AK Gençliğin Buluşma Noktası
Akaid ve Fıkıh İman ve iman esasları, mükellefiyet ve hükümler.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-21-2008, 04:47   #131
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSNÂ AŞERİYYE:

Şiîliğin kollarından biri. Hazret-i Ali'nin halîfe olması açıkça emr olunmuştu, Eshâb (Peygamber efendimizin arkadaşları) bu emri yerine getirmediği için kâfir oldu diyen, Peygamber efendimizin vefâtından sonra hazret-i Ali ve sırasıyla onun iki oğlu ile torunlarını meşrû (geçerli) imâm kabûl eden ve on iki imâma inanmayı îmânın şartlarından sayan bozuk fırka. On iki imâmı kabûl ettikleri için Onikiciler mânâsına gelen İsnâ aşeriyye adı verilmiştir.

İsnâ aşeriyye fırkası, imâmlığın sâdece on iki imâma âit olduğuna, son imâmın İmâm-ı Mehdî olduğuna ve bunun hâlen sağ olduğuna, kıyâmetten önce ortaya çıkarak zulümle dolmuş olan dünyâyı adâletle düzelteceğine inanırlar. Bunu bir inanç esâsı olarak kabûl ederler. (Şâh Abdülazîz Dehlevî)

İmâmiyye adı da verilen İsnâ aşeriyye fırkasına göre; mutlak olarak temiz toprağa secde etmek vâciptir. Halıya, kilime, yünden ve pamuktan örülmüş yaygılara secde etmek câiz değildir. Kerbela toprağından yapılmış türbet veya mühür denilen bir parça üzerine secde etmek daha fazîletlidir. Abdestte çıplak ayak üzerine mesh etmek vacibdir. Bu sebeble ayaklar yıkanmaz ve mest üzerine kesinlikle mesh edilmez. (Şâh Abdülazîz Dehlevî)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:48   #132
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSNÂD:

Dayandırma, sened gösterme.

1. Söylediği sözü bir başkasına dayandırmak, bir şeyi, birisi için yaptı demek.

Benden işittiğiniz şeyleri rivâyet ediniz. Ancak hakkı söyleyiniz. Kim benim söylemediğimi bana isnâd ederse, onun için Cehennem'de bir ev binâ edilir ve o kimse, o evin içine tıkılır. (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Bir kimseye küfür isnâd edildiğinde eğer o kimse kâfir değilse, küfür isnâd edenin kendisi kâfir olur. (İbn-i Âbidîn)

2. Hadîs ilminde hadîs-i şerîf metninin sırasıyla kimler tarafından nakledile geldiğini bildirme.

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:48   #133
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSRÂ SÛRESİ:

Kur'ân-ı kerîmin on yedinci sûresi.

İsrâ sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi). Yüz on bir âyet-i kerîmedir. Peygamber efendimizin mîrâc (göklere çıkarılma) mûcizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı bu sürenin birinci âyetinde anlatıldığı için sûreye İsrâ adı verilmiştir. İsrâ'yı inkâr küfürdür. Mîrâcı yâni Kudüs'ten sonrasını inkâr ise bid'attir. İsrâ sûresindeki belli başlı konular mîrâc mûcizesi, Benî İsrâil'in (İsrâiloğullarının) nankörlükleri ve başlarına gelenler, Allahü teâlânın kudreti, kıyâmet ve âhiret hayâtına dâir hükümlerdir. (İsmâil Hakkı Bursevî)

İsrâ sûresinde Allahü teâlâ meâlen buyurdu ki:

Menfaatleri ve lezzetleri çabuk geçen, tükenen dünyâyı isteyenlerden dilediğimize, istediğimizi veririz. Âhiret menfaatleri için çalışan mü'minlerin mükafâtları boldur. (Âyet: 18)

Herkes kendine uygun iş yapar. (Âyet: 84)

Peygamber efendimiz, Zümer ve İsrâ sûrelerini okumadıkça uyumazdı. (Hazret-i Âişe)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:48   #134
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSRÂF:

Malı, İslâmiyet'in ve mürüvvetin uygun görmediği yâni lüzumsuz, fâidesiz yerlere dağıtmak.

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

Ekini hasat ettiğiniz zaman fakirlerin hakkını verin ve isrâf etmeyin. Allahü teâlâ isrâf edenleri elbette sevmez. (En'âm sûresi: 141)

İstediğini ye, istediğini giyin! İnsanı yanlış yola götüren, isrâf ve tekebbürdür (büyüklenmedir). (Hadîs-i şerîf-Buhârî)

İsrâf, malı telef etmek, faydasız hâle getirmek, dîne ve dünyânın mübâh olan işlerine faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir. Malı denize, kuyuya, ateşe ve elden çıkmasına sebeb olan yerlere atmak onu helâk etmektir ve isrâftır. (İmâm-ı Birgivî)

Başkasının malını telef etmek zulüm olur. Ödemek lâzım olur. Kendi malını helâk etmek, isrâf olur. Günâh işlemek için ve günâh işlenilmesi için verilen mal ve paralar da isrâf olur. (Abdülganî Nablüsî)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:48   #135
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSRÂFİL ALEYHİSSELÂM:

Dört büyük melekten biri. Kıyâmet kopacağı vakit sûr denilen boruya üfürmekle vazîfeli olan melek.

İsrâfil aleyhisselâm Sûr'a iki defâ üfürecektir. Birincisinde Allahü teâlâdan başka her diri ölecektir. İkincisinde hepsi tekrar dirilecektir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

İsrâfil aleyhisselâm Sûr'a üfürünce Sûr'dan büyük bir ses çıkacak ve yedi kat göklere ve yerin her tarafına ulaşacaktır. İşitenlerin hepsi yerde olsun göklerde olsun ölecektir. Vasiyetlerini bile edemezler. Çarşıda olanlar evlerine dönemezler. (İmâm-ı Birgivî)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:49   #136
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSRÂİL:

İshâk aleyhisselâmın oğullarından Yâkûb aleyhisselâmın diğer adı. (Bkz. Benî İsrâil)

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Tevrât indirilmeden önce, İsrâil'in kendisine haram kıldığı şeylerden başka yiyeceğin her türlüsü İsrâiloğulları için helâl idi. De ki, eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrât'ı getirip onu okuyun. (Âl-i İmrân sûresi: 93)

İbrâhim aleyhisselâmın vefâtından sonra, oğlu İshâk aleyhisselâm, ondan sonra oğlu Yâkûb aleyhisselâm peygamber oldular. Yâkûb aleyhisselâmın bir ismi de İsrâil olduğundan. On iki oğlundan gelenlere İsrâiloğulları denilmiştir. (Taberî)

İsrâîloğulları:

Bir ismi de İsrâil olan Yâkûb aleyhisselâmın on iki oğlunun soyundan gelenler. (Bkz. Benî İsrâil)

Âyet-i kerîmede meâlen buyruldu ki:

Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim bunca nîmetlerimi hatırlayın! (Peygambere îman husûsundaki tavsiyemi yerine getirin.) Ben de size karşı olan ahdimi (size söz verdiklerimi) yapayım. (Bekara sûresi: 40)

Mûsâ aleyhisselâm, kendinden önce gönderilen Âdem, Nûh, İdrîs, İbrâhim, İshâk ve Yâkûb (aleyhimüsselâm) gibi peygamberlerin, kendi zamanlarında, kendi kavimlerine öğrettikleri, Allahü teâlânın varlığı ve birliği akîdesini ve îmân edilecek diğer şeyleri İsrâîloğullarına öğretti. Farz olan ibâdetleri ve muâmelâta âit hükümleri de her yere yayarak İsrâîloğullarını şirkten sakındırmaya çalıştı.

İSRÂİLİYYÂT:

İsrâiloğullarına âit haberler.

İsrâiliyyât denilen haberler üç kısımdır.

1) Hurâfe ve uydurma özelliğinde olan ve nakl edilmesi yasaklanan haberler.

2) Ehl-i kitâbın (yahûdî ve hıristiyanların) anlattıklarından, müslümanlar tarafından tasdîk veya tekzîb (yalanlama) edilmemesi bildirilenler.

3) İslâmî akîdelere (îmân esaslara) ve dînî hükümlere ters düşmeyen ve nakl edilmesine izin verilen haberler. (Zehebî, Süyûtî, İbn-i Allân)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:49   #137
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSTİÂZE: Sığınmak, Kur'ân-ı kerîmi başından veya herhangi bir yerinden okumaya başlarken, şeytanın vesvesesinden (insanın kalbine attığı şüphe ve tereddütten) Allahü teâlâya sığınırım mânâsına olan ve daha çok "E'ûzü billâhimineşşeytânirracîm" şeklinde okunan söz. Buna E'ûzü de denir. İstiâze, kısaca Esteîzü billâh diye de söylenebilir. (Bkz. Eûzü)

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

Kur'ân-ı kerîm okumak istediğinde, koğulmuş şeytanın vesvesesinden Allahü teâlâya istiâze et (yâni E'ûzü billâhimineşşeytânirracîm de)! (Nahl sûresi: 37)

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kırâetten önce E'ûzü billâhimineşşeytânirracîm diye istiâze eylerdi. (Nafî bin Cübeyr)

İstiâzenin, E'ûzü billâhimineşşeytânirracîm şeklinde okunması, Kitab (Kur'ân-ı kerîm) ve Sünnete uygunluğu sebebiyle tercih edilmiş, onda müslümanların sözbirliği meydana gelmiştir. (Fahreddîn Râzî, Ebû Şâme)

Diğer istiâze şekilleri arasında E'ûzü billâhissemîil alîmimineşşeytânirracîm'in bir husûsiyeti vardır. Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Kim sabahleyin üç defâ E'ûzü billâhissemîil alîmimineşşeytânirracîm dedikten sonra Haşr sûresinin sonundaki üç âyeti okursa, Allahü teâlâ onun için akşama kadar istiğfâr edecek yetmiş bin melek tevkîl eder (vazîfelendirir). O kimse, o gün ölürse, şehîd olarak ölür. Akşama çıktığı zaman okursa, yine böyledir. (Feth-ur-Rabbânî, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:49   #138
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSTİBDÂL:

Değiştirmek. Hâkimin harâb olmuş vakıf binâsını satıp, semeni (bedeli) ile başkasını alarak mütevellîye (vakfın idârecisine) teslim etmesi.

Vakıf binâlarının tâmirleri, içinde parasız oturmaya hakkı olanların malları ile yapılır.Yapmazlarsa, hâkim istibdâl eder. (İbn-i Âbidîn)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:50   #139
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)


İSTİ'DÂD:

Bir şeyin alınmasına, elde edilmesine ve kazanılmasına olan yatkınlık, doğuştan gelen kâbiliyet, kavrayış, anlayış.

İsti'dâd Allahü teâlânın ihsânıdır. Hazret-i Ebû Bekr isti'dâdı sebebi ile Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem bir şey sormadan inanıverdi. Ebû Cehl'de isti'dâd kuvveti bulunmadığından, o kadar alâmet ve mûcizeler (peygamberlere mahsus âdet dışı hâdiseler) gördüğü hâlde, Peygamberliğe inanmak seâdeti (mutluluğu) ile şereflenemedi. (İmâm-ı Rabbânî)

Kur'ân-ı kerîmi anlamak için yetmiş iki yardımcı ilmi ve sekiz temel ilmi öğrenmek lâzımdır. Ancak bundan sonra Kur'ân-ı kerîmi anlamağa isti'dâd hâsıl olup cenâb-ı Hak ihsân ederse anlaşılabilir. Herkes anlamalıdır demek dinde müdâhene yâni gevşeklik olur. Kur'ân-ı kerîmi anlamak için isti'dâdı çok olan on sene, orta olan elli sene çalışmak lâzımdır. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-21-2008, 04:50   #140
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Dini Terimler Sözlüğü (İ)
İSTİDLÂL:

Delîl getirme. Akıl ile, düşünerek, inceleyerek eseri (yapılan işi) görerek yapanı; yaratılmışları görerek yaratanı anlamak.

Fen bilgilerini iyi öğrenen, aklı başında bir kimse, yalnız düşünmekle, Allahü teâlânın var olduğunu anlar. Îmâna kavuşur. Eseri görerek müessirin, yâni eseri yapanın varlığını anlamamak ahmaklık olur. Her insanın böyle düşünerek îmâna gelmesini dînimiz emretmektedir. Selef-i sâlihîn (ilk iki asrın müslümanları), bu emri sözbirliği ile bildirmişlerdir. Hicretin 400 senesinden sonra çıkan bâzı sapık fırkadakiler, nazar (inceleme) ve istidlâl etmeye lüzum yoktur dediler ise de bunların sözlerinin kıymeti yoktur. (Hâdimî)

İstidlâl ile kazanılan bilgiler kesbîdir yâni çalışmak, sebeblere yapışmak, düşünmek, aklı kullanmak sûretiyle elde edilir. Meselâ; duman görülen yerde ateşin bulunduğunun veya ateşin bulunduğu yerde dumanın da bulunacağının bilinmesi istidlâl yoluyla bilmektir. (Teftâzânî)

dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi