04-06-2011, 02:11 | #61 |
Mübdi: Maddesiz ve örneksiz yaratıcı, yoktan yaratıp var eden Cenab-ı Hak buyuruyor: "Çünkü O, ilkin var eden, (sonra dirilterek) döndürecek olandır." (1) "Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (2) İlk yaratan ve sonra da tekrar yaratacak olan ancak odur. İlk yaratmayı da, yeniden hayat vermeyi de o yapar. Allah yaratışı ta başlangıçtan yapar. Her ilk yaratılanı o yaratır, her yeniden yaratılanı o yeniden yaratır. Başka birinin etki ve müdahalesi olamaz. Kâfirlere azap etmeye başlar, sonra da iade eder. Cehennem ateşi onları yer, nihayet kömür olurlar. Sonra da onları yeni bir yaratılışla yeniden yaratır. (3) Mübdi, insanı ilk var edendir. Yani onu yoktan yaratıp var edendir. Bütün varlıkları yoktan var eden, onları inşa edip ortaya koyan Allah'tır. Varlıklar yok iken Allah tarafından yaratılmış ve varlık alemine çıkarılmışlardır. O, büütün varlıkları örneksiz ve mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Ruhunun ve bedenindeki bütün organları Allah tarafından yaratıldığını ve şekillendiridiğini, bu varlıkta tıpkı sana benzer başka bir kimsenin yaratılmadığını bil. Bu gerçekten büyük bir yaratılıştır. (5) Kainat yokken Allah vardı. Kainattaki her şeyi malzemesiz ve modelsiz olarak yarattı. Çekirdekten ağacı çıkarıyor, çekirdek tekrar toprağa düşüyor ve baharda yeniden canlanıyor. Ve kocaman ağaca dönüşüyor. Modelsiz olarak insanı yaratan Rabbimiz onu da bir kanuna bağlamış. Kanunu kıyamete kadar devam edecek. Rabbimizin tabiat kanunlarına uyduğumuz oranda rahat ediyoruz. Bunda kimse şüphe ve itiraz etmiyor.Tabiat kanunlarını koyan Rabbimiz Kur'an'ıyla da kanunlarını koymuş, her iki kanuna da uyarsak her iki dünyamızda güzel olur. Karısı hamile olup da erken doğum, çocuğun düşmesi veya geç doğması gibi korkular ve tehlikeler karşısında kalan bir kimse, parmağını hamile olan karısının karnına sürüp "Ya Mübdi" ismini 99 kere okursa Hak sübhanehu ve teala hazretleri o hamile kadını bu tehlikelerden saklar. Kaynaklar: 1) Buruc, 13 2) Rum, 27 3) Elmalı Tefsiri, Buruc, 13 4) Islam City 5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985 7) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:14 | #62 |
Muid : Öldükten sonra tekrar dirilten Cenab-ı Hak buyuruyor: "Başlangıçta insanları yaratan O'dur. Mahşerde de yaratacak O'dur. "Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir." (1) "Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın âyetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir."(2) "Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz." (3) Ölümlerinden sonra varlıkları yeniden dirilten, canlarını iade eden, yeniden yaratan. ikinci kez yaratılış, başka bir şekilde yaratılış değildir. Var olup yok olan bir şey,başka şekilde değil aynen yaratılacaktır. Dünyadaki insan nasıl ise, kıyamet gününde de aynı olacaktır. Her müslüman, Allah'ın ilk kez ve (âhirette) ikinci kez yaratan olduğunu bilmelidir. Yok olduktn sonra onları tekrar yaratacak olan O'dur. O'nun tekrar yaratması bir ihtiyaçtan değil, bir hikmet gereği kudretinin bir göstergesi içindir. (4) Halbuki