04-06-2011, 02:10 | #51 |
Mecid : Şanı büyük ve yüksek, ikramı çok, yüce Cenab-ı Hak buyuruyor: "Arş'ın sahibidir; Mecid (yüce)dir."(1) "Şüphesiz ki O, övülmeye lâyık olandır, Mecid'dir." (2) Kur'an-ı Kerim'de ikisinde Kur'an ismi, ikisi de Allah'ın ismi olarak 4 yerde geçmektedir. Allah'ın şanı tüm kainatta kendini apaçık delillerle göstermektedir. O'nun şanının yüceliğini tanımayan hiçbir insan yoktur. O'nu inkar edenler, "inanmıyoruz" diyenler bile O'nun yarattıklarına şahit oldukları için aslında gücünü ve şanını tanıyıp bilirler. Ancak içlerindeki büyüklenme arzusu sebebiyle inkar ederler. Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, O'nun yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir. Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca O'nun gücünün göstergeleridir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır. Onun yarattıkları ise kendilerine bu azaplardan herhangi biri dokunduğunda bir daha kalkmamak üzere oldukları yere çöküverirler. Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, O'nun yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir. Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca O'nun gücünün göstergeleridir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır. Onun yarattıkları ise kendilerine bu azaplardan herhangi biri dokunduğunda bir daha kalkmamak üzere oldukları yere çöküverirler. Sayılanlar ve burada daha sayılamayan milyonlarca örnek yalnızca Allah'ın şanının büyüklüğünün evrendeki delilleridir. Ahirette görülecek olanlar ise bunların çok üstünde olacaktır. (3) Allah, bağışı, ihsan ve ikramı pek geniş olandır. Bu ismi bilen, daima Allah'ı yüceltir. O'nun hakkındaki bilgisi artar. Allah'ın iyiliğinin güzel, bağış ve ihsanının bol, üstünlüğünün aşılmaz ve hiçbir fiilinin çirkin olmadığına kesin bir bilgiyle inanır. (4) Mecid, Macid ile birlikte aynı anlama gelmekle beraber mübalağa ifade eder, daha geniş anlamlıdır. Mecid ismi Cenab-ı Hakk'ın sübuti sıfatlarındandır. Bu ismi okumaya devam eden bir kimse, umulurki ululuktan berhudar olur. Eğer bir kimsenin kendi akrabası arasında kadri ve izzeti olmazsa bu ismi sabah namazından sonra 99 kere okuyup kendi üzerine üfürse akrabası arasında aziz ve muhterem olur. (7) Kaynaklar: 1) Buruc, Buruj, 15 2) Hud, 73 3) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 6) Islam City 7) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:10 | #52 |
Bâ'is : Öldükten sonra dirilten Cenab-ı Hak buyuruyor: "Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz." (1) "Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri, onları da Allah diriltir. Sonra O'na döndürülürler." (2) "Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız." (3) Öldükten sonra tekrar dirilmeye "ba'su ba'de'l-mevt" denir. İslam'ın altı iman esaslarından biridir. Her müslümanın, Allah'ın kıyamet günü ölüleridirilteceğini, onlara yeniden hayat vereceğini ve tekrar yaratacağını bilmesi zorunludur. Yüce Allah Yasin suresinde inkarcılarla inananların yeniden diriliş karşısındaki tavırlarını bize şöyle haber vermektedir. Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler." (4) Hiç şüphesiz Allah, kıyamet günü bütün ölülere haya verecek, kabirlerde olanları diriltecek ve onları yaptıklrından sorguya çekecektir. Çevremize baktığımızda her sonbahar tüm doğanın bir nevi 'ölüm' yaşadığına şahit oluruz. Bu 'ölüm' bütün bir kış mevsimi boyunca da sürer. Ancak ilkbahar geldiğinde ağaçların kupkuru olmuş dallarında yeniden rengarenk çiçeklerin, yemyeşil yaprakların çıktığını görürüz; tüm doğanın canlanarak yeşillendiğini fark ederiz. Üstelik bu 'ölümden sonra diriliş' binlerce senedir hiç aksaklık göstermeden devam eder.