08-27-2009, 15:30 | #31 |
ARADA
Ama Elazığ’da askerlik yaparken ölen o dört çocuk benim kadar şanslı değildi. Onların bir isimleri var: İbrahim Yaman, Ali Osman Altın, Mesut Bulut, İbrahim Öztürk... Hikâye korkunç. Nöbetçi uzman çavuş işgüzarlık yapıp devriyesinde nöbette uyurken yakaladığı Er İbrahim Öztürk’ün el bombasını alıp komutanı teğmene götürüyor. Komutan da “ceza” olarak pimini çektiği el bombasını Öztürk’e tutturuyor “Böyle bekle” diyor. Öztürk komutanının mevzisine gelerek “25 günlük askerliğim kaldı. Beni öldüreceksiniz” diyor... Sonrası malûm. Öztürk ret cevabı alınca mevzi mevzi dolaşıp pim arıyor. Derken gittiği son mevzide bomba patlıyor. Dört günahsız er şehit oluyor. Hikâye Mehmet Baransu’nun ulaştığı askerî soruşturmanın tutanaklarından. 17 ağustos tarihinde yaşanan bu elim hadise hakkındaki tek açıklamayı Elazığ Valiliği yapmış olayın kaza olduğunusöylemişti. Çünkü Elazığ Kolordu Komutanlığı kendisine sadece bu açıklamayı yapmıştı. Kürt açılımı üzerine 30 Ağustos Zafer Bayramı konuşmasını önceye alıp yetkilerini aşarak açıklama yapan Genelkurmay Başkanı Başbuğ, TSK olarak kırmızı çizgilerinin PKK ile savaşta yitirilen 5003 evladın kanıyla çizildiği imasında bulunuyordu. Peki bizler, bu canların sahipleri olarak, hem bu 5003 evladımızın, hem de bu korkunç olayda olduğu gibi, asla sadece bu teğmene yıkılamayacak zihniyet ihmalleri yüzünden solup giden evlatlarımızın ölümünü sorgulama hakkına sahip miyiz acaba? TSK, yıllar boyunca bu şekildeki “kaza”larda ölen evlatlarımızın sayısını bize verebilir mi? Her bir “kaza” için adaletin nasıl tecelli ettiğini, suçluların nasıl cezalandırıldığını, ama 30 ağustoslarda, ama gecenin bir vakti internet sitesine bildiri koyarak olsun, vatandaşlarına izah edebilir mi? Yoksa, bu da Sayın Başbuğ’un son açıklamasında “Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır” şeklinde beyan ettiği TSK’nın kabullenemeyeceği zararlı fikirler grubuna mı giriyor? Ordu bu ülkenin önemli bir kurumu. Kurumun içinde bu dört çocuğun boşu boşuna ölmesine üzülen isyan eden –benim komutanım gibi- pek çok vicdanlı asker olduğuna eminim. Lakin TSK çok önemli birkaç konuda kendisine çok zarar verecek hataları düstur edinmiş durumda. Bu Ortaçağ’daki “Papa’nın yanılmazlığı” doktrinine benziyor. TSK hata yapmaz. TSK yanılmaz. Dolayısıyla hesap vermez. Çünkü hesap verecek bir durum tabiatı gereği TSK’da o-lu-şa-maz. Yok öyle şey! İnsanın olduğu her yerde hata da, çürümüşlük de, suç da olur. Asıl mesele şeffaf olmakta, suçun üzerini örtmemekte. Haber Taraf sayesinde kamuoyuna yansıyınca, teğmeni alelacele tutuklamakla adalet yerine gelmiş, şeffaflaşılmış olmuyor. TSK siyasete sürekli müdahale etmekte ve itibarını sözüm ona korumak adına şeffaflaşmamakta ısrar ederse, en büyük zararı asıl kendi kendine verecek. Kırmızı çizgilerin otoriteleri kutsayamadığı özgür çağlardayız çünkü... |
|
08-27-2009, 15:31 | #32 |
MANİFESTOM
Yıldıray Oğur Bir teğmen, emri altındaki bir erin eline pimi çıkarılmış, bırakırsan patlayacak bir bomba tutuşturup onu diğer erlerin içine bıraktığına göre şundan epey bir emin olmalı: Kimse bana hesap sormaz. Teğmenin ifadesini okuyunca pek tırlatmış biri olmadığı da anlaşılıyor. Dört ölümün üstüne o hâlâ yaptığının “fırsat eğitiminin” bir parçası olduğunu iddia ediyor. Özetle “Asker ölerek ve kendisiyle birlikte üç arkadaşını da öldürerek tedbirsiz davrandı” diyor. Bu haberi okuyan ve askere gitmiş herkes biliyor ki o ünlü sözde söylendiği gibi “Askerlik mantığın bittiği yerde başlıyor.” Ve yine herkes az çok ayarındaki askerde böyle şeyler olabiliyor. Peki, genç bir teğmen bu deli cesaretini nereden alıyor? O dört askerin ailesine bu kadar rahat “oğullarınız kazayla öldü” diye yalan söylenmesinden olabilir mi? Yoksa Elazığ Valisi’ne “olay tamamen kaza sonucu olmuştur” açıklamasını yaptıran komutanlarına güvenerek mi? Belki de Taraf ortaya çıkarmazsa bu cinayetin hiçbir zaman ortaya çıkmayacağına olan sonsuz inancınadır. Ama sadece onlara güvenseydi yine de bu kadarını yapmaya cesaret edemezdi. Onun güvendiği daha büyük dağlar olmalı. Mesela o teğmen “Dağlıca ve Aktütün’ün hesabı sorulabildi mi ki bunun hesabı sorulsun” diye düşünmüşse, haksız sayılabilir mi? Dağlıca ve Aktütün’deki askerî ihmalleri örtbas etmek için asker-medya ittifakının gayretkeşliğinden etkilenmiş, “Er ölse bile bu haberi yazmaya hiçbir gazete cesaret edemez” diye hesap kitap yapmıştır, ne dersiniz? Hiç olmadı, Ergenekon paşaları gibi tutuklansa bile aniden hastalanıp tahliye edileceğine güvenmiştir. Tabii ordunun “kol kırılır yen içinde kalır” prensibine, TSK’ya yönelik en ufak eleştiriye Genelkurmay’dan, CHP’den ve medyadan yükselen “malûm çevrelerin askeri yıpratmaya dönük kötü niyeti” açıklamalarına güvenmiş de olabilir. Kim bilir o teğmen belki de Kenan Evren’i düşünmüştür: “Adam darbe yaptı, çocukları bile astı hâlâ itibarlı, hâlâ el üstünde.” Çevik Bir’i de düşünmüş olabilir: “Az kalsın darbe yapacaktı. Az kalsın uydurma andıçlarla bir adamı öldürtecekti. Kimse dokunabiliyor mu?” Ellerini kollarını sallayarak dışarılarda dolaşan, az kalsın “Milli Güvenlik Konseyi” üyeleri olacak Şener Eruygur’u, Hurşit Tolon’u, Özden Örnek’i, Aytaç Yalman’ı da düşünmüştür. “Terörle mücadelede olur böyle kazalar” diye yırtabileceğine, “Görev zayiatı” diye işin içinden çıkabileceğine, dağlarda teröre karşı mücadele veren bir askerin böyle bir mesele için kolay harcanmayacağına da inanmış olabilir ve haklıdır da. “15 bin faili meçhulün yanında dört tanenin daha ne hükmü olur ki” diye içinden de geçirmiştir herhalde. O teğmen Genelkurmay Başkanı’nın iki kelimesiyle iktidarın, muhalefetin nasıl hazırola geçtiğini, “Asıl bizim gibi düşünüyor” diye rütbelerin tutanın elinde kaldığı kahredici siyasi tartışmaları görmüştür. Bu haber velev ki Taraf gazetesine ulaşırsa “Peki kim sızdırdı bu belgeleri, asıl o açıklansın” reflekslerinden de cesaret almıştır. O teğmenin azmettiricisi “Asker sorgulanmaz, hesap vermez”e olan imandır. Askeri eleştirene hemen yapıştırılan “hain, CIA ajanı, şeriatçı, bölücü” yaftalarıdır. Şimdi Taraf skandalı ortaya çıkarınca teğmeni apar topar tutukladılar. Peki ya onu azmettiren, sırtını sıvazlayan, yürü koçum diyen askerî vesayet? O ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşıyor. Ve o öyle dolaştıkça bir gün bir başka birimizin eline pimi çıkarılmış bir bomba tutuşturulmayacağını kim garanti edebilir |
|
08-27-2009, 15:31 | #33 |
Vatan millet ülke devlet..
Herşey vatan için ..felan filan..hepsi yalan.. Bu ne şimdi analar oğullarını kime ?? emanet ediyor.. Yazık çok yazık.. Doğuda askerliğini yapan tanıdık eş dost ile de muhabbet ettikden sonra ordu ..... . dilimiz varmıyor ama gerçek bu.. |
|
08-27-2009, 15:35 | #34 |
TARAF gazetesini bu büyük başarısından dolayı canı gönülden kutluyorum.Türkiye basını ayakta uyutulurken,TARAF üstün gazetecilik başarısı ile korkunç bir haberi tüm kamuoyunun gözlerinin önüne serdi!Kimileri bu haber için 'çirkin idaa'tanımlamasını yaparken,kimileride gözlerini kapatıp görmemezlikten geldi.Lakin TARAF kimseden çekinmeden olayın peşine cesurca düşüp kahredici gerçeği ortaya çıkardı.Olayı detaylı olarak aktardık,umut ederizki bu son olur...
|
|
08-27-2009, 15:42 | #35 | |
Alıntı:
Kolay ulaşmadıkları kesin bu bilgilere 2 fotoraf bir manşetle bitmiyor demekki iş.. |
||
08-27-2009, 15:47 | #36 |
|
|
08-27-2009, 17:11 | #37 |
AHMET ALTAN ÖYLE BİR YAZI YAZDI Kİ...
27 Ağustos 2009 15:01 Bir teğmenin eline bir bomba verip pimini çekmesinden sonra mevziden mevzie dolaşırken bombanın patlamasıyla birlikte ölen genç askerin babası, dün sabah bizim gazetedeki haberi görünce... Ahmet Altan yazdı... Bir teğmenin eline bir bomba verip pimini çekmesinden sonra mevziden mevzie dolaşırken bombanın patlamasıyla birlikte ölen genç askerin babası, dün sabah bizim gazetedeki haberi görünce koşa koşa askerlik şubesine gitmiş. “Bu haber nedir” diye sormuş. Şubedeki görevliler ona aynen şunu söylemişler. “Sen o gazetede yazılanlara inanıyor musun?” Eğer o baba bana gelseydi ben de ona sanırım benzer bir söz söylerdim. “Sen o ordunun söylediklerine inanıyor musun?” Bizim ordunun doğru söylememek gibi bir alışkanlığı var. Bu kaçıncı? Dağlıca'da aynı, Aktütün'de aynı, bulunan LAW silahlarının kime ait olduğu konusunda aynı, mayın konusunda aynı, bu son bomba olayında aynı. Gidin sorun bakalım, çocukları “bombalı ceza” yüzünden ölen annelerle babalar çocuklarının niye öldüğünü biliyorlar mı? Anneleri babaları bir yana bırakın Milli Savunma Bakanı bile bilmiyor o çocukların nasıl öldüğünü. Generaller akıllarını siyasete öyle bir takmışlar ki askerliği unutmuşlar neredeyse. İttihatçılardan bu yana bu ülke, ordusunun bu alışkanlığını değiştirmeyi bir türlü başaramadı. Siyasetle uğraşan her ordu gibi askerî konularda çok fazla hatalar yapıyorlar ve sürekli olarak bu hataları saklamaya uğraşıyorlar. Generaller hep siyaset konuşuyorlar ama halk hiç askerlik konuşamıyor. Ordunun hataları gündeme gelmiyor bir türlü. Biz, Kıbrıs savaşında kendi gemimizi batırdığımızı kaç yıl sonra öğrendik, hatırlıyor musunuz? Hatırlamıyorsunuzdur bile. Ordunun hatalarını konuşmak ve hatırlamak yasak. Medyaya baksanıza. Genelkurmay Başkanı siyasetle ilgili açıklama yapınca manşetlerine çekiyorlar, sanki bu çok doğal bir şeymiş gibi. Generaller siyasetle ilgili konuşamazlar. Bu, onların işi değil. Onların işi askerlik. Bu ülkenin birçok “açılım” yapması gerekiyor. Bir tanesi de “ordu açılımı”. Ordunun konumunu, işleyişini, askerî yeteneklerini, hatalarını, yapılanmasını yeniden tartışmalıyız. Lafa gelince bu “bizim ordumuz”, ordu “bizimse” neden biz ordu hakkında konuşamıyoruz, neden soru soramıyoruz, neden hatalarını soruşturamıyoruz? Neden hiçbir hatasının hesabını vermiyor ordu? Bu ülkedeki generaller, hiç mi askerî bir hatadan dolayı istifa etmez? Kürt açılımı konusunda üstüne vazife olmamasına rağmen uzun uzun konuşan Genelkurmay Başkanı neden ordunun işleyişi konusunda ortaya çıkan aksaklıkların hesabını vermiyor bu halka? O ordunun sahibi generaller değil, o ordunun sahibi bu ülkenin halkı. Tabii, o hesabın sorulabilmesi için gerçek bir medyanın ve gerçek siyasetçilerin olması gerekiyor bu ülkede. Dün MHP yöneticilerinden birinin açıklamasını utançla okudum. Genelkurmay Başkanı'nın konuşması üzerine, “açılım meselesi bitmiştir” diyordu sevinçle. Eğer siyasi açılımlar bir generalin konuşmasıyla bitiyorsa, bu ülkede parlamentoya, siyasi partilere, milletvekillerine ne ihtiyaç var? O siyasetçi o açıklamayı yaparken aslında “ben yokum, partim de yok, seçmenim de yok, parlamento da yok, sadece general var” demek istiyordu. Bu tür siyasetçilerle nasıl uygarlaşacak, gelişecek, kalkınacak bu ülke? Örtülü bir askerî diktatörlük olmaktan nasıl kurtulacak? Böyle, kendi kimliğinden, kişiliğinden, fikirlerinden, seçmeninden vazgeçmiş, kendi iradesiyle “emireri” haline gelmiş siyasetçilerle Türkiye, gerçek bir demokrasiye kavuşabilir mi? Türkiye ordusunu düzeltmek zorunda. Ordunun düzelebilmesi için de kışlasına dönmesi, aklını kendi mesleğine vermesi, sağlam bir disipline kavuşması, üstüne vazife olmayan işlerde susması gerekiyor. Yaşadığımız çağda bizimki gibi bir ordu kalmadı gelişmiş ülkelerde. Daha yeni, Yunanistan fazla konuşan genelkurmay başkanını görevden aldı. Onun için zaten Yunanistan Avrupa'nın üyesi, biz değiliz. Onun için minicik Yunanistan bizden kat kat zengin. Bir ordu açılımı yapmalıyız. Orduyu disipline, siyaseti ve medyayı kişiliğine kavuşturmalıyız. Aksi takdirde kanlı bir hercümercin içinde debelenmekten bir türlü kurtulamayacağız. Çocuklar ölüp duracak. TARAF Bu haber cafesyaset |
|
08-27-2009, 17:28 | #38 |
Otogarda havlara atılıp tutulan toy delikanlı ;"En Büyük Asker Bizim Asker!" nidalarıyla ağıt va farklı bir sevinçle kışlaya yolcu edilir..ya kışlaya girince..O ASKER...??!!..
|
|
08-27-2009, 17:38 | #39 |
Biz kime güvenmeliyiz?? Bu teğmen acaba ergenekoncumu cok üzülüyorum bu olaylara Yargı garibanlar içimi geçerli??KİMSE BABASININ HAYRINA GÖREV YAPMIYOR HERKES MAAŞINI ALIYOR TEK MEHMETÇİK HARİÇ ONUDA BU ŞEKİLDE TELEF EDERLERSE NE OLACAK BU VATANIN HALİ.
|
|
08-27-2009, 17:38 | #40 |
Bu ülkeye Ahmet Altan gibi kalemini eğip bükmeden yazabilen şerefli gazeteciler lazım.Ahmet Bey'in yorumları fazla söze hacet bırakmıyor.Söylenmesi gerken ne var ise cesurca dile getirmiştir.Umutluyuz,inancımızda tam!Bu ülkede kangren haline dönüşmüş bu sorunlar birgün mutlaka çözüme kavuşacaktır,Türkiye'de Avrupa ülkeleri gibi yerinde saymadan,bu tür ufak tefek işlerini söze gerek bırakmadan çözecektir inş.Bu hadiselerin sonucunda hayırlı olaylar meydana gelecektir.
|
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
asker, bomba, mgk, pim, taraf, şehit |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|