iş bu kadar değil, bunun ilerisi de var. O sizi öldürdükten sonra yine diriltir ve diriltecektir. Size önce verdiği gibi ve hatta ondan daha yüksek yine bir hayat verir ve verecektir. Ba'sü ba'de'l-mevt (öldükten sonra dirilmek) de haktır. Görmez misin olan yine olur. Eğer olmasaydı sen kâinatta hiçbir kanun göremezdin. Bir yaptığını bir daha yapamazdın. İlimden, sanattan hiçbir hissen olmazdı. Sen bu sayededir ki hangi şeyi iyi bilirsen onu bir daha ve bir daha yapabilirsin. Tohumlarını bu sayede eker, çiftlerini bu sayede sürer, hasılatını bu sayede kaldırırsın. (5) Bir kimsenin ev halkından birisi yolda eğlense ve ondan bir haber gelsin, bir haberim olsun isterse, evdekiler uyuduktan sonra "Ya Müid" ismini yetmiş kere okuyup evinini dört bir tarafına üflemelidir ve "Ya Müid, filan kimseyi bana geri dönde veya haberini gönder" diye dua etmelidir. Umulur ki yakın bir zamanda o kaybolan veya eğlenen kimsenin ya kendisi ya da haberi gelir. (7) Kaynaklar: 1) Rum, 50 Ar-Rum, 50 (The Romans) 2) Fussilet, 39 Fussilat (Explained in Detail) 3) Bakara, 28 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 5) Elmalı Tefsiri, Bakara,28 6) Islam City 7) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 |
|
04-06-2011, 02:14 | #63 |
Muhyi : Hayat veren, dirilten. Cenab-ı Hak buyuruyor: "Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir." (1) "Ve O, yaşatan ve öldürendir;"(2) "Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir." (3) "Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir." (4) Hayatı yaratan, canlılığı meydan getiren, ölüleri dirilten, can veren ve canlandıran. İnsanoğlu bugüne kadar bir tek canlı yaratamamıştır. Meniye can veren, çekirdeği çiçeğe döndüren Allah (c.c.)dır. Toplumların dirilmesi Allah'ın elindedir.Rabbimizin diriliş kanunları vardır. Toplumların dirilişi için koyduğu kanunu 'Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah o toplumu değiştirmez' (Rad,11) ABir varlığa can vermek, onu yoktan yaratmak ve onun yaşamını sürdürebileceği şekilde dünya şartlarını düzenlemek yalnızca sonsuz güç sahibi olan Allah'a mahsus bir özelliktir. Allah gözle görülemeyecek kadar küçük bir yumurta ile spermi birleştirir. Sperm yumurtanın içine girer girmez yumurtanın çevresi bir zarla örtülür. Ve hayat başlar. Allah bu küçücük hücreyi önce ikiye, sonra dörde böler. Ve bu bölünme hızla devam eder. Ve böylelikle annenin karnında mucizevi bir yaşam başlar. Aynı hücreler bir süre sonra farklılaşarak hem beyni, hem sinir sistemini, hem de sert kemikleri ve kıkırdakları oluşturur. Böylelikle Allah dokuz ay içinde yoktan, gören, duyan, konuşan ve akleden bir insan yaratır. Ona can bağışlar. Bir canlının oluşum aşamalarında meydana gelen bu mucizevi olayları, bir yumurtayla spermin başaramayacağı açıktır. Onları birleştiren ve anne karnındaki bebeği dokuz ay boyunca koruyarak büyüten yalnızca Allah'tır. İşte bu ilk yaratılış ve ilk diriltmedir. Allah insanı dünyaya getirdikten sonra onun yaşamasına izin verir. Sonra Allah tüm insanlara kaderlerinde bir ölüm günü tayin etmiştir. Bu ölüm gününe kadar da onları belli bir süre dünya hayatında tutarak imtihan eder. Tayin edilen süre geldiğinde de insanların canını alır ve dünyada işledikleri amellerin karşılıklarını vermek üzere, daha önce yoktan varettiği gibi ölümlerinden sonra tekrar diriltir. Kuşkusuz bu, sonsuz güce sahip Allah için çok kolay bir iştir. (5) Kaynaklar: 1) Kaf, 43 2) Müminun, 80 3) Yasin, Suresi, 78-79 4) Rum, 50 5) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 |
|
04-06-2011, 02:14 | #64 |
Mümit : Öldüren, ölümü yaratan Cenab-ı Hak buyuruyor: "Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır..." (1) "Her canlı, ölümü tadar..." (2) "De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır..." (3) Mümit, isim olarak Kur'an'da geçmez, fiil olarak geçer. Mümit, canlı varlıkları öldürendir. Allah ölüm ile sağlıklı ve güçlü olanların gücünü yok eder. O, her şeyi yaşatan ve öldüren, her şeye kadir olandır. Allah, yaşatma sıfatı ile övündüğü gibi, öldürme sıfatı ile de övünür. Bu, hayır ve şerrin, yarar ve zararın yalnız O'ndan geldiğini, mülkünde hiçbir ortağı bulunmadığını, yalnız kendisinin, bâki ve ebedi olduğunu, kendisinin dışındaki bütün varlıkların fani olduğunu bilmemiz içindir. Her müslüman, mutlak olarak yalnız Allah'ın yaşatan ve öldüren olduğunu bilmeli ve inanmalıdır. (4) Kaynaklar: 1) Nisa, 78 2) Enbiya, 35 3) Cuma, 8 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:14 | #65 |
Hay : Her zaman diri Cenab-ı Hak buyuruyor: "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. " (1) "Bütün yüzler, diri ve her şeye hakim olan Allah için eğilip boyun bükmüştü." (2) " O daima diridir." (3) "Hay ve kayyûm olan Allah'tan başka ilâh yoktur." (4) Allah'ın "hayatı", tam kamil bir hayattır. O, ölümsüzdür. Hayat için başka bir şeye ihtiyacı yoktur. Allah başlangıcı ve nihayeti olmayan ebedi ve ezeli hayat sahibidir. Mahdut sınırların mahkumu, başlangıç ve sonuçların çerçevelediği ve zaman kavramından tamamen uzaktır. Allah'ın hayatı bambaşka bir hayat şeklidir. Cenab-ı Allah'ın hayat sıfatı, insanların hayat sıfatıyla alışa geldikleri özelliklerin hepsinden uzak olduğu gibi mutlaktırda. Allah Teâlaâ'nın hayatı en mükemmel ve en eksiksiz bir hayat olduğuna göre; O, bu özelliğin zıddı olan bütün eksik ve kusurlu sıfatlardan uzaktır. İnsan acizdir ve çok az şeye güç yetirebilir. Dünyaya geldiği andan itibaren hayatının 5-10 senesi yarı şuurlu olarak geçer. Bu dönem boyunca sürekli bir ilgiye ve bakıma muhtaçtır. Bundan sonra yaşadığı hayatın ise büyük bir bölümü kendi bedenine bakmakla, temizlenmekle geçer. Eğer bu sayılanları yapmak istemese ve ertelese kısa süre içinde bakılamayacak bir görünüme girer. Ayrıca insanın bedenen ihtiyaç duyduğu büyük bir eksikliği daha vardır: Uyku. İnsanın ömrünün neredeyse üçte biri uykuyla geçer. Ancak ne kadar istemese de, uykuya ayıracağı zamanlarda başka şeyler yapmayı tercih etse de buna bir iki günden fazla dayanması mümkün değildir. Hatta 24 saat uyumayan bir insanın şuurunda bir bulanıklık, idrakinde bir yavaşlık baş gösterir. Her zaman doğal olarak yapabildiği şeyleri yapamamaya, karşılaştığı olayları sağlıklı muhakeme