![]() |
#1 | |||
![]() Komünistleri durdurmak için saldırı başladı
13.05.2010 ![]() Yunanistan’da Yunanistan Komünist Partisi ve PAME’nin direnci ve gücü giderek artarken, PASOK hükümeti komünistlere karşı büyük bir iftira kampanyasına başladı. KESK, bu kampanyaya karşı PAME’ye destek mesajı verdi. Yunanistan’da PASOK hükümeti sürekli maaşları kesmek, düşürmek, emekli ikramiyelerini vermemek gibi sosyal hak ve kazanımları kısıtlayıcı adımlar atarken, işçi sınıfı hareketi ise ivme kazanmış durumda. Yunanistan’da yorumcuların ortaklaştığı noktalardan birisi, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve bu partinin çağrısıyla 1999’da kurulan ve sektör ve benzeri ayrımlar olmaksızın tüm kesimlerden işçileri bünyesinde örgütleyen Tüm İşçilerin Militan Cephesi’nin (PAME) son aylarda etkisini önemli ölçüde artırdığı. Bu artan etki nedeniyle sosyal-demokrat PASOK hükümeti öncülüğünde Yunanistan’da burjuvazi, düzenin tüm olanaklarıyla PAME’ye ve KKE’ye karşı bir saldırı ve medya kampanyası başlatmış durumda. İşçi sınıfı hareketinin belkemiği olduğunun farkında oldukları PAME’yi merkeze alan saldırılarında Yunanistan’daki burjuva aktörler, her türlü yolu deniyorlar. PASOK hükümetinin Çalışma Bakanı, tüm krizin PAME’nin suçu olduğunu iddia eden bir konuşma yaptı. Bakan, PAME’nin eylemleri olmasa bugünkü hükümetin almaya çalıştığı önlemleri önceki hükümetlerin zaten almış olacağını ve “daha rekabetçi” olacak Yunan ekonomisinde bugünkü krizin hiç yaşanmayacağını iddia etti. Birçok milletvekili, politikacı ve iş çevresi temsilcileri, KKE ve PAME’nin “ülkeyi küçük düşürdüğü ve turizmi baltaladığı” iddiasıyla bu örgütlere karşı polisiye önlemler alınmasını talep ediyor. “Demokrasiyi kaldıralım, PAME yasaklansın” Çarşamba günü Eleftherotipya gazetesinde Tassos Telloglu imzasıyla yayınlanan yazı-yorumda yeni bir hükümet kurulması ve bu hükümetin anayasa ve temel hakları askıya alması önerisi dile getirildi. Yazıda “Hükümetin acil durum güçleri olmalı. Daha basitçe söylersek, Ülke diktatörlük olmadan bir olağanüstü hal rejiminde olmalıdır ve anayasanın bazı maddeleri ya çıkarılmalı, ya da yeniden uygun biçimde yorumlanmalıdır. PAME’nin Pire’de yaptığına benzer gösterilerin mahkeme kararıyla doğrudan yasaklanabilmeleri için önlemler alınmalı, grev hakkı ve duyarlı alanlardaki protestolar sınırlanmalıdır” denildi. Üç işçinin ölümünde şaibeli müdür siyasete atılabilir İşçi sınıfı hareketine karşı en fazla kullanılan propaganda unsuru, 5 Mayıs’ta Atina’daki Marfin Egnatia bankasında çıkan yangında üç çalışanın ölmesi oldu. Molotof kokteylleri atarak yangını başlatan kişinin bir casus provokatör olduğuna dair ciddi kuşkular var. Üç kişi yangın sırasında içerideki dumandan zehirlenerek hayatlarını kaybetmişti. Binada hiç yangın çıkışı yoktu ve ön kapılar kilitlenmişti. Daha sonradan, banka çalışanlarının tehlikenin farkına vararak binadan daha önce çıkarılmalarını istedikleri, ancak yönetimin buna izin vermediği açığa çıktı. Banka çalışanları sendikası, ölümlerden banka yönetimini ve hükümeti sorumlu tuttu. Bu bankanın da parçası olduğu Marfin Yatırım Grubu’nun başkanı Andreas