uslu, Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman, ASDER Başkan Yardımcısı Mustafa Hacımustafaoğulları, Hukukçular Derneği Başkan Yardımcısı Reşat Petek, 70 Milyon Adım Koalisyonu ve Genç Siviller katılacak.

Devletin şefkatini halka gösterin
Başbakan Erdoğan, Rixos Otel'de 94. dönem kaymakamlık kursunu tamamlayan kaymakamların ataması ile ilgili düzenlenen törene katıldı. Törende konuşan Erdoğan, kaymakam adaylarının üzerlerinde mühim bir emanet taşıdıklarına işaret ederek, "Aziz milletimiz size inanıyor, güveniyor ve sizlerden büyük hizmetler bekliyor. Ülkemiz sizlerden büyük işler bekliyor. Eğitiminiz için kullanılan, sizin birikimli donanımlı modern dünyanın gerektirdiği kaynakların hakkını sizden fazlasıyla vereceğinizi, milletimiz ve biz bekliyor ve biliyoruz" dedi. Kaymakam adaylarından mesai saati mefhumu olmadan çalışmalarını isteyen Erdoğan, "Benim kaymakam kardeşim, telefonu 24 saat açık olan insan demektir" dedi. Erdoğan, bu milletin efendisi değil, hizmetkârı olmaya talip olduklarına işaret ederek, "Biz halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğunu bilenlerdeniz. Vatandaşla ilişkilerde önce devlet demedik, önce insan dedik, sonra devlet. Vatandaşın hakları her zaman aklımızda olmalı, aklımızdan çıkmamalı. Önce yetkilerinizi değil, görevlerinizi hatırlayın. Sorumluluklarınızı aklınızda tutun" uyarısında bulundu. Erdoğan, ülkenin bürokratik süreçlerin, işlemlerin içinde kaybolup giden yöneticiler değil, sonuç odaklı çalışan, netice üreten, gerektiğinde ayağına çizmeleri giyen, gerektiğinde eline kazmayı, küreği alıp bizzat çalışan idareciler istediğini kaydetti. Erdoğan, şunları söyledi: "Ben masamın başından bu işi götürürüm. Ben bir Başbakan olarak böyle idareci istemem. Valimiz de, kaymakamımız da, belediye başkanımızı da, hepimiz gerektiğinde kazma kürek arazide olacağız. Böyle olduğumuz zaman o ilçenin, o ilin halkının da sizinle beraber olduğunu, sizinle beraber yatıp kalktığını göreceksiniz. Biz artık protokollerde arzı endam eden idareciler değil, halkın arasına karışmış, halktan biri haline gelmiş ve halka yol gösteren idareciler istiyoruz." Milli birlik ve kardeşlik projesi başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, kaymakamlardan projeyi gittikleri yerde uygulamalarını istedi.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-25-2010, 14:22   #8
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
KÖŞE YAZARLARI

GAZETESİ

CÜNEYT ÜLSEVER
BDP'ye açık uyarı!
"...Bakalım, BDP AKP ile nasıl bir pazarlık yapacak! Ben bu süreçte BDP'yi yakınen takip edeceğim. Kriterimi oluşturan soru basit: BDP Kürtlerin TBMM'de doğrudan temsil hakkına ne kadar sahip çıkıyor?... Ülkenin geçtiği tarihi süreçte BDP'den tüm ülkeyi temsil etmesini beklemek hem haksızlıktır, hem de BDP'nin "yüklendiğini" iddia ettiği tarihi misyona uygun düşmez. Bu açıdan baktığım içindir ki BDP'den şu iki can alıcı noktada talepkâr olmasını beklemiyorum: 1) Dokunulmazlık: ... BDP'nin dokunulmazlığa dokunmayan bir yargı reformuna karşı çıkması beklenir. Ama ben dokunulmazlığın bugünün Türkiye'sinde BDP'ye "siyasi zırh" oluşturduğu ön kabulü ile bu konuda onlardan medet ummuyorum. 2) ... Parti kapatılması taslakta "kendin pişir, kendin ye" esasına bağlanmış... Ama ben BDP'nin bu değişiklik tasarısına da itiraz etmesini beklemiyorum... Ancak AKP; Başbakan ülkeyi henüz hazır görmediği için (esasında Kürtleri hazır görmüyor) seçim barajının %10'dan aşağıya indirilmesine rıza göstermemesini sindirebilirse, karşılığında ne taviz alırsa alsın, benim gözümde biter. AKP'lilerin kendilerine referans aldıklarını her fırsatta söyledikleri Venedik Komisyonu da son raporunda Türkiye'nin Avrupa'da en yüksek seçim barajına sahip olmasına dikkati çekiyor. (Bizden sonra gelen Rusya'da bile baraj %7!) Barajın komisyonun hedef gösterdiği gibi %5-6'ya indirilmesi bu ülkede en fazla Kürtlerin TBMM'de doğrudan temsil hakkını olumlu etkileyecektir. Benim gözümde BDP'nin samimiyet testi seçim barajı ile ilgili alacağı tavırdır!..."

OKTAY EKŞİ
Önce samimi olalım
"...AĞIZLARINDAN nerdeyse bal damlıyor... Nitekim dün, "Biz uzlaşmaya da açığız. Eleştirisi, önerisi olan buyursun gelsin, bunu açık açık söylesin. Daha ne yapacağız?" dediği bildiriliyordu. Yardımcısı Cemil Çiçek de öyle... Dün medya yöneticilerine hitap ederken, "Biz uzlaşmayı arıyoruz ve yarın da aramaya devam edeceğiz" dedi.
İyi de aziz dostlar... Uzlaşmacı iseniz, demokrasinin gelişmesinden yana iseniz aylardır değil, yıllardır söylenenlere de kulak versenize! Meclis'te 338 milletvekiliniz var. İstediğiniz yasayı çıkartabilirsiniz. Tüm dokunulmazlıkları, bu arada milletvekili dokunulmazlığını da Avrupa Birliği standartlarına uydursanıza!... Başbakan ne derse desin, ne kadar "uzlaşmacı" görünürse görünsün. Maalesef siyasi sicili, bu sözlerde zerre kadar samimi olduğunu düşünmeye izin vermiyor. Ama diyelim ki biz hata ediyoruz. Öyle ya kendisini eleştiren kalemlerden biriyiz. O zaman samimiyetini ispat etmesi ve sadece bizi değil, bizim gibi pek çok insanı mahcup etmesi mümkün. O yolu denesin, yani getirdiği Anayasa değişikliği önerisi eğer referanduma (halkoylamasına) gidecek olursa, oylama her madde için verilen oyları gösterecek şekilde yapılsın. Böyle halkın neyi kabul edip neyi reddettiği ortaya çıksın. Bir başka deyişle öneri paketinin buna ilişkin maddesini, önerdiğimiz şekilde formüle ettirsin.
O zaman anlarız halkımız da kendisi gibi "Bu Anayasa Mahkemesi ideolojik karar veriyor. Bu Yargıtay haklıyı haksızdan ayıramıyor. Bu Danıştay siyasi iktidara karşı ön yargılı davranıyor" diye mi düşünüyormuş yoksa bu ülkede hukuk devletinin yerleşmesi için söz konusu mahkemeler başta olmak üzere tüm yargının bağımsız olmasını mı istiyormuş..."

GAZETESİ

HASAN CELAL GÜZEL
Anayasa reformuna neden karşı çıkıyorlar? (1)
"... ‘Anayasa Reformu Paketi'ne kimlerin, neden karşı çıktıklarını iyiniyetle açıklamak mümkün değil... Kutsal devlet anlayışıyla, halkın hasım kabulüyle ve devletin bireyden korunması esasına göre hazırlanan bu çağdışı anayasa ülkenin daima ayakbağı olmuş... Bütün siyasî partiler, muhafazakârından, sosyal demokratına, milliyetçisine kadar bu anayasanın değiştirilmesi gerektiğini savunmuşlar... Teklif edilen anayasa tadilleriyle, bir yandan antidemokratik bazı hükümler kaldırılırken, diğer taraftan ‘Yargı Reformu' mahiyetinde düzenlemeler getiriliyor. Ayrıca, insan hak ve hürriyetleri bakımından çok önemli yeniliklere yer veriliyor. İşin tuhaf tarafı şudur ki, şimdi bu anayasa tâdillerine şiddetle karşı çıkan muhalefet partileri ve bazı yargı çevreleri, geçmişte bu tâdilleri bizzat savunmuşlardır. 1980 sonrasındaki CHP programlarını, bildirilerini ve tekliflerini incelediğinizde, bugün getirilen paketin önemli bir kısmını görebilirsiniz... Özellikle parti kapatılması konusunda MHP'nin de başlangıçtan beri tâdilden yana olan tutumunu biliyoruz. Anayasa Paketi'nin aslında yargı için de sürpriz olmaması gerekir. Nitekim, 2009'da Adalet Bakanlığı'nın düzenlediği, Yargıtay, Danıştay, Barolar Birliği ve YÖK'ün iştirakiyle yapılan Yargı Reformu Toplantısı'nda, bazı önemli esaslar üzerinde uzlaşmaya varılmıştı. Gene, 2005'te, Mustafa Bumin'in başkanlığı döneminde, Anayasa Mahkemesi yapısının değişiklik taslağı, bizzat AYM tarafından hazırlanarak TBMM'ye sunulmuştu. Hazırlanan bu metinle, bugün hazırlanan teklif arasında büyük bir benzerlik ve paralellik vardır. Bu durumda, Anayasa Reform Paketi'ne karşı çıkanların itirazları, tamamen kendi siyasî ve şahsî menfaatleriyle ilgilidir ve hiçbir makûl gerekçeye dayanmamaktadır... 1. HSYK Başkan Vekili, ‘Milletle alay ediyorlar' diyor... HSYK için teklif edilen sistem, yargının gerçek bağımsızlığına ve temsiline dayandırılıyor. Hâkim ve savcılar, toplamın ancak yüzde 3'ünü teşkil eden Yargıtay ve Danıştay üyelerinin tahakkümünden kurtarılıyor. Temsil geniş tabana yayılıyor ve demokratikleşiyor... Açıkçası bu yeni sistem, Ahmet Necdet Sezer'in belli bir siyasî ve ideolojik önyargıyla seçtiği HSYK üyelerinin antidemokratik despotizmine son veriyor. HSYK üzerinde koparılan gürültünün asıl sebebi budur. Ayrıca, bu sistem sayesinde HSYK kararları yargı denetimine de açılıyor. Bu model, hâkim ve savcıların bağımsız iradesine değer veren ve sessiz hâkim ve savcı çoğunluğunun onayladığı demokratik bir modeldir. 2. Yargıtay Başkanı'nın ‘Anayasaya aykırılık' iddiası: Bu iddia tek kelimeyle gülünçtür. Bir anayasa değişikliğinin, değiştirilen anayasaya aykırılığı kadar tuhaf bir iddia düşünülebilir mi?... Bu arada, anayasa tâdillerinin kuvvetler ayrılığı ilkesine hiçbir aykırılığının olmadığının da altını çizelim. 3. TBMM'ye verilen yetkilendirme: Siyasî partilerin kapatılması konusunda Yargıtay Başsavcısı'nın TBMM tarafından yetkilendirilmesi (otorizasyonu), yasamanın yargıya müdahalesi olarak yanlış değerlendiriliyor. Bu, yasamanın yargıya müdahalesi değildir; olsa olsa bilgisayarının başında internette sörf yaparak ‘Nasıl şu partiyi kapatsam?' diye iddianame hazırlayan yargı mensuplarına karşı, demokrasinin korunmasıdır..."

AKİF BEKİ
Kapatma olasılığı ve imkânsız hamle
"...Olayların nasıl gelişeceğini tam olarak kestirmek zor görünüyor... Yargı bir karşı hamle yapsa, mesela AK Parti'ye bu aşamada bir kapatma davası açsa, sonuç başka olur. Anayasa paketi Meclis'ten geçse ve CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşınıp iptal ettirilse, daha başka bir yere çıkarız. İkisi de imkân dahilinde... Sürecin başat aktörü, tartışmasız bir şekilde AK Parti. Başlangıç hamlesiyle üstünlüğü ele geçirmiş durumda. Sebebi, dezavantajlarının aynı zamanda en büyük avantajları olması. Bunu fark edip, risk aldılar. Aleyhe olanı, lehe çalıştırmayı başardılar. Kıpırdayacak yeri kalmayan diğer aktörleri de büyük hata yapmaya zorladılar... Tartışmaya açtıkları taslak, çekingen bir metin. HSYK üyelerinin seçiminde Meclis'e etkin bir rol verilmiyor. Parti kapatma kriterlerinde hiçbir değişiklik ve kısıtlamaya gidilmiyor... Öngörülen yargı reformu, bu açıdan eksik ve beklentilerin gerisinde. Dünkü medya buluşmasında Cemil Çiçek, bu eleştirime hak verip gerekçesini anlattı. Uzlaşmaya zemin hazırlamak adına mütereddit davranmışlar. Paketin kapağını bile açmaya tenezzül etmeyen bir muhalefetle uzlaşma arayışı hatırına, demokrasiden fedakarlık yapılmamalıydı. Ama bu yaklaşımın AK Parti'yi öne geçirdiği kesin. Muhalefeti açığa düşürdüler. Çünkü, bu metne rağmen uzlaşma çağrıları samimiyet sınavından çaktı. Anlaşıldı ki dertleri, ne olursa olsun reform yaptırmamak, Meclis'in elini kolunu bağlamakmış... Muhalefet, süreci kilitlemeye çalışırken, kendisi tıkandı. Şimdi bir açmazla karşı karşıyalar. Atacakları her adım, bir imkânsız hamle olmaya mahkûm. Pata kalma şansı bile görünmüyor ufukta. ‘Şah-mat'la biter bu oyun. Yazı da gelse, tura da gelse AK Parti kazançlı çıkar yani..."


GAZETESİ

MEHMET ALİ BİRAND
Anayasa taslağı, Ak Parti'nin erken seçimine döndü
"...Bir kesim (muhalefet) için bu değişiklikler Türkiye'yi felakete götürüyor. Yargı teslim alınıyor. Ak Parti kendi yargısını oluşturuyor. İlerisi için kendini koruyor. Hem olası bir kapanmaya karşı, hem de olası bir Yüce Divan'dan kurtulmak amacıyla şimdiden önlem alınıyor. Diğer bir kesim (iktidar) ise, tam aksine bu adımları demokratikleşmenin yaygınlaşması olarak görüyor. Silahlı Kuvvetler'le başlayan ince ayar çabalarının şimdi de yargıya uygulandığını ve Avrupa Birliği'nin beklediği reformlardan oluştuğunu vurguluyor. Bir kesim, bu taslağın Anayasa Mahkemesi'nden geri döneceğine inanırken, diğer bir kesim ise halkın oyuna gideceğini söylüyor... Tarafsız bir gözle bakıldığında, muhalefetin hiçbir anlaşma niyeti bulunmadığı ve tek amacının, iktidarın ortaya attığı bir girişimi engellemek olduğu görülüyor... İktidar artık, yargının her işe karışmasını, sürekli demeçler verip yürütmeyi eleştirmesini istemiyor... Neresinden bakılırsa bakılsın, bu gidiş (eğer referanduma gidilecekse) Ak Parti'nin güven oylaması, hatta bir nevi erken seçim niteliğine kavuşacak gibi görünüyor..."

