AK Gençliğin Buluşma Noktası
Önden Giden Atlılar Önlerinde okyanus, Kızgın bir çöl arkada, Asıl içlerindedir, Zaptedilmez bir deniz, Önden giden atlılar...



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-18-2009, 20:05   #1
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart Fethullah Gülen Gerçeği
Devletin İstihbarat Örgütlerince Hazırlandığı İddia Edilerek Yayınlanan Diğer Raporlardaki İddialar

Aynılık Nereden Geliyor?

İstihbarat raporu olduğu ileri sürülerek yapılan yayınlarda dikkati çeken bir husus da, rapor adı altında ileri sürülen iddiaların, bu raporları yayınlayan basın organlarında önceden yer almış olması ve bu iddiaların gerçek dışı, kişilik haklarını ihlal edici, hakaretâmiz nitelikte olduğunun kesinleşmiş yargı kararlarıyla tespit edilmiş bulunmasıdır.
Bu konuda dikkati çeken diğer bir husus hakkında mahkeme kararı verilen yazılardaki iddiaların ifade ediliş üslubuyla, rapor olduğu ileri sürülerek, yapılan yayınlardaki iddiaların ifade edilişi neredeyse birbirinin aynı oluşudur.
İddia-1: Fethullah Gülen, Türkiye Cumhuriyeti'nin Temel Niteliklerini Değiştirerek Yerine Teokratik Bir Şeriat Devleti Kurmak İçin Faaliyet Göstermektedir.
16.7.1996 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayınlanan bir yazıda Fethullah Gülen'in illegal bir örgütlenme ile Türkiye Cumhuriyetinin yerine bir şeriat devleti kurmak istediği iddia edilmiş ve bu yöndeki yayın İzmir DGM Savcılığınca suç ihbarı kabul edilerek başlatılan soruşturma sonucunda şu karar verilmiştir:
'Fethullah Gülen'in vaiz olarak çeşitli yerlerde görev yaptığı ve bu görevini en son Bornova Müftülüğü'ne bağlı olarak 12 Eylül 1980 tarihine kadar sürdürdüğü, belirtilen tarihte bu görevinden ayrılmasından sonra İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından aranmaya başlandığı ve fakat uzun süre bulunamadığı, nihayet 12.1.1986 tarihinde Burdur'da emniyet mensuplarınca yakalanarak İzmir'e getirildiği, İzmir'e getirilişinden sonra yapılan araştırmada gerek Sıkıyönetim Komutanlığı'nca ve gerekse başka bir mercii tarafından hakkında herhangi bir suç evrakının tanzim edilmediğinin ve soruşturma açılmadığının anlaşılması üzerine serbest bırakıldığı daha sonra sanığın İzmir Emniyet Müdürlüğü'nden almış olduğu pasaportla 6.6.1986 tarihinde Hacca gittiği ve bilahare tekrar yurda döndüğü toplanan delillerden anlaşılmıştır.
Sanık Fethullah Gülen'in Hac için yurtdışında bulunduğu süre içinde kendisiyle ilgili olarak 19.7.1986 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde 'Şimdi de Fethullahçılar' başlığı altında bir haber yayınlanmış ve bu haberde sanığın şeriat düzeni kurulması yolunda faaliyetlerde bulunduğu ve çalışmalar yaptığı belirtilmiştir. Bu haberin yayınlanması üzerine Başsavcılığımız tarafından soruşturmaya geçilmiştir. Bu arada Bornova'daki sanık Mehmet Cengi'ye ait Zemzem Kitabevi'nde yaptırılan aramada sanık Fethullah Gülen'e ait 10 adet teyp bandı ele geçirilmiştir. Ancak bu kaset bantların çözümü yaptırıldığında; bazılarında Kur'an-ı Kerim'den okunan bölümlerin, bazılarında ilahilerin ve bazılarında da din ve ibadet üzerine yapılan konuşmaların yer aldığı, laikliğe aykırı ve bugünkü düzen yerine şeriat düzeni kurulmasına yönelik herhangi bir konuşmanın bantlarda yer almadığı belirtilmiştir. Olayla ilgili olarak tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulan kişilerde, sanık Fethullah Gülen'in vaazlarını zaman zaman dinlediklerini, bu vaazlarının dini konuları içerdiğini, bugünkü düzenin yerine şeriat esaslarına dayanan bir düzen kurulması yönündeki konuşmalarına tanık olmadıklarını belirtmişlerdir.
Sanık Fethullah Gülen'in Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından evvelce arandığı göz önünde bulundurularak bu husus adı geçen Komutanlıktan ve İzmir Emniyet Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulmuş; gelen cevabi yazılarda ise, sanık hakkında Sıkıyönetim Komutanlığı'nca verilmiş bir soruşturma emri bulunmadığı gibi suç delili niteliğinde herhangi bir tutanak, belge ve sair evrakın hakkında tanzim edilmediğinin belirtildiği görülmüştür. Bu meyanda, sanık Mehmet Cengi tarafından ibraz edilen ve fotokopisi soruşturma dosyasına konulmuş olup, Sıkıyönetim görevlilerince tanzim edildiği anlaşılan 1.2.1984 tarihli tutanaktan da, Mehmet Cengi'de ele geçirilen ve Fethullah Gülen tarafından doldurulmuş olan 1150 teyp bandının incelenmesinde suç unsuruna rastlanmadığı ve iade edildiği anlaşılmıştır.
Diğer taraftan Savcılığımızın 1986/40 ve 1986/70 hazırlık numaralarında kayıtlı bulunan ve başka sanıklarla ilgili olan soruşturmalar sırasında da Fethullah Gülen'e ait birçok bandın ele geçirildiği ve fakat suç teşkil edecek herhangi bir duruma rastlanmadığı için bantların sahiplerine iade edildikleri söz konusu soruşturma evraklarının tetkikinden anlaşılmıştır.
Sanık Fethullah Gülen sorgusunda; uzun yıllar çeşitli yerlerde vaiz olarak görev yaptığını, bu konuşmalarında din, ahlâk, ibadet ve Allah'ın birliği gibi konuları işlediğini, hiçbir zaman devlet, millet, laiklik ve cumhuriyet aleyhinde konuşmadığını, bu gibi konuşmaların kesinlikle karşısında olduğunu, her zaman devletin yanında yer alıp birliği, beraberliği ve laikliği savunduğunu, dinin siyasete alet edilmesine şiddetle karşı olduğunu, vaazlarının ekseriyetle kalabalık cemaatler tarafından ilgiyle izlenip benimsendiğini, bu arada konuşmalarının kendisinin bilgisi haricinde beğenen kişiler tarafından teybe alınıp çoğaltıldığını, böylece konuşmalarının elden ele dolaştığını, birçok yerlerde ve kişilerde ele geçirilmesinin nedeninin bu olduğunu, gerek görev yaptığı sürede ve gerekse görevinden ayrıldıktan sonra şeriat düzeni kurulması amacıyla hiçbir faaliyette bulunmadığını, bu gibi faaliyetlere kesinlikle karşı olduğunu, hakkında çıkan gazete haberlerinin yanlış ve gerçeğe aykırı olduklarını, suç işlemediğini belirtmiştir.
Diğer sanık Mehmet Cengi de sorgusunda; sahibi olduğu Zemzem Kitabevi'nde daha çok dini içerikli kitaplar ve kasetler sattığını, Fethullah Gülen'in Bornova Büyük Cami de verdiği vaazlarının ilgiyle izlendiğini ve birçok kişi tarafından teybe alıp, çoğaltmak suretiyle dükkanında satmaya başladığını, konuşmalarının bu şekilde teybe alınmasının ve satılmasının Fethullah Gülen'in isteğiyle olmadığını, onun bu işten haberi bulunmadığını, kendisinin bu işi ticari maksatla ve kazanç gayesiyle yaptığını, konuşmalarında laikliğe aykırı mahiyette ve şeriat düzenine yönelik kısımlar olmadığını, Sıkıyönetim zamanında da dükkanındaki Fethullah Gülen'e ait 1150 bandın Sıkıyönetim görevlilerince alındığını ve fakat suç teşkil etmediklerinin anlaşılması üzerine bilahare iade edildiğini, suçsuz olduğunu, sattığı bantların laikliğe aykırı propagandayı içermediğini beyan etmiştir.
Sonuç olarak, uzun müddet sürdürülen soruşturmaya rağmen, sanık Fethullah Gülen'in Bornova'da görev yaptığı süre içinde ve daha sonraki dönemde laikliğe aykırı ve şeriat düzeni kurulması yönünde çalışmalar yaptığına dair delil elde edilememiştir. Keza sanık Mehmet Cengi'nin de laikliğe aykırı konuşmaları içeren bantları sattığına ve böylece laikliğe aykırı propaganda suçunu işlediğine dair yeterli delil bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla, sanıkların üzerlerine atılı olan suçları işlediklerine dair haklarında kamu davası açılmasını gerektirecek mahiyette yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından CMUK'un 164. Maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına, kararın sanıklara tebliğine, Savcılığımız emniyetinde kayıtlı bulunan ve sanık Mehmet Cengi'ye ait olan teyp bantlarının kararın kesinleşmesini müteakip adı geçen sanığa iadesine itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi. 20.5.1987' [1]
İddia-2: Fethullah Gülen lâiklik karşıtı kanun dışı bir örgütlenme içindedir
Konya'da bir ihbar sonucunda yapılan aramada bulunan bir teyp bandı bulunmuş ve bununla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun 163. maddesinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılan soruşturma sonucunda şu takipsizlik kararı verilmiştir:
'Olayın diğer sanıkları hakkında yapılan hazırlık soruşturması sırasında sanıklardan Hamza Koca'ya ait olduğu iddia edilen ve bu kişiye ait evde yapılan arama sırasında ele geçirilen bir adet teyp bandının Fethullah Hoca adı ile bilinen sanık Fethullah Gülen'e ait olduğu sanılmış ve olay sanıklarının İzmir'e gidip geldikleri, bu gidişler sırasında İzmir'de oturan Fethullah Gülen'in de diğer sanıkların T.C.K.'nun 163/1-2. Maddesi uyarınca oluşturdukları kanun dışı, Nurculuk adı ile bilinen örgüte dahil olduğu iddia olunmuştur.
Yapılan hazırlık soruşturması sonunda, adı geçen sanık Fethullah Gülen'e ait olduğu sanılan suç delili teyp bandının bu kişiye ait olduğu kesin olarak tespit olunmadığı gibi, kendisi hakkında İzmir D.G.M. Savcılığı'nca yapılan hazırlık soruşturmaları sonucu takipsizlik kararı verildiği; olayın diğer sanıklarının İzmir'e gidişlerinde, sanık Fethullah Gülen'le temas ettiklerini gösteren delil ve bulguların mevcut olmadığı, sadece soruşturma konusu Çay ilçesi Çağlayan Erkek Öğrenci Yurdu Müdürü Hamza Koca'nın bağlı oldukları Türkiye Öğretmenler Vakfı yetkilileri ile temas etmiş olduğu, ancak bu sanığın da sanık Fethullah Gülen'le temas ettiğinin tespitinin mümkün olmadığı, olayın diğer sanıklarının ifadelerinde, sanık Fethullah Gülen'e ait olduğu ileri sürülen teyp bandının çözümü sırasında düzenlenen tutanak ile İzmir D.G.M. Savcılığı'nın yazı ve ekleri ile tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmıştır.
Bütün bu nedenlerle, sanık Fethullah Gülen hakkında, elimizdeki hazırlık soruşturmasına ilişkin olarak kendisine yükletilen T.C.K. 163/1-2 Maddesi'ne aykırı hareketinden dolayı kamu davası açılmasına yeterli delillerin bulunmadığı sonucuna varıldığından C.M.U.K.'nun 164. Maddesi gereğince hakkında takipsizlik kararı verildi. 15.6.1987' [2]
İddia-3: BÇG Raporlarına Göre Fethullah Gülen Türkiye Cumhuriyeti İçin Tehlikeli Faaliyetler Yürütmektedir
Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi [3] 'tekzip talep eden hakkında haber boyutunu aşan, kamuoyunda kuşku ve husumete yol açabilecek, kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadeler içerdiği görülmüş olmakla' iddiaların tekzip edilmesine hükmetmiştir.
İddia-4: Fethullahçılar Devlet İçinde Örgütleniyor
İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi [4] iddianın gerçeklere uygun olmadığı gerekçesiyle yazı hakkında tekzip kararı vermiştir.
Cumhuriyet Gazetesi'nin bu karara itirazı üzerine İzmir 8. Asliye Ceza Mahkemesi [5] itirazı yerinde görmeyerek, reddetmiş ve karar kesinleşmiştir.
İddia-5: Fethullah Hoca'nın Gizli Örgütü Vardır. Bu Örgütlenmenin Talimatı Olarak İllegal Kitapçık Basılmıştır
Fethullah Gülen'in avukatı bu iddianın doğru olup olmadığının tespiti için İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesine [6] müracaat etmiş, mahkemece iddianın ispatlanamaması ve gerçek dışı olduğunun anlaşılması üzerine tekzip kararına hükmedilmiştir.
İddia-6: Fethullah Gülen Cumhuriyet ve Atatürk Düşmanı Olup, Demokrasi Maskesi Takan Kara Yobaz Çetesinden Olup Kara Para Aklamaktadır
İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, [7] 'yazının Fethullah Gülen'in onur ve haysiyetini kırıcı ve gerçek dışı olduğu' gerekçesiyle tekzibine karar vermiştir.
Cumhuriyet Gazetesi'nin itirazını İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [8] reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Kara para iddiasıyla ilgili olarak ise Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesi de tekzip kararı vermiştir. [9]
İddia-7: Fethullah Gülen Atatürk Karşıtıdır. Çevresindekiler Atatürk'e Karşı Hakaretamiz Sözler Kullanmaktadırlar
Mahkeme Kararı: İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi [10] iddianın gerçek dışı olduğu gerekçesiyle yazının tekzibine hükmetmiştir.
Günaydın Gazetesi'nin karara itiraz etmesi üzerine İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [11] itirazı yerinde bulmayarak, itirazın reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi yazının gerçek dışı ve haysiyet kırıcı olduğu gerekçesiyle tekzip kararı vermiştir. [12]
İddia-8: Fethullah Gülen'in Avukatı Feti Ün de Atatürk ve Lâik Cumhuriyet Düşmanlığı Yapmaktadır
İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi [13] yazının gerçek dışı, kişinin onurunu kırıcı, davacıyı kamuoyunda küçük düşürücü ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet Gazetesi sorumlularını tazminata mahkum etmiştir.
Cumhuriyet Gazetesi'nin kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi [14] kararın dayandığı kanıtlarda ve delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle kararı oybirliğiyle onamış ve karar kesinleşmiştir.
İddia-9: Fethullah Gülen Dağlarda Kamplar Kurarak Şeriat Eğitimi Yaptırmaktadır
İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi [15] iddiaların gerçek dışı olduğu gerekçesiyle yazı hakkında tekzip kararı vermiştir. Cumhuriyet Gazetesi'nin itirazı üzerine dosyayı inceleyen İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi [16] kararı usul ve yasaya uygun bularak tasdik etmiş, itirazın reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.
İddia-10: Fethullah Gülen Şeriat Devleti Kurmak İçin Gençler Yetiştirmektedir, Onun İçin de Belli Görüşlerle Gençleri Zehirlemektedir
İddianın doğru olup olmadığının tespiti için mahkemeye müracaat edilmiş, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi iddianın gerçek dışı olduğu gerekçesiyle yazının tekzibine kesin olarak karar vermiştir. [17]
İddia-11: Fethullahçılar İsimli Örgüt Şeriat Düzeni Kurmak İstemekte ve Ülke Dışından Yardım Almaktadır
İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi [18] iddianın gerçek dışı olduğu gerekçesiyle yazının tekzip edilmesine karar vermiştir.
Tan Gazetesi'nin itirazı üzerine İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [19] 'resmiyete intikal etmiş ve bu olayların gerçeği kanıtlanmışçasına beyanda bulunulduğu ve böylece hakkın sınırlarının aşıldığı ve haberin veriliş biçiminin abartıldığının anlaşıldığı' gerekçesiyle itirazı reddetmiş ve karar kesinleşmiştir.
İddia-12: Fethullah Gülen Polis Kolejlerinde ve Askerî Okullarda Devlete Karşı Örgütlenmelere Gitmektedir [20]
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [21] Fethullah Gülen'in yasa dışı örgütlenmeler içinde bulunduğu imajını uyandıracak değerlendirmelerde bulunulduğu gerekçesiyle tekzip kararına hükmetmiş ve karar yerine getirilmediğinden İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [22] gazetenin yazı işleri müdürü hakkında ceza kararı vermiştir.
Mahkeme Kararı: Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan [23] aynı iddialara ilişkin olarak İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [24] 'aynı iddia ve isnatların tekrar tekrar yayınlandığı, daha önceden de mahkememizce bu isnatlar için müteaddit defalar tekzip kararı verilmiş olmasına rağmen yeniden isnatların tekrarlanmasının tekzip isteğine halkın hakaret ve husumetine maruz bıraktığı anlaşıldığından' tekzip kararına hükmetmişler.
Mahkeme Kararı: Yine Cumhuriyet Gazetesi'nde [25] aynı iddiaların ileri sürülmesi ile ilgili olarak İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [26] iddiaların gerçek dışı olması sebebiyle tekzip kararına hükmetmiştir.
İddia-13: Fethullah Gülen, Türkiye Cumhuriyeti'nin Teokratik Bir Devlete Dönüştürülmesi Amacındadır. Bunun İçin Devlete Karşı Örgütlü Bir Faaliyet Yürütmektedir [27]
Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi [28] 'yapılan incelemede Fethullah Gülen ile ilgili olarak haysiyet ve şerefe dokunan ve kendisi ile ilgili gerçeğe aykırı düşünceler ve sözler izafe edilmiş olması sebebiyle' talebin kabulüyle tekzip kararına hükmetmiş ve karar kesinleşmiştir.
İddia-14: Fethullah Hoca, Çiller'in Gizli Ortağı Olup, Birlikte Kara Para Aklamaktadırlar. Fethullah Hoca İmparatorluğu Aslında CIA'nın Bir Paravanıdır... [29]
Şişli 5. Asliye Hukuk Mahkemesi [30] davacının kişilik haklarına saldırıldığı, haber verme, eleştiri, yorum ve uyarı sınırlarını aşan şekilde yayın yapmak suretiyle hukuka aykırı olarak davacının şahsiyet haklarına tecavüz edildiği gerekçesiyle davalıları tazminata mahkum etmiştir. Mahkeme Kararı: Ayrıca Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi [31] aynı iddianın haysiyet kırıcı ve gerçek dışı olduğu gerekçesiyle yazı hakkında tekzip kararına hükmetmiştir.
İddia-15: Kasım Gülek MOON Tarikatının Türkiye Temsilcisidir. Kasım Gülek'in Cenaze Namazını Fethullah Gülen Kıldırmıştır. O Halde... [32]
Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi [33] söz konusu iddianın kişilik haklarını zedeler mahiyette olduğu, eleştiri sınırını aştığı kanaatine vararak, tekzip talebinin kabulüne karar vermiştir. Kanal 6'nın üst mahkemeye itirazı üzerine dosyayı inceleyen Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi [34] iddianın yargılayıcı ve mahkum edici bir üslupla yapılmış olması ve kişilik haklarını zedelemesi sebebiyle itirazı reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Karar gereği yayınlanan tekzip metninde özetle şu görüşlere yer verilmiştir:
'26.12.1997 tarihinde Ceviz Kabuğu programında, Aydınlık gazetesi yazarı Adnan Akfırat tarafından, müvekkilimiz Muhterem Fethullah Gülen ile ilgili olarak, gazetecilik dilinde 'hakaret', halk dilinde 'iftira' biçiminde nitelendirilmesi gereken gerçek dışı iddialar ileri sürülmüştür. Söz konusu yayında, muhterem müvekkilimiz, hem MOON tarikatının Türkiye'deki temsilcisi olarak gösterilmiş hem de Amerikan çıkarlarının Türkiye'de yayılmasının sözcülüğünü yapmakla itham edilmiştir. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bütün hayatını İslâm'ın sevgi ve kardeşlik mesajının bütün insanlara iletilmesi gayretlerine adamış muhterem Fethullah Gülen'in İslâm dışı bir tarikatla iddia edildiği şekilde bir münasebetinin kesinlikle söz konusu olamayacağı apaçık bir husustur.
Merhum Kasım Gülek'in bu kuruluşla böyle bir bağlantısının olup olmadığı, müvekkilimizin bilmediği, bilemeyeceği bir husustur. Kaldı ki, vefat etmiş bir kişinin hayatta iken gösterdiği faaliyetleriyle ya da savunduğu fikirleriyle, onun cenaze namazını kıldıran kişiyi sırf bu sebeple ilişkilendirmenin hiç bir mantığı yoktur. Cenaze namazını kıldırmak belli şartları haiz kişilerin yerine getirebileceği dini bir görevdir. İşte, muhterem müvekkilimiz, özellikle müteveffa yakınlarının talebi üzerine bazı kişilerin cenaze namazını kıldırmıştır. Bu kişiler ise değişik dünya görüşlerine sahip olmuşlardır.
Ancak muhterem Hocaefendi'nin, kutsi bir görev olan cenaze namazı kıldırmasının, bu kişilerin hayatta iken savundukları fikirleri veya yaptıkları işleri tasvip edip etmemesi gibi bir açıdan değerlendirilmesi mümkün değildir. Ölen kimseler hakkındaki bu dini ve insani nitelikteki son görevlerin, bazı suçlamaların gerekçesi yapılması ise söz konusu kişilerin ne ölçüde art niyetli olduklarını aşikâre ortaya koymaktadır.
Diğer yandan milletimizin birliği ve dirliği için bütün toplum kesimleri arasında hoşgörü ve uzlaşmaya dayalı bir diyalog zemini oluşturulması çabasının fikri mimarı müvekkilimizi, yabancı bir devletin çıkarlarının yayılmasının Türkiye'deki sözcüsü gösterme cüret ve iftirası da, sadece ülkemizi kargaşaya sürüklemek isteyenlerin işine yarayabilir.
Bu iddiaların gerçek dışlığı yargı kararı ile tespit edilmiş olup, Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 1997/118 E sayılı dosyasından,hukuka aykırı olarak müvekkilimizin şahsiyet hakkına tecavüz ettiği gerekçesiyle tazminata mahkum edilmiştir.
Diğer yandan, müvekkilimizin bizzat çeşitli vesilelerle defaatla kamuoyuna açıkladığı üzere, kendisi bir tarikat lideri olmadığı gibi 'Fethullah Gülen tarikatı' diye bir tarikat da yoktur.
İddia-16: Fethullah Gülen 2000'li Yıllarda Lâik Demokratik Cumhuriyeti Yıkarak, Yerine Bir İslâm Cumhuriyeti Kurmak İçin Çalışma İçindedir [35]
İddianın doğru olup olmadığının tespiti için mahkemeye müracaat edilmiş, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [36] iddianın 'gerçek dışı olduğu, aynı iddia ve isnatların daha önce de müteaddit defalar ileri sürüldüğü ve bu isnatlar için mahkememizce verilen tekzip kararlarına rağmen yeniden isnatların tekrarlanmasının tekzip isteyeni halkın hakaret ve husumetine maruz bıraktığı anlaşılmakla talebin kabulüne' karar vererek tekzip kararına hükmetmiş ve karar kesinleşmiştir.
İddia-17: 'Fethullah Gülen'in Talebeleri' İsimli Bir Grup TSK'da Örgütlenmektedir [37]
Üsküdar 2. Sulh Ceza Mahkemesi söz konusu iddianın Yüksek Askeri Şuranın kararlarına dayalı olarak ortaya atıldığını, ancak bu kararların gizli olması nedeniyle içeriğinin açıklanmadığı ve bu nedenle yapılan yayının 'gerçeklere aykırı hareket olarak nitelendirilmesi gerektiği' gerekçesiyle haberin tekzip edilmesine karar vermiştir. [38]
Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı da 'Fethullah Gülen'in Talebeleri' isimli bir örgütlenmenin olmadığını tespit etmiştir
İddia-18: ABD'de, Suudi Arabistan'da, Azerbaycan'da, Kırgızistan'da Örgütlenerek Din ve Deri Ticareti Yapıyor [39]
İstanbul 7. Asliye Hukuk Hakimliği bu iddianın kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğunu tespit ederek, gerçek dışı ithamı ortaya atan kişiyi tazminat ödemeye mahkum etmiştir. [40]
İddia-19: BÇG'nin Raporuna Göre Gülen En Tehlikeli İrticadır [41]
Bağcılar Asliye Ceza Mahkemesi [42] iddianın yer aldığı yazıda 'Fethullah Gülen'in BÇG'nin raporuna göre irticai gurupların en tehlikesinin lideri olarak ve illegal finans kaynaklarına sahip olmakla itham edildiği, böylece ispatlanamayan hakikate muhalif isnatlarla haber verme sınırını aşarak, hukuka aykırı ve basın mevzuatına ters düşen mahiyete yayın yapılmak suretiyle Fethullah Gülen'in haysiyet ve şerefinin zedelendiği kanaatına varılmış' ve yazının tekzip edilmesine karar verilmiştir.
Kesinleşen bu mahkeme kararı gereği yayınlanması gereken tekzip metninde şu görüşlere yer verilmiştir:
'Son zamanlarda Türk basınında maalesef hayali bazı belli raporlar uydurularak, kişiler suçlanmakta ve tahkir edici isnatlarla insan haysiyeti değeri açıkça çiğnemektedir. Bilindiği üzere, gazetecilik mesleği, toplumu doğru ve tarafsız biçimde bilgilendirmek gayesiyle yürütülmesi gereken bir faaliyettir. Bunun için sorumlu gazetecinin bir iddiayı ortaya atmadan önce, konuyu objektif biçimde araştırması ve iddialarını dayandırdığı kanıtları somut biçimde göstermesi lazımdır. Ancak bazı basın mensupları basın mesleğinin bu temel ilkesini hiçe sayarak, bu haberde olduğu gibi, mesnetsiz ithamlarını, devletin birtakım organlarına mal ederek, muhterem müvekkilimize 'En tehlikeli gurubun lideri' gibi yakıştırmalarda bulunmaktadırlar.
Halbuki bütün kamuoyunun da yakinen bildiği üzere, muhterem Fethullah Gülen ilmi ve fikri bütün faaliyetlerinde, ülkemizde bir hoşgörü ve uzlaşma ortamının gerçekleşmesi amacını gütmekte; meydana getirdiği eserlerin hepsinde kardeşlik, birlik ve sevgi temasını işlemektedir. Bütün bu gayretlerin yürütülmesinde her zaman Anayasa ve kanunlar çerçevesinde kalınarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütünlüğü ve bekasına zarar verebilecek her tür davranışa karşı açıkça tavır alınmaktadır. Kendisinin mütefekkir şahsiyetinin doğurduğu sorumlu tutumun bir neticesi olarak, önerdiği hoşgörü ve uzlaşma düşüncesi ise başta devletimizin en yüksek makamı olmak üzere, toplumun değişik her kesiminde büyük bir kabul görmektedir. Ülkemiz ve bütün milletimiz için sarf edilen böylesine fikri bir mesainin ise, herhangi bir makam, mevki ya da maddi çıkar amacını gütmediği ve hele hukuk dışı, ideolojik siyasî bir guruplaşma veya örgütlenmeyi öngörmediği aşikârdır.
Ancak yukarıda değinilen ve bütünüyle hukuki çerçevede gerçekleştirilen gayretler hakkında kendisi samimi kamuoyu nezdinde büyük bir kabul görmekte olup, bugüne değin muhterem Fethullah Gülen aleyhine hukuka aykırı bir davranışından bahisle hukuki sonuç doğurucu herhangi bir adli işlem yapılmamıştır. Buna karşılık bazı yazıda olduğu gibi onun hakkında hakaretamiz iddialarda bulunanlar, yayınladıkları iftiralar nedeniyle çeşitli tazminat ve cezalara mahkûm edilmişlerdir. Ancak bu gerçeklere rağmen az sayıda basın mensubu, basın özgürlüğünü kötüye kullanarak hakiki hiçbir yönü olmayan iddialarını aynen tekrarlamaya devam etmektedir.
Böyle yalan haberlerle ilgili mahkemelerce verilen cezaların yeterince caydırıcı olmaması ve birtakım kişilerde mahkeme kararlarına ve hukukun üstünlüğüne gösterilmesi gereken saygının yeterince bulunmaması ise, bu karalama kampanyası yürütücülerine cesaret vermektedir. Ancak biz yine de, adaletin bir gereği ve toplumun kasıtlı olarak gerçek dışı yayınlarla yanlış yönlendirilmesinin önlenmesi için, hukuki bütün müracaatlara başvurarak; iddia sahiplerini bir kez daha ispata davet edeceğiz.
Bu vesileyle Radikal Gazetesi'nde söz konusu yazıdaki isnatları ortaya atılanları aşağıdaki soruları cevaplandırmaya çağırıyoruz.
1. Muhterem Fethullah Gülen hangi tutumuyla sözüyle ya da davranışıyla Türkiye Cumhuriyeti için tehlikeli olabilecek bir vakıaya sebep olmuştur? Nerede, ne zaman ve ne biçimde bu yönde bir faaliyete göstermiştir?
2. Kendisinin yayınlanmış bütün eserleri kamuoyunun bilgisine sunulmuş ve ilmi-fikri düşüncelerinin tümü açık biçimde ifade edilmiş olduğuna göre, bunların hangisinde devletimize, milletimize zararlı ya da demokrasiye aykırı bir husus ileri sürülmüştür.
3. Türkiye'de varolan bütün özel okullar devletin resmi makamlarının izniyle ve onların denetiminde faaliyet gösterdiğine ve bu okulların sahiplerinin kim olduğu belli olduğuna göre; muhterem müvekkilimiz hangi okulun sahibidir? Biz bugüne değin bu ve benzeri sorulara henüz bir cevap alamadığımız gibi, tahkir edici suçlamalarda bulunanlar, iddialarıyla ilgili hiçbir kanıt da ortaya koyabilmiş değillerdir. Bu nedenle söz konusu yayın sahiplerinin de bağımsız mahkemelere hakaretleri yaptırımlara maruz kalacakları inancıyla bütün kamuoyunda böyle iftiralara karşı uyanık olmaya davet ediyor saygılarımızı sunuyoruz.
[1] İzmir DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1986/51 Hazırlık No'lu, 20.5.1987 tarihli takipsizlik kararı.
[2] Konya DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1987/60 Hazırlık No'lu,15.6.1987 tarihli takipsizlik kararı.
[3] Mahkemenin 1998/89, 22.4.1998 tarihli kararı
[4] Mahkemenin 1993/117, 27.9.1993 tarihli kararı.
[5] Mahkemenin 1993/222, 27.10.1993 tarihli kararı.
[6] Mahkemenin 1994/2, 5.1.1994 tarihli kararı.
[7] Mahkemenin 1994/231, 5.9.1994 tarihli kararı.
[8] Mahkemenin 1994/58, 13.9.1994 tarihli kararı.
[9] Mahkemenin 1997/17 sayılı ve 5.3.1997 tarihli kararı.
[13] Mahkemenin 1993/866 E, 1994/290 K, 11.4.1994 tarihli kararı.
[14] Mahkemenin 1994/7299 E - 11778 K, 17.12.1994 tarihli kararı.
[15] Mahkemenin 1990/27, 9.3.1990 tarihli kararı.
[16] Mahkemenin 1990/45, 27.3.1990 tarihli kararı.
[17] Mahkemenin 1996/52, 21.6.1996 tarihli kararı.
[18] Mahkemenin 1990/67, 19.11.1990 tarihli kararı.
[19] Mahkemenin 1990/232, 11.12.1990 tarihli kararı.
[20] 6.7.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya
[21] Mahkemenin 1994/69, 10.10.1994 tarihli kararı.
[22] Mahkemenin 1996/192 E, 1997/222 K., 9.4.1997 tarihli kararı.
[23] 19.12.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya
[24] Mahkemenin 1995/50, 4.4.1995 tarihli kararı.
[25] 14.8.1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya
[26] Mahkemenin 1997/85, 26.11.1997 tarihli kararı.
[27] 24.4.1997 tarihli Sabah Gazetesi, Can Ataklı
[28] Mahkemenin 1997/45, 18.6.1997 tarihli kararı.
[29] 24.11.1996 tarihli Aydınlık Gazetesi
[30] Mahkemenin 1996/1096 E, 1998/41 K, 22.1.1998 tarihli kararı.
[31] Mahkemenin 1997/8, 7.2.1992 tarihli kararı.
[32] 26.12.1997 tarihli Kanal 6'da yayınlanan Ceviz Kabuğu Programı.
[33] Mahkemenin 1998/9, 9.1.1998 tarihli kararı.
[34] Mahkemenin 1997/45, 16.3.1998 tarihli kararı.
[35] 18.12.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya.
[36] Mahkemenin 1995/48, 4.4.1995 tarihli kararı.
[37] Cumhuriyet Gazetesinin 27.5.1997 tarihli nüshasında yer almıştır.
[38] Mahkemenin 1997/72 karar no'lu ve16.7.1997 tarihli kararı.
[39] Cumhuriyet Gazetesinin 11.4.1994 tarihli nüshasında Hikmet Çetinkaya tarafından kaleme alınan yazıda yer almıştır.
[40] Mahkemenin 1996/68 esas,1996/53 karar no'lu ve 27.2.1996 tarihli kararı.
[41] 7 Mart 1998 tarihli Radikal Gazetesi'nde Enver Değer tarafından yazılan yazıda yer almıştır.
[42] Mahkemenin 1998/58 müt. Sayılı ve 2.6.1998 tarihli kararı.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-18-2009, 20:07   #2
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
26 Aralık 1996 Tarihli, Cumhurbaşkanlığı Nezdinde Yapılan Toplantıya Sunulduğu İddia Edilen ve MİT Tarafından Hazırlandığı İleri Sürülen İsim Listesi İle İlgili Gelişmeler

Susurluk Skandalı'nda Sapla Saman
Susurluk olayı ile ilgili olarak Cumhurbaşkanın başkanlığında Başbakan ve siyasi parti liderlerinin katılmasıyla gerçekleşen toplantıda MİT tarafından hazırlandığı ve Başbakan tarafından okunduğu ileri sürülen listede Fethullah Gülen'in adının da bulunduğu iddia edilmiştir.
Bu iddianın basında yer alması üzerine zirveye katılanlar tarafından yapılan açıklamalarda söz konusu toplantıda Fethullah Gülen'in adının hiçbir biçimde geçmediği söylenmiştir. Bu konudaki açıklamalar şöyledir:
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Açıklaması
'Susurluk hadisesi ile ilgili Çankaya'da yapılan toplantıda Gülen'in adı geçmemiştir. Söz konusu dahi olmamıştır. Zaten böyle bir olayın içinde Gülen'in adının geçmesi de mümkün değildir. Burada biz varız. Eğer birisi bu iddiayı dile getirirse gerekli cevabı biz veririz.' Gülen'in 'üzülmesine gerek yok.' [1]
Başbakanlık Açıklaması
'Bir televizyon kanalında Susurluk olayıyla ilgili yayınlanan programda ve bazı yazılı basında MİT raporuna dayanılarak Liderler Zirvesi'nde bir takım isimlerin zikredildiği iddia edilmiştir. Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında yapılan toplantı gizli bir toplantıdır. MİT raporları gizli raporlardır. Toplantıda yapılmış olan görüşmeler hakkında dışarıda hiçbir açıklama yapılmaması liderler tarafından müştereken karar altına alınmıştır. Hal böyle iken devlete ait bütün gizlilikleri hiçe sayarak yayın yapmak yasalara uygun bir davranış olmadığı gibi mezkur toplantıda, çalışmaların nasıl yürütüldüğü üzerine bilgi verilmiş, ancak hiçbir şahsın adı zikredilmemiştir. Bu meyanda ülkemiz halkının hürmet ettiği bir din aliminin adından zirvede bahsedildiği şeklindeki haberlerin gerçekle uzaktan, yakından hiçbir ilgisi yoktur. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Başbakanlık Basın Merkezi.'
ANAP Gen. Bşk. Mesut Yılmaz'ın Açıklaması
'Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından hazırlanan 58 kişilik listede Fethullah Gülen'in isminin de yer aldığı iddiası şaşkınlık ve üzüntü vericidir. Herhalde Türkiye'deki kanunsuz işlere en son adı karıştırılabilecek kişi' [2] Fethullah Gülen'dir.
DSP Gen. Bşk. Bülent Ecevit'in Açıklaması
'Çok üzüldüm, hayret ettim, ama Gülen'in üzülmemesini dilerim. Çünkü böyle bir iddiayı Türkiye'de aklı başında hiç kimse ciddiye almayacaktır. Sayı önce 58 kişiydi nasıl olduysa bu sayı dışarıda 59''a çıkmış.
Fakat kaça çıkarsa çıksın bunda onun yeri olmayacaktır. Bundan eminim. Onun böyle karanlık olaylarla ilgisi olmadığına ben emin olduğum gibi Türk kamuoyunun da emin olduğuna inanıyorum. Hiç ciddiye alınmayacak bir haber.' [3]
Müteveffa MHP Gen. Bşk. Alparslan Türkeş'in Açıklaması
'Özellikle birlik ve beraberliğe ziyadesiyle muhtaç bulunduğumuz bu günlerde, Susurluk olayı dolayısıyla hazırlandığı iddia edilen bir listede Fethullah Gülen'in adının da geçmesini ülkemizin istikrarı açısından fevkalade üzücü buluyorum ve bu değerlendirmeyi esefle karşılıyorum.
Kişisel malı olarak bir dikili ağacı dahi bulunmayan kendisini ilme ve ilmin yapılmasına vakfetmiş bir kişiliğin sahibinin böylesine nitelendirmelerle haksızlık edildiğini sanıyorum.
O, Avrupa'dan Yakutistan'a kadar olan çalışmalarıyla temayüz etmiş ve takdire şayan ünlü bir zattır. Böylesine muhterem bir zatın nereden geldiği belli olmayan elli sekiz kişilik bir listede isminin geçmesi veya isminin o listeye eklenmesi izan sahiplerince hiçbir mana ifade etmeyen bir davranıştır. Zira Fethullah Gülen Türk milletinin gönlünde hakkettiği tahtı kurmuştur.
Hiçbir zan ve iftira bu tahtı sarsamaz. Türkiye'nin hakkettiği huzur ortamına kavuşması için elinden gelen gayreti gösteren Gülen'e yapılan bu çirkin yakıştırmanın gerisinde art niyet ve art niyetli kişilerin olduğu meydandadır.' [4]
BBP Genel Bşk. Muhsin Yazıcıoğlu'nun Açıklaması
'Türkiye'nin manevi dinamiklerinden birinin isminin böyle bir listeye karıştırılmasını üzüntü ve hayretle karşıladım. Çankaya'da yaptığımız toplantıda onun ismi hiçbir şekilde geçmemiştir.' [5]
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere 'Susurluk Zirvesi' olarak adlandırılan toplantıya katılan devlet ve siyaset adamları, söz konusu toplantıda bahis konusu olan ve 58 isimden oluşan listenin Başbakan tarafından gündeme getirildiğini ancak Fethullah Gülen'in adının hiçbir biçimde toplantıda dile getirilmediğini söylemişlerdir. Buna karşılık toplantı sonrasında bir televizyon kanalında yapılan yayında listedeki isim sayısı 58 değil 59 olarak açıklanmış ve Gülen'in isminin de listede olduğu iddia edilmiştir.
Bu durumda Başbakan, toplantıya katılanlar tarafından ve dönemin Devlet Bakanı Abdullah Gül [6] tarafından 58 kişiden oluştuğu söylenen listenin, zirveden 3 gün sonra nasıl ve neden dolayı 59 isimli olarak yayınlandığı, bugüne değin açıklığa kavuşmamıştır.
Bu durumda akla gelen ilk ihtimal Gülen'in isminin söz konusu yayını yapanlar tarafından listeye eklendiğidir. Nitekim Gülen'in isminin listede olduğunun yayınlanması üzerine yasal yollara başvurulmuş ve iddianın kanıtlanması talep edilmiştir. Bu konudaki iddia ve mahkeme kararı özetle şöyledir:
İddia: Çankaya'da Gerçekleşen Liderlerin Susurluk Zirvesinde Başbakan'ın Gündeme Getirdiği ve MİT'in Hazırladığı Listede Fethullah Gülen'in İsmi Vardır.[7]
Mahkeme Kararı: Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi[8] 'Başbakanlık basın bildirisi ve dilekçe ekindeki belgelerden iddianın gerçeğe uygun olmadığı anlaşılmakla' tekzip talebinin kabulüne karar vermiştir. Mahkeme gereği Kanal D Televizyonu'nda yayınlanan tekzip metninde ise şu görüşlere yer verilmiştir:
'Türk milletinin ve bütün insanlığın hayrına olan bütün işleri manen destekleyen, ülkemizin her alanda kalkınması yönündeki bütün çabalara ayırım gözetmeksizin fikirleri ile yol gösteren, bütün toplum kesimleri arasında hoşgörüye dayalı bir uzlaşma zemini oluşturarak milletimizin ve devletimizin birliğinin pekiştirilmesine ciddi katkılarda bulunan Gülen'in, hukuka aykırı hiçbir fiilin veya oluşumun içinde olamayacağı apaçık bir gerçektir. Öyleyse, bütün kamuoyunun yakinen bildiği bu gerçeğe ve Gülen'in bütün toplumun gözü önünde yürüttüğü, Türkiye'nin insan haklarına dayalı bir hukuk devleti olması yönündeki ilmi faaliyetine rağmen, böyle suçlamalara maruz kalmasındaki meş'um amacı, büyük milletimizin bildiğinden eminiz.
Ancak, devletimizi ve toplumumuzu derinden sarsan hukuk dışı fillerin ortaya çıkarılması ve faillerinin hakkettikleri biçimde yargılanmalarını önlemek için, Fethullah Gülen gibi mümtaz şahsiyetlerin isimlerini ortaya atarak insanlarımızın kafasını karıştırmak isteyenlere karşı herkesin ve özellikle sorumlu mevkide olanların dikkatli olmalarını hatırlatmak istiyoruz.
Özellikle belirtmek gerekir ki, müvekkilimize yönelik çirkin iftira somut bir hadiseye veya gerekçeye değil 'Susurluk olayı dolayısıyla gündeme gelen isimler' gibi belirsiz bir isnada dayandırılarak, kişilerin zihninde Fethullah Gülen hakkında bir şüphe doğurulmaya çalışılmaktadır.
Halbuki bütün ömrünü dünyevi hiçbir makam ve menfaat beklentisi içinde olmadan ve 'Sadece Allah rızası için Türk milletine ve bütün insanlığa İslâm'ın yüce mesajını ilmi yoldan anlatmaya vakfetmiş olan Gülen'in, 'Susurluk olayı ile ilgili iddialarla en küçük bir şüpheyi davet edebilecek, herhangi bir davranışı söz konusu dahi edilemez.
Ayrıca vurgulamak isteriz ki, Gülen, sahip olduğu İslâmi inancın tabii bir gereği olarak, bütün karanlıkların aydınlatılmasını herkesten çok arzu etmektedir. Bu vesile ile, milletimizin manevi dinamiklerinden olan Gülen gibi şahsiyetlerin karalanarak oluşturulacak karmaşa ortamından, başta siyasi olmak üzere çeşitli gayrı meşru menfaat elde etme çabalarına karşı, bütün toplum kesimlerini hassas ve uyanık olmaya davet ediyor, bu tür iftiraların ortaya atılmasına neden olan herkesle ilgili olarak, gereken hukuki müracaat yollarının tümünün yerine getirileceğini vurgulamak istiyoruz.'
[1] Yeni Yüzyıl 4 Ocak 1997; Zaman, 28 Aralık 1996.
[2] Yeni Şafak, 28 Aralık 1996
[3] Zaman, 28 Aralık 1997.
[4] Ortadoğu, 6 Ocak 1997
[5] Zaman, 28 Aralık 1997
[6] Abdullah Gül'ün açıklaması için Bkz. 28 Aralık 1996 Zaman.
[7] 26.12.1996, Kanal D, Akşam ve gece haberleri.
[8] Mahkemenin 1997/5 sayılı ve 9.1.1997 tarihli kararı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:09   #3
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Hoşgörü ve Uzlaşma Aksiyonu Siyasal-İdeolojik Bir Örgütlenme midir?

Hoşgörü ve İdeoloji
Gerek yukarıda görüşler açıklayan bilim adamı, yazar ve toplumun değişik kesimlerine mensup şahsiyetler gerekse yargı kararları, ortada böyle bir örgütlenmenin olmadığını, Fethullah Gülenin belirli değerler temeli üzerinde toplumsal barışın sağlanması ve ülkemizin diğer sorunlarının çözümü için bir diyalog ve uzlaşma zeminin oluşması yolunda gayret gösterdiğini söylemektedirler.
Siyasal Bir Örgütlenme mi?
İncelememizin başından itibaren bu konudaki iddia ve mahkeme kararlarına yer vermiş bulunmaktayız.
Gerek yukarıda görüşler açıklayan bilim adamı, yazar ve toplumun değişik kesimlerine mensup şahsiyetler gerekse yargı kararları, ortada böyle bir örgütlenmenin olmadığını, Fethullah Gülenin belirli değerler temeli üzerinde toplumsal barışın sağlanması ve ülkemizin diğer sorunlarının çözümü için bir diyalog ve uzlaşma zeminin oluşması yolunda gayret gösterdiğini söylemektedirler. Kamuoyundaki bu yaygın kanıya karşılık, onun hoşgörü gayretlerinin, demokrasi ve cumhuriyet yanlısı görüş ve tutumlarının göstermelik olduğu, gerçekte Türkiye Cumhuriyetinin Temel niteliklerini değiştirerek yerine teokratik bir devlet kurmak için illegal bir örgütlenmeye gittiği, iddia edilmektedir.
Bu iddiaların doğru olmadığına ilişkin mahkeme kararlarını incelememizin önceki bölümlerinde nakletmiş idik. Ancak özellikle son zamanlarda bu iddialar, istihbarat raporu olduğu söylenerek yapılan bazı yayınlarda tekrarlanmaya başlanmıştır. Bu nedenle aşağıdaki bölümde söz konusu iddiaları yargı kararları ve diğer belgeler ışığında ayrıca ele alınacaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:09   #4
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
İstihbarat Raporu Olduğu İleri Sürülerek Yapılan Yayınlardaki İddialar ve Yargı Kararları


Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu Kararı
Disiplin Kurulu konuyla ilgili olarak, o sırada memurlar hakkında disiplin suçları için çıkan af nedeniyle söz konusu iddiaları incelemeden, kanun gereği olarak, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermiştir. [1]
Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Takipsizlik Kararı
Yine aynı konuda Savcılıkça yapılan soruşturma sonucunda 'Yukarıda açıklanan sebepler tahtında sanıklar hakkında üzerlerine atılı laikliğe aykırı olarak devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla çalışmalarda bulunmak suçundan sanıklar hakkında takibata yer olmadığına' [2] karar vermiş ve böylece iddialar hakkında dava açmamıştır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Basın Açıklaması
Söz konusu inceleme ve soruşturmalarda Gülen'in sanık ve hatta tanık olarak dahi bilgisine başvurmamasına karşılık, aradan iki yıl geçtikten sonra 1994 yılında basında bu konu tekrar gündeme getirilmiş ve 'Fethullahçılar polise sızdı' biçimindeki iddialar yayınlanmıştır. Söz konusu yayınlar üzerine İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nce bir açıklama yapılarak, 'olayın yıllar önce soruşturularak, hukuken sonuçlandığını ve bu iddialarla ilgili herhangi bir kimseye idari veya adli yönden bir ceza verilmesini gerektirecek bir durumun tespit edilemediği' söylenmiştir. [3]
Bu Konuda Yapılan Yayındaki İddia ve Mahkeme Kararı
İddia: 'Çok gizli polis raporlarına' göre polis içinde 'Fethullah Hoca'nın Talebeleri' adlı illegal bir örgüt bulunmaktadır. [4]
İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin İddiayla İlgili Kararı: [5] Gülen'in vekilinin 'Fethullahçılık veya Fethullah Hoca'nın talebeleri diye bir yapılanmanın olmaması, dolayısı ile olmayan bir yapılanmanın herhangi bir faaliyetinin de bulunamayacağı, yazıda yer alan iddiaların suç isnatları olduğu, üstelik bu isnatların çarpıtılmış raporlarla kamuoyuna sunulduğunu' gerekçesiyle, iddiaların gerçek dışı ve kişinin haysiyetine dokunması nedeniyle, yazının tekzip edilmesine hükmetmiştir. Hürriyet Gazetesi karara, bir üst mahkemeye müracaat ederek itiraz etmiş ve haberin gerçek olduğunu ve çok gizli rapora dayandığını iddia etmiştir. İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [6] ise iddia ispatlanamadığından 'itirazı yerinde bulmayarak' reddetmiştir. Hürriyet Gazetesi kararı bozdurmak için yazılı emir yolu ile Yargıtay'a müracaat etmiştir. Ancak Yargıtay 7. Ceza Dairesi [7] oybirliği ile talebi reddetmiş, böylece kesinleşen karar dolayısıyla yayınlanması gereken tekzip metninde ise özetle şu görüşlere yer verilmiştir: 'Gülen'e yapılan tarikat, örgüt veya gurup iddialarını hukuk devletinde olması gerektiği şekilde mahkemeler vasıtasıyla yalanlanmış ve gerek Devletin soruşturma organları gerekse mahkeme kararları ile Fethullahçılık diye bir örgütün olmadığı tespit edilmiştir. Hatta bu konularda mahkeme kararı ile bir tekzip metni de Hürriyet Gazetesinin 27 Ocak 1990 tarihili nüshasında yayınlanmıştır. Gülen kendisinin insanlarımız arasında bir imtiyazının olmadığını, halkın içinde Hakk'la beraber olmak sevdasını taşıdığını birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlerin oyunlarına gelinmemesi dileğini her fırsatta anlata gelmiştir. Bu hukuki ve fiili gerçekler de onun illegal örgütlenme gibi faaliyetlerle ilgisi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.'
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin [8] 'Fethullah Gülen, Polis Akademilerinde Örgütlenmektedir' İddiasına [9] İlişkin Kararı: Söz konusu mahkeme iddianın gerçek dışı ve haysiyet kırıcı olduğu gerekçesiyle yazı hakkında tekzip kararına hükmetmiş ve karar kesinleşmiştir. Mahkemenin yayınlanmasına hükmettiği tekzip metninin bir kısmı şöyledir: '10 Mart 1992 tarihli emniyet soruşturma raporunun, hukuken hiçbir geçerliği yoktur. Çünkü söz konusu raporda belirtilen hususlar yalnızca bir iddia ve şüpheden ibaret olup, bu iddia ve şüphenin doğru olup olmadığının ancak yapılacak bir yargılama sonucunda verilecek bir hükümle tespit edilmesi gerekirdi. Şimdi soruyoruz: Adeta kesin bir mahkeme ilamı gibi sürekli ileri sürülen ve 'belge' olarak nitelenip müvekkilimizi karalamak için dayanılan, söz konusu rapordaki olayları doğrulayan bir yargı kararı var mıdır? Eğer gazetecilik mesleğini objektif ölçüler çerçevesinde yapıyor olsaydınız, 1992 tarihli bu raporun akıbetini de araştırıp, sonucu okuyuculara bildirmeniz gerekmez miydi? Nitekim söz konusu rapordaki iddialarla ilgili olarak, DGM Savcılığı suç unsuru olmadığı için takipsizlik kararı vermiş ve yine aynı raporda adı geçen kişiler hakkında herhangi bir disiplin cezası da verilmemiştir. Bunun anlamı, raporda belirtildiği gibi Polis Koleji'nde müvekkilimin adıyla anılan bir illegal örgütlenme olduğu iddiasının gerçek dışı olduğudur. Öyleyse yargı makamlarının suç unsuru görmediği ve müvekkilimle hiçbir bağlantı kurmadığı iki yıl önce hukuken geçersizliği kanıtlanmış bir rapora dayanarak, Fethullah Gülen'i illegal bir örgütlenmenin icracısı olarak göstermeniz toplumun doğru bilgi ve doğru haber alma hakkının istismarı değil midir?'
Ancak Mahkeme Kararı yerine getirilmemiş ve yukarıdaki tekzip metni gazetede yayınlanmamıştır. Bu nedenle İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Gazetesi Sorumlusunu tekzibi yayınlamama suçundan dolayı mahkum etmiştir. [10]
Soru Önergesi
Yine aynı iddia ile ilgili olarak dönemin CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş bir soru önergesi vererek, 'Ülkemizde Fethullah Hoca'nın talebeleri adıyla anılan bir örgütün olup-olmadığının cevaplandırılmasını' talep etmiştir. [11]
İçişleri Bakanının, Soru Önergesine Cevabı
Söz konusu soru önergesine verilen cevapta 'Fethullah Hoca'nın Talebeleri adı altında bir örgüt kayıtlarda mevcut değildir' denirken, Fethullah Gülen hakkında, anayasal sistemi hedef alan illegal faaliyetlere karıştıkları yolunda herhangi bir bilginin bulunmadığı açıklanmıştır. [12]
Ankara DGM Başsavcılığının 1997 Yılındaki Takipsizlik Kararı
'Şeriat Düzeni Kurmayı Amaçlayan Fethullah Gülen'in Talebeleri Diye Bir Örgüt Yoktur.'
Bütün bu yargısal ve idari kararlara ve de resmi açıklamalara rağmen, 'İllegal Fethullah Hoca'nın Talebeleri' adlı örgüt kurma iddiasının 1997 yılında bazı basın organlarında tekrar gündeme getirilmesini ihbar kabul eden, Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma başlatmış ve bunun sonucunda şu kararı vermiştir: 'Bugüne kadar yapılan araştırmalardan 3713 Sayılı Kanun'un 1. Maddesi'nde tarif edildiği şekilde şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan 'İllegal Fethullah Hoca'nın talebeleri' adını taşıyan bir örgütün varlığına ve sanıkların böyle bir örgüt kurdukları ve bu örgüte üye olduklarına dair ve sanıklar hakkında kamu davasının açılmasını haklı gösterecek delil bulunmadığından CMUK'nun 164. Maddesi uyarınca kamu adına takipsizlik kararı verilmesine karar verildi.' [13]

[1] Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu'nun 1993/01 sayı ve 7.1.1993 tarihli kararı.
[2] Savcılığın 1992/256 Hazırlık 1992/137 karar nolu ve 14.10.1992 tarihli takipsizlik kararı.
[3] Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 9 Nisan 1994 tarih 05 sayılı basın açıklaması.
[4] 9.4.1994 tarihli Hürriyet Gazetesi.
[5] Mahkemenin 1994/48, 3.5.1994 tarihli kararı.
[6] Mahkemenin 1994/49, 2.6.1994 tarihli kararı
[7] Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 1994/8409, 10.11.1994 tarihli kararı.
[8] Mahkemenin 1994/202, 19.8.1994 tarihli kararı.
[9] 13.6.1994 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya
[10] Mahkemenin 1996 esas, 1996/398 karar sayılı ve 25.12.1996 tarihli kararı.
[11] Adı geçen milletvekilinin 1994 yılında TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesi.
[12] 1994 Emniyet Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan ve Bakan Nahit Menteşe tarafından verilen cevap.
[13] Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1997/18 hazırlık 1998/4 nolu ve 20.3.1998 tarihli takipsizlik kararı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:10   #5
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Görüşlerden Çıkan Sonuç

Varılan Nokta
Gerek bilim adamlarının gerekse yazar ve düşünürlerin Fethullah Gülenin fikir ve faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelerinden hoşgörü ve uzlaşma aksiyonunun niteliğinin ne olduğu konusunda ortaya çıkan sonuçlar ana başlıkları itibarıyla aşağıdadır:
Sonuçlar
Gerek bilim adamlarının gerekse yazar ve düşünürlerin Fethullah Gülenin fikir ve faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelerinden hoşgörü ve uzlaşma aksiyonunun niteliğinin ne olduğu konusunda ortaya çıkan sonuçlar ana başlıkları itibarıyla şöyledir:
1. Hoşgörü ve Uzlaşma Aksiyonu ile muhafazakar değerler temelinde geçmiş, gelecek ve modernlik arasında bir devamlılık zinciri kurulmakta ve bu çerçevede demokrasi daha da gelişmesi gereken bir süreç olarak görülmektedir.
2. Fethullah Gülen'in sosyolojik-felsefi söylemi, Cumhuriyet ve çağdaş kültürün ürünü olup; bu söylemin, dinin siyasal, ideolojik bir yapılanmaya dönüştürüldüğü tepkisel , çatışmacı, sistem karşıtı düşüncelerle ilgisi yoktur.
3. Siyasi İslâmın tersine, toplumdan değil insandan yola çıkan Gülen, İslâmın politikleşmesini değil kültürel İslâmı vurgulayarak insan hakları ve demokrasiye uygun evrensel bir yorumda bulunmaktadır.
4. Fethullah Gülen'in düşünce ve faaliyetleri bir tarikat ya da İslâmcı bir akım niteliği taşımayan, modern dünyada insanın niçin inançlı olması gerektiğini anlatan, insanın kendisi ve çevresiyle barışmasına yönelik bir öğretidir.
5. Ulusal özelliklerimize ve birikimimizi yansıtan Allah ve insan sevgisine dayanan hoşgörülü İslâm anlayışına sahip olan Gülen, İslamı sadece 'din' olarak kabul etmekte ve bu nedenle dini siyasal bir ideoloji olarak algılayanlardan strateji gereği değil ilkesel temelden ayrılmaktadır. Bilim adamları ve yazarların görüşlerinden çıkan bu sonuçlardan Fethullah Gülenin hoşgörü ve uzlaşma yönündeki düşünce ve faaliyetleri bir tarikat veya ideolojik- siyasi bir örgütlenme niteliği göstermemektedir. Buna karşılık, onun bir tarikat oluşturduğu, yasadışı illegal bir örgütlenmeye giderek teokratik bir devlet kurmayı amaçladığı iddia edilmektedir. Şimdi de bu iddiaların gerçek olup olmadığını yine yargı kararlarını da göz önünde tutarak incelemek istiyoruz.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:10   #6
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Hoşgörü ve Uzlaşma Aksiyonu Bir Tarikat mıdır?

Tarikatın Tarifi
Bu soruya cevap verebilmek için önce tarikatın ne olduğu hususunda kısa bir açıklama yapmak istiyoruz. Bilim adamları tarikatı, belirli bir kurucusu olan ve bir disiplin içersinde Allah sevgisinin kazanılmasının amaçlandığı bir kurum olarak tarif etmektedirler.
Tarikat Değil
Tarikatların kendine özgü kuralları, adab-ı erkanı olup, tarikat mensupları yine kendilerine özgü kıyafetler giymektedirler. Tarikata giriş ve belirli mertebelere varmada bazı ritueller uygulanmakta, 'icazetname' gibi bazı belgeler verilmekte ve 'zikir' adı verilen bir ibadet yapılmaktadır.
Bu bilimsel görüşler göz önünde tutulduğunda Fethullah Gülenin hoşgörü ve uzlaşma yolundaki düşünce ve faaliyetlerinin tarikat veya benzeri bir oluşumla herhangi bir ilgisinin olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim onun hakkında 'tarikatçılık' iddiasında bulunanlar, bu konuda yukarıda değinilen ve bir tarikatta olması gereken unsurlardan her hangi birinin var olduğuna dair somut bir vakıa veya kanıt ortaya koymamaktadırlar.
Ancak buna rağmen Fethullah Gülen hakkında bazen 'Nakşibendi Tarikatının Lideri' bazen 'Fethullahçılık Tarikatının Şeyhi' gibi nitelendirmeler yapılmaktadır. Eğer bu yanlış nitelendirme sadece bilgi eksikliğine dayanan terminolojik bir hata olsaydı, konu iddia sahibinin tarikatlar hakkında yapacağı basit bir inceleme ile giderilebilirdi.
Ancak aşağıdaki yargı kararlarından da anlaşılacağı üzere bu iddianın ortaya atılmasından itibaren 'tarikat, şeyh mürit vs' gibi iddiaların mahkeme yoluyla tekzip edilmesine rağmen, aynı nitelendirmelere devam edilmiştir.
Bu durum da iddia sahiplerinin bu nitelendirmeleri bir bilgi eksikliği nedeniyle değil, bir suçlamada bulunmak amacıyla yaptıklarını ortaya koymaktadır. Çünkü böylece Gülene kanunların yasakladığı bir tarikat faaliyeti gösterdiği isnat edilmektedir. İşte bu nedenledir ki yapılan bu isnatlarla ilgili olarak yargı yoluna başvurulmuş, mahkemeler de iddiaları gerçek dışı ve hakaretamiz olduklarına karar vermişlerdir. Bu konudaki bazı iddia ve mahkeme kararları şöyledir:
İddialar ve Mahkeme Kararları
İddia: Fethullah Gülen Nakşibendi tarikatının lideridir, müritleri vardır. [1]
Mahkeme Kararı: İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi [2] iddianın gerçeğe aykırı olduğu gerekçesiyle tekzip kararı vermiştir. Bu karar gereğince yayınlanan tekzip metninde Fethullah Gülen şunları söylemekteydi:'Nakşibendi tarikatının lideri olduğum ve müritlerimin bulunduğu gerçek dışıdır. Herhangi bir tarikat şeyhi veya mensubu olmadığım gibi müridim de yoktur. Nereden ve kimden gelirse gelsin, bütün güzel hareketleri hep tasvip ettim. Toplumun gösterdiği teveccüh kalplerinden gelen sevgi ve saygının bir tezahürüdür. Sevgi ve saygı zorla gösterilmez ve zorla da engellenemez. Ben hakkın hoşnutluğunu arıyorum. Halkın hoşnutluğunu değil'. [3]
İddia: Fethullah Gülen tarikat lideridir ve bu tarikat devletin her kademesinde örgütlenmektedir. [4]
Mahkeme Kararı: Fethullah Gülen'in avukatının bu iddianın doğru olup-olmadığının tespiti için mahkemeye müracaatı üzerine, İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi [4] iddianın gerçek dışı ve haysiyet kırıcı olduğu gerekçesiyle tekzip kararı vermiştir. Cumhuriyet Gazetesi'nin itirazı üzerine yapılan incelemede İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [5] kararı tasdik ederek yerinde bulunmayan itirazı reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. İddia: Fethullah Gülen'in Fethullahçılar olarak anılan bir tarikatı vardır. Bu Fethullahçılar ABD'de kamplar kurarak, şeriat eğitimi yapmaktadır. [6]
Mahkeme Kararı: İzmir 3. Sulh Ceza Mahkemesi [7] iddiaların gerçeklere aykırı olması sebebiyle yazının tekzip edilmesine karar vermiştir. Cumhuriyet Gazetesi'nin itirazı üzerine inceleme yapan İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi [8] itirazı yerinde bulmayarak, reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Ancak Cumhuriyet Gazetesi kararı yayınlamadığından, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi [9] 'Mahkeme kararına rağmen tekzibi yayınlamamak' suçundan Cumhuriyet Gazetesi Yazı işleri Müdürünün cezalandırılmasına karar vermiştir.
İddia: Fethullah Gülen'in vaazını dinleyenler 'Fethullahçılar' tarikatındandır. [10]
Mahkeme Kararı: İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi [11] iddianın gerçek dışı olması sebebi ile yazının tekzibine hükmetmiştir. Cumhuriyet Gazetesi'nin İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne [12] yaptığı itiraz yerinde görülmemekle reddedilerek karar kesinleşmiştir.
İddia: Fethullah Gülen'in müritleri doğduğu evi ziyaretgah yapmışlardır [13].
Mahkeme Kararı: İzmir 8. Sulh Ceza Mahkemesi [14] yazının gerçek dışı olması sebebiyle tekzip edilmesine ve yayınlanmasına hükmetmiştir: [15]
İddia: Fethullah Gülen ünlü tarikat şeyhidir. [16]
Mahkeme Kararı: İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi [17] iddianın Fethullah Gülen'in hukuki menfaatlerini zedeler nitelikte ve gerçek dışı bulunması sebebiyle yazının tekzibine karar vermiştir.
İddia: Fethullah Gülen'in düşüncelerini benimseyenler 'Fethullahçı Müritlerdir'. [18]
Mahkeme Kararı: Üsküdar 1. Sulh Ceza Mahkemesi [19] verdiği iki kararda 'Fethullahçılık ve Tarikat'iddialarıyla ilgili yayınlarda 'Fethullah Gülen'in haysiyet ve şerefine dokunan düşünce ve sözler izafesi' olduğundan tekzip kararına hükmetmiştir.

[1] 27.11.1989 tarihli Hürriyet Gazetesi.
[2] Mahkemenin 1989/73, 26.12.1989 tarihli kararı.
[3] 29.9.1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Hikmet Çetinkaya
[4] Mahkemenin 1993/136, 4.11.1993 tarihli kararı.
[5] Mahkemenin 1993/205, 1.12.1993 tarihli kararı.
[6] 25.8.1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
[7] Mahkemenin 1993/87, 10.9.1993 tarihli kararı. Ek.86 [8] Mahkemenin 1993/185, 12.10.1993 tarihli kararı.
[9] Mahkemenin 1995/799 E, 1996/531 K sayılı ve 11.9.1996 tarihli kararı.
[10] 27.11.1989 tarihli Cumhuriyet gazetesi.
[11] Mahkemenin 1989/129, 28.12.1989 tarihli kararı.
[12] Mahkemenin 1990/14, 29.1.1990 tarihli kararı.
[13] 1.12.1989 tarihli Cumhuriyet Gazetesi.
[14] Mahkemenin 1989/134, 29.12.1989 tarihli kararı.
[15] Ek. 92 [16] 13.12.1994 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Hikmet Çetinkaya.
[17] Mahkemenin 1995/84, 27.2.1995 tarihli kararı;Tekzip metni 16.3.1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlandı.
[18] 8. ve 9 nisan 1997, Cumhuriyet gazeteleri, Hikmet Çetinkaya.
[19] Mahkemenin 1997/52 ve1997/53 sayılı, 13.5.1997 tarihli kararları.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:11   #7
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Hoşgörü ve Uzlaşma Aksiyonu Hakkında Bilim Adamları ve Yazarların Görüşleri

Aydınlar Ne Diyor?
Fethullah Gülen'in ortaya attığı görüş ve öneriler ile onun teşviklerinin vesile sayılıp, başta eğitim-öğretim olmak üzere çeşitli alanlarda etkinliklerde bulunulması konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.
Bu görüşlerden bazılarının burada ortaya konularak Fethullah Gülen'in ilmi ve fikri faaliyetinin toplumsal niteliği sorusunun açıklığa kavuşturulması mümkün olabilecektir. Böylece aynı zamanda bazı kesimler tarafından ileri sürülen 'tarikat', 'örgüt' gibi iddiaların da hem bilimsel açıdan, hem hukuki açıdan doğru olup olmadığı tespit edilebilecektir.
Bu yapılırken yine iddialar konusundaki yargı kararları aynen buraya nakledilecek ve değerlendirme okuyucuya bırakılacaktır.
Görüşler
A. Turan Alkan
Fethullah Gülen, zihni mev- kii itibariyle 'entelektüel' ile 'arifin kesişme noktasında duruyor; sahip olduğu kültür hamulesi şaşırtıcı bir polifoni sergilerken eşyaya, hadiselere ve dünya ahvaline bakışı mütekamil bir mü'minin kararlı ve mutmain haletini aksettirmekte . İman salabeti ile akıl bayrağını bir şahsiyete cem' edebilmenin bedeli yüksektir ve sadece 'çile' cinsinden bir karşılıkla ödenebilir. Bu irtifaa yükselebilen bir zihin aksiyonuna -en azından- saygıyla yaklaşmak boynumuzun borcudur.
Ali Bayram
Batınınkilere benzemediği için yok sayılan sivil toplum kurallarına, yani Anadolu geleneklerine özgü, eğitilmiş, sosyal hizmetler gibi toplum girişimlerine, yine geleneklere özgü bir biçimde vakıflar yoluyla hayatiyet kazandırılması Fethullah Hoca Cemaati açısından hem bir toplumsal meşruiyet kaynağı, hem de toplumun geçmişiyle, kültürüyle bağ kurma çabasına önemli katkıdır. Kültürden gelen bütünleşme ve modernlik taleplerinin önemli bir göstergesidir.
Bu ses, İslâm'da tefsirin önemini, çağın dinamikleriyle ilişkisini ve farklı tefsirlerin varlığını dini açıdan ve dini kesim için meşru hale getirmektedir. Dolayısıyla İslâm'ın çoğulcu niteliğini ortaya koymaktadır. Bu görüşler çerçevesinde İslâmi yada gayri İslâmi farklı kesimlerin varlığını doğal kabul eden Fethullah Hoca gibi sesler, İslâm'ın çağa uyarlanmasının, içtihat ve tefsirden kaynaklanan bir reformun yegane araçlarıdır.
Hem İslâmi toplumların hem Anadolu'nun ayırt edici özelliği, Şerif Mardin'in de belirttiği gibi, toplumsal gruplar arasında oluşan ilişkilerle belirlenen, -Batıdan farklı olarak- kişiler ve kişisel ilişkilere tekabül eden bir harekete sahip olmasıdır. Allah'ın kelamı olan ve 'Ondan' başka kimseyle, kimseninki ile karşılaştırılarak anlaşılamayacak olan Kur'an-ı Kerim ile kutsal kaynaklara vakıf olma rehberler vasıtasıyla mümkün oluyor İslâm geleneğinde. Rehber niteliğini kazanmış dini önderler toplumsal Müslümanlığın gücüne de sahip oluyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi'de böyle bir yön var. Tefekkür ve tevazu, buna karşılık tefsir gücüyle ayırt edilen dili, önemli bir iletişim unsuru, önemli bir sembolik yön...
Peki, nedir Fethullah Hoca hareketi? Birçok kez yanıtladığımız bu soruyu bir kez daha yanıtlayalım:
1. Fethullah Hoca hareketi İslâm'ın tebliğinde, son yıllarda güç kazanmaya başlayan Siyasi İslâm hareketinin tersine, toplumdan değil, insandan yola çıkan, onu hedef alan bir anlayıştır. Dini yaşam biçimini egemen kılma yerine, genel bir ahlâk projesini ifade eder bu anlayış.
2. İslâm'ı korumak, yaymak için kutsal kaynaklardan yola çıksa da, içine kapalı soyut bir model geliştirip, bu modelin kendi dışındakiyle çatışmasından güç almak yerine, dışa açık bir anlayış geliştirmeye dayalı, yani 'mümin'i dünyevi bilgi ve bunun gücüyle donatarak 'bilimsel bir cihada, gazaya, hicrete' teşvik etme üzerine kurulu bir toplum projesine sahiptir.
3. İslâmi aidiyet ilişkisini eylemle tamamlar, daha doğrusu tanımlar: Eylem, iyi mümin yetiştirilmesine yönelik girişimler, yatırımlar ve adımlardır. İyi mümini de belirleyen de tebliğ edilenin ahlâk ve bilimi öne alan temsilidir, yani iyi temsilidir.
4. İyi ve doğru temsil, geleneksel ahlâk kalıplarını içerdiği oranda, yerel ve milli olanı tüm gücüyle kuşatır. Yani toplumsal proje olarak evrensel İslâmi hareketleri dışlar. Yani İslâm'ın, içine doğduğu kültürel verilerin süzgecinden geçen algısını devreye sokar.
Ali Sirmen
Bu tavrın takıyye olup olmadığını tartışmanın anlamı yoktur. Demokrasilerde bireylerin niyetlerini aksi sabit oluncaya veya görüşlerin gizlendiği konusunda çok ciddi emareler bulununcaya kadar, beyanlarına dayanmak zorunludur. Aksine davranış, insanları eylemlerinden ve sözlerinden değil de, varsaydığınız düşüncelerinden dolayı yargılamak olur ki, bunun da engizisyon hukukundan bir farkı yoktur.
Şahin Alpay
Şimdilerde Fethullah Gülen'in daha ılımlı, daha 'hoşgörülü', İslâm'ın politikleşmesini değil, kültürel İslâm'ı vurgular görünen tavır almalarına tanık oluyoruz. Din, insanların anlam ve kültür dünyalarının en önemli, en güçlü öğelerinden biri. Dini ilga etmeğe kalmak, bir çok deneyimin gösterdiği gibi, boş ve geri tepen bir uğraştır. Din, toplumun afyonu değil ama, belki harcıdır. Modernleşme, dini ortadan kaldırmayıp, aksine güçlendirebilir.
Prof. Dr. Nilüfer Göle
Türkiye geçmişiyle geleceği, gelenek ile modernlik, kendisiyle dünya arasındaki ilintileri kuramadıkça, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin deyişiyle bunlar arasındaki 'metafizik gerilimi' tutamadıkça, taşkınlaşmaktadır; şiddet ve göbek atmaya başvurma bunun bir tezahürüdür.
Fethullah Gülen'in düşüncesi bireyin tanımında tevazuu, toplumsal dokuda muhafazakârlığı, medeniyet kurulmasında da İslâm'ı cazip kılmaktadır. Geleneksel bastırılmışlık ile modern taşkınlık arasında örselenmiş bireye Allah'la münasebetini kaybetmemiş insanların tevazu ve hoşgörüsünü örneklemektedir.
Batı bireyinin akılcı küstahlığı ve yalnızlığı karşısında, imanı ve marifeti 'kalp kültüründe' birleştiren, 'muhabbet' insanlarını müjdeleyerek yeni bir özgüven kapısı açmaktadır. Geleceğe açılacak ümit kapısı ise geçmişe hayatiyet kazandırarak mümkün olacaktır. Batılılaşmanın dışladığı geçmiş, gelenek ve modernlik arasındaki devamlılık zinciri, yeniden muhafazakârlığın ışığında onarılması istenmektedir. Geçmiş, durağan bir tarih, 'etnoğrafik bir müze olmaktan' çıkarılıp, bugüne ve yarına uzanan, bir esin kaynağı olarak yeniden canlandırılmaktadır. İslâmi muhafazakârlık yeni bir medeniyet tasavvurunun sacayaklarını oluşturmaktadır.
Fethullah Gülen öğretisi Batı modernliğini İslâmî muhafazakârlıkta sınamakta, manalandırmakta, daha ötesi modernliği Batının malı olmaktan çıkartmak istemektedir. Medeniyet ile Batıcılığın özdeşleştiği, tevazu ile bireyciliğin zıtlaştığı, muhafazakârlık ile modernliğin çatıştığı değerler silsilesini altüst etmektedir. 'kalpten', 'enfüsten' medeniyete giden yolun rehberliğini yapmaktadır. Modernliği tanımlayacak olan, medeniyeti kuracak olan, 'kendi inanç kökü etrafında' bilim, sanat, estetiğin yeniden mayalanmasıdır.
Fethullah Hoca hareketi hem modernist hem İslâmcı, tüm silbaştancı düşüncelerden ayrılmaktadır. Devlet (devletsizlik bir kargaşadır) ve demokrasinin (ki bir süreç olarak görülmektedir) meşruiyetini sorgulamayarak sistem karşıtı İslâmcı hareketlerden ayrışmaktadır. Böylelikle sistem karşıtı hareketlerin düşman belirleme çabasından içerik fakirleşmesine düşmemektedir. Tam tersine tepkisellikten, çatışmacı, gençlik hastalıklarından uzak, Müslüman öznenin doğuşunu ve medeniyet iddiasını dingin bir biçimde dile getirmekte ve kendi seçkinlerini oluşturmaktadır.
Türkiye'de ilk defa muhafazakâr düşünce ile siyasi liberal hoşgörünün derin bir terkibine şahit oluyoruz. Rahmetli Turgut Özal'ın pragmatik bir düzeyde ele almak istediği sentez - ama ne yazık ki ahlâkın piyasa liberalizmine yenik düştüğü bir dönemden sonra- dini, felsefi ve elitist boyutlarıyla yeniden bize kapısını açıyor.
Prof. Dr. Şerif Mardin
Fethullah Gülen'in 'cemiyet' ile 'cemaat' arasındaki farklardan bahsetmesini bilhassa ilginç buldum. Menfaat üzerine kurulmuş 'cemiyetin zorunlu olarak birlikte getirdiği 'yarının menfaatlerini şimdiden hesaplama' ilkesi gerçekten bu yapıyı zayıflatmakta ve Weber'in de dediği gibi, insanı bir müddet sonra bir 'çelik kafese' hapsetmektedir. Bu yolda fazla ilerlemek herkesin gayesi olmalı. İmanın bu konuda daha güçlü bir zemin oluşturduğuna da şüphe yok. Fethullah Hoca bu inanç içeriğinin pekiştirici gücünden bahsediyor. Gerçekten de, kendi fikrinden mülhem olan kimselerde, zamanımızda az bulunan bir fedakarlığın örneklerini görmek mümkün. Burada, bir kere aleni olan dini yönelimlerin içinde bile görülen ve aslında bir fikri karıştırıcılıktan çok, bir nefis muhasebesi fonksiyonunun devamlılığını temin eden, dine muhalefet akımlarının rolünü nasıl konumladığıdır.
Fethullah Gülen'in bahis konusu ettiği 'vizyon' karşıtı ya da tamamlayıcısı 'olma' aslında dinamik ve seyyal bir hadisedir. Bu açıdan, geçmişin daraltıcı görüşleri, zamanında 'kurtarıcı simit' olarak işlev görmüş kimselerin, yenilerinin de çıkacağını beklemek gerekir. Bugün İslâm'da, canlılığının devam etmesini sağlamak, Müslümanlık bakımından 'tartışmanın zarureti' ilkesinden kaynaklanmalıdır. Bu zaruretin kabul edildiğinin Fethullah Gülen'deki işaretleri ümit vericidir.
Hoca'nın 'paradigmanın enigmaya' dönüşümü konusundaki görüşlerinde bu ümidimizi pekiştirici fikirler görüyorum. Gerçekten çok yaygın olan bu dönüşüm sürecinin Türkiye'de bütün aydınlar tarafından incelenmesinde fayda var. Cumhuriyet dönemi fikirlerini, veciz bir şekilde anlatan böyle bir model nadir bulunur. Fethullah Gülen'in 'paradigma' taraftarı olduğunu bilmek gerçekten önemli. Türklerin kendi tarihlerinde İslâm'ı zenginleştirdikleri yaklaşıma tamamen katılıyorum. Bu açıdan kendi şahsi görüşüm, devrimizde Türkiye dışından gelen ve sathi sayılabilecek 'referans' fikirleri örnek olarak alacağınıza Osmanlıların dini sentezinin mahiyetinin araştırılmasının daha doğru ve yerinde olacağı gerçeğidir. Bu noktada bakir bir araştırma dizisini beklememiz yerindedir ve belki de bu Fethullah Hoca'nın hareketlendirebileceği bir alandır. Fethullah Hoca'nın parmak bastığı noktalardan biri gerçekten üzerinde durmaya değer: Bir medeniyette bilgi yalnızca açık ifadesiyle değil, 'ıstılahi' olarak, yani en genel sembol kümesi ve pratikle bağlantılı olarak intikal ettirilir. Müslümanlığı daha çok bir dogmalar bütünü olarak niteleyenlerin görmedikleri özellikler arasında, en başta dinin bu söylevsel özelliğini görüyoruz. Türkiye'de din olayını bir güç odağı olarak niteleyenlerin kaçırdıkları da bu özelliktir. [1]
Ahlat'taki Türk kültürü nüvesi. Bu nüvenin genelde ne oranda etkin olduğunu şimdilik bilemiyoruz. Fakat Gülen'in kendi ifadesinden fikirlerinin gelişmesinde etkili olduğunu anlıyoruz. Gene hatıratından ''Küçük Dünyam'' anlıyoruz ki nüve halinde olan bu Türkçe'ye bağlı kültürü Türkiye Cumhuriyeti daha da koyulaştırmış bir çeşit ''vatandaşlık'' olarak gelişmesini sağlamıştır. Hocanın askerlikle ilgili anılarını burada özellikle değerlendirmek gerekir. Her ne kadar Gülen'in o yıllarda devamlı olarak İslâmi değerleri ileri sürmesine devlet karşı çıkmışsa da onun askerlik görevine bir saygı ile baktığını söylemek mümkündür.
Gülen'in devamlı olarak kullandığı sosyolojik- felsefi söylemin Cumhuriyet ve çağdaş dünya kültürü ürünü olduğu şüphe götürmez. Konuyu biraz abartmış olma tehlikesini göze alarak Hoca'nın geliştirdiği İslâmi söylemin ve söyleminin bugünkü meşruiyetini temin eden öğelerin kendisine tamamen Cumhuriyet tarafından sağlandığını ileri sürebiliriz. Gülen'in Orta Asya vurgusu ise tamamen yeni bir fikir. Burada da Cumhuriyet kültürünün izleri açık. [2]

[1] Ruşen Çakır'ın Şerif Mardin'le röportajı Artı Haber Dergisi, Sayı:1, 20-22 Aralık 1997
[2] Eyüp Can, Ufuk Turu, Sf.: 199-200.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:12   #8
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Alevî- Sünnî Bütünleşmesine ve Diyaloguna İlişkin Görüş ve Teklifler

Alevî-Sünnî Meselesi ve Gülen
Türk kamuoyunda alevîler ve alevîlik; sünnîler ile alevîler arasındaki münasebetler, çeşitli yönleriyle tartışılan bir konu olmuştur. Bugün de güncelliğini muhafaza eden bu önemli konu hakkında Fethullah Gülen'in ifade ettiği düşünce ve önerilerine burada yer vermek istiyoruz.
Alevîliğin Anlam ve Mahiyeti
Gülen Alevîliğin 'Hz Ali'nin amel, davranış ve düşüncede arkasında olmak ve bunlara ilaveten Hz. Ali'nin diğer sahabeye nispeten üstün olan yanlarını öne çıkararak ona iktida etmek' şeklinde tarif ederken, Anadolu'daki bir kısım Türk boylarının, Hz. Ali'nin kahramanlığına ve mertliğine 'meftun' olmaları ile 'neşet ettikleri bölgelerin sosyo-kültürel şartlarının' onlarda Alevîliğe taraftar olma düşüncesini doğurduğunu ve konunun 'psiko-sosyolojik yönüyle tahlil edildiğinde bu gerçeğin' ortaya çıkacağını söylemekte ve şu görüşleri ileri sürmektedir:
'Bu insanlar, şanlı mazimizde birer akıncı edasıyla pirleri dedeleri babalarıyla devamlı olarak ordularımızın önünde yol açmışlar ve düşmanla yaka paça olmuşlardır.'
'Kuran ve Sünnet çizgisindeki Hz.Ali ve Ehl-i beyt etrafında haleleşmiş, bu alevîlik anlayışıyla ise hiçbir sünnînin sorunu' olamayacağına işaret eden Gülen, İran'daki Şiiliğin hakiki Alevîlikten farklı olduğuna özellikle dikkat çekmektedir.
Alevî-Sünnî Birliği
Fethullah Gülen Türkiye'de gerçekte bir alevî-Sünnî çatışması bulunmadığını, ancak bazı ideolojik radikal grupların ve bunları yönlendirenlerin, böyle bir çatışmayı tahrik ettiklerine dikkat çekerek şu görüşleri ileri sürmektedir:
'Türk Milleti Sünnisiyle Alevîsiyle birleşmiş bir toplum olması bakımından asırlarca aralarında hiçbir problem olmamıştır denebilir. Son zamanlarda şurada burada birkaç olay meydana gelmiştir ancak bunlar kardeşliğimizi bozamamıştır. Bundan sonra da diliyorum bu işler havada kalacak.
Birileri Alevîlik-Sünnîlik kışkırtmalarıyla varmak istedikleri yere varamayacaklardır. Denebilir ki Türk milleti bir manada bütünüyle alevîdir. Alevîliğin böyle keskince yaşandığı yerlerde bile Türkiye'de samimane Ali sevgisinin yaşandığı kadar yaşanmıyor. Bizim inanmış her ferdimiz Müslümanlığa duyduğu alaka kadar başka halifelere ve bu arada Hz. Ali'ye karşı çok aşırı alaka duymaktadır. Bu açıdan konuyu Hz. Ali'yle irtibatlandırınca bütün Müslümanlar alevîdir.' 'Bizim inanmış her ferdimiz Müslümanlığa duyduğu alaka kadar raşit halifelere ve bu arada Hz. Ali'ye karşı çok ciddi bir alaka duymaktadır. Bu açıdan konuyu Hz Ali'yle irtibatlandırınca bir Alevî-Sünnî çatışması mesnetsizdir.
Öyle anlaşılıyor ki birileri bu duygu ve düşünceyi provoke etmek istiyor. Birkaç sene evvel Sivas'ta cereyan eden hadise, Başbağlar'da cereyan eden hadise ve medyada bir kısım şeylerin yanlış algılanmasıyla meydana gelen olayları birileri sürekli olarak kurcalıyor.' 'PKK hadisesinden umduklarını bulamayınca şimdilik potansiyel bir tehlike gibi göstererek, Alevîliği-Sünnîliği karşı karşıya getirmek istiyorlar. PKK'yı tezgahlayanlar, bir terör örgütü şeklinde başımıza musibet edenler şimdi de Avrupa'nın değişik yerlerinde çıkardıkları gazete ve mecmualarla, Türkiye'de Alevîleri organize etmeye çalışıyorlar.'
'Ben şahsen Gaziosmanpaşa'da cereyan eden, alevî vatandaşlara karşı yapılmış bu şe'ni tecavüzü nefretle karşılıyorum. Alevîler bizim kardeşlerimiz. Bahsettiğimiz gibi ileri bir alevî gibi ben de Ali muhabbetiyle meşgul bir alevîyim. Kerbela için dünya kadar gözyaşı dökmüşümdür. Diyebilirim ki hiçbir alevî ocağında, cem evinde o kadar gözyaşı dökülmemiştir. Bu açıdan böyle bir olaya nefret duymam tabiatımın gereğidir. Ve milletimin de benimle aynı duyguyu paylaştığını düşünüyorum.'
'Alevilere karşı yapılan bu hareketler büyütülmeye müsait olması bakımından Sünnî-Alevi çatışması haline getirilmek isteniyor. Bu meseleyi aklı başında olan insanlar soğukkanlılıkla karşılayıp bağırlarında boğabilirler. Fakat kitle ruh haleti de göz ardı edilmemeli. Bir takım saf yığınlar bu tür meselelere her zaman taraftar olarak teveccüh edebilirler.'
'Burada yapılacak şey terörle karşı koymamak ve anarşiye karşı anarşiyle hareket etmemektir. Yoksa herkes hakkını almak için silaha sarılır ihkak-ı hak edeceğim derse bütün haklar çiğnenir. Devlet vardır, güvenlik güçleri vardır. Haklarında birilerinin değişik mülahazaları olabilir, fakat onlara güvenmek lazım. Devlete güvenmek lazım. Adliyenin bu işi çözeceğine inanmak lazım. Bu açıdan milletimize geçmiş olsun derken, diğer taraftan da soğukkanlı olmayı yeğliyoruz. Rical-i devlet temkinli hareket etsin, Adli mekanizmamız işlesin.'
'Türkiye bir yönüyle bazıları tenkit etseler bile yarım ayak dahi olsa Avrupa'ya adım attı sayılır. Böyle bir süreç yaşandığı bir dönemde -alevi vatandaşları eziyorsunuz hem de emniyet güçleriyle eziyorsunuz- imajı Avrupa'da değişik parlamentolarda çok farklı algılanacaktır. Birtakım Avrupalı devletlerin bunu Türkiye'nin attığı yarım adımı ileriye götürmemesi için kullanacaklarını tahmin ediyorum.'
Diyanet'te Alevîlerin Temsili ve Cem Evleri
'Bilindiği gibi Diyanet İşleri Atatürk döneminde kuruldu. İsmet Paşa döneminde de hiç ilişilmeden getirildi. Genel müdürlük ölçüsü içerisinde devletin bir müessesesidir bu. Bu birinci yanı, ikinci yanı Mümtaz Soysal Bey'in dediklerine katılıyorum. Diyanette temsil esası yanlıştır. Alevîlik bir mezhepse yani Maliki ,Şafi Hanbeli gibi bir mezhepse Türkiye'de Şafilerin, Hanbelilerin, Malikilerin bir temsilcisi yok. Alevîler eğer 'tarikatız' derlerse Kadiriler ve Nakşiler de derler ki 'o zaman biz de temsil edilmek istiyoruz, hatta resmi kıyafetiyle bizden biri gelsin oraya otursun' derler. Bence bu da çok tehlikeli bir şey. Diyanetin birleştiriciliğine, uzlaştırıcılığına güvenmek lazım, hepimizin müessesesidir.'
'Alevilerle ilgili olarak eğitim ve kültür faaliyetleriyle uğraşan nazım ve sözümün geçtiği arkadaşlarımıza gidin şunu yapın diye ricalarda bulunurum. Hasankale'den hemşehrim olan bir mimar geldi bana. Narlıdere'de oturuyor. Ona dedim ki orada Alevîlerin bir cemevi teşebbüsü var. Ve orada milletvekilliği ve senatörlük yapmış görüşüp konuştuğum bir arkadaşım var. Mimar arkadaşıma bir arsa bulursanız oraya bir kültür lokali, bir cemevi yapılsa dedim. O arkadaşımızın çoluk çocuğu da yok hayrına yapabilirsen yap dedim. Henüz arsa işini halledememişler, araştırmaya devam edin dedim. Bir yönüyle Türk toplumunun iki kesimi eğer vuruşturulmak isteniyorsa birbirine düşürülmek isteniyorsa en azından bir yanı itibariyle vuruşma düşüncesini kırarsak, ayağımızın altına alırsak, karşı taraf sallayacağı yumruğu boşa sallamış olur, buna meydan vermemiş oluruz. Ben alevî vatandaşlarımızdan çok ciddi civanmertlik gördüğümü söyleyebilirim. Çok azını istisna edebiliriz. İcabında caminin yanında cemevi de yapabiliriz. Kimi okumak kimi düşünmek istiyorsanız söylersiniz. Ben cemevi ve Alevîlerle ilgili düşüncemi sayın Başbakan'a arz ettim. Tabii siyasiler bu tür konulara, halktan gelecek isteklere olumlu bakarlar, siyasiler böyle konulara sıcak bakarlarsa problem olma istidadındaki problem olmaktan çıkabilir. Böyle ümit ediyoruz. Ümitlerimizi dua olarak Allah'a sunuyoruz. Böyle olsun istiyoruz. İnşallah kavga olmaz, kaba kuvvet olmaz, diyalog ve hoşgörü olur.'
Alevî-Sünnî Kardeşliği Adına Teklifler
'Burada Alevîliğin sıhhatli bir şekilde gelecek kuşaklara taşınması adına, vicahî bir kültür üzerine tesis edilmiş olan Alevîliğin esas kaynaklarının ortaya çıkarılması ve kitabî bir kimliğe oturtulmasının zaruri olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Aksi takdirde 'falan dededen, filan babadan şöyle duymuştum, böyle görmüştüm' gibi vicahî kültürle zaman zaman cemevleri bile birbirine düşüp, aralarında münazaa yaşayabilirler.
Çünkü bugün ortada kitabî bir mesnet olmadığından dolayı herkes farklı bir Alevî kimliği ortaya koymakta ve bu durum Alevîler arasında bile kargaşaya sebep olmaktadır. Bundan dolayı Alevîliğe mesnet teşkil eden mevcut kaynaklar toplanmalı, Hz. Ali ve on iki imama ait yazılı kaynaklar gün yüzüne çıkarılarak tercümeleri yapılmalı, Alevî vatandaşlarımız, vicahî kültür aldatmacılığına açık olmaktan kurtarılmalı, okuyucunun kitap, broşür vb. şeklinde Alevîliğe kaynak teşkil eden her türlü bilgiye çok rahatlıkla ulaşabileceği okuma salonları, kültür lokalleri ve kütüphaneler açılmalı ve günümüze kadar gelen bu vicahî kültür, bir heyet teşekkül ettirilerek doğrudan doğruya kitabî kültüre dönüştürülmelidir.
Bunun yanı sıra devletin ve diyanetin de desteğiyle, yer yer din görevlilerinin yokluğundan dert yanan alevî vatandaşlarımızın kendi imamlarını yetiştirebilecekleri cemevleri ve İmam-Hatipler açılmalı, buralarda Alevîliğin ana kaynakları ders olarak okutulmalıdır. Buralardan mezun olacak imamlar, cemevlerinde Alevî kardeşlerimizin her türlü dinî vecibelerini yerine getirmesi hususunda istihdam edilmelidir. Ayrıca İlahiyat fakültelerine de Alevî öğretileriyle alakalı dersler konulmalı ve gerek İmam-Hatip, gerekse İlahiyattan mezun olan Alevî gençleri diyanet kadrolarında vazife alabilmelidirler. Onlar da, bizim camilerimizde olduğu gibi Alevî kardeşlerimize cemevlerinde vaz-u nasihatte bulunmalı, onlara Alevîliğin kitabî şeklini öğretmelidirler. Böylece temelde aynı kaynaklardan beslenen bu iki kesim, Alevî ve Sünnî diyerek aradaki küçük farklılıkları kaşıyıp birbirine düşürmek isteyen dahilî ve haricî şer odaklarının menfur emellerine alet olmayacak ve şu cennet vatanımızda birlik ve beraberlik içerisinde yaşayarak, yıllardır özlemini çektiğimiz geleceğin büyük Türkiye'sini tesis edeceklerdir.'
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:13   #9
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Ulusal Uzlaşma Etkinlikleri Hakkında İddialar


Hoşgörüye Düşmanlık
Fethullah Gülen'in hoşgörü ve uzlaşma yönündeki düşüncelerinin, çok sayıda yayınlanmış eseri bulunan bir yazar olarak onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının çeşitli etkinlikleri vasıtasıyla da, kamuoyunda geniş bir yankı bulduğuna şahit olunmaktadır.
İddialar
Hoşgörü ve ulusal uzlaşma etkinlikleri konusunda kamuoyunun değişik kesimlerince seslendirilen bu olumlu eleştirilere karşılık, bazı radikal olarak bilinen bazı basın organları ve kişilerce bu vesileyle çeşitli iddialar ileri sürmüşlerdir.
Örneğin Aydınlık Gazetesi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 'Ulusal Uzlaşma Teşvik Ödülünü almaya ABD Büyükelçisinin ikna ettiğini' [1] 68'liler Vakfı Başkanı Haşmet Atahan 'etkinliklerinin Türkiye'ye şeriatı getirmek amacını güttüğünü' [2] iddia etmişlerdir.

[1] Aydınlık Gazetesi, 12.1.1998.
[2] Posta Gazetesi, 5.1.1998.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-18-2009, 20:16   #10
Kullanıcı Adı
Tarantula_
Standart
Ulusal Uzlaşma Etkinlikleri Hakkında İddialara Cevap


Avukatlarından
Hoşgörü ve ulusal uzlaşma etkinlikleri konusunda kamuoyunun değişik kesimlerince seslendirilen bu olumlu eleştirilere karşılık, bazı radikal olarak bilinen bazı basın organları ve kişilerce bu vesileyle çeşitli iddialar ileri sürmüşlerdir.
Bu iddialara karşılık Fethullah Gülen'in avukatları şu basın açıklamasını yapmışlardır:
İddialara Cevap
Bu iddialara karşılık Fethullah Gülen'in avukatları şu basın açıklamasını yapmışlardır:
'Bilindiği üzere dünyamızda siyasi ya da ekonomik nedenlerle veya ırk-din farklılığı dolayısıyla meydana gelen çatışmalar çocuk-yaşlı, kadın-erkek demeden sayısız insan hayatına mal olmakta ve bir daha telafisi imkânsız kayıplar meydana getirmektedir. Nitekim dünyanın çeşitli yerlerinde nasıl insanlık dramlarının, felaketlerinin yaşandığını medyadan izlemiş ve halen izlemekteyiz. Bu tür vahşetlerin önlenmesi için insanlık aleminin verdiği çabalar da yine hepimizin malumudur. Ülkemizde ise yakın geçmişte yaşadığımız toplumsal cinnetin ne ölçüde kardeş kanının dökülmesine sebebiyet verdiği herkesin hafızasındadır. Bugün de halen devam eden terörün milletimize nelere mal olduğu hangi acılara yol açtığı ve milletçe uğradığımız kayıpların yol açtığı yaraların sarılması için ne gibi fedakârlıklara katlanıldığını bütün vatandaşlarımız yakinen hissetmekte, bilmektedir.
Ayrıca, memleketimizdeki siyasi, sosyo-ekonomik meselelerin toplumumuzda iç barışı nasıl tehdit edebileceği, ülkemizi istikrarsızlığa sürükleyebileceği kamuoyunun her gün tartıştığı konulardır. Aynı şekilde suçluluğun artması, intiharlardaki çoğalış bazı toplum kesimlerinde kolayca şiddete başvurma eğiliminin varlığı Türkiyemizde bazı bunalım ve buhranların varlığına işaret etmektedir. Bütün bu sorunlar ise başta TBMM olmak üzere devletin bütün yetkili organlarınca tartışılmakta ve bunlara çareler aranmaktadır. Ancak böylesine ciddi sıkıntıların giderilebilmesi için sadece resmi makamların uğraş vermesinin yeterli olmadığı, bunun yanında sivil toplum kuruluşlarının, ilim ve fikir adamlarının, hülasa sorumluluk bilincine sahip bütün vatandaşların bu sorunların çözümü için katkıda bulunmasının gereği aşikârdır. Her kuruluş ve vatandaşın en tabii bir hakkı ve görevi olan bu gayretlere, Fethullah Gülen de ilmi ve fikri çalışmalarıyla yardımda bulunmaktadır. Kendisi yukarıda değinilen sorunların temelinde her şeyden önce sevgi, hoşgörü uzlaşma ve diyalog eksikliğinin yattığı kanaatindedir.
İşte bu nedenle müvekkilimiz farklılıkları bir çatışma vesilesi değil, bir zenginlik olarak görerek, değişik düşünce ve inançların karşılıklı saygı esasına ve milletimizin-devletimizin bir ve bütünlüğünü asgari müşterek alarak herkesin birbiri ile diyalog kurduğu, uzlaşmaya vardığı bir hoşgörü ortamı yaratılması amacıyla, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği 'Ulusal Uzlaşma ve Teşvik Gecesi'ne katılmıştır. Bu gecede ise, devletimizin ve milletimizin birliğini temsil eden en yüksek makam sıfatı ile ve ülkemizde huzur ile iç barışın sağlanması ve pekişmesi için gösterdiği azimli çalışmalarıyla milletimiz nezdinde de müstesna bir yer edinen Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel'e bir 'Ulusal Uzlaşma ve Şükran' plaketi verilmiştir. Milletimizin ortak değerleri çerçevesinde hoşgörü ve sevgi temeline dayalı, insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devletinin bütün kurum ve kurallarıyla ülkemizde daha da yerleşmesi amacına hizmet için Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'e Fethullah Gülen'in böyle bir plaketi bizzat vermesi ise bütün kamuoyunca takdir edilen sevindirici ve örnek teşkil edici bir hadise olmuştur.
Ulusal Uzlaşma ve Hoşgörü gibi halisane ve meşru bir gaye güden böylesine takdire şayan bir davranışın ise, eleştirinin de ötesinde çarpıtılarak bazı gerçek dışı iddialar eşliğinde karalanmaya çalışılması bazı meslek ahlâkı ilkeleri ile bağdaşmadığı gibi toplumun bu şekilde yanlış bilgilendirilmesi aynı zamanda ülkemizin ihtiyaç duyduğu hoşgörü ve uzlaşma ortamına kavuşmasına da sekte vurmaktadır. Bağrından Mevlanaları, Yunus Emreleri çıkarmış, farklı dini ve millî toplumları bir arada, barış içinde yaşatma tarihi mirasına sahip Türk milletinin, bu hoşgörü kültürünün çağın koşullarına uygun olarak yeniden canlandırılmasına ve böylece insanlık ailesinin barış içinde yaşaması amacına hizmeti şiar edinmiş bir şahsiyet olarak, hiçbir siyasi, ideolojik vb. nitelikteki oluşuma angaje olmayan ve Türkiye Cumhuriyeti'in Anayasası ile kanunlarına saygılı biçimde ilmi ve fikri bir faaliyet gösteren Fethullah Gülen'in bu tutumunu 'irtica' biçiminde vasıflandırmak bilgisizliğin ötesinde art niyetli kasti bir karalamadır.'
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi