08-26-2009, 19:33 | #21 | |
Alıntı:
|
||
08-26-2009, 19:34 | #22 |
Bu idaayı çirkin olarak nitelendiren HABER7 olmuştur.Sanırım Habervaktimden ordan esinlenerek vermiş haberi.Neyse buda ders oldu kendilerine,bizim bile dost doğru görüp haber yaptığımız korkunç bir idaayı,çirkin olarak görenler kendilerini gözden geçirmelerinden fayda görüyorum!
|
|
08-26-2009, 19:36 | #23 |
Olaya o kadar çok içerlendimki hiçbirşey umrumda değil,içimden nasıl geldiyse öyle yazdım.Tüylerim diken diken oldu,bunca acı keder,göz yaşları kurumuş anneleri düşünebiliyor musunuz?
|
|
08-26-2009, 19:41 | #24 |
|
|
08-26-2009, 19:44 | #25 |
|
|
08-26-2009, 20:34 | #26 |
Takvim işliyor bizi izlemeye devam edin...
|
|
08-27-2009, 00:20 | #27 |
Emri veren teğmen tutuklandı
26 Ağustos 2009 Çarşamba, 18:02 GÜNCEL Elazığ'da tim komutanı, nöbette uyuyan askere ceza olarak pimini çektiği el bombasını tutmasını emretti... Bombanın mandalını 45 dakika elinde sıkan er gücü tükenince patlama meydana geldi, 4 er şehit oldu...Askeri savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı. Emri veren teğmen tutuklandı. İŞTE MEHMET TEĞMEN’İN İFADESİ Dört askerin hayatını kaybettiği olayla ilgili 8. Kolordu Komutanlığı tarafından soruşturma başlatıldı. Teğmen Mehmet Tümer’in ifadesi şöyle "17 Haziran 2009 tarihinde de taburun geçici olarak görevlendirildiği Elazığ-Karakoçan Nohuttepe Üs Bölgesi’ne katıldım.16 Ağustos 2009’a kadar Tim Komutanı olarak görev yaptım. Tabur Elazığ İl Jandarma Komutanlığı’nın harekât ve komutasına verilmişti. 16 Ağustos 2009 tarihinde Nohuttepe Üs Bölgesi’nden timimle birlikte Saat 20:30 civarı ayrıldım. Yaya intikalle Düztepe mevkiine gittik. Saat 23:00 civarı geçici üz bölgesi tesis ettik ve sabaha kadar gözetleme yaptık.Saat 09:30’da uyandığımızda Uzman Çavuş Şakir Akçan Bixi mevziinde görevli İbrahim Öztürk ve Ahmet Şensoy’un uyuduğunu tespit ettiğini ve İbrahim Öztürk’ün el bombasını aldığını bildirdi. İBRAHİM’E BOMBASINI SORDUM Saat 10:30 civarında İbrahim Öztürk’ü mevziinde ayakta gördüm, yanına gidip el bombasının nerede olduğunu sordum. Bu sırada Ahmet Şensoy istiharat için uyuyordu. İbrahim el bombasını mevzii içinde aradı, bulamadı. Halen el bombası alınmış olduğundan haberdar değildi. Normalde mevziiye yerleştiklerinde el bombalarını mevzii içinde ulaşabilecekleri bir yerde muhafaza etmeleri gerekir. El bombasını bulamayınca beraberimde götürdüğüm bombayı göstererek ‘burada, gece uyuduğun için alındı’ dedim. Fırsat eğitimi kapsamında el bombasının pimini çekerek ‘mandalını bırakmadığın sürece patlamaz’ deyip bombayı eline verdim. Bundan maksadım, el bombasının önemimi kavraması idi. Mevziinden ayrılmasını emrederek mevziime döndüm. İki mevzii arasında yaklaşık 15 metre kadar mesafe vardır. Mevziide iken İbrahim Öztürk’ün, kendi mevziinin yakınındaki roket mevziine gittiğini gördüm. Bu iki mevzii arası takriben 20 metre kadardır. Uyarıp mevziinde beklemesini emrettim. Yanıma geldi pimi istedi. Gelip takacağımı söyleyip mevziisine gitmesini söyledim. Mevziine döndü, bir iki dakika sonra tekrar roket mevziine gittiğini fark ettim.Bu kez yanıma çağırdım,tekrar mevziine gidip oturmasını,pimi gelip takacağımı söyledim.Bu sırada ben kendi mevziimde idim. DÖNDÜM VE PATLAMA SESİ DUYDUM Yanımda Yiğit Acer, 5 metre kadar yakınımda Soner Süvari Astsubay ile Şakir Akçan Uzman Çavuş vardı, İbrahim mevziine döndü. Ben de Şakir Uzman ile Soner Astsubay’ın yanına gittim. Yaklaşık 15 dakika kadar sonra patlama sesi duyuldu. Saati hatırlamıyorum, 11:00 - 11:30 arası olabilir. Sonradan duyduğuma göre İbrahim elindeki el bombasıyla benim göremeyeceğim şekilde üç mevzi dolaşmış, üçüncü mevziide patlama gerçekleşmiş. Patlama sesini duyunca koşarak sesin geldiği yere gittim. İbrahim’in mevziinin önünde şiarın üzerinde yüzükoyun yığıldığını gördüm. |
|
08-27-2009, 00:23 | #28 |
teğmen için hemen soruşturma açılmalıdır ama askeri yargı ile bu işin açığa
kavuşmasını ve hakkaniyetli bir karar vermesini düşünmek biraz fazla hayalcilik olacaktır. 33 er'in şehit edilmesi gibi bu hadise de sümenaltı edilecektir. |
|
08-27-2009, 15:20 | #29 |
Bu Korkunç İNFAZ ile ilgili Bugün Basına Yansıyanlar;
HASAN KARAKAYA-VAKİT Açılım böyle olur! Haber ajansları, 17 Ağustos 2009 günü, şöyle bir haber geçmişlerdi: “Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde bir askerin elinde bulunan bombanın kazayla patlaması sonucu, dört asker şehid oldu... Er İbrahim Öztürk’ün elindeki bombanın kazara patlaması sonucu kendisiyle birlikte, yanındaki arkadaşlarından İbrahim Yaman, Ali Osman Altın ve Mesut Bulut’un şehid olduğu bildirildi.” Evet, “ajans”lardan geçen haber böyleydi... Ama “gerçek” böyle miydi?.. Bir gazetenin iddiasına göre; Teğmen Mehmet Tümer, nöbette uyuyan İbrahim Öztürk’ü cezalandırmak için, “pimini çektiği el bombası”nı avucuna koymuş!.. Ve demiş ki; “mandalı bırakırsan ölürsün, bırakmazsan yaşarsın!” Er İbrahim Öztürk, tam 45 dakika mandala basmış ama avucu terleyince, gümmm!.. Hem kendisi, hem 3 arkadaşı ölmüş!.. Bu kadar “keyfîlik” olmaz!.. Böylesine “insanlık dışı ceza” olmaz!.. Bu, “sadistlik”tir, bu “cinayet”tir!.. Bana sorarsanız, derim ki; “Teğmen Mehmet Tümer bir an önce TSK’dan atılmalıdır!” Sayın Genelkurmay Başkanı; “eğitimin hangi dilde yapılacağı”na veya “Kürt açılımının nasıl olacağı” ile ilgilenip, üzerine vazife olmayan “kırmızı çizgi”ler çizmek yerine, “kendi işine bakmalı” ve 4 askerin ölümüne sebep olan “Teğmen”in askerliğine son vermelidir... Ya da; o teğmenin eline “pimi çekilmiş bomba” vermelidir ki, ceza neymiş görsün! MÜMTEZAR TÜRKÖNE-ZAMAN Pimi çekilmiş bomba Elazığ'da dört askerimizin hayatına mal olan el bombası, belki başka kazaların veya hataların da sembolü. Önce dört askerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dileyelim. Olayın kendisine gelince. Taraf'ın verdiği haber doğru ise dört vatan evladının hayatına mal olan bu hata, askerî kayıtlara "eğitim zayiatı" olarak geçecek. Eğitim araçları öldürücü silahlar olunca, eğitim de riskli bir hale giriyor. El bombası kolay taşınan ve kullanılan bir mühimmat. İşaret parmağının girebileceği kadar bir halkanın tuttuğu pimi çıkarttığınız zaman, el bombasının içindeki düzenek işlemeye başlıyor ve bu düzenek pimi çektikten, gerilip elinizdekini en uzağa atabileceğiniz birkaç saniyeye ayarlı. İçerideki patlayıcı bu kısa zamanın sonunda ateşleniyor ve bombanın etrafında pasta dilimi gibi duran parçalardan her biri patlamayla birlikte bir kurşun gibi sağa sola dağılıyor. Kaybettiğimiz dört asker, bir tek bombanın yol açacağı tahribat hakkında fikir veriyor. Bu faciadaki hata ise nöbetçi subaya ait. Elde pimi çekilmiş bomba ile askerin dayanabildiği süre, emri veren subayın öngördüğünden az: Sadece 20 dakika. Hata ise şurada: Böyle bir eğitim ve cezalandırma yöntemi yok. Subayın uyguladığı ceza, her şeyden önce sağduyuya aykırı. DERYA SAZAK-VATAN Eğitim zayiatı! Askerlik yapanlar bilirler. Gece 03-05 nöbeti en zorudur. Uykunun en derin yerinde koğuş nöbetçisi tarafından kaldırılırsınız; giyinmeniz silah kuşanmanız üç beş dakikayı geçmez, yaz sıcağında Antalya gibi bir yerdeyseniz ayrıca soğuk suyun altına girmeniz gerekir ve bir hayalet gibi gecenin karanlığına süzülürsünüz. Bizim kuşak askerliğini, 12 Eylül 1980 sonrası “kısa dönem er” olarak yaptı. Avcı eriydik. Öyle fazla anımız olmadı; Şener Şen ve Kemal Sunal hallerinden öteye geçmedi, askerliğimiz. O dönemde “Güneydoğu sendromu” da yoktu. Ben “merasim bölüğüne” düştüğüm için silah arkadaşlarıma göre Antalya’nın gölgede 50 dereceye varan sıcağında daha fazla eğitim yapma dışında şikayetim olmadı. Zaten tamamı 4 ay olan askerliğin “kısalacağına” ilişkin balonların da etkisiyle askerliğimiz bir kamp havasında geçti. Bir bayram vakti tezkere aldık. Tek kaygımız, 03-05 nöbetinde, “parolayı unutacağımız, uykunun bastırdığı bir anda omzumuzdaki tüfeği kaptıracağımız” duygusuydu. Çünkü nöbette silahına sahip çıkamamış bir kişinin “askerliği bitmezdi!” Çavuşlar ve genç teğmenler, acemi erleri gece nöbetinde tuzağa düşürmekten, askerliğin o katı kurallarının gerektirdiği şekilde keyif alırlardı. Üstelik eğitimin ve disiplinin bir parçasıydı; nöbette uyanık olmak. Ki o sayede herkes rahat uyusun! Dün Taraf’ta okuduğum bir haber, “trajik bir kaza”nın ardındaki gerçeklerin Doğu ve Güneydoğu’da askerlik yapmanın zorlukları ve ölümcül sonuçları hakkında, 25 yıl önceki Türkiye’den ne denli farklı bir yerde olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Aslında PKK’nın ülkeyi bir “iç savaş” ortamına sürüklediği 1980’lerin sonundan itibaren askerlik, bir yurttaşlık hizmeti olmanın ötesinde genç sivillerin, en küçük hatayı yaşamlarıyla ödediği profesyonel bir meslek haline geldi. 17 Ağustos 2009 tarihinde Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde bir askerin elinde patlayan bombanın kazayla patlaması sonucu 4 askerin şehit düştüğü açıklanmıştı. Taraf’ta Mehmet Baransu’nun dünkü haberinden öğreniyoruz; olayla ilgili 8. Kolordu Komutanlığı tarafından soruşturulma açılmış: Tim komutanı bir teğmenin, Düztepe mevkiinde mevzilenen askerlerden birinin sabah 05-07 nöbeti sırasında devriye gezen bir uzman çavuşa, uyuduğu için “el bombası ve silahının alev gizleyenini” kaptırması üzerine sergilediği tutumun dehşet verici sonucu nedeniyle savunması alınmış. Teğmen, askerin nöbetçi çavuşa kaptırdığı el bombasıyla mevziye gidiyor ve Er İbrahim Öztürk’e, “Uyuduğun için alındı” diyerek elindeki el bombasını pimini çekerek veriyor, “Mandalı bırakırsan ölürsün” diye uyarmayı da ihmal etmiyor! Pimi çekilmiş bombayla panik içinde birkaç kez mevzi değiştiren erin elindeki bomba sonunda patlıyor. 4 er şehit oluyor! İşte “Güneydoğu sendromu”nun başka bir yüzü. Çözümsüzlüğü savunanlara, “Kürt açılımı”na edebiyat diyenlere duyurulur. Konu ishakyilmaz tarafından (08-27-2009 Saat 15:22 ) değiştirilmiştir.. |
|
08-27-2009, 15:26 | #30 |
Herkese yalan söylediler
Taraf/YILDIRAY OĞUR-YASEMİN ÇONGAR - Istanbul - 27.08.2009 Tim komutanının verdiği ceza nedeniyle şehit düşen askerlerin ailesine ‘O habere inanmayın’ dendi. “Olay kaza” diyen vali yanıltıldı, Bakan Gönül’ün de bilgisi yok. Elazığ’da nöbette uyuduğu için Teğmen Mehmet Tümer’in, Er İbrahim Öztürk’ün eline verdiği pimi çekilmiş bombanın patlamasıyla ölen dört askerin ailesi dün günboyu açıklama bekledi. “Oğlunuz operasyonda şehit düştü” denen ailelere bu kez de “Haberlere inanmayın” diye yalan söylendi. Olay günü “kaza” açıklamasını yapan Elazığ Valisi Erol da, Kolordu Komutanlığı’nın kendisine bu yönde bilgi verdiğini söyledi. Savunma Bakanı Gönül ise “Bana bu konuda bilgi verilmedi. Meclis’te sorulursa cevap gelir” dedi. O soru, bugün Meclis’te sorulacak Elazığ’da dört askerin şehit olmasıyla sonuçlanan patlamanın kazayla değil, komutanlardan birinin askere verdiği ceza nedeniyle meydana geldiğinin ortaya çıkması aileleri kahretti. Dün günboyu Genelkurmay’dan açıklama bekleyen şehit aileler, bilgi almak için askerlik şubelerine gitti. Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde Koçyiğitler Taburu’nda 17 Ağustos 2009’da Er İbrahim Öztürk’ün üzerindeki bombanın kazayla patlaması sonucu Öztürk’le birlikte İbrahim Yaman, Osman Altın ve Mesut Bulut adlı askerlerin şehit olduğu açıklanmıştı. Ancak Taraf’ın ulaştığı ifade tutanakları, olayın kazayla değil, askerini cezalandırmak isteyen bir komutanın emri nedeniyle gerçekleştiğini ortaya koydu. Teğmen Mehmet Tümer, nöbette uyuyakalan Er İbrahim Öztürk’e ceza olarak verdiği pimi çekilmiş bomba bir süre sonra patladı. Öztürk’le birlikte üç er şehit oldu. Askerlik şubesine gittiler Taraf’ın gerçekleri ortaya çıkarmasıyla birlikte şehit erlerden İbrahim Öztürk’ün ailesi dün Tarsus Askerlik Şubesi’ne gitti. Baba Hacı Öztürk, askerlik şubesinde tam iki saat kaldı. Acılı babaya tatmin edici cevap veremeyen Tarsus Askerlik Şubesi yetkilileri, gazetemizi yalanlamakla yetindiler. Olayın ardından kendisiyle görüştüğümüz Hacı Öztürk, konuşamayacak durumda olduğunu belirterek, “Ben oğlumun acısıyla yaşarken bir de olayın bu şekilde olduğunu duydum. Bu olay beni daha da yıktı. Komutanlar bana gazetenin haberine inanma dedi. Ben oğlumun akıbetinin ne olduğunu öğrenmek istiyorum” dedi. Bize ‘kaza değil’ dediler Afyon Karahisar’da toprağa verilen Ali Osman Altın’ın ağabeyi Mehmet Altın ise kendilerine, kardeşinin iç güvenlik operasyonları sırasındaki patlama sonucu şehit düştüğünü söylendiğini anlattı. Gazetedeki habere inanmak istemediğini söyleyen Altın, “Mevzide bomba patlaması sonucu kardeşimin şehit olduğu söylendi. Bize söylenen başka birşey yok” dedi. Samsun’da toprağa verilen şehit Er İbrahim Yaman’ın babası Adam Yaman’a da sadece mevzide patlama olduğu söylenmiş. Yaman, belgelerin ortaya çıkması halinde olaya inanabileceğini kaydetti. Gaziantepli şehit Er Mesut Bulut’un amcası Bedir Bulut, “Olayda bir ihmal ya da suçlu varsa bunların cezalandırılmasını bekliyoruz” dedi. Valiyi bile kandırmışlar Patlamanın meydana geldiği gün kamuoyuna “olayın kaza olduğunu” açıklayan Elazığ Valisi Muammer Erol ise taburda yaşananları kendisinin bilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Vali Erol, Taraf’a şu açıklamayı yaptı: “Bana o gün Elazığ Kolordu Komutanlığı’ndan olayın kaza olduğu söylendi. Ben de bu bilgiye dayanarak açıklama yaptım.” O teğmen tutuklandı Nöbette uyuyan askeri cezalandırmak için el bombasının pimini çekip askerinin eline veren Teğmen Mehmet Tümer hakkında “Taksirle birden çok insan öldürmeye sebebiyet vermek” suçundan soruşturma açıldı. Tümer, Taraf’ın dünkü haberinden sonra tutuklandı. Öldüren emir Meclis’e taşınıyor DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Elazığ’da dört askerin ölümüyle sonuçlanan patlamayı Meclis’e taşıyor. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün yanıtlaması istemiyle soru önergesi hazırlayan Halis, konuyu bugün Meclis gündemine getirecek. Konuyla ilgili gelişmeleri yakından izlediğini söyleyen Milletvekili Halis soru önergesinde sadece Elazığ’daki patlamayla değil, son 20 yılda buna benzer olaylarla ilgili de bilgi istedi. Halis, “Bu tür olaylar sık sık yaşanıyor. Konunun araştırılması için bugün soru önergesi vereceğim” dedi. ‘Patlayan mayın bizim mi’ soruşturması 27 Mayıs 2009. Saat. 23.30. Hakkâri’nin Çukurca ilçesi kırsalında askeri aracın geçişi sırasında patlayan mayınla altı asker şehit oldu. Türkiye ertesi sabah bu haberle sarsılırken, saldırı ertesi gün Ankara’da yapılması planlanan kritik bir görüşmenin de iptal edilmesine neden oldu. Başbakan Erdoğan “elini sıkmam” dediği DTP lideri Ahmet Türk’e 29 mayıs günü randevu vermişti. O randevunun iptal edilmesinin nedeninin Çukurca’daki mayın patlaması olduğunu bir süre önce bir televizyona verdiği röportajda bizzat Başbakan açıklamış “Randevu vermek için sakinleşsin diye bekledik. Tekrar bir mayın olayı ve 6 şehit. Tam bir adım atmaya karar veriyorsunuz, bombalar patlıyor” demişti. Olayla ilgili askerî kaynaklardan patlamanın PKK’lıların yol döşediği mayının uzaktan patlatılması sonucu gerçekleştiğini açıklamış hatta Genelkurmay Başkanlığı saldırı sonrasında hava kuvvetlerine bağlı uçakların Avaşin-Basyan bölgesindeki PKK kamplarını vurduğunu duyurmuştu. Patlama ile ilgili birkaç ay sonra internete şok ses kayıtları düştü. Hakkâri Tümen Komutanı Tümgeneral G.K. ve Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Z.E. arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmalarında Z.E. 6 askerin şehit olduğu mayınlarla ilgili Hakkâri Tümen Komutanı’nı bilgilendirirken “Bu mayınlar büyük bir olasılıkla bizim” diyordu. Konuşmalarla ilgili askerî çevrelerden bugüne kadar bir yalanlama gelmedi. İşte internete düşen bu konuşma, patlamada hayatını kaybeden piyade erlerden Deniz Demirci’nin Ankara’da yaşayan ailesini harekete geçirdi. Şehit Demirci’nin babası Halil Demirci ve annesi Raziye Demirci çocuklarının ölüm nedeninin aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması için Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu ile ilgili Taraf’a konuşan anne Raziye Demirci “İlk günden beri bize oğlumun ölümüyle ilgili çelişkili bilgiler verdiler. Aracın içindeydi, dışındaydı, önündeydi, arkasındaydı diye farklı şeyler söylediler. Komutanların konuşmalarını öğrenince ertesi gün dilekçe yazıp Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk” dedi. Avukatları olmadığını söyleyen aile, şimdi Hakkari Başsavcılığı’ndaki soruşturmanın sonuçlandırılmasını bekliyor. İşte internete düşen ‘mayınlar bizimdi’ konuşmaları Z.E: Komutanım uzaktan komutalı değil. Maalesef G. K: Değil mi? Z. E: Değil komutanım. Uzaktan komutalı değil. Biliyorsunuz bunları korumak için ben burada sıkıntılı oldukları için kendim risk alarak geldim. Bizzat kendim yerleştirdim. Z. E: Komutanım benim niyet maksadımı biliyorsunuz. Ben bu çocukları koruyayım diye onları döşedim. Ama onlar demek ki bu hassasiyeti o kadar yırtınmama rağmen göstermemişler. Komutanımızla da bir paylaşırsanız komutanım ben sabahleyin sıkıntıda kalabilirim. Yani olduğu gibi paylaşmak durumunda kalabilirim. Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum. G. K: Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Bu mücadelenin içerisinde birileri ufak tefek hata yapacaktır. Bunun bedeli belki ağır olacaktır. Bakan Gönül: TSK bana rapor vermedi On gün önce Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde dört asker şehit düştü. Piyade Başçavuş İbrahim Yaman, erler İbrahim Öztürk, Ali Osman Altın ve Mesut Bulut terhis olmalarına birkaç ay kala, memleketlerine birer tahta kutu içinde geri döndüler. Dört gencin hayatına son veren olayı, Mehmet Baransu önceki gün Taraf’ın manşetinde yer alan “Pimini çekip bombayı verdi” başlıklı haberinde ayrıntılarıyla yazdı. Her şey, Er İbrahim Öztürk nöbette uyuyakalınca başlamıştı. Öztürk’ün komutanı Teğmen Mehmet Tümer, bu duruma kızmış ve ceza olarak eline pimini çektiği bir el bombasını verip emretmişti: “Mandalı bırakırsan ölürsün, bırakmazsan yaşarsın.” Öztürk, “yapmayın, etmeyin” dese de dinletememiş, birkaç saat sonra terli ellerinden kayıp patlayan bomba, kendisiyle birlikte mevzideki üç arkadaşının da canını almıştı. Taraf’ın haberi olmasaydı, “kaza” diye, “eğitim zayiatı” diye unutturulmaya mahkum görünen bu korkunç olayı Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e sorduk: Elazığ’daki olayı biliyor muydunuz? Bana resmen rapor gelmedi. Gazete havadisini okudukça öğrendim. Ayrıntısını bilmiyordum. Bu konudaki soruşturmanın akıbeti nedir? Soruşturmada Genelkurmay yetkilidir. Size bilgi verilmedi mi? Resmî bir bilgi yok ama Meclis’te bu konu sorulursa, o zaman bir cevap verilir. Konunun siyasi düzeydeki üst düzey muhatabı olduğunuza göre, rapor gelmesi gerekmez mi? Genelkurmay yetkili olduğu için aramızda bir işbölümü var. Ama Meclis’te bu konunun sorulması durumunda, resmî cevabın benim kanalımdan gitmesi gerekir. Basının sorması yeterli olmuyor, ancak soru önergesi olursa mı resmî rapor size ulaşıyor? Evet. İçlerinden biri pimi çekilmiş bir bombayı tutmaya zorlandığı için oğulları ölen dört şehit ailesine ne diyeceksiniz? Şehitlerden dolayı fevkalade üzüldüm. Tek bir askerin burnunun kanaması bile beni üzer. Ama tabii bu olayın oluş şeklini tam olarak bilmeden, resmî bir bilgi yokken birşey söyleyemem. |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
asker, bomba, mgk, pim, taraf, şehit |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|