04-01-2010, 12:11 | #1 |
Hafız Adaylarına
Hafız Adaylarına Nasıl Ezber Yapılır
Kur’an-ı Kerim’i, bazı sure ve ayetleri, hatta duaları kolayca ezberlemek ve ezberlediğimizde de daha kalıcı olması için önerdiğimiz yöntemleri adım adım uygulayın 1 Yüce Rabb’imizin sözlerini ezberlediğinizi düşünerek kalbi samimiyetinizi muhafaza edin 2 Ezbere başlamadan önce abdest alın ve “Ya Rabbi! Bana ezberlemeyi ve öğrenmeyi kolaylaştır” deyip samimi kalple dua edin 3 Mümkün olduğu kadar zihninizin saf ve duru olduğu anlarda ezber yapın Bir de zihninizi boş ve lüzumsuz şeylerden arındırdıktan sonra ezbere başlayın Dolu kap boşalmadan içine bir şey yerleştiremezsiniz Zihnin saf ve duruluğu için günahlardan da uzak durulmaya çalışılmalıdır 4 Ezberlerinizi genellikle sabahın erken vakitlerinde saf ve duru zihinle yapmaya çalışın Eğer akşam uyumadan önce çalışıp ön hazırlık yaparsanız siz uykuda iken hafızanıza kaydedildiğini fark edersiniz 5 Çunu da unutmayın ki siz Kur’an-ı Kerim’in başına oturduğunuzda, şeytan bütün gücüyle size vesvese verecek ve ne kadar işiniz, probleminiz varsa aklınıza getirecek, sizi Kur’an’dan alıkoymaya çalışacaktır Bu bir oyundur, sakın tuzağa düşmeyin! 6 Kararlılık gösterin Sizdeki bu kararlılığı görünce şeytan perişan olur 7 Rabb’imizin bir hadis-i kudside “Kur’an’la meşgul olup da dua etmeye, bir şeyler istemeye fırsat dahi bulamayanlara, dua edip isteklerde bulunanlardan daha çok vereceğini” bildirdiğini unutmayınız 8 Ezberlediğiniz bölümlerin yazı hattı hep aynı olsun Çünkü gözlerinizle fotoğrafını çekmektesiniz Hafızanıza aynı hatla kaydettiğinizde hatırlamanız daha da kolay olur 9 Ezber yaptığınız mekan sade ve sessiz olsun Sade bir mekanda gözlerinizi ve zihninizi meşgul edecek şeyler olmaz ve daha çabuk ezberinize yoğunlaşırsınız Mümkünse ezberlerinizi hep aynı yerde yapın 10 Ezber yaparken mutlaka hafif sesli okuyun Sesli çalıştığınızda kulaklarınızdan da yardım alırsınız ve daha çabuk ezberlersiniz 11 Harflerin mahreçlerini ve telaffuzlarını okuyuşunuzun düzgün olmasına dikkat edin Çünkü yanlış ezberlediğinizde düzeltmek çok zor olur Bunun için de hocanız ile çalışın Hoca imkanınız yoksa ehil hocaların kaset ve CD’lerinden faydalanın 12 Bir sayfayı veya sureyi ezberlemeye başlamadan önce mahreç, telaffuz ve tecvidine dikkat ederek en az on defa yüzünden okuyun Dinleme imkanınız varsa üç dört defa dinleyin 13 Ezberleyeceğiniz bölümün mealini okuyun 14 Ayetleri yüzüne okurken mümkünse sesinizi güzelleştirmeye çalışın 15 Birinci ayeti ezberledikten sonra ezberinizden en az üç defa tekrar edin 16 Çkinci ayeti ezberleyin ve onu da üç defa tekrar edin Sonra da her iki ayeti üç defa tekrar edin 17 En sonunda da sayfayı ya da sureyi ezberden en az on defa tekrar ederek iyice pekiştirin Bu pekiştirmeyi sakın ihmal etmeyin “Demir tavında dövülür” atasözünü hatırlayın 18 Ezberlediğiniz yerleri namazlarınızda okuyun 19 Kendinizi toparlayıp ezbere yoğunlaşamıyorsanız iki rekat “hacet namazı” kılıp dua ediniz ve istiğfar okuyun 20 Artık ezberlediniz… Sıra, ayetlerdeki kurtuluş mesajlarına kulak vermeye, üzerinde düşünmeye ve hayatınıza taşımaya gelmiştir
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
04-01-2010, 12:13 | #2 |
İnsan ne kadar çalışıp gayret ederse etsin, hangi usül ve metodlarla çalışırsa çalışsın, Allah(celle celalüh)`ın yardım ve lütfu olmadan, altı yüz safyalık bir metnin ezberlenmesi pek kolay değildir Allah(celle celalüh), hafızlığını dilediği kimseye, onu isteme iradesini ve azmini verir ve onu muvaffak kılar
Hafızlık, Allah`ın bir lütfu ve ikramıdır Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç Dr Fatih Çollak, hafızlığın Allah(celle celalüh)`ın bir ikramı ve lütfu olduğunu söyledi ve hafızlara çeşitli tavsiyelerde bulundu Doç Dr Çollak, Kur`an ile meşguliyeti en yoğun bir seviyede sürdürüp, ömrünü böyle ulvi bir hizmete vakfeden bir hafızın, ehlü`l-Kur`an (ehl-i Kur`an) olarak vasıflandırıldığını belirterek, `Onun hayatı hep Kur`an`dır; hem okur hem de okutur Geniş ilmi müktesebatı yanında; sözü ve özü, yaşadığı her hal ve davranışı, Kur`an ahlakı ile bezenmiştir Kur`an`ın vakarı ile etrafındaki insanların derin sevgi ve hürmetini kazanmış, örnek Kur`an şahsiyetidir` dedi Gazetemize konuşan Doç Dr Fatih Çollak, hafızlara ve hafızlığa hazırlanan kişilere önemli uyarılarda bulundu Her hafız kardeşim şunu iyi bilmelidir ki; hafızlık nimeti kendisine Allah(celle celalüh) tarafından verilmiş, ona ikram edilmiştir İnsan ne kadar çalışıp gayret ederse etsin, hangi usül ve metodlarla çalışırsa çalışsın, Allah(celle celalüh)`ın yardım ve lütfu olmadan, altı yüz safyalık bir metnin ezberlenmesi pek kolay değildir Kendi kelamına yönelen, onu ezberlemek isteyen kişiye Allah(celle celalüh) kolaylık gösterir; onun zihnini açar ve ona muhabbet ve sebat ihsan eder Bunun ötesinde hafızlık kolay bir iş değildir; herkesin başaracağı bir çalışma değildir Allah(celle celalüh), hafızlığını dilediği kimseye, onu isteme iradesini ve azmini verir ve onu muvaffak kılar Hafız kardeşlerim bu noktayı asla unutmamalıdır KADRİNİ BİLMEYENDEN, HAFIZLIĞI GERİ ALIR Allah(celle celalüh), verdiği bu nimetin kadrini bilmeyenlerden onu geri almasını da bilir Bu hususta Hazreti Peygamber`in bir hadisini hatırlatmak isterim Buyurdular ki: `Kim Kur`an`dan bir ayet ezberler ve daha sonra onu unutursa `unuttum` demesin, `bana unutturuldu` desin` Bu hadiste özellikle hafız kardeşlerimizin alacağı nice ibretler vardır Allah(celle celalüh) Resulü`nün bu tesbit ve uyarılarının satır aralarında şu noktalara işaret vardır ki, bizim daha önce ifade etmeye çalıştığımız tesbitleri teyid etmektedir Allah(celle celalüh) Resulü demek istemektedir ki Kur`an hafızı, hafızlık gibi bir nimete mazhar olmuş, Allah(celle celalüh)`ın kıymet verdiği bir makama yükselmiştir Onun kadrini bildiği, ezberindeki ayetleri muhafaza ettiği ve onların ahkamı uyarınca hareket ettiği sürece, Allah(celle celalüh) hem dünyada, hem de ahirette derecesini ve makamını yüceltecektir Aksi takdirde hafızasına nakşedilen Kur`an ayetlerini korumaz ve bir süre sonra unutursa, bilmelidir ki Allah(celle celalüh) kendisine verdiği bu nimeti almış ve onu şöyle demiştir: `UNUTTUM` DEĞİL `BANA UNUTTURULDU` `Ben seni, Bana en yakın kullarımdan kılıp, hafızlık nimetini ihsan ettim Binlerce ayeti hafızana yerleştirdim ve seni yürüyen Kur`an yaptım Seni kelamımın koruyucusu yaparak, seçkin kullarımın arasına kattım; sana özel bir misyon yükledim Fakat sen hafızandaki ayetleri tekrar edip okumadığın için, bir süre sonra unuttun; bu nimeti önemsemeyip kıymet bilmedin Ben de senin hafızandan o ayetleri silip attım Dolayısıyla senin `unuttum` demek gibi bir hakkın, bir lüksün yok Sen ezberlemedin ki unutasın Onları sana ezber etmeyi müyesser kılan Allah(celle celalüh), hafızandan aldı ve unutturdu Kıymet bilmedin; Allah(celle celalüh) da elinden aldı Sen ancak `unuturuldu` diyebilirsin` Çünkü `unuttum` ifadesinde bir hafiflik vardır `İstersem okur, istersem terk eder ve unuturum` gibi hadiseyi kendine mal etmek hafifliği ve ciddiyetsizliği vardır Ezberleten Allah(celle celalüh) olduğu gibi, unutturan da O`dur Hafız kardeşlerimizin bu mühim nokta üzerinde düşünmeleri gerekir Dünyanın en büyük nimetinden mahrum olmak ne kötü bir durum ve talihsizliktir HER GÜN TEKRAR YAPIP GÜÇLENDİRMELİ Hafız kardeşlerimiz her gün hafızlık tekrarı yapmak suretiyle, ezberlerini kuvvetlendirmeleri gerekir Günlük belirli miktarlarda okuyarak yahut dinleterek veyahut namazlarda kıraat ederek, bunu yapmaları gerekir Gerçek hafız, istenilen yerden hiç tereddüt etmeden okuyabilen, bir iki kez göz geçirdikten sonra her yerden aşr-ı şerif okuyabilen, kendisine sorulan ayetlerin yerini bilip, hemen ardından hiç teklemeden okuyabilen kişidir Gerçek hafızın hıfzı çok kuvvetli olmalıdır Kendisinden başka hiçbir hafızın olmadığı ve elde mevcut bir Kur`an-ı Kerim`in bulunmadığı bir beldede yaşadığı, insanların kendisine zaman zaman bir kısım ayetlerin metinlerini sorduğu, yahut bir konuda tartışıp, onunla ilgili ayet veya ayetlerin neler olduğu, nerede bulunduğu ve şiddetle buna ihtiyaç hissedildiği bir ortamda olduğu varsayımından hareketle, orada tek hafız olarak bulunan o kişi, istenilen ayetleri okumalı ve onların derdine çare olmalıdır İçlerinde böyle kuvvetli bir hafız olmakla, onları sorumluluktan kurtarmalıdır KURU KURUYA `HAFIZIM` DEMEKLE OLMAZ `Ben hafızım` dediği halde, sorulduğunda birkaç kelime veya satırı zor okuyabilen, hatırlayamayan, daha çok içinden okumayı tercih eden, hafızasında bir iki aşr-ı şerif ve namaz surelerinden başka ezber kalmamış kişi, önce kendisini daha sonra da Müslümanları aldatmaktadır Ama Allah(celle celalüh)`ı asla aldatamayacaktır Onun hafızlığının sadece `H`si kalmıştır Yukarıda açıkladığımız hadis-i şerifte uyarılan kötü durum ile karşı karşıya kalmıştır Böyle durumda olan bir kişi, tez elden çaresine bakmalı ve gerekeni yapmalıdır iktibas |
|
04-01-2010, 12:19 | #3 |
Çok güzel..Hafız adaylarına, bu yolda başarılar. Burada sayılan noktalar da hakikaten kayda değer, dikkate alınması gereken noktalar..
Netice itibariyle, sistemli bir çalışmayla ve buradaki noktaları da pek tabi göz önünde bulundurmak suretiyle, o güzel makama Allah'ın izniyle erişilir.. Bu yola çıkmış, ya da çıkmak isteyen bütün müslüman kardeşlerimizin Allah yar ve yardımcısı olsun..(İçerisinde bana da: ) ) Teşekkürler.. |
|
04-01-2010, 12:25 | #4 |
|
|
04-01-2010, 12:33 | #5 |
|
|
04-01-2010, 15:49 | #6 |
çok güzel bir paylaşım ALLAH razı olsun vaktileyl.
gerçekten hafızlık süresince şeytan çok uğraşıyor,her şeye rağmen onu hıfz'etmeyi başaranlar ile uğraşmaya devam ediyor ne yazık ki. Rabbim onu hıfz edenlere unutturmasın içlerinde aşkı södürmesin inşALLAH, ezberlemek isteyen bu yola gönül vermiş insanlarıda hafızlar kervanına dahil eylesin inşALLAH.... hafızlığın kıymeti ile ilgili hocalarım bir söz söylerlerdi hep aklıma gelir sizlerle de paylaşayım, hafızlık ulvi rütbe kadrini bilmek gerek,bilmeyen yesin küspe dama kapatmak gerek... |
|
04-01-2010, 22:45 | #7 |
Hz Mevlana hafızlık için ne demiş?
Hz Mevlana hafızlık için ne demiş? Bir çocuğun kalbine Allah (cc)’ın kelamının ezberlemek suretiyle yazılması ne demektir biliyor musunuz? İsterseniz Kur’an’dan sûre ezberleyen, hatta Kur’an’ın bütününü ezberleyerek hafız olanlar için ne düşünüyor Hazreti Mevlânâ bir bakalım Bir gün huzuruna bir hafızın geldiğini görünce hemen ayağa kalkan büyük insan, hafızı baş köşeye oturtur, sonra da şu değerlendirmeyi yapar: – Mushafı nasıl aziz tutmak, rahle ve kürsü üzerinde hürmet etmek gerekiyorsa, kalbinde ezberlediği Kur’an’la dolaşan kimselere de aynı şekilde hürmet etmek, saygı göstermek gereklidir! Hazreti Mevlânâ şöyle sürdürür yorumunu: Der ki: – Üzerinde Allah (cc) yazılı olan bir kâğıt parçasını dahi yerden kaldırıyor, yüksek bir yerde muhafaza ediyoruz, ateşe atmaktan çekiniyoruz Kur’an’ı ezberleyerek kalbine yazmış bulunan Kur’an okuyucusuna Allah (cc)’ın muamelesi nasıl olur sanıyorsunuz? Elbette Allah (cc) da kelamını ezberlemiş olan kulunu ayak altına düşürmeyecek, cehennem ateşine atmayacak, hatta mahşerde şefaat etme hakkı da tanıyacaktır! * * * Hazreti Mevlânâ’nın işaret ettiği bu şefaat hadisi benim hafızlık diplomamda da yazılmıştı 1951 yılında Kayseri’de Hasbekli unvanıyla maruf olan merhum Mümin Hafız’dan aldığım diplomama aynen şu mealdeki hadis–i şerifi kaydetmişlerdi: – Kim Kur’an’ı ezberler, mânâsıyla da amel etmekte titizlik gösterirse Allah (cc) o kimseyi cennetine alır ve en yakın akrabalarından cehenneme gitmesi kesinleşmiş on kişiye de şefaat etme izni verir Evet, Kur’an öğrenmek, hiç olmazsa namazlık sûreleri ezberleyip kalbine Allah (cc)’ın bu ayetlerini yazmak basit bir mazhariyet değildir Bir kâğıt parçasında bile Allah ismi yazılı olunca onu ayak altında bırakmayan, ateşe atmaya razı olmayan insanlar, bilsinler ki Allah (cc) da kendi kelamını ezberleyen insanları perişan etmez, cehennem ateşine atmaz Yeter ki o insan, ezberlediği ayetlerin ikazına kulak versin, okuduğuyla amel etmeyen kimse durumuna düşmesin Nitekim ezberlediği Kur’an’a uygun bir amel içinde bulunmayan bir hafızdan da söz ederler Hazreti Mevlânâ’ya: – Her gece derler bir hatim okuyor bu hafız Ama ameli pek görülmüyor! Şöyle yorumlar bu hafızın durumunu da: – Demek cevizleri iyi sayıyor, güzel muhafaza ediyor; ama içindekinden haberi yok Sadece kabukları korumakla meşgul! Bu konuda İsa Aleyhisselam olayı çocuk velileri için çok manidardır * * * Bir kabristandan geçerken ölünün birinin azap çektiğini keşfeder Üzülerek geçip gider Dönüşte merakla aynı kabre yine bakar Bir de ne görsün, mezarında azap çeken adamın durumu düzelmiş, azap kalkmış, huzur içinde El açıp yalvarır: – Rabb’im der, bu adamı biraz önce çekmekte olduğu azaptan ne kurtardı? Dinlediği cevap ibretli: – Bu kulumun bir çocuğu ilk olarak bir hocaya gitti, orada besmeleyi öğrendi Çocuğu dünyada benim ismimi ezberleyen babaya ben kabirde azap etmem! * * * Çocuğunu Kur’an kursuna göndermenin değerini bilemeyen velilere müthiş ikaz! AHMET ŞAHİN |
|
04-01-2010, 22:48 | #8 |
Büyük zatlar hâfıza geriliğinden ve ezberleyememekten
şikayette bulunan insanları şu hadis-i şerifte tarif edilen dört rekatlık namaza ve arkasından yapılan duaya yönlendirmişlerdir: Bir gün Hazreti Ali Allah Rasûlü’ne gelip Kur’an’ı hâfızasında tutamamaktan yakınır; “Bu Kur’an göğsümden uçup gidiyorOnu ezberimde tutamıyorum” derBunun üzerine Rasûl-ü Ekrem Efendimiz ona “Cuma gecesinin son üçte birinde kalk; o meleklerin şahit olduğu zamandır onda yapılan dualar kabul edilirŞayet o saatte kalkamazsan gecenin evvelinde veya ortasında kalk ve dört rek’at namaz kılBirinci rek’atında Fatiha ile Yasin’i ikinci rek’atında Fatiha ile Duhan’ı üçüncü rek’atında Fatiha ile Secde suresini dördüncü rek’atında ise Fatiha ile Mülk suresini okuTahiyyâtı bitirdiğin zaman Cenâb-ı Hakk’a güzelce hamd ü senâda bulunBana ve diğer peygamberlere de salavât getirErkek-kadın bütün mü’minler için Allah’tan mağfiret dileBu okuduklarının akabinde de şu duayı söyle!” buyurur ve kitaplarda “Hıfz duası” adıyla yer alan duayı tekrar etmesini ister(Bu dua “Kur’an’ı hıfz etme namazı ve duası” başlığı altında Mealli Dua Mecmuası’nın 87sayfasında da mevcuttur Hazreti Ali (kerremallahu vechehu) tarif edildiği üzere bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Rasûlü’ne gelip şöyle der: “Ya Rasûlallah! Ben daha önceleri dört-beş ayeti bile ezberleyemiyordum Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum Onu okuduğumda da sanki Allah’ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyorYine önceleri bir hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdimFakat şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum” (Tirmizî Daavât 114) |
|
04-22-2010, 00:32 | #9 |
Hafızlık deli bir deveye benzer, tekrar edilmezse, firar eder.
Unutanlar çok kınanıyor. “Bir insanın hiç günahı olmasa, hafızlıktan sonra onu (Kur’an’ı) unutması ona yeter” deniliyor. Hafızlık deli bir deveye benzer, tekrar edilmezse, firar eder. Altı ayda hafız olan Yeni Camii İmam-Hatibi Hafız Osman Aydın: Hafızlığı yaşatmak hepimizin görevi Hafızlık yapacak çocuklara Kur’an’ı sevdirmek lazım. Çocuğun kabiliyetine ve ezberleme yeteneğine bakmak lazım. Zenginlerimiz şayet bu müesseselere sahip çıkmazsa, sokaklarda tinerciler çoğalır. Şikayet etmeye bile fırsat vermez, canınıza kıyarlar. Altı ayda hafız olan ve şu anda Dülgerzade Kur’an Kursu’nda aşere, takrib, tayyibe okutan Erzurumlu Osman Aydın Hafız Hoca Efendi ile halen görev yaptığı Yeni Camii’nin imam odasında konuştuk. Hafızlığın önemli bir değer ifade ettiğini belirten Osman Aydın Hoca: “Hafızlığı yaşatmak her Müslüman’ın görevidir” dedi. Osman Aydın Hoca ile yaptığımız sohbeti sunuyoruz. Kur’an okumaya nerede, kaç yaşında ve kimden başladınız? 1957 yılında Erzurum’un Pasinler İlçesi’nin Yeniköyü’nde dünyaya geldim. Kur’an okumayı, halk tarafından tutulan köyümüzün imamı olan Osman Ayvaz Hoca’dan öğrendim. Hafızlığa da ondan başladım ve bitirdim. Oniki kardeşin beşincisiydim. Dedem babama “Osman’ımı hafız yetiştirmezsen elim yakanda olsun” demiş. Zaten ben de hafızlığa istekliydim. Kışları camide okuyorduk. Henüz ilk okula gitmemiştim. Hocamız ‘Hafız olmak isteyenler parmak kaldırsın’ dedi. İlk parmak kaldıranlardan birisi ben oldum. Hafız olduğunuzda neler hissettiniz? Hafız olduğumda sanki dünyalar benim olmuştu. Çünkü Allah(celle celalüh) kelamını ezberlemişim. Kur’an hoş tutar boş tutmaz. Cenab-ı Allah(celle celalüh) hafızlığı herkese nasip etmez. Kur’an’ı ezberlemenin mutluluğunu yaşadım. Dinleyenler gözyaşına boğuldu Hafız olunca neler hediye edildiğini hatırlıyor musunuz? Hafız olduğumda ekonomik sıkıntılar vardı. O zaman babam bize köyden tereyağı, bal ve yumurta getirmişti. Erzurum’da tereyağı çok önemliydi. “Erinmiş yağı içerse boğazı yumuşar. Sesi güzel olur. Bal yerse zekası açılır” diye düşünmüş. Bunlar beni çok mutlu eden şeylerdi. Hafızlık cemiyeti yapıldı mı? Hem de Hasankale’nin en büyük Camii’nde hafızlık cemiyetimiz yapıldı. İlçe Müftüsü, hoca efendiler ve cemaatin iştirakiyle yapıldı. Daha ilkokula gitmemiş bir çocuğun altı ayda (kendisini kast ediyor) Kur’an’ı ezberlemesi cemaati hem sevindirmiş hem de duygulandırmış olmalı ki gözyaşlarını tutamadılar. Hafızlık küçük yaşta daha kolay Biraz önce ilk okula gitmeden tam altı ayda hafız olduğunuzu söylediniz. Hafızlık için bu yaş önemli mi? İlmin yaşı yoktur. Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz” buyuruyor, ama hafızlıkta yaş önemlidir. Yine Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) buyuruyor ki, “Çocukken Kur’an ezberlemek, taş üstüne yazı yazmaya benzer. Yaşlılıkta ezberlenen de buz üzerine yazı yazmak gibidir. Güneş vurunca buz nasıl erirse, yaşlılıkta ezberlenen Kur’an da işte öyle tez unutulur.” Bundan dolayı hafızlıkta yaşın küçük olması çok önemlidir. Bugün dünya literatürüne baktığınız zaman hafızlıkta birinci gelen kişilerin, küçük yaşta hafız olduklarını görürsünüz. Ben de Erzurum’da yapılan yarışmalarda birinci olmuştum. Hafızlığa çalışırken dayak yediniz mi? Dersimi yapamadığımdan değil, bir keresinde hocamız “şımarmasınlar” düşüncesiyle bizi aşırı şekilde dövmüştü. O dayak az da olsa şevkimizi kırdı. Çünkü ben hayatta dersimi yapmadan yattığımı bilmiyorum. Zaten hocamdan önce her akşam babama dersimi dinletir öyle yatardım. Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) çocuğun yüzüne vurulmasını men ediyor. Hafızlığa çalışan çocuklar tenkid değil, takdir edilmeli. Dayak yerine teşvik edilmeli. Sayın Hocam, siz hafızlık yapan çocuklara yanlış yapıldığını gördünüz mü? Gördüm tabi. Bir keresinde hafızlık imtihanına giren çocukların başında gittim. Jürinin başında gelen şahıs (İsmi önemli değil) çocuklara bağırıp çağırıyordu. Bu durumdan etkilenen hafızlardan Fatih Camii’nde tek başına mukabele okuyan bile imtihanı kazanamadı. Çocuğun birisi Arap makamında Kur’an okuduğundan o jüri başkanı çocukları öyle azarladı ki, ben de sinirlendim ve çocuklara: “Çıkın, gidiyoruz, imtihana girmiyoruz” dedim. Bu sefer aynı zat bana bağırmaya başladı. “Sen ne diyorsun. Böyle nasıl davranırsın?” Ona dedim ki: “Beyefendi bu çocukların suçu Kur’an okumak mı? Bunlar tinerci olsaydı, ayyaş olsaydı, bu hakaretleri yapabilir miydiniz? Elbette yapamazdınız. O halde bu çocuklara hakaret ve azar yerine iltifat etmeniz gerekir. Onlara önce hafızlığı, yani Kur’an’ı sevdirmek lazım. Hafızlık müessesesi kayboluyor Eskiden yazarımız sayın Mehmed Şevket Eygi’nin çıkardığı gazetelerde sizin gibi altı yedi ayda, ya da 7-8 yaşında hafız olanların fotoğrafları yayınlanırdı. Sizce şimdi öyle hafızlar mı yetişmiyor, yoksa medya mı bu tür haberleri vermiyor? Şimdi neredeyse hafızlık müessesesi yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor. Yetkililerin bu konuya ciddi bir şekilde eğilmesi lazım. Kur’an, Ümmeti Muhammed için, hatta bütün insanlık için şifa ve rahmet olarak indirilmiştir. Bundan dolayı hafızlık müessesesine önem verilmesi ve yeniden canlandırılması lazım. Sekiz yıllık zorunlu ilköğretimden sonra hafızlığa başlanması hafızların sayısını azalttı. Bu hafızlık için geç bir yaştır. Bu hususun tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Mest olduğum iki şey: Misafire ikramda bulunmak ve Kur’an öğretmek Hafız yetiştirmeye ne zaman başladınız? Yetiştirdikleriniz arasında ünlü olanlar var mı? Doğrusu benim en çok sevdiğim 2 şey vardı. Misafire ikramda bulunmak ve Kur’an Kursu öğretmeni olmak. Kur’an Kursu öğretmeni değil de biz bugün imamız. Ancak imamlıkla beraber 1983 yılından beri Dülgerzade Kur’an Kursu’nda hem orada aşere, takrib okudum hem Hoca Efendiyle birlikte hafız yetiştirdik. Hâlâ aynı kursta (Yani şu anda) hafızlık yapmış, tashihi hurufu bitirmiş kişilere (İmam ve müezzinlere) aşere, takrib ve tayyibe okutuyorum. Bundan da büyük zevk alıyorum. Tek başıma hafız yetiştirmedim. Ancak Hoca Efendiyle birlikte hafızlıkla aşere takrib, tayyibe okuttuklarımızın sayısı binlerin üzerindedir. Mikdat Temiztürk Hocamızla birlikte okuttuklarımız arasında müftü ve vaiz olan hocalar var. Bizim de yetiştirdiklerimiz arasında ülke ve dünya çapında Kur’an okumada dereceye giren Naim Katmer ve Sebahattin Turan gibi hafızlar var. “Ümmetimin en şereflisi hamele-i Kur’an’ dır” Çocuklarınızdan da hafız yetiştirdiniz mi? Hafızlık müessesesinin ayakta durması için neler yapmalıyız? Hafız olan bir oğlum var. Şu anda asker. Aralık’ta inşaallah terhis olacak. Cenab-ı Allah(celle celalüh) bütün Ümmet-i Muhammed’in evlatlarını kaza ve belalardan korusun. Onun sesi de güzel, bu işte yeteneği de var. Kabiliyeti yoksa çocukları zorlamamak gerekir. Aksi tesir yapar. Hafız yetiştiren müesseselere (Kur’an Kurslarına) her Müslümanın maddi ve manevi yardımda bulunması gerekir. Maddesiz mana, manasız da madde bir işe yaramaz. Zenginlerimiz şayet bu müesseselere sahip çıkmazsa, sokaklarda tinerciler çoğalır. Sarhoşlar ve ayyaşlar çoğalır. Şikayet etmeye bile fırsat vermez, canınıza kıyarlar. Hafızlık müesseselerine parasını kıymayanlar, zamanını ayırmayanlar, üzerlerine düşen görevi yerine getirmiyorlar demektir. Hafızlığı öven hadis-i şerifleri hatırlıyor musunuz? Birçok hadis-i şerifi hatırlıyorum. İşte bunlardan sadece birkaçı: 1- “Ümmetimin en şereflisi hamele-i Kur’an’ dır (yani Kur’an hafızlarıdır)” 2-“Cenab-ı Allah(celle celalüh), Kur’an ezberleyenleri kendisine dost olarak seçer. Cenab-ı Allah(celle celalüh) diğer insanlara karşı o hafızlarla övünür.”, 3- “Hafızlar ile anne babalarına Cenab-ı Allah(celle celalüh) mahşerde cennet elbiselerinden libaslar giydirir” 4-“Cenab-ı Allah(celle celalüh), hafızlarla birlikte anne ve babalarına cennette özel mekanlar ve köşkler hazırlar” Digital Kur’anların keşfi, saatte yüzlerce Kur’an-ı Kerim tab eden matbaa makinalarının oluşu hafızlık müessesesini gereksiz kılar mı? Teknoloji hafızlığa yardımcı olur, ancak, çok kolay ezberlenen ayetler ve sureler, yine çok kolay unutulurlar. Teknoloji bir anda yok olmaya mahkumdur. İmam Şafii ilim tahsil ederken, öğrendiklerini bir deftere kaydediyormuş. Memleketine giderken, öğrendiklerini kaydettiği defterleri bir merkebe yüklemiş. Merkep, sırtındaki defterlerle birlikte kaçmış. İmam Şafii tekrar dönüp, yeniden o ilimleri öğrenmiş. Ancak bu sefer deftere değil, kafaya yazmaya başlamış. Hafızlığın aleyhinde kimse uğraşmasın. Bu müesseseyi bizi yoktan var eden Allah(celle celalüh) kurmuş. Kimse yok edemez ya da gereksiz göremez. Hafız olmak için heves şart Tam altı ay içinde hafızlığımı dinlettim. Bir kere hafız adayının hafızlığı sevmesi, sesinin güzel olması, ezberleme yeteneği ve heseli olması şart. Hafızlığı köyümde bitirdikten sonra Erzurum’un Pasinler ilçesindeki Kur’an Kursu’na gittim. Burada İstanbul Dülgerzade Camii Kur’an Kursu’nda bacakları kesik İsmail Efendi’den okudum. Mehmet Ali Özdemir Hoca Efendi’den ders okumaya başladım. Bir yandan hafızlığımı kuvvetlendirirken, bir yandan da talim, tecvid ve tashih-i huruf dersleri aldım. Bu arada Kur’an-ı Kerim’in manasını anlamak maksadıyla Arapça okumaya da başladım. 1974 yılında İstanbul’a geldim. Hırka-i Şerif Camii’nde tam bir yıl Ziya Atik Hoca Efendi’den ders okudum. Aynı zamanda orta okul ve İmam-Hatip Lisesi’ne devam ettim. Dülgerzade Kur’an Kursu’na gider ve bacakları kesik İsmail Efendi’nin ekolünü devam ettiren Mikdat Temiztürk Hoca Efendi’den tashih-i huruf, meharic-i huruf, aşere, takrib, tayyibe okudum. Şu anda Diyanet’in kadrosunda hem aynı kursta aşere, takrib, tayyibe kursu veriyorum, hem de Yeni Cami’de İmam-Hatiplik yapıyorum. Hafız yetiştirenlere tavsiyeleriniz var mı? Hafız yetiştirenler, önce hafız adaylarına Kur’an’ı sevdirsinler. Hafızlık yapılacak mekanları çocukların çağına göre düzenlesinler. Yani çocuklar hafızlığa çalışırken, çocukluklarını da yaşayabilsinler. Yani çocuğun gözü dışarda, kafası oyunda olmamalı. Hafız adaylarına neler yapılmamalı? Kesinlikle uykusuz bırakılmamalı. Mutlaka dersler arasında teneffüs verilmeli. Çocuğun beslenmesine dikkat edilmeli. Mesela sadece peynir ekmek değil, etli yemekler ve kaliteli gıda maddeleri yedirilmeli. Bol bol tatlı ve meyve yedirilmeli. Dayak olayına nasıl bakıyorsunuz? Ben çocukların dövülmesine ve azarlanmasına karşı olan biriyim. Hafız yetiştiren hocalar çocuk psikolojisini bilen insanlardan seçilmeli. Yani çocuk psikolojisinin kaldıramayacağı bir takım ceza-i müeyyidelerin uygulanmaması gerekir. Çocuğun şevk ve hevesini kıracak cezalar verirseniz hocanın, ya da ailesinin zoruyla hafızlık yapmış olur ki, ileride onu terk eder. Yani ezberlediklerini de unutur. Hafız olduktan sonra unutanların durumu nedir? Unutanlar çok kınanıyor. “Bir insanın hiç günahı olmasa, hafızlıktan sonra onu (Kur’an’ı) unutması ona yeter” deniliyor. Hafızlık deli bir deveye benzer, tekrar edilmezse, firar eder. |
|
04-22-2010, 17:52 | #10 |
KUR’AN KURSUNDA HAFIZLIK EĞİTİMİ
Kur’an öğrenimi, onu yüzüne okumayı öğrenmekten, getirdiği mesajı farklı boyutlarda anlamaya kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır Bu kapsam içinde, Kur’an’ı ezberlemek de vardır Genelde, Kur’an’ı baştan sona ezberleyenlere, hafız denmektedir Kur’an öğrenimi, onu yüzüne okumayı öğrenmekten, getirdiği mesajı farklı boyutlarda anlamaya kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır Bu kapsam içinde, Kur’an’ı ezberlemek de vardır Genelde, Kur’an’ı baştan sona ezberleyenlere, hafız denmektedir Kur’an-ı Kerim’in tamamını ilk ezberleyen Hz Peygamber’dir Ashabdan da hafız olanların sayısı az değildir İslâm eğitimi içinde Kur’an merkeze yerleştirilmiştir Hz Peygamber (sas); “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir" buyuruyor (Buharî, Fedâilu’l-Kur’an, 21) Kur’an öğrenimi, onu yüzüne okumayı öğrenmekten, getirdiği mesajı farklı boyutlarda anlamaya kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır Bu kapsam içinde, Kur’an’ı ezberlemek de vardır Genelde, Kur’an’ı baştan sona ezberleyenlere, hafız denmektedir Kur’an-ı Kerim’in tamamını ilk ezberleyen Hz Peygamber’dir Ashabdan da hafız olanların sayısı az değildir Kur’an Öğrenimi Bağlamında Hafızlık Başlangıçta hafızlık, daha çok Kur’an-ı Kerim’i korumanın bir yolu olarak görülürken, sonraki dönemlerde, Kur’an’la ilginin, ona değer vermenin bir göstergesi, onu anlama bağlamında önemli bir adım olarak algılanmıştır Müslümanlar nezdinde hafızlık, Kur’an öğrenimi ve öğretimi bağlamında oldukça önemli bir halkayı teşkil etmektedir Bir mümin için hafız olmak, önemli bir değer ifade etmekle birlikte, bir din görevlisi için, dinî ilimlerle uğraşan bir meslek insanı için çok daha önemlidir Din görevlisi, meslek hayatının her kademesinde hafızlığa ihtiyaç duymaktadır Namaz kıldırırken, çeşitli vesilelerle ezberden Kur’an okumak durumunda kaldığında, farklı zaman ve zeminlerde dinî konuşma yaparken…vb hep hafızlıktan yararlanmak durumundadır Bir din âlimi, Kur’an’ın bütününe iyice aşina olmak zorunda olması bakımından, hafızlığa oldukça ileri düzeyde ihtiyaç hissetmektedir Bu yüzden, tarih boyunca İslâm dünyasında İslâmî ilimlerle meşgul olanlar, imamlık, vaizlik gibi din görevliliği hizmetlerini üstlenenler, hafız olmaya son derece önem vermişlerdir Bugün de her din görevlisi ve ilâhiyatçı için hafızlık, meslekî formasyon açısından son derece önem arz etmektedir Hafızlık Algısı Kur’an öğrenimi ve öğretimi açısından hafızlık önemli; ama bu çerçevede onun önem derecesini ve konumunu iyi belirlemek icap etmektedir Hafızlık, gerçekte Kur’an öğrenimi içinde ilk basamaklar arasında yer almakta; ondan sonra çıkılması gereken çok sayıda basamak bulunmaktadır Bu basamakları tırmanmak, Kur’an’ın içeriğini anlamaya yöneliktir ve bu anlama boyutu oldukça uzun ve yorucu bir yolculuğu gerektirmektedir Bu gerçekliğe rağmen ne yazık ki, zaman içinde hafızlık algısında kaymalar olmuş ve giderek hafız olmak, hoca olmakla eş anlamlı hale getirilmiştir Birisi hafız olduğunda, artık onun hoca olduğu; Kur’an’ı anlamaya yönelik çabasının olduğu sanılmıştır Bu yanlış/abartılı hafızlık algısı, günümüzde de yer yer varlığını sürdürmektedir Hafızlık yapmış olan kimseyi, dini bilen birisi olarak gören ve ayrıca din eğitimi alıp almadığını araştırmaksızın dinle ilişkili sorularını ona soranların sayısı toplumumuzda hâlâ az değildir Hatta, kimileri, iyi bir din eğitimi almış birinden bekledikleri tutum ve davranışları, hafızdan bekleyebilmektedirler Bunu göremeyince de ondan soğuyup uzaklaşmakta; bazen sadece ondan değil, hafızlıktan da soğumakta, ona değer atfetmemeye başlamaktadırlar İşin daha acı tarafı ise, din alanında ilâve bir eğitimi olmamasına rağmen dini anlama konusunda belli bir bilgi düzeyine ulaşmamış bir hafızın, dine ilişkin sorulan her soruya cevap vermeye kalkışmasıdır Bu olgu, halkımızın hafızlık algısını olduğu kadar, yürütülen hafızlık eğitiminin niteliği konusunda da ipuçları vermektedir Hafızlık eğitimi, tarihsel süreç içinde zamanla sistemleştirilmiş, bunun için özel kurumlar oluşturulmuştur Darulhuffazlar, darulkurralar hafızlık yanında kıraat bilgi ve becerisinin de öğrencilere kazandırıldığı kurumlardı Cumhuriyet döneminde hafızlık yaptıran yegane kurum, Kur’an kursudur Ancak özel çabalarla hafızlık yapanlar da bulunmaktadır Hafızlık Eğitiminde Geleneksellik: Tıkanma Hafızlık eğitimi, günümüzde de geleneksel anlayışla yürütülmektedir, denebilir Hâlâ, atadan babadan, hocadan görülerek öğrenilmiş olan usul ve uygulamaların hemen hemen aynen tekrarı yapılmaktadır Zamanın, şartların, imkânların, geçmişe göre alabildiğine değişip farklılaştığı hesap edilerek hafızlık eğitim anlayış ve uygulamaları, çağdaş eğitim bilimlerinin verileri kılavuzluğunda geliştirilmiş değildir Söz gelimi, bazı kurslardaki sıradan bir CD’den Kur’an dinletme dışta tutulursa, Kur’an’ı ezberleme konusunda yeni yöntemler, teknikler, materyaller geliştirilmediği, rahatlıkla söylenebilir Hafızlık için ayrılan süre bile değiştirilememiştir; genelde hafızlık için hâlâ üç yıl ayrılmaktadır Disiplin anlayışında da hemen hemen bir değişme olmamıştır Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim uygulamasının başlaması, hafızlık eğitiminin tıkandığı gerçeğini, Başka mesleklere yönelen hafızlar, sonuçta hafızlığı da kısa sürede unutmaktadırlar Yani, emekler, masraflar büyük oranda boşa çıkmaktadır Hafızlık eğitiminde, Kur’an’ı ezberleme niteliği de ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı din görevliliği yeterlik sınavlarında ve bu sınavlardan geçerek görev alanlar için düzenlenen hazırlayıcı eğitimlerinde, ezberleri yetersiz, sorunlu olan hafızların sayısının pek az olmadığı saptandı Bunun üzerine, hafızlık belgesi vermek için Başkanlığın yaptığı sınavların daha titizlikle yapılması, ölçme değerlendirme işlemlerinin daha nesnel, daha isabetli olması yolunda önlemler alındı (Bu sınavlara sadece Kur’an kursundakiler değil, özel çabalarla hafız olanlar da katılmaktadır) Bu önlemlerden sonra hafızlık sınavına girenlerin sayıları artmakla birlikte başarı oranlarında ciddi miktarda azalma olduğu görülmektedir Hafızlık Eğitimini Güncelleme Atılımı Diyanet İşleri Başkanlığı, hafızlık eğitimine ilişkin sorunları belirledi ve bugünün şartları ve imkânları çerçevesinde bu eğitimi daha etkin ve verimli bir hale getirmek, kalitesini yükseltmek amacıyla yeni bir hafızlık eğitimi anlayış ve uygulamasını yürürlüğe koymak için çalışmalar başlattı Program Geliştirme Bu çalışmalara, program geliştirme işiyle başlandı Diğer Kur’an kursu programları gibi bu program da, çağdaş eğitim bilimlerinin verilerinden yararlanılarak hazırlanmaktadır Bilimsel bir yaklaşımla hazırlanan bu program, hafızlık eğitim geleneğinin güncelleştirilmesine, bu eğitimin sistemleştirilmesine kılavuzluk edecektir Bu program, Kur’an ezberleme yanında, bu işi destekleyecek, öğrenciyi dinlendirecek/ rahatlatacak nitelikte bir din eğitimini de ön görmektedir Her program gibi, hazırlanan hafızlık eğitim programının da etkin ve verimli biçimde uygulanması son derece önemlidir Buna yönelik de çalışmalar yapılmaktadır Her şeyden önce, hazırlanan bu program, her Kur’an kursunda değil, sadece belli kurslarda uygulanacaktır Her kurs gibi bu kursun da, öncelikle fiziksel şartlarının olabildiğince çekici, iyi, çağdaş bir donanıma sahip olması esastır Hafızlık Yaptıracak Öğretici Bu yeni programa göre, her öğretici hafızlık yaptıramayacaktır Hafızlık yaptırma işi, belli yeterliklere sahip olan öğreticilere havale edilecektir İlke olarak, hafız olmayan öğreticilerin, hafızlık yaptırmasına izin verilmeyecektir Ancak, bu öğreticiler için hafızlık şarttır; ama yeterli değildir Bu öğreticiler, öğreticilik bilgi ve becerileri, hafızlık eğitimi açısından da yeterli görülenler arasından seçilecek ve pedagojik formasyonlarını geliştirmeye yönelik özel kurs ve seminerlere alınacaklardır İyi bir genel kültüre, gerekli alan bilgi ve becerisine, yeterli düzeyde bir pedagojik formasyona sahip olmayan öğreticilerin, en küçüğü 15 yaşında, heterojen bir genç öğrenci grubuna yönelik etkin, verimli, çekici bir hafızlık eğitimini gerçekleştirmesi pek mümkün değildir Bir alan araştırmasında, “Hafızlık eğitiminde karşılaşılan önemli güçlükler nelerdir" sorusuna öğreticilerin cevapları şu noktalarda yoğunlaşmaktadır: “Öğrenci yaşlarının büyüklüğü ve aralarındaki yaş farkı" (% 324); “Öğrencilerin amaçsız ve isteksiz olmaları" (% 225); “Ailelerin sorumluluklarını yerine getirmemeleri" (% 225); “Öğrencilerin adaptasyon zorluğu ve motivasyon ihtiyacı" (% 169); “Öğrencilerin ders yerine başka şeylerle meşgul olmaları" (% 99);… (Cebeci ve Ünsal, 2006:41) Buna karşın aynı araştırmada, “Hafızlık eğitiminde yeni bir metoda ihtiyaç vardır" diyen öğreticilerin oranı ise, sadece % 11’dir Öğreticilerin bu ifadeleri, onların öğretmenlik formasyonları; dolayısıyla onların gerçekleştirdikleri eğitimin ne ölçüde nitelikli olduğu hakkında da önemli ipuçları sunmaktadır Hafızlık eğitiminin günümüzdeki şartları göz önüne alınınca, hafızlık yaptıracak öğreticilerin, mutlaka pedagojik formasyona sahip İlâhiyat Fakültesi mezunu olmaları gerektiği kanaatine rahatlıkla varılacaktır Ne var ki, mevcut durum, bunu hemen yapmak şöyle dursun çok kısa sürede bile gerçekleştirmeye müsait görülmemektedir Şöyle ki, Başkanlığın son üç yılda dört yıllık dinî yüksek öğretim mezunlarını öncelikle görevlendirmeye yönelik çabalarına rağmen, mevcut öğreticilerin tümünün ancak % 23’ü İlâhiyat Fakültesi veya dengi bir kurumdan mezundur Sadece, hafızlık yaptıran öğreticileri ele aldığımızda ise, oldukça olumsuz manzarayla karşılaşmaktayız Hafızlık eğitimi üzerine yapılan bir araştırmaya göre, hafızlık yaptıran öğreticiler arasında dört yıllık İlâhiyat Fakültesi veya dengi bir kurumdan mezun olanların oranı, sadece % 5,6’dır Bütün bunlara ilâveten, İlâhiyat Fakültelerinin kontenjanları iyice azaltıldığından dolayı, yeni kadrolara atama yapmak için bu fakültelerden mezun yeterli sayıda aday bulunamamaktadır Hafızlık Öncesi Eğitim Hafızlık eğitiminde kalite sorununu çözmek için atılması gereken önemli ve gerekli adımlardan biri, hafızlık öncesi hazırlık eğitimini nitelikli hâle getirmektir Bu hazırlık eğitimi, hafızlık için ön öğrenme konumundadır Bu ne kadar iyi olursa, ona dayanacak olan hafızlık eğitimi de o kadar sağlıklı ve verimli olacaktır Meselâ, hafızlığa başlamadan önce meharic-i hurufa, tecvid kurallarına uygun biçimde Kur’an’ı yüzünden seri olarak okuyamayan birisinin, hafızlık eğitiminin sağlıklı olması mümkün değildir Ezberleme hızı düşer, yanlış ezberler, vs Üstelik bu hususlarda yanlış öğrenmeleri olan kişinin bu yanlışlarını düzeltmek, hiç bilmeyene öğretmekten daha zordur Onun için nitelikli bir hazırlık eğitimi, hafızlık eğitiminin ön koşuludur, olmazsa olmazıdır Bu hazırlık eğitiminde yeterince başarılı olmayan, asla hafızlık eğitimine başlatılmamalıdı |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|