![]() |
#81 |
![]() ALÎM (El-Alîm):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Devâmlı ve eksiksiz bilen. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: O, her şeyi alîmdir. (Hadîd sûresi: 5) El-Alîm ismi şerîfini söylemeye devâm edene mânevî sırlar açılır, hikmet ve mârifete kavuşur. (Yûsuf Nebhânî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#82 |
![]() ÂLİM:
Bilen, ilim sâhibi. 1. Her şeyi bilen mânâsına Allahü teâlânın sıfatlarından biri. Allahü teâlâ gizliyi de âşikar olanı da âlimdir. (Haşr sûresi: 22) 2. Zamânın fen ve edebiyât bilgilerinde yetişmiş, Kur'ân-ı kerîmin ve yüzbinlerce hadîs-i şerîfin mânâsını ezberden bilen, İslâm'ın yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs (uzman), tasavvufun (evliyâlığın) en yüksek derecesine ulaşmış, yetişmiş ve yetiştirebilen müctehid. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. (Hadîs-i şerîf-Buhârî) Ümmetimin âlimlerine hürmet ediniz. Onlar yeryüzünün yıldızlarıdır. (Hadîs-i şerîf-Künûz-ül-Hakâik) Âlimin yüzüne bakmak İbâdettir. (Hadîs-i şerîf-Künûz-ül-Hakâik) Âlimin uykusu, câhilin ibâdetinden hayırlıdır. (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u ulûmiddîn) Âlimleri hafife alanların âhireti, ümerâyı (devlet başkanlarını) hafife alanların dünyâsı, dostlarını hafife alanların mürüvveti (insanlığı) yıkılır. (Abdullah bin Mübârek) 3. Bir ilim dalında yetişmiş mütehassıs kimse (uzman). Allahü teâlâ birine iyilik vermek isterse onu fıkıh âlimi yapar. (Hadîs-i şerîf-Buhârî) Fıkıh âlimleri kıymetlidir. Onlarla berâber bulunmak ibâdettir. (İbn-i Âbidîn) Âlimin kıymetini ancak âlim anlar. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî) 4. Öğreten, öğretici. Ya âlim, ya talebe, yâhut bunları dinleyici ol. Bu üçten olmazsan helâk olursun. (Hadîs-i şerîf-Ahmed ibni Hanbel) Âlimin bir nazarı bulunmaz hazînedir Bir sohbeti yıllarca bitmez kütüphânedir. (Seâdet-i Ebediyye) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#83 |
![]() ALİYY (El-Aliyy):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Yüce olan. Mahlûkâtın (yaratılmışların) akıl, ilim (bilgi) ve anlayışlarının erişemediği yücelikte olan. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: "O(Allah) Aliyy'dir. Hakîm (her işinde hikmet sâhibi) dir. (Şûrâ sûresi: 51) El-Aliyy ism-i şerîfini söyleyen, işlerinde muvaffak olup ilerler. (Yûsuf Nebhânî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#84 |
![]() ALLAH (Celle Celâlühü):
Esmâ-i hüsnâdan. Varlığı muhakkak lâzım olan, îmân ve ibâdet edilecek hakîkî mâbûd. Her şeyi yoktan var eden yüce yaratıcı. Allahü teâlâ zâtı ile vardır. Varlığı kendi kendiyledir. Şimdi var olduğu gibi, hep vardır ve hep var olacaktır. Varlığının önünde ve sonunda da yokluk olamaz. Çünkü onun varlığı lâzımdır. (Teftezânî) Allahü teâlâ madde değildir. Cisim değildir (element değildir. Karışım, bileşik değildir). Sayılı değildir. Ölçülmez. Hesab edilmez. O'nda değişiklik olmaz. Mekanlı değildir. Bir yerde değildir. Zamanlı değildir. Öncesi, sonrası, önü arkası, altı-üstü, sağı-solu yoktur. İnsan düşüncesi, insan bilgisi, insan aklı, O'nun hiçbir şeyini anlıyamaz. (Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî) Bütün varlıkların her organının her hücresinin yaratıcısı, yoktan var edicisi yalnız Allahü teâlâdır. O, akla hayâle gelenlerin hepsinden uzaktır. Hiçbiri O değildir. Ancak Kur'ân-ı kerîmde, bizzat kendisinin açıkladığı sıfatlarını, isimlerini ezberleyip, ulûhiyetini (ilâhlığını), büyüklüğünü bunlarla tasdik ve ikrâr etmeli, söylemelidir. Akıllı ve büluğ çağına ermiş erkek ve kadın her müslümanın, Allahü teâlânın Zâtî ve Subûtî sıfatlarını doğru olarak öğrenmesi ve inanması lâzımdır. Herkese ilk farz olan şey budur. Bilmemek özür olmaz, büyük günâhtır. (Kemahlı Feyzullah Efendi) Allahü teâlânın zıddı, tersi, benzeri, ortağı, yardımcısı, koruyucusu yoktur. Anası, babası, oğlu, kızı, eşi yoktur. Hıristiyanlar Allahü teâlâya baba demektedirler. Allahü teâlâya "baba", "Allah baba" diyenin îmânı gider. Müslümanlıktan çıkar. (Kemahlı Feyzullah Efendi) Allahü teâlâyı İslâmiyetin bildirdiği isimler ile anmak söylemek lâzımdır. Allah adı yerine tanrı kelimesi kullanılamaz. Çünkü tanrı, ilâh, mâbûd demektir. (Başka dillerdeki Dieu, Gott ve God kelimeleri de ilâh, mâbûd mânâsına kullanılabilir.) Allah adı yerine kullanılamaz. (Seyyid Şerîf) Cumâ günü namazdan önce abdestli, elbisesi temiz ve kalbinden dünyâ düşüncelerini çıkarmış olarak iki yüz kerre "Yâ Allahü el-mahmûdü fî fiâlihi" derse, Allahü teâlâ onun hastalığına şifâ verir. (Yûsuf Nebhânî) Allah adın zikredelim evvelâ Vâcib oldur cümle işte her kula Allah adın her kim ol evvel ana Her işi âsân (kolay) eder Allah ana ........ Bir kez Allah dise aşk ile lisân Dökülür cümle günah misli hazan. (Süleymân Çelebi) Allah Râzı Olsun: llahü teâlâ, senin ahlâkını, işlerini ıslâh edip, seni râzı olduğu (beğendiği) hâle getirsin, mânâsında duâ. (Bkz. Radıyallahü anh) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#85 |
![]() ALLÂME:
İslâmiyetin yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs ve evliyâlık derecelerinde yükselmiş, ayrıca lâzım olduğu kadar zamanın fen ve edebiyat ilimlerinde de yetişmiş zât. Âlim kelimesinin mübâlağalı ismi fâilidir. (Bkz. Âlim) Allâme Molla Fenârîler, Molla Hüsrevler, Hayâlîler, Gelenbevîler, İbn-i Kemâller, Ebüssüûdlar, Birgivîler, İbn-i Âbidînler, Abdülganî Nablüsîler, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdîler, Abdülhakîm-i Arvâsîler, Mustafa Sabri Efendiler ve daha nice fıkıh ve kelâm âlimleri, hattatlar, Mîmâr Sinanlar, Sokullular, Köprülüler hep Osmanlı Devletinde yetişmiş ve yüzbinlerce ilim kitapları her vilâyetteki millî kütüphâneleri doldurmuştur. (Fâideli Bilgiler) Allâme İmâm-ı Birgivî buyuruyor ki: Zevk ve safâ sürmek için çok yaşamağı istemek Tûl-i emel (uzun emel) olur. İbâdet yapmak için çok yaşamayı istemek tûl-i emel olmaz. Tûl-i emel sâhipleri, ibâdetleri vaktinde yapmazlar, sonra tövbe ederim diyerek tövbeyi terk ederler, kalbleri katı olur, ölümü hatırlamazlar, va'z ve nasîhat kendilerine fayda vermez. Dünyâlık toplamaya çok hırslı olurlar, âhireti unuturlar. Kibirli olmak, Allahü teâlâyı unutmanın alâmetidir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#86 |
![]() ALLÂM-UL-GUYÛB:
Gâibleri (görünmeyen ve bilinmeyen gizli şeyleri) çok iyi bilen mânâsına, Allahü teâlânın isimlerinden. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Münâfıklar bilmezler mi ki, Allahü teâlâ, şüphesiz onların içlerinde gizlediklerini de, fısıltılarını da biliyor ve muhakkak ki Allahü teâlâ Allâm-ul-guyûb'dur. (Tevbe sûresi: 78) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#87 |
![]() A'MÂL-İ ŞER'İYYE:
İslâm dîninde yapılması emredilen ibâdetler ve işler. (Bkz. Amel) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#88 |
![]() AMDEN:
Kasten, bilerek, bile bile yapmak. Hadîs imâmları söz birliği ile bildiriyorlar ki: Bir namazı vaktinde amden kılmayanın, namaz vakti geçerken, namaz kılmadığı için üzülmeyenin îmânı gider veya ölürken îmânsız gider. Ya namazı hâtırına bile getirmeyenlerin, namazı vazîfe tanımayanların hâli nasıl olur? (Muhammed Rebhâmî) Bir kimse birine amden ok atıp başka birini de yaralasa ve her ikisi de ölse okun önce vurduğu kimse için kısas olunur. Çünkü oku amden atmıştır. (Molla Hüsrev) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#89 |
![]() AMEL:
İş, ibâdet. Ameller, niyete göre iyi veya kötü olur. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim) Allahü teâlâ sûretlerinize ve amellerinize bakmaz, kalblerinize ve niyetlerinize bakar, yâni iyi niyetle olan amellerinize kıymet verir. (Hadîs-i şerîf-Câmi-us-Sagîr) Bildiği ile amel eden kimseye Allahü teâlâ bilmediğini öğretir. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Allahü teâlânın affı ile Cehennemden kurtulursunuz. Rahmeti ile Cennete girersiniz. Amellerinize göre mertebeniz ve dereceniz olur. (Avn bin Abdullah) Amellerin en kıymetlisi, mü'minin kalbine sürûr (sevinç) vermektir (mü'mini sevindirmektir). (Muhammed bin Sûka) Amellerin kabûl olması ihlâsa, yâni bütün işleri yalnız Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için yapmağa bağlıdır. (İmâm-ı Rabbânî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#90 |
![]() Amel Defteri:
İnsanların dünyâda iken yaptığı bütün işlerinin yazıldığı ve Arasât meydanında herkese verilecek olan defter. Bir kimse kıyâmette mîzâna getirilir. Sonra herbirinin büyüklüğü, gözün görebileceği uzunlukta olan doksan dokuz amel defteri getirilir. Bu defterlerde o kimsenin iyilik ve kötülükleri yazılıdır... (Hadîs-i şerîf-Eş-Şerîa) İnsanlar kıyâmet günü bir yerde toplanırlar. Onların üzerine siyâh bir bulut gelir. O bulut, insanlar üzerine amel defterlerini yağdırır. Mü'minin amelleri, sanki gül yaprağı üzerine yazılmıştır. Kâfirlerin ise, sedir yaprağı üzerine yazılmış gibidir. (İmâm-ı Gazâlî) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|