04-06-2011, 02:15 | #71 |
Kâdir : İstediğini istediği gibi yapamaya gücü yeten Cenab-ı Hak buyuruyor: "Şüphesiz Allah her şeye kadirdir." (1) "Evet O, her şeye kadirdir." (2) Kâdir, güç ve kudret sahibi demektir. Kâdir, bir şeyi dilediğinde yapan veya yapmayandır. Kâdir için dileme, bir şeyi yapmak için mutlaka olması gereken bir şart değildir. Allah, kıyameti şu anda da gerçekleştirmeye kadirdir. Eğer O, bunu dilerse yapabilir. Ancak kıyamet şu an gerçekleşmediğine göre Allah, bunu şu an için dilememektedir. Allah'ın ezeli ilmiyle kıyamet için bir süre ve saat belirlemesi, O'nun güç ve kudretinde kusur olduğunu göstermez.Mutlak Kâdir, her varlığı tek başına ve kendi dilemesi ile hiç kimseden yardım alma ihtiyacı duymadan yoktan var edendir. bu da ancak Allah için geçerlidir. Kulların gücünü yaratan O'dur.Yararlı zararlı, iyi kötü bütün her şeye gücü yeten, mutlak kadir olan ve kudreti her şeyi kuşatan O'dur. (3) Gerçekleşen her olay Allah'ın bilgisi dahilindedir ve O'nun "Ol" demesiyle meydana gelir. Yeryüzünde her yaprağın düşüşü O'nun izniyledir, yine hiçbir dişi O'nun izni olmadan gebe kalamaz ve hiçbir canlı O'nun bilgisi dışında doğuramaz. Kainatta gerçekleşen her olay ancak O'nun dilemesiyle vuku bulur. O, iman etmeyen bir kavmin yerine hemen yenisini getirebilecek güçtedir. Dilediğine görülmemiş bir mülk verir, dilediğinden bütün mülkünü çekip alır. İman etmeyen bir kavme, azap hiç ummadıkları bir anda ve hiç ummadıkları bir şekilde gelir. Dilerse yeryüzünün tüm bereketini çekip alır, onu kurutur ve üzerinde yaşama dair hiçbir iz bırakmaz. Dilerse genişliği yeryüzü kadar olan bambaşka bir dünya yaratır. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir kuvvet yoktur. O istediğini istediği gibi yapmaya güç yetirendir. (4) Kaynaklar: 1) Bakara, 148 2) Ahkaf, 33 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 4) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 |
|
04-06-2011, 02:15 | #72 |
Muktedir : Kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden, mutlak güç sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor: "Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir." (1) " Biz de onları güç ve kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık." (2) "Peki Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?" (3) Muktedir, gücünü fiillerle ortaya koyup gösterendir. Allah'ın gücü yettiği halde yapmadığı nice fiilleri vardır. eğer dilerse bunları yapabilir.O, dilediğini yapandır, Hiç kimse O'na mani olamaz. hiçbir güç O'nu aciz bırakamaz. Kudreti her şeyi kuşatan O'dur. Kul, böylesine güçlü olandan nimet ummalı, intikam almasından korkmalıdır. Allah tarihte kimi insanları kudret sahibi kılmış; onlara hem benzerine az rastlanır bir mülk vermiş, hem de makam sahibi yapmıştır. Yaşadıkları kavmin başına geçirmiş, tüm insanların ve toprakların yönetimini kendilerine vermiştir. Firavun da bu insanlardan biridir. Ancak Firavun, Allah'a karşı büyüklenmiş, gerçek kuvvetin ve gücün kendisinde olduğunu zannetmiştir. Öyleki bu, kendini ilah ilan etmeye kadar varmıştır. unun üzerine tüm gücün tek sahibi olan Allah, Firavun ve ordusunu suda boğarak onlardan büyük bir intikam almıştır. Haman ve Karun da yaptıkları dolayısıyla Firavun'la aynı sonu paylaşmışlardır. Bu azgın insanlar malları ve orduları dolayısıyla yeryüzünde büyüklendikçe büyüklenmişler, gerçek gücün ve kudretin kendilerinde olduğunu zannetmişlerdir. Böylelikle de Allah gerçek gücün kimde olduğunu tüm kavme göstermiştir. Halbuki kainattaki tüm iktidar ve kudretin yegane sahibi Allah'tır. Yeryüzünde güç ve yetki sahibi olanlara ellerinde olan malları, bulundukları makamları ve orduları veren de kendisidir. Hergün güneşi doğuran, geceyi ve gündüzü ardarda getiren, uzayda hızla yol alan gezegenleri yörüngelerinde tutan ve kainattaki sayısız düzeni kusursuzca kontrol altında tutan Allah'ın gücü ortadadır. İnsan ise elinden malı alındığında, makamından indirildiğinde hemen tüm gücünü yitirir. Vücudundan direnci çekilip alındığında ise görülmemiş bir acizlik içinde kalır. Yine Allah dilediği zaman, onlardan kimisini bir çığlık sarar, kimisi de yerden gelen bir azapla toprağın içine alınır. Böylelikle Allah kullarına gerçek gücün kimde olduğunu gösterir. (4) Kaynaklar: 1) Kehf, 45 2) Kamer, 42 3) Kıyamet, 40 4) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 |
|
04-06-2011, 02:15 | #73 |
Mukaddim : İstediğini öne alıcı, dilediğinin mertebesin yükselten Yüce Allah, istediği kimseleri önegeçirir, istediği kimseleri de geri bırakır. Bu öne geçirme veya geri bırakma dini konularda olduğu gibi yaradılış ve maddi konularda da olur. Yüce Allah, canlıların kimini önce, kimini de sonra yaratmıştır. Kimine zenginlik vermiştir, kimine vermemiştir. (1) Mukaddim ve Muahhir isimlerinden birini zikretmeden yalnız ötekiyle dua etmek caiz değildir. Her ikiside Allah'ın fiili sıfatlarındandır. Dilediğini öne alan, dilediğini arkada bırakan O'dur. Öne alınan kimse yüksek mertebeler çıkar. Geri bırakılan ise en aşağı mertebelere iner. Geri bıraktığını öne çıkarmaz, öne çıkardığını da geriye bırakmaz. Bu iki ismi birlikte zikretmek, ayrı zikretmekten daha güzeldir. (2) Bu İsmi bilmenin Faydaları: Müslüman, Allah'ın öne çıkardığını öne çıkarmalı arkaya koyduğunu arkaya koymalıdır. Allah'ın ibadet etmekle yükseltip azizi kıldığı kimseye saygı duymalı ve ona yakın olmalı, günah işleyerek zelil kıldığı kimseden de uzak durmalıdır. Allah'ın Mukaddim ve Muahhir olduğunu bilen kimse, ibadet ve iyiliklerinin çokluğuna güvenmez, günah ve kötülüklerinin çokluğu nedeniyle de Allah'tan ümit kesmez. Zira Allah'a uzak gibi görünen nice kimseler yakın, yakın gibi görünen nice kimseler de gerçekte O'ndan uzaktır. Daima kötü sondan, günahları öne alıp ibadetleri geriye bırakmaktan Allah'a sığınırız. (2) Kaynaklar: 1) Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş., 2002 2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:16 | #74 |
Muaahhir : İstediğini sona erteleyici, yüksek mertebelerden indirilen Cenab-ı Hak buyuruyor: "Allah onları yalnızca korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir." (1) Mukaddim ve Muahhir isimlerinden birini zikretmeden yalnız ötekiyle dua etmek caiz değildir. Her ikiside Allah'ın fiili sıfatlarındandır. Dilediğini öne alan, dilediğini arkada bırakan O'dur. Öne alınan kimse yüksek mertebeler çıkar. Geri bırakılan ise en aşağı mertebelere iner. Geri bıraktığını öne çıkarmaz, öne çıkardığını da geriye bırakmaz. Bu iki ismi birlikte zikretmek, ayrı zikretmekten daha güzeldir.(2) Allah, kullarının teşebbüslerini bazen onların beklentilerine uymayacak şekilde ertelemesi, sonuçsuz bırakmasında mutlaka derin hikmetler vardır. O'nun takdirini saygı ile karşılayıp bu ertelemeyi O'ndan olduğu bilinciyle kabul etmek lazımdır. İşte bu kulluktur. Bu İsmi bilmenin Faydaları: Müslüman, Allah'ın öne çıkardığını öne çıkarmalı arkaya koyduğunu arkaya koymalıdır. Allah'ın ibadet etmekle yükseltip azizi kıldığı kimseye saygı duymalı ve ona yakın olmalı, günah işleyerek zelil kıldığı kimseden de uzak durmalıdır. Allah'ın Mukaddim ve Muahhir olduğunu bilen kimse, ibadet ve iyiliklerinin çokluğuna güvenmez, günah ve kötülüklerinin çokluğu nedeniyle de Allah'tan ümit kesmez. Zira Allah'a uzak gibi görünen nice kimseler yakın, yakın gibi görünen nice kimseler de gerçekte O'ndan uzaktır. Daima kötü sondan, günahları öne alıp ibadetleri geriye bırakmaktan Allah'a sığınırız. (2) Kaynaklar: 1) İbrahim, 42 2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:16 | #75 |
Evvel : Varlığının başı olmayan Cenab-ı Hak buyuruyor: "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." (1) Cenab-ı Hak yaratmayı başlatan ve sürdürendir. Bütün mükevvenatı var eden, bütün nesne ve olayları icad edip ortaya çıkarandır. Her şeyden evveldir. Bir evveli, bir öncesi yoktur. O'dur Evvel, her şeyden önce, başlangıcı yoktur ve her şeyin ilkidir. Çünkü varlıkların hepsinin başlangıcı ve hepsini ortaya çıkarandır. Ve son, hepsinin yok olmasından sonra O, bâkidir "O'nun zâtından başka her şey helak olacaktır..." (Kasas,88), "Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak ." (Rahmân, 26,27) âyetlerinin ifade ettikleri mânâya göre varlıkların hepsi helak ve fenâya gider ve gidebilir, ancak O, kalır. Bütün yaratıkların, varlık sebepleri ortadan kalkınca esasen helak edilirler ve yok olurlar. Sonra bütün işler ona döndürülür. Binaenaleyh O, hepsinden evvel olduğu gibi, hepsinin gayesi ve varlığın sonudur. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Evvel ve de yalnız Ahir diye hükmetmemeli, "Evvel ve Ahir" demelidir. (2) Allah Teâlâ, başlangıcı olmayan evvel, sonu olmayan Âhir'dir. O, her şeyden önceki Evvel'dir, her şeyden sonraki Âhir'dir. O, var etmede ve yaratmada Evvel, hidayete ve başarıya erdirmede Âhir'dir. O, kalplerdekini bilen Avvel, ayıp ve kusurları örten Âhir'dir. Başlangıç ilk olarak Allah'la başladı, son olarak dönüş yine O'nadır. (3) Bu İsmi Bilmenin Faydası: Allah'ın Evvel olduğunu bilmek, sadece sebeplere bakmaktan, bunlar üzerinde durup düşünmekten kurtulmamızı ve daha geniş düşünmemizi sğlar. O'nun salt lütuf ve ihsanına ve merhametine bakmamıza yardım eder. Hiçbir varlığın herhangi bir katkısı olmadan O'nun bize sayısız nimetler verdiğini düşünmemizi sağlar. Mutlak yokluğun olduğu bir ortamda bütün varlığı sonra da bizleri yarattı. Bütün varlıklar yok iken, adı dahi zikredilmezken O, her şeyi bizim için hazırladı. BiBize güç ve kuvvet verdi, varlıklar için sebep-sonuç kanunu koydu. O'nun varlığı hiç bir vesileye bağlı değildir. Allah'ın Evvel ismini bu şekilde anlayan O'na mutlak manada muhtaç olduğunu bilir. Bütün içtenliği ile O'na ibadet etmesi gerektiğini daha iyi anlar. (3) 'Evvel' ve 'Ahir'in yarattıklarının bir başı ve bir sonu vardır. Yaşımız kadar yaşıyoruz ve bizi ilk defa getiren, son defa götürüyor. Yani O'ndan geldik O'na dönüyoruz. Öyle ise O'na yaraşır işler yapalım. Hayırlı hizmetlerde ilklere imza atalım. Kaynaklar: 1) Hadid, 3 2) Elmalı Tefsiri, Hadid 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:16 | #76 |
Ahir : Varlığının Sonu Olmayan Cenab-ı Hak buyuruyor: "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir." (1) Hiç bir şey yok iken Allah vardı ve her şey yok olduktan sonra Allah yine var olacaktır. O'dur Evvel, her şeyden önce, başlangıcı yoktur ve her şeyin ilkidir. Çünkü varlıkların hepsinin başlangıcı ve hepsini ortaya çıkarandır. Ve son, hepsinin yok olmasından sonra O, bâkidir "O'nun zâtından başka her şey helak olacaktır..." (Kasas,88), "Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak ." (Rahmân, 26,27) âyetlerinin ifade ettikleri mânâya göre varlıkların hepsi helak ve fenâya gider ve gidebilir, ancak O, kalır. Bütün yaratıkların, varlık sebepleri ortadan kalkınca esasen helak edilirler ve yok olurlar. Sonra bütün işler ona döndürülür. Binaenaleyh O, hepsinden evvel olduğu gibi, hepsinin gayesi ve varlığın sonudur. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Evvel ve de yalnız Ahir diye hükmetmemeli, "Evvel ve Ahir" demelidir. (2) Allah Teâlâ, başlangıcı olmayan evvel, sonu olmayan Âhir'dir. O, her şeyden önceki Evvel'dir, her şeyden sonraki Âhir'dir. O, var etmede ve yaratmada Evvel, hidayete ve başarıya erdirmede Âhir'dir. O, kalplerdekini bilen Avvel, ayıp ve kusurları örten Âhir'dir. Başlangıç ilk olarak Allah'la başladı, son olarak dönüş yine O'nadır. (3) Allah'ın Âhir olduğunu bilmek, insana sebeplere fazla önem vermemeyi, onlara bel bağlayıp güvenmemeyi, üzerinde fazla durmamayı öğretir. Bu sebeplerin sonuçta mutlaka yok olacağını ve son bulacağını, sadece Âhir olan Allah'ın bâki kalacağını bilmesini sağlar. Geçici varlıklara bağlanmak, yokluğa bağlanmaktır. Halbuki Âhir olan Allah'a bağlanmak, kesinlikle yok olmayacak ve ebediyen varolacak olana bağlanmaktır. O'na bağlanan yok olmayacak ve varlığı bir kesintiye uğramayacaktır. Oysa yok olacak geçici şeylere bağlanmak böyle değildir. Fani şeylererin yok olmasıyla, onlara bağlananlar da yok olacaktır. Allah'ı bu şekilde tanıyan daha bir samimiyetle O''na ibadet etmeye çalışır. O'ndan başka hiçbir şeye güvenip bel bağlamaz. Sadece Allah'a yönelmenin ve O'na dayanıp güvenmenin bir zorunluluk olduğunu anla. Her şeyin O'na döneceğini hatırından çıkarma. O'na kulluk et ki, kulluğun O'nun katında geçerli olsun. (3) Kaynaklar: 1) Hadid, 3 2) Elmalı Tefsiri, Hadid 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 4) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 5) Islam City |
|
04-06-2011, 02:16 | #77 |
Zahir : Görünen, varlığı aşikar olan, Cenab-ı Hak buyuruyor: "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." (1) Zâhir, varlığı her şeyde açıkça görülen demektir. Çünkü her şey O'nun varlığına delildir. Hiçbir şey yoktur ki varlıkta ortaya çıkarken daha evvel O'nun varlığını isbat etmiş olmasın. Mamafih her görüneni de O zannetmemelidir. Çünkü O, âşikâr olmakla beraber gizlidir de. Duygularla hissedilemeyip hayal ile algılanamayacağı gibi, varlığının hakikatı da, akılların idrak ve kavrayışına sığmaktan münezzehtir. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Zâhir ne de yalnız Bâtın diye hükmetmemeli, hükmü, âtıftan sonraya bırakarak "Zâhir ve Bâtın" demelidir.(2) O görünmeyen Zâhir, gizlenmeyen Bâtın'dır. Yardım etme ve rızık vermede Zâhir, varlıkların oluşumunu sağlayan Bâtın'dır. Allah'ın Zâhir oluşu, O'nun her şeyden üstün olmasını gerektirir. (3) Bu İsmi Bilmenin Faydası: Allah'ın bu ismini bilmek, kalbin tek bir ilaha yönelmesini ve ona ibadet etmesini sağlar. Bu isim insana, bütün içtenliğiyle yöneldiği, ihtiyaçlarını ilettiği ve sıkıntılı anlarda sığnıp dayandığı, hiçbir şeye muhtaç olmayn gerçek bir ilahın var olmasını sağlar. Bu anlam kulun kalbinde yer ettiğinde ve kul, Rabb'ini Zâhir ismiyle tanıdığında ibadetleri bir düzen ve intizama girer. bu ibadetler kendisi için bir sığınak, barınak vekorunacak bir yer olur. dilediği zaman bu sığınağa girer ve huzur bulur. (3) Cuma namazından sonra 15 kere "Yâ Zâhir" ismini okursa batını, iç alemi münevver olur, nurlanır. Kaynaklar: 1) Hadid, 3 2) Elmalı Tefsiri, Hadid 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 3) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:16 | #78 |
Bâtın : Gizli, her şeyde gizli, O'ndan gizli bir şey olmayan. Cenab-ı Hak buyuruyor: "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." (1) Allah Teâlâ'nın varlığı, hem aşikar hem gizlidir. O, âşikâr olmakla beraber gizlidir de. Duygularla hissedilemeyip hayal ile algılanamayacağı gibi, varlığının hakikatı da, akılların idrak ve kavrayışına sığmaktan münezzehtir. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Zâhir ne de yalnız Bâtın diye hükmetmemeli, hükmü, âtıftan sonraya bırakarak "Zâhir ve Bâtın" demelidir. Bâtın ismine bakarak Allah'ın, kendine de gizli olduğu zannedilmemelidir. (2) O görünmeyen Zâhir, gizlenmeyen Bâtın'dır. O görünmeyen Zâhir, gizlenmeyen Bâtın'dır. Yardım etme ve rızık vermede Zâhir, varlıkların oluşumunu sağlayan Bâtın'dır. Allah bütün Bâtınlarda (gizliliklerde) mevcuttur. O'na hiçbir şey gizli değildir. O her şeyin içinde ve yakınındadır. Bâtın olmasıyla her şeye aslından daha yakındır. O'nun için görülmeyen görünendir. Sır ve gizlilik O'nun için geçerli değildir. (3) Bu ismi günde 3 kere okuyan bir kimse eşyanın hakikatlerini bilir ve Allahü tealanın sırlarına vakıf olur. (4) Kaynaklar: 1) Hadid, 3 2) Elmalı Tefsiri, Hadid 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 4) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:16 | #79 |
Vali : Yardım eden, destek veren, veli, dost, işleri düzenleyen, yöneten ve idare eden. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur." (1) "Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır!" (2) "O, hakiki dosttur, övülmeye lâyık olandır." (3) "Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır." (4) "Bu, Allah'ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kâfirlere gelince, onların yardımcıları yoktur." (5) "Allah müminlerin dostudur."(6) Allah, mümin kullarına yardım eder, düşmanlarına karşı onları destekler. Allah, iman edenlerin Veli'si (dostu ve destekçisidir). Kulun Allah'a dost olması demek, O'na inanması, O'ndan gelen her şeyi doğrulayıp tasdik etmesi, emirlerini uygulaması, yasaklarından kaçınması, yalnız O'na güvenip dayanması, açık ve gizli, bolluk ve darlık gib bütün hallerinde O'na teslim olması yalnız O'nu ve Resulünü sevmesi demektir. Müslüman, kendisini dost edineni dost edinmeli ve ona yardım etmelidir. Kenndilerinden olmayan kimseleri sırdaş ve dost edinmemelidir. Kaynaklar: 1) Rad, 11 2) Hac, 78 3) Şura, 28 4) Bakara, 257 5) Muhammed, 11 6) Ali İmran, 68 7) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:17 | #80 |
Müta'ali : Pek yüce, yüceler yücesi, aklın alabileceği herşeyden pek yüce Cenab-ı Hak buyuruyor. "O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir " (1) "O, yücedir, büyüktür." (2) "Yüce Rabbinin adını tesbih et." (3) Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir. Allah kendi zatında yücedir. bu yüzden her şeyden daha yücedir. Yücelikte Allah'ın hiçbir kusur ve ayıbı yoktur. O, mutlak olarak en yücedir. O, ilimde, kudrette, hayatta, cömertlikte, merhamette ve diğer bütün sıftlarında kusursuz ve mükemmel olduğu gibi yücelikte de eksiksiz ve kusursuzdur. O'nun bu yüceliği cihet ve mekan bakımından değildir. Zira O, cihet ve mekandan münezzehtir (arınmıştır).Her şey, O'nun kudreti ve iktidarı altındadır. (4) Yaratılmışları överken mübalağadan özellikle sakınmak ve hiçbir yaratılmışı asla bu anlama varan bir üslub ve vurgu ile yüceltmemek lazımdır. Bu kavram ancak Allah'ı nitelendirir ve sadece O'na tahsisi gerekir. İnsanların bir kısmı etraflarındaki sayısız delile rağmen Allah'ın ululuğunu, yüceliğini takdir edemezler. Son derece aciz oldukları halde kendilerini büyük görmekte, kendilerini Yaratanı ise hiç düşünmemektedirler. Bu büyüklenme duygusunun nedeni kötülüğü emreden bir nefse sahip olmasıdır. Ancak iman edenler Allah'ın yüceliği karşısında insanın ne derece aciz bir varlık olduğunu, hiçbir şeye güç yetiremeyeceğini bilirler. Evrenin her noktası Allah'ın büyüklüğünü yansıtır. Ama O'nun sonsuz gücünü ve ilmini anlatmaya asla kafi gelmez. Allah her türlü ortaklıktan, kusurdan, eksiklikten, sınırdan münezzeh olandır. Bütün üstün sıfatların ve bütün güzel isimlerin tek sahibidir. O'nun ilmi, aklı, gücü, kudreti, rahmeti, şefkati, fazlı, ihsanı sonsuzdur. 'Sonsuz' kelimesi Allah'ın büyüklüğünü kavrayabilmek için üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir kavramdır. Allah ölümlerinden sonra insanları yeni bir yaratılışla yaratacak ve bundan sonra dünyada yaptıklarının bir karşılığı olarak cennet veya cehennemde devam edecek olan sonsuz hayatlarını başlatacaktır. Burada yüz değil, bin değil, yüzbin veya milyar yıl da değil, trilyon ya da katrilyon kere katrilyon yıl da değil, sonsuza kadar sürecek bir ömürden bahsedilmektedir. Yani yüz trilyon insan olsa, gece gündüz hiç durmadan yüz trilyonu yüz trilyon ile çarparak ilerleseler, yüz trilyon ömürleri olsa ve ömürleri boyunca bu işle uğraşsalar yine de yıl sayısını hesaplayamayacakları kadar uzun bir ömür. Oysa Allah öyle büyük bir ilme sahiptir ki insana göre 'sonsuz' olan herşey, O'nun bilgisi dahilindedir. Zamanın ilk yaratıldığı andan sonsuza değin geçecek olan her olayı, her düşünceyi, vakitleri ve şekilleri ile belirleyen ve bilen O'dur. (5) Kaynaklar: 1) Rad, 9 2) Bakara, 255 3) Ala, 1 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 5) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
99, allahin, allahın, esmaul, esmaül, esmaül hüsna, guzel, güzel, husna, hüsna, isimleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|