edememeye, hatta konuşma güçlüğü çekmeye, bildiği şeyleri unutmaya başlar. Elbette aciz olan ancak insan ve insan gibi yaratılmış olan diğer canlılardır. Canlı ve cansız tüm kainatın yaratıcısı olan Allah ise Hayy'dır. Daima diridir, her an herşeye hakimdir, herşeyi bilir, herşeye güç yetirir, O'nu uyku ve uyuklama tutmaz, her türlü acizlikten de münezzehtir. O, yarattıklarına çeşitli acizlikler vermiş ve bu eksiklikleri farkederek yalnızca kendisine kulluk etmelerini, herşeyi kendisinden istemelerini emretmiştir. İnsana düşen de, O dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyeceğini, tek bir saniye bile hayatını devam ettiremeyeceğini bilerek Rabbine yönelip dönmektir. Ve (sen) o ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan; onların kötülüklerinden kurtulmak, verecekleri karşılıklardan gönlü tok olmak için, yalnız o ölmez diriye dayan, ölümden kurtulamayacak olan fâniler yıkılır, dayananları kaybolur gider. Ve O'nu hamdiyle tesbih et. Nimetlerine şükür için her türlü yüce sıfatlarıyla saygı göstererek, noksan sıfatlardan uzak olduğunu kabul et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter! Hiç kimse bilmese de, onun bilmesi yeterlidir. Hiç bir haberciye ihtiyaç duymaksızın açığı ve gizliyi bilen, O herşeyden haberdar olan Allah cezalarını verir. Başka hiçbir ceza vermeyecek olsa bile, yalnız bilmesi bir ceza olarak yeterlidir. (6) Allah dostlarının tecrübe edip kabul ettiklerine göre, "Ya Hayyu yâ Kayyûm, lâ ilâhe illâ ente" (Ey diri ve kâim olan! Senden başka ilâh yoktur) duasını okuyan ve bunu tekrarlayan kimsenin kalbi ve aklı dirilir. Bu iki isimle yardım dilemek sıkıntılardan, dert ve kederlerden, zorluk ve darlıklardan kurtulmak ve isteklere kavuşmakta daha etkilidir. Bu iki isim ism-i azam'dandır. (7) Kaynaklar: 1) Furkan, 58 2) Taha, 111 3) Mümin, 65 4) Ali İmran, 2 5) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 6) Elmalı Tefsiri, Furkan, 58 7) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:14 | #66 |
Kayyûm : Her şeyi ayakta tutan, koruyan,diri ve bütün kâinatın idaresini bizzat yürüten, hiç bir şeyin gizli kalmadığı Cenab-ı Hak buyuruyor. "Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. " (1) "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan." (2) Allah zatı ve yüceliği ile vardır; her şeyin var olması, varlığını sürdürmesi, ayakta durması O'nun varlığına bağlıdır. Kur'an-ı Kerim'de Hay ismi ile çoğu zamanda birlikte zikredilir. Bu isimlerin, "İsm-i A'zam" olduğu da söylenmiştir. Bu ismin çeşitli tanımlamaları vardır: Katede'nin görüşü: Kayyûm, yaratıklarını koruyup idare edn, işlerini düzenleyendir. Hasan Basri: Kayyûm, iyi ya da kötü yaptıklarının karşılığını vermek için her canlının başında duran ve onu gözetleyendir. O, her şeyi bilir ve hiçbir şey O'na gizli kalmaz. El-Hattabi:Kayyûm, sonu olmayan ve varlığı daim olandır Kayyûm, Allah'ın kusursuz güç, kuvvet ve üstünlüğe sahip olduğunu gösterir. O, yalnız başına kâimdir. ayakta kalmak için hiçbir yönden kimseye ihtiyacı yoktur. O, kendi kendine yetendir ve başkasına muhtaç değildir. O'nun dışında her şey O'na muhtaçtır. Her şeyi ayakta tutan ve koruyan O'dur. O'nun desteği olmadan hiçbir şey ayakta duramaz ve varlığını devam ettiremez. Bu, O'nun mükemmel gücünü gösterir. (3) O öyle bir hayy ve kayyumdur ki, O'nu ne gaflet basar, ne uyku; daima âlim, daima her şeyden haberlidir. Göklerde ve yerde, yukarılarda, aşağıda ne varsa O'nun; görünür, görünmez, bütün varlık O'nun mülküdür. Tüm sebeb O, tüm gaye O, herşeyin maliki olan O; Allah'ın mülkü olan bu yaratıklardan kimin haddi ki Allah'ın izni olmaksızın yüce huzurunda şefaat edebilsin, bu halde hangi budaladır ki Allah'ın emri olmadan bunların birinden şefaat dilenebilsin. Çünkü Allah yukarıların aşağıların, önlerindekini ve arkalarındakini, geçmişlerini, geleceklerini bildiklerini ve bilmediklerini bilir, O'nun ilminden gizli hiçbir şey yoktur. Bunlar ise O'nun bildiklerinden hiçbirini bilemezler. Ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. (4) Allah dostlarının tecrübe edip kabul ettiklerine göre, "Ya Hayyu yâ Kayyûm, lâ ilâhe illâ ente" (Ey diri ve kâim olan! Senden başka ilâh yoktur) duasını okuyan ve bunu tekrarlayan kimsenin kalbi ve aklı dirilir. Bu iki isimle yardım dilemek sıkıntılardan, dert ve kederlerden, zorluk ve darlıklardan kurtulmak ve isteklere kavuşmakta daha etkilidir. (3) Kaynaklar: 1) Bakara, 255 2) Furkan, 58 3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 4) Elmalı Tefsiri, Bakara Suresi, 255 |
|
04-06-2011, 02:14 | #67 |
Vâcid : İstediğini istediği an bulan, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan Vâcid kelimesi, bulan, vücuda getiren, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan anlamına gelir. Yüce Allah istediği şeyi, istediği canlıyı istediği zaman bulur, hükmünü infaz eder. Bir şeyi bulmak için, meydana getirmek için O'nun zamana, mekana, plana veya başka bir şeye ihtiyacı yoktur.. Hiçbir canlı O'ndan gizlenemez. Hiçbir şey O'ndan kaçamaz. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Her şey O'na muhtaçtır. (1) Cenab-ı Hakk'ın, herhangi bir şeyi ele geçirmek için; zaman kollamaya bunu sağlamak amacıyla önlem almaya ihtiyacı yoktur. Herşey daima O'nun huzurundadır. Dilediği an hükmünü infaz eder ve bunda da O'nun için hiçbir zorluk söz konusu olmaz. Ne lütfunu hemen kullarına ulaştırmada, ne de cezasını yerine getirmekte O'nun için bir güçlük bulunmaz. Kişi ihtiyacı olmayan bir şeyi kayıp ettiği zaman, fakid (yitiren) sayılmaz. Zatına ve zâtının kemaline bağlantılı olmayan bir şey elde ettiği zaman da kendisine Vacid denilmez. Vacid, ilahi sıfatlar babında mutlaka bulunması gereken hususlara ihtiyaç duymaksızın kendisinde bulunan demektir. İşte bu, Allah için mevcuttur. Allah bu itibarla Vacid olunmuştur. Hem de Vacid-i Mutlak. Ondan başkası, bazı ahlaki faziletler ve kemalatlar elde edebise bile de ona Vacid denilemez. Çünkü o bunun yanında elde edemediği bir çok şeyler kaybetmiştir. Bir şeyler elde edebilse, dahi olmayan kişilere nisbeten bir şeyler elde etmiştir. (2) Kaynaklar: 1) Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş., 2002 2) Esma'ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005 3) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 4) Islam City |
