|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
Hep aynı mantık Gecen yazmıştım yine yazayım o bölgede birtek Askerdemi havan var gördünüzmü gözünüzle kimin yaptıgını açılım en çok pkk rahatsız ediyor baltalamak için halkın kafasını karıştırmak için pkk yapmadıgı ne malum
![]() |
||
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 | |
![]() Alıntı:
Irkçılık, yok olmaya mahkum bir kavramdır. Ve bu kavram bugün sadece siyasi olarak hayatını sürdürüyor. Devir değişti. İnsanlar saatler içinde dünyanın bir ucundan başka bir ucuna gidiyor. Eskisi gibi çakılı bir yerde yaşam yok. Her kesimden insan iç içe yaşıyor. Kimse kalkıp benim ırkım Türk. Sadece Türkle evlenirim diyip eşinin etnik kökenini de araştırmıyor. Herkesin birbiriyle evlendiği kozmopolit bir dünyada kim ırkını koruyabilir? Irkçılık biyolojik olarak yok olma noktasında. İnşAllah zihinlerden de yok edilecektir. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Belli sloganlardan rahatsızlık nedendir diye düşünmeye başladım şimdi.
Yani "Ne mutlu ..... (Türk, Kürt, Alevi....) diyene" neden haricinde kalanı rahatsız eder? Bence bunda ki en büyük etken -özelde- Kürtlerin belli bir dönem boyunca, ülkede haksızlığa maruz kalmalarındandır. Fail-i meçhul cinayetler, yeteri kadar hizmet görememe, mağduriyetler yaşama vs.. Bunlar olmuş şeyler ve hepimiz biliyoruz. Böyle bir ortamda "kürt" olduğu için ikinci plana itilen insanlara "Ne mutlu Türküm diyene" demek, "sen de Türk olsaydın, sen de mutluluğu hak edip, hizmet görseydin" manasına gelmez mi? Bu ortam içinde büyüyen çocuklar bugün bu cümleleyi nasıl yorumlarlar? Eğer "kürt vatandaşlarımız" bu ülkede mağduriyet yaşamasa idi emin olun ki bu sözlerin, sloganların böyle bir etkisi olmayacaktı ve bu sözler rahatsızlık oluşturmayacaktı.. Belki de bizim yaptığımız hata öncesini görmeden "şu an"a dair yorumlarla olayı açıklamaya çalışmamız.. Bunun için hata yapıyoruz.. Bugün ise, eğer ülke birlik ortamına çekilmek isteniyorsa bizler buna katkı sağlayarak "biz"e doğru yaklaşmalıyız.. Acıları tazelemek ayağa kalkmaya engel olacaktır.. Bu da unutulmamalı.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |
![]() Alıntı:
Eğer sonuçlar bulunamadıysa, ya da sonuçlar yorumlara yansımıyorsa kalem oynatmak ne işe yarar ki.. "Fevri" tartışmalarla tükeniyor zaman.. Herkes kendi doğrusunu isbat için burada ya zaten.. Bu ülke de, benim ülkemde, "doğru" adına pek çok yanlış yapıldı ve bugün onların farkına varılıp hatalardan dönülmeye çalışılıyor. Yorumumda belirttiğim hususun gözardı edildiği intibaıyla yazdım. Beni bu düşünceye sevkeden bir âmil vardı elbet ![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#7 | |
![]() Alıntı:
Eyvallah, ben de bir bakıma bundan bahsetmeye çalıştım. Bir zamanlar devlet eliyle- ki burada devletten öte devletin içine sinmiş hainler denmeli- insanlara zulümler yapıldı. Şimdi bunlar temizlenmeye çalışılıyor. Gayret bunun için. Devletten "şimdi" destek gördüğü için kürt kardeşlerimiz de seslerini bu kadar rahat çıkarabiliyor. Düşünün bir, neden biz "Ne mutlu kürdüm diyene" sözüden rahatsızlık duymayız: Çünkü bu sözün manevi mutluluğunu bir yana bırakırsak maddi bir getirisi yoktur. Şu manada ki, "bundan önce" kürt olmak, özellikle "devletine bağlılık gösteren" kürt olmak mutluluk değil sıkıntı veriyordu. HEm PKK terörüne maruz kalmak, hem devletin o bölgeleri gözardı etmesi, hem de kendi kardeşleri olan Türkler tarafından "ön yargıyla" bakılması gibi âmiller bunlardan bir kaçı. Onun için, eskiden yapılan hatalar bugün "etkisini" göstermeye başlıyor. Ve insanların bunları dile getirebilmesi de şuan "hükümete" güvenmeleri sayesindedir. İnanın ki, bir 20 yıl sonra "Ne mutlu Türküm diyene" sözü kimse de rahatsızlığa sebep olmayacak, çünkü bu başlık altına ezilmişliğe şahit olmayacak yeni nesil.. Bunun için lazı, çerkezi rahatsız etmez bu sözler. Çünkü kendiği kimliği altında dışlanmışlığı hissetmemiştir, hissettirilmemiştir.. Evet, şimdi herkese düşen, yaşadığımız süreçte atılan "doğru" adımlara destekçi olmak.. Yeni nesilin "birlik" ülküsüyle donanması için bu adımların ve sonuçlarının sinelerde yeşermesi gerekiyor.. Güneydoğu'da, Doğu'da, Batı'da bizim.. Aynı elle aynı şefkatle tutulduğunu hissedince hiçbir çocuk kıskançlık göstermeyecektir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Doğuda çoğunluk kürt kökenli o bakımdan demiş olabilir feyza abla . Feyza abla Ne mutlu Türküm Dİyene diyince erbakan hocanın o meşhur lafı aklıma geldi
![]() |
|
![]() |
![]() |
#9 | |
![]() Alıntı:
Ben Ne Mutlu TÜRKÜM diyene derken Irkımı ön plana çıkarmıyorum. Diyenlerin çoğuda bu maksatla söylemiyor. Ülkemi seviyorum, Türkiye'liyim ve Ne mutlu Tüküm diyene diyorum. Karaeşref ne güzel demiş saf Türk kalan varmı ki ben hakiki Türk'üm ırkım benim desinde sarılsın. Benim damarlarımda da kürtlük var mesela hatta anne tarafım alevilik olabiliceğinide iddia ediyor. ![]() |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Ne mutlu Kürdüm diyene
Güneydoğu'nun dağlarına, ovalarına, kasabalarına, şehirlerine, silah tehdidi olmadan "ne mutlu Türküm" diye yazdırabilir misiniz? insanların kendi istekleriyle yazmayacağı yazıları niye silah zoruyla onların gözüne sokuyorsunuz? Böyle bir zorlamadan huzur ve güven çıkar mı? Bahçeli ile Baykal, evlerinin karşısına "ne mutlu Kürdüm" diye yazılmasına razı mı? Deniz Baykal ile Devlet Bahçeli, barış girişimlerine karşı çıkıyorlar. Devlet Bahçeli, "dağa çıkmaktan" söz edecek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içişleri Bakanı ile görüşen gazetecileri "hain" ilan edecek kadar "abartılı ve çirkin" bir itirazı dile getiriyor. Peki, bu iki "savaş kuşu" ne istiyor? Savaş hep sürsün istiyorlar herhalde. Politikalarını "milliyetçilik" temeline dayandırdıkları ve toplumsal bir projeleri olmadığı için onların politik varoluşları aslında toplumun sürekli bir gerginlik içinde yaşamasına bağlı. Milliyetçiliğin yapısı itibariyle dokusunda taşıdığı "düşmanlık", hiç bitmeyen bir "düşman" ihtiyacı yaratıyor. Bizi tehdit eden ve bizi o tehdit etrafında birleştiren bir düşman lazım. Bu "düşmanlık ve tehdit" milliyetçi partileri, hiçbir toplumsal öneri ortaya koymadan, hiçbir yaratıcılık göstermeden siyaset arenasında yaşatıyor. Savaşı aslında bunun için istiyorlar. Kendi siyasetçiliklerini devam ettirebilmek için. Onlar hiçbir düşünce üretmeden "lider" kalabilsinler diye bırakın çocuklar ölsün. Bu kadar bencil ve ilkel bir çıkış noktaları var. Tabii, bunu açıkça söylemeyecek kadar bir akla da sahipler. "Savaş hep sürsün" diyemediklerinden "PKK teslim olsun öyle barış yapılsın" demeye getiriyorlar. Devlet, barış için hiç kimseyi "muhatap" almayacak, Kürtleri "ikinci sınıf vatandaş" konumuna düşüren şartlan değiştirmeyecek ama PKK teslim olacak. Önce şu soruyu sormak gerekiyor. PKK niye teslim olsun? Bu örgüt yenilmedi ki. Hâlâ parası, silahı ve en önemlisi halk arasında kuvvetli bir desteği var. Halk arasındaki desteği sürdüğü sürece de PKK'yı yenemezsiniz. Yirmi beş yıl süren savaş bir yirmi beş yıl daha sürer. Peki, PKK yenilmediyse niye Öcalan, PKK liderleri, DTP, Kürt aydınları barış isteyen bir tutum içinde? PKK, yenilmedi ama yenemedi de… Yirmi beş yıl daha savaşsa PKK'nın da isteklerine silahla ulaşması mümkün değil. PKK artık bunu biliyor. Bu, bir nafile savaş. Daha da önemlisi, dünya konjonktürü, Irak Kürdistan'ında oluşan yeni Kürt devleti, Ortadoğu'nun yeniden biçimlenmesi, herkesi yeni politikalar ve stratejiler oluşturmaya zorluyor. PKK biraz daha silahlı mücadele için ısrar eder, bölgedeki muhtemel huzuru ve barışı tehdit eder hale gelirse, dünya el birliğiyle PKK'yı kenara itecek. Bu koşullar, PKK'yı zorluyor. Ama, aynı koşullar devleti de zorluyor. Dünya, PKK'nın silah bırakmasını istiyor ama Türkiye devletinin kendi vatandaşlarını dağa çıkmak zorunda bırakan tutumundan vazgeçmesini de istiyor. PKK ne kadar sıkışık durumdaysa, devlet de o kadar sıkışık durumda. İkisi de büyük bir baskı altında. Üstelik Türküyle Kürdüyle de herkes savaştan ve fakirlikten bıkmış vaziyette. Savaş bittiğinde bu ülkede yaşayan herkes daha zengin ve güvenli bir hayat sürecek. İç ve dış şartlar böyle zorladığında "barış ihtiyacı" ortaya çıkıyor. İki tarafın da "şartları" iyi okuyan liderleri "barışçı" bir ortam yaratmak için akıllı ve olgun davranışlar sergiliyorlar. Kışkırtıcı davranışlardan kaçınıyorlar. Doğrusunu söylemek gerekirse Kürt kanadı daha aklı başında duruyor. Baykal ve Bahçeli gibi kışkırtıcı konuşan liderler pek çıkmıyor o kanattan. Türk tarafında da AKP çok akıllı adımlar atıyor. Benim görebildiğim kadarıyla, AKP ve DTP hem bölgede hem de dünyada daha "akıllı ve olgun" davrananın prim toplayacağını gördüler. Özellikle Güneydoğumda "liderlik" mücadelesinin kışkırtıcılıktan değil, akılcılıktan geçtiğini anladılar. Kışkırtıcılık yapan iki partinin Güneydoğu'daki varlığının sıfır olması, CHP ile MHP'nin bu politikalarıyla kendilerini "ulusal partiler" olmaktan çıkartıp "bölgesel partiler" haline getirmesi de zaten politikalarının yanlışlığını gösteriyor. CHP ve MHP, siyasi bir varlık olarak giremedikleri Güneydoğu'da "siyasetin" değil "silahın" varlığını destekliyorlar. Kendi ülkesinin bir bölgesinde var olmaktan vazgeçmenin bir siyasi parti için nasıl büyük bir çaresizlik ve zavallılık olduğunu da anlamıyorlar. Kendilerinin siyasetle giremediği yere orduyu göndermeye uğraşıyorlar. İstiyorlar ki ordu oradaki Kürt vatandaşları silahla sindirsin, özel harekât kuvvetleri insanları korkutsun, Kürt köylerinin karşısına silah zoruyla "ne mutlu Türküm" diye yazılsın. Güneydoğu'nun dağlarına, ovalarına, kasabalarına, şehirlerine, silah tehdidi olmadan "ne mutlu Türküm" diye yazdırabilir misiniz? İnsanların kendi istekleriyle yazmayacağı yazıları niye silah zoruyla onların gözüne sokuyorsunuz? Böyle bir zorlamadan huzur ve güven çıkar mı? Bahçeli ile Baykal, evlerinin karşısına "ne mutlu Kürdüm" diye yazılmasına razı mı? Kürtler tersine niye razı olsun? Siyaset silahla yapılan bir iş değil, akılla yapılan bir iş. Zaten akıl olmadığı zaman silah ortaya çıkıyor. Ve, akıllıca bir öneri getiremeyen, silahı desteklemek zorunda kalıyor. Taraf 07.08.2009 *** Konu Yalçın KARACA tarafından (10-11-2009 Saat 14:59 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|