12-16-2008, 21:46 | #11 |
|
|
12-16-2008, 22:30 | #12 |
deniz gezmiş ve onun peşinden sürüklenen devrimci sol kafalı kuşak==>NEDEN BİRŞEYLERİ DEVİRMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ BİRAZDA SÜRDÜRMEYE ÇALIŞSANIZA...
|
|
12-16-2008, 23:50 | #13 |
keske seviyenizi düsürmeden tartisabilseydiniz
bu saldirgan kisiliginizin ön plana cikarmakla amaciniz ne |
|
12-16-2008, 23:58 | #14 |
Vahdettin, Atatürk'ü Anadolu'ya gönderdi
Sivas'ta çıkan İrade-i Milliye gazetesinin 14 Eylül 1919 tarihli ilk sayısında çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın Vahdettin'e çektiği telgrafın orijinali. İşte Vahdettin'in Kuva-yı Milliye'yi destekleyen hatt-ı hümayunu 2006 yılında bir çağrıda bulunmuştum bu köşeden. Gelin, demiştim, Milli Mücadele'nin Sivas'ta çıkan ilk yayın organı "İrâde-i Milliye" gazetesinin tamamını yeni harflere çevirip yayımlayalım. Doğrusu gösterdiğiniz alaka, heyecan aşılıyor meyus kalbime. Hâlâ cevap verenler, hazır olduklarını söyleyenler oluyor. Şimdi size ve o gönüllülere buradan duyurmak boynumun borcu oldu: Çağrımız Sivas'ta yankılandı ve bir grup öğretim üyesi elbirliği etmek suretiyle 40 kadar "İrade-i Milliye" nüshasını Latin harflerine çevirdiler, Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın Bey'in destekleriyle Buruciye Yayınları tarafından Osmanlıca orijinaliyle birlikte 2007 yılında yayınlandı. Yani eksik de olsa bu ilk resmi yayın organının bir koleksiyonuna sahibiz. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Keşke diğer gazete koleksiyonları da aynı bahtiyarlığı yaşayabilse. Yine de bir iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi, kronik problemimiz olan ciddi okuma hataları. En basiti, kapı, eşik anlamına gelen 'südde' kelimesinin ısrarla 'sedde' yazılması (msl. s. 19) ya da "istiksâratımızın" (s. 159) kelimesinin doğrusunun "istiksar etmezler" olması gibi. Bunlar ufak tefek kusurlar gibi görünüyor ama yapılan işin önemi karşısında daha ciddi olunması gerekirdi. "İrade-i Milliye" gazetesinin maalesef tam bir koleksiyonu hiçbir yerde yok. İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde de sadece mikrofilmleri mevcut. Asıllarını isteyince yok diyorlar. Nasıl yok olur? Anlamak mümkün değil. Allah'tan Amerikalılar var da, gazetenin Türkiye'de dahi bulunmayan bazı nüshalarını Chicago Üniversitesi Arşivi'nden temin edebiliyorsunuz. Benim asıl üzerinde durmak istediği nokta, şeklinden şemailinden ziyade "İrade-i Milliye" gazetesinde yazılanlar. Kuva-yı Milliye dönemine ait çok önemli ve dikkatlerden kaçmış beyanlar ve telgraflar, haberler, sıcağı sıcağına tepkiler, en azından Ankara'ya gitmeden önce Mustafa Kemal tarafından yazılan başyazılar. Her biri önemli bizim için. Mesela 14 Eylül 1919 tarihli nüshada daha önce de dile getirdiğim bir telgraf yer alıyor. Çeken "Üçüncü Ordu Müfettişi, Yaver-i Hazret-i Şehriyarileri Mustafa Kemal", çekilen kişi "Zat-ı Şahane" yani Sultan Vahdettin, çekildiği yer Havza. Tarih 14 Haziran 1919. Burada Mustafa Kemal Paşa, son görüşmelerini hatırlatıyor padişaha ve şöyle diyor: Huzurdayken İzmir'in işgali karşısında "pek mahzun olan" kalbinizin "bu nokta-i necâta ait ilhamatı"nı, yani ülkenin sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları şu an gibi hatırlıyorum. Sizin "ilkâ"nızdan, yani Şemseddin Sami'nin "Kamus-i Türkî"sine bakılırsa, benim fikrimi çelmenizden aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum. Sivas'ta çıkan İrade-i Milliye gazetesinin 14 Eylül 1919 tarihli ilk sayısında çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın Vahdettin'e çektiği telgrafın orijinali. Müthiş bir metin tabii. Ancak telgrafın bu şeklini başka kaynaklarda bulabileceğinizi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. "Nutuk" dahil diğer kaynaklarda "ilkâ" kelimesinin "ilham"a dönüştürüldüğünü görüp hayrete düşüyorsunuz (mesela "Atatürk'ün Bütün Eserleri", c. 2, s. 375). Meğer, diyorsunuz, Atatürk'ün kendi sözleri de zamanla kitabına uydurulmuş. Peki sonradan tamamen unutulacak olan bu "fikir çelme" hadisesi neyin nesiydi? Ona dair de bazı ipuçları bulabiliyoruz aynı telgrafta. Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktıktan bir ay kadar sonra şu gerçeği itiraf ediyor: "İstanbul'da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az vakitte felaketlerden bu derece müteyakkız [uyanmış] olduğunu tahayyül edemezdim." İlginç değil mi? Devam ediyor Paşa: "Millet baştan aşağı uyanık olup istiklal-i millet ve devleti ve hukuk-i âliye-i saltanat ve hilafeti teyid için kavi bir azim ve iman ile mücehhez bulunuyor." Yani uyanmış olan millet, milletin ve devletin bağımsızlığı ile saltanat ve hilafetin yüce haklarını desteklemek için sağlam bir kararlılık ve imanla donanmış durumda. Mustafa Kemal Paşa'nın bir ay içerisinde çektiği bu net resim çok mu çok önemli. Neden? Piyasadaki inkılap tarihlerinde o yıllarda milletin yere serilmiş olduğu ve sonra Atatürk'ün gelip onu dirilttiği anlatılır da ondan. Oysa gerçek hiç de öyle değilmiş. Üstelik bunu bizzat kendisi söylüyormuş. Daha neler söylüyormuş? Devam edelim okumaya. Mustafa Kemal'e göre Vahdettin son hatt-ı hümayunuyla bütün milletin azim ve mücadele gücünü uyandırmış imiş. Peki kime karşıymış bu mücadele? Cevabını telgraf sahibi veriyor zaten: Milletin beka ve varlığına düşman olanlara karşı. Yani İngilizlere ve İngilizlere yaltaklanmayı meslek edinen zayıf karakterlilere karşı. Şimdi düşünelim: Beni Anadolu'ya ikna ettiniz diyen kim? Atatürk. Anadolu'ya geçmeden önce milletin bu kadar uyanık ve mücadeleye hazır olacağını hayal bile edemezdim diyen kim? Yine Atatürk. Uyanmış olan milletin bağımsızlık ateşiyle tutuşmuş olduğunu ve saltanat ve hilafetin haklarını desteklemek için kararlılık içinde olduğunu söyleyen kim? Yine Atatürk. Vahdettin'e, hatt-ı hümayununuz milletin mücadele gücünü uyandırdı diyen de o, İngilizlere ve onların destekçilerine karşı mücadele etmek üzere anlaştıklarını söyleyen de. Peki Turgut Özakman neyi savunuyor: Canım Vahdettin gönderdi ama Atatürk'ün ne için gittiğini bilmiyordu ki. Bilse asla göndermezdi. Şimdi Havza telgrafıyla görüyoruz ki, ikna eden de, gönderen de, hatt-ı hümayunuyla halka direniş mesajı veren de, İngilizleri barışa ikna etmek için Mustafa Kemal'le gizlice mutabakat sağlayan da Vahdettin'den başkası değil. Aralarında bütün bunlar önceden konuşulmamış olsa Mustafa Kemal ne diye anlatsın ki derdini sultana? Üstelik Vahdettin'in Anadolu halkına, yanınızdayım mesajını veren bir beyannamesi var ki, gazete sütunlarında alkışla karşılanmış. Mustafa Kemal, 28 Eylül 1919 tarihli nüshada bu beyannamenin Osmanlı tarihinde her bakımdan benzersiz olduğunu yazıyor. "Padişahımız" diyor, "Anadolu harekâtının tamamiyle meşru olduğunu ilan ederek mevcut cereyanı, yani Kuva-yı Milliyeyi lütfen teşvik etmekte ve hatta katılarak kuvvetlendirmektedir." Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilir.Ücretsiz Üye olmak ve forumdan tamamen yararlanmak icin Mustafa ARMAĞAN |
|
12-19-2008, 14:53 | #15 |
Artık hala vahdettin hain diyenler varya... hiç yorum yapasım gelmiyor onlara..
|
|
01-10-2009, 10:55 | #16 |
deniz gezmiş bu ülkenin en düzeysiz koministlerinden di sonuda kendisi gibi oldu astılar bu adam bu ülkede gençleri solculuğa alıştırdı.asla sevmem sevenede kızarım...
|
|
07-04-2010, 04:39 | #17 |
Deniz gezmişi sevmem ama bana göre vahidettin hain neden hain dedelerinin kemiklerini sızlattı gitti ingilizlere sığındı sonra damat ferit paşayı korudu kolladı önümüze sevr anlaşmasını getirdi sonra ingilizleri istanbula getirtti her istenen kararı onaylattırdı bumudur vatan sevgisi bumudur daha var ne naneler var daha mustafa kemali anadoluya gönderen bu devleti sen kurtarırsın diyen padişah neden idam kararı aldırıyor ingilizlerin baskısıyla çok yazılarınızla çelişiyorsunuz arkadaşlar vahidettin öyle koca padişah değildir ingilizlerin ve emperyalistlerin kuklasıdır... bu ülkeyi paylaştıran bi padişah mı olur kanuni sultan süleymandan utanmadımı peki gitti fransaya ültimatom verdi fatih sultan mehmetten utanmadımı gitti bizansı çökertti istanbulu feth etti peki vatanını satan ve parçalayan kurtuluşu hıristiyan birliğinden gören bir padişah olurmu?
|
|
07-04-2010, 05:21 | #18 | |
Alıntı:
görülmekteki ne osmanlı tarihine ne türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna neden sevre dair bir bilginiz yok... sizinle her türlü tartışırım bu konuları ama tahminen yine yarın gece kimsecikler yokken girip birşey yazıp çıkacaksınız... ilkin şunu öğren sevr bir antlaşma değil teklifdir atatürkün nutukta yazdığı gibi projedir...ve projeler devletin başındakiler tarafından kabul edilir..Osmanlının mebusanları bu projeyi imzalamamıştır.Bilmediğiniz konular hakkında yorum yapmayın.. ikincisi sizin herhangi bir tarih bilginiz olduğunu düşünmüyorum..Kelimelerinizin arasına şanlı halifelerimizi yazarak eyyamcılık yapmaya çalışmayın...Siz Vahidettin hanın hakkında şimdiye kadar size anlatılanların haricinde ne araştırma yaptınız acaba? |
||
07-04-2010, 21:15 | #19 | |
Alıntı:
Ayriyetten kendinizi kasmayın tarih konusunda lütfen... |
||
07-04-2010, 21:23 | #20 |
tarih konusunda kendimi kasmama gerek yok...
zaten izahı ve kanıtı belli olan konuları size öğretilen biçimde konuşuyorsunuz... Sevr bir projedir ve osmanlının o döneminde projelerin kabulu mebusan meclisine aittir... sevrin kabul sürecinden önce mebusan meclisi dağıtıldığı ve mebuslar tutuklandığı için sevrde bir tane mebus imzası bulamazsınız... Zaten sevri vahdettin hana yıkmak isteyen cahil zümre lozanında atatürk ve inönünün bir zaferi olarak görür ama bilmezki lozanda kazanılan bir zaferde yoktur... Şimdi ben sana bir soru sorayım çanakkale savaşı neden yapıldı?İngilizler çanakkalede ne arıyorlardı neden oradalardı? |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|