|
04-06-2011, 02:15 | #68 |
Mâcid : Şanı yüce, ulu ve cömert Mecd, bolluk ve genişlik anlamındadır. Zengin ve zenginlik veren anlamına da gelebilir. Mâcid, güç ve kudreti mükemmel olmasının yanında cömertliği, rahmeti, kerem ve ihsanı bol anlamına gelir. Allah, zatında ve bütün sıfatlarında en mükemmel ve eksiksiz, yüce ve üstün olandır. Zatın yüceliği ve fiillerin güzelliği bir araya geldiğinde mecd ortaya çıkar. Her ikisi de Allah'ta bulunduğu için O, Mâcid'dir. Fakat Mecid, mübalağa ifade ettiği için Mâcid'den daha geniş anlamlıdır. Kaynaklar: Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 |
|
04-06-2011, 02:15 | #69 |
Vahid : Tek ve eşsiz. Zatında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde, asla ortağı veya benzeri dengi bulunmayan. Cenab-ı Hak buyuruyor: "De ki: O, Allah birdir." (1) "Yemin ederim ki, ilâhınız birdir." (2) "O ancak bir tek Allah'tır." (3) "Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur." (4) "İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur." (5) Allah'ın, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bölünmesi ve sayısının artması söz konusu olmayan ve bir ve tek olduğunu ifade eden ismidir. Ezelde yalnız Allah vardı. Başka hiçbir şey yoktu. Hz.Peygamber bir hadislerinde bu anlama şöyle işaret etmiştir. Sadece Allah vardı O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu". Büütn celâl ve kemal sıfatları sadece Allah'ta bulunmaktadır. Bu yönüyle O, bir ve tektir. Bütün varlıkları idare eden ve işleri yürüten yalnız O'dur. Bir şeyi yaratmak ve yapmak için herhangi bir maddeye, süreye, alete ve hazırlığa ihtiyacı yoktur. (7) Helali, haramı yasalaştırmak; sevabı ve günahı belirlemek gibi, kullarını ödüllendirmek veya sadece cezalandırmakta O'na mahsustur.Bütün bu hususlarda Allah yerine başkalarını koymak veya Allah'a benzeterek yetkili saymak şirktir; affı olmayan en ağır suçtur. Ey insanlar! hepinizin ibadet ve kulluğuna layık ve buna hakkı olan gerçek ilâhınız, bir tek ilâhtır. "Vâhid" sıfatı ile nitelendirilmiş bir ilâhtır ki, ilâhlıkta tektir. Hem sizden başkalarının da diğer bir ilâhı var sanmayınız. O'ndan başka hak olan hiçbir ilâh yoktur. O'ndan başka ilâh tutulanların hiç biri ilâhlığa layık değildir. Hepsi boş, hepsi batıldır. O'ndan daha üstün veya O'na denk bir ilâh düşünülmesi imkansız olduğu gibi, O'ndan daha aşağı seviyede olmak şartıyle de O'nun ilâhlığına ortak olabilecek mabudlar, tanrılar yoktur. İlâhlığa ortak olmak mümkün değildir. Gerçek ilâh ancak o tek olan Allah'tır. O'nun bütün yaratıklara başlangıç olan birçok isimleri ve sıfatları varsa da, yine zatından hakkıyle bahsetmek mümkün değildir. Hakk'ın gerçek mahiyeti, her türlü bileşimden uzaktır. O tek olan Ferd'i vasıflandırmak imkansızdır. Çünkü vasıf, vasıflanan ile sıfat arasında az çok bir başkalık gerektirir. Başkalık olunca da ferdîlik kalmaz. Bir de herhangi b r şeyden haber vermek, kendisinden haber verilen bir şey ile, haber verme şekli ister. Bu ise ferdî-liğe aykırıdır. Bunun için türetilen isimlerin hepsi de Hakk'ın gerçek mahiyetinin, birliğinin aslına ermekten uzaktır. O'nun zatına en son "O" denebilir. (6) Allah'ın büyüklüğünü kavrayamayan insanlar yüzyıllardır O'na denk güçler bulmaya çalışmışlar, O'nu göremedikleri için gözlerinde yücelttikleri şeylere tapmışlardır. Kimisi çok parlak ve güçlü gördüğü için güneşi daha üstün tutmuş ve ona tapmış, kimisi de yıldızların önünde eğilmiştir. Hatta bazıları akılsızlığın boyutlarını o kadar genişletmiştir ki tüm acizliklerine rağmen, kendilerinin de çok güçlü olduğunu söyleme cesaretini göstermişlerdir. Allah'a denk ilahlar bulmaya çalışmak yalnızca geçmişte yaşayan insanlara mahsus bir akılsızlık değildir. Günümüzde de pek çok insan Allah'a ortak koşarak, O'nun eşinin ve benzerinin olamayacağını inkar eder. Bu inkarcılar belki görünürde güneş, yıldızlar vs. gibi birer put edinmemişlerdir; ama onlar da kendileri gibi aciz olan diğer insanlara veya değer verdikleri metalara (zenginlik, güzellik, güç vs.) taparlar. Örneğin, tüm yaşamlarını zenginlik, mal-mülk edinmek uğruna harcar ve bu arada Rablerini razı edip etmediklerini hiç düşünmezler. Allah'ı insanlarla, diğer varlıklarla veya metalarla eş tutarlar ki bu da apaçık bir şirktir. Allah yaratandır. Kimse güneşi batıdan getiremez, kimse uzayda inanılmaz hızla genişleyen kainatı durduramaz, kimse göğü ve yeri tutamaz ve kimse yoktan bir insan yaratamaz. Bunları ancak kainatta tek olan ve eşi olmayan Allah yapabilir. Yaratanla yaratılan ise asla eşit değildir. (8) Kulun ilâhı, her halde ve her vakitte ona gerek olandır. O, gerçek olup O'nun dışında kalan bütün ilâhlar batıldır. Kul nerede olursa olsun, allah, sıkıntı anında ve ihtiyaç duyduğunda hep onunla birliktedir. Yok olup giden ilâhlar hiçbir zaman işe yaramaz. (7) Kaynaklar: 1) İhlas, 1 2) Saffat, 4 3) Enam, 19 4) Sad, 65 5) Bakara, 163 6) Elmalı Tefsiri, Bakara Suresi, 163 7) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 8) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 |
|
04-06-2011, 02:15 | #70 |
Samed : Hiçbir şeye muhtaç olmayan, herşey kendisine muhtaç olan Cenab-ı Hak buyuruyor: " De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir." (1) Samed ismi, Kur’ân’ın göğsüne tek sıra dizilmiş inci taneleri gibi duran İhlas ayetleri içinde bir “dürr-ü yekta”dır, eşsiz bir incidir. İhlas’ı Kur’ân içinde özel yapan sır her ne ise, Samed’i İhlas’a özel kılan sır da o olmalıdır. Çünkü, Kur’ân’da Samed ismi sadece İhlas Sûresinde geçer. İhlas Sûresi, içinde Samed ismi olduğu için “İhlas” olmuş olmalı. Samed ismi de, “İhlas”ın içinde yer aldığı için anlamını bulmuş olmalı. (5) Tüm evrende gerçek güç sahibi olan yalnızca Allah'tır. İnsanın karşılaştığı her türlü sıkıntıyı, zorluğu, ihtiyacı giderebilecek olan da ancak O'dur. İnsanlar kimi zaman kendilerini yaratanı unutup O'ndan başka veliler edinir; gücü, onuru ve yardımı onların yanında bulmaya çalışırlar. Oysa bu insanlar bir aldanış içindedirler; çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'tan başka güç sahibi yoktur. O dilemedikçe hiçkimsenin bir başkasına faydası veya zararı dokunamaz. İnsan için her türlü sıkıntıdan kurtulmanın tek yolu 'bütün kuvvet ve onur'un sahibi olan Yaratıcısı'na sığınmaktır. Çünkü O, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olup kendisine yönelen samimi kullarına icabet eder ve onların üzerindeki zorlukları, sıkıntıları kaldırır. (2 ) Hak Teâlâ katında her şeyin mutlaka hazineleri vardır ve bundan dolayı da O Samed'dir. Lakin o hazineler değişmez bilgilerden ibarettir. Çünkü onlar O'nun katında sabittir. O, onları bilir ve görür ve bütün içindekileri de görür, bildiği ve gördüğü içindir ki onlardan dilediğini vücuda getirir, açığa çıkarır, dilediğini de bırakır. Onlar O'nun hazinelerinde olmakla sonlu ve sınırlı değildir, sonsuzdurlar. Varlıkların hepsi Allah'ın elindedir. Ondan hiçbir şey ait olduğu hazinenin dışına indirilmez, hepsi Allah'ın indinde koruma altındadır. Bütün hazineler ve hazine bekçileri Allah'ın olduğu için gerçekte âlem onun içinden hiçbir şeyin dışarıya çıkmadığı bir tek hazine durumundadır. Çünkü hepsi de Allah'ın elinde ve O'nun katındadır. Bundan dolayıdır ki, her konuda iltica olunacak ve başvurulacak Samed ancak O'dur. Kimi Allah'a tevekkül eder, kimi de sebebe tevekkül eder. Şu kadar var ki, sebepler kendilerine sarılan ve sığınanlara çok kere hainlik eder. Hak Teâlâ ise kendisine sığınıp işlerini ısmarlayanı muhakkak selâmete çıkarır. Bütün hazineler O'nun katında olduğu, senin de o hazinelerden biri olarak yine O'nun mülkü bulunduğunu bilirsen kalbin O'na güvenmiş olacağı için O senin yanında, sen O'nun yanındasın demektir. (3) Her müslüman, Allah'tan başka Samed olmadığını bilmelidir. O'nun tek ve bir olduğunu bilerek yalnız O'na yönelmelidir. Bütün ihtiyaçlarını O'ndan istemeli, her sıkıntıdan O'na sığınmalıdır.İnsanlardan veya başka varlıklardan herhangi bir aracı olmadan direkt Allah'tan talepte bulunmalıdır. Her türlü anlaşmazlık durumunda Allah'ın dinine başvurmalı ve yalnız O'nun yasalarını hakem kabul etmelidir. Başına gelen bütün olaylarda tek başvuru kaynağı allah'ın dini olmalı, sıfat ve nitelikleri üstün olanın indirdiği Kitab'a ve peygamberin sünnetine daima müracaat etmelidir. (4) Samed ismi, İhlas Sûresi’nin ayetleriyle örülen ihlas kubbesinin tepe taşıdır. Diğer bütün taşlar onun duruşunu tamamlar. Onun duruşu bütün taşlara anlam verir. İhlas Sûresi’nin nihaî anlamı Samed isminin anlamında kristalleşir ve somutlaşır. Samed isminin anlamını hisseden doğrudan Allah’a, sırf Allah’a yönelir, böylece ihlasa muvaffak olur. Çünkü bilir ki, her an her işinde O’na muhtaçtır; O’ndan başkasından meded ummaz. Bilir ki, her an muhtaç oldukları da yalnız O’na muhtaçtır; başkalarına dayanmaz. Yalnız Samed’i “dayanak” bilir. (5) Kaynaklar: 1) İhlas, 1-2 3) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000 3) Fütuhat-ı Mekkiyye, Muhyiddin Arabî 4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 5) Esma Günlüğü, Dr.Senai Demirci, Altınoluk, 2003, Mart, 2005 |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
99, allahin, allahın, esmaul, esmaül, esmaül hüsna, guzel, güzel, husna, hüsna, isimleri |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|