AK Gençliğin Buluşma Noktası
Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Konu Kapatılmıştır
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-25-2014, 18:19   #1
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart Türkiye nefes almalı
Türkiye'nin nefes almaya ihtiyacı var.

Nefes alabilmesi için de sistemin kökten değişmesi lazım.


Türk futbolundaki haksız rekabet ortadayken üç takımdan biri şampiyon olmuş ne fark eder?

Ya da Türk siyasetindeki sistem ortadayken bugün AKP yarın CHP iktidar olmuş ne fark eder?


Bugün Türkiye'de çoğunluk korkularına göre oy atmaktadır.

En büyük korku da özgürlüğü kaybetmek.


Neden?

Çünkü sistem bozuk.


Hal böyle olunca hizmetlere, ahlaka, ilkelere göre oy atılmıyor.

Kültüre göre oy atılıyor.

Çünkü farklı kültür, sınıf, kesimden biri iktidar olsa ben özgürlüğümü kaybedeceğim.


AKP devri muhafazakar ve Kürt çıkışlı bir tepki oldu.

On küsur senede 90 senenin hesaplaşması.

Kendi özgürlüğünün kazanılıp karşı tarafa haddini bildirmek.


Genellikle bu da güçlü bir şahsiyet önderliğinde gerçekleştiriliyor.

Ve güçlü şahsiyet demek aynı zamanda gündem yaratmak ve bu yolla kutuplaşmak demektir.

Vaktinde Atatürk örneğinde olduğu gibi şimdi de Erdoğan ile bu yaşanıyor.


Uzun süre iktidar kendisini çevresi ile beraber yozlaştırıyor.

Menderes devri bir tepkinin başlangıcı olmuştu 1950'de ve aynı zamanda rahatlamanın.

Ardından ardı ardına hizmetler geldi. İktidar uzadıkça yozlaştı. 1960'a doğru medyayı yasakladı, halk kutuplaştı.

Oyları azaldıysa da iktidar değişmedi çünkü yozlaşma olsa da mevcut huzurdan olmak istemedi halk, bu zanna neden olan şey de korku idi çünkü halk tekrardan kazandığı özgürlüğü kaybedeceğinden korktu.

Aslında halk demeyelim. Halkın bir bölümü diyelim.

Ardından darbe oldu.


Asıl tartışılması gereken şey darbe ile zorlama iktidar değiştirmeleri ile çok tecrübesi olan Türkiye neden darbe olmadan iktidarı değiştiremiyor.

Buna korku demiştim.

Peki bunun ilacı nedir?

AB reformları ile AB'ye entegre olmak denebilir hemen.

Ama halkın ve onun seçtiği iktidarın iradesi olmadan zorlama bir giydirme namümkündür; yakın tarihimiz ortada.

Peki Türkiye AB'ye değil de Şangay Beşlisine mi layık?

Evet, ikisi de bir ekonomik birlik fakat arada büyük bir fark var.


Şangay Beşlisi otoriter Doğu ülkelerinin ekonomi birliği, AB ise demokratik Avrupa ülkelerinin birliği.

Osmanlı'dan gelen travmalar İttihatçı/Kemalist tepkileri ve Kemalizm'den gelen travmalar halkın demokrasiyle seçtiği parti tepkilerini yarattı.

Cumhuriyet tarihi de zaten demokrasinin bir ileri iki geri gitmesi tarihidir.


Şu anda yeniden bir tıkanıklık sürecindeyiz.

Gelişme, ilerleme, büyüme elbette görecelidir.

Nereden bakıldığına bakar.

Hangi açıdan ilerliyor, hangi açıdan geriliyoruz, vs.

Bu konuya girmeyeceğim ama topluma bir bütün (tevhid) olarak bakarsak Kürt sorunu gibi bir Türk sorunu doğmuş vaziyette.


Ezilen kesim haklarını aldı, durum eşitlendi fakat uzayan/yozlaşan bir sürece girdik, bu süreçte yeni travmalar yaratılıyor.

Yaratılan travmalar dışında yozlaşmanın ürünü olarak, ekonomik açıdan zor durumda olan insanlar ortada iken, işçilerin durumu ortada iken uçuk paralar ile yaptırılan saraylar, alınan arabalar, uçaklar, vs. hakikaten görgüsüzlük ve doğru giden bir sürecin sınırsız güce erişip zıt kutuplarla dengelenmediğinde nasıl da işin cılkının çıktığını gösteriyor.


Son senelerde söylediğim gibi Türkiye darbeler dönemini aştı ve sadece sandıkla sınırlı olan demokratik istikrarını yakaladı artık fakat şu anda Türkiye'nin en büyük ihtiyacı nefes almaktır yani halkın kendi kendisine korkularını yenip kendi iradesi ile yani demokratik iradesi ile demokratik yollardan iktidarı değiştirmektir.

Çünkü eğer demokratik devrim dinamizmini yakalayamazsa bu tıkanıklık ya bir darbe yaratabilir ya da iç savaş çıkarabilir.

Ya da cemaati tü kaka edip askerle anlaşmaya giden ve bir potansiyel Gezi olayına hazırlık olarak güçlendirilen polis yapılanmasına giden iktidardan dolayı darbe ve iç savaş gerçekleşmezse bunlar daha yüksek seviyede gerçekleşmek üzere geleceğe tehir edilmiş olur.

Bu tehir olabilecek süreçte demokratik değişimi umalım.


AKP ilk devrinde AB reformlarına sarılmıştı zıt kutuplarla mücadele ederken.

İşte umalım ki kesimleri arkasına alan tüm partiler kendi iyilikleri ve zıt kutuplardan korkuları için AB reformlarına sarılsın ve bu rekabet sistemin kökten değişmesine vesile olsun.

Sistem tıkandıkça en demokratım diyen bile elde ettiği güç ile kendini kaybedebilir.

Güç potansiyel olarak otoriterleştirir fakat demokrasinin rekabet ortamında verimi de bu güç sağlar.

Bir filozof boşuna demokrasi yenişemeyenlerin sistemi dememiş.

Sistem ağırlık sağlayan kutbu zıt kutup ile dengeleyebilmelidir. Sosyal adalet şart.

Bir kutbu da ancak o kutbun ağırlığında alternatif bir kutup dengeler.

Bu yüzden Türkiye'nin derhal bir alternatif merkez partiye ihtiyacı var.

 

zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-25-2014, 19:18   #2
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın sitesine göre Türkiye'de şu an faaliyette olan 96 siyasi parti var. 96 parti size yetmiyor mu?! Bu 96 siyasi partinin arasında sizin istedğiniz türde 'merkez parti' ler de çokça vardır.

Boşuna uğraşmayın, Türkiye'deki siyasi yapı oturmuştur Allah'a şükürler olsun. 1990'lı yıllarda Refah Partisi'nin merkez sağa yaklaşmasıyla ANAP, DYP ve Refah Partisi arasındaki farklar ton farkı gibi bir duruma gelmişti. AK Parti, bu 3 partinin seçmenlerini kendi çatısı altında muhafazakâr demokrat ideolojide birleştirdi.

Türkiye'deki siyasi yapı son yıllarda iyicene yerleşiklik kazandı. Türkiye'de var olan 4 ana siyasi görüş, 4 ana zihniyet (1- Müslümanlık, Türkiyelilik, Anadoluluk, ülkenin ve milletin değerlerine bağlılık, millî ve manevi değerlerimize bağlılık, Müslüman demokratlık, muhafazakâr demokratlık (AK Parti Zihniyeti), 2- Laikçilik, Kemalizm (CHP Zihniyeti), 3- Türk Milliyetçiliği (MHP Zihniyeti), 4- Kürt Milliyetçiliği (HDP Zihniyeti)) 4 siyasi partide (AK Parti, CHP, MHP ve HDP) toplanmıştır. Son genel seçim olan 2011 Genel Seçiminin sonucuna bakıldığında bu 4 siyasi partinin toplam oyu -HDP Zihniyeti'nin seçime bağımsız adaylarla girdiğini de göz önüne aldığımızda- % 95'ler civarındadır.

Türkiye'de mevcut koşullarda temelde 2 alternatif iktidar modeli vardır: 1- Tek Başına AK Parti İktidarı 2- CHP-MHP Faşizm Koalisyonu. Milletimiz; 2002, 2007 ve 2011 genel seçimlerinde birinci iktidar modeli olan tek başına AK Parti iktidarı modelini desteklemiş ve AK Parti'yi 3 kez üst üste tek başına iktidara getirmiştir. Halkımız isterse önümüzdeki genel seçimde ya da daha sonraki genel seçimlerde AK Parti'yi iktidardan indirerek CHP-MHP faşizm koalisyonunu iktidara getirebilir.

Türkiye'de darbe ya da iç savaş ihtimali birilerinin hüsn-ü kuruntusudur. Darbecibaşı Kenan Evren, Cumhurbaşkanlığı görevinde bile bulunduğu hâlde işlemiş olduğu darbe suçu nedeniyle müebbet hapse mahkûm edilmiş, ayrıca rütbeleri de sökülerek rütbesi Genelkurmay Başkanlığı yapmış orgenerallikten er seviyesine düşürülmüştür.

Türkiye'nin mevcut şartlarında darbe olma ihtimali çok düşük seviyelere düşmüştür. Es kaza bir darbe olsa, milletimiz o darbeyi kabul etmeyecek ve darbeye direnecektir. Ayrıca Türkiye'de darbe olması hâlinde AK Parti kadroları hem o gayrimeşru darbeyi hem de onun gayrimeşru mahkemelerini reddederler.

Son 55 yılda 4 tane askerî darbe (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 askerî darbeleri) yapmış, yaptırtmış olan % 10 civarındaki laik vatandaşlarımız eğer iktidara gelmek istiyorlarsa halkımızı ikna ederek genel seçimlerden CHP-MHP faşizm koalisyonu çıkarmaya çalışmalıdırlar.

Bir de şu var. Darbe olsa ne olur ki! Cumhuriyet Tarihimizdeki ilk serbest ve demokratik genel seçim olan 1950 Genel Seçiminin sonucuna bakalım. 1950 Genel Seçimi Sonucu: Demokrat Parti % 53 CHP % 39. Bir de son serbest ve demokratik genel seçimimiz olan 2011 Genel Seçiminin sonucuna bakalım. 2011 Genel Seçimi Sonucu: Adalet ve Kalkınma Partisi % 50 CHP % 26. Bu tablodan da görüleceği üzere CHP'nin, CHP Zihniyeti'nin yapmış, yaptırtmış olduğu 4 askerî darbe CHP'ye yaramamış, 1950'de % 40'a yakın % 39 oranında oyu olan CHP'nin son genel seçim oyu % 25'ler civarında % 26'da kalmıştır.

Zengin çocuğu laikler her açıdan kaybettiler; İslam ülkesi Türkiye ve Müslüman Türk Milleti her açıdan kazandılar Allah'a şükürler olsun.

Vel hasıl-ı kelam, Türkiye nefes almalı başlığıyla bu konuyu açmışsınız. Türkiye'yi gezin. Türkiye, AK Parti iktidarında rahat bir nefes aldı şükürler olsun. Zengin laik vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları, İstanbul'da; Kadıköy'ü, Beşiktaş'ı, Bakırköy'ü; Ankara'da Çankaya'yı; İzmir'de Karşıyaka'yı da gezin. Laik vatandaşlarımızın oralarda nasıl rahat bir biçimde, özgürce ve bol paralara sahip olarak yaşadıklarını görün. % 10 civarındaki laiklerin, Müslüman Türk Milleti'nin hâkimiyeti altında baskı içinde yaşamadıklarını görün.

Laikler eğer demokrasiyi, milletin iktidarını kabul etmiyor ve içlerine sindiremiyorlarsa Çin Komünist Diktatörlüğüne ya da Kuzey Kore Komünist Diktatörlüğüne giderek oralarda demokrasiden uzak bir biçimde yaşayabilirler.

Konu Cihannur tarafından (11-25-2014 Saat 19:34 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-25-2014, 21:35   #3
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart
Boşuna uğraşmayın mı?

Ben neye uğraşıyormuşum merak ettim doğrusu.

Merak etmeyin burada yazılar yazarak Türkiye'yi değiştirmek gibi bir zanna düşmüyorum bazıları gibi.

Yazım bir durum analizinden ibarettir. O kadar. Okuyup geçiniz.
zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-25-2014, 22:56   #4
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Boşuna uğraşmayın mı?

Ben neye uğraşıyormuşum merak ettim doğrusu.

Merak etmeyin burada yazılar yazarak Türkiye'yi değiştirmek gibi bir zanna düşmüyorum bazıları gibi.

Yazım bir durum analizinden ibarettir. O kadar. Okuyup geçiniz.

Amerika'da 2 büyük parti vardır: Demokratik Parti ve Cumhuriyetçi Parti. İngiltere'de 2 büyük parti vardı: Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi. İngiltere'de son zamanlarda Liberal Demokrat Parti de 3. büyük parti olarak öne çıktı. Türkiye'de siyasi yapı oturmuştur. Türkiye'de biri diğerine göre epeyce büyük olmak üzere 2 büyük parti varlık gösteriyor: Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi. Bir de orta boyda Milliyetçi Hareket Partisi var.

2011 Genel Seçimine 15 siyasi parti ve bağımsızlar katıldılar. Oylar 3 siyasi partide (AK Parti, CHP, MHP) ve Kürt milliyetçisi bağımsızlarda toplandı. 2011 Genel Seçiminde; AK Parti, CHP, MHP ve Kürt milliyetçisi bağımsızların toplam oyu % 95 civarında oldu. Yani
Türkiye'de var olan 4 ana siyasi görüş, 4 ana zihniyet (1- Müslümanlık, Türkiyelilik, Anadoluluk, ülkenin ve milletin değerlerine bağlılık, millî ve manevi değerlerimize bağlılık, Müslüman demokratlık, muhafazakâr demokratlık (AK Parti Zihniyeti), 2- Laikçilik, Kemalizm (CHP Zihniyeti), 3- Türk Milliyetçiliği (MHP Zihniyeti), 4- Kürt Milliyetçiliği (HDP Zihniyeti)) 4 siyasi partide (AK Parti, CHP, MHP ve HDP) toplandı.

Sizin tam tersinize şunu söylüyorum: Türkiye'de insanlar; AK Parti, CHP, MHP ve HDP'nin dışında hiçbir siyasi partiye oy vermesinler. Çünkü Türkiye'deki belli bir toplumsal temeli olan bütün ana siyasi görüşleri bu 4 siyasi parti temsil etmektedir.

Müslümanlık, Türkiyelilik, Anadoluluk, ülkenin ve milletin değerlerine bağlılık, millî ve manevi değerlerimize bağlılık, Müslüman demokratlık, muhafazakâr demokratlık ve benzeri değerlere mi sahipsin, bu değerleri mi savunuyorsun, öyleyse oyunu AK Parti'ye vermelisin.

Laikçilik, Kemalizm ve benzeri değerlere mi sahipsin, bu değerleri mi savunuyorsun, öyleyse oyunu CHP'ye vermelisin.

Türk Milliyetçiliği ve benzeri değerlere mi sahipsin, bu değerleri mi savunuyorsun, öyleyse oyunu MHP'ye vermelisin.

Kürt Milliyetçiliği ve benzeri değerlere mi sahipsin, bu değerleri mi savunuyorsun, öyleyse oyunu HDP'ye vermelisin.

Böyle düşünüyorum. Mademki Türkiye'deki 4 ana siyasi görüş 4 ana siyasi partide temsil ediliyorlar ve bunların dışında temsil edilmeyen başka bir ana görüş yok, (Bunun apaçık delili 2011 Genel Seçiminin sonucudur ki, bu 4 ana zihniyetin temsilcilerinin almış olduğu % 95 civarındaki oylardan sonra gelen siyasi parti % 1'lik Saadet Partisi olmuştur) öyleyse milletimiz mevcut siyasi tavrını sürdürmeli ve oylar Türkiye'deki 4 ana siyasi görüşün temsilcileri olan 4 ana partide (AK Parti, CHP, MHP ve HDP) toplanmalıdır.

Türkiye'de siyasi yapı oturmuştur. Ne sağda, ne solda ne de merkezde yeni bir siyasi partiye gerek vardır. Normal şartlarda, 2011 Genel Seçiminde ortaya çıkmış olan tablonun benzeri bir tabloyu önümüzdeki yıl yapılacak olan 2015 Genel Seçiminde de göreceğiz diye tahmin ediyorum.

2011 Genel Seçimi Sonucu




Boşuna uğraşıyorsunuz diye şunun için söylüyorum: İstediğiniz kadar yazın çizin söyleyin, normal şartlarda genel olarak; AK Partili vatandaşlarımız oylarını yine AK Parti'ye vermeye, CHP'li vatandaşlarımız oylarını yine CHP'ye vermeye, MHP'li vatandaşlarımız oylarını yine MHP'ye vermeye, HDP'li vatandaşlarımız da oylarını yine HDP'ye vermeye -HDP seçime bağımsız adaylarla girerse HDP'nin göstereceği bağımsız adaylara vermeye- devam edeceklerdir.

Parantez içinde şunu ekleyeyim: Milletimiz, 2011 Genel Seçiminde AK Parti'ye % 50 oranında oy vermiştir sağolsun. AK Parti'nin oyu elan % 50'ler civarındadır. AK Parti; en iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olarak % 50'den fazla oyu hak etmektedir. AK Parti'nin oyu % 50'nin üzerinde olmalıdır.
Çünkü AK Parti hem; fikriyat, ideoloji, zihniyet olarak en iyi ve en doğru siyasi parti hem de hizmetleriyle en çok hizmet etmiş olan en iyi partiyken hem de AK Parti'nin başlıca 3 rakibi de faşist zihniyetli faşizan partilerdir (CHP, MHP ve HDP).

Konu Cihannur tarafından (11-25-2014 Saat 23:22 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-26-2014, 02:32   #5
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart
Yazımı dikkatli okuyanlar görecektir ki zaten sizin bahsettiğiniz olayı yani halkın bu partilere kategorize olduğu gerçeğini reddetmiyor, onu sadece tanımlıyorum.

Bunun sebebinin korku olduğunu söylüyorum ve bu korkunun da sistemin bozukluğundan, tıkanıklığından kaynaklandığını söylüyorum.

Sistem bozuk çünkü çoğunlukla iktidar olanın sınırsız bir iktidar gücü potansiyeli var ve insanlar bu güçten korkuyor.

Türkiye ne yapıp edip demokratik iktidar değişikliği ritmine girebilmelidir. Bu tıkanıklıkta takılmamalıdır, aksi halde görünen o ki Şanghay Beşlisine doğru yaklaşıp, ABden uzaklaşıyoruz.

Ve ABden uzaklaşmak ne demek? Sistem asla düzelmeyecek ve güçlü-otoriter iktidar anlayışı daha da gelişecek demektir. Atatürk devri tek parti anlayışı Türkiye'de yeniden tesis olunuyor demek. Çoğunluk seçiyor olabilir, zararı yok, Hitler de demokrasi ile başbakan olmuştu.

Halkın demokratik olgunluğa erişme sürecini yaşıyoruz hep beraber.
zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-26-2014, 20:03   #6
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yazımı dikkatli okuyanlar görecektir ki zaten sizin bahsettiğiniz olayı yani halkın bu partilere kategorize olduğu gerçeğini reddetmiyor, onu sadece tanımlıyorum.

Bunun sebebinin korku olduğunu söylüyorum ve bu korkunun da sistemin bozukluğundan, tıkanıklığından kaynaklandığını söylüyorum.

Sistem bozuk çünkü çoğunlukla iktidar olanın sınırsız bir iktidar gücü potansiyeli var ve insanlar bu güçten korkuyor.

Türkiye ne yapıp edip demokratik iktidar değişikliği ritmine girebilmelidir. Bu tıkanıklıkta takılmamalıdır, aksi halde görünen o ki Şanghay Beşlisine doğru yaklaşıp, ABden uzaklaşıyoruz.

Ve ABden uzaklaşmak ne demek? Sistem asla düzelmeyecek ve güçlü-otoriter iktidar anlayışı daha da gelişecek demektir. Atatürk devri tek parti anlayışı Türkiye'de yeniden tesis olunuyor demek. Çoğunluk seçiyor olabilir, zararı yok, Hitler de demokrasi ile başbakan olmuştu.

Halkın demokratik olgunluğa erişme sürecini yaşıyoruz hep beraber.
Korku mu?! Evet, bir korku varsa, o da CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin yeniden iktidar olursa Allah korusun, tarihinde yapmış olduğu gibi yine İslam ülkesi Türkiye'ye ve Müslüman Türk Milleti'ne zulümlerle saldırabileceği korkusudur. Yoksa CHP'lilerin genelinde öyle korku morku yok! AK Parti, 12 yıldır iktidarda ve bu 12 yıl boyunca gelişen demokrasimizden ve artan özgürlüklerimizden laik kesim de yararlanmaktadır. Laik kesimin genelinde korku olmadığını dile getirmiş olan bir isim de Alper Görmüş'tür. Alper Görmüş, bir kısım laiklerin, Müslüman Türk Milleti'nden korkmayıp nefret ettiklerini, "Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz" başlıklı 4 adet seri makalesinde apaçık ve net bir biçimde dile getirmiştir. Alper Görmüş'ün o makalelerini okursanız, laiklerin, Müslüman Türk Milleti'nden korkmadıklarını siz de göreceksinizdir.

AK Parti'ye, CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye verilen oyları bütünüyle korku faktörüne bağlamanız doğru olmaz. Oy vermede korku da bir faktördür elbette; ama ana faktör temsiliyettir. Kendimizi, görüşlerimizi, zihniyetimizi vb. anlayışlarımızı temsil eden partilere oy veririz genelde. Başka faktörler için de oy veririz elbette, mesela yapılan hizmetler için mesela partilerin vaadleri için; ama oy vermede asıl etken; kimliğin, fikriyatın, zihniyetin temsilidir.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), 1990'lı yılların ANAP + DYP + Refah Partisi tabanlarını 2000'li yıllarda büyük ölçüde kendi çatısı altında toplamıştır. 1995 Genel Seçiminde ANAP + DYP + Refah Partisi'nin almış oldukları toplam oy % 20'şerler civarından % 60'tır. 2011 Genel Seçiminde AK Parti'nin almış olduğu oy ise % 50'dir. AK Parti, 1990'ların bu 3 siyasi partisinin (ANAP, DYP ve Refah Partisi) toplam oyundan 10 puan az oy almıştır. Oysa AK Parti; zihniyet, fikriyat, dünya görüşü olarak o 3 partiden de fersah fersah üstündür Allah'a şükürler olsun ve AK Parti, yapmış olduğu olağanüstü ve muhteşem hizmetlerle Türk Siyasi Tarihi'nde 1908 yılından 2014 yılına kadar iktidar olmuş tüm siyasi partiler arasında Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne açık ara en çok hizmet etmiş olan en iyi ve en başarılı siyasi parti olmuştur hamdolsun. Bu durumda AK Parti'nin oyunun normalde, ANAP'ın + DYP'nin + Refah Partisi'nin 1995 Genel Seçiminde almış olduğu toplam oy olan % 60'tan daha fazla olması gerekirken % 50 olmuştur. Bunun temelde 3 nedeni vardır. 1. Neden: Refah Partisi'nin küçük bir bölümü % 1 - % 2'lik Saadet Partisi'nde temsil edilmektedir. 2. Neden: ANAP ve DYP'nin seküler seçmenleri, oylarını dindar ağırlıklı merkez sağ AK Parti yerine laik CHP'ye vermektedirler. 3. Neden:
ANAP ve DYP'nin milliyetçiliğe yakın olan seçmenleri oylarını MHP'ye vermektedirler. Normalde ANAP + DYP + Refah Partisi'nin 1995 Genel Seçiminde almış olduğu % 60 oranında oydan daha fazla oy alması beklenen AK Parti işte bu ve benzeri sebeplerle 2011 Genel Seçiminde % 50 oy almıştır.

Buradan sizin, alternatif bir merkez partiye ihtiyaç var yorumunuza geliyorum. Eğer dediğiniz gibi olur ve Türkiye'de bazı tanınmış kadroların öncülüğünde alternatif bir merkez parti kurulursa, o siyasi partinin, oylarını asıl bölebileceği siyasi parti AK Parti değil, CHP'ye giden seküler merkez sağ oyların CHP'den ayrılıp o alternatif merkez partiye gidebileceği sonucunu doğurabileceğinden dolayı CHP'dir.