GAZETESİ

BİLAL ÇETİN
Bütün senaryolar "erken seçim" diyor
"...AKP anayasa değişikliği konusunda dönüşü olmayan yolda... Bu aşamadan sonra olabileceklerle ilgili olarak Ankara kulislerinde 6 senaryo konuşuluyor. 1. Başbakan Erdoğan'ın önceki gün partisinin grup toplantısından yaptığı çağrı muhalefeti çok etkiler, Meclis'te sürpriz bir uzlaşma sağlanır ve Erdoğan'ın dediği gibi "tarih yazılır"... Bu, gerçekleşme ihtimali sıfıra yakın, en olmayacak iyimserlik senaryosu. 2. Süreç Meclis'te sonuçlanır. Muhalefetle uzlaşma sağlayamayan AKP kendi içindeki fireleri de önleyemez ve paketin tümü üzerindeki gizli oylamada "evet" oyları 330'un altında kalır. O zaman teklif düşer. Ancak bu da en az ilk senaryo kadar düşük bir ihtimal... 3. Teklif 330'un üstünde bir oyla kabul edilir ve Haziran ayı içinde referanduma gidilir. CHP ve MHP'nin "hayır" safında yer alacağı kesin olan referandum sonucunda "evet" oyları yüzde 50'nin üstünde çıkar ve anayasa değişikliği yürürlüğe girer. Bunun elbette ciddi bazı siyasal sonuçları da olacak. Örneğin muhalefete karşı kazandığı referandum zaferini yeni bir seçim zaferi ile taçlandırmak isteyebilir Başbakan Erdoğan... 4. Referandumda "hayır" oyları yüksek çıkar, anayasa değişikliği reddedilir... O zaman, "milletimizin takdiridir" deyip yola devam eder AKP. "Evet" oylarının yüzde 40'lar civarında çıkmasını da halkın kendilerine olan güveninin devam ettiği biçiminde yorumlayabilir Erdoğan. Ancak öyle bir sonuçta muhalefetin de bunun aksini savunacağına kuşku yok. CHP de MHP de "halkın anayasa değişikliği ile birlikte iktidara da kırmızı kart gösterdiğini" iddia edecek. Her iki parti de erken seçim konusunda hükümet üzerinde müthiş bir baskı oluşturmaya çalışacak. 5. Teklif 330'un üstünde bir oyla Meclis'te kabul edilir ve referandum yolu açılır. Ancak bu arada muhalefet iptal ve yürürlüğün durdurulması talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurur. Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddederse sorun yok. Ama ya kabul eder ve önce yürürlüğü durdurur ardından da iptal kararı verirse ne olacak? İşte bütün planların alt üst olacağı, siyasette şiddetli bir depreme yolaçacağı kesin. Bu durumda Erdoğan yine seçim silahına sarılacak ve tıpkı 2007'deki gibi "bize karşı yargı darbesi yapılıyor" propagandası ile seçime gidecek. 6. İşte tam bu noktada bir diğer senaryo, hem de son derece kaygı verici bir senaryo daha üretiliyor. Seçim kararı alınıp yola çıkıldığı bir sürede Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın Anayasa Mahkemesi'nin iptal başvurusunu da dikkate alıp AKP hakkında yeni bir kapatma davası açması. Özellikle de bu davanın seçim kampanyası döneminde AKP açısından olumsuz bir biçimde sonuçlanması. Bu, demokrasiye, hukuka inanan, aklı başında hiç kimsenin arzu etmeyeceği bir sonuç. Ama, sıfıra yakın bir ihtimal olsa bile yine de kulis senaryoları arasında..."

CAN ATAKLI
CHP tarihi bir hata yapıyor
"...İktidar her zaman başardığı gibi yine gündemi elinde tutuyor ve olayları istediği gibi yönlendiriyor. Şimdi kalkıştığı Anayasa değişikliği ile neredeyse önümüzdeki bir ayın tüm gündemini de belirledi... Peki buna karşı ana muhalefet partisi CHP ne yapıyor? Hiçbir şey. "Bu taslakla gelirseniz sadece çay içer gidersiniz" demekten başka bir şey yapmıyor. Bu muhalefet olmamanın sonucudur. Daha da önemlisi tembelliktir... Açıkça söylemeliyim ki, CHP'nin sadece "Bu anayasa değişikliğine karşıyız, bu nedenle müzakere bile etmeyiz" deme lüksü olamaz. Tam tersine CHP'nin kendilerini iknaya gelecek AKP temsilcilerine "gerçek bir anayasa değişikliği paketi sunmaları" gerekir. Her ne kadar sanki hiç değişmemiş gibi bu Anayasa'ya "asker anayasası" desek de, yüze yakın maddesi değişmiş bir Anayasa var elimizde. Ancak böyle olması bu Anayasa'nın iyi ve yeterli olduğu anlamına gelmiyor. Elbette özellikle birey hakkını öne çıkarmayan bölümlerinin değişmesi, demokrasi, hukuk ve özgürlükler alanındaki eksiklerin giderilmesi gerekir... CHP anayasa değişikliğine karşı çıkacağına tam tersini yapmalı ve örneğin demeli ki "Yolsuzluk suçlamaları ile ilgili konularda dokunulmazlık kalkmalı, seçim barajı düşürülmeli, Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklikler yapılmalı." AKP'nin asıl amacı demokratikleşmek olmadığı için bu maddelere karşı çıkacaktır. Ne yazık CHP bu kadar basit bir gerçeği ve siyaseti göremiyor, toplumda yine "taş koyan" olarak algılanıyor..."

GAZETESİ

MAHMUT ÖVÜR
Referandum kimin için risk?
"...CHP geleneğinden gelen sosyal demokrat siyasetçi ve araştırmacı Tarhan Erdem, referanduma ilişkin genel bakışını şöyle özetledi: "Gelir dağılımı açısından zor koşullarda yaşayan toplum her açıdan değişim istiyor. Bundan daha doğal ne olabilir? Bu paket, çok beğenmesek de değişim öneriyor. Bu nedenle referandum isteyenler kazanacak, karşısında olanlar kaybedecek..." Bu yaklaşım ışığında siyaset yelpazesine baktığımızda durum 22 Temmuz 2007'den pek farklı değil. Siyaset "AK Parti ve karşıtları" biçiminde şekilleniyor. 22 Temmuz'da tek tek partiler yarışırken burada bloklar yarışacak. Tam da bu nedenle AK Parti'nin geleceğini riske attığı söyleniyor... Gerçekten bu risk... Siyaset uzmanları bu riskin varlığına dikkat çekiyor ama bu noktada asıl önemli olan, anayasa reformuna toplumun nasıl baktığı... İşte AK Parti'yi riskten kurtaran ama bu kez muhalefet partilerini riske atan gerçek bu... Yani sekiz yıllık yıpranmışlığıyla referanduma giden AK Parti, muhalefete kendisini yenme fırsatı veriyor ama onları da en korktukları ateşin içine atıyor. Halkla karşı karşıya getiriyor. "Ya değişimden yana olun ya da karşı çıkın" diyor. Ne yazık ki belli alanlara sıkışan ve birer bölge partisi haline gelen muhalefet bu kez de değişimi değil statükoyu seçti. Oysa toplumun büyük çoğunluğu paket yetersiz de olsa pakete "sıcak" bakıyor. Bu nedenle sadece AK Parti'ye oy verecekler değil, oy vermeyi aklından geçirmeyenler bile pakete destek verecek. Özellikle de muhafazakâr, milliyetçi kesimlerle, Kürtlerin büyük bir kesimi mevcut partileri "Hayır" dese bile referanduma "evet" diyecekler. MHP, Saadet Partisi, DP ve diğer partilerin tabanı böyle... Deneyimli siyasetçiler, bu partilerin yüzde 50'ye yakın kısmının referandum lehine oy vereceklerini söylüyor. Doğrusu ilk kamuoyu yoklamaları da bunu doğruluyor. Bu bilgiler ışığında geleceğe bakan deneyimli bir siyasetçi şöyle diyor: "Referandumun geçmesi AK Parti'nin iktidar ömrünü 10 yıl bile uzatabilir." Bunu öngörmeyip değişime destek vermeyen siyasetçilerin yarın seçimde işleri daha zor olacak..."

EMRE AKÖZ
Hukuk maskesi takmış siyasetçiler
"...Roman vatandaşlardan beni affetmelerini dileyerek Koca Ragıp Paşa'nın o ünlü lafını hatırlatmak isterim: "Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler."
Bu lafı günümüz Türkçesiyle şöyle ifade edebiliriz: "(Mısır kökenli) Çingene, yiğitliğinden söz ederken, yaptığı hırsızlığı anlatır." Buradaki temel fikre son zamanlarda sıkça rastlıyoruz: Kendilerini övmeye ya da savunmaya çalışırken, çoğu kez farkında olmadan bir yanlışı ifşa ediyorlar. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, bu Anayasa önerisiyle AKP'nin yargıyı "ele geçirmeye" çalıştığını söyledi. İşte ifşaat tam bu noktada: Yargı kimin elinde ki başka birileri orayı ele geçirmeye çalışıyor? Herkesin bildiği sırrı biz de söyleyelim: Yüksek yargı '6 Okçu' zihniyetin elinde. Orayı bir kale gibi görerek, savunuyorlar. O kadar ileri gittiler ki kararları Yasama'yı prensipte çalışamaz hale getirdi. Yasamanın bağımsızlığını yok ettiler. Bu tavırları şahikasına 2008'in Haziran ayında çıktı. Anayasa'daki "bariz, apaçık, tartışmasız" hükme rağmen (148'inci madde)... Yani hiçbir yetkileri olmadan... Meclis'in yaptığı Anayasa değişikliğini iptal ettiler... İşte vesayet budur: Yüksek yargı, hiçbir yetkisi olmamasına rağmen, yüzde 100 Meclis'e ait olan bir yetkinin kullanılmasını engelliyor. Peki, niye bunu yapıyor? Çünkü mesleki saiklerle değil, siyasi amaçlarla davranıyor. "Olumsuzluk" üzerine kurulmuş bir siyaset bu: "Her türlü aracı kullanarak, icabında yetkimizi de aşarak... Yaptırmayalım, izin vermeyelim, önleyelim, taş koyalım, reddedelim, çelme takalım, vb." ..."

GAZETESİ

TAHA AKYOL
Yargı reformunda kaygılar Gül devreye girmeli
"...BİZDEKİ yargı sisteminin ve yargı ideolojisinin tarihen "bekçilik, dar kadro ve vesayet" ilkelerine göre oluşturulduğu, darbelerin bunu pekiştirdiği bir gerçektir. Son olarak, HSYK'daki yüksek yargı kökenli üyelerin "gündem dışı atamalar" yapmaya kalkması ne kadar taraflı hale geldiğinin göstergelerinden biridir; reform zorunludur.Ancak reform süreci dengeli bir şekilde yürütülemezse sorunlar büyüyebilir.Elbette yargı reformunun gerekçesi olan "bağımsızlık ve tarafsızlık, geniş temsil, demokratik meşruiyet" gibi felsefi ilkeler kesinlikle doğrudur. Bunlar daha AKP ortada yokken de savunduğum değerlerdir. Fakat bu felsefi ilkelerin altına yazılan maddelerde mutlaka düzeltilmesi gereken yönler vardır... Taslak'ta HSYK üyelerinin sayısı 21'e çıkıyor, bunların 7'sinin 11 bin hâkim ve savcı tarafından seçilmesi öngörülüyor. Bu usulün etnik, siyasi, ideolojik, itikadi gruplaşmaları tabana yayarak yargıyı tümüyle 12 Eylül öncesinin emniyet teşkilatına çevirmesinden kaygılıyım... Taslakta ise, Cumhurbaşkanı'nın zaten fazla olan atama yetkileri daha da artırıldığı gibi, HSYK'nın 7 üyesi için ortaya sandık konulup 11 bin hâkim ve savcının oy vermesi öngörülüyor!... Benim önerim, HSYK'ya ‘taban'dan seçilecek üyelerin, "kıdem, liyakat, performans, akademik kariyer" gibi kıstaslara göre bilgisayarla belirlenmesidir. Bundan başka, Anayasa Mahkemesi'ne ve HSYK'ya üye seçiminde yüksek yargının ‘otarşik' egemenliğini gidermek ve çeşitlilik sağlamak doğrudur, ama taslakta yüksek yargının adeta marjinalize edilmiş olması yanlıştır!... Önerim, Cumhurbaşkanı'nın üye atamasının daraltılması, yüksek yargının payının taslaktakine göre artırılmasıdır. Gerilimin düşmesine de bunun katkısı olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanım, Siz, yargı ile yürütmeyi bir araya getirmiştiniz. Bunu yapabilmenin prestijine sahipsiniz. İktidar üzerindeki prestijinizi ise belirtmeye bile gerek yok. Devreye girmenizin hem taslağı elden geçirme hem kutuplaşmayı yumuşatma bakımından etkili olacağını düşünüyorum. Taslağın doğru felsefi ilkelere dayanması yetmez. Doğru ilkelerle yola çıkıp, maddi hatalar ve yoldaki çekişmeler yüzünden olumsuz sonuçlara maruz kalmak bir hayat kuralıdır!... Sizin telkininizle taslağın ‘minimalist' ya da daha ‘dengeli' hale gelmesi mümkündür ve bunun hem gerilimi azaltacağını, hem reformun olumlu sonuçlar vermesine ciddi katkıda bulunacağını düşünüyorum. Aksi halde referandum sürecinde toplumsal gerilimin tehlikeli şekilde tırmanması, kurumlar arası çatışmanın keskinleşmesi ihtimali vardır..."


HASAN CEMAL

Öyleyse size diyecek bir şeyim yok!
"...Evet, gecikmiş bir anayasa değişikliği... Evet, eksiği fazla bir paket... Evet, bazı konularda fazlasıyla çekingen davranıldığını ve geri adımlar atıldığını gösteren ya da biraz aceleye getirilmiş bir hazırlık... Evet, büyük bir toplumsal ve siyasal ‘uzlaşma'nın ürünü olabilecek bir anayasa projesiyle yola çıkılsaydı keşke... Bu keşkeler uzatılabilir. Ancak, Ak Parti hükümetinin 26 maddelik anayasa değişikliği paketini, sivil darbe girişimi diye nitelemek ne insafla, ne de gerçekle bağdaşabilir. Paket, demokrasi ve hukuk açısından bir ilerlemedir, Avrupa Birliği standartlarına bir yakınlaşmadır. Bu görüşte değilseniz, o zaman bazı soruları bir kez daha düşünmenizde yarar var diyorum. 12 Eylül darbecilerini koruyan, otuz yıldır onlardan hesap sorulmasını engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılmasına mı karşısınız? Asker kişilere sivil yargı yolunun açılmasına mı karşısınız? Sivillere askeri mahkemelerde yargı yolunun kapatılmasına mı karşısınız? Yüksek Askeri Şura kararlarına yargı yolunun açılmasına mı karşısınız? Partilerle ilgili kapatma davalarının açılma izninin, Avrupa demokrasilerinde olduğu gibi parlamento içinden çıkacak izne bağlanmasına mı karşısınız? Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde, Avrupa demokrasilerinde ve 27 Mayıs'ın 1961 Anayasası'nda olduğu gibi, parlamentonun da sınırlı bir katkı yapmasına mı karşısınız? Askeri Yargıtay'ın kuruluş ve işleyişle ilgili yasaların yeniden düzenlenmesine, biraz daha sivil ve demokratik özellikler kazanmasına mı karşısınız? Kısa adı HSYK olan Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu‘nun üye sayısının 19'a çıkarılmasına ve öğretim üyeleriyle avukatların da kurula üye seçmesine mi karşısınız?... Memura toplu sözleşme hakkının verilmesine mi karşısınız? Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının getirilmesine mi karşısınız? Kadın-erkek eşitliğinin, çocuk, yaşlı ve engelli haklarının daha bir güvence altına alacak anayasal düzenlemelere mi karşısınız? Ombudsmanlık kurumunun Avrupa demokrasilerindeki gibi Anayasa'ya girmesine mi karşısınız?... Eğer karşıysanız neden?Bütün bunlar olursa, Türkiye'ye Erdoğan'ın sivil diktası gelecek diye mi düşünüyorsunuz? Öyleyse, bilesiniz, inandırıcı olabilmeniz uzak ihtimaldir, çok güçtür. Eğer diyorsanız ki, anayasalar ancak askeri darbeler eliyle yapılabilir... Eğer diyorsanız ki, Şemdinli'de olduğu gibi, Genelkurmay Başkanı iteklemesiyle savcısını görevden alıp hayatını karartan HSYK istiyoruz... Eğer diyorsanız ki, hakkında ağır hapis cezası istenen bir ordu komutanını, anayasa ve yasaları hiçe sayarak savunan Genelkurmay Başkanı'na ses etmeyen bir sivil yargı düzeninden yanayız... Eğer diyorsanız ki, 12 Eylül darbecilerinden bir otuz yıl daha yargı önünde hesap soramayacak bir anayasal düzenden bir şikayetimiz yoktur bizim...O zaman benim de size diyecek bir şeyim yoktur..."

GAZETESİ


AHMET İNAM

Demokrasiyi ararken unuttuğumuz gönül
"...İktidar ve muhalefet olarak giriştiğimiz siyaset mücadelesinde gönlümüz nerede? Gönül insanları var mı siyaset hayatımızda? Yoksa sürekli olarak birbirinin kuyusunu kazmaya çalışan, ne pahasına olursa olsun, güç kazanma peşinde olanların yeri midir siyaset? Halkın gönlü mü yoksa oyu mu kazanılmaya çalışılıyor siyasette? Gönül açık olmak ister. Açık olmak, gizli kapaklı olmamak, özü sözü bir olmak demek, bir anlamıyla... Gönül içten olmak ister. İçten pazarlıklı, başkalarıyla ilişkilerinde sürekli hesap kitap yapan biri gönül sahibi olamaz. Gönül sahibi insan, özgür düşünebilen, kendi başına karar alabilen, özerk bağımsız bir insandır... İnsanın tarih boyunca sahip olduğu yüksek değerlere, içinde bulunduğu kültürün uzun yıllar boyunca edindiği yaşam birikimiyle devşirdiği ilkelere, görüşlere, saygısı olmayan birinin gönlü olamaz. Elbette gönül aşk ister... Şimdi gönlün bu beş temel özelliğinden, açıklık, içtenlik, özerklik, edeplilik, aşk sahibi oluştan yola çıkarak soralım siyasetimizde gönül var mı? Gönlü olan siyasetçilerimiz var mı? Muhalefetimizin gönlü nerede? İktidar gönül taşıyor mu? Açılım yapmak istiyor. Yeterince açık değil. Kendisi gibi düşünmeyenlere güven telkin edemiyor. İçtenliğinden kuşku duyuluyor... Eleştiriye tahammül edemiyor... Gönül, bütün düşünceleri, duygularıyla gönüldür. Gönül, anlayışla, kucaklayışla gönüldür... Unutmayalım, açılım bir gönül kazanma sorunudur... Halkı ikna etmek, şu ya da bu biçimde ona kısa vadeli çıkarlar sunarak sağlansa da, onun gönlünü kazanma anlamına gelmez. Gönlü olan bir halkın gönlü olan iktidarı olduğunda bu ülke, demokrat olabilir... Açılım, halkın gönül sahibi olması için gereklidir... Gönül sahibi bireylerin, gönül sahibi toplulukların, gönül sahibi bir halkın yaşadığı bir ülke olamaz mı ülkemiz? Elbette olabilir. Olamazsa demokrat da olamaz..."

GAZETESİ

MUSTAFA KARAALİOĞLU
Dürüst bir cevap yeter
"...Danıştay/Yargıtay/HSYK/CHP ittifakı daha ilk andan itibaren, paketi görmeden ve görmeye gerek duymadan anayasa değişikliğine itiraz ediyor. Şaşırtıcı mı? Değil. Zira, bu yapının ilk kez bir araya gelişi değil... Her defasında demokratikleşme ve sivilleşme temalı bütün reformlara karşı keskin bir itiraz yükseltmektedirler. Laiklik adına... Bu kez de benzer sinyaller verilmektedir. Dün, AK Parti'nin anayasa heyeti (Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Bekir Bozdağ) bütün gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenlerine anayasa taslağını anlattılar. Konu, beklendiği gibi hemen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yeni yapısıyla ilgili değişiklik önerisine odaklandı... Önerilen HSYK değişikliğine karşı işin özüne dair bir itiraz gelmedi. Hatta hiç ses çıkmadı. Kabul. Medyanın hukuki detayları anlaması beklenemez... Bakanlardan sonra HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'in açıklamasını da dinledik... Özbek, Adalet Bakanı ve Müsteşar'ın HSYK'dan çıkarılmasını da istedi... Önerilen sistemde Yargıtay ve Danıştay üye seçimine devam edecek ama kürsü hakimleri ve savcıları, yani ilk derece mahkemeleri üyeleri de 10 üye seçecekler. 4 üyeyi de Cumhurbaşkanı seçecek. Şimdi soralım. Hangi yapı daha çok bağımsızlık sağlıyor, hangi yapı daha demokratiktir?... Acaba, bütün bu itirazlar tek nedeni, kendilerini devletin yerine koyan ve sadece kendileri varsa laikliğin korunacağına inananların varsayımları mı? Yani, o kurullarda birbirini bilen tanıyan 3-5 kişi olursa laiklik teminat altına alınacak; olmazsa ve hakimler-savcılar ve Cumhurbaşkanları üye seçerse laiklik tehlikeye mi atılmış olacaktır? Mesele bu mudur? Birisi bize dürüstçe anlatsın da boşuna gerilmeyelim..."

AHMET KEKEÇ
Açık ol, mert ol, delikanlı ol!
"...Ne oluyormuş? AK Parti kendi yargısını oluşturuyormuş... Uzaydan hâkim ve savcı mı getirecekler? Atama yetkisini HSYK'nın elinden alıp Bulgar parlamentosuna mı verecekler? Anayasa Mahkemesi'ne üye seçme işini Kolombiya Cumhurbaşkanı'na mı havale edecekler? Nedir? Neden bir Allah'ın kulu çıkıp, "Eskiden bu anayasadan çok şekvacıydık, bir an önce değiştirilmesini istiyorduk... Ne oldu bizim tutarlılığımıza?" diye sormaz... Neden bir Allah'ın Baykal'ı çıkıp, "Mevcut Anayasa Mahkemesi ve HSYK yapısı yargı oligarşisine zemin hazırlamaktadır. Bunu Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirmek lazım" demez... Baykal, anayasa değişikliği taslağının, "sivil darbenin son aşaması olduğunu" söylüyor. Baykal'dan sufle alan "bağımsız" gazeteciler de bu görüşte... Kafasına göre atama yapan HSYK'nın yapısını değiştirmek, Batı standartlarına uygun hale getirmek neden bu arkadaşları rahatsız ediyor?... Darbenin "sivil"ine karşılar, anlıyoruz... Peki, darbenin "askeri"sine karşı neden seslerini bu kadar yükseltmiyorlar? HSYK'nın kural dışı tasarruflarını neden sorgulamıyorlar? Parlamento üstü siyasi erk işlevi gören mevcut Anayasa Mahkemesi yapısını neden problem yapmıyorlar? Bu ülkede darbeler oldu... Bir Başbakan ve iki bakan asıldı. Baykal ve refikleri neredeydi? Bu ülkede partiler kapatıldı... "27 Mayıs devrimdir... Devrimi koruyan Tedbirler Kanunu'nu kaldırmaya yeltenmek bir anayasa ihlalidir" şeklinde kararlar alındı... Baykal ve refikleri neredeydi? Bu ülkede "367" türünden garabetlere, anayasa değişikliğini "esastan" görüşmek gibi tuhaf uygulamalara imza atıldı. Baykal ve refikleri neredeydi? Madem AK Parti'nin kendi yargısını oluşturmasından korkuyorsunuz... Madem "sivil darbe" ihtimali uykularınızı kaçırıyor... CHP'nin her başvurusunu lehte kararlarla neticelendiren Anayasa Mahkemesi'ni de görün... Ergenekon sanıklarıyla darbe toplantıları düzenleyen yüksek yargı üyelerini de görün... HSYK'nın yaptığı kural dışı atamaları da görün... 28 Şubat sürecinde brifinglenip tütsülenen savcıları da görün... Yargıtay'a üye seçiminde esas alınan kriterleri de görün... Danıştay'ın "yürütme" erkine "doğrudan" müdahalelerini de görün... Pıtrak gibi ortalığa saçılan "darbe planları"nı da görün... Yeraltından fışkıran askeri mühimmatı da görün..."

GAZETESİ

YASİN DOĞAN
Sıra hukukun demokratikleşmesinde
"...Milli iradeyi ve bu iradenin tezahürü Meclis'i sakınılması gereken bir tehlike olarak gören, milli egemenliğin sağladığı meşruluğu "siyasallaşma" olarak yaftalayan bir anlayış demokrasinin önünde en büyük engel olur. HSYK üyelerinin seçiminde hakim ve savcıların tercihte bulunmasına karşı çıkmak ve binlerce kişiyi birkaç yüz kişinin kontrolüne tabi tutmak, belli bir grubu imtiyazlı hale getirerek tabana yayılan bir irade sergilenmesinden kaçınmak demektir. Yüksek Yargının kendi içinde yaşanan bir dönüşümle belli kurullara üye seçmesi, diğer binlerce hakim ve savcının bu zinciri bir türlü kıramaması demokratik bir anlayışla izah edilemez... Gelişmiş demokrasilere sahip Avrupa ülkelerindeki uygulama Meclis, Senato ve Parlamentoların bu üyelikleri belirlemesi şeklindedir. Türkiye'de ise böyle bir yöntem Cumhuriyetin temeline dinamit koymak gibi gösteriliyor. Sebep ise Meclis'in çoğunluğunu AK Parti'nin oluşturması... İlk görüntü, AK Parti'ye karşı olunduğu, ikinci görüntü Meclis iradesine karşı olunduğu, üçüncü görüntü milli iradeye ve halkın tercihlerine, yani demokrasiye karşı olunduğudur. "AK Parti yargıyı ele geçiriyor" yaygarası, milli iradeden kaçırılan, uzak tutulan bir alan oluşturulmasını, belli bir kesimin imtiyazlı konumlarını kaybetmeme telaşını yansıtır... Danıştay ve Yargıtay'ın yürütmeyi ablukaya alarak her adımına karşı engelleyici bir tutum takınması, yerindelik değerlendirmesi yaparak yürütmenin yetkisini paylaşması, siyasi sonuçlar doğuracak kararlar alarak yürütmeyi zor durumda bırakmaya çalışması yargının hukuku ne kadar esneterek keyfileştirdiğini ve hatta siyasallaştırdığını gösteriyor. Ortada bir alay edilme duruma var gerçekten. Ama alay edilen yüksek yargı değil, yasama ve yürütme ile milli iradedir... Muhalefet fonksiyonlarını bir dönem orduya ihale etmeye çalışan CHP'nin bir süredir bu fonksiyonu yargıya yıkmaya çalıştığını görüyoruz... Anayasa değişikliği meselesi uzun zamandır CHP ile kol kola giren MHP için ise turnusol kağıdı özelliği taşıyor. "Laiklik elden gidiyor" korkutmasıyla pakete karşı çıkan CHP'nin muhalefeti ve siyaseti yargıya havale eden tavrına ortak olmak MHP için ciddi bir güven bunalımı oluşturacaktır. Türk siyasi tarihinin uzlaşma ve diyalogdan en uzak partisi görünümündeki CHP'nin bu paketi uzlaşma noktasında eleştiri konusu yapması milletin hafızasıyla alay etmektir... Madem muhalefet uzlaşıya yanaşmamaktadır, o halde referanduma giderek doğrudan Milletin takdirine başvurmaktan başka yol yoktur..."

ALİ BAYRAMOĞLU
Sürüye karışmayız biz dokuz yargıcız. Son sözü biz söyleriz, dokuz büyük zekayız. (*)
"... Bir ülkede yargı hukuk devletinden ziyade devletin hukukunu kollama işini üstlenmişse, aynı zamanda ülkenin yerleşik devlet ideolojisini koruma görevini de üstlenir. Türkiye'de bu böyledir. Yargı belki asker kadar öne çıkmaz ama otoriter durum ve tutumlara hukuki görüntüsünü ve kanuni meşruiyetini kazandırır, bu yolla gerideki asli aktör işlevini üstlenir... Yüksek yargı düzeyinde yargıçların siyasete soyunması, siyaset yapması buradan kaynaklanır... Yıllardır her kritik siyasi gelişmede ya da değişim hamlesinde Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'ın siyasi açıklamaları, hatta siyasi eylemlerine ülke aşina hale geldi. Bu durum yeni bir otoriter dönemin başlangıcı kadar, hukukun can çekişmesine işaret eder. Nitekim bir ülkede yüksek mahkemeler bir diğer yüksek mahkemeyi etkileme, kamuoyu önünde siyasi tavır alma, hükümetleri siyaseten yargılama girişimlerinde hiçbir endişe taşımaz hâle gelmişlerse, o ülkede demokrasinin geldiği nokta gerçekten vahim demektir... Türkiye'de yargı-siyaset ilişkileri, yargının ideolojik işlevi konusunda gelenek derin, uygulamalar ise pek sert, hatta sığdır. Örneğin Hikmet Özdemir'in "Rejim ve Asker" kitabının, "Anayasaya Yargısında Askeri Etki" başlığını taşıyan son bölümü bu konuda pek zengin ve çarpıcı örneklerle doludur. "Katıksız hapis cezası, hekim gözetimi altında çektirilen bir cezadır. Halkının büyük bir çoğunluğunun başlıca gıdasını ekmek teşkil eden bir ülkede bir cezalının üç gün yalnızca bu gıda ile yetinmek zorunda kalmasını eziyet ve işkence saymak gerçekçi bir görüş ve anlayış olamaz..." (Esas no: 1963/57, karar no: 1965/65 ve 27 Aralık 1965 günlü karar) "Askerliğe ilişkin cezalarda ve cezalandırmalarda elbette ki değişik yönler ve tutumlar bulunacaktır. Bunlar askerliğin gerçeklerinden tecrit edilerek incelenirse hiçbir zaman isabetli bir değerlendirmeye varılamaz..." (Esas no: 1963/57, karar no: 1965/65 ve 27 Aralık 1965 günlü karar) "Askerlik şerefli bir görevdir. Bu şerefin korunması en ağır müeyyideleri dahi haklı kılar. Askerlik şerefine leke sürenlerin, yerine göre hapis, ağır hapis, hatta idam cezasıyla cezalandırılmaları yeterli değildir..." (Esas no: 1963/132, karar sayısı 1966/29 ve 28 Haziran 1966 günlü karar) İdam cezasını bile yeterli görmeyen bir hukuk mantığı mümkün olabilir mi? Askerin yargıyla el ele kurucu ve kollayıcı görev yapması bu sonuca yol açar... Yargıçlar hükümeti, yargıçların siyaset yapması, siyasete soyunması demokrasilerin önündeki ciddi engellerden birisidir... Mümkün olabilirse, Anayasa değişikliği paketi işte buna son verecek... (*)Franklin Roosevelt döneminde yargıçlar iktidarını hicveden bir anonim halk şarkısından..."

GAZETESİ

YILDIRAY OĞUR
Siyasallaştıramadıklarımızdan mısınız
27 Mayıs darbesinden, 12 Eylül'den bugüne miras kalmış en baskın zihniyet siyaset ve siyasallaşma korkusudur... Anayasa reformuna karşı çıkanlar da yorulmadan "Yargı siyasallaştırılıyor" diye korkutuyorlar herkesi. Ve bunu yaparken de apaçık yalan söylüyorlar. Düşünün; Başbakanı ve bakanları asarken yargı siyasal değil miydi? Denizleri asan yargı siyasal değil miydi? Erdal Eren'i 17 yaşında asan yargı siyasal değil miydi? 367 kararı alınırken, Hrant Dink'i ölüme gönderen 301 kararları verilirken, Eğitim Sen kapatılmaya çalışılırken yargı siyasal değil miydi? Baskın Oran'a küfretmeyi serbest bırakan, Kürtlere ayrı işleyen yargı siyasal değil de nedir? Türk yargısı siyasaldır. Hem de devletçi, Kemalist, laikçi ve milliyetçi bir siyasetten yana açık taraftır. Bu siyasallık onun hukuksal vazifesidir. Bu yüzden Danıştay'ın, Yargıtay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin kararları sürprizlere kapalıdır... Ama bu kez bu siyasallaşma kendinden menkul olmayacak, meşruiyetini biz vatandaşların siyasallaşmasından alacak. Ve bu siyasallaşma bu kez bize adaleti getirecek... Genelkurmay'ın psikolojik harekât sitelerinden irtica.org'un ana sayfasından anonslanacak kadar ses getirmiş olan Mahalle Baskısı araştırmasındaki "Sivas'ta Cuma saatleri trafik alt üst oluyor", "iş bulmak isteyenler iki bin Euro bayılıp umreye gidiyor" gibi sonuçlar beni pek korkutmuyor... Ama eğer sahiden tanımadığınız, bilmediğiniz, size benzemeyen dindarların fazlaca güçlenip bir gün içkiyi yasaklayacaklarından, başınızı örteceklerinden korkuyorsanız ve bir türlü bastırmadığınız bu korkunuzu sömüren CHP, merkez medya ve ordunun elinde oyuncak olmaktan da sıkıldıysanız çareyi anayasa paketindeki şu iki maddede bulabilirsiniz. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel "anayasal şikâyet" hakkı. Kamu denetçiliği ya da ombudsmanlık kurumu... Artık Hürriyet'i Cumhuriyet'i aramanıza gerek yok. Ombudsmana başvurun, hakkınızı arayın. Laikliği koruma refleksleriniz çağın gerisinde kalmasın. Bütün dünya böyle yapıyor. Unutmayın bir gün dokunulmazlıklarına dokundurmadığınız o yargı ve ordu o çok korktuğunuz dincilerin eline geçebilir. Gün gelir masanın üzerinden kaldırmadığınız o silah size doğru da çevrilebilir..."

MARKAR ESAYAN
Bir sivil darbe olarak demokrasi
"...Biliyorsunuz, 2007 seçimlerinden sonra hükümet, başında değerli bilim insanı Prof. Dr. Ergun Özbudun'un yer aldığı bir Bilim Kurulu'na yeni bir anayasa taslağı hazırlamaları görevi vermişti. O taslağa, darbe dönemlerinde dayatılan öncellerine gönderme yapılarak "Sivil Anayasa" adı verilmişti... Yanlış hatırlamıyorsam Bilimsel Kurul bu taslağı değişik ülkelerin uygulamaları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belgelerinden yararlanarak, lakin büyük bir kısmında özgün kalmaya özen göstererek iki ay içerisinde hükümete teslim etti. Peki, ne oldu? 2008 ocak ayında taslak kamuoyuna açıklandı. Bugün hangi kepazelikler yaşanıyorsa, o gün de aynı şeyler yaşandı... Başbakan Erdoğan 27 Eylül 2009'da Amerika seyahati dönüşünde "Ne parlamento ne de kurumlar Anayasa değişikliğine hazır" dedi ve konuyu kapatıverdi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay da, şu anki parlamentoda sivil anayasa için zemin olmadığını, 2011 yılındaki seçim sonrasında sivil anayasanın gündeme gelebileceğini belirterek üstüne cila çekti... Şimdi AKP 23 maddelik bir anayasa değişikliği ile sahnede. Hoş geldi, sefalar getirdi. Gerçi eş maddeleri ile mukayese ettiğimizde Özbudun ekibinin hazırladığı taslaktan daha geride, lakin, yargıdaki darbe yapıcı unsurlarını temizleme yönünde bir devrim niteliğinde... Paketin geçici üç maddesinden ilki, parti kapatmaları ile yetkinin Meclis'e geçtiği, değişikliğin Anayasa Mahkemesi'nde halen görülen davalar için de geçerli olduğu üzerine. Allah Allah, şu an için mahkemede böyle bir dava yok ki! Ama AKP'ye göre demek ki üç vakitte olacak. Benim de kanaatim, darbe yapıcıların AKP'yi kapatmak üzere ikinci bir kamikaze saldırısında bulunacağı yönünde. Hükümet hem bunu gördüğünden, hem de seçim startı verdiğinden, bence riskli ama akıllıca bir hamle yaptı... Ancak benim tahminim, eğilip bükülmedikçe bu işten AKP'nin, dolayısıyla, tarihin ulusalcılarımıza bir sürprizi olarak, demokrasinin kârlı çıkacağı yönünde. Umarım AKP, vesayet koalisyonunun "Artık bu kadarı da olmaz" denecek her türlü çılgınlığa girişebileceklerini anlamıştır. Onlar ne 28 Şubat, ne 367 kararı, ne de 28 Nisan muhtırasının sonuçlarından ders alacak zihniyete sahipler çünkü. AKP farkında mı bilmem ama, onlar bir ölüm kalım savaşı verdiklerinin farkındalar ve AKP'yi asla affetmeyecekler. Çünkü kendi varlıklarına âşıklar. Halktan o kadar tiksiniyorlar ki, asla değişen Türkiye'yi doğru okumak gibi bir akıl duruluğuna erişemeyecekler... Demokrasiyi isteyenler AKP'nin yanında saf tutmak, AKP de demokratikleşme konusunda daha kararlı olmak zorunda kalacak. Eh, buna da sivil darbe deniyor..."

GAZETESİ

ERHAN BAŞYURT
Anayasa Değişiklik Paketi görücüye çıktı: Haklı eleştirileri
değerlendireceğiz
"...Bu sözler Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e ait. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile birlikte dün İstanbul'da medya yöneticilerine yönelik yapılan bilgilendirme toplantısında dile getirdi... Bakan Çiçek, şu ana kadar yapılan görüşmelerde dile getirilen talepler doğrultusunda, Meclis'e sunulacak paketin maddelerinin daha da artacağını belitti... Ancak son yıllarda atılan en önemli sivil demokrasi paketi olduğundan da şüphe yok. Çiçek buna rağmen kendilerinin "temel hak ve özgürlükler ile demokrasi standardını yükseltmeye yönelik maddelere öncelik verdiklerini" kaydetti. Muhalefetin "kapağını bile açmadık" şeklindeki tepkilerine hükümet temsilcilerinin alındığı her halinden belli. Geçmişte daha ileri demokratik talepleri dile getiren CHP'nin sırf muhalefet olsun diye takındığı tavır şaşırtmış. Yargı çevrelerinin tepki gerekçelerini de şu ana kadar gerçekçi bulmuyorlar. Hatta tasarı içeriğinin çarpıtılması söz konusu... Adalet Bakanı Ergin bunun somut misallerini verdi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili düzenleme Avrupa ülkelerinde aynıyla mevcut... HSYK kararları için üst itiraz yolu ve ihraç kararları için de yargı yolu açılması, ileri demokrasi örneklerinden. Anayasa Mahkemesi ile ilgili oluşturulan tasarı da Avrupa ülkeleriyle uyum arz ediyor... Yargı çevrelerinin "bağımsızlık geriye götürülüyor" tepkileri gerçeği yansıtmadığı gibi, mevcut yapının çok çok ilerisinde bir düzenleme haksız isnatlarla yıpratılmaya çalışılıyor... Bakan Ergin, siyasi partilere dava açılması ile ilgili Meclis Komisyonu onayı şartının "erkler arası ayrıma aykırı" olduğu eleştirilerini de cevapladı. Ergin, hâlihazırda bir milletvekili ile ilgili soruşturma açmak için Meclis onayının şart olduğunu hatırlattı. Yine kamu görevlileri için de benzer uygulamaların varlığına işaret etti: "Bir Yazı İşleri Müdürü'ne dava açmak için Vali'nin onayı gerekiyor." Ergin bütün bu uygulamaların yargıya müdahale olarak algılanmadığı halde parti kapatma izninin böyle lanse edilmesini "çifte standart" olarak niteledi. Türkiye, 25 parti kapatma ile Avrupa lideri... Çiçek ve Ergin, seçim barajının düşürülmesiyle ilgili bir düzenlemenin neden paket içerisinde yer almadığına dair soruya da cevap verdiler. Seçim barajının aşağıya çekilmesi için kanun değişikliğinin yeterli olduğunu, Anayasal değişikliğe ihtiyaç bulunmadığını kaydettiler... Mevcut içeriğinden geriye gitmezse, paketin halkın onayından geçmesi çok yüksek ihtimal... Ancak halen Genel Kurul'dan geçeceğine olan iyimserliğimi sürdürüyorum. Muhalefet partileri, hassaten MHP, toplumun taleplerine kulak tıkamayacaktır..."

GAZETESİ

BÜLENT ERANDAÇ
Hayır, hayır yüzbin kere hayır
"...Günümüzün en heyecanlı tartışması, anayasa değişikliği yapmak ve yaptırmamak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın en sevdiği şarkı açıklanmıştı. İrlanda'nın en ünlü müzisyenlerinden Enya'nın, "Kasımda Aşk Başka"dır filminde ünlenen "Sadece Zaman" adlı şarkısı. Güzel sözleri var: "Yolun nereye gittiğini kim söyleyebilir? Günün nerede aktığını? Sadece zaman Günün ne zaman uyuduğunu kim söyleyebilir? Ve yolun nereye gittiğini kim söyleyebilir? Günün nereye aktığını? Sadece zaman Kim bilir? Sadece zaman... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Bir ara "Şu an en sevdiğim şarkı Melahat Gülses'in söylediği "Günaydın, Narçiçeğim sevgilim şarkısı" demişti. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Ferdi Tayfur'un 'Ben de özledim ben de' ve 'Sen de mi Leyla' şarkılarını sevdiği söylenir. Şarkılarla günümüzü anlatalım. İktidarın günümüzdeki şarkısı, "Dönülmez akşamım ufkundayım'' olmuş. Muhalefetin bugünlerde sevdiği parça ne olabilir? Rahmetli Barış Manço'nun "Hayır, hayır, yüz bin kere hayır''..."

GAZETESİ

SİBEL ERASLAN
Çay, kahve ve referandum...
"...Muhalefet, anayasa değişim paketini daha zarfından çıkarıp göz atmadan cevabını hazırlamıştı: "Çay kahve içerler, geldikleri gibi giderler"... Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı çoğalacak, HSYK ve Yüksek Askeri Şûra kararları yargı denetimine açılacak, asker şahıslara sivil yargı yolu gözükecek, buna karşılık siviller askeri yargıda muhakeme edilemeyecek, siyasal partilerin kapatılması zorlaşacak, partilerin mali denetimi Sayıştay'a verilecek, kamu denetçiliği (ombudsman) kurumu ihdas edilecek, memurlara toplu iş sözleşmesi hakkı tanınacak, 12 Eylül askeri darbesini yapanlara yargı yolu açılacak... Değişim değil kısıtlı bir tadilat dense daha yerinde... Yargıtay ve HSYK'nun iddia ettiği gibi yargının by-pass edilmesi sonucunu getirmiyor bu değişim taslağı. Tam tersine Yargıyı, Yargı'ya havale ediyor. Kontrol edilebilirlik ve gözden geçirme şeklinde tanımlayabileceğimiz mekanizmaları açıyor... Ne var bunda? Niçin kızıp köpürüyorlar? İdari her karar hukuk devletlerinde ilgililerinin itirazına açıktır... YAŞ ve HSYK, niçin bu denetimin dışında kalsın? Bu kurumlara la'yüsel, sorgusuz sualsiz denetimsiz olma hakkını kim veriyor?... Üstelik Yasama veya Yürütme, YAŞ'a itiraz edeceklerin işlerine ben bakacağım da demiyor mesela... Yargıyı yine yargının kontrolünde denetime açıyor... Sivil meclis anayasa tartışmasına girdiği zaman, işte diyoruz, sivil darbe... Pardon ama anayasayı ille de darbeciler mi yapacak? Hem Allahaşkına sivil anayasa diye büyüttüğümüz, tantanalarla tartıştığımız şu kısmi değişiklik paketine bir göz atınız... Adı üstünde paket... Bu konuda kendini gerçekliğe kapamış CHP tam olarak ümitsiz vak'a da... MHP'ye neler oluyor?... Askeri darbenin tüm fena ve akılalmaz sonuçlarını ağır bedeller ödeyerek görmüş geçirmiş bir kesim; "çay, kahve" diyerek geçiştiremez bu işi... O "çaykahve" dedikleri şeyin altında, mezarlarda yatan sıra sıra gençler, işkenceler, faili meçhuller, nice provokasyonlarla hayatı karartılmış, uzun mahpushane günlerinden sonra çek-senet-mafyaya berkitilmiş bir gençlik var... Yazıktır günahtır... "Asmayalım da besleyelim mi' diye soran adamların yaptırdığı anayasa niçin böylesi muteber hale getiriliyor MHP lordları tarafından?..."

GAZETESİ

MUHARREM SARIKAYA
Ne karşısında, ne de yanında
"...ANKARA dün şu iki soruyu tartışıyordu: 1 - AK Parti 3'ü geçici olmak üzere, taslağında yer alan 26 maddenin kaçından ödün verebilir? 2- Yenilerinin eklenmesine izin verir mi? Bu sorulara ilk yanıt dün Başbakan Erdoğan'dan geldi; gerekirse taslakta değişime hazır olduklarını bildirdi. Hafta sonuna kadar da süre tanıdı. CHP ve MHP ise tavrında geri adım atmayacağını açıkladı. BDP ve DSP de "şartlı duruşunu" sürdürdü... DP, Anayasa paketi konusunda aslında CHP ve MHP'den farklı düşünmüyor... AK Parti'nin bugün kapısını çalacağı Saadet Partisi'nin (SP) görüşü ise dün kesinleşti. SP Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, dünkü sohbetimizde Anayasa'nın daha geniş bir katılımla yapılması gerektiğini belirtti. Bugüne kadar parti kapatmadan en fazla mağdur olan bir siyasi hareketin başında bulunan SP liderinin, Anayasa değişikliğiyle getirilmek istenen parti kapatmayı zorlaştıran maddesine bakışı ise dikkat çekiciydi: "Siyasi partilerin kapatılması kararını Meclis'te kurulacak bir komisyona bırakan madde düzenlemesine karşıyız. Siyaset, yargının yerine geçmemeli..." Bu da gösteriyor ki aslında parlamento dışı muhalefetin de paketin tümüne bir desteği söz konusu değil. Aynı durum, sivil toplum örgütleri için de söz konusu... Karma İstişare Kurulu diye de adlandırılan 7 büyük sivil toplum örgütünün açıklamasının ana teması, "Maddeler yerine toptan bir Anayasa değişikliği özlemini" yansıtıyordu. Anlaşılan o ki bu açıklamanın yapılması için önceki gece yarısı metin üzerinde epey gelgit olmuş. Sonunda orta yolda buluşulmuş. "Ne yanındayız, ne de karşısında... Ancak yeni bir Anayasa değişikliğine de ihtiyaç var..." ..."

FATİH ALTAYLI
Bakan Ergin: Referandum maddesini de değiştiririz
"...ADALET Bakanı Sadullah Ergin dün akşamüzeri HABERTÜRK'ü ziyarete geldi. Konumuz tahmin edebileceğiniz üzere Anayasa değişiklik taslağıydı. Bakan Ergin, CHP'nin tavrından yakındı. Bugünkü taslakta yer alan pek çok değişikliğin, 1993 yılında Deniz Baykal'ın da içinde bulunduğu SHP tarafından daha da ileri bir şekilde önerildiğini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili olarak o dönem SHP'nin yaptığı önermenin bugünküne çok benzer nitelikte hatta daha da siyasi olduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine Bakan Ergin'e, "Dün Deniz BaykalTa birlikteydim. Paketin tamamına karşı çıkmıyorlar. İçlerinde destekleyecekleri, hatta daha ileriye götürebilecekleri maddeler olduğunu söylüyor Deniz Bey" dedim. "Ama kapağını bile açmadan reddediyorlar. Tartışmıyorlar" dedi. Ben de "Orada da haklı oldukları bir nokta var. Paketin 25 maddesinde uzlaşıp 1 tek maddesinde bile uzlaşamazsanız ve bu madde Meclis'te kabul edilmezse, paketin tamamı referanduma gidiyor. O zaman da uzlaşmanın bir anlamı kalmıyor. Oradaki sıkıntı, paketi bir bütün olarak referanduma götürmekte" dedim. Benim bu sözüm üzerine Adalet Bakanı Sadullah Ergin hiç de beklemediğim bir yanıt verdi: "Eğer böyle düşünüyorlarsa bunda da haklı olabilirler. Buna da karşı çıkmıyoruz. Eğer sıkıntı yaratan, paketin bir bütün halinde referanduma götürülmesi ise bu da bizim için tartışmaya ve uzlaşmaya açık bir konu. Gelsinler konuşalım. Biz bunda diretmiyoruz ki. Gerekirse o maddeyi de değiştiririz. Çıkarırız."... Doğrusu şaşırdım ve bu yaklaşımı çok olumlu buldum. Bu arada ben de paketle ilgili çekincelerimin bazılarından söz ettim. "Bunları yazın lütfen. Yazın. Okuyalım. Değerlendirelim. Gerekiyorsa düzeltme yapalım" dedi. Bunda samimi olduğunu biliyorum... ADALET Bakanı Ergin'le konuştuğumuz konulardan biri de "dokunulmazlıklar" meselesiydi... Dokunulmazlıklar konusunu bir bütün olarak ele aldığını anladık... Milletvekillerinin kürsü, yargı mensuplarının görev nedeniyle dokunulmazlığa sahip olması son derece normal ve olması gereken. Ama bunun dışında dokunulmazlığa kimsenin tahammülü yok..."

GAZETESİ

MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE
Anayasa bazen anayasa değildir
"...Gençlik yıllarımda, kavgada kullanılan sopalara "anayasa" denirdi. Toplu kavgaya giderken dağıtılan, marangoz elinden çıkma kısa yuvarlak sopalara sağda ve bazı sol örgütlerde "anayasa" adı verildiğini, 80 öncesini yaşayanlar hatırlayacaktır. 2000 krizini başlatan anayasa kitapçığı da galiba gerçek bir anayasa değildi... Tıpkı bugün iktidar partisi ile muhalefet arasındaki kutuplaşmanın gerçekte anayasa konusunda bir ihtilafa dayanmaması gibi. MHP ve CHP, AK Parti hükümetine, "anayasa değiştirme iktidarını ve onurunu" yedirmek istemiyor. MHP'nin "seçim sonrasına kalsın" rezervi ile CHP'nin "AK Parti mutfağında pişti" itirazı, anayasanın esaslarına müteallik bir tavır değil. "Anayasa değişmesin" demek, 1982 Anayasası'na sahip çıkmak anlamına geliyor... Gerçekte AK Parti'nin hazırladığı paket özünde kritik bir tek maddeye dayanıyor. Anayasa'nın 145. maddesinin değişmesi, Türkiye'de her şeyin değişmesi demek. Bu madde değişirse asker anayasa zoruyla asli işlerine dönecek... Koca ordunun başındaki Genelkurmay Başkanı'nın, bir terör davası sanığı orgeneral için "arkasındayız" diyerek mahkemeler üzerinde baskı kurması, hepimizin temel hak ve özgürlüklerini ilgilendirmiyor mu? Bir ordu komutanının terör sanığı olduğu; ama yargılanamadığı bir ülkede hangi anayasadan bahsediyorsunuz? Devlet içindeki iktidar sandıktan çıkan hükümet ile "devlet kurumları" tabir edilen askerler ve yargı arasında paylaşılıyor. Yüksek yargı oligarşisi, bu iktidar paylaşımının en güçlü ayağını oluşturuyor. Bu oligarşi hukuku işletmiyor, iktidarı kullanıyor. Başsavcı kapatma davasını, iktidarı hizaya çekmek için açıyor veya açmakla tehdit ediyor. Anayasa Mahkemesi verdiği kararı, yürütme-yasama ikilisine vesayet kurmak için veriyor. Peki hukuk? HSYK'nın verdiği kritik kararlar yargıç teminatını zedelediğine göre, tarafsız yargıdan ve adil yargılamadan söz etmek mümkün mü? Devlet içinde hukuku oyuncağa çeviren bu iktidar denklemi ortadan kalkar, yargı tamamıyla bağımsız ve tarafsız olarak kendi işine bakarsa, asker elindeki silahla yönetme hakkına yargı oligarşisinden destek bulamadığı için sahneden çekilirse, sistem sorunumuz, yani anayasa tartışmamız da olmayacak. MHP ve CHP anayasa tartışmasına parti rekabeti gözlüğüyle bakıyor. Bu partileri ikna etmek zor; ama bu partilere oy veren seçmeni ikna etmek kolay. Çünkü bu anayasa değişikliğine hepimizin ihtiyacı var... Başsavcının aklına estiğinde kapatma davası açamaması, HSYK'nın görülmekte olan terör davalarına sanıklar lehinde müdahalede bulunamaması için objektif kriterlere ihtiyaç var. Kimin ihtiyacı var? Canından emin olmak isteyen herkesin. CHP'nin ve MHP'nin seçmenleri de dahil herkesin... AK Parti'nin anayasa değişikliği teşebbüsü, Türkiye için bir ihtiyaç..."

ŞAHİN ALPAY
Anayasa değişikliklerine niçin evet?
"...1982 Anayasası'nın bugüne kadar yaklaşık üçte biri değiştirildi. 2001-2004 arasında demokratikleşme yönünde çok önemli değişiklikler gerçekleşti. Bunlar sayesinde AB Konseyi, Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni "yeterince" yerine getirdiğine ve katılım müzakerelerine başlanabileceğine karar verdi. Ancak bütün bu değişikliklere rağmen Türkiye bugün mevcut anayasa ile yönetilemez, reform yapamaz durumda. Ne var ki, bugünkü koşullarda TBMM'de, liberal demokratik ilkelere dayalı yeni bir anayasayı kabul edecek genişlikte bir mutabakat bulunmuyor... Yargıyı bürokratik vesayetin aracı olmaktan kurtaracak, partiler rejimini demokratik esaslara uygun hale getirecek, hukuk devletini güven altına alacak kısmi değişiklikler zorunlu hale geldi. Bu nedenle, prensip olarak, AKP milletvekilleri tarafından önerilen değişiklikler paketine olumlu bakıyorum... Seçmenlerin yüzde 85'inin tercihlerinin temsil edildiği bu parlamentonun anayasayı değiştirecek meşruiyete sahip olduğu hususunda da en küçük bir tereddüdüm yok. Mevcut anayasada TBMM tarafından yapılan değişiklikleri, Türkiye'nin aşağıdan yukarı demokratikleşmesinin adımları olarak görüyorum... Demokrasilerde her konu olduğu gibi, anayasa değişiklikleri de enine boyuna tartışılır; tartışmalar (bu arada partiler arasında pazarlıklar) sonunda düzeltmeler yapılabilir, ama sonunda karar (anayasada belirtilen) çoğunluğun oyuyla alınacaktır. Herkesin de alınan karara saygılı olma zorunluluğu vardır. İlke olarak, referandum aracılığıyla karar alınmasına olumlu bakmıyorum. Temsilî liberal demokrasinin, yani temel hak ve özgürlüklerle sınırlı çoğunluk yönetiminin bugüne kadar bulunabilmiş en iyi yönetim biçimi olduğuna inanıyorum. Bu anlayışla, tabiidir ki özgürlüklerin kısıtlanması sonucunu verebilecek referandumlara kesinlikle karşı çıkarım, ama özgürlükleri güçlendirecek nitelikteki referandumlara karşı çıkmam söz konusu olamaz..."

GAZETESİ

ÖZCAN YENİÇERİ
Rest değil, test!
"...Beklendiği gibi hükümet Anayasa değişikliğiyle ilgili paketi devreye soktu. Adalet Bakanı, teklif taslağına yönelik olarak muhalefet ve STK'larla uzlaşma arayacaklarını daha sonra da pazartesi günü TBMM'de görüşülmeye başlanacağını söyledi. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, iktidarın Anayasa taslağına ilişkin olarak "yargı bağımsızlığını geriye götürücü, kuvvetler ayrılığına aykırı" olduğunu bu durumun anayasaya aykırılık oluşturduğunu açıklamıştır. Bunun "yargıyı kuşatmanın da ötesinde yargıyı ele geçirmekle eş anlamlı" olduğuna da dikkat çekmiştir. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ise değişim ile ilgili taslak konusunda "Yüksek yargıyla dalga geçiyorlar" dedi. Adalet Bakanı bu eleştirilere verdiği cevapta "Yüksek yargının söylemleri 1960'lardan beri aynı. Gelişmelere ayak uyduramayan kurumlar şikâyetçi oluyor" dedi. Başbakan Erdoğan ise Anayasa değişikliğine ilişkin olarak "Mecliste uzlaşma olmaması halinde halkla uzlaşacaklarını" söyleyerek referanduma gideceklerini açıklamış bulunmaktadır... Zira Anayasa değişikliğinin toplumsal karşılığı vardır. İktidar bu nedenle Anayasa değişikliğini referanduma götürmek istiyor... Ayrıca iktidar, Anayasa değişikliği kampanyası sırasında muhalefeti hata yapmaya da zorlayacaktır. Medyanın iktidar görüşleri doğrultusunda kamuoyunu yönlendirici kampanyalar yapacağını da tahmin etmek zor değildir. Böylece iktidar açılım, işsizlik, yolsuzluk vb., ekonomik sıkıntılardan dolayı aşağıya düşen seçmen desteğini tersine çevirmeyi hesap etmektedir. Bu arada da muhalefetin "erken seçimle" halka gitme taleplerine de iktidar referandumla halka giderek cevap vermiş olacaktır. Yani iktidar Anayasa çıkışıyla bir taşla birden fazla kuş vurmuş olacaktır... İşin özeti şudur: Anayasa değişikliği konusunda iktidar gerçekte referandum resti değil referandum testi yapıyor. Hem kendisinin hem de muhalefetin durumunu birinci elden anlamaya çalışıyor..."
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2010, 16:57   #9
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart



Tanıtım ve Medya Başkanlığı




26 Mart 2010 Cuma

GÜNLÜK BASIN RAPORU




G Ü N D E M
26 MART 2010 - CUMA

1- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve beraberindeki 94'üncü dönem kaymakamlarını Çankaya Köşkü'nde kabul edecek. (Saat: 14.30) Namibya'nın Ankara Büyükelçisi Neville Melvin Gertze ile Senegal Büyükelçisi Issakha Mbacke, Cumhurbaşkanı Gül'e güven mektuplarını sunacak. (Saat: 11.30/16.00)
2- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Fas'a yaptığı resmi ziyaret kapsamında Casablanca'da Türk iş adamlarıyla görüşecek ve Türk okulunu ziyaret edecek.
3- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni Cemaati Başkanı Bedros Şirinoğlu ve Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Herman Balyon ile Süryani Ortodoks Ruhani Lideri Metropolit Yusuf Çetin ve Süryani Ortodoks Cemaati Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Altınışık'ı Resmi Konut'ta kabul edecek. (Saat: 13.00/15.00) Carrefoursa Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, Migros Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Özaydınlı ve Tesco Kipa Üst Yöneticisi Paul Ritchie Başbakan Erdoğan tarafından Resmi Konut'ta kabul edilecek. (Saat: 14.00) Erdoğan, Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, profesyonel boksör Selçuk Aydın ve sanatçı Lale Mansur'u Resmi Konut'ta ayrı ayrı kabul edecek. (Saat: 13.30/14.30/ 16.30) Başbakan Erdoğan, Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası üyeleri ile de Resmi Konut'taki yemekli bir toplantıda bir araya gelecek. (Saat: 19.00)
4- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Arap Ligi Zirvesi'ne katılmak üzere Libya'ya gidecek. (Saat: 21.30)
5- Anayasa değişikliği...
Adalet Bakanı Sadullah Ergün, anayasa değişiklik taslağıyla ilgili olarak Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar'ı ziyaret edecek. (Saat: 14.00) Görüşmeye AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ ile Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya da katılacak.
6- Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Hatay'da Valilik, Belediye Başkanlığı ve AK Parti İl Teşkilatı'nı ziyaret edecek. (Saat: 10.00-14.00)
7- Devlet Bakanları Zafer Çağlayan ve Selma Aliye Kavaf, Denizli'de İhracat Değerlendirme'' toplantısına ve İhracat Ödül törenine katılacak. Bakan Kavaf, AK Parti Deniz İl Başkanlığını da ziyaret edecek. (Saat: 10.00/13.30/15.00)
8- Devlet Bakanı Faruk Çelik, Isparta'da çeşitli ziyaretlerde bulunacak, Süleyman Demirel Üniversitesinde ''siyaset'' konusunda konferans verecek, vatandaşlarla buluşacak. (Saat: 14.00/19.00)
9- Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Brüksel'deki temaslarının son gününde, Belçika Dışişleri Bakanı Steven Vanackere ve AB işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Olivier Chastel ile görüşecek.
10- Adalet Bakanı Sadullah Ergün, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar'ı ziyaret edecek. (Saat: 14.00)
11- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, resmi ziyaret için bulunduğu Makedonya'nın başkenti Üsküp'te temaslarda bulunacak.
12- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İstanbul'da Türkiye İhracatçılar Meclisi Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına katılacak. (Saat: 09.30)
13- Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bakanlığı ile Garanti Bankası Emeklilik ve Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi'nin düzenlediği ''Kalem Tutan Eller Kampanyası'' ile ilgili İstanbul'da basın toplantısı yapacak. (Saat: 10.00)
14- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Antalya'da düzenlenen ''Yeni Nesil Telekom Hizmetleri'' konulu toplantıya katılacak. (Saat: 09.00)
15- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Kütahya'da Valilik, Bölge Çalışma Müdürlüğü, Belediye, İş-Kur ve SGK İl Müdürlükleri ile AK Parti İl Başkanlığını ziyaret edecek. (Saat: 16.00-20.00)
16- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri'de açılış ve ziyaretlerde bulunacak, TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması ödel törenine ve Kayseri Sanayi Odası meclis toplantısına katılacak. (Saat: 13.30-19.00)
17- Siyasi partilerden.
- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, parti genel merkezinde basın toplantısı yapacak. (Saat: 11.00)
- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, İstanbul'da, partisinin Bağcılar İlçe Eğitim ve Motivasyon Toplantısı'na katılacak. (Saat: 19.30)
18- TBMM Deprem Araştırma Komisyonu, ''Türkiye'nin depremselliği ve zarar azaltma çalışmaları'' kapsamında Sakarya Valiliğinde toplantı yapacak. (Saat: 09.30)





26 MART 2010 CUMA GÜNDEM HABERLERİ

GÜNDEM

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN KÖŞK DEVREDE
Cumhurbaşkanı Gül, "Çankaya Sofrası"nda, Anayasa değişikliği çalışmalarıyla ilgili olarak hukukçu ve siyaset bilimcileri Pazartesi günü ağırlayacak. Yemeğe, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, eski Yargıtay Başkanı Osman Arslan, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, araştırmacı ve gazeteci Tarhan Erdem ve gazeteci Taha Akyol katılacak.
CEMİL ÇİÇEK: ANLAŞILAN BU İŞ REFERANDUMA GİDECEK
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili olarak, "Anlaşılan bu iş referanduma gidecek. Millet kararını verir" dedi.
KORGENERAL OLCAN SERBEST BIRAKILDI
'Balyoz' soruşturması kapsamında Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yurdaer Olcan, serbest bırakıldı.
KOCA DAYAĞI YİYEN KADINLARA EV
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf, eşinden şiddet gördüğü halde eve geri dönmek zorunda kalan kadınlara en az 1 yıl en fazla 2 yıl çocuklarıyla birlikte yaşayabilecekleri stüdyo daireler yapılacağını açıkladı.
MARMARA'NIN DİBİNDE SÜRPRİZ HAREKETLENME
Yalova, Armutlu ve Gemlik çevresindeki 25 istasyonun verilerine göre, Şili'de meydana gelen deprem bile yer altı aktivitelerini artırdı. Küçük oranlarda artan basınç, belli bir seviyeye geldiğinde depremi tetikleyebilir

EKONOMİ

TUSKON'DAN ANAYASA PAKETİNE DESTEK
Anayasa değişikliğiyle ilgili turuna devam eden hükümet bugün de Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonunu (TUSKON) ziyaret etti.Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu, Anayasa değişiklik paketine destek verdi.

TOKİ, YAKLAŞIK 6 BİN KONUTU 180 AY VADE İLE SATACAK
Toplu Konut İdaresi (TOKİ), 27 ilde 38 projede 5 bin 819 konutu, yüzde 10 peşin 180 ay vade ile satışa çıkarıyor. Ön şartsız, kurasız, başvuru önceliğine göre satılacak konutlar için başvurular 1 Nisan'da başlayacak. Konutları alanlar, hemen taşınabilecek veya kiraya verebilecek.
PİYASALAR
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Bileşik Endeksi günün tamamında 1.908 puanlık artışla 57.044 puandan tamamladı. Hisse senetleri günlük ortalama yüzde 3,46 arttı. İstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,5430 lira, avronun satış fiyatı 2,0600 lira oldu. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören 16 Kasım 2011 vadeli, bugün valörlü tahvilin bileşik faizi, önceki kapanışa göre 0,03 puan düşerek yüzde 8,93'ten kapandı.Bu tahvilin basit getirisi yüzde 9,18 oldu. Bu kağıdın önceki kapanıştaki basit getirisi yüzde 9,22, bileşik getirisi yüzde 8,96 olmuştu.

POLİTİKA

AK PARTİ'DE GÖREV DEĞİŞİMİ: TÜZMEN YERİNE ÇELİK
AK Parti'de Genel Başkan Yardımcılığı görevine Kürşat Tüzmen'in yerine Adana Milletvekili Ömer Çelik getirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi danışmanı Ömer Çelik, AK Parti'deki görevini Dış İilişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak sürdürecek.
DSP: "BİZİM HAZİNE YARDIMIYLA İŞİMİZ YOK"
DSP Genel Başkanı Masum Türker, Anayasa değişikliğindeki samimiyet ölçülerinin "12 Eylül ürünü" olan seçim barajının düşürülmesi olduğunu vurgulayarak, "Bizim parayla, Hazine yardımıyla işimiz yok. Biz Anayasa değişikliğine bu amaçla bakmıyoruz"

DÜNYA

SARKİSYAN: "DEİR EZ-ZOR ERMENİLERİN AUSCHWİTZ'İ"
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Suriye'nin Deir Ez-Zor şehrinde yaptığı konuşmada, "Auschwitz, Yahudilerin Deir Ez-Zor'udur" dedi.
İSRAİL ATEŞLE OYNUYOR
İsrail'in son politikalarına bölge ülkelerinde tepki yağıyor. Ürdün Kralı Abdullah, "İsrail'in ateşle oynadığını" söyledi. Suriye Devlet Başkanı Esad, ise Netanyahu hükümeti ile barış için umudu olmadığını söyledi.
ZEBARİ, ARAP BİRLİĞİ DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANTISINI TERK ETTİ
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Libya lideri Muammed Kaddafi'nin Saddam Hüseyin yanlılarına açık desteğini protesto için Arap Birliği toplantısını terk etti.
BİN LADİN, ABD'Yİ TEHDİT ETTİ
El Kaide lideri Usame Bin Ladin, 11 Eylül saldırılarının beyni olmakla suçlanan Halid Şeyh Muhammed'in idam cezasına çarptırılması durumunda, örgütün elindeki tüm Amerikan rehineleri öldüreceğini duyurdu.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-26-2010, 16:58   #10
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
YAZILI BASIN ÖZETLERİ



'ın bazı haber başlıkları:

TAHLİYELER HEP AYNI HAKİMDEN
Darbe Andıcı'ndaki ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek'i tahliye eden, Kafes iddianamesine ‘ret' oyu veren Hakim Oktay Kuban yine sahneye çıktı. Balyoz soruşturmasında tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edilen Korgeneral Olcan'ı serbest bıraktı. Balyoz soruşturmasının ilk dalgasında ifade için tebligat gönderilen Korgeneral Yurdaer Olcan, boynundaki fıtığı gerekçe göstererek ifadeye gelmemişti. Olcan, raporun süresi dolunca, dün sabah saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne gelerek soruşturmayı yürüten savcılardan Süleyman Pehlivan ve Ali Haydar'a 4 saat ifade ifade verdi. Sorguda 2003'teki Balyoz seminerinde konuşma yaptığı ileri sürülen Olcan'ın ses kaydı alındı. Savcılar, Olcan'ı 'silahlı terör örgütü üyesi olmak' ve 'darbe teşebbüsü' suçlarından tutuklanması talebiyle Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevketti. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun tartışmalı yaz kararnamesiyle Diyarbakır'dan İstanbul'a atanan ve 'Darbe Andıcı'nda ıslak imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in tahliye eden hakim Oktay Kuban, Korgeneral Olcan'ın 2 saat ifadesini aldıktan sonra serbest bıraktı. Olcan, sivil plakalı askeri minibüsle adliyeden ayrıldı. HSYK tarafından tartışmalı yaz kararnamesiyle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine atanan Hakim Oktay Kuban Balyoz sanıklarının umudu oldu. Hakim Kuban'ın üyesi olduğu mahkemenin nöbeti devralmasıyla birlikte Balyoz tutukluları tahliye talebi için sıraya girdi. İlk tahliye talebi ise emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatlarından geldi. Doğan'ın avukatları önceki gün 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne müvekkillerinin tahliye edilmesi için 46 sayfadan oluşan bir dilekçeyi sessiz sedasız sundu. Bu durum Ergenekon sanığı Şener Eruygur'un eşi Mukaddes Eruygur'un "Bizden" dediği 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Balyoz sanıkları için uygulanacak planın hayata geçirildiği şeklinde yorumlandı.

Tarihi cevabı millet verecek
Anayasa paketi konusunda işçi ve işveren temsilcilerine bilgi veren Başbakan Yardımcısı Çiçek, "367'yi bulamazsak tarihi cevabı millet verecek" dedi. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa değişikliği paketi kapsamında Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nu (TUSKON) ziyaret etti. AK Partili heyet, TUSKON yönetimine Anayasa değişikliği paketi hakkında bilgi verdi. Basına kapalı yapılan ve 1 saat süren toplantının ardından açıklama yapan Çiçek, Anayasa değişikliğinin artık bir toplumsal talep haline geldiğini, siyaset kurumunun bunu görmezden gelmesinin mümkün ve doğru olmadığını söyledi. Çiçek, "Artık bu haliyle bu Anayasa'nın varlığını sürdürmesi mümkün gözükmemektedir. Bugün yaşanan, karşılaşılan sorunların temelinde de Anayasa'dan kaynaklanan sorunlar var' dedi. Anayasa değişikliğinin aceleye getirildiği yönünde muhalefetin eleştirilerine de cevap veren Çiçek, "Bir konu 28 sene tartışılıyorsa 'Bu işe aceleye geliyor' demek ne kadar doğrudur. Tam tersine bir kısım çevreler, millet 'Geç kaldınız' derken bir kısmının 'Aceleye getiriyorsunuz' demesini çelişki olarak görüyorum. Bu iş gerçekten geç kalmıştır. Ne kadar erken bu değişiklikler yapılabilirse Türkiye Anayasa'dan kaynaklanan sorunları gündeminden çıkarmış olacaktır" şeklinde konuştu. AK Parti heyetinin Anayasa değişikliği kapsamında ziyaret ettiği TÜSİAD Genel Başkanı Ümit Boyner, TÜSİAD'ın 1992'den beri demokratikleşme ve yeni anayasa üzerinde çalıştığını hatırlatarak "Temel hak ve özgürlükler konusunda çok noktada aynı yerde olmamıza rağmen özellikle kuvvetler ayrılığı konusunda görüş ayrılıklarımız var. Bu konudaki fikirlerimizi ilettik" dedi. 1,5 saat süren görüşmenin ardından açıklama yapan TÜSİAD Başkanı Boyner, "Tümüyle yeniden yapılanmış, birey özgürlüklerine odaklı, çoğulcu demokrasiye önem veren bir anayasa TÜSİAD için vazgeçilmezdir. Biz anayasa konusunun gündeme gelmesini ve geniş kesimler tarafından tartışılmasının çok sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Bize gelen paketi sayın bakanlarla istişare ettik. Temel hak ve özgürlükler konusunda çok noktada aynı yerde olmamıza rağmen paketin bazı noktalarında, bizim için çok önemli noktalarında, özellikle kuvvetler ayrılığı konusunda görüş ayrılıklarımız var. Bu konudaki fikirlerimizi ilettik. Zannediyorum sağlıklı bir alışveriş oldu" dedi.

'in bazı haber başlıkları:

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç: Başsavcı başkası olsa CHP'ye 10 dava açılır
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın grup toplantılarını "Silivri'deki mahkeme salonuna döndürdüğü"nü savunarak "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı başka kişi olsa CHP hakkında en azından 10 dava açılır, en az biri Anayasa Mahkemesinde karara bağlanır" dedi. NTV'ye açıklamalarda bulunan Arınç, son anayasa değişikliği paketiyle ilgili eleştirilere yanıt verdi. "Yüksek yargının bir siyasi parti liderinin söylemleriyle adeta örtüşen beyanlarda bulunmalarını çok yadırgıyorum. Ama Türkiye'de yargının geldiği nokta maalesef biraz da bu" diye konuştu. Arınç, '"Yüksek yargıdan gelen açık- , lamaları not ediyoruz' dediniz. Neyi not ediyorsunuz" sorusunu da 1 "Bugünkü konuşmaları tabii, taslak götürüyoruz ve herkesten katkı bekliyoruz. Bu konuşma meyanında söyledim. O söz biraz da ironik anlaşılmalı" sözleriyle yanıtladı.

‘in bazı haber başlıkları:

Bu plana dikkat
AK Parti ve Gülen Cemaati'ni bitirme planı' sorgusu sonrası tutuklanan skandal tahliye kararları ile cezaevinden çıkarılan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'e uygulanan yöntemin aynısının, Balyoz tutuklusu 1. Ordu eski Komutanı Org. Çetin Doğan için de uygulanacağı iddia ediliyor. Adli kaynaklara göre Balyoz iddianamesinin " numaralı sanıklarından olan eski 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan'ın hafta sonuna kadar tahliye edilmesi için sinsi bir plan yapıldı. Plana göre hareket eden Doğan'ın avukatı Celal Ülger, Çiçek'i hapisten kurtaran hakim Oktay Kuban'ın görev yaptığı 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 46 sayfalık bir dilekçeyi gizlice teslim etti. ‘İnceleniyor' denilerek 3 gündür bekletilen tahliye talebinin, adliye nöbet takvimine göre Cuma cumartesi gecesi nöbetçi olduğu ifade edilen Hakim Oktay Kuban tarafından değerlendirileceği ve Kuban'ın Doğan'ı büyük ihtimalle tahliye edeceği iddia ediliyor.İddiaların odağındaki Oktay Kuban, Albay Çiçek'i tahliye eden hakimler arasında yer almıştı.

NE DEVE NE KUŞ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında HSYK'yı eleştirerek, "HSYK bazen kendini yargı yerine koyuyor, bazen de Biz yargıya ilişkin bir kurul değiliz, idari kuruluz' diyor" dedi ve ekledi: "Yani; ne deve, ne kuş meselesi!" Katıldığı bir programda anayasa paketini değerlendiren ve gündeme ilişkin soruları cevaplayan Başbakan Yardımcısı Arınç, siyasi parti lideri gibi açıklamalarda bulunan yüksek yargı mensuplarını ve ‘istemezük' anlayışındaki muhalefet partilerini sertçe eleştirdi.

Merkel, Erdoğan'ı çetin ceviz olarak görüyor
Alman Rheinische Post gazetesi, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bazı konulardaki görüş ayrılıklarına rağmen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı takdir ettiğini belirtti. Gazetenin yorumunda, "Merkel, yıllardan beri Başbakan Erdoğan'ı devlet işlerinde çetin ceviz olarak görüyor. Ancak açık olduğu için de kendisini bir şekilde takdir ediyor. Erdoğan gibi politikacıların avantajı, ne istediklerinin bilinmesi" ifadesini kullandı. Yorumda, Erdoğan'ın Die Zeit gazetesine verdiği demeçteki ifadelere ilişkin olarak, "Almanya'da Türk liselerinin kurulması isteğinin, Türk kökenli gençlerin kendi geçmişleri ile daha fazla ilgilenmesine neden olacağı ve erken yaşta Almanca öğrenilmesini engelleyeceği" görüşü savunuldu. "Stuttgarter Nachrichten" gazetesi de "Erdoğan'ın Almanya'da elçi istediği, ancak Almanya'nın vatandaşa ihtiyacı olduğu" yorumunu yaptı. "VVestdeutsche Allgemeine Zeitung" gazetesi ise "Erdoğan'ın, Almanya'da yaşayan Türk kökenli çocukların önce Türkçe'yi iyi öğrenmesi gerektiği şeklindeki görüşünün eğitim uzmanları tarafından da paylaşıldığını, ancak bunun Türkleri bir arada tutarak, uyumun sağlanmasını zorlaştıracağını" savundu.

AK Partide nöbet değişimi
AK Parti Dış ilişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevinden sağlık sorunları sebebiyle ayrılan Kürşad Tüzmen'in yerine, Başbakan Erdoğan'ın siyasi danışmanı ve AK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik getirildi. AK Parti Genel Merkezi'nde Tüzmen ve Çelik'in katılımıyla görev devir teslim töreni düzşnlendi. Tüzmen, kendisinin görevden ayrılmak için bir ay önce Başbakan Erdoğan'dan sağlık nedenleri dolayısıyla izin istediğini ifade etti. Sağlık problemlerinin olduğunu belirten Tüzmen, "MKYK'nın içerisinde bir üye olarak, bir milletvekili olarak hizmetimi sonuna kadar götüreceğim. Güzel bir başkanlık devraldım, güzel bir başkanlık devrediyorum" dedi. Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Ömer Çelik ise basında kendilerini üzen birkaç haber çıktığını belirterek, "Sayın Başbakanımızın iradesi ve parti politikaları etrafında hepimiz kenetlenmiş durumdayız. Aynı şekilde devam ediyoruz. Bütün bunlar spekülasyondur" dedi.

'Yargı kuşatılıyor iddiaları talihsizlik'
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Anayasa değişikliği paketi çalışmaları konusunda, "Anayasa değişikliği taslağına yönelik, 'hukuk devleti ortadan kalkıyor, yargıyı kuşatmadır' anlamındaki değerlendirmeleri talihsizlik olarak niteliyorum, inşallah insanlar daha serinkanlı biçimde bu taslağa yönelik eleştirilerini de ortaya koyar, daha iyi olması için katkılarımızı sağlarız. Türkiye'nin yararı budur" dedi. Yazıcı, Anayasa değişiklik paketi çalışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. "Türkiye'de şöyle bir alışkanlık var" diyen Yazıcı, bir alana ilişkin bazen hükümet, bazen başka kuruluşlar veya sivil toplum kuruluşlarının bir hazırlık yaptığını, buna "paket" denildiğini, bu paketi "okuyarak eleştirenler, okumadan eleştirenler ve tevatüren eleştirenler" olduğunu anlattı. Bu değişikliğin Türkiye için gerçekten önemli olduğunu dile getiren Yazıcı, "Bazıları çıkıp diyor ki, bu değişiklikler yargıyı bağımlı hale getiriyor. Yargının bağımlı gelmesi de kuvvetler ayrılığı esasına aykırı. Ne öneriliyor da yargı bağımlı hale geliyor? Tek şey söylüyorlar, HSYK'da adalet bakanı ile müsteşarının yer alması. Bu dünyanın birçok ülkesinde var. Birçok ülkede HSYK gibi organ ve üyelerini doğrudan doğruya parlamentonun seçtiği hatta cumhurbaşkanının atadığı ülkeler var. Fransa bu örneklerden biri" diye konuştu. Yazıcı, "Bizim geleneğimizde hakimler, savcılar öyle ulu orta konuşmaz, herhangi bir şeyde kalkıp demeç vermez. Getirdiğimiz bu yapı, mevcut yapıya kıyasla çok daha demokratik, çok daha kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun. Eleştirilere açığız. Yeter ki eleştiriler yapılırken kimse kimseyi vatan hainliği ile itham edecek duruma gelmesin" dedi.

Başsavcı alay konusu
Ankara'da Genç Siviller üyesi bir grup, gazete kupürlerinden oluşan delillerle AK Parti'ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ile dalga geçti. Başsavcının google başında arama yapmaktan boyun fıtığına tutulduğunu belirten eylemciler, "Vatandaş google'da gez. Vatandaş kupür kes. Başsavcıya yolla. Bu davayı sen de kupürt!" diye tepki gösterdi. Ankara'da Genç Siviller üyesi bir grup, gazete kupürlerinden de yararlanarak, AK Parti'ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'yı ilginç bir yöntemle protesto etti. Yargıtay önünde toplanan grup, yanlarında getirdiği gazete kupürleri ve delil dosyalarını, Yargıtay'a verip, savcılığın AK Parti hakkında kapatma davası açmasını istedi. Grup adına açıklama yapan Halil ibrahim Toslak, Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'nin laikliğe aykırı fiillerden dolayı odak olduğunu tespit ettiğini ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın bu gerçeği ortaya çıkarması için binlerce gazete kupürü kestiğini söyledi. Başsavcının internet başında saatlerce arama yaptığı yönünde atıfta bulunan Toslak, "Kupür kesmekten 4 makas köreltti. Gazete sayfalarını çevirmekten elleri boyandı. Google başında geçirdiği saatler, boyun fıtığı başlangıcına neden oldu. Vatandaş Google'da gez. Vatandaş kupür kes. Başsavcıya yolla. Bu davayı sen de kupürt!" diye tepki gösterdi. Grup daha sonra yanlarında getirdiği gazete kupürlerini Yargıtay'a vermek istedi. Ancak, güvenlik görevlileri savcılığın Yargıtay binasında olmadığını söyleyerek, grubu savcılığa yönlendirdi.

'ın bazı haber başlıkları:

Anayasa paketine '2b' ayarı
AK Parti, öneriler doğrultusunda anayasa değişiklik paketinde rötuşa gidiyor. Pakete 2b olarak bilinen arazilerin satışını sağlayacak bir maddenin eklenmesi düşünülüyor. Köşk'ün, Anayasa Mahkemesi'ne seçeceği üye sayısının azaltılması da tartışılıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın değiştirilmesi yönünde sinyal verdiği anayasa paketindeki bazı maddeler gözden geçiriliyor. AK Parti kulislerinde, AK Partili vekiller, sivil toplum örgütleri ve iş çevrelerinden gelen öneriler doğrultusunda pakette rötuşa gidilebileceği ve madde sayısının artabileceği dile getiriliyor. Paketteki önemli yeniliklerden birinin orman kapsamı dışına çıkarılan, 2b olarak bilinen hazine arazilerinin satışına olanak sağlanması olabileceği belirtiliyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da dün SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'a yaptığı ziyarette paketteki 3-4 maddede değişiklik olabileceğini vurguladı. Değişiklik beklenen maddeler ise şöyle: 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle veto ettiği, orman kapsamı dışına çıkarılan hazine arazilerinin satışı konusunda hüküm eklenecek. Hükümet, bir süre önce Tapu Yasası'nda yaptığı bir değişiklikle, orman özelliğini yitirmiş 2b alanlarının kadastro işlemleri yapılarak Hazine adına tescil edilmesini, kullanıcılarının belirlenmesini sağlamıştı. İş dünyasından gelen öneri doğrultusunda 2b'lerin satışında anayasal engel de kalkacak. Anayasa Mahkemesi'ne 16 üyenin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesine yönelik eleştiriler üzerinde duruluyor. Halen Yüksek Mahkeme'nin 11 üyesi de Cumhurbaşkanı'nca seçiliyor. Taslakta, Çankaya'nın seçeceği üyelerin sayısının azaltılması, TBMM'ninkinin artırılması değerlendiriliyor. Anayasa Mahkemesi üyelerinin 12 yıl olarak düşünülen görev süresinin gözden geçirilmesi, Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa Mahkemesi'ne vatandaşlar arasından seçeceği iki üyenin nitelikleri ile ilgili "45 yaşını doldurmuş, üniversite mezunu" tanımının genişletilmesi gündemde. HSYK ile ilgili işlerin koordinasyonu için Bakan'ın kuruldan çıkmasına sıcak bakılmıyor. Buna karşın birinci sınıfa ayrılmış hakim-savcılar arasından HSYK'ya seçilecek üye sayısının, yüksek yargı organlarından seçilecek üye sayısı ile dengeli olması önerisi "değerlendirilebilir" bulunuyor. Kadın, çocuk ve engelliler için pozitif ayrımcılık öngören maddeye gaziler de eklenebilir. Taslakta, "Devlet çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır" hükmündeki "cinsellik" ifadesi, flörtü de kapsamaması için "çocukların cinsel istismarı" şeklinde yeniden düzenlenecek.

"1915 olayları Türkiye'nin üzerinde sopa gibi duruyor"
Ermeni cemaatinin güçlü ismi Bedros Şirinoğlu, kaçak Ermeni işçilere yönelik Erdoğan'ın sözleri için, "Kalbi öyle demez. Kimse bize onun gibi yakınlık göstermedi" diyor Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bedros Şirinoğlu. BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bugün Ermeni cemaatinin en büyük vakfı Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bedros Şirinoğlu ve Başkan Yardımcısı Herman Baüyan'ı kabul edecek. Görüşme öncesi SABAH'ın sorularını yanıtlayan Şirinoğlu'nun, Erdoğan'ın Türkiye'de kaçak yaşayan Ermenilere yönelik sözleriyle ilgili yorumu, "Başbakan'ın ağzı bunu diyebilir ama ben kendisini iyi tanıyorum, kalbi bunu kesinlikle söylemez. O anda sinirlenmiş olabilir. Kimse bize Sayın Erdoğan gibi yakınlık göstermedi" oldu. Vakıflar Yasası gereği sekiz mülkün kendilerine geri verildiğini de belirten Şirinoğlu, bu konuda Erdoğan'a teşekkür edeceklerini söyledi. Bedros Şirinoğlu, Başbakan Erdoğan'ın sözlerini şöyle değerlendirdi: "Başbakan Kasımpaşalı, benim dedem de Dolapdereli. Başbakan'ın dediklerini yaşayanlar bilir. 'Başbakan sert davranıyor' diyorlar. Sert değil samimi davranıyor. Dediği laf bana hiç dokunmadı. Dobra dobra konuşur, ama sineği bile incitmez. Burada çalışan Ermenistanlı Ermeniler inanın Türkiye'yi seviyor. Ama sıcaklığı göremiyor, korkuyor. O şüphecilik bitmemiş. Başbakan bu şüpheyi dağıtmaya çalışıyor. Bir Ermeni hastanesinin başkanı randevu istiyor ve kendisi randevu veriyor. Altı yıl içinde altı kez görüştüm kendisiyle. Bu da bizi sevdiğini gösteriyor." Türkiye'yi köşeye kıstırmak isteyenlerin 1915 olaylarını kasten gündeme getirdiğini kaydeden Bedros Şirinoğlu şunları söyledi: "Maalesef Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istedikleri anda bu sopa çıkıyor. Başlıyor bizim Türkleri dövmeye. Yahu dövmeyin, Türk'ün de Ermeni'nin de canı yanıyor. Bundan sorumlu olanlar Türkiye'nin büyümesini istemeyenler." Şirinoğlu, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi için de "Otobüslerle yurtdışından buraya Ermeni vatandaşlar geliyor. Günde 700 hastaya bakıyoruz. Çoğu bizim Müslüman kardeşlerimiz. Ayrım yapamayız" diye konuştu.

'ın bazı haber başlıkları:

Arınç aradığı Saadet'i buldu
Arınç, anayasa taslağıyla ilgili olarak "Başka partilerde görmediğimiz güzelliği Saadet Partisi'nde bulduk" dedi Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya anayasa taslağına destek turu çerçevesinde dün SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'u ziyaret etti. Anayasa paketi ile ilgili görüşlerini ilettiklerini belirten Arınç, "Şahsım adına verimli bir görüşme gerçekleşti. Başka partilerde mahrum gördüğümüz güzelliği Saadet Partisi'nde bulduk" dedi.Türkiye'de anayasa tartışmalarının uzun süredir devam ettiğini hatırlatan Kurtulmuş, Arınç'a, SP'nin hazırladığı 2 farklı dosya sunduğunu belirtti. "2007'dekı anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal gerekçesi, Türkiye'de hukuki bir kördüğüm ortaya çıkarmıştır diyen Kurtulmuş, şunları söyledi: "Anayasa Mahkemesi, parlamentonun üstünde bir senato konumuna gelmiştir. Parlamentonun yapacağı yeni bir değişikliğin Anayasa Mahkemesi'nden geri dönme ihtimali vardır. Bunu değiştirmenin yolu, çok net şekilde millete müracaat etmektir." Kurtulmuş, değişiklik tasarısının paket olarak değil, Yüksek Seçim Kurulu'nca düzenlenecek oy pusulasında madde madde milletin oyuna sunulmasını istedi. Kurtulmuş, CHP lideri Baykal'ın "AK Parti ile koalisyon yapacağıma, SP ile yaparım?" şeklindeki açıklamasını ise şöyle değerlendirdi: "Türkiye Cumhuriyeti'ndeki bütün partilere eşit mesafedeyiz. Önceliğimiz millet ile ittifak yapmaktır."

Davutoğlu ve Şahenk'e Wilson ödülü
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, Woodrow Wilson Ödülü'ne layık görüldü. ABD'deki düşünce kuruluşu Woodrow Wilson Center'dan yapılan açıklamaya göre, devlet, iş sektörü, bilim, sanat gibi birçok alanda uluslararası, ulusal ve yerel düzeyde, kendi dönemlerindeki sorunlarla yüzleşmede yardım, diyalog ile açıklığı kucaklayan liderlerin takdir edilmesini amaçlayan ödüller, bu kez Türkiye'nin iki önemli ismine verilecek. Buna göre, 'kamu hizmeti' dalında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 'kurumsal sosyal sorumluluk' dalında ise Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ödüle değer görüldü. Türkiye, 17 Haziran'da düzenlenecek ödül törenine ilk kez ev sahipliği yapacak. Davutoğlu'nun, Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesinden bu yana, Türkiye'nin dış ilişkilerinin gelişimini hızlandırarak, uluslararası görüşmelerdeki konumunu yükseltmesi, Şahenk'in ise 'yenilikçi lider' olarak Doğuş Holding'i Türkiye'nin en başarılı şirketler topluluğundan biri yapmasına vurgu yapıldı.

'ın bazı haber başlıkları:

YÜKSEK YARGI ONUN İZİNDE
Yüksek yargı ve HSYK'dan anayasa değişikliğine yönelik tepkilerin CHP lideri Baykal'ın sözleriyle neredeyse aynı olması dikkat çekiyor. Başbakan Yardımcısı Arınç, "İşte yüksek yargının durumu" dedi.
Ele geçirme, tuzak vurgusu
BAYKAL: Anayasa değişikliğinin altında kötü niyet, tuzak, tertip var.
YARGUTAY BAŞKANI GERÇEKER:Bu yargıyı kuşatmanın da ötesinde yargıyı ele geçirmektir.
HSYK BAŞKANVEKİLİ ÖZBEK:Yargı reformu adı altında yargıyı açıkça ele geçirme taktiği...

Ermeni çocuklara okul için çalışıyoruz
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye'de bulunması yasal açıdan sorunlu olmayanların çocuklarının azınlık okullarına devam edebilmelerine yönelik bir çalışma yapıldığım, ancak çalışmanın henüz tamamlanmadığım bildirdi. Çubukçu, Ankara'da soruları yanıtlarken şunları söyledi: "Hepimizin de bildiği gibi ülkemizde bulunan her kesimin uluslararası ve anayasal hakları olan eğitim hakkından yararlanmasını sağlamak en önemli görevlerimizden biri. Türkiye'de bulunanların bir yasal statüsünün olması lazım. Dini azınlıkların ülkemizde yaşadıkları problemlerin çözümüne yönelik de çaba içerisindeyiz. Bu konunun çözümlenmesi ve bu konuda çalışma yapılması konusunda Başbakan Erdoğan'ın bir talimatı var. Henüz değerlendirilme aşamasında olan bir konu. Nihai karar verilmiş değil. Üzerinde bir çalışma ve değerlendirme yapıldığım söylemekle yerineyim."

Roman ve göçerler artık sınırdışı edilemeyecek
Meclis İçişleri Komisyonu'nda, çingenelerin sınırdışı edilmesiyle ilgili ayrımcılık içeren hüküm yasadan çıkarıldı. AK Parti Bursa Milletvekili Ali Koyuncu'nun 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi, İçişleri Komisyonu'nda görüşüldü. Kabul edilen düzenleme ile Kanunun 21'inci maddesinin son fıkrası olan "Tabiyetsiz veya yabancı devlet tebaası olan Çingenelerin ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır dışı edilmelerine İçişleri Bakanlığı salahiyetlidir" cümlesi yasadan çıkarıldı. MHP ve CHP'li komisyon üyelerinin "Yabana göçebelerin sınır dışı edilmelerine İçişleri Bakanlığı salahiyetledir" ibaresinin maddede kalması yönündeki önergesi ise kabul edilmedi. Toplantıya katılan Roman Gençlik Derneği Başkam Selçuk Karadeniz, Türkiye'ye hiç zaman ihanet etmemiş bir toplum olduklarını, pozitif ayrımcılık istemediklerini, ancak yaşam kalitelerinin yükseltilmesini istediklerini ifade etti. Karadeniz, "Kültür Bakanlığı'nın Çingeneler diye bir kitabı var. Birçok hakaret içeriyor. Hala raflarda duruyor" dedi. Ege Roman Dernekleri Federasyonundan Özcan Çayırlı ise bugüne kadar hiçbir hükümetin bu konularda çalışma yapmadığını belirterek, "Başbakanımıza çok teşekkür ediyoruz" dedi. Devlet Bakanı Faruk Çelik de "Eğitim, istihdam gibi sorunları var ancak en önemli sorun mevzuattaki ayrımcılık. Roman vatandaşlara esas ayrımcılık kafalardaki ayrımcılık. Yaptığımız çalışmalar milli birliğe önemli katkılar sağlayacaktır" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

Erdoğan 'anadilde eğitim' istedi
Die Zeit gazetesine konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Berlin'in "imtiyazlı ortaklık" açıklamasına "Almanya'da Türk kolejleri açılsın" önerisiyle karşılık verdi. Türkiye'de Alman kolejleri bulunduğunu, İstanbul'da TürkAlman üniversitesi kurulması çalışmalarının devam ettiğini benzer adımları Almanya'dan da beklediklerini anlatan Erdoğan, "Türkiye'de Alman kolejleri var. Niçin Almanya'da da Türk kolejleri olmasın? Almanya bu alanda doğan ihtiyacın hâlâ farkında değil. İnsanlar önce kendi anadillerine, yani Türkçe'ye hâkim olmalı. Ancak ne yazık ki realitede böyle bir durum yok" dedi. Merkel'le niye az görüşüyor Erdoğan, Merkel'in Türkiye'de "imtiyazlı ortaklık" önerisini tekrar gündeme getirmesi durumunda ne yapacağının sorulması üzerine, "Ona bu fırsatı vermeyeceğim, çünkü 'imtiyazlı ortaklık' konusunda ne düşündüğümüzü biliyor. AB anlaşmaları 'imtiyazlı ortaklığı' kabul etmez. Bu öneriyi kabul etmek Türkiye için büyük bir hata olur. AB'nin diğer birçok ülkesi de bu öneriyi kabul etmiyor" şeklinde yanıt verdi. Merkel ile diğer Avrupalı liderlere göre daha az buluşmasının sebebinin bu öneri olup olmadığının sorulmasına karşılık da Erdoğan, bunun kendileri için bir sorun olmadığını, Merkel'in de bunu bildiğini belirterek, "Türkiye'nin AB üyesi olup olamayacağının tartışılmasını da anlamıyorum. Biz müzakereleri sürdürüyoruz, hem de tam üyelik hedefiyle. Bizim için bunun başka bir seçeneği yok. Bir futbol karşılaşması başladığı zaman oyun sırasında aniden penaltı kurallarını değiştiremezsiniz. Biz AB'nin kurallarına göre oynuyoruz ve yolumuzda ilerliyoruz" dedi.

'ın bazı haber başlıkları:

İŞ DÜNYASINDAN REFORM PAKETİNE SICAK MESAJLAR
Anayasa değişikliği paketini sivil toplum örgütlerine anlatan AK Parti'nin hukukçu kurmayları, iş dünyasının desteğiyle moral buldu. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, dün TUSKON, TÜSİAD, MÜSİAD ve ASKON'u ziyaret ederek yapılması düşünülen değişiklikler hakkında bilgi verdi. Reform paketini olumlu karşılayan iş dünyasının temsilcileri, AK Parti heyetinden Anayasa'nın tümüyle yenilenmesini istedi. TUSKON Başkanı Rızanur Meral, 1982 Anayasası'nın 'korku temelli' olduğunu belirterek çağdaş bir anayasaya ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Meral, muhalefetin de tarihî bir sorumluluğu omuzlarında taşıdığını hatırlattı. Tartışmaların sıhhatli biçimde devam ettiğine işaret eden TÜSİAD Başkam Ümit Boyner ise birey odaklı, çoğulcu bir anayasayı vazgeçilmez gördüklerinin altını çizdi. Pakette sorunlar olduğunu belirten Boyner, kuvvetler ayrılığı noktasındaki fikir ayrılıklarının hükümete ilettiklerini vurguladı. Yaptıkları açıklamalarda 'sivil anayasa özlemi'ni dile getiren MÜSİAD ve ASKON, reforma tam destek verdi.

Yıldız: Libananco davasından endişemiz yok
Libananco şirketinin, el konulan Çukurova Elektrik (ÇEAŞ) ve Kepez Elektrik hisselerinde zarara uğradığı gerekçesiyle Türkiye hakkında açtığı 10 milyar dolar tutarındaki tahkim davası sona erdi. Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkken Çözüm Merkezi yetkilileri, Fransa'nın başkenti Paris'te üç gün süren duruşmaların tamamlandığını açıkladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çetin, duruşmalarda, davacının 3 tanığının çapraz sorguya alındığını belirtti. Hakim heyetinin durumu değerlendireceğine dikkat çeken Çetin, yargı süreci devam ettiği için bu konuda daha fazla yorum yapmak istemediğini söyledi. Ankara'da basın mensuplarıyla bir araya gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise, Libananco davasıyla ilgili, "Çok geniş kapsamlı hazırlandığımız bir konu, o yüzden herhangi bir endişe duymuyoruz." dedi. Polonyal ve Polonya2 diye ifadelendirilen ve Libananco davası diye geçen 8,4 milyar dolarlık davanın, Libananco'nun yetkisiz olduğu gerekçesiyle Türkiye lehine sonuçlandığını hatırlatan Bakan Yıldız, gelişmelerin bu konuda da kendilerine cesaret verdiğini anlattı.

Erdoğan, küskün kardeşler Mısır ve Suriye için Kahire'ye gidiyor
Son yıllarda başta Filistin konusu olmak üzere Ortadoğu'daki pek çok anlaşmazlıkta arabuluculuk yapan ve başarılı sonuçlar alan Türkiye, Mısır ile Suriye arasındaki küskünlüğü de sona erdirmek için devreye girmeyi düşünüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yann Mısır'a bir ziyaret gerçekleştireceği belirtiliyor. Ziyaretin küskün kardeşler Mısır ve Suriye'yi barıştırma amacı taşıdığı öne sürülüyor. Ancak diplomatik kaynaklar, bu ziyaretin henüz kesinlik kazanmadığım ancak ihtimal dahilinde olduğunu ifade ediyor. Başbakan Erdoğan, cumartesi günü Libya'nın Sirte kentinde yapılacak olan Arap Birliği Liderler Zirvesi'ne katılacak Diplomatik kaynaklar, duruma göre Erdoğan'ın Kahire'ye geçerek muhtemel bir Mısır-Suriye görüşmesine arabuluculuk yapabileceğini ifade ediyor Uzun süredir Almanya'nın Heidelberg Üniversite Hastanesi'nde tedavi gören Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in de cumartesi günü ülkesine dönmesi bekleniyor. Başbakan Erdoğan'ın Mübarek'e 'geçmiş olsun ziyaretinde bulunabileceği de kaydediliyor. Türkiye'nin hem Mısır hem de Suriye ile her alanda çok yakın ilişkileri bulunuyor.

Bozdağ: Sivil toplum CHPveMHP'den daha hazırlıklı
AK Parti, anayasa değişikliği paketini anlatmak için siyasi partiler ve sivil toplum örgütleriyle yaptığı temasları büyük ölçüde tamamladı. Ankara ve İstanbul'daki ziyaretleri değerlendiren AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, "Görüşmelerimiz çok olumlu geçti. Sivil toplum örgütleri, muhalefet partileri CHP ve MHP'den daha hazırlıklı." dedi. Yaptıkları görüşmelerin son derece faydalı olduğunu söyleyen Bekir Bozdağ, "Sivil toplum örgütleri hazırladıkları raporları, önerileri sundular. Muhalefet partileri CHP ve MHP ise kapağını bile açmadan "hayır" diyor. STK'lar Türkiye'nin meselelerine sahip çıkma konusunda muhalefetin önünde görülüyor." değerlendirmesi yaptı. Muhalefet partilerinin "neden şimdi?" diyerek zamanlamaya itiraz etmesini de anlamlı bulmadıklarını belirten Bozdağ, "82 Anayasası'nın üzerinden 28 yıl geçmiş. Neden şimdi diye sormanın anlamı yok. Mevcut Anayasaya itirazı olanların şimdiye kadar kendi hazırlığını da yapması gerekirdi." diye konuştu. AK Parti heyeti değişiklik teklifini gazete ve TV'lerin en üst düzey yöneticilerine anlatmıştı. AK Parti şimdi de Türkiye'de temsilcisi olan yabancı basın mensuplarına anayasa değişikliğinin gerekçesini ve içeriğini açıklayacak. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in organize edeceği toplantı cumartesi günü İstanbul'da yapılacak. Toplantıya 50'ye yakın gazetecinin katılması bekleniyor.

'ün bazı haber başlıkları:


Taş atan çocuk affına ‘eşitlik' engeli
TAŞ atan çocuklar olarak bilinen tasarı için verilen af önergesi, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık uyarısı üzerine geri çekildi. Dün toplanan TBMM Adalet Alt Komisyonu, tasarıyı iki önemli değişiklikle birlikte kabul etti. Komisyonda öncelikle AK Parti'nin, gösterilerde yakalanan, örgüt mensubu olmak ya da propagandasını yapmaktan hüküm giyenlerin bir kereliğine aldıkları hapis cezasını "denetimli serbestlik" önlemleriyle dışarda geçirmesini sağlayacak önerisi tartışıldı. MHP Milletvekili Rıdvan Yalçın, önerinin kabul edilmesi halinde çocuklara suç işlettirilmesinin özendirileceğini, çocukların suç makinesi olarak kullanılacağını, diğer suçları işleyen çocuklar içerideyken terörle mücadele yasasından hüküm giyenlerin serbest bırakılmasının eşitlik ilkesine aykırı olacağı uyarısında bulundu. Bunun üzerine taş atan çocuklara af getiren öneri gündeme alınmadan geri çekildi. Çocukların terörle Mücadele Yasası kapsamındaki suçlardan yargılanmaları sırasında, yasanın öngördüğü ceza artırımına tabi tutulmamasına ilişkin hüküm kabul edilirken, Öcalan maddesi olarak bilinen yeniden yargılamaya ilişkin hükümler metinden çıkarıldı. TCK'nın 250. maddesinde de değişiklik yapılarak, çocukların tüm suçlardan çocuk mahkemelerinde yargılanmaları kabul edildi. Bu arada, hükmün açıklanmasının ertelenmesi uygulamasının, ancak sanığın isteği üzerine verilmesine ilişkin de bir değişiklik yapıldı.

'in bazı haber başlıkları:

Ermeniler'e Akdamar'da yılda bir ayin
Van Valiliği'nin Akdamar Adasındaki Ermeni Kilisesi'nin ibadete açılması teklifi, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafın; dan onaylandı. Kilisede eylül ayının ikinci haftasında 1 gün ibadet yapılabilecek. Van Valiliği'nin Akdamar Adası'ndaki Ermeni Kilisesi'nin ibadete açılması teklifi, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından onaylandı. Günay imzalı resmi yazıda şöyle denildi: "İnanç Turizmi kapsamında Van Akdamar Anıt Müzesi'nin (Akdamar Kilisesi) ziyaretçi sirkülasyonuna engel teşkil etmeyecek bir bölümünde, sınırlı sayıda katılımla, yılda bir kez olmak üzere, Eylül ayının 2'nci haftasında günü, saati ve süresi Valilikçe belirlenmek kaydıyla dini içerikli etkinlik düzenlenmesine izin verilmesi Bakanlığımızca uygun görülmüştür." Eylül ayının 2'nci haftası bu yıl 12 Eylül'e denk geliyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC, Van'ın Akdamar Adası'ndaki Ermeni Kilisesi'nde yılda bir kez ibadete onay verilmesi kararı hakkında, "Türkiye'deki Ermenilere mini açılım" yorumunda bulundu. BBC, Başbakan Erdoğan'ın kaçak Ermenilere ilişkin sözlerinin ardından bunların çocuklarına eğitim verileceği açıklamalarını ise "jest" olarak nitelendirdi. BBC Türkçe Servisi'nin haberinde, Erdoğan'ın BBC Türkçe'ye mülakatında," 100 bin kaçak Ermeni göçmeni sınır dışı edebiliriz" dediği anımsatıldıktan sonra şöyle devam edildi: "Kilisenin ibadete açılması, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için Ekim ayında imzalanan protokollerin ardından gündeme gelmişti. Kilise restore edildikten sonra 2007'de anıt müze olarak hizmete açılmıştı." Erdoğan'ın eğitim jesti Aynı haberde "Başbakan'ın açıklamalarının ardından 'jest' olarak nitelenebilecek bir adım da kaçak Ermeni göçmenlerin çocuklarının eğitimi konusunda geldi" denildi. BBC, Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclis Başkam Başepiskopos Aram Ateşyan'ın, "Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çocukların eğitim sorunlarım çözmek için gerekli çalışmalar başlatılacak sözünü verdi" açıklamalarına da dikkat çekti.

Hürkuş hazır
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Türkiye'de üretilen ve "Hürkuş' adı verilen pilotlu eğitim uçağının yalanda uçurulacağını açıkladı Motor hariç tamamı yerli. 25MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Hürkuş" adı verilen pilotlu eğitim uçağının yakında uçurulacağını kaydederek, "Yakında umut ediyoruz Hürkuş'u uçuracağız. Pilotlu bir uçak. Bütün dizaynı, tamamı, her şeyi yerlidir. Motor hariç tabii. Bu eğitim uçağı ama savaş uçağı olarak da kullanılabilir. Ama asıl maksadı eğitim uçağı. İlk defa bir uçak üretmiş oluyoruz" dedi. TAI'nın eğitim uçağı olarak tasarlayıp, sitesinde illüstürasyonlarını yayınladığı Hürkuş'a, düşman uçağı düşüren ilk Türk tayyereci olan Vecihi Hürkuş anısına bu isim verildi. Gönül, TUSAŞ'ta üretilen insansız hava aracının da 1 Nisan'da imalattan çıkacağını ve sonbaharda uçacağını söyledi.

'nin bazı haber başlıkları:

SÖZÜMÜZÜN ARKASINDAYIZ
Merkel'in Türkiye ziyareti öncesi Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz net mesaj verdi: AB'de imzaladığımız metinlere bağlıyız. Sözümüzü tutacağız Neden Almanya'da Türk koleji olmasın ALMANYA Büyükelçisi Dr. Cuntz, BUGÜN'e konuştu, AB için 'ahde vefa' güvencesi verdi. "Merkel'in ne konuşacağını bilemem. Fakat ülke olarak imzamıza bağlı kalacağız. Sözümüzü tutacağımızı taahhüt edebilirim" dedi. Merkel'İN 29 Martta kalabalık bir işadamı i grubuyla geleceğini belirten Dr. Cuntz, "ilişkilerin daha da iyi olması için elimizden geleni yapmalıyız" diye konuştu. Kıbns'ta bu yıl için çözüm sağlanmasını umduğunu ifade etti. TÜRK vatandaşlarına uygulanan vize konusunda bir dizi önlem aldıklarını anlatırken "Biraz sabırlı olunmasını" istedi. Almanya'nın PKK'ya yönelik operasyonlarının devam edeceği mesajını verdi. Açılım sürecine 'sempatiyle baktıklarını' söyledi.

Vatandaştan sivil anayasa ve referanduma "evet"
Pollmark tarafından 5039 kişi ile görüşülerek yapılan "Siyasi Gündem Araştırması"nda çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan'ın masasındaki ankette vatandaşların sivil anayasaya destek verdiği, parti kapatmalara net bir şekilde karşı çıktığı belirlendi. Gündemin ilk sırasında yer bulan Anayasa değişikliği vatandaşlara soruldu. Halkın yüzde 20'lik bir kısma sivil Anayasa'ya ihtiyaç olmadığı görüşünde. Yüzde 58'lik kısım bu soruya "evet" derken CHP ve MHP'li seçmenlerin yarıdan fazlasının tercihinin de "evet'ten yana olması dikkat çekti. Anayasa paketinin referanduma sunulması durumunda oylarının renginin ne olacağı sorusuna ise katılımcıların yüzde 41.5'i "evet" derken, yüzde 28.2'si içeriğine göre oy vereceğini söylüyor. Referanduma "hayır" diyenlerin oranı ise sadece 13.8. Yüzde 16.5 ise fikir belirtmemiş. Bu tablodan referanduma yüzde 50'nin üzerinde destek verileceği sonucu ortaya çıkıyor.

'in bazı haber başlıkları:

Babacan: Gelişmiş ekonomilerle ilgili ciddi kaygı duyulmalı
Global ekonomilere ilişkin 'ciddi kaygı duyulmalı' uyarısında bulunan Bakan Babacan, 'Olağanüstü bir dönem yaşayacağız. İşsizlik büyümenin önünde çok ciddi engel olacak' dedi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, gelişmiş ekonomilerin hepsinin ağır borç yüküyle karşı karşıya kalmasının, dünyada rastlanmayan bir durum olduğunu belirtip, "Bu önümüzdeki dönemle ilgili ciddi kaygı duyulması gereken bir gerçek" dedi. Babacan, ülkelerin kriz sürecinde borç yüklerinin çok arttığım kaydederek "Gerçekten çok olağanüstü bir dönem yaşayacağız, önümüzdeki yıllarda" dedi. Ali Babacan, AA'da düzenlenen 'Küresel Ekonomi ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler' konusunda sunum yaptı. Küresel ekonomide toparlanma sinyalleri görüldüğünü, ancak bu büyümenin ciddi riskleri içinde barındırdığım belirten Babacan, "Bankacılık sektörüyle ilgili problemler pek çok ülkede henüz çözülmüş değil. Geçici tedbirlerle bankalar ayakta tutuluyor. Geri çektiğiniz anda pek çok bankanın ertesi gün ayakta kalması mümkün değil, işsizliğin çok yükselmiş olması, ekonomik toparlanmanın hızını engelliyor" diye konuştu. Ali Babacan, ülkelerin bu süreçte aldığı olağanüstü önlemlerin yan etkilerine de dikkati çekerek ülkelerin bu dönemde bütçe açıklarını artırmak zorunda kaldıklarını söyleyip, "Bu borçların geri ödenmesi 10 yıllar alacak. Gerçekten çok olağanüstü bir dönem yaşayacağız önümüzdeki yıllarda" dedi. Brüksel çok kaygılı Brüksel'deki temaslarına da değinen Babacan, üst düzey ekonomi yetkilileriyle görüştüğünü kaydetti ve "Kaygılar dışardan göründüğünden daha fazla. Şöyle oturup baş başa konuştuğunuzda, o kaygıyı muhataplarınızın gözünden okuyorsunuz. Zor bir dönem" dedi.

Başbakan'dan kadın kotasına destek
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu toplantısında, kadın kotası tartışıldı. AKP'li Öznur Çalık, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı bir görüşme sırasında kadının siyasetteki rolünün öneminden söz ederek, gayri resmi kotadan söz ettiğini, Başbakan Erdoğan'ın ise bu yaklaşıma destek verdiğini dile getirdi. AKP'li Çalık Başbakan Erdoğan ile yaptığı bir görüşme sırasında kadının siyasetteki rolünün öneminden söz ederek, "Kadının siyasetteki yerine ilişkin önemli mesafeler kaydettik. Ancak, Türkiye'de kadın vali, müsteşar hiç yok. Yasal kota olmasa bile, gayri resmi kota uygulaması sayesinde kadın temsilini artırmayı sağlayabiliriz" dediğini söyledi. Çalık, Başbakan'ın ise bu yaklaşıma destek verdiğini dile getirdi. Başbakan'ın olumlu yaklaşımının yeterli olmadığını savunan CHP'li Canan Arıtman, kotayla ilgili yasal düzenleme yapılması gerektiğini savundu.

‘AB reformlarını 2013'e dek tamamlayacağız'
Başmüzakereci Egemen Bağış, AB'nin merkezi Brüksel'deki temasları sırasında, Türkiye'nin AB'ye üyelik için gerekli reformları 2013'e kadar tamamlayacağını belirtti. Reuters'e konuşan Bağış, "AB gerçekçi olmalı, genişleme olmadan devam edemez" derken, Fransa ile Almanya'nın Türkiye'ye AB üyeliği yerine imtiyazlı ortaklık önerisiyle ilgili 'hakaret içeren ve dehşet verici deyim' nitelemesini yaptı. Türk basım Alman Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye ziyareti öncesi verdiği demeçlerde imtiyazlı ortaklık ısrarını öne çıkarırken, Bağış, "Merkel'in son dokuz ayda bu dehşet verici ve hareket içeren 'imtiyazlı ortaklık' ifadesini kullanmamasını takdir ediyoruz" dedi. İsveç'teki Türk vekillere sert tepki Bağış, Türk sivil toplum kuruluşlarıyla buluşmasında ise, Ermeni tasarısı İsveç parlamentosundan geçerken 'Evet' diyen Türk kökenli milletvekillerine sert tepki gösterdi: "Büyük ayıp. Bunun lamı cimi yok. Türklerin oyuyla seçilmiş kardeşlerimizin Türklere çok ağır hakaret içeren bir tasarıya oy vermiş olmaları kabul edilemez Vicdanı yaralamıştır. Umarız hatadan dönmenin yollarını arıyorlardır." 'AB vizesi 12 Eylül'ün sonucu' En büyük hedeflerinin AB'ye vizesiz seyahat olduğunu belirten Bağış şunları söyledi: "AB üyeleri vizeyi 12 Eylül darbesinden iki hafta sonra koydu. Avrupalı ve Türk yetkililer istişareye girmişler, Türkiye'den yurtdışına sığınmak için kaçanları durdurabilmek için, maalesef darbe zihniyeti Vatandaşlarımıza vize koyun' demiş."

'ın bazı haber başlıkları:

Gül yeni anayasa için devreye girdi
AKP'nin hazırladığı anayasa değişiklik paketine destek arayışı sürerken, muhalefetten ve sivil toplum kuruluşlarından gelen eleştiriler üzerine Çankaya Köşkü devreye girdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Pazartesi günü "Çankaya Sofrası"nda hukukçu ve siyaset bilimcilerle bir araya gelecek. Cumhurbaşkanı Gül'ün "Çankaya Sofrası"nda başta anayasa değişikliği olmak üzere ülke gündemindeki konuları değerlendirmek üzere ağırlayacağı isimler şöyle: Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, eski Yargıtay Başkanı Osman Arslan, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, araştırmacı ve gazeteci Tarhan Erdem ve gazeteci Taha Akyol.

'nin bazı haber başlıkları:

Prim borçlusuna üç müjde birden
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, şu anda yüzde 3 olan sigorta prim borcuna yönelik gecikme faizi oranını yüzde 1.5 veya 2'ye indireceklerini söyledi. Dinçer, kredi kartı ile prim ödenebilmesi için de çalışma yaptıklarını belirtti. Sigorta prim borçlarına uygulanan gecikme faizinin düşürülmesi için Maliye Bakanlığı ile yürüttükleri ortak çalışmanın bir hafta içinde tamamlanacağını açıklayan Bakan Dinçer, "Aylık yüzde 3 olan gecikme faizi yıllık toplamda düşünüldüğüne yüzde 22-23'ü buluyor. Bu çok yüksek, şimdi yapacağımız çalışma ile bu faiz oranı aylık yüzde 1.5 veya 2'ye inecek, yıllık toplamda da yüzde 18'e çekilmiş olacak" diye konuştu. Bakan Dinçer, geçmişteki düzenlemeler kapmasında sigorta prim borcunu yeniden yapılandırıp, ödeyemediği için sistem dışında kalanlara yönelik olarak da, 2010 primlerini düzenli ödemek şartıyla yeni bir takvim hazırlanacağını söyledi.

'ın bazı haber başlıkları:

Paket duvara çakılabilir
Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, Başbakan Erdoğan'ın yüksek yargıya yönelik eleştirilerini "çok çirkin" bulduğunu ifade etti. Anayasa paketinin onaylanması durumunda, paketin "Anayasa Mahkemesi duvarına çakılacağını" vurgulayan Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüksek yargıya yönelik yaptığı eleştirileri de "çok çirkin" bulduğunu dile getirdi. Güçler ayrılığı ilkesine aykırı Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, süreçte Yüce Divan üyelerinin fikirlerinin sorulup sorulmadığının büyük önem taşıdığını savunarak, Anayasa Mahkemesi'nin yapısında yapılacak değişikliğin ise mahkemenin görüşlerine ve özüne ters olduğunu vurguladı. Yıllardır 1982 Anayasası'nın Türkiye'ye yakışır bir metin olmadığı konusunda görüş birliği olduğunu belirten Özden, "Anayasa'nın değişmesini istemek ayrı. Fakat bu şekilde bunu gerçekleştirmek ayrı şeydir. Bunların yapmaya çalıştıkları güçler ayrılığı ilkesini yok etmektir. Bunlar hukuk tanımamaktadır. Bunlar hukukun işlerine gelen yönlerini uygulayıp, işlerini gelmeyen kararlar veren hakimleri de mahvediyorlar" dedi.


KÖŞE YAZARLARI

GAZETESİ
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
ak, akp, basın, forum, haber, ishak, köşe, medya, parti, rapor, tanıtım, yazı, yılmaz


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta