01-05-2011, 20:54 | #21 |
Can furkan..Camii ev arası tek mekik dokusa nuri alçoda taviz vermez...
Ama benim yerimde dedem olsa emin ol o bile taviz verir.. Hem ne tavizi.Neyin tavizi kime göre taviz.. Ben kim daha çok ses çıkarıyor falanda bakmak.. Bakıyorumda kim mevcut sistemi değiştirebiliyorsa ona destek veriyorum. |
|
01-06-2011, 00:54 | #22 |
Güneydoğuda bir çok insanın İslam dininden soğumasına neden olan bu hizbulllah denen örgüttür.
Yüzlerce masum insan hiç bir suçu bulunmadığı halde sokaklarda infaz edildi. Benim çocukluğum ve okul dönemim bunlara denk geldi ve ne acı tesadüfki imam hatipte okurken bunlar yüzünden imam hatipi bıraktım. |
|
01-06-2011, 01:38 | #23 |
O yıllar da bu şerefsizler yüzünden biz töhmet altında kaldık sokakta yürürken bile Hizbullahçı damgası yiyen yakınlarım oldu küçüktüm ama hatırlıyorum..
Bunların 28 Şubat aktörlerinden bir farkı yok hepsi dolap bu oyunda payları olduysa eğer çıkartanlara yazıklar olsun..! |
|
01-06-2011, 01:56 | #24 |
Alıntı:
Şimdi bu domuz bağı konusu hikâye miydi? Tamamen medya yalanı mı? İyi de bu haberleri sadece milliyet yapmadı ki? Samanyolu da yaptı. http://www.samanyoluhaber.com/h_190707_.html Bunları yapanlara hep hizbul-vahşet dedik. Terörist dedik. Tek Türkiye gibi dizilerle bu oluşum hizbulkıyam olarak topluma vahşi bir terörist grup olarak tanıtıldı. Şimdi bunların hepsi nasıl hikaye oldu? Nasıl terörist dediğimiz bir unsur bir gecede bu kadar değişti? Ya tamamen kandırılıyoruz ya da bu işin içinde başka bir iş var. Bu tahliye edilenler, hizbulkıyam, hizbulvahşet dediğimiz grubun mensupları mı? |
|
01-06-2011, 01:56 | #25 |
Bugün özellikle kanal d haberi izledim...
Serbest bırakılan teröristleri,mafya babalarını hiç haber etmediler 45 dakikalık haberin 20 dakikası hizbullahla alakalıydı... Adamlar madem var dağıtın medyaya domuz bağı videolarini diyecek kadar eminken kendilerinden varsa yoksa domuz bağı katilleri serbest bırakıldı diye bağırdılar durdular... Acaba salınan mafya babaları çete liderleri pkklılar kamu vicdanını rahatsız etmiyorda hizbullahmı ediyor orasıda ayrı konu... Kimileride konuyu cemaatlerinin reklamına getirmiş cihat silahla olmaz diyen bile olmuş Afganistandan natoyu filistinden ısraili esnaf abilerin yardımlarıyla kovacagız inşallah ... Bu konuda görüşüm net 10 yıl olmuş bu adalet sistemi hüküm verememiş bu adamlara... O zaman hüküm giyeme kadar dışarıda duracaklar |
|
01-06-2011, 02:08 | #26 |
Metnin tam linkini bulamadım ama bir ara Cumhuriyet Gazetesini Hizbullah'ı destekliyor, sözcülüğünü yapıyor diye eleştiriler yapılmıştı.
http://www.tumgazeteler.com/?a=3934663&cache=1 Şahsen bu tahliye benim kafamı çok karıştırdı |
|
01-06-2011, 04:35 | #27 |
Her silahlı örgüt gibi Hizbullah'ın da yanlışları oldu. PKK gibi bir örgüt bile derin devletle işbirliği yapıyorsa bu derin devlet Hizbullah'a her halükarda uzanır. Onun için olaya dönemin konjönktörü üzerinden bakmak zorundayız. Bir dönem düşünün ki şimdi kodese tıkılmış olan bu Ergenekon ülke yönetimine hakim... Güneydoğu tam bir çorba... Kimin eli kimin neresinde hiç bir şey belli değil... Öyle bir dönemi konuşuyoruz dikkat edelim...
Ben bu tahliyelere anlam verebiliyorum. PKK'nın {BDP-DTK-KCK} gibi yapılanlamalarla belediyeler üzerinden Güneydoğu'da egemenlik kurmaya yönelmesi orada kendi devletini alttan alta şekillendirmeye çalışması karşılıksız kalmayacaktı tabi... İslami bir hareket bölgede PKK'ya karşı tek güçtür... Kötü tecrübelerden ders alınmışsa artık ileriye bakmak gerek... Aklı selim ve olgun bir İslami siyasi hareket Güneydoğuya can verecektir. Bölgenin buna ihtiyacı var. BDP artık yalnız değil, olmamalı, olamaz. -------------------------------------------------------------- Bak Osman Tazıyı Geri Alırım Ha bu yazıyı okuyabilirsiniz... --------------------------------------------------------------- "Hizbullahilerin tek derdi vardı insanlara hakkıyla İslam’ı anlatmaktı. Ve bunun karşılığında hiç kimseden maddi bir beklentileri olmadı. Tek beklentileri Allah rızasını kazanmaktı. Allah izni ve yardımıyla bu emelleri doğrultusunda birçok genç İslam’a koştu ve Hizbullahilerin safında yerini aldı. Hizbullah'a karşı başlatılan birçok çirkin iftiralara rağmen, Allah’ın yardımı ile cemaat yoluna devam etti. Bugün Hizbullahilerin vesilesi ile hidayete ermiş birisi olarak bu Kahramanlara her zaman bir vefa borcum olduğuna inanırım. Eğer bugün Hizbullahi Müslümanlar olmasaydı beklide ben farklı bir ideoloji ile büyüyecektim." --------------------------------------------------------- Yukarıdaki yazı da okunmalı Hürseda Net - Ziya Gündüz ----------------------------------------------------------- |
|
01-06-2011, 10:54 | #28 | |
Alıntı:
Tek siz değilsiniz malesef kardeşim... Milyonlara aşkın insan kendi dininden korkuyor.. Sebep Mücahid(!)LER... Acı ama gerçek... |
||
01-06-2011, 11:13 | #29 | |
Alıntı:
|
||
01-06-2011, 11:28 | #30 |
Arkadaşlar önce bazı tesbitler yapalım bu kişilerin Tutuksuz yargılanmasına devam edilecek bu şekilde serbest bırakıldı
Bu serbest bırakılmalar Türkiyeyi AHİM karşısında zor durumda kalmasını engellemek amacıyla yapıldı çünkü AHİM'de 10 yıllık tutukluluk süresi ile kesin Türkiyeyi mahküm eder bizde katillere tazminat ödemek zorunda kalırdık . Olaya duygularımızla değil mantığımızla bakmalıyız . Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk sürelerini yeniden düzenleyen 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye olabilecek tutuklu sayılarının tarihe göre değişebileceğini belirterek, “Bugün itibariyle tutuklu toplam 953 kişi civarında bu düzenlemeden istifade edebilecek gibi, ilk derece mahkemelerinden bu düzenlemeden yararlanan kişi sayısı 280 civarındadır” dedi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) tutukluluk sürelerini yeniden düzenleyen 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye olabilecek tutuklu sayılarının tarihe göre değişebileceğini belirterek, “Bugün itibariyle tutuklu toplam 953 kişi civarında bu düzenlemeden istifade edebilecek gibi, ilk derece mahkemelerinden bu düzenlemeden yararlanan kişi sayısı 280 civarındadır” dedi. Ergin, NTV'de canlı yayına katılarak, tahliyelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bir davanın ağır ceza mahkemesinde ortalama bin 622 günde bitirildiğini, bu davanın ilk derece mahkemesindeki yargılama ve savcılık soruşturmasının 580 günde bitirildiğini, aynı dosyanın da bin 42 gün yüksek yargıda beklediğini anlatan Ergin, bir dava dosyasının ortalama 473 gün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda beklediğini, dosyanın ilgili ceza dairesinde de 399 gün kaldığını vurguladı. Bakan Ergin, bu sürenin azaltılması için çalıştıklarını, Adalet Bakanlığı'nın projelerinin ve planlarının bu yönde olduğunu ifade ederek, “Bugün itibariyle tutuklu toplam 953 kişi civarında bu düzenlemeden istifade edebilecek gibi, ilk derece mahkemelerinden bu düzenlemeden yararlanan kişi sayısı 280 civarındadır. 40 bin rakamı kesinlikle doğru değil. Radikal tedbirler alınmazsa bu rakam 2 bin olur, 3 bin olur, 2014'de daha fazla da artabilir. Burada tıkanıklık yüksek yargımızda” diye konuştu. ERGENEKON VE BALYOZ'LA İLGİSİ YOK Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 2004 yılında hazırlandığını ve yürürlüğe girmesinin 2010 yılının sonuna bırakıldığını belirterek, söz konusu düzenlemenin Ergenekon ya da Balyoz davaları sanıkları için yapıldığı yönündeki yorumların doğru olmadığını söyledi. Bakan Ergin, televizyon programında, tahliyelerle ilgili soruları yanıtladı. Tahliyelere ilişkin tartışmanın doğru zeminde yapılmadığını belirten Ergin, yazılı ve görsel basında 10 yıllık ve 5 yıllık tutuklu kalınabilinecek sürenin uzunluğunun tartışıldığını, bu sürelerin bile makul ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kabul edeceği sürelerin de üzerinde olduğunu söyledi. Tartışmaların tahliye edilenlerin kimliklerine bakılmaksızın sürdürüldüğünü ifade eden Ergin, “Tahliye olan kişilerin işlemiş oldukları fiiller, bunların toplumda uyandırdığı infial, vicdanlardaki merhamet duygusu hepimizi irite ediyor. Ancak ceza hukukunda kanunilik prensibi esastır, vicdanı kanaatlere göre hakimlerin değerlendirme yapması ceza yargılamasında söz konusu değildir” dedi. AİHM'de Türkiye aleyhine açılan davaların yaklaşık yüzde 14'ünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesindeki “özgürlük ve güvenlik hakkına” ve bu hakkın ihlaline ilişkin davalar olduğunu ifade eden Ergin, Türkiye'nin, 2004 yılında Ceza Usul Yasası'nı hazırlarken limitsiz tutukluluk süresine disiplin getirmek ve AİHM'de Türkiye'nin mahkum olmasını engellemek için çalışmalar yapıldığını kaydetti. Söz konusu düzenlemenin 2008 yılına ertelendiğini, mevzuat nedeniyle bu sürenin daha sonra 2010 yılına uzatıldığını ve 2010 yılı sonunda düzenlemenin yürürlüğe girdiğini belirten Ergin, asıl tartışılması gereken konunun Türk yargısındaki uzun yargılamalar olduğunu ve bunun nasıl kısaltılacağı konusunun çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtti. Yargının iş yükünün azaltılması ve sorunların çözülmesi için gelecek hafta mecliste Tebligat Yasası'nın görüşüleceğini, ara buluculuk kanun tasarısı ve kamu denetçiliğine ilişkin düzenlemelerin tamamlanacağını, yüksek mahkemelerin insan kaynakları sorununun çözülmesine dair çalışmaların da devam ettiğini ifade etti. ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINDAKİ TUTUKLULUK SÜRELERİ Tahliyelere ilişkin düzenlemenin Ergenekon ve Balyoz davalarındaki tutukluluk sürelerini 10 yıla kadar çıkaracağı yönünde yorumlar bulunduğunun anımsatılması üzerine de Ergin, söz konusu yasal düzenlemenin 2004 yılında yapıldığını hatırlattı. Ergin, “Bu yasa 2004'te yapıldı. O zaman Ergenekon ya da Balyoz soruşturması var mıydı? 2004'te yapılmış bir yasanın 2008'den sonra ortaya çıkmış soruşturmalar için yapıldığını söylemek doğru değil. Buradaki düzenleme Türkiye'de yargılamanın uzun tutukluluğu önlemek için siyaset kurumunun ortaya koyduğu bir iradedir, doğru bir düzenlemedir” dedi. Bakan Ergin, 102. maddedeki düzenlemeden önce alt sınırı 7 yıl ve daha üst olan fiiller için tutuklama sınırı olmadığını belirterek, buna limit getirildiğini, bu limitin de uzun olduğunu söyledi. YARGITAY'I ELEŞTİRMİŞTİ Bakan Ergin daha önce yaptığı açıklamalarda da tahliyelerle ilgili Yargıtay'a eleştirilerde bulunmuştu. Tahliye edilecek tutuklu sayısının bini geçmeyeceğini söyleyen Ergin, bu dosyaların dörtte üçünün Yargıtay’da olduğunu ancak Yargıtay’ın bu dosyaları öne almama konusunda “ısrarlı direnişi” olduğunu savunmuştu. Ergin, tutukluluk sürelerini sınırlayan ve 31 Aralık günü yürürlüğe giren maddenin yürürlük tarihinin neden ertelenmediği sorusuna, “Yürürlük tarihi elbette ertelenebilirdi. Ama ertelenseydi bu defa ‘Uzun tutukluluk yetmedi, bir daha uzatılıyor’ denecekti. AİHM’de bu kadar ihlal kararı verilirken böyle bir uzatma kararı nasıl algılanacaktı?” yanıtını verdi. Ergin şöyle devam etti: "Tartışmaların temelinde şu var: Tutukluluk süresini dolduran sanıkların olduğu dosyaların 4’te 1’i yerel mahkemelerde, 4’te 3’ü ise Yargıtay’da. Ancak Yargıtay’da bu dosyaları öne çekip bir şey yapmama konusunda ısrarlı direniş var. Burada maharet yargılama sürelerini kısaltmaktır. 57 bin kişi tahliye olacak filan deniyor. İlgisi yok. Bizim Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden baktığımızda bu sayı 1000’e ulaşmayacağını görüyoruz.” Ergin, daha önce 1 Nisan 2008 olan hükmün yürürlüğe giriş tarihinin 31 Aralık 2010’a uzatıldığının hatırlatılması üzerine “Bunu bu şartlarda uzattığımız takdirde ardı gelmezdi. Kurumlar kendilerine çeki düzen vermek zorunda. Şişme yüksek yargıda. Bu şişmeyi önleyecek bazı tedbirleri almak için adım atıyoruz. Ayrıca yargılama süresini kısaltacak tedbirler alacağız” dedi. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16686517.asp?gid=373 Konu EZEL tarafından (01-06-2011 Saat 11:30 ) değiştirilmiştir.. |
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|