Vgenopulos ise, medyada PASOK hükümetini ve Papandreu’yu işçi hareketine karşı başarılı şekilde mücadele edememekle suçlayan çevrelerin başbakanlık için ismini geçirmeye başladıkları bir isim. Vgenopulos’un siyasete atılmaya hazırlandığı yönünde haberler geliyor. Faşistler devrede İşçi hareketine karşı düzen, faşist parti LAOS’u da kullanıyor. Parlamento binası önündeki bir eylem sırasında, ellerindeki PAME bayraklarıyla kalabalığı binaya saldırma ve yakmaya kışkırtan konuşmalar yapan bir grup LAOS üyesi faşist, eylem güvenliğinden sorumlu işçiler tarafından yakalanmış ve üzerlerindeki saldırı aletlerine el konulmuştu. Bu kışkırtmadan dakikalar sonra LAOS lideri Yorgo Karatzaferis, belli ki önceden olacakları bildiği için, “Ayaklanma mı başladı? PAME ‘Parlamentoyu yakın’ diye sloganlar atıyor” şeklinde bir açıklama yapmıştı. KESK’ten PAME’ye destek KESK Şubeler Platformu da yazılı bir basın açıklaması yaparak PAME’ye ve işçi hareketine dönük karalamalara karşı çıktı. Açıklamada “Yunanistan işçi sınıfı ve halkının AB ve PASOK Hükümeti'nin halk düşmanı politikalarına karşı ayağa kalkması ve direnmesi haklı ve meşrudur. Yunanistan işçi sınıfı ve emekçilerinin mücadelesini sonuna kadar destekliyoruz” denildi. KESK açıklamasında “PASOK ve diğer gerici partiler Yunanistan halkının mücadele birliğini dağıtmak, öncü ve örgütlü kesimlerle ilişkisini koparmak için PAME ye iftiralar atmaktadır. Bu iftiraları şiddetle kınıyoruz. Provakatörleri, gerici partiler içinde aramak gerekir. İşçi sınıfı ve emekçilerin hakları için yürüttüğü mücadele, provakasyonlarla karalanamaz” ifadelerine yer verildi. SYRIZA’da işler bir tuhaf Bir diğer sol yapı olan Radikal Sol Koalisyon, ya da Yunanca ismiyle SYRIZA’da ise hükümetle işbirliği yapma sesleri yükseliyor. Çok parçalı bir yapı sergileyen koalisyon içindeki Yenilenme Kanadı, partiyi Papandreu hükümetiyle ortaklığa gitmeye davet etti. SYRIZA yayın organı Avghi’de çıkan bir yazıda parti liderliğinin, Yenilenme Kanadı’nın önerisine karşı olmadığı dile getirildi.
![]() Konu novek tarafından (05-13-2010 Saat 13:39 ) değiştirilmiştir.. |
||||
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() komunizmden bir halt olmaz.. yunanistan batsada, yok olsada, haritadan silinsede komunizmden daha kötü olamaz..
cünkü ekonomik krizler bir müddet sonra gecer, ülkeler bir müddet sonra düzlüge cikar ama komunizmin bulastigi ülke ve onun halki belini bir daha dogrultamaz.. buyrun önümüzde cin, rusya ve kafkas ülkeleri, ukrayna örnekleri var bu ülkelerde sorunlar hic bir zaman bitmiyor ve bitecegede benzemiyor! |
|
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
kapitalizm krizsiz olmaz kapitalizmde hep kriz olmuştur ne geç 2015 yılına kadar yine bir kriz olucak adım gibi eminim. krizler bazılarının işine gelmektedir. zaten kapitalizmin yapısında en buyuk çozulemeyen paradoz krizlerdir. krizlerin sebebide emekçilerin alım gücünün kendi urettikleri malları almaya yetmemesidir. |
||
![]() |
![]() |
#4 |
![]() ya benim anlamadigim biz kapitalizmin iyi oldugunumu söyledik nedne komunizme laf edince onu savunmak yerine kapitalizmi kötülüyorsun..
yani neden soruya, soruyla cevap veriyorsun yok kapitalizmi tartisacaksak onuda tartisiriz ama sen konuyu kapitalizme cekip aslinda komunizmin acizligini dile getiriyorsun.. Komunizm bana göre miladini doldurmustur, bu saatten sonra aklini peynir, ekmekle yememis hic bir ülke komunizmi rejim olarak secmez!.. |
|
![]() |
![]() |
#5 | |
![]() Alıntı:
ikisine karsı isen! bir ekonomik sistem soyle bakalım kapitalizmden daha iyi olan. ama bana islamdır deme. detaylarına gir nedir ozellikleri. komsusu açken tok yatanıda anlatma. BiRiNCi BÖLÜM KAPİTALİZMİN SOSYALİST AÇIDAN TAHLİLİ 1. SINIF MÜCADELESİ Zengin veya yoksul, güçlü veya zayıf, siyah, beyaz, sarı veya esmer olsun, insa'nlar her yerde yaşamak için gereksindikleri şeyleri üretmek ve bunların dağıtımını yapmak zorundadırlar. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki üretim ve dağıtım sistemine kapitalizm denir. Dünyanın birçok öteki ülkelerinde aynı sistem vardır. Ekmek, giyecek, konut, otomobil, radyo, gazete, ilaç, okul ve diğer her şeyi üretmek ve dağıtmak için şu iki esas unsurun bulunması gerekir: 1. Toprak, madenler, hammaddeler, makineler, fabrikalar – yani iktisatçıların "üretim araçları" diye adlandırdıkları şeyler. 2. Emek – gerekli malları meydana getirmek için güçlerini ve hünerlerini üretim araçları üzerinde ve bu araçlarla birlikte kullanan isçiler. Diğer kapitalist ülkelerde olduğu gibi, Amerika'da da üretim araçları, kamu mülkü değildir. Toprağa, hammaddelere, fabrikalara, makinelere, bireyler, yani kapitalistler sahiptir. Bu, pek önemli bir olgudur. Çünkü, üretim araçlarına sahip olup olmamanız, sizin toplumdaki konumunuzu belirler. Eğer üretim araçlarına sahip küçük gruba –yani kapitalist sınıfa– dahilseniz, çalışmadan yasayabilirsiniz. Üretim araçlarına sahip olmayan büyük gruba –yani işçi sınıfına– dahilseniz, çalışmadan yasayamazsınız. Bir sınıf sahip olarak, öteki sınıf çalışarak yaşıyor. Kapitalist sınıf, gelirini, başkalarını kendi hesabına çalıştırarak elde eder; oysa işçi sınıfı, gelirini, yaptığı iş için aldığı ücret biçiminde sağlar. Yaşamak için gerekli malların üretiminde emek baş yeri tuttuğuna göre, emeği sağlayanın –işçi sınıfının– bunun karşılığında çok cömertçe ödüllendirildiğini sanabilirsiniz. Oysa hiç de böyle değildir. Kapitalist toplumda en büyük geliri elde eden en çok çalışan değil, en fazla şeye sahip olandır. ı>Kapitalist toplumda çarkları döndüren kârdır. Açıkgöz işadamı demek, satın aldığı şey için elden geldiğince az ödeyen, sattığı şeyler içinse koparabileceği en büyük miktarı alan adam demektir. Yüksek kârlara giden yolun ilk adımı masrafları azaltmaktır. Üretim masraflarından biri, emeğe ödenen ücrettir. Bu nedenle, elden geldiğince düşük ücret ödemek işverenin çıkarmadır. Aynı şekilde, işçilerini el-den geldiğince çok çalıştırmak da onun çıkarınadır. Üretim araçlarına sahip olanların çıkarları ile bunlar için çalışan insanların çıkarları birbirine karşıttır. Kapitalistler için önce mülkiyet sonra insanlık, işçiler için ise önce insanlık –yani kendileri– sonra mülkiyet gelir. Kapitalist toplumda iki sınıf arasında daima bir çatışma olmasının nedeni de işte budur. ı>Sınıf savaşında iki tarafın da davranışı, zorunlu oldukları davranıştır. Kapitalist, kapitalist olarak kalabilmek için kâr etmek zorunda olduğu gibi, işçi de yaşayabilmek için doğru dürüst bir ücret almaya çabalamak zorundadır. Taraflar ancak karşısındakinin zararı pahasına başarıya ulaşabilir. Sermaye ile emek arasında "uyum" konusunda söylenen bütün sözler, gevezelikten başka bir şey değildir. Kapitalist toplumda, bir sınıfın yararı, ötekinin zararına olduğu için böyle bir uyum olamaz; ve bunun tersi. Bunun için kapitalist toplumda, üretim araçları sahipleri ile işçiler arasında varolması zorunlu ilişki, bıçakla gırtlak arasındaki ilişki gibidir. 2. ARTI–DEĞER ı>Kapitalist toplumda, insan, kendi gereksinmelerini sağlamak istediği şeyleri değil, başkalarına satacağı şeyleri üretir. Eskiden insanlar, kendi kullanımları için mal üretirken, bugün pazar için meta üretiyorlar. Kapitalist sistem, meta üretimi ve değişimi ile ilgilenir. İşçi, üretim aracına sahip değildir. Hayatını ancak tek bir yoldan kazanabilir: üretim araçlarına sahip olanlara kendisini ücret karşılığı kiralamak yoluyla. İşçi pazara bir meta ile gelir: çalışma kapasitesiyle, işgücüyle. İşverenin ondan satın aldığı şey, budur. İşveren, işçiye, işte bunun için ücret öder. İşçi, metaını, yani işgücünü, ücret karşılığı patrona satar. İşçi, ne kadar ücret alacaktır? Ücretinin ne kadar olacağını belirleyecek şey nedir? Bu sorunun yanıtının anahtarı, işçinin satmak zorunda olduğu şeyin, bir meta olması olgusunda yatar. Onun işgücünün değeri, herhangi bir başka metada olduğu gibi, onu üretmek için toplumsal olarak: zorunlu emek zamanı miktarı ile belirlenir. Ama işçinin işgücü, kendisinin bir parçası olduğu için, işgücünün değeri, kendisinin (ve emek arzının sürekli olabilmesi zorunluluğu bakımından ailesinin) yaşayabilmesi için gerekli yiyecek, giyecek ve barınma giderlerine eşittir. Başka bir deyişle, bir fabrika, atelye ya da maden sahibi, kırk saatlik bir işin yapılmasını istiyorsa, bu işi yapacak kimseye yasamasına yetecek ve öldüğü veya çalışamayacak kadar ihtiyarladığı zaman onun yerini alabilecek çocuklar yetiştirmesine yetebilecek bir ücret vermek zorundadır. Demek ki işçiler, kendi işgüçleri karşılığında, ancak yaşayabilecekleri kadar bir ücret alırlar; bazı ülkelerde ise ayrıca bir radyo ya da buzdolabı ya da arasıra sinema bileti satın alabilecek bir fazlalık elde ederler. İşçi ücretlerinin, işçinin ancak yaşayabileceği düzeye yönelme eğilimini ifade eden bu iktisadî yasa, işçilerin siyasal ve sendikal eylemlerinin yararsız olduğu anlamına mı gelir? Hayır, kesinlikle gelmez. Tersine, işçiler, sendikaları yoluyla, Amerika dahil bazı ülkelerde, ücretlerini bu asgarî yaşama düzeyinin üzerine çıkarabilmişlerdir. Şu önemli noktayı da unutmamak gerekir ki, işçilerin, bu iktisadî yasanın durmadan islemesine engel olmaları için açık olan tek yol budur. Kâr nereden geliyor? Bu sorunun karşılığını, metaların değişim sürecinde değil, üretim sürecinde buluruz. Kapitalist sınıfa giden kârlar, üretimden doğar. işçiler, hammaddeyi, mamul nesne haline dönüştürmekle yeni bir servet var etmişler, yeni bir değer yaratmışlardır, işçiye ücret olarak ödenen ile işçinin hammaddeye kattığı değer arasındaki farkı, işveren kendisine alıkoyar. işte kâr buradan gelir. isçi, kendisini, bir işverene kiraladığı zaman, ona ürettiği şeyi değil, üretme gücünü satar. işveren, işçiye sekiz saatlik çalışması ile yarattığı ürünün karşılığını ödemez, sekiz saat çalışması için para verir, işçi, bütün işgünü –diyelim sekiz saat– süresince, işgücünü satar. Şimdi varsayalım ki işçinin aldığı ücretin değerini üretmek için gerekli zaman, dört saattir, işçi, bu dört saatin sonunda, işi bırakıp evine gitmez. Gidemez, çünkü onu sekiz saat çalışması için kiralamışlardır. Böylece dört saat daha çalışmaya devam eder. Ve bu dört saat süresince kendisi için değil, işveren için çalışır. Emeğinin bir kısmı ödenmiş emektir; öteki kısmı ödenmemiş emektir, işte işverenin kârı, bu ödenmemiş emekten gelir. isçiye verilen ücretle, ürettiği değer arasında bir fark olması gerekir, yoksa işveren onu kiralamazdı. işçinin ücret olarak aldığı ile ürettiği metaın değeri arasındaki farka, artî-değer denir. Artı-değer, işverene giden kârdır, işveren, işgücünü, bir fiyattan satın alır ve emeğin ürününü daha yüksek bir fiyata satar. Farkı, yani artı-değeri, kendisine alıkoyar. 3. SERMAYE BİRİKİMİ ı>Kapitalist, işe, para ile baslar. Üretim araçlarını ve işgücünü satın alır. işçi, işgücünü, üretim araçları üzerinde kullanarak, metalar üretir. Kapitalist, bu rnetaları ve bunları para karşılığında satar. Bu sürecin sonunda elde ettiği para miktarının, başlangıçtaki para miktarından fazla olması gerekir. Bu fark, onun kârıdır. Eğer üretim süreci sonunda, para miktarı, başlangıçtaki para miktarından fazla değilse, kâr yok demektir ve kapitalist, üretimi durdurur. Kapitalist üretim, halkın gereksinmeleriyle başlayıp bitmez. Para ile baslar, para ile biter. Para, olduğu yerde durarak, iddihar edilerek daha fazla para haline gelemez. Para, ancak sermaye olarak kullanılmakla, yani üretim araçları ve işgücü satın alarak ve böylece yılın her gününün her saatinde işçilerin yarattığı yeni zenginlikten bir hisse almakla büyür. Bu, gerçek bir atlı karıncadır. Kapitalist, daha fazla sermaye (üretim araçları ve işgücü) biriktirebilsin diye gittikçe daha çok kâr etmeye, daha çok kâr edebilsin diye daha da çok sermaye biriktirmeye, daha çok sermaye biriktirsin diye daha da çok kâr etmeye, vb., vb., çalışır. Şimdi kârları artırmanın yolu, işçilere, gittikçe daha fazla metaı, gittikçe artan bir hızla, gittikçe azalan bir maliyetle ürettirmektir. İyi bir fikir, ama bunu nasıl yapmalı? Makineler ve bilimsel yönetim – yanıt buydu ve budur. Daha büyük bir işbölümü. Yığın üretimi, [îsi] hızlandırma. Fabrikada daha büyük etkinlik. Daha çok makine. Bir işçiye, daha önce, beş işçinin, on işçinin, onsekiz işçinin, yirmiyedi işçinin yaptığı kadar bir üretme gücü veren, motorlu makineler... Makineler tarafından "gereksizleştirilen" işçiler, ya yavaş yavaş açlıktan kırılan, ya da kendi varlığı ile bir iş bulabilmiş olanların ücretlerinin düşmesine yardımcı olan bir "yedek sanayi ordusu" haline gelirler. Ve makineler, yalnızca fazla bir isçi nüfusu yaratmakla kalmazlar, aynı zamanda, emeğin niteliğini de değiştirirler. Hünersiz düşük ücretli emek, daha önceleri hüner ve yüksek ücret gerektiren emeğin yaptığı işi yapabilir. Fabrikalarda, çocuklar büyüklerin, kadınlar erkeklerin yerini alabilirler. Rekabet, her kapitalisti, diğer kapitalistten daha ucuza meta üretmenin yollarım aramaya zorlar. "Birim emek maliyeti" ne kadar düşük olursa, rakiplerinden o kadar ucuzasatması ve gene de kâr etmesi mümkün olur. Makine kullanımmın yaygınlaşması ile, kapitalist, işçilerine, gittikçe daha çok malı, gittikçe daha hızlı ve daha ucuza ürettirebilecektir. Ne var ki, bunu başarabilen yeni ve geliştirilmiş makine, çok büyük paralara mal olur. Bu, öncekinden daha büyük ölçekli üretim, gitgide büyüyen fabrikalar demektir. Başka bir deyişle, gitgide daha fazla sermayenin birikmesi demektir. Kapitalist için başka bir seçenek yoktur. Kârın en büyük kısmı, en ileri ve en etkin teknik yöntemleri kullanan kapitaliste gider. Bundan dolayı, bütün kapitalistler, iyileştirmeler için uğraşır dururlar. Ama bu iyileştirmeler giderek daha fazla sermayeyi gerektirir, îş alanında kalabilmek, ötekilerin rekabetlerine dayanabilmek ve elindekini koruyabilmek için, kapitalist, sermayesini durmadan genişletmek zorundadır. Kapitalist, daha çok kâr etmeyi daha çok biriktirmek ve böylece daha da çok kâr etmek için istemekle kalmaz, sistemin de kendisini böyle davranmaya zorladığım görür. TEKEL >>>>>>Konu novek tarafından (05-13-2010 Saat 14:48 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
#6 |
![]() peki birde su yönden bakalim dünya nin en zengin ülkeleride senin bakis acinla kapitalisttir ayni sekilde komunist bir kac ülkedede durum asikardir..
sen komunizmi sadece bir ekonomik yapi olarak algilarsan onun sosyal hayata getirdiklerini gözardi edersen büyük hataya düsersin.. komunizme yönetilen ülkelerin dünyandan nasil soyutlandigi, icine nasil kapandigi asikardir.. Liberal ekonomi yada diger adiyla serbest piyasa ekonomisi dünyada yaygindir ve buda rekabeti, ithalati, ihracati arttiriyor tabiki bunu sömürüp, tekellesen sirketler,ülkelerde var.. kapitalizm deyince hemen aklimiza abd ve onun kapitalist eylemleri geliyor ancak su anda standartin üstünde olan avrupa ülkelerindede serbest piyasa ekonomisi mevcuttur eger komunizm o kadar iyi olsaydi emin ol avrupa ülkeleri bunu sahiplenirdi.. |
|
![]() |
![]() |
#7 | |
![]() Alıntı:
dunyanın en zengin ulkelerindne amerikadaki cogunluk sefalet içinde yaşamaktadır. evet dunyanın en zenginleride orda ama en fakirleride orda. |
||
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Komunizm'e laf söyleyince neden hemen kapitalizme laf söyleme hissiyatında bulunuyorsun...
zira ben kapitalizmide sevmem... |
|
![]() |
![]() |
#9 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
#10 | |
![]() Alıntı:
simdi gel söyle yapalim ben nötr bir elemanim bana komunizmi, faydalarini anlatki komunizme sempati duyayim.. |
||
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|