AK Parti'nin % 40 civarında kemikleşmiş oyu ve % 50 civarında oyu vardır. AK Parti'nin % 50 civarındaki oyunun % 60'lara kadar yükselebilmesi de muhtemeldir ve kanımca olması gerekendir. Çünkü AK Parti hem en iyi hem de en doğru siyasi parti olduğu gibi, aynı zamanda da ülkemize ve milletimize tarihte en çok hizmet etmiş olan en başarılı siyasi partidir.

Konu Cihannur tarafından (11-26-2014 Saat 21:42 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-26-2014, 21:36   #7
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart
Korku var derken nefret yoktur demiyorum. Ayrıca korku var derken bir kesim için var bir kesim için de yok demiyorum. Açıkçası kendi kesimini koruyacağım derken karşı kesimin görmemezliğe gelinmesinden sıkıldım. Yarın CHP iktidar olduğunda eğer bazı özgürlükleri engelleyebilme imkanı olursa bu 12 senedir iktidar olan AKPnin suçu olacaktır çünkü sen hukuku oturtmadıkça ve iktidarı daha da güçlendirdikçe yarın kim iktidar olursa o iktidarın karşıt kültüründeki insanlar tehlike altına girecektir.

Sizin yazdıklarınızı reddetmiyorum, bunlar benim de hep söylediğim ve desteklediğim şeylerdi zaten ama burada bambaşka bir şeye vurgu yapıyorum.

12-13 yıl oldu AKP iktidar olalı ve AB hedefi ne oldu acaba?

AB neden kimsenin işine gelmiyor söyliyeyim çünkü AB sorumluluk yüklüyor, insan haklarından dem vuruyor.

Kemalizm'in işine gelmiyor çünkü 1930 tarzı Ulusalcı Faşizm unsurlarını kaldırın diyor. Her yerde Atatürk olmaz.

İslamcıların işine eskiden geliyordu tesettür ve din eğitimi hürriyeti konusunda ama şimdi iktidar elde olunca tahakküm kurma hedefi ile AB çelişiyor. Başta Cemaatle olan ittifak da işine geliyordu AKPnin tıpkı AB söylemlerinin eskiden işine gelmesi gibi.

Ama şimdi işine gelmiyor...

Zaten liberal demokratların muhalefeti bu gerçekten sonra başladı. Erdoğan, ABden uzaklaştı.

AB eşitlik ve özgürlük temeli olan bir yapı fakat ABden uzaklaşan iktidarın Kafasında kendi tahakkümü altındaki sözde bir Eşitlik var yani abi-kardeş eşitliği gibi.

Laik ve demokratik bir devlet reisinin ulu orta kadın erkek eşitliği, içki ayran, vapura binen kızlar, vs. gibi konulara girmesi rahatsız edici ve gereksiz. Arkadaş çevrende istediğini konuş ama bir makam mevki sembol olarak kürsüde konuşurken halkı kışkırtma, halkın bir kesimi ile ters düşme, ezme, aşağılama.

Konu Cihannur tarafından (11-26-2014 Saat 22:06 ) değiştirilmiştir.. Sebep: Hakaret.
zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-26-2014, 22:05   #8
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri devam etmektedir. AB ile tam üyelik müzakeresi ilişkilerimizde sorunun kaynağı AK Parti ve Türkiye değil, AB'dir. Kıbrıs meselesi kilitlenmiştir; Rum tarafının anlaşmazlığı nedeniyle Kıbrıs meselesi çözüme ulaşamamaktadır. BM Eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Annan Plânı isimli plânının yapılan halk oylamalarında Kuzey Kıbrıslı Türkler evet oyu vermişlerken, Güney Kıbrıslı Rumlar hayır oyu vermişlerdir. AB ile tam üyelik müzakerelerimizde Kıbrıs meselesinin kilitlenmesi ve bazı Avrupalıların hem İslam ülkesi olan hem de büyük bir nüfusa sahip olan Türkiye'nin bu özellikleri sebebiyle AB'yi girmesini istememeleri müzakere sürecinin uzamasına sebep olmaktadır. Yani Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerinde hatalı olanlar AK Parti ve Türkiye değil, Kıbrıs meselesini kilitleyen Güney Kıbrıslı Rumlar ve büyük bir nüfusa sahip olan İslam ülkesi Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmasına karşı olan bazı Avrupa ülkeleridir.

Konu Cihannur tarafından (11-26-2014 Saat 22:15 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-27-2014, 01:03   #9
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Menderes devri bir tepkinin başlangıcı olmuştu 1950'de ve aynı zamanda rahatlamanın.

Ardından ardı ardına hizmetler geldi. İktidar uzadıkça yozlaştı. 1960'a doğru medyayı yasakladı, halk kutuplaştı.

Oyları azaldıysa da iktidar değişmedi çünkü yozlaşma olsa da mevcut huzurdan olmak istemedi halk, bu zanna neden olan şey de korku idi çünkü halk tekrardan kazandığı özgürlüğü kaybedeceğinden korktu.

Aslında halk demeyelim. Halkın bir bölümü diyelim.