(9) Tenbih : Kul, Allah'ın bu ismini öğrenince kendisini ve ailesini cehaletten kurtarmak için gerçek hayatı oluşturan ilim ve bilgiyi elde etmeye çalışmalıdır. Böylece kalbi yakînle (kesin bilgi) ile, dili zikirle ve azaları salih amellerle hayat bulur. Allah, aziz kitabında bilgi sahibi olanlarla bilgisizleri, dirilerle ölülere benzetmektedir."Ölü iken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken onunu aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir?" Kuşkusuz bir kimseyi cehaletten kurtarıp bilgi sahibi yapmak, ona yeniden hayat verek ve daha güzel bir hayata kavuşturmak demektir. İnsanlara ilmi ile faydalı olan ve onları Allah'a davet eden herkesin bir nebze de olsa bu tür diriltmede payı bulunmaktadır. Ancak bu peygemberlerin ve onların gerçek vrislerri olan alimlerin ulaştığı bir mertebedir. bu açıktır ve bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur. (7) Bu ismi şerifi 573 defa okuyanın işleri düzelir, maksat ve meramına erişir. (Allahulalem) Kaynaklar: 1) Bakara, Baqara, 56 2) En'am, An'am 36 3) Rum, 19 4) Yasin, 52 5) En'am 122 6) Islam City 7) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 8) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 9) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 |
|
04-06-2011, 02:10 | #53 |
Şehid : Her şeye şahit olan,O'ndan saklı olmayan Cenab-ı Hak buyuruyor: "Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır." (1) "Şahit olarak da Allah yeter." (2) Kur'an-ı kerim'de 20 yerde geçmektedir. Her şeye şahit olan, kendisnden hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şeyi unutmayandır. Allah ezeli ve ebedidir. Mutlak olan tek varlıktır. Zamana ve mekana bağımlı değildir. Bu nedenle geçmiş ve gelecek kavramları Allah katında birdir. Allah geçmişte olan bütün olayları da gelecekte olacak olanları da bilir. Kainatın ilk yaratıldığı andan itibaren, yok olacağı kıyamet gününe kadarki son ana kadar herşeye şahit olandır. Yaşanan her olayı, yapılan her konuşmayı bilir. Allah katında gizli olan hiçbir şey yoktur. O'nun için gündüzün aydınlığı da gecenin karanlığı da birdir. Allah 'gecenin örtüsü' altında gizlenenlerin, biraraya gelerek fısıldaşanların bütün konuşmalarına da şahittir. Cahil olan insan gece karanlığının günahlarını gizleyeceğine, hiç kimse tarafından görülmeyeceğine ve bilinmeyeceğine inanır. Oysa Allah insana her an, her yerde şahittir. Tek başınayken de milyarlarca insanın arasındayken de insanın durumu Allah katında aynıdır. Allah tüm insanların her an, her saniye kalplerindeki niyete, akıllarından geçen her düşünceye şahit olandır. Dünyada insanların yaşadıkları her olaya şahit olan Allah hesap gününde onlara yapmakta olduklarının tam karşılığını, eksiksizce verecektir. Allah'ın kendisini görmeyeceğini, konuşmalarını duymayacağını zannedenler ve gizli günahlarının karşılarına hiçbir zaman çıkmayacağını düşünenler, kıyamet gününde ne kadar yanıldıklarını anlayacaklardır. Zira Allah bir insanın doğduğu andan son nefesini verdiği ölüm anına kadar yaşadığı her olaya tüm ayrıntıları ile şahit olmuştur. "Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, herşeye şahid olandır. (3) Kul, görünen ve görünmeyen bütün hareketlerinin Allah'ın ilmi tarafından kuşatıldığını ve her türlü davranışı sırasında O'nun ilminin hazır olduğunu bldiği zaman, bu, o kula, Allah'ın hoşuna gitmeyen her türlü fikir ve düşüncelere karşı bir iç murakebe yaptırmasını gerektirir. Dış dünyasını da, Allah'ın hoşuna gitmeyecek her türlü söz ve davranıştan korur. Böylece ihsan makamında Allah'a ibadet etmeye başlar ve Allah'ı sanki görüyormuş gibi ibadet eder. Her ne kadar o, Allah'ı göremese de Allah onu görür. (4) Eğer, bir kimsenin oğlu kendine itaat etmezse şehadet parmağını onun eli üzerine koyarak "Yâ Şehîd" dese Allah'ın izniyle itaatkâr olur. Kaynaklar: 1) Hac, Hajj, 17 2) Nisa 79, 3) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 6) Islam City 7) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:10 | #54 |
Hakk : Hak ve hakikatın kendisi, gerçeklerin gerçeğii Cenab-ı Hak buyuruyor: "Hak geldi; bâtıl yok oldu." (1) "Allah'in hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir." (2) "Allah, hakkın ta kendisidir." (2) "Hak, Rabbinizdendir."(4) Kur'an-ı Kerim'de kelime ve türevleri olarak 285 ayette geçer. İslam nazarında hakın kaynağı ilahi iradedir. Hakkın kaynağı Allahü Teâlâ'dır. Hak, inkarı mümkün olmayan, ispat edilmesine gerek duyulmayan, varlığı kabul edilendir. Buna göre yüce Allah'ın varlığı kabul edilmesi gereken şeylerin ilkidir. O'nun varlığı, kabul etme emri henüz insanlara gelmeden kabul edilmiştir. Bu yüzden varlığı inkar edilemez. Bütün varlık alemi, O'nun varlığının apaçık delilidir. Yüce Allah'ın her sözü ve fiili haktır. O'nunla buluşmak haktır. O'na dayanan ve dayandırılan her şey hak ve gerçektir. O, Hak olmakla gerçeklerin gerçeğidir. O'nu bilmek, bilgilerin en gerçeğidir. O'nu ikrar etmek sözlerin en gerçeğidir. Bir kimse bir şeyi kaybetse, bir parça kağıt üzerine "Ya Hakk" lafzını yazsa ve geceleyin o kağıdı eli üzerine koyup gökyüzüne baksa o zayi eylediği şeyi Allah'ın izniyle bulur. (8) Kaynaklar: 1) İsra, 81 2) Nur, Nour, 25 3) Hac, Hajj , 62 4) Kehf, Kahf, 29 5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 7) Islam City 8) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:11 | #55 |
Vekil : Her şeye vekil Cenab-ı Hak buyuruyor. "Vekil olarak Allah yeter." (1) " 'Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!' dediler." (2) "Benden baska vekil edinmeyin"(3) Vekil, vekalet verenin ihtiyaç duyduğu bütün şeyleri adına yapmaya yetkili kıldığı kimsedir. Allah iman sahibi olan, samimi kullarına karşılaştıkları her türlü durum ve şartta Kendisine güvenmelerini söyler. Nitekim tüm peygamberler Allah'ın dinini anlatırken, birçok zorlukla karşılaşmış, hitap ettikleri topluluklar çoğu zaman onlara düşmanlıkla karşı çıkmışlardır. Ancak elçiler, Allah'ın birliğini, O'nun emir ve yasaklarını anlatma konusunda her zaman cesur ve kararlı bir tutum sergilemişlerdir. Hep Allah'ı vekil edinmişler, yalnızca O'nun hoşnutluğunu gözetmişlerdir. Allah dinine yardım edenlere yardım edeceğini Kuran'da bizlere bildirmiştir. Elbette ki müminlerin karşısında onlara karşı mücadele eden, şeytanı izleyen topluluklar daima olur. Bu topluluklar müminleri engellemek için geniş kapsamlı planlar kurabilirler. İncitici sözler ve iftiralarla müminlerin şevklerini kırmaya çalışırlar. Ama hiçbir zaman istedikleri olmaz. Onların güvendiği şeyler Allah'ın gücü ve sonsuz aklı yanında geçersizdir. Allah kurdukları her planı en ince detayına kadar bilen ve görendir. Allah küfrün tuzaklarını bozulmuş olarak yaratır. Allah Kendisini dost edinmiş, sabırlı ve kararlı müminlere yardım eder. Olabilecek en güzel sonuçla müminleri başarıya kavuşturur. Bu son derece metafizik, asla inkarcıların anlayamayacakları ve sahip olamayacakları büyük bir güçtür. Mütevekkil müminler bu sayede maddi ve manevi yönden büyük bir kuvvet kazanmış olurlar. (4) Tevhidin hakikatini anlamak için kul, kalbini işlerden uzak tutmalı, bütün işleri Allah'a havale etmeli, bu işlerin sıkıntı ve zorluklarıyla kalbini meşgul etmemelidir. Vekil olan Allah pek zengindir. Vekil'in pek zengin, vefakar ve cömert olduğuna göre Mevla'na ibadet etmeye yönel. Allah'ı tanıyan kimsenin, bütün işlerinde O'na tevekkül etmesi ve her işini O'na havale etmesi gerekir. (5) Kaynaklar: 1) Nisa, 81 2) Al-i İmran, 173 3) İsra, 2 4) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 7) Islam City |
|
04-06-2011, 02:11 | #56 |
Kavi : Her şeye gücü yeten, kudretli olan Cenab-ı Hak buyuruyor: "...Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir." (1) "Allah güçlüdür. O'nun cezası şiddetlidir" (2) Kavi, Kâdir (gücü yeten) anlamında olabileceği gibi , herhangi bir şekilde acizliğin kendisine Hâkim olmadığı tam ve mutlakgüç sahibi anlamında da olabilir. Allah'ın dışındaki varlıklar her ne kadar güç sahibi olarak nitelenseler de, bunların gücü sınırlı ve sonludur. Birçok şeylere güçleri yetmez. (3) Tarih boyunca Allah çeşitli kavimlere elçiler göndermiş, onlar vasıtasıyla insanlara kendi isteklerini bildirmiştir. Gönderilen elçiler de tek ilahın Allah olduğunu, yalnızca Allah'tan korkup sakınmak ve O'nun emirlerini yerine getirmek gerektiğini kavimlerine tebliğ etmişlerdir. Ancak bildirildiği üzere, kavimlerin çoğu inkara sapmış, elçileri yalanlamış ve Allah'ın azabını hak etmiştir. Her dönemde Allah'ın gönderdiği elçileri inkar eden, onlara mümkün olduğu kadar zorluk çıkaran, sıkıntı vermeye çalışan inkarcılar, Allah'ın azabını görünceye kadar bu tutumlarından vazgeçmemişlerdir. Bu önemli gerçeği kavrayamayan inkarcılar, asla erişemeyecekleri bir büyüklük hevesi içerisinde olmuşlardır. Allah'ın dilediğinde tek bir fırtınayla tüm mallarını yok edebileceğini, şiddetli bir yağmurla ekinlerini helak edebileceğini, bir mikropla tüm yakınlarını öldürebileceğini ve daha bunun gibi ellerindeki gücü, serveti yok edebilecek sayısız sebebi göz ardı etmişlerdir. Sonuç olarak yeryüzünde de, ölümden sonra ahirette de Allah'ın azabı ile yüz yüze gelmişlerdir. (4) Allah'ın güç ve kuvvetini bilen, kendi güç ve kuvvetiyle övünmeyi terk eder, Yüce güç sahibine yönelir. Bu isim kişiye, Allah'ın heybet ve ihtişamını, yüceliğini bilmeyi ve gücüne dayanmayı öğretir. (3) Kaynaklar: 1) Mümin Suresi, Ghafir, 22 2) Enfal Suresi,Anfal, 52 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 4) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 6) Islam City |
|
04-06-2011, 02:11 | #57 |
Metin : Çok sağlam, kuvvetli Cenab-ı Hak buyuruyor: "Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır" (1) Metin, güç ve kuvvetli azalmayan, güçsüz düşmeyendir. Bu durum yalnız Allah için geçerlidir. O'nun dışındaki bütün varlıklar, zamanlagüçlerin kaybeder ve zayıf düşerler. Bu değişim, allah için imkansız varlıklar için mümkündür. Allah'ın güç ve kuvvetini bilen, kendi güç ve kuvvetiyle övünmeyi terk eder,Yüce güç sahibine yönelir. bu ismi bilen, dini bağlarını güçlendirmeli, bilgilerini artırmalı, hiç bir şekilde sarsılmayan sağlam ve kesin bir inanca sahip olmalıdır. (2) Hiçbir iş Allah'a zor gelmez. Hiçbir şey O'nu aciz bırakmaz. Hiçbir şey O'nun idaresine karşı gelemez. Hiçbir şey O'nun kuvvetinden kurtulamaz. Bir kimse "Yâ Metîn" ismini okumaya devam etse ümit olunur ki, çetin işler ona kolaylaşır. Bir kimse "Yâ Metîn" ismini bir yemek üzerine yazsa ve sütü az olan kadına yedirse sütü çok olur. (5) Kaynaklar: 1) Zariyat, 58 2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 3) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985 4) Islam City 5) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:11 | #58 |
Veli : Mü'minlere dost, yardım eden, destek veren Cenab-ı Hak buyuruyor: "Allah, iman edenlerin Veli'si'dir, Onları karanlıklardan nura çıkarır..." (1) "Allah, iman edenlerin Veli'si'dir; kâfirlerin ise, velisi yoktur." (2) Kur'an-ı Kerim'de 13 yerde geçmektedir. Mümin ve salih kullarını seven, onlara dost ve sahip olan, onlara hayır yollarını açan ve bu hususta kendilerini başarılı kılan. O'nun salih kulları için Veli oluşu bir vakıadır; mümin ve müttaki insanların hayat tecrübelerinde onlara sağladığı destek ve bahşettiği başarı ile tekrar tekrar gözlemlenmiş bir gerçektir. İnsanın hem dünyada hem de ahirette tek bir gerçek dostu vardır. Bu dost onu hiçbir zaman bırakıp gitmez, asla terk etmez, her zorlukta yanındadır ve ona yardımcıdır. Doğduğu günden öldüğü güne kadar daima onunla birliktedir. Onu düşmanlarına karşı korur. Onun için herkesten daha güvenilirdir, daima karşılıksız armağan edendir. Kuşkusuz bu dost Rabbimiz olan Allah'tır. Allah müminlerin en çok güvendiği, en yakın dostudur. Kendisine inanan insanları her türlü eksiklikten ve hatadan arındırır, onlara çok seçkin bir yaşam ve ahirette de hiç tükenmeyecek olan mülkünü vaat eder. İnsan hayatı boyunca gerçekten güveneceği, her durumda sıkıntısını gideren, zengin ve muktedir bir insan ya da bir güç arayışı içindedir. Fakat bunu ararken zaten kendisini yaratmış, yaşamını sürdürmesini sağlayan, büyük kuvvet sahibi, herşeyi yapmaya kadir olan Rabbimizi unutur. Kendisine kötülükten başka hiçbir katkısı olmayan, ahirette de cennette bir pay sahibi olmasını engelleyen şeytanı dost edinir. İşte bu, onun için karanlık bir dünyanın başlangıcıdır.Allah'a iman eden, imanında da samimi olan insanlar ise artık içinde hiç mağlubiyeti olmayan şerefli ve hayırlı bir hayatın içine girerler. Çünkü Allah inananlara dinine ve sözlerine sadık oldukları sürece zafer nasip edecektir. Asıl büyük karşılığı ise ahirettte onlara verecektir. Allah inananların dünyada ve ahiretteki tek gerçek dostudur. (3) Müslüman, kendisini dost edineni dost edinmeli ve ona yardım etmelidir. Müslüman, kendilerinden olmayan kimseleri sırdaş ve dost edinmemelidir. Kul'un allah'a dost olması demek, O'na inanması, O'ndan gelen her şeyi doğrulayıp tasdik etmesi, emirlerini uygulaması, yasaklarından kaçınması, yalnız O'na güvenip dayanması, açık ve gizli, bolluk ve darlık gibi bütün hallerinde O'na teslim olması, yalnız O'nu ve Resülünü sevmesi demektir. Allah, hidayetini, yardımını ve marifetini dostlarından asla esirgemez. (4) Kaynaklar: 1) Bakara, 257 2) Muhammed, 11 3) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985 6) Islam City |
|
04-06-2011, 02:11 | #59 |
Hamid : Hamd edilen, övülen, övgüye layık bulunan, öven Cenab-ı Hak buyuruyor: "O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir." (1) Hamid, hamd edilmeyi hakeden, hamda layık olandır. Çünkü O, vardı ve bütün varlıkları ve insanı yoktan var etti. Sonra iki üstün nimeti akıl ve hayatı insanda topladı. sonra ona sayısız nimetler verdi ve onu, bütün varlıklara üstün kıldı. Ona çalışma izni verdi. O halde O2ndan başka kim hamd edilmeye hak eder? Kim O'nun kadar hamde layık olur? Hayır bütün övgüler ve hamdler sadece O'nadır, başkasına değil. Bütün bu minnet ve bağışlar başkasından değil sadece O'ndandır. (2) Kainatta yaşayan tüm bitkiler ve hayvanlar, Allah'ın yeryüzünde kendilerini yerleştirdiği şekilde yaşarlar. Böylelikle Allah'ı tesbih edip O'nu yüceltirler. Denizin dibinde yaşayan bir balık da, çölde yetişen bir kaktüs de büyük bir teslimiyetle yaşamını sürdürür. Allah'ın kendileri için takdir ettiği şekilde yaşamaları, O'nun kurduğu düzeni asla bozmamaları tüm canlıların Allah'ı tesbih ettiklerini gösterir. Gökyüzündeki ve yeryüzündeki herşey, tonlarca suyun biraraya getirilmesiyle oluşan denizler, binlerce metreye uzanan dağlar ve gökyüzünde sürüklenen bulutlar, ardı ardına çakan şimşek ve gökgürültüsü de Allah'ı tesbih edip yüceltir. O'nun sonsuz ilmini ve gücünü insanlara gösterirler. Fakat iman etmeyenler onların bu tesbihlerini kavrayamazlar. İman edenler de Allah'ın yüceliğini ve büyüklüğünü kavrayarak Rabbimizi tesbih eder, büyüklüğünü ve yüceliğini kavrayarak, kendilerine lütfettiği nimetler için Allah'a şükrederler. Çünkü verilen her türlü nimet karşılığında kendilerinden istenen yalnızca şükredici, hamd edici birer kul olmalarıdır. (3) Hamd, övmeyi ve hamd edileni sevmeyi gerektirir. O'nu seven ama O'nu övmeyen, O'na hamd etmiş olmaz. Her müslüman, mutlak hamd ve övgünün yalnız allah'a ait olduğunu bilmeleridir. O, bütün övgüleri hak eden ve her övgüye layık olan tek varlıktır. Bize verdiği bütün nimetlere karşı O'na hamd ederiz. Nimet vermese de biz, her halükarda bilinen ve bilinmeyen her hamdle O'na hamd ederiz. Müslüman bu ismi bilmekle, Allah tarfından övülen davranışlar kazanmalı, çalışmalı ve kendisine üstün ahlak edinmeli, bunlarla çelişen davranışları terk etmeli, anlamsız ve faydasız şeylerden kaçınmalıdır. (4) Kaynaklar 1) Şura, 28 2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 3) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 4) El Camiu Li-Esmaillahil- Hüsna, Hamid ahmed Tahir El Besyuni, Çev.Mehmet Ali Kara 5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985 6) Islam City |
|
04-06-2011, 02:11 | #60 |
Muhsi : Her şeyin sayısını bilen. Cenab-ı Hak buyuruyor: "(Allah) onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır." (1) Muhsi, insanların ilimlerinin kuşattığı ve kuşatamadığı bütün olayların syısını ve miktarını bilendir. O, canluların alıp verdiği her nefesi, rızkı, insanların itaat ve günahlarını, yakınlığını, yağmur ve kum tanelerinin sayısını, bütün bitkileri, hayvan türlerini, ölüleri ve canlıları bilendir. Kısaca Allah, bütün varlıkların sayısını kalanları ve yok olanları bilendir. Bu sıfat Allah'ın insanlar gibi çoklukları nedeniyle varlıklarıların sayılarını idrak etmekten aciz olmadığını ispatlamaktadır. O, bütün varlıkları ve sayılarını bilendir. (2) Kaynaklar: 1) Cin, 28 2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 3) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985 4) Islam City |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
99, allahin, allahın, esmaul, esmaül, esmaül hüsna, guzel, güzel, husna, hüsna, isimleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|