04-03-2010, 21:56 | #51 |
kevnden vaktileyle
(hüzün) hayatın hayatımın içinden sokulup alınalıberi... değişti... baskalastı her zerre sanki... heceler ... heceler kendini huzne gelin etti... leylime kara dustu bilesin Hasret(l)im... Bilesin huzne calıyor ardından herseyin rengi... (hasret) Şimdi zaman haziranın bağrında;kendine dusman... hasretim azmıs gibi hasretler calıyorum bir de gurbet kuslarının kanatlarından... çoğaltıyorum hasretini,çoğalıyorum sana;senin hasretinde an be an... hayaller biriktiyorum yasanmamıslıklardan, yasama sığdıramadıklarımızdan... ve feryatlar... feryatlar dinliyorum, prangalı ve hapislik ve mecburi sususlardan... (biz ve düş) Biz... iki farklı zamana dusen iki ayrı ömrun emanetcisiyiz... baska renkleri sıyırmısız zamandan gecen her saniyeyi aklastırıp saçlarımıza dusurmek olmus nasibimiz... her tel akın sinesine bir ömurluk dusler yuklemişiz... Bir dusun uğruna omrumuzden vazgecmişiz... ufkumuzda tullenen her düşe birbirimizin adını vermişiz... ve beklememişiz kimseden anlamasını... yurekce konusmalarımızı Rahmandan baskasına dinletmemişiz. Vuslatın esiğinde binbir umutla beklemişiz ... beklemişiz de ömrumuze yazılan hasretten bir adım oteye gidememişiz... sızı dusmus yureklerimize belki; belki tıkanmıs nefesimiz. Ama biz... biz vuslata yasaklı olusumuza da hamdetmeyi bilmişiz. Avuclarımıza duslerimizi kondurup; arsa yukseltmişiz... Dua demişiz dusumuze; duamızı da dusumuzu de bir etmişiz... (...) Ey DERDİM... Yureğime fer bilip, yureğinde dinlendiğim... Senden değil gidişim, sen değilsin omrunden gittiğim bilesin... sadece yakısmadı bu dus bu zamana, dusumuzu bu dunyayla kirletmeyelim... |
|
04-03-2010, 22:00 | #52 |
Ah vefa, nerde kaldın! Bıktık şu her gün birkaç defa yemini bozup ahdinden dönenlerden. Her sözü mübâlağa, her davranışı sun'î nâmertlerden ve vefa duygusundan mahrum uğursuz gönüllerden!.. Ve nerdesiniz! Ey bir vefa düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan bekleyen vefalı dostlar!.. Nerdesiniz ruhuyla bütünleşmiş vefa timsali er oğlu erler!.. Nerdesiniz bir vefa uğruna harap olup, turâb olup gidenler ve çok bereketli bir devrin ak alınlı insanları!.. Kalkın; girin ruhlarımıza. Kamçılayın hayâllerimizi ve boşaltın vefa adına ne taşıyorsanız hepsini sînelerimize!.. Mertliği, yiğitliği, vefayı bütün bütün unutmuş sînelerimize. Bizleri bu yeniden diriliş yolunda Hızır çeşmesine ulaştırın! Gelin, gelin de şurada burada dolaşıp duran şu üç-beş vefalı insanı, ümitsizlik ve inkisardan kurtarın!.. alıntı |
|
04-04-2010, 00:16 | #53 |
|
|
04-04-2010, 00:32 | #54 |
cok güzel bir sayfa olmuş emegine saglık ..
|
|
04-05-2010, 20:37 | #55 |
İçimdeki sevgi her şeyi aşmıştı da Bir sana mı ulaşmadı yâr Bu yüzü herkes güldüremedi Sen mi ağlattın yâr... Yüreğimde yangın çıktı o gün Sen mi aldattın beni yâr Çok seviyordun, çok üzülüyordun da Özlemin bitti mi yâr Sana olan özlemim beni boğardı Özlemimi de aşıp, sen mi öldürdün beni Sevdamı bilirdin de, seviyorum derdin Buna rağmen sen mi gittin yâr Hep yanındayım döneceğim derdin Bekle, pes etme, beni unutma derdin Sen yoktun ama hayalin yeterdi Yollar açıldı da yâr, sen gelemedin.. Sana sarılacaktım doya doya Ayrılamam senden derdin hep bana Yağmur altında özgürce dolaşacağız derdin Yağmur yağmadı mı oralarda yâr.. alıntı |
|
04-05-2010, 20:38 | #56 |
Gül hüznü var bu şehirde..Vakti gelmiş vedanın..Vakit Tamamdır artık...yolculuk başlamalı...!Ey şehir ahım var sende...Ahım GecelerinDe..!" |
|
04-05-2010, 20:39 | #57 |
Bütün vitaminlerimi aldım söylediğin gibi; A-vitamini,B-vitamini,C-vitamini... Senin sevdiğin gibi topladım saçlarımı. Aynaya baktığımda ağlamamaya çalıştım. Ama olmadı... Hergünkü gibi,bügünde hayatın yan etkileri devam etti üzerimde.... Bir elimde özlemlerim,bir elimde yitirdiklerimin enkazları... Sabun köpüğü gibi kayıp gitti avuçlarımdan sevinçlerim. Yine başaramadım anne. Yine sevmek boğazımda düğümlendi... Ne yaptımsa gideremedim acısını... Sadece bir gün istemiştim... Mutlu olmak için bir gün çokmuydu sence. Bir kelebeğin ömrü kadar kısa sürsede inadına yaşamak istemiştim. Oysa ne büyük bir özlemle kucaklamıştım, Beklemeyi bile onunla sevmiştim. Şimdi yarım kalmışlıkların gölgesinde ince ince sızlıyor içim... Benim mutluluklarım camdan... En ufak bir esintide parçalanıyor. Kırıkları yüreğimi kanatıyor. Bana mutlu olmak yaramıyor anne... Bir mezar taşı kadar soğuk bedenim... İçimde kasırgalar,fırtınalar kopuyor. Daha ne kadar dayanabilirim sence. Senin ördüğün hırka var üzerimde. Hep sıcak tutar demiştin verirken gülümseyerek... Yüreğim üşüyor ısıtamıyorum... Sevmek bana yaramıyor anne... ALINTI |
|
04-05-2010, 20:40 | #58 |
Goz, kalbin elcisidir. Onu vazifelendirir, arastirmaya gonderir. Guzel ve manzarali bir sey bulmussa, memnuniyet duyar. Fakat goz, cogu defa kalbin basini belaya sokar. Zira oyle guzellikleri, haber verir ki; ne hepsini elde etmeye, ne de ayriliklarina tahammule kalbin gucu yeter. Bakislarini Allah'in rizasi haricinde saliverenlerin hasretleri, devamli olur. Cunki bakmak, sevgiyi netice verir. Ve kalb, bir alakaya sahip olur. Sonra bu alaka kuvvetlenir; vurgunluk derecesine varir ve kalbi kaplar. Goz bakmaya devam ettikce vurgunluk hali kalbden ayrilmayacak bir sevgi halini alir. Sonra bu asiri sevgi aska doner ve cilginlik halini alir. Artik kalb, kole olmustur ve layik olmayana kulluk yapmaya baslar. Butun bunlar, bakmanin cinayetleridir. Bir emir iken, simdi bir esirdir o. Kalb, dustugu haller icin, gozden dert yanar. Goz ise "Ben senin memurundum", der. " Bana vazife veren sen degil miydin?" Butun bunlar, Allah'in sevgi ve bagliligindan bos kalan kalblerin belasidir. Kalb Allah'i sevmek icin yaratilmistir. Bu yuzden sevgilisi "O" degilse, kullugu baskasinadir. Ibn-i Cevzi |
|
04-05-2010, 23:41 | #59 |
Küçükken bir yerim acıdığında: ''Öpeyim de geçsin.'' derdin. Kalbim çok acıyor anne, ÖPTE GEÇSiN ! |
|
04-06-2010, 22:56 | #60 |
mutluluk onun için ulaşılması en kolay şeydir, büyüklerin aksine!!! |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|