Ardından darbe oldu.
Arkadaşım sen ne anlatıyorsun Allahını seversen! Bir an için bu söylediklerinin doğru olduğunu ve Menderes'in hatalı olduğunu kabul edelim, peki öyleyse bana cevap verin, Demirel'in suçu(!) neydi de 1971 yılında ve 1980 yılında iki kere askerî darbeyle devrildi?! Ya Erbakan'ın suçu(!) neydi ki, Erbakan da 1997 yılında askerî darbeyle devrildi?!

Zengin çocuğu şımarık laikler, ordumuz içindeki vatan haini darbeci subayları kışkırtarak o darbeci alçakları tam 4 kere (27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 askerî darbeleri) vatanımıza ve milletimize saldırttılar. Laikçilerin aşırı iktidar hırsı Türkiye'deki askerî darbelerin ana sebebidir. O beyinsiz laikçiler şu apaçık ve reddedilemez gerçeği
o kalın kafalarına soksunlar: İslam ülkesi Türkiye'nin iktidarı Müslüman Türk Milleti'ne aittir. Laikçiler; değil 4, 4 milyon, 4 milyar askerî darbe de yapsalar, Türkiye'nin sahibi olan Türk Milleti, laikçilerin 4 milyarıncı askerî darbelerinden sonra bile kendine ait olan iktidarı kendi ellerine alacaktır inşaallah. Türkiye'nin sahibi Türk Mileti'dir ve millet, sahibi olduğu bu güzel ülkenin iktidarının da yegâne hâkimidir; yani: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."

Menderes hakkında anlattıklarınıza gelince... Söyledikleriniz doğru değil. CHP ve CHP Zihniyeti, Demokrat Parti'yi (DP) devirmek için ordumuzu kışkırtma faaliyetlerine yani darbecilik yapmaya başladılar ve DP de Tahkikat Komisyonu kurarak CHP'nin darbeciliğini ortaya çıkarmaya çalıştı. Yoksa DP, zengin çocuğu laiklere baskı yapmıyordu. Zengin çocuğu laikler, azarak İslam ülkesi Türkiye'ye ve Müslüman Türk Milleti'ne saldırdılar; 39 eşkiya subaya yaptırtmış oldukları 27 Mayıs 1960 cuntasının askerî darbesiyle DP'yi iktidardan devirerek Müslüman Türk Milleti'nin iktidarını silah zoruyla, terörle gasp ettiler.

Şunu iyicene anlayın: Sorun sağda ve merkez sağ partilerde (Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi vd.) değildir; sorun solda ve merkez sol partilerdedir (Cumhuriyet Halk Partisi vd.). Türkiye'deki sağ; iyidir, vatanseverdir, millete hizmetkârdır; Türkiye'deki sol; kötüdür, azgındır, darbecidir.

Demokrat Parti iktidarında CHP, halkı kutuplaştırdı. Adalet Partisi iktidarında CHP, halkı kutuplaştırdı. Anavatan Partisi iktidarında, 1980 darbesi sonrası kapatılmış olan CHP'nin versiyonları halkı kutuplaştırdılar. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında CHP, halkı kutuplaştırdı. Sağ devamlı olarak iktidara geldi ve ülkemize ve milletimize olağanüstü ve muhteşem hizmetlerde bulundu; ebedi muhalefet olan solcu CHP ve solcu CHP Zihniyeti, halkı kutuplaştırarak, ordumuzu kışkırtarak, sağın, sağ iktidarların ülkemize ve milletimize yapmış oldukları hizmetleri bütün gücüyle engellemeye çalışarak devamlı olarak vatanımıza ve miletimize ihanet ettiler.

Bakın, Efsane Başbakanlarımızdan Adnan Menderes, CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin darbeciliklerini, anarşizmini 1 Mayıs 1960 tarihinde yapmış olduğu bir konuşmasında nasıl anlatıyor. Menderes'in o konuşmasını lütfen dikkatlice dinleyiniz ve o konuşmanın, CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin
1960 yılındaki Anarşist Darbeci Vatan Haini Laikofaşist kalkışmasını anlattığı gibi, Menderes'in o konuşmasında söyledikleri, günümüzde geçen sene yaşamış olduğumuz 31 Mayıs 2013 Anarşist Darbeci Vatan Haini Laikofaşist Gezi Kalkışması'nı da âdeta anlatıyor.

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.

"Aziz ve muhterem vatandaşlarım. Her an, her saat başında yalan haberler, birtakım korkunç şaiyalar çıkarılmak suretiyle heyecan yaratmak ve bu heyecan vasatında birtakım kışkırtmalar da yaparak hadiseler çıkartmak istenmekte olduğunu ve bu yıkıcı faaliyetlerin belli merkezlerden idare edilmekte bulunduğunu dünkü konuşmamda arz ve ifade etmiştim. Bu şaiyalara, bu yalan haberlere inanılmamasını ve hatta bunları yayanların, alâkalılara ve vazifelilere ihbar edilmesini de ayrıca rica etmiştim. Filhakika, ortada hiçbir şey yokken hadiseler çıkarabilmek için ancak bu yollara ve bu usullere müracaat olunur. Kandırılması en kolay olan ve toplantı hâlinde bulunan zümreler seçilmek suretiyle bunların üzerinde daimi surette yıkıcı faaliyet ve propagandalar tekzif edilir ve bunlar küçük bir zümre bile olsalar, otuz milyonluk Türkiye'nin hacmine ve ebadına nispetle bir zerre dahi teşkil etmeseler, bunlar sanki teşkilatlı ve vurucu bir kuvvetmiş gibi ele alınarak bir memleketin kaderi üzerinde pervasızca oynayabilmek imkânlarının aranmasına ve bu yolların araştırılmasına çıkılır. İstanbul ve Ankaramızda iki gündür yaratılmak istenilen hadiselerin kısaca izahı ve mânâsı işte bundan ibarettir. Bir memlekette birtakım ayaklanma hareketleri için vasat ve şartlar hiçbir suretle müsait değilse, profesyonellerin, bu işlerin esnafı olanların tutacakları yol işte budur. Güzelim memleketimizde ayaklanmalar için hiçbir sebebin mevcut olmadığı aşikâr. Memleketimiz eski devrin hürriyetsizlik ikliminden çıkıp çok partili bir idareye kavuşmuştur. Binaanaleyh; hürriyetsizliğin, tek parti tahakkümünün ve seçim yapmadan iktidarda olmanın, seçim yapıldığı takdirde ise rey sandıklarının nasıl kırılıp on binlerce mazbatanın nasıl tahrip edildiğinin ve nasıl reylerin çalınıp millet iradesinin ayaklar altında çiğnendiğinin türlü ve aşikâr misallerini görmüş ve yaşamış bir memleketiz. Bu iklimin içinden çıkıp gelmekteyiz. Diğer taraftan, sefalete mahkûm olmanın bu memleketin kaderi olduğuna inanmışcasına ve bunu kabul etmişcesine çeyrek asır içerisinde; memleketin meselelerine, vatandaşın ihtiyaçlarına, medeni ve ileri bir hayata kavuşmanın icaplarına nasıl omuz silkercesine lakayt kalındığını görüp yaşamış olan bir memlekettir Türkiye. Ve Türkiyemiz bugün, asırlarca yapılamayanların on sene içinde nasıl yapıldığını, memleketin bir baştan öbür başa her birisi bir kıymeti olan sayısız eserlerle nasıl donanmış hâle geldiğini görmektedir. Ziraatte, sanayide, madencilik ve nakliye ekonomisinde, velhasıl iktisadi hayatın bütün kollarında Türkiye'nin nasıl akla sığmaz bir süratle bir asırlık bir mesafeyi bir on sene içinde aldığını görmekteyiz. Terakki, umran, imar, iktisadi kalkınma, içtimai düzen, velhasıl medeni ve ileri bir cemiyet olmanın bütün şartlarını muayyen bir nizam ve ülkü içinde nasıl hep birden ele alınıp tahakkuk yoluna konmuş olduğunu vatandaşlar görmektedir. On sene evvelki ile bugünü vatandaşlar kıyaslayabilmekte ve hükümlerini vermiş bulunmaktadırlar."

Rahmetli Adnan Menderes'in 1 Mayıs 1960 tarihinde yapmış olduğu bu konuşmayı alın, Gezi Kalkışması'nın başladığı Mayıs 2013'ün sonlarında yapılmış varsayın. Gördüğünüz gibi değişen bir şey yok! Laikçi zengin çocukları 1960 Nisanında-Mayısında Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne saldırdıkları gibi, o laikçilerin günümüzdeki devamları olan laikçiler de Mayıs 2013'de yapmış oldukları Gezi Kalkışması'yla Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne saldırdılar. Mayıs 2013'ün Mayıs 1960'dan farkı şu oldu: Laikçiler bu sefer başaramadılar. Arzuladıkları, hayal ettikleri askerî darbeyi gerçekleştirmediler ve Müslüman Türk Milleti'nin günümüzdeki iktidarı olan AK Parti iktidarını; gayrimeşru yol askerî darbeyle, silah zoruyla, terörle deviremediler Allah'a şükürler olsun.


Konu Cihannur tarafından (12-13-2014 Saat 04:07 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 11-27-2014, 02:33   #10
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.

Rahmetli Adnan Menderes, başka bir konuşmasında da CHP'nin ve CHP Zihniyeti'nin kötülüklerini şöyle anlatıyor:

"Esasen öteden beri milletçe kalkınmamızın düşmanı kesilmediler mi?! Şimdiye kadar memleketin muvaffakiyetlerinden birisini dahi kaale alıp bahsettiler mi?! Türk Milleti'nin zekâ ve gayretinin mahsulü olan binbir eserden birisine bile başlarını çevirip baktılar mı?! Milletin olan her güzel şeyden birisini dahi benimsemek faziletini gösterdiler mi?! Hayır, aksine olarak her muvaffakiyeti bir felaket, her güzel ve muhteşem eseri bir zarar diye göstermek için seneler ve senelerdir nasıl çırpındıklarını milletçe bilmiyor muyuz?!"
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi