AK Gençliğin Buluşma Noktası
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 12-22-2011, 03:28   #202
Kullanıcı Adı
werret
Standart

Beşşar Esed = Firavun, Beşşar Esed'ın askerleri zorla Beşşar Esed Adına kelime-i tevhid getirtiyorlar!!!

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


Konu werret tarafından (12-22-2011 Saat 05:13 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-22-2011, 03:33   #203
Kullanıcı Adı
werret
Standart

''Müslüman Katliamına Destek Olan “İran İslam Cumhuriyeti!”

(Türkiye’deki İran müdafilerine ithaf olunur!)

Türkiye’de İran İslam devriminden kalma, İran’ı hala doğru okuyamayan bir nesil var ve bunlar İslami duyarlılıkla İran’ı savunmaya devam ediyorlar. İran’daki devrimin İslam’la pek alakasının kalmadığının, devrimin “İslam” tarafının tedavülden kalkıp,“devrim” tarafının bizdeki Kemalizm’e benzer otoriter bir rejim olarak sürdürülmeye çalışıldığının farkında değiller. İran’a dokunan yazı ve yorumlarda bazı “Kek Müslümanlar”[i] ümmet bilincinden girip İslam birliğinden çıkıyorlar ve İran’ı müdafaa yarışına giriyorlar. İran destekli son Suriye katliamlarına rağmen hala İran’ı müdafaa edenler olacak mı bilmiyorum. Şia propagandasına maruz kalanlara ve Şiilik eğilimi taşıyanlara sözüm yok. Ama ortalama ve samimi Sünni Müslümanlardan da bu ağa takılanlar ve İslam adına İran’ı müdafaa edenler az çıkmıyor.

30 yıl sonra Suriye ordusu Hama’da ve yeni bir katliama daha imza atıyor. Aylardır zalim Baasçı, Nusayri rejimi tarafından kuşatma altında tutulan Hama’ya dün tam teçhizatlı ordular girdiler ve şehri tekrar kana buladılar. Tanklar rastgele evlere, mahallelere ateş etti. İnsanlar kan revan içinde kaldı; yüzlerce ölü var. 21. Yüzyılda dünya ve Türkiye bu manzarayı sadece seyrediyor.

Hama’nın derdi ne?

Hama kökenlerinde Türkmenlik olan Araplaşmış samimi, Sünni duyarlı Müslümanların yaşadığı, zulme başkaldıran bir kent. Hama’lıların tek suçu Müslüman olmak, İslam’ı yaşamak ve %10’la %90’a hükmeden Esad diktatörlüğüne boyun eğmemek. Tanklar Hama’ya bu nedenle girdi. Rejime, orduya, devlete hükmeden Nusayriler (Nusayri, Nasara’dan “Hristiyancık” anlamına gelir) bu insanları başka değil, Müslüman oldukları ve zulme diklendikleri için öldürüyor. İslamcı(!) İran, Baasçı (Arap milliyetçisi, pozitivist, ateist) Suriye rejiminin arkasında siyaseten durmakla kalmıyor. Katliam yapan Suriye ordusuna bizzat ve aktif destek de veriyor.

Peki, bu nasıl bir İslamcılıktır?

Bu nasıl Müslümanlıktır?

Nusayri, ırkçı, İslam’la alakası olmayan bir rejim hangi İslam, hangi Müslümanlık adına desteklenebilir?

İran’ın yaptığı nedir?

İran’ın yaptığı bir mezhep dayanışmasıdır. Suriye, Ortadoğu’da İran’ın müttefikidir. Nusayrilerin Şia ile hatta İslam’la uzak-yakın bir alakası olmamasına rağmen, Suriye yönetimi İran yanında ve Şia ekseninde yer aldığından dolayı “İran İslam Cumhuriyeti!” Suriye diktatörlüğünün Müslümanlara karşı işlediği katliamlara göz yummanın ötesinde destek vermekte, kana ortak olmaktadır.

Başka?

İran’ın yaptığı Türkiye karşıtlığıdır. Türkiye’deki “Kek Müslümanların” basireti bu konuda bağlanmış olabilir; ancak İran, Türkiye söz konusu olduğunda Müslümanlığı, İslam’ı bir yana bırakır ve Türkiye’ye verebileceği zararın azamisini vermeye çalışır. Tarih buna şahittir. Türkiye, Suriye konusunda biraz sesini yükseltince, geçen aylarda bunu bir defa daha yakından görmüş; İran’ın tehdidine maruz kalmıştır. İran Suriye rejimiyle işbirliği yaparak Türkiye’yi kuşatmaktadır. Zira Irak Şiileşmiştir ve şu anda İran’ın tabii müttefikidir. Suriye ve Lübnan’ı da bu pakta kattığınızda Türkiye’nin doğudan ve güneyden İran tarafından kuşatıldığını görürsünüz. Ama ne hükümet, ne de “kek Müslümanlar” bunu görmeye hazır değillerdir. Türkiye’yi kuşatmak ve Türkiye’ye zarar vermek İran’ın temel, tarihi politikasıdır. Bu politikasını takiyye ile iyi perdelediğinden, bizimkilerde kandırılmaya hazır ve yatkın olduklarından İran’ın gerçek niyetleri devletlûlarımızca sezilememekte, gerekli tedbirler alınamamaktadır.

İran’ın bir başka derdi de Sünni karşıtlığıdır. İran İslam coğrafyasında Şii bir eksen oluşturmakla ve kendisine paktlar kurmakla meşguldür. Bu konuda İran ABD-İsrail’in desteğiyle ciddi mesafe almıştır; Irak Şiileşmiştir. Yüzde 90’ı Sünni olmasına rağmen Nusayri yönetimi sayesinde Suriye Şii eksende tutulmaktadır. İran Lübnan’da Hizbullah üzerinden etkinlik kurmaktadır. Pakistan ve Afganistan’da yine ABD-İsrail desteğiyle Şiiler ciddi mevzi ve üstünlük kazanmışlar, yönetimde etkin olmuşlardır. İran, batılılara, ecnebilere değil, ama Türkiye dâhil Müslümanlara Şii misyonerliği yapmaktadır. Batının tersinden katkısıyla İran, İslam dünyasında “batıya kafa tutan kahraman!” havasıyla sempati toplamakta, hızla (Müslümanlar arasında!) Şiiliği yaymaktadır.

Bu gün İran’ın İslam tarafı kalmamıştır. İçi boş, kof bir hale gelmiştir. Bizde Kemalizm ne kadar toplumsal tabana, desteğe sahipse, ne kadar etkinse İran’da İslam devrimi o kadar etkindir. Ama İran’ın yeni misyonu zaten İslam’ı yaymak filan değildir. İran’ın misyonu,“İslam” etiketini kullanarak Müslüman kitleler üzerindeki etkinliğini artırmak, Şiiliği yayarak siyasi güç ve hâkimiyet alanını genişletmektir.

İran’ın Suriye’de Müslüman kıyımına destek vermesini ancak bu pencereden bakarsanız anlamlandırabilirsiniz. İran, İslam rejimi deforme olduğu için bunu yapıyor değil. İran devrimi, başlangıcından itibaren sakat doğmuş, yukarıda saydığımız hedefler gözeterek yaptırılmış bir devrimdir. Zira daha devrimin 3. yılında, yani 1982 Hafız Esad’ın Hama-Humus’ta 60-80.000 Müslüman’ı katlettiği dönemde, İran, Suriye rejimine ses çıkarmamış, destek olmuştu. “İran sonradan değişti” argümanının altı boştur.

21. yüzyılda ateist, diktatör, Nusayri Suriye rejimi katliam yapıyor, kan akıtıyor. Bir İslam Cumhuriyeti olma ve İslam’ı yayma iddiasındaki İran bu katliama aktif destek veriyor. Bizim İran etkisinde kalmış, radikallik bulaşmış “İslamcı” aydınlar gözlerini yummayı, susmayı tercih ediyorlar.''

Yusuf Gezgin - 1 Ağustos 2011


http://www.yusufgezgin.com/musluman-...yeti%E2%80%9D/


Konu werret tarafından (12-22-2011 Saat 05:16 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-22-2011, 13:09   #204
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
İran dış politikası: Din devleti mi, araçsalcılık mı?
İran'ın dış politikasını değerlendirirken tamamen Şii eksenli bir politika izlediğini söylemek ne kadar yanlışsa İran'ın Şii faktöründen bağımsız bir politika izlediğini belirtmek de o kadar yanlış olacaktır. Dış politika ulusal çıkarlara göre yürütüldüğü için İran'ın dış politikasında Şii faktörünü araçsalcılık yöntemi ile açıklamak gerekir. Etnik ve dini grupların aidiyet duyguları ve grup içi ilişkileri fayda ile doğru orantılı gelişir. Hem İran'ın hem de diğer Şii grupların bunu özellikle 11 Eylül ve 2003 Irak işgali sonrası Siyonizm, ABD ve Batı karşıtlığında görebiliriz. İran'ın "Şii Hilali" iddialarını destekleyen birçok argüman olduğu gibi çelişkilerini ortaya koyan iddialar da mevcuttur.
1979 İran İslam Devrimi'nin ardından Ayetullah Humeyni ve devrimci hükümetler dış politikalarında Şiilere öncelik vererek İran'ı Şiilerin lideri ilan etmiş ve ilk Şii uyanışını gerçekleştirmişlerdir. İran-Irak Savaşı'nın sona ermesiyle İran'ın içeride yeniden yapılanma politikasına öncelik vermesi, devrimci dış politika vizyonunu 1990'lar itibarıyla yitirmeye başlamasına ve milli çıkarlarını ön plana alan statükocu bir güç haline gelmesine sebep olmuştur. 2003 Irak işgali sonrasında ise İran'ın dış politikadaki radikal söylemi artık Batı ile yakın ilişkileri olan Körfez ülkelerindeki monarşilerden İsrail ve ABD'ye yönelmiştir. Böylelikle İran, İsrail ve ABD karşıtlığı üzerinden bölgesel politikalarında mezhep engelini aşarak daha geniş kesimlere ulaşmayı planlamıştır.

Araçsalcılık ve İsrail karşıtı cephe mi?
Ortadoğu'da İsrail ile yapılan savaşlara bakıldığında 3 ayrı aşama dikkatleri çekmektedir. İlk aşamada (1948-73), İsrail'in karşısında Arap milliyetçiliğini benimseyen Arap ülkelerinin ortak mücadelesi vardır. İkinci aşamada (1973-2004), Arap-İsrail sorunu İsrail-Filistin sorununa dönüşmüş ve İsrail karşıtı mücadeleyi sadece Filistinli militan gruplar yürütmüştür. Üçüncü ve son aşamada ise İsrail-Filistin sorunu İsrail-İslamcı çatışmasına dönüşmüştür. Bu aşamada İran, İsrail ve Batı karşıtı bloğun liderliğini amaçlayarak dış politikada elini güçlendiren Şii kartını kullanmaya devam etmiş, bir yandan da nükleer faaliyetlerine bölgede ortak düşmanla mücadele kimliği altında akredite imkânı aramıştır. Her ne kadar Hizbullah, Suriye ve İran'ın dâhil olduğu bir eksen gibi görünse de; bu bir Şii ittifakından ziyade İsrail karşıtı cepheyi temsil etmekte ve Sünni Hamas'ı da içermektedir. İran liderliğindeki bu blok; "ılımlı Arap devletleri"ne karşı "radikal devletler" veyahut "Amerikan yanlıları"na karşı "Amerikan karşıtları" olarak da tanımlanabilir.
Öte yandan İran, farklı Şii topluluklarının kendilerine göre özellikleri olduğunu belirterek "Şii Hilali" söylemini kabul etmemektedir. Şii eksenli bir İran dış politikası komşu ülkelerde tehdit olarak algılanacağından; İran, Şiiliği dış politikasının temeline koymaktan kaçınmaktadır. Nükleer programı sebebiyle uluslararası kamuoyundan baskı gören İran, Arap devletlerinden destek almak için mezhepçi bir dış politikadan ziyade ABD ve İsrail karşıtlığı üzerinden siyaset geliştirmeye çalışmaktadır.
Neden "Şii Hilali"?
1- İran'daki Şii âlimlerin diğer ülkelerdeki Şii gruplar tarafından dini otorite olarak kabul edilmesi Şii Hilali iddialarını desteklemektedir. Lübnan siyasetinde ağırlığı giderek artan Hizbullah'ın İran ile çok sağlam ve organize bağları vardır ve İran dini lideri Ayetullah Hamenei, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın dini lideridir.
2- İran, 2003 Irak işgali sonrası Irak'ta etkinliği artan Şiilerin pratikte en büyük destekçisi ve müttefiki konumuna gelmiştir. Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Hasan Nasrallah ve Ahmedinejad gibi Suriye'de ayaklanan halka silahlı müdahale yapılmasını destekler açıklamalar yapmıştır.
3- Irak ve İsrail meselelerinde ortak çıkarları bulunması nedeniyle Suriye, İran'a 30 yıl boyunca yakın bir dış siyaset izlemiştir. İran'ın sekiz yıl süren Irak Savaşı boyunca Suriye, Irak ile kötü ilişkileri nedeniyle İran'a destek vermiştir. İran ise Arap ülkelerindeki otoriter rejimlere karşı yayılan halk ayaklanmalarını desteklerken Suriye'de olan biteni ABD ve İsrail tarafından tahrik edilen "terörist gruplar" olarak tanımlamaktadır.
4- Körfez ülkelerindeki otokratik rejimler demokratikleşmeye tabi tutulduğu vakit mevcut Şii tabanın etkisi yönetimde etkinlik kazanacak ve İran bu ülkelerle yakın ilişkiler kurabilecektir. Kimilerine göre İran, Şii alanını genişletecek ve dünyada tüketilen petrolün % 20'sinin geçtiği Hürmüz Boğazı'nın kontrolünü ele geçirecektir.
5- Şii inanışında ulus ötesi bağlar vardır ve bir Şii, bağlı bulunduğu imamını seçerken etnik kaygılarla hareket etmez. Tüm dünyada Irak'ın Necef ve İran'ın Kum kentleri Şiilik öğretilerinde önemli merkezlerdir. Ancak son dönemde Kum kentinin öne çıkmasıyla İran'ın Şii otoriteleri merkezileştirme çabalarının olduğu değerlendirmeleri yapılmaktadır.
"Şii Hilali"nin çelişkileri
1- Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Irak işgali sırasında Şiileri Saddam'la işbirliği yapmaya davet etmiş ve Irak'ın işgalini İsrail'in varlığı gibi gayri meşru ilan etmiştir. İran ise en büyük düşmanlarından ve Sünni blokta olan Irak'ın radikal Sünni yönetiminin yıkılmasından memnun olmuştur. Ayrıca Hizbullah, dini ve siyasi konuları birbirinden ayırmakta ve Lübnan milliyetçiliği politikasını güçlendirerek Hıristiyan partilerle de yakın işbirliği yapmaktadır.


2- İran'ın Mısır ile ilişkilerinin özellikle Mübarek döneminde bozuk olması, birinin Şii diğerinin Sünni olmasından değil, Mısır'ın Camp David'i imzalaması ve ABD'nin bölgedeki müttefiki haline gelmesi nedeniyledir.
3- İran-Suudi Arabistan rekabeti dini birtakım nedenlere dayandırılabilirse de, ilişkileri belirleyen temel faktör, iki ülkenin bölgesel rekabeti ve S. Arabistan'ın ABD ile çok yakın ilişkiler içinde olmasıdır.
4- İran'ın Suriye ile ittifakında da Suriye yönetiminin Alevi olması değil, İsrail ve Irak karşıtı olması etkili olmuştur. Zira, Esed yönetimi bugüne kadar dış politikada daha çok Arap milliyetçiliğini ön plana çıkaran söylemler çerçevesinde bir siyaset izlemeye çalışmıştır.
5- "Şii Hilali" iddialarının en önemli çelişkilerinden birisi ise Sünni Hamas ile Şii İran'ın işbirliğidir. Sünni ve Selefi bir örgüt olan Hamas ile Şii İran arasında ciddi bir ideolojik ayrışma söz konusudur.
6- 2003 yılında ABD'nin Irak'a müdahalesi sonucu Saddam Hüseyin yönetiminin devrilmesinden sonra güçlü bir siyasi unsur olarak ortaya çıkan Iraklı Şiiler tarafından, İran İslam Devrimi'nin bir Şii devrimi değil de milli bir mesele olarak görülmesi ve İran-Irak Savaşı'nda Iraklı Şiilerin İran'a karşı savaşması Iraklı Arap Şiilerin İran ile ilişkilerini sorgulatan önemli bir örnektir.
7- İran, Kafkasya'nın önemli sorunları olan Çeçenistan ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan Dağlık Karabağ sorunu ve Orta Asya sorunlarında dini söylemi ve "rejim ihracını" bir tarafa bırakıp, ulusal çıkarlarına göre hareket etmektedir. Öyle ki 1990'ların başında tek taraflı bağımsızlığını ve şeriatı ilan eden Çeçenistan'ı desteklememiş, kendisi gibi Şii olan ve aynı Şii koluna bağlı olan Azerbaycanlı Şiilere gereken önemi vermemiştir. Lübnan'da "şahin", Kafkasya'da "güvercin" rolü oynayan İran'ın dış politikada araçsalcılık benimsediği apaçık ortadadır.
Yükselen İran
İran, Ortadoğu'da geleneksel diplomatik ilişkilerini, kamu diplomasisi faaliyetleri yürüterek devletten Ortadoğu halklarına yönelik yenilemiştir. Ortadoğu'da Müslüman halk, başta ABD ve İsrail olmak üzere, Batı ile iyi ilişkileri olan laik ve otoriter rejimlere karşıdır. İran da ABD, İsrail ve otoriter Arap yönetimlerini kendi bölge politikaları önünde engel olarak gördüğü için genel bir dini söylem kullanarak bölgedeki Müslüman halkı kazanmak istemektedir. Ortadoğu'da gücünü kaybeden Baasçılık ve Arap milliyetçiliğinin yerini doldurmak isteyen İran'ın, Ortadoğu'ya yönelik politikasındaki dini retoriğin ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır.

Bekir Aydoğan Ekopolitik Araştırmacısı



Okumadan alimiz hepimiz..Sırf şeriat devleti diye (ki sözde muta nikahı ile zinayı allaha mal eden şerefsiz bir devlet -benim nezdimde-.) seviyoruz..Tek dertleri şiilik olan bir devleti kendimize abi ümmete kale yapıyoruz..Gülerim hey hat...
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-22-2011, 19:27   #205
Kullanıcı Adı
depare
Standart
Benim hemen her sene hacca giden tanıdığım bir Hocaefendi var Hz.Osman (r.a) mezarı başın da dua ediyor diye Vehhabiler tarafın dan polise şikayet edilip müşrik(!) suçlamasıyla göz altına alınıyor sonra mahkeme de kuvvetli arapçası ile kadıyı bir çok ayet ve hadis deliliyle mors edip serbest bırakılıyor ben olayların bir çok şahidini biliyorum internette dolaşan güya Vehhabi videolar ile kimseyi ikna edemezsin

İmamı Hanbeli bir Müçtehiddir onun namaz kılmayanların kafir olacağı yönünde bir içtihad bildirmesi ile İngiliz güdümün de ortaya çıkmış bir Mezhep arasın da nasıl bağlantı kurdunuz ilginç..

Bir defa Vehhabileri Vehhabi yapan sadece Namaz kılmayanlara kafir demeleri değilki onların binlerce sapkın görüşü arasın da bu en iyimseri

Ben sadece bir örnek olarak namaz mevzusunu verdim yoksa 100 tane de verebilirim saymakla bitmez..!

Vehhabilerin muteber bir kitabında ki ifade aynen şöyledir;

"Ehl-i sünnete âyet, hadis gösterilince, bunlardan yüz çevirip mezhep imamlarına uymakta ısrar ediyor, müşrik oluyorlar (Feth-ül mecid, s.393)

Şimdi "Ehli Sünnete" ibaresini kullanan insanlara sen nasıl Ehli Sünnet diyorsun neye dayanarak diyorsun bak adamlar Ehli Sünneti tenkit ediyor

İmamı Hanbeli ile bunları nasıl bir tutacan adamlar diğer 3 Mezhebi müşrik ilan ederken İmamı Hanbelin'in hepsine sonsuz saygısı vardı..!

Bir başka nutukta şöyle;

"Haremeyn halkı şimdiye kadar kubbelere, duvarlara tapındı.Sünniler ve Şiiler bunun için müşriktir. Bunları öldürmek, mallarını yağma etmek helaldir, kestikleri leş olur." (Feth'ül Mecid)

Vehhabiler değilmi ki Mekke ve Medineye saldıran bütün sahabelerin mezarlarını tarumar edip belirsiz hale getiren hatta Hz.Muhammed'in (s.a.v) mezarını da yıkmaya çalışırken Allahın inayetiyle vazgeçen..?

Süud bin Abdülaziz melunu değilmi ki Mekkeye girdiğinde "Vehhabiliğin gelmesi ile, dininiz şimdi tamam oldu. Allah sizden razı oldu. Babalarınız kâfir idi, müşrik idi. Onların dinlerine uymayınız! Onların kâfir olduklarını herkese anlatınız! Resulullahın türbesi önünde durup, Ona yalvarmak yasaktır. Türbenin önünden geçerken, Esselamü âla Muhammed denir. Ondan şefaat istenmez" diyerek kendisin den önce yaşamış milyarlarca Müslümanı kafir ilan eden..?

Bu Abdülaziz değilmi ki Mekkeyi tarumar ederken oradan kaçan Ehli Sünnet alimlerin peşine kiralık katiller takıp onları öldürmenin ne kadar büyük sevap olduğunu anlatan..?

Senin Vehhabiliğin tarihin den haberin yok kalkmış burda suvunuyorsun..

depare isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 5 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 5 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi