AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-09-2008, 18:56   #1
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye'nin Yapım Süreci

Selimiye Camii’nin inşasına başlandığı tarih kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Selimiye Camii kapısı üzerinde bulunan cami kitabesinde, inşaasına 1568 (H.976) yılında başlandığı kaydedilmiştir.

Cami inşaatının başlangıç döneminde Edirne kadısına Divan’dan gönderilen 20 Haziran 1568 tarihli emirde, camii inşaatı nedeniyle fiyatları arttıran kereste tüccarlarının, fiyatlarını kontrol etmesi istenilmiştir. Bu belge ile birlikte Selimiye Camii’nin, 20 Haziran 1568 tarihinden sonraki yaz aylarından birinde temel kazısının başlamış olabileceği düşünülebilir.

Dayezade Mustafa Efendinin Risale-i Selimiye adlı eserinde, Sultan Selim, Hicri 976 senesinin Sefer ayının 27. Günü (21 Ağustos 1568) caminin yapımını Mimar Sinan’a havale ettiği ve yerinin seçilmesini emrettiği kaydedilmiştir.


Selimiye Camii yapı malzemeleri

Selimiye Camii’nin yapı malzemeleri Edirne ve civarından sağlanmıştır. Camiye malzeme sağlamakla görevli hassa emini Halil'in verdiği bilgilere dayanılarak, Enez'de bazı direklerin ve Fere'deki bir renkli taş ocağı ürünlerinin gönderilmesi için Divan'dan, ilgili kadılıklara emirler gönderilmiştir. Bütün bu çalışmaların 1568 sonbaharında da sürdüğü bu belgelerden anlaşılmaktadır.

 

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 07-09-2008, 18:56   #2
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye’nin inşası esnasında
II. Selim’in istekleri

Mimar Sinan’a 12 Ağustos 1572 tarihinde gönderilen bir emir ile II. Selim taleplerini şöyle sıralamaktadır.

“ Mimar Başına emir. Gönderdiğin mektupta binanın inşaat durumunu anlatarak ana kemerlerin dördünün kilitlenip dördünün de kilitlenmek üzere olduğunu bildirmişsin. Ayrıca şahnişin kubbesinin ve duvarının süslümü yoksa sade mi olması hakkında arzumu öğrenmek istemişsin. Ben pencerelerin hizasına kadar çini ile kaplanmasını ve pencere üstlerine yine çini ile Fatiha suresinin yazılmasını istiyorum. Bu dediklerimi uygun gördüğün şekilde yaptır.”

Bu emir, Sinan’ın camiinin yapımı esnasında padişahında isteklerini yerine getirirken, kendi özgür iradesinde serbest olduğunu anlatması bakımından önemlidir.

Evliya Çelebi notlarında, Koca Sinan'ın kendi deyişiyle belirttiği tarih 1568 (H.976) bize caminin temelinin atıldığı zaman konusunda bilgi verirken, dört sene süren inşaat sonunda duvarlarının bir kısmının inşa edildiğini, hatta duvarlara kaplanacak zarif çini yazıların konulmasına başlanmak sırası geldiğini de belirtir.

Çoğunluğu Marmara mermeri olan malzeme, döşemelerde, sütun ve başlıklarda, sövelerde (Pencere ve kapı açıtlarının iki yanına yerleştirilen taş veya ağaç dikme), mihrap ve minberde, şebekelerde, korkuluklarda ve çörtenlerde ( Damların yağmur ve kar sularını bina duvarından uzağa akıtmak için kagir yapılarda taştan yapılan dışarı doğru uzanmış oluk) kullanıldığına göre, cami inşaatı 1572'de kubbe kasnağına kadar yükselmiştir. Bu tarihte, sekiz taşıyıcı ayağı bağlayan kemerlerin inşası bitmiştir ve Sinan, Karahisari halifelerinden Molla Hasan'ın caminin hatlarını yazmasını istemiştir. 1572'de, Kayalar köyünden camiye su getirilmesi istenmektedir.

Sinan'ın cami çevresiyle ilgili olarak istediği izinler, Selimiye yapıldığı sırada çevredeki alanın fazla geniş olmadığını gösterir.

1572 (H.980) tarihinde sekiz ana kemerin dördü kilitlenmiş dördü kilitlenmek üzeredir. Aynı tarihte kubbenin inşaatına sıra gelir. Mimar Sinan'ın fikrince caminin harimindeki şadırvanla dört tarafındaki kapıların ve merdiven sahanlarının mermerden ve sofaların döşemeleri kufeki taşından yapılması uygun görülmüştür. 25 Ağustos 1573 tarihli divan yazısında, padişah ne zaman namaz kılacağını sormaktadır. 1573 Ağustos ayından önce kubbenin koyulmuş olduğu düşünülmektedir.

27 Kasım 1574 Cuma günü camiinin açılması için Divandan emir gelse de 7 Aralık 1574 ‘de Sultan II. Selim vefat ettiği tarihten sonra, 982 hicri senesinin son ayının ilk günü (14 Mart 1575) ibadete açılmıştır. Bazı kaynaklarda Selimiye camiinin yapım süresi boyunca 400 kalfa ve 14000 işçi çalıştığını yazmaktadır.

Evliya Çelebi Selimiye Camii için 27760 kese akçe, bazı kaynaklarda 550.000.000 akçe harcandığından bahsetmektedir. 120 akçenin 1 altın para olduğu düşünülürse, camii 4.580.000 altın paraya mâl olduğu söylenebilir.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 18:57   #3
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye Külliyesi ve Birimleri

Selimiye Külliyesi, caminin yanısıra medrese, hamam, türbe, imaret gibi birçok binadan oluşan ve külliye denen yapılar topluluğudur. Mimar Sinan, külliyenin öbür yapılarının boyutlarını küçük tutarak tüm dikkatlerin cami üzerinde toplanmasını sağlamıştır.

Bugün Edirne Müzesi'nin bir bölümünün yer aldığı medreseler, dış avlunun güney kenarının köşelerinde ve caminin kıble duvarının önündedir. Külliyenin son yapısı olan arasta (çarşı), sonradan III. Murad döneminde, Selimiye'ye gelir getirmesi amacıyla vakıf olarak yaptırılmıştır. Arastada karşılıklı iki sıra halinde dizilmiş 124 dükkân vardır.

Selimiye'nin dış avlusu camiyi üç tarafından çevirir. Bu avlular kıble tarafında iki medreseyle sınırlıdır. Bu küçük medreseler girişlerine göre asimetrik planlanmışlardır. Dershaneleri caminin arkasındaki küçük avluya bakar. Sinan'ın birçok medresesinde olduğu gibi, avlularının giriş tarafında oda yoktur. Bu avlular birer bahçe olarak tasarlanmıştır.



Dış avlunun (bahçenin) güneybatı köşesinde bir Muvakkithane (vakit tespiti yapılan) bölümü vardır ki; şimdiki haliyle kullanımdan uzaktır. Yanından çıkan kapıya Muvakkithane kapısı denir.
Dış yapı biçiminin temel sorunu her zaman kubbeden alt yapıya geçişin düzgünlüğü üzerine kuruludur. Sinan bu sorunu, yatay kütleleri birbirine bağlayan düşey yapılarla çözmüştür.Bu düşey yapılar, aynı zamanda dinamik bir kütle tasarımının da araçlarıdır.

Dış bahçede toplam dokuz kapı bulunmaktadır. Ancak bunların en büyük ve en çok kullanılanı batıya açılanıdır. Bu kapıya; eski yıllarda, Alay Kapısı, Kıble yönündeki küçük kapıya Dilenci Kapısı, Doğuda cami haziresine açılan kapıya da Darphane Kapısı denmekteydi.

Hamama yakın kapı, Dar-ül Tedris ve Dar-ül Kurra müderrisleri, öğrencileri ve çalışanlar için sabah namazından önce açılmakta, Taş Odalara yakın kapı talebenin giriş çıkışı ve medrese ihtiyaçları için kullanılmaktaydı.

Avlunun kuzeydoğu yönünde, Türk İslam Eserlerinin Müzesi olarak kullanılan Dar-ül Tedris Medresesi yer almaktadır.

Dış avlunun Arasta’ya bakan yönünde cami duvarında güneş saatleri bulunmaktadır.

Selimiye dış avlusunu, doğu tarafta, iki medrese kuşatır. Toprağı yükseltilmiştir ve bu haliyle bir set gibi adeta özel bir mekan yaratır ki; burası, mezarların bulunduğu bir haziredir. Bunlardan biri III. Ahmet’in 1718 ‘de ölen oğlu Şehzade Selim’e ait türbedir.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 18:58   #4
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Medreseler

Selimiye Camii'nin kıble tarafında yer alan iki medresesi vardır. Bunlar ; Dar-ül Hadis,ve Dar-ül Kurra adlarını almaktadırlar. Dar-ül Hadis kuzey tarafta, Dar-ül Kurra güney tarafta, arastanın yanında yer almaktadır.

Evliya Çelebi de Edirne'nin mükemmel medreseleri olduklarından ve devrin en büyük bilginlerinin burada bulunduğundan söz etmektedir.

1569-75 tarihlerinde medreselerde camiyle birlikte yapılmışlardır. Sinan'ın diğer külliyelerindeki medreselere göre sınırlı olarak düzenlenmiş olan buradaki medreselerin orta avlularını basık kemerli revaklar çepeçevre olaşmasına rağmen, medrese odaları yalnız iki yanda yer almakta, dershanelerde odalardan koparılmış bulunmaktadır.

Medreseler bugün oldukça sağlam durumdadır. Edirne İl Yıllığı'nda Darülhadis'in bir süre hapishane olarak kullanıldığı belirtilmektedir, bugün bu kısım Türk İslam eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.


Selimiye Darül Kurrası

Selimiye Dar-ül Kurrası tek kubbeli, iki göz revaklı basit bir yapıdır. En kayda değer özelliği camiin önünde ve çarşı kitlesi içinde kaybolmasını önlemek için fevkani yapılarak kubbesinin medrese ve Dar-ül Hadîs dershaneleri kubbeleriyle aynı düzeye yükseltilmiş olmasıdır.

Bu yüzden Dar-ül Kurra' nın revakına bir döner merdivenle çıkılır. İki yanı kapalı, üst örtüsü ayna tonozlu revakın çifte kemerleri içte tek mermer sütuna, dışta duvarlara oturur. Tuğla hatıllı taş duvarlar dershanenin beden duvarlarında da sürer ve her iki bölümde de profilli saçaklarla bitirilir. Onaltı köşeli alçak ve sağır bir kasnakla kuşaklanan kurşun kaplı kubbe içeride tromplara biner. Dar-ül Kurra'nın kubbesi,medrese ve Dar-ül Hadîsin hafifçe sivri dershane kubbelerinden farklı olarak yarım küre biçiminde yapılmıştır.

Sinan yapısı Dar-ül Kurra'ların sayısı az, bu yapı türü konusunda genellemeler yapmak zordur. Ancak, Selimiye Dar-ül Kurra'sının tek kubbeli ve fevkani kuruluşu Sinan'ın daha önce incelediğimiz iki külliyesindeki mimarî düzenlemeye uygundur.

İstanbul Süleymaniye ve Lüleburgaz Sokollu külliyelerinde Dar-ül Kurra camiin kıble yönünde uzunlamasına ekseni noktalayan yapıdır. Oysa Selimiye'de medreseler camiin doğu ve batısına konmayarak güneyine alınmış, Dar-ül Kurra camiin kapalı ve açık bölümlerinin merkezinden geçen enlemesine eksen üzerine yerleştirilerek değişik bir kitle düzenlemesine gidilmiştir.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 18:59   #5
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Sübyan Mektebi





Selimiye Camii'nin güneyinde, arastanın Selimiye meydanına açılan orta kapısının doğu bitişiğinde yer almaktadır.

Güney yönünden, arasta orta kapısının sağından merdivenle çıkılan iki gözlü giriş kısmı iki aynalı tonozla geçilmiştir, bu tonozlar yanlarda duvarlar, ortada ise kemerler ve bir kolonla taşınmaktadır. Giriş kapısı merdivenin çıkış aksında ön cephenin solundadır. Kapının sağ tarafındaki tek pencerede cepheyi dengelemektedir. Yapının iç kısmı tek kubbeli bir mekândan oluşmaktadır.

Dış kapı üstü iki renkli mermerle geçilmiştir ve sade bordürlüdür, ahşap kapısı yenilenmiştir. Giriş kısmının duvarlarında bir sıra taş, iki sıra tuğla örgü görülmektedir, kemer başlangıç hizalarında tuğla sıraları artarak hatıl görevini üstlenmişlerdir.

İç mekândaki kubbe dört köşeden eksetralarla duvara bağlanmıştır. Giriş cephesi ve doğu cephesi duvarı dışındaki diğer duvarların içlerinde nişler vardır ve bugün kütüphane olması nedeniyle kitap rafı olarak kullanılmaktadır. Girişin karşısındaki arastaya bitişik kuzey duvarında iki nişin orta aksında yaşmaklı bir ocak bulunmaktadır. Doğu tarafındaki cephesinde iki pencerenin üstünde birer kafa penceresi ve orta akslarında da Mihrap nişi bulunmaktadır. Pencere söveleri kesme taştandır. Yer döşemesinde altıgen taş kaplamalar kullanılmıştır.
Kubbede yalnızca göbekte bezeme vardır, burada bitkisel motifler kullanılmıştır ve göbek etrafı tığlarla çevrelenmiştir. Doğu cephesindeki pencere üstlerinde ise vitray kullanılmıştır. Kapı ve duvar nişi üzerleri geometrik ve bitkisel motifli bezemelerle kaplanmıştır.

1952'de yapı, Selimiye Çocuk Kütüphanesi olarak onarılarak kullanıma açılmıştır. 1968 yılına kadar Edirne'nin tek çocuk kütüphanesi olarak kalmıştır. Kütüphane, orta öğrenime kadar faydalı olacak şekilde düzenlenmiştir. Bugün oldukça iyi durumdadır. Yapının bodrumu da kütüphanenin deposu olarak kullanılmaktadır.


dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 18:59   #6
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye Arastası

Sultan III. Murad tarafından Selimiye Camii'ne gelir getirmesi amacıyla yaptırıldı..

Selimiye külliyesine gelir sağlamak amacıyla yaptırılan kapalı arasta cami dış avlusunun batı duvarı önünde bir baştan öbürüne uzayan yaklaşık 225 metre uzunluğundaki ana kol ile buna dik kısa bir koldan meydana gelir. İçinde 120 dükkan barındıran çarşının 4 kapısı bulunur. Kısa kol caminin şadırvan avlusunun yan kapıları ekseni üzerinde düzenlenmiş kolların kesiştiği yer gayet süslü bir dua kubbesiyle belirtilmiş, yüksek kasnaklı dua kubbesinin doğusundaki dört sahanlıklı merdivenle de cami avlusunun arasta ile bağlantı sağlanmıştır


Cami avlusuna geçit veren küçük kapıdan başka Selimiye arastasının üç kapısı daha vardır. Bunlar uzun ve kısa kolların uçlarında bulunur ve kuzey, güney ve batı doğrultusunda dua kubbesine üç yandan saplanan tonozlarla örtülü yollara açılır. Yollar beşik tonozların yanlarına konulan yüksek pencerelerle aydınlanır. Fakat yolların iki yanına sıralanan toplam 73 dükkanın dış cephelerinde pencere bulunmaz. Bugün bu sağır duvarlar çıplak durduklarından dükkanlara pencere konulmamış olması yadırganabilir. Ne var ki külliyenin batı cephesinin şimdiki gibi açık olmadığı bilinmektedir.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 19:01   #7
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Türk-İslam tarihinin en ihtişamlı yapısı: Selimiye Camii


Beş asıra yaklaşan geçmişiyle zamana meydan okuyan, dimdik ayakta duran heybetiyle insanı kendine hayran bırakan, teknik özelliklerindeki üstünlük ve ayrıcalıklarla Osmanlı mimarisini göklere çıkaran, şehir siluetindeki hakimiyetini açıkça belli eden ihtişamıyla herkesi büyüleyen Selimiye, Osmanlı Saltanatı'nın Edirne'ye en büyük armağanı olarak kubbesinden minarelerine, süslemelerinden akustiğine kadar eşsiz bir değer...

Mimar Sinan‘ın 80 yaşında yarattığı ve “ustalık eserim“ diye nitelediği yapıt olan Selimiye Camii, Osmanlı-Türk mimarlık tarihinin olduğu kadar, dünya mimarlık tarihinin de baş yapıtları arasında gösterilmektedir.


Selimiye Camii neden
İstanbul’a değil de Edirne’ye yapıldı?

Evliya Çelebinin aktardığı, Sultan II. Selim’in, Selimiye camiini Edirne’de yaptırmasını peygamberimizi rüyasında görmüş olmasına bağlanması, en çok bilinen ve kabul edilen görüştür. Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde bu konuyu şöyle aktarmaktadır:
“Sultan II. Selim niçin İstanbul’da bu camiyi inşa ettirmediler diye sorarlarsa, bir gece Sultan Selim Üsküdar tarafında Fenerbahçe’de bulunan köşkte, rüyasında peygamber efendimizi görmüş ve ondan “ Ya Selim, Kıbrıs’ı fethedersem ganimetlerden payıma düşenden bir camii inşa edeyim demiştin. Şimdi Cenab-ı Allah sana Kıbrıs’ı nasip etti. Niçin vefa edip geri kalan ömrünü hayır ve iyilikler yolunda geçirmezsin. Tez Kıbrıs’taki Magosa kalesinden alınan ganimeti Vezir Mustafa paşadan talep edip benim korumamda olan Sedd-i İslam Edirne’de camii inşa et “

Ancak bilindiği gibi Kıbrıs, 1571 yılında fethedilmiş, Selimiye camiinin yapım süreci ise 1568/69 yıllarında başlamıştır. Evliya Çelebinin ise doğruluğu şüpheli bu bilgiyi bu şekilde aktarmasını, Selimiye gibi bir abide eserden etkilenmesinden veya diğer etkilenen insanların ona abartılı aktarmalarından kaynaklandığı düşünülebilir.


Evliya Çelebinin bu görüşüne karşın, Selimiye külliyesinin Edirne’ye yapılmasının sebepleri ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır:

1- İstanbul sur içindeki egemen olan noktalarda daha önce yaptırılan Ayasofya Bayezid, Süleymaniye, Şehzade ve Fatih camileri bulunması ve bu camilerin tümünün şehre hakim noktalara inşa edilmiş, bölgede başyapıt için gerekli bir mekan bulunmaması ileri sürülebilir. Bunun yanında Sur içinde bulunan bu bölgede 15 yıl önce bir diğer başyapıt Süleymaniye cami ve külliyesinin yapılması işlev ve ihtiyaç anlamında gerek olmadığını akla getirebilir.

2- Anadolu’dan Rumeli’ye aktarılan Türk nüfusu Balkanların bir çok yerinde bulunmasına rağmen, Avrupa’da kesin olarak Türkleşmiş coğrafi alan sınırı Edirne dolaylarından geçmekteydi ve Edirne bu bölgenin merkezi olarak görülmekteydi. Edirne’nin daha önce başkentliği üstlenmesi ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde ki batı seferlerinin askeri merkezi olması, Edirne’yi Osmanlı’nın gözünde geçmiş bir başkenti olarak önemli kılıyordu. Buraya yapılacak abidevi eser, mevcudiyeti süresince bu toprakların Osmanlı ve Türk kalmasını sağlayacaktı. Nitekim 19. ve 20. yüzyıllardaki işgallerde Ruslar, Bulgarlar ve Yunanlılar bu abidevi eseri yok etme cesaretini gösterememiş ve Selimiye, Edirne’nin bir Türk şehri olduğunun en büyük kanıtı olmuştur.

3- Sultan II. Selim, babası Kanuni Sultan Süleyman ve diğer saray halkı ile beraber Edirne sarayında bulunması ve hatta Kanuni Sultan Süleyman batı seferlerine çıktığında Edirne kentinin koruyucusu (kaim-makam) olarak bırakılması, onun gözünde Edirne’nin önemini maddi ve manevi boyutlarıyla anlamlı kılmış olmalıdır. Nitekim Mimar Sinan’ın ağzından yazıldığı düşünülen Tezkiretü’l Bünyan ( Yapılar Kitabı) adlı eserde “ Sultan Selim Han hazretleri, saadetle devlet tahtına oturduktan sonra Edirne şehrine son derece sevgisi ve şefkati olduğundan burada, zamanda benzeri olmayan bir camii yapılmasını buyurdular” diye yazmaktadır.

Tüm bu görüşler göstermektedir ki her bir görüşün kendi içinde bir doğruluk payı olmakla beraber tek başına yeterli olmaları pek anlamlı değildir. Akla uygun gelen, Sultan II. Selim’in tüm bu görüşler ve diğer başka nedenler gözden geçirildikten sonra Selimiye camiinin Edirne’de yapılması için karar vermesini sağlamış olduğu söylenebilir.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 19:01   #8
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye'ye giden yol

Mimar Sinan'ın, Sultan II. Selim'in buyruğu ile Edirne'de inşa ettiği Selimiye Camii, yapı biçimi açısından Edirne Üç Şerefeli Camiye oldukça benzer. Sinan'ın Selimiye'den önce yaptığı her yapıda, Selimiye'den bir parça bulmak mümkündür. Mimar Koca Sinan'ın plan açısından getirdiği yenilikler ise Süleymaniye'den sonra değişmiştir. Bu değişiklik altıgen veya sekizgen çardaklı şema düzeninin uygulamaları olarak görülmektedir.

Sinan, Selimiye camiinden önce Silivrikapı'da 1551 tarihli Hadım İbrahim Paşa camiinde ve 1555-1560 tarihleri arasındaki Rüstem Paşa camiinde sekiz köşeli kaide üzerine oturan kubbe şeklini de denemişti. Böylece Sinan büyük pratik araştırmalarla camiler için kendine en ideal görünen âbide fikrini iyice hazırlayıp geliştirdikten sonra Edirne'de son ve en büyük şaheseri Selimiye'nin inşasına başlamıştır.

II.Selim, Selimiye'nin bittiğini göremedi

Dönemin padişahı II. Selim tarafından Edirne'de inşa ettirilen bu anıtsal yapı, 1568-1575 yılları arasında yapılmıştır. Selimiye Camii'nin inşasına başlandığı tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, camii kapısı üzerinde bulunan kitabede H. 976 (1568) yılı yazmaktadır. 27 Kasım 1574 Cuma günü Camii'nin açılması için Divandan emir gelmiş olsa da 7 Aralık 1574 'de Sultan II. Selim vefat ettiği tarihten sonra, 982 hicri senesinin son ayının (Zilhicce) ilk günü (14 Mart 1575) ibadete açılmıştır. Selimiye'nin inşa fermanını yazan II. Selim, ne yazık ki ömrü vefa etmediği için Selimiye Camii'nin açılışını görememiştir.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 19:02   #9
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye Camii ve Mimar Sinan

Sinan'ı Mimarbaşı'lığa götüren yol, marangozluktan başlayan, Acemioğlanları' nın Yayabaşılığı' ndan geçen yoldur ki ; bir tasarımcı olarak yetişmesinde, İran ve Irak'tan, Dalmaçya ve Orta Avrupa'ya kadar sayısız ülkeyi gezmesi etkili olmuştur.

Sinan’ın 1568 yılına kadar yaptığı yapılarda Selimiye'den bir parça bulmak olasıdır. Kanuni Türbesi, Topkapı Kara Ahmet Paşa, Edirnekapı Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa, Lüleburgaz'da Sokollu camileri , onu Selimiye'ye götüren denemeler olmuştur.

Sinan, Selimiye’ye kadar poligonal çardak kavramını deneyerek gelmiştir. Bu denemeler içerisinde poligonsal çardaklı uygulamalar içinde Kadırga Sokollu daha küçük boyutta altıgenin, Selimiye büyük boyutta sekizgenin zirveleridir. Sekizgen ya da altıgen çardaklı şemalarda çeperlerle çardak ayakları arasındaki ilişkiler, çardak kenarı sayısının kubbe ile altyapı arasındaki geçişe getirdiği kolaylıklar, dış biçimlenmede kubbeye doğru kademeleşmenin biçimsel sorunları ve kompozisyonda kulesel öğelerin etkileri, pencereli duvar ve dış revaklar gibi bütün tasarım sorunları Selimiye'den önce birkaç kez denenmişti.

Merkez kubbeli yapıda mekânsal etkiyi optimuma çıkarmak için, çevre sınırlarını mümkün olduğu kadar orta mekânın sınırlarına yaklaştırmak ve taşıyıcı ayakların boyutlarını minimumda tutmak gibi iki zorunluluk getiriyordu. Sinan bu sorunu poligonal sekizgen çardak ile çözmüştür.


Ayasofya’ya kıyasla Selimiye’nin
yapısal üstünlüğü

Ayasofya’nın büyük payanda duvarları, yarım kubbeleri, dışarıda vurgulanmış büyük askı kemerleri, kubbe boyutlarıyla boy ölçüşen öğelerdir. Oysa Selimiye’de bunların yarattığı etki görülmemektedir. Tromplu kubbenin altında sekizgenin vurgulanması bir estetiğin göstergesidir. Sinan, yapının içinde ve dışında payanda öğelerini bir mimarî mekân ve kütle kompozisyonunun estetik öğelerine dönüştürmüştür.
Namaz kılınan seviyede orta mekânı çardak ayaklarına çok yaklaşan duvarlar çevreler. Bunların arkasında yan cephe revakları yerleşmiştir. Caminin dört yan girişi bu revakların artındadır. Bu revakların üstündeki kat yine camii içine açılarak mekânı ikinci katta çevreleyen mahfillere dönüşür. Böylece namaz düzeyinde mekân çeperlere daha yakın yan mahfiller katında daha uzak ve aydınlıktır. Galeri katı üzerinde ise duvarlar yeniden zemin kat duvarları hizasına gelirler. Yan çeperlerin şekli mekânın nefes almasına benzer.

Selimiye’de bu nefesleşme kıble duvarına paralel, enine bir mekanı vurgular. Ayasofya’da bu nefesleşme apside doğru, boyunca bir mekândır. Buda Selimiye’nin tasarımına etkileyici bir özgünlük kazandırır.

Camii içinde çok iyi tasarlanmış mihrap ve mihrap duvarını süsleyen çini kaplama, camii içinde görsel bir odak yaratır.

Sinan, Selimiye’nin yan cephelerinde katlı bir yapı penceresi yaratarak yeteneğini göstermiştir. Pencereleri duvar yüzeylerine değişik ritim ve biçimlerle canlandırmanın en usta tasarımını bu camii de gerçekleştirmiştir.

Selimiye camiinde her taraftan son sınırlarına kadar gerilmiş dengeli mekân şahane bir sükûn halinde olup değişik cazibesiyle her gireni birden sürükler ve bir daha bırakmaz.


Sinan’ın kaleminden Selimiye Camii


"Bütün dünya halkının "Olabilirlik ölçülerinin dışındadır." demelerinin bir nedeni şudur: Ayasofya kubbesi gibi büyük bir kubbe İslam Devleti'nde yapılmamıştır diye, kâfirlerin mimar geçinenleri "Müslümanlara karşı galebemiz vardır." derlerdi. Yanlış görüşlerince, o kadar büyük bir kubbeyi durdurmak son derece zordur. "Benzerini yapmak mümkün olsa yaparlardı." dedikleri, bu zavallının yüreğinde bir ukde olup kalmıştı. Sözü edilen cami binasında çalışıp çabalayarak, ihsan sahibi Allah'ın yardımıyla, Sultan Selim Han'ın zamanında kudret gösterip bu yüce kubbeyi Ayasofya kubbesinden altı zira daha yüksek ve çevresini dört zira daha geniş yaptım."

-"Caminin dört minaresini, kubbenin dört tarafına oturttum. Her birine üçer şerefe yaptım. İki minaresinin üçer merdiveni vardır, çıkanlar birbirini görmezler. İlk merdiven birinci şerefeye, ikinci merdiven ilk iki şerefeye, sonuncu merdivense her üç şerefeye çıkar.

Edirne’de benim camiimden evvel en büyük cami Üç Şerefeli idi. Minaresi azametli ise de kuleye benziyordu, gayet kalındı. Sultan Selim Camiinin minareleri ise hem naziktir, hem de üçer yolları vardır ki, bu kadar ince minarede üç yol yapmanın gayet müşkül olduğunu aklı başında olanlar anlar."

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2008, 19:03   #10
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Selimiye Camii
Selimiye Camii Kasidesi


Allah yüceltsin nedir bu süslü yer, bu yüce cami
Aksa Camii binası, Ulu Ka'be misali

Temeli Yeryüzünde Allah'ın gücü bu mamur evin
Göğe doğru yükselmiş sanki Tufan'dan kaçar delici

Güzellik suyunu sütun bolunca akıtmak için
Canla başla çalıştı nice aşina taş ve dağ delici

Yüksek kubbesi O'nun çok büyük gökyüzüdür.
Hangi gökten örnek olduğunu anlar ancak bilge kişi

Yapılmadı, yapılamaz yer yüzünde böyle bir kubbe
Yoktur dünyada eşi, olsa olsa gök kubbesi

Asılmış Samanyolu ile kubbesi evrene
Seyredilir içinde dünya, sanki aynadan bir top küresi

Minberin İpek yüzü dünyaya armağan oldu
Kubbe bağlanıp astıklarında atlas ve kadifeleri

Kutsal seslenici tamamlandığını duyunca tarih düşürdü
Yüce kubbe bu anda bağlandı, buldu dengesini

Dört minaresi İslam'ın dört dostunu andırır
O kubbe de ima eder Peygamberler'in dinini

Davudi sesli güzel hafızlar toplanır
Servi ağacının üstüne yuva kurmuş kumrular gibi

Dört minareden daima neva ve pençgah makamıyla
O kubbe de ima eder Peygamberdin dinini

Davudi sesli güzel hafızlar toplanır
Servi ağacının üstüne yuva kurmuş kumlar gibi

Dört minareden daima neva ve pençgah makamıyla
Bülbül gibi bu gül bahçesine davet ederler herkesi

Dört sütunu doğrusu bu İslam evinin dört dileğidir
Dört minare arasında o kubbe bilge yol gösterici

Minare oldu sandılar melekler gök kubbeye
Dokuz kat gökten yüksek olunca minaresi

Halkın gözünü kamaştıran altın alemi
Yansıtır herkese nurlu bir ışık huzmesi

Seher vakti güneş yerine düşse kubbeden ışık
Derler, Hazret-i İsa altın kaplamalı alem gönderdi

Ne zaman ki, kova burcuna yada kutup yıldızına giren
Dünyayı süsleyen güneş görünür kuyusunda Yusuf gibi

Özellikle o ustaların piri mimar ağa Hazretleri için
Bütün dünya der yaptıkları evliya kerameti

Sanatında öyle özen göstermiştir ki,
Mümkün değil asla ifade edilmesi

Ayasofya'nın çizimini Hazret-i Hızır yaptı derler
Sanmayın yapım ustasıdır, bu binaya yetişen de hızır kişi

Minber ve Mahfil yüce ününün adaşı olmuş
Biri dokuz kat gökten yüksek kürsüden yüce diğeri

Açılan kapılarda yazılıdır Fatiha başlığı
O yüce mihrab ise gökkuşağı yerinin gizi

Her köşesi Cennet'in gül bahçesi, ilkbaharın süsü
Müsessel hatları ise onun selsebil ırmağı sanki

Selefinin yadigarı hayırlı halef, Duacı Hasan Yazıcı
Müsenna hatlarla benzersiz bir yazı eyledi

Koyamaz harfine bir nokta dünya bir araya gelse
Muhakkak ki, güzel yazı kurallarını işledi

Onun güzel mihrabı saf yeşil kıvılcımındandır
Safa kaynağıdır dünyayı süsleyen şahı o mahfili

Nice eşsiz usta dökmüş göz nuru
Burda işlenmiş Hatayi, Rumi ve Irak iklimi

Mermerlerinin nakısını görenler sanır güzellikler denizi
Hakk'ın güçlü rüzgarıyla dalgalar çıkmış sanki

Her biri gökkuşağına benzeyen O renkli mermerleri
Allah'ın iyiliklerine eğilmiş, gözyaşı döker gibi

Ondaki kandiller ile küresel aynalar
Cennet bağındaki Tuğba Ağacı'nın sanki yaprak ve meyvesi

Kat kat bağlanmış sırça bir gök kubbede
Dünyayı süsleyen ay ile güneştir, iki altın kandili

Cennete benzer bu gül bağçenin açılmış kapısı
Karşılar, Allah'ın lütfunu ifa etmeye gelen herkesi

Burayı girenler cehennem ateşinden uzak kalırlar şüphesiz
Çünkü bir tek Allah'tır inanıp ima ettikleri

Safa ile Merve hakkı gibi avlusunda tavaf edilir
Şaşmamak gerek, olursa bu yana herkesin kıblesi

Görenin ağzının suyunu akıtıp gönülleri çelen
O eşsiz şadırvan Kevser havuzu sanki

Sanmayın ki mermer sütunlardır caminin içinde dikilenler
Görün temasa için ayakta duran yasemin yüzlü servileri

Avlusundaki kemer kavislerinin her biri sağlam bir yaydır
Şüphesiz sütunlar da yaydaki oklar gibi gerili

Bu resmi seyredip göz atanlar derler
Hayret, emsalsiz olmuş cidden yoktur benzeri

Bu yüksek kubbeli cami Edirne'nin baştacı oldu
Aynı zamanda da Tunca'nın yüzü suyu idi

Edirne halkına bir lutüf kıldı ki mahallinde
İçene sığmaz halkı şaha olan sevgisi

Ağız açık onun vasıflarını anlatmak ne haddine senin
Bilirsin ey gönlü perişan, dere testiye sığmaz ki

Bu binayı burada yaptıran Şah'a dua etmeli
O'nun adelet fermanı kendi adıyla bütünleşti

Anadolu ve İran'ın Şahı kutsal Mekke ve Zemzem'in Bey'i
Ki O'dur ihya eden Aksa Mescidi ile Kabe'yi

Güzel yüzlü ve iyi fikirli Süleyman Han oğlu Selim
Dünya Şahlarının başı, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi

Olgunluk, fazilet, güzellik, iyi huy ve cömertlik adaletle toplandı
Ne güzel tesadüf ki, O'nun dünyasını Allah Mahmur eyledi

Gündüz ve akşam kulaklara ulaşan iyilik kösü
İma eder herkese "İnna fetehna" ayetini

Bayramın alemini görse düşman kaybolur gözden
Tıpkı, gün doğarken belirsizleşen Süha Yıldızı gibi

Döneminde, taşı başına, başını taşa vuran düşmanın
O derece ki, taş taş üstüne koymaya da yetti kudreti

O'nun zamanında süsen dışında kimse iki dilli değildi
Rana çiçeğinden başkası da iki yüzlülük etmezdi

Ne çıkar, kılıcının gücü eğerse hasmının başını
Güneş kılıcına da başlarını eğer sahra bitkileri

Doğunun hükümdarı başına tablo ile altın koyarak gelse
Adalet sayesinde gider doğudan batıya rahat ve güvenli

Ne zaman seyre gelse Şehrin gül bahçeleri huzuruna
Çimenleri andırır yeşil atlası ve gün ışığmdaki işlemeli canfesi

Yüce binayı yapıcı olan Allah sağlam kılsın
O'ndan ancak budur halkın dileği

Ey duacı Sai perişan gönlünün O'dur sen kılan
Gönüller Ka'besi'ni yapan Halil İbrahim gibi

Ulu Ka'be gibi binası yükseklere ulaşsın
Kemaliyle olsun herkes nasip sahibi

O eşsiz yaratıcı hem yapının hem yapanın
Dünya döndükçe dengede tutsun temelini

Cami içinden ibadet ettikçe tanıdık yüzler
Bu temiz ve süslü yer olsun İslam ehlinin mabedi.


dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi