04-29-2009, 18:57 | #31 |
Abdurraim Altanlı ( 1898)- (1976) -------------------------------------------------------------------------------- Kırım Türk Edebiyatı Şiir yazmaya 1922 yılında Kırım'da başlayan Abdurraim Altanlı (1898-1976), sürgün bölgelerinde de Kırım Türk şiirinin canlanmasında ve genç şairlerin yetişmelerinde oldukça önemli bir rol oynamıştır. Eserlerinde sosyalizm propagandası yapmıştır.Şiirlerinde geleneksel şiir ile yeni şiiri birleştirmiştir. Şairin bu dönemde yazdığı şiirleri "Sevem Seni Partiyam!" (1962), "Menim İzlerim" (1970), "Kanatlı kıvançım" (1972), "Şiirler" (1979) isimli şiir kitaplarında neşredilmiştir. Abdurraim Altanlı'nın şiirleri yanında edebi bir tenkitçi olarak yazdığı edebi ve sosyal makaleleri de vardır. "Üseyin Şamil Toktargazive Asan Çergeyev" isimli makalesi, 1924'de "Yanı Çolpan" dergisinde basılır. 1934-36 senelerinde derin bilgisi ve araştırmalarına dayanarak hazırladığı edebiyat tarihi ile ilgili makaleleri "Bolşevik Yolu" ve "İleri" dergilerinde basılmıştır. Abdurraim Altanlı Şeyhzade (1898-1976), komünist dönemin en verimli şairlerinden biridir. Altanlı'nın 1922 yılında gazete ve dergilerde şiirleri yayınlanmaya başlar. "Yaş Komünist Yırı" isimli eserine "Yoksul" imzasıyla neşreder. 1928'de "Traktör"; 1930'da "Ateşli Satırlar"; 1932'de "Yeniş Yırları" isimli şiir kitapları çıkar. 1935 yılında "Bu Epoha" adlı eserinde şiirlerini, hikayelerini denemelerini toplamıştır. Kırım Türkleri Edebiyatı Yrd.Doç.Dr. Zühal Yüksel kirimdernegi.org.tr |
|
04-29-2009, 18:58 | #32 |
Abdülhak Hamit Tarhan ( 05.02.1851)- (12.04.1937) -------------------------------------------------------------------------------- Tanzimat döneminde batı tesirlerini Türk şiirine sokan şair, tiyatro yazarı ve diplomat. 5 Şubat 1851’de İstanbul’da doğdu. Babası, dedesi ve soyu ilim aleminde isim yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla, İkinci Mahmud ile Abdülmecid Hanın hekimliğini yapmış, şiir ve tarihle uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise, meşhur bir tarihçi ve diplomattı. Abdülhak Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi gibi özel hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin Efendinin Abdülhak Hamid üzerindeki etkisi büyüktür Daha sonra Bebek Köşk Kapısındaki mahalle mektebi ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre devam etti. Ailesi tarafından Paris’te eğitim yapması uygun görülünce ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris’e gitti. Orada özel bir koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 1,5 sene tahsilden sonra, yanlarına gelen babası ile İstanbul’a döndü. İstanbul’da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için Babı ali’de tercüme odasına girdi. On dört yaşlarındayken, Tahran büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran’a gitti ve 1,5 sene özel olarak Farsça dersleri aldı. Babasının 1867’de vefatı üzerine İstanbul’a döndü. İstanbul’a döndükten sonra, önce Maliye mektubi, daha sonra sadaret kaleminde vazife yapan Abdülhak Hamid, buralarda Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Sami Paşa’dan Hafız Divanı’nı okudu. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına sebeb olan Fatma Hanımla evlendi. 1876 senesinde hariciye mesleğini seçen Abdülhak Hamid Paris Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife yaptı. Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu. Paris dönüşü bir süre açıkta kalan Abdülhak Hamid, 1881’de Poti, 1882’de Golos, bir sene sonra da Bombay başşehbenderliklerine tayin edildi. Bombay’da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanımın rahatsızlığının artması üzerine, İstanbul’a dönmek için yola çıktı ise de, Fatma Hanım Beyrut’ta vefat etti. Abdülhak Hamid Bombay dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin edildi. Fakat Zeynep isimli manzum piyesi yüzünden vazifeden alındı. Bir süre boşta gezdikten sonra edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine, tekrar Londra’daki eski görevine gönderildi. Bu gidişinde İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde Lahey büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına tayin edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine, 1900’de İstanbul’a dönen Abdülhak Hamid, 1906’ya kadar İstanbul’da kaldı. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine tayin edildi. 1911’de hanımı Nelly’nin ölümü üzerine Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi. Balkan savaşları sırasında kabine tarafından azledilince İstanbul’a döndü. Maarif nezareti teklif edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan sonra ayan üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti. Burada sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü. 1928 senesinde İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar mebus olarak kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı. Ayrıca belediye de, dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan 1937’de İstanbul’da öldü. Mezarı Zincirlikuyu’dadır. Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimatı, meşrutiyetleri ve cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat, Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat olarak bulunması her iki edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda Tanzimat ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca, klasik edebiyattan ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir çehre kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken, Hamid yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından bilhassa Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür. Şiirlerindeki başlıca konu romantik ve felsefi düşünceler, ölüm duyguları ve insan kaderi hakkındadır. Şiirlerinde pekçok yabancı kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı dramalar Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir. ESERLERİ Abdülhak Hamid’in eserleri iki grupta toplanmaktadır: Şiirleri: Makber, Ölü (1885), Kahpe (1885), Bala’dan Bir Ses (1911), Validem (1913), Yadigar-ı Harb (1913), İlham-ı Vatan (1918), Tayflar Geçidi (1919), Garam (1919), Yabancı Dostlar (1924). Tiyatroları: Hamid’in tiyatroları mensur ve manzum olmak üzere iki kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873), Sabrü Sebat (1875), İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Tarık yahut Endülüs’ün Fethi (1879), İbn-i Musa (1880), Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren (1878), Tezer (1880), Eşber (1880), Sardanapal (1908), Liberte (1913). MAKBER’den Eyvah! Ne yer ne yar kaldı. Gönlüm dolu ah u zar kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede, gelip ezelden, Ben gittim, o hak-sar kaldı. Bir guşede tarumar kaldı. Baki o enis-i dilden eyvah, Beyrut’ta bir mezar kaldı. |
|
04-29-2009, 18:59 | #33 |
Agim Rifat Yeşeren -------------------------------------------------------------------------------- Makedonya Türk Edebiyatı Makedonya’da yayımlanan Sesler dergisi, 1965 sonrasında Bayram İbrahim Rogovalı, Mürteza Büşra, İskender Muzbeg, Arif Bozacı; geleneksel şiire çağdaş bir boyut kazandırarak insanı değişik yanlarıyla ele alan, insanî unsurları sıfıra indirgeyen zihniyeti, sırıtmayan bir mizahî yaklaşımla eleştiren Agim Rifat Yeşeren; Altay Suroy Recepoğlu, Zeynel Beksaç, gibi Kosova Türk şairlerinin yetişmesinde büyük katkıda bulunmuştur. Balkanlar’da Türk Şiiri - Balkan Türklerinin Kimlik Destanı Suat Engüllü 1.Karşıyaka Şiir Kurultayı 19-21 Mart 2004/ İzmir http://www.makturk.com |
|
04-29-2009, 19:00 | #34 |
Ahmed-i Dai - (11.10.1420) -------------------------------------------------------------------------------- Germiyanlı olarak bilinmektedir. Kütahya'da kadılık yaptı. Önce Emir Süleyman'ın sonra da Mehmet Çelebi'nin himayesine girdi.1421 yılında öldü. Bursa'da öldüğü sanılmaktadır. ESERLERİ Çengnâme ve Tezkiretü'l-Evliyâ adlı kitaplarıyla ün yaptı. Türkçe ve Farsça Dîvân'ları vardır. |
|
04-29-2009, 19:00 | #35 |
Ahmet Baytursunulı ( 1873)- (1937) -------------------------------------------------------------------------------- Kazak Edebiyatı Ahmet Baytursunulı Kazak kültürü denince akla ilk gelenlerden birisi de Ahmet Baytursunulı (1873-1937)’dır. O çok yönlü birisidir: şâir, yazar, dilci, etnograf. Kazak halk edebiyatı ve musikîsinden derlemeler meydana getirmiş, eğitimin çağdaş usullerle yapılmasını savunmuştur. Tursunulı, Rus şâiri Kirolov’dan Kazak Türkçesine çevirdiği masalları Kırık Mısal “Kırık Misal” adıyla yayımlamış, Arap harfli Kazak imlâsını belirlemiş ve Kazak Türkçesinin ses bilgisi, şekil bilgisi ve terminolojisini meydana getirmiştir. Kazak Edebiyatının Belli Başlı Temsilcileri Bünyamin ÖZGÜMÜŞ Yağmur Sayı : 16 Temmuz - Ağustos - Eylül 2002 |
|
04-29-2009, 19:01 | #36 |
Ahmet Er -------------------------------------------------------------------------------- Horasan'dan Anadolu'ya geçen Oğuzların bazı boyları Batı Anadolu'ya ulaşmıştır. Ceddi Hayran'ı Mahmud Dede (Yatağan Mahmud) ile soy kütüğünün nesilden nesile aktarılan bilgilerle İmam-ı Ali Rıza'ya uzandığı rivayet edilen Ahmet Er, 1927 yılında Manisa ilinin Akhisar ilçesinin Sünnetçiler Köyü'nde doğmuştur. Baba adı Şevket, annesi Hüsniye hanımdır. İlk okulu doğduğu köyde bitirmiş, orta okulu Akhisar'da tamamlamış, 1947 yılında Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nden mezun olmuş ve aynı yıl Kara Harp Okulu'na girmiştir. 1950 yılında Akar Harp Okulu'ndan Teğmen rütbesi ile orduya ve jandarma sınıfına katılan Ahmet Er, memleketin birçok yerlerinde ordunun çeşitli kademelerinde görev ifa etmiştir. 1951 yılında Bulgaristan'dan Türkiye'ye iltica eden üçyüz bin Türk'ün ızdırabını "Göçmen" isimli üç perdelik bir dram yazmıştır. Bu piyes Türkiye'de "yüz milli piyes"in içinde yer almıştır. 1957 senesinde Milli Savunma Bakanlığı'nca açılan Radyofonik Temsil yarışmasında Kosova Meydan Muharebesi'ni konu alan "Meçhul Süvari" isimli radyofonik temsili ile ödüle layık görülmüştür. Bu temsil Ankara Radyosu tarafından 1957 ve 1960 tarihlerinde iki defa 1960'da İstanbul radyosunda da bir defa olmak üzere temsil edilmiştir. 27 Mayıs 1960 harekatı içinde de görev alan Ahmet Er, Milli Birlik Komitesi üyesi olarak hizmet etmiştir. Daha sonra otuz sekiz kişilik Milli Birlik Komitesi üyeleri arasında meydana gelen itilaf sonucu yurt dışına gönderilen "Ondörtler" grubu arasında yer almış ve 13 Kasım 1960'da Libya Büyükelçiliği Devlet Müşavirliği'ne atanmıştır. 1962'de yurda dönmüş ve doğduğu köye yerleşmiştir. 31 Mart 1965'te Alpaslan Türkeş'le birlikte CKMP'de siyasete atılan Ahmet Er, CKMP'nin 1969 Şubat ayında Adana'daki kongresinde MHP'ye dönüşümüyle birlikte, bu partinin 12 Eylül darbesine kadar Genel Başkan Yardımcılığı'nı yürüttü. 12 Eylül'den sonra, cuntanın mahkemelerinde yargılanan Er, yapmış olduğu tarihi bir savunmayla darbecilere meydan okudu. Tahliye olduktan sonra uzun bir dönem siyasetin dışında kaldı. Sadece milli İslami değerlere bağlı ülkücü gençliğin yetişmesi amacıyla düzenlenen konferanslara konuşmacı olarak katıldı. 7 Temmuz 1992'de MÇP'den ayrılan Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının kurdukları Büyük Birlik Partisi'nde tekrar siyasete geren Ahmet Er, partinin "Kurucular Kurulu" üyeleri arasında yer aldı. Uzun bir dönem bu partinin Genel Başkan Yardımcılığı görevini sürdüren Er, sağlık şartları sebebiyle bugün siyasetin dışındadır. Şairler-Yazarlar-Sanatseverler Derneği üyesi olan Ahmet Er, Türk-İslam kültür ve medeniyeti üzerindeki inceleme ve araştırmalarına devam etmektedir. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri ve şiirleri neşredilmiştir. ESERLERİ 1.Adını Siz Koyun (Şiirler demeti) 2.Göçmen (Üç perdelik piyes) 3.Meçhul Süvari (Radyofonik temsil, senaryo) 4.Hürriyet Yağmuru (Şiirler demeti) 5.Hatıralarım 6.Hak Dostları |
|
04-29-2009, 19:02 | #37 |
Ahmet Özer -------------------------------------------------------------------------------- 1948 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun İlçesi Mahmutbey köyünde doğdu. Babası Şemseddin Bey, Annesi Şehrizan Hanım’dır. İlkokulu köyünde tamamladı. Maraş İmam Hatip Lisesi’ni 1969 yılında; İzmir Yüksek İslam Enstitüsü’nü 1973’de bitirdi. İlk resmi vazifesini İzmir Narlıdere Mehmet Seyfi Eraltay Lisesi’nde yaptı. İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde 1975’de hakkında açılan davada takipsizlik kararı alındı.1979’da İzmir Şirinyer Lisesi Müdürü oldu. 1981’de 1402 mağduru olarak Bilecik’e sürüldü. İzmir ve Gölcük Sıkıyönetim Komutanlığınca tutuklandı ve ardından takipsizlik kararı verildi. Erzincan (1984), Erzurum (1987), ve İstanbul’da öğretmenlik yaptı. 1990’dan sonra değişik vesilelerle yurtdışına çıktı. 1992 yılından itibaren Kafkaslar’da Dağıstan, Çeçenistan, Karaçay-Çerkez, Adigey Cumhuriyetleri’nde temaslarda bulundu. 1994 yılında öğretmenlikten istifa etti. Evli ve üç çocuk babası olan Özer, Farsça, Fransızca ve Çerkezce(Adigece) bilir. Gençlik yıllarından beri değişik gazete ve dergilerde şiir ve yazıları yayımlandı. 1980 yılında Sızıntı dergisinin yazı işleri müdürü oldu. Zaman gazetesinde yazar olarak çalıştı. Araştırma ve inceleme maksadıyla Avrupa, Rusya ve ABD’nin çeşitli eyaletlerinde bulundu. Eserleri: Ruh Dosyası(1988), İrtica Dosyası(1990), Bu ülkede Yaşamak (1990), Nuh Tufanı (1990), Ardımızdaki Yıllar (1991), Yakın Geçmişin Gölgesinde (1991), Alvlarlı Efe Hazretleri (1991), Abdülaziz Bekkine Hazretleri (1992), Varlık ve Aşk (1992), Işık Şahsiyetler (1992), Fıkhi Tespitler (1992), Bir Müşterek Kader (1993), Eğitimde Depremli Yıllar (1993), Beyaz Mektuplar (1993), Hulusi Bey (1996), Zulüm Dosyası (1994), Berzah Aralığı (1994), Üçler (1997), İki Kumandan (1997), Hafız Ali (1997), Gözyaşları Dünyası (1997) Bediüzzamanın Rusya Esareti (1998), Hüsrev Bey (2001), İki Edip (2001), İki Ünlü Kul (2003), Atabeyli Tahiri (2005), Barla Dostları (2006) Pensilvanya Günlüğü (2006), Naatlar (2008). Şiir Kitapları: Kırık Nameler (2000), Bir Ah Yüceliği (2000), Dağların Güneşe Baktığı Yerde (2001), İki Ses Arasında (2004), Ay Tahtında (2006) |
|
05-08-2009, 19:42 | #38 |
Ahmet Tsalıkkatı ( 1882)- (02.09.1928) -------------------------------------------------------------------------------- Ünlü politikacı, yazar ve şair. Oset kökenli olan Ahmet Tsalıkkatı, 1882 yılında Kuzey Osetya'nın Kurtati boğazındaki Nogkau köyünde doğdu. Babasının adı Nimbolat'dır. Stavropol Gimnazyumunu(1899) ve Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesini (1907) bitirdi. Üniversitede okurken komünist düşüncelere ilgi duymaya başladı ve bir süre sonra Rusya Sosyal Demokrat Partisi'ne girdi. Partide bir dizi öğrenci derneğinin yöneticisi olarak önemli bir konuma geldi. Kurucu Meclis oluşturulması istemiyle ortaya konan ilk öğrenci bildirisi onun kaleminden çıkmıştır. Üniversite sıralarında iken karıştığı eylemler nedeniyle sürekli olarak Çarlığın güvenlik güçleri tarafından izlendi. Birçok kez hapis ve sürgün cezalarına çarptırıldı. 1903 yılında Moskova’dan Kafkasya'ya sürgün edilen Tsalıkkatı, Terek bölgesinde sosyal demokrat komitelerin kurulmasına çalıştı ve devrimci düşünceleri Osetya'ya getiren ilk kişi oldu. Faaliyetleri bir süre sonra Dağıstan'a da yayıldı ve Rusya Sosyal Demokrat Devrimci Partisi'nin Terek-Dağıstan Merkezi kuruldu. 1904 yılında Moskova'ya dönen Ahmet Tsalıkkatı, Moskova Üniversitesi'nden, Kiev'de toplanan gizli Rusya Öğrenci Kongresine temsilci olarak seçildi. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre avukatlık yaptı. Fakat bu iş onu tatmin etmedi ve tekrar politikaya döndü. "Russkoe Slovo" (Rus Sözü), "Ranneye Utro" (Sabahın Erken Saati), "Utro Rossii" (Rusya Sabahı), "Vestnik Yevropı" (Avrupa Habercisi) gibi önemli Rusça yayınların sürekli kadrosu içinde yer aldı. Bu yayın organlarındaki çalışmalarıyla, Rusya'daki Müslüman milletlerin politik çevrelerinin dikkatini çekti. Devlet Duması Müslüman Fraksiyonu tarafından özellikle okullar ve öğretim konusunda olmak üzere çalışmalara katılması için davet edildi. Rusya'da gelişen devrim hareketleri, anayurdu Kafkasya’nın ve Rusya’daki Müslüman halkların politik arenada uğradığı haksızlıklar onu bu kitlenin organizasyonuna ve onların politik çabalarını biçimlendirmeye yöneltti. Rusya'daki Müslüman halkların hemen tüm politik, sosyal ve ulusal gruplarını bir araya getiren birinci Tüm Rusya Müslümanları Kongresi'nin (1-11 Mayıs 1917) toplanmasında ve çalışmalarında aktif rol oynadı. Bu kongrede oluşturulan Müslüman Ulusal Konseyi (Milli Merkezi Şura)nın Başkanlığına seçildi. Bu sıfatla Geçici Hükümet'le müzakerelerde bulundu. Kurucu Meclis'in seçim hazırlıklarını yapan komisyonun çalışmalarına katılarak Rusya Müslümanlarının haklarını savundu. Fakat kendisinin ve diğer Rusya Müslüman liderlerinin Kerenski Hükümeti'nde görev almaları, Petrograd Sovyeti'ndeki Gürcü Menşevik liderler Tseretelli ve Çkheidze'nin düşmanca müdahaleleriyle önlendi. (Tsalıkkatı, bu yersiz ve umulmadık müdahaleyi sonradan, Kuzey Kafkasyalı'larla Gürcüler arasındaki tarihsel anlaşmazlıkların bir sonucu olarak nitelemiştir). Buna karşın Ağustos ayı sonunda Başkomutan General Kornilov'un hükümet darbesi girişimi sırasında yine de büyük bir iyi niyetle devrimi ve hükümeti destekledi. Kuzey Kafkasya Merkez Komitesi temsilcisi Aytek Namitok'la birlikte, Petrograd önlerine gelmiş bulunan Kafkas Süvari Tümeni "Diki Divizi"nin komutanlarını ikna ederek hareketin başkent Petrograd kapılarında durdurulmasını sağladı. Eylül 1917'de Petrograd'daki Sosyalist Partiler Kongresi'ne katılarak "Rusya Müslümanları Milli Şurası" adına çeşitli girişimlerde bulundu. Bu arada Kurucu Meclis'in hemen toplantıya çağırılmasını ve bakanlık düzeyinde bir "Müslüman Devlet Sekreterliği" oluşturulmasını istedi. Fakat kendi demagojik çalışmalarıyla meşgul bulunan sosyalistler Tsalıkkatı'yı çok az desteklediler. Tsalıkkatı'nın Rus ve Gürcü "sosyalist" lerinden uğradığı hayal kırıklığı sonradan Bolşevik'lerle olan kısa ömürlü ilişkisine ve Kafkasya Sosyal Demokrat örgütünde birlikte çalışırlarken tanıdığı J. Stalin ile olan görüşmelerine vesile oldu. Ahmet Tsalıkkatı, Müslümanların listesinden Tüm Rusya Kurucu Meclisi'ne seçildi. Bolşevik'lerin Petrograd'da bir ayaklanmayla iktidarı ele geçirmelerinden sonra Milliyetler Halk Komiserliği'ne getirilen J. Stalin, Rusya Müslümanları Milli Şurası Başkanı olan Ahmet Tsalıkkatı ile temasa geçerek ona Bolşevik'lerle işbirliği önerisinde bulundu. Buna göre Milli Şura bağımsızlığını koruyacak ve Tsalıkkatı, Hükümetin yakın bir tarihte kuracağı "Müslüman İşleri Komiserliği"nin başına getirilecekti. "Truva Atı" olarak kullanılmak istenen Ahmet Tsalıkkatı ve arkadaşları Bolşevik'lerin bu önerisini kabul etmediler ve Tsalıkkatı anayurdu Kafkasya'ya döndü. Burada 1918 yılında Terek bölgesi Halk Konseyi'nin başına geçti. 11 Mayıs 1918'de oluşturulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin önce General Denikin'in "Beyaz" ordusu, sonra "Kızılordu" tarafından işgal edilmesi üzerine, birçok yurtsever gibi o da Gürcistan'a sığınmak zorunda kaldı. Burada yayınladıkları "Volnıy Gorets" (Özgür Dağlılar, 1919-20) gazetesi çevresindeki politik çalışmalarda aktif rol aldı. Gürcistan'ın da Bolşevikler tarafından işgali üzerine, önce Türkiye'ye sonra da Avrupa’ya geçen Ahmet Tsalıkkatı, o yıllarda bile hala Rusya’daki demokratik güçlere (?) inanıyordu. Fakat son yıllarında artık hayal kırıklığı içindeydi ve Rus "sosyalist"lerinin artık ne sosyalist ne de devrimci olmadıklarını söylüyordu. Kafkasya halklarının politik bağımsızlık mücadelesinde sadece kendilerine güvenebileceklerine kanaat getirmişti. Yurdunu kaybettikten sonra yerleşmiş bulunduğu Çekoslavakya'nın merkezi Prag’da, "Promethe" hareketinin öncüsü olarak "Kavkazkiy Gorets" (Kafkasya Dağlıları, 1924) dergisini yayınlamaya başladı. Daha sonra "Volnıye Gortsı" (Özgür Dağlılar, 1927-28) dergisini çıkardı. Rusça olan bu dergilerde ve daha sonra Paris ve Varşova’da yayınlanan "Gortsı Kavkaza" (Kafkasya Dağlıları, 1928) dergisinde Kafkasya ile ilgili politik ve kültürel yazıları, "Kafkasyalı Göçmenin Şarkıları" başlığı altında şiirleri "Vubıh'ların Sonuncusu"' "Hamzat'a Dair Bir Şarkı", "Ölülerin Hatırası" gibi küçük hikayeleri bulunmaktadır. Aynı yıllarda Çekoslavakya'daki Kafkas politik örgütlerinin çeşitli toplantılarında yaptığı konuşmalardan bazıları da broşürler halinde yayımlanmıştır. Kafkasya’nın bu büyük evladı 2 Eylül 1928'de, Polonya'nın başkenti Varşova’da uzun süren bir hastalık döneminden sonra ve yurt özlemi içinde öldüğünde sadece 46 yaşındaydı. Kitap halindeki eserleri: "Kavkaz i Povolje-Oçerkz İnorodçeskoy politiki i kulturno-khozyaystvennogo bıta" (Kafkasya ve Volga Bölgesi-Rus Olmayanlarla ilgili Politika ve Kültürel-Ekonomik Yaşam Şekli Üzerine Denemeler, Moskova 1913), "V gorakh Kavkaza" (Kafkasya Dağlarında, Toplu Hikayeler, 1914), "Krasavitsa Zübeyda" (Güzel Zübeyde, Toplu Hikayeler), "Brat na brata" (Kardeş Kardeşe Karşı, Kafkasya’da devrim yıllarındaki kardeş kavgasını anlatan bir roman, Prag 1926), "Musulmanskaya. Fraktsiya v Uçredilnom Sobranii" (Kurucu Meclis'deki Müslüman Fraksiyonu, Kazan, 1917), "Musulmane Rossii i federatsiya" (Rusya Müslümanları ve Federasyon, Broşür); "Borba za volyu gor Kavkaza" (Kafkas Dağlarında Özgürlük Savaşı, Broşür, Prag 1928).... Aşağıdaki eserlerinin ise hazır ve yayınlanmak üzere oldukları"Volnıye Gortsı" (No: 1, Prag 26 Mart 1927) ve "Gortsı Kavkaza" (No: 1, Paris, Kasım 1928) dergilerinde bildirilmiş olmakla birlikte basılıp basılmadıkları konusunda bilgi sahibi olamadık: "Okrovalennıye gorı" (Kana Bulanmış Dağlar, "Kardeş Kardeşe Karşı" adlı romanın devamıdır), "Gorskaya Respublika" (Dağlı Cumhuriyeti), "Dagestan v ogne" (Dağıstan Ateşler içinde)... |
|
05-12-2009, 08:40 | #39 |
Ahmet Kutsi Tecer ( 04.09.1901)- (23.07.1967) -------------------------------------------------------------------------------- 4 Eylül 1901'de Kudüs'te doğdu. 1929'da İstanbul Darülfünunu Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Bir süre edebiyat öğretmenliği yaptıktan ve Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi üyeliğinde bulunduktan sonra 1942-1946 döneminde milletvekili seçildi. 1949-1951 arasında öğrenci müfettişi olarak Fransa'da bulundu. 1950'de Unesco Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine getirildi. Türkiye'ye döndükten sonra, emekli olduğu 1966 yılına kadar İstanbul'da öğretmenlik yaptı.Tecer edebiyata şiirle başladı. Şiirleri 1921'den sonra Dergâh ve Milli Mecmua gibi dergilerde çıktı. Daha sonra Varlık, Oluş, Yücel ve Ankara Halkevi'nin çıkardığı, kısa bir süre de kendisinin yönettiği Ülkü gibi dergilerde şiirlerini yayınladı.Şiirlerini 1932'de Şiirler adlı kitabında topladı.Bu kitabın yayınından sonra yazdıkları yalnızca dergilerde kaldı.Şiirlerini hece ölçüsüyle yazdı.Daha sonra başladığı oyun yazarlığında da milli değerlere önem vermiştir. İlk ve en önemli oyunu Köşebaşı'nda Batı'ya özenenleri eleştirir. 1961'de sahnelenen son oyunu Satılık Ev yayımlanmamıştır. Çoğunluğu dergilerde olmak üzere Halk edebiyatı ve folklor konularında çeşitli incelemeleri de vardır. 23 Temmuz 1967'de İstanbul'da öldü. ESERLERİ Şiir: Şiirler, 1932. İnceleme: Köylü Temsilleri, 1940. Oyun: Yazılan Bozulmaz, 1947; Köşebaşı, 1948; Köroğlu, 1949; Bir Pazar Günü, 1959; Satılık Ev, 1961. |
|
05-12-2009, 08:40 | #40 |
Ahmet Tevfik Ozan ( 1953) -------------------------------------------------------------------------------- 1953 yılında Elâzığ'da doğdu. İlk, orta ve liseyi Elâzığ'da bitirdi. Hacettepe ve Erciyes Üniversiteleri Tıp Fakültelerinde okudu. 1986'dan beri tıp doktoru olarak Kayseri'de çalışmaktadır. Şiir ve yazıları, çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı. ESERLERİ Şairin, basılmış Dağlarardı Şiirleri, Kâinat Şiiristan ve Şeyma Ceylan Yüreği adlarında üç şiir kitabı bulunmaktadır. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|