05-23-2008, 04:48 | #91 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Barış Yanlısı Olmaları ve Diplomasi Yolunu Tercih Etmeleri
Hz. Süleyman'ın komşu ülkelerle olan ilişkilerinde hoşgörülü, affedici ve barış yanlısı bir tutum içinde olduğunu daha önce vurgulamıştık. O, sorunları diplomasi yoluyla çözmeyi tercih etmekte ve demokratik yöntemler izlemekteydi. Hz. Süleyman yaşadığı dönemde çok üstün bir kültür oluşturmuş ve hakimiyetini de diplomasiyle, sanatla ve kültürle sağlamıştır. Çok güçlü, karşı konulamaz ordulara sahip olmasına rağmen, askeri gücünü kullanmamıştır. Hz. Zülkarneyn ise çevresindeki halklar tarafından "yeryüzünde bozgunculuğu ve fitneyi önleyen kişi" olarak tanınmış, insanlara barış ve huzur getiren bir lider olmuştur. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemleri bu yönüyle Altınçağ dönemiyle çok büyük benzerlikler göstermektedir. Altınçağ'da da insanlar kendi istekleriyle Müslüman olacak, hiçbir savaşa gerek kalmadan İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu dönemi tasvir eden hadislerde şu şekilde belirtilir: Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 42) Mehdi, Peygamberin yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 163) Hadislerde de belirtildiği gibi Mehdi tüm dünyaya İslam ahlakını, barış yoluyla hakim edecek, savaş ve şiddetten kaçınacaktır. Mehdi'nin izleyeceği yol tüm dünya çapında büyük bir kültürel atılım ile insanların İslam ahlakına yöneltilmesi olacaktır. O dönemde Allah'ın izniyle aşağıdaki ayetler tecelli edecektir: Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3) |
|
05-23-2008, 04:48 | #92 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Din Ahlakına Davet Konusunda Kararlı Olmaları ve Hızlı Davranmaları
Hz. Süleyman aldığı akılcı ve seri kararlar ile tüm müminler için çok önemli bir örnektir. Sebe Ülkesi'ni iman etmeye davet etmek için yazdığı mektup onun tebliğ gücünü gösterirken, ilim sahibi bir kişinin aracılığıyla Sebe Melikesi'nin tahtını getirtmesi hızlı karar alma konusuna verdiği önemi ortaya koymaktadır. Hz. Zülkarneyn'in Yecüc ve Mecüc isimli kavmin bozgunculuğunu önlemek için hemen kıyamete kadar yıkılamayacak kadar güçlü bir set inşa etmesi de onun gücünün ve akılcılığının bir göstergesidir. Altınçağ da bu yönüyle Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemine çok büyük benzerlik gösterecektir. Altınçağ döneminde insanlar akın akın İslam'a yönelecek, bunun için çok geniş kapsamlı ve seri çalışmalarda bulunulacaktır. Toplumlar birbiri ardına İslam ahlakını benimseyecek, inkarcı ideolojiler hızlı ve kalıcı girişimlerle dünya üzerinden kalkacak, her türlü zulüm sistemi tarihin karanlıklarına gömülecektir. Bu konu ile ilgili olarak büyük İslam alimi Muhyiddin Arabi şunları bildirmektedir: Allah ona (Mehdi'ye) o kadar güç verecek ki, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak, dini ikame edecek, İslamı ihya edecek, önemsenemez bir hale geldikten sonra ona tekrar kıymet kazandıracak, ölümünden sonra onu diriltecek... Asrında cahil, cimri ve korkak olan bir adam hemen alim, cömert ve cesur olacak... Dini, Resulullah (SAV)'ın zamanında olduğu gibi aynen tatbik edecek... (Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, s. 186) |
|
05-23-2008, 04:48 | #93 |
Hazreti Süleyman (a.s)
İmar İşlerine Büyük Önem Verilmesi
Hz. Süleyman'ın imar çalışmalarına verdiği önemi kitabın önceki bölümlerinde detaylı olarak incelemiştik. O, emri altında çalışan bina ustası cinleri ve şeytanları kullanarak kaleler, heykeller, çanaklar ve kazanlar yaptırmıştır. Onun görkemli sarayını her gören insan, -başta Sebe Melikesi olmak üzere- hayran kalmıştır. Hz. Zülkarneyn'in inşa ettiği setin yapımında ise, Allah'ın dilemesi dışında yıkılamayacak kadar güçlü bir teknik kullanılmıştır. Peygamber Efendimizin hadislerinde, Altınçağ'da da imar işlerine çok büyük önem verileceğine dikkat çekilmektedir. Bu dönemde şehirlere huzur ve barışın yanı sıra, üstün bir medeniyet de götürülecektir. Bu hadislerden biri şu şekildedir: Mehdi Konstantiniyye ve diğer beldelerin imarına çalışır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 40) |
|
05-23-2008, 04:48 | #94 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Zenginliği ve İhtişamı, İslam'ın Menfaati, Allah'ın Rızası İçin Kullanmaları
Hz. Süleyman sahip olduğu zenginlikleri Allah'ın dinini anlatmak ve İslam ahlakını dünya üzerinde yaymak için en güzel şekilde kullanmıştır. Fethettiği ülkelerde yaşayan insanları öncelikle Allah'a iman etmeye ve teslim olmaya davet etmiştir. Sebe Ülkesi'ne gönderdiği İslam'a davet mektubu bu konuda çok önemli bir delildir. Hz. Zülkarneyn de "... Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan) daha hayırlıdır..." (Kehf Suresi, 95) ayetinden de anlaşıldığı gibi, Allah'ın nimetiyle sağlam bir iktidara sahiptir. Ve bu büyük gücü, yeryüzünde bozgunculuğu engellemek için kullanmıştır. Altınçağ döneminde de insanlar çok büyük bir zenginliğe, refaha ve huzura kavuşacaklardır. Mehdi yeryüzünün tüm zenginliğini Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için kullanacak, fethettiği ülkelerde güzel ahlakı ve barışı esas alacaktır. Onun eşi ve benzeri olmayan uygulamaları insanların İslam ahlakına karşı kalplerinin yumuşamasına vesile olacak ve İslam ahlakı çok kısa bir sürede tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu konudaki hadislerden bazıları şu şekildedir: Ümmetim arasında Mehdi çıkacak, Allah onu insanları zengin kılmak için gönderecektir. Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını çıkaracak... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15) ... Biattan önce, insanlar grup grup ona akın edecekler ve oraya giden herkes ondan bereket kazanacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntaz |
|
05-23-2008, 04:49 | #95 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Altınçağ'da Yaşanacak Bolluk ve Bereket
Ayetlerden Hz. Süleyman döneminde çok büyük bir zenginlik yaşandığı ve insanların müreffeh bir yaşam sürdükleri anlaşılmaktadır. Hz. Süleyman'ın sarayı son derece görkemlidir, çok büyük orduları vardır ve o dünyanın dört bir yanına hakim olmuştur. Altınçağ da bolluk ve bereketiyle Hz. Süleyman dönemiyle çok büyük bir benzerlik gösterecektir. İnsanlara her istedikleri sayılmadan, bol bol verilecek, havadaki kuşlar dahi Mehdi'nin hilafetinden razı olacaktır. Peygamber Efendimizin Altınçağ'daki bolluk, bereket ve refah ortamını tasvir eden çok detaylı açıklamaları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir: O zaman, yer ve gök ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile onun hilafetiyle sevineceklerdir. Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 31) ... Ümmetim onun zamanında iyi ve kötünün benzeri ile nimetlendiği bir nimetle nimetlenecek, sema üzerlerine bol yağmur yağdıracak, arz nebatından hiçbir şey saklamayacaktır. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9) ... Sema yağmurunu indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce görülmemiş bir biçimde ümmetim onun zamanında rahata erecektir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9) Muhammed ümmetinin gönlü, zenginlikle dolacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20) Gökten bolca rahmet yağacak, yerlerde bereket artacak; bütün defineleri bulacak. (Kıyamet Alametleri, s. 164) |
|
05-23-2008, 04:49 | #96 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Altınçağ Dönemindeki Adalet ve Hoşgörü
Hz. Süleyman hoşgörülü bir yönetime sahiptir ve demokratik uygulamalarıyla dikkat çekmektedir. Aynı durum Altınçağ için de geçerlidir. İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olduğu Altınçağ döneminde de çok hoşgörülü ve barış dolu bir dünya oluşacaktır. İnsanlara şefkatle ve merhametle yaklaşılacak, her dinden insan huzur içinde, güvenle yaşayacaktır. Dünya zenginlikleri insanlar arasında eşit bir şekilde dağıtılacak, yeryüzünden fakirlik ve yokluk kalkacaktır. Bu konu ile ilgili bazı hadisler şu şekildedir: Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20) Onun adaleti her yeri kaplayacak.. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20) Hz. Mehdi, o kadar merhametli olacaktır ki, zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 44) O (Mehdi) arza sahib olur ve kendisinden önce basık ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden ona kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, ona katılsın. Zira o Mehdi'dir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14) ... Onun döneminde iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17) Bütün ülkeler ona kapılarını açacaklar... Yeryüzünde emniyet ve sükun hakim olacak. (Kıyamet Alametleri, s. 164) |
|
05-23-2008, 04:49 | #97 |
Hazreti Süleyman (a.s)
SONUÇ
Kitap boyunca Allah'ın Hz. Süleyman'a bahşettiği eşsiz nimetlerden ve daha önce hiçbir insana verilmeyen üstün ilimlerden bahsettik. Dikkatle bakan ve örnek almak kastıyla okuyan her insan için Hz. Süleyman kıssasında çok önemli öğütler ve günümüze yönelik dikkat çekici işaretler bulunmaktadır. Hz. Süleyman bir devlet adamı olarak ideal bir tavır göstermektedir. Her Müslümanın bu mübarek insanın güzel tavrını örnek alması gerekir. Her Müslümanın Hz. Süleyman gibi, adaletli, tevazulu, ihlaslı, akıllı, tedbirli, sabırlı ve kararlı olması gerekmektedir. Çünkü Allah'ın tüm insanlığa örnek gösterdiği bu ahlak, ahirette olduğu gibi, dünya hayatında da iman edenleri büyük başarılara ve zaferlere götüren bir yoldur. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kuran'da Hz. Süleyman gibi yeryüzünde büyük bir güç ve hakimiyet elde eden Hz. Zülkarneyn'den de bahsedilmektedir. Hz. Zülkarneyn'in hayatında da Müslümanlar için çok güzel örnekler vardır. Allah ona "yeryüzünde sapasağlam bir iktidar ve herşeyden bir yol" (Kehf Suresi, 84) vermiştir. O gittiği her yerde insanlara huzur, güven ve adalet götürmüş, dünyaya Allah'ın dinini hakim kılmıştır. Müslümanların kendilerine bu güçlü ve kararlı bir kişiliğe sahip olan bu kutlu insanı da örnek almaları gerekir. (Detaylı bilgi için bkz. Kehf Suresi'nden Günümüze İşaretler, Harun Yahya, Kültür Yayıncılık, 2001) Eğer Müslümanlar Allah'ın birer hidayet rehberi olarak gönderdiği bu kutlu insanların ahlaklarını ve tüm yaşamlarını kendilerine örnek alır ve sadece Allah'ın rızasını hedeflerlerse onlar da mutlaka büyük bir başarıya ve zafere ulaşacaklardır. Günümüzde İslam ahlakının dünya hakimiyetine yönelik işaretler birbiri ardına gerçekleşmektedir. Dünya genelinde Allah'a yöneliş çok büyük bir hızla artmaktadır. Özellikle de İslam'a yöneliş ile ilgili haberler dünyanın en çok okunan gazetelerinde yer almakta, farklı dinlere mensup binlerce insan İslam'ı kabul edip Peygamberimizin yoluna tabi olmaktadır. İnsanları barışa, hoşgörüye ve huzura davet eden İslam ahlakı daha yakından tanındıkça bu yöneliş hiç şüphesiz çok daha artacaktır. Tüm bu gelişmelerden, Allah'ın izniyle, İslam ahlakının dünya hakimiyetinin, güçlü bir lider millet öncülüğünde, çok kısa sürede gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır. Dünya üzerinde bu deneyime ve birikime sahip olan yegane millet Türk Milleti'dir. Bu, günümüzde pek çok Batılı siyasetçi ve stratejist tarafından da dile getirilen açık bir gerçektir. Bugün çatışmaların ve kaosun merkezi konumunda olan Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar, Ortadoğu'nun yanı sıra tüm dünya ülkeleri, milletimizin öncülüğünde, İslam ahlakının getirdiği huzur ve barış sayesinde, içinde boğuldukları kaos ortamından çıkacaktır. 21. yüzyıl Allah'ın izniyle Türk Milleti'nin dünyaya İslam ahlakıyla yön verdiği ve cennet gibi bir dünyanın oluşmasında öncülük ettiği kutlu bir dönem olacaktır. |
|
05-23-2008, 04:49 | #98 |
Hazreti Süleyman (a.s)
İman Eden Cinler ve İnkarcı Cinler
Ayetlerde cinlerden bir kısmının Allah'a iman edip, hidayet yoluna uyduklarından bahsedilirken, bir kısmının da isyankar ve inkarcı olduklarından bahsedilir. Müslüman cinler Kuran okunurken dinlemektedirler: De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: "Doğrusu biz (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik. O (Kur'an,) 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız. Elbette Rabbimizin şanı yücedir. O ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk. (Cin Suresi, 1-3) Cinlerin bir bölümü Allah'ı tesbih edip yücelten, O'na hiçbir kimseyi ortak koşmayan Müslüman kimselerdir. Kuran'a karşı büyük bir hayranlık duymakta, Allah'ın emir ve tavsiyelerine uymaktadırlar. Onlar kendi aralarında iman etmeyen cinler olduğunu bilmektedirler ve bu durumu şu şekilde ifade etmektedirler: "Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler. Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." (Cin Suresi, 4-5) Cinler kendi aralarında birçok farklı gruplardan oluşmuşlardır. Bazılar samimi Müslüman, bazıları müşrik, bazıları Allah'a karşı yalan söyleyenlerdir. Cin Suresi'nin devamında iman eden cinler, cinlerin genel durumu hakkında şu bilgileri vermektedirler: Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz. Biz, şüphesiz Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamayacağımızı kaçmak suretiyle de O'nu hiçbir şekilde aciz bırakamayacağımızı anladık. Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince ona iman ettik... (Cin Suresi, 11-13) Cinler de aynı insanlar gibi Allah'ın kitabıyla sorumlu kılınan varlıklardır. Onlar da tüm yapıp ettiklerinden Allah'a hesap verecek ve yaptıklarıyla hiçbir haksızlığa uğramadan karşılık bulacaklardır. İman eden cinler Allah'tan güzel bir karşılıkla müjdelenmişlerdir: ... Artık kim Rabbine iman ederse o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından. Ve elbette, bizden Müslüman olanlar da var zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin Suresi, 13-14) Allah'ın varlığını inkar edip isyan eden ve zulmedenlerin sonu ise şu şekildedir: "Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır. (Cin Suresi, 15) ... "Andolsun cehennemi cinlerden ve insanlardan (kafirlerin) tümüyle dolduracağım." (Hud Suresi, 119) |
|
05-23-2008, 04:50 | #99 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Cinlerle İnsanların Görüşmesi
Ayetlerden Allah'ın dilemesiyle cinlerle insanların görüşebilecekleri, hatta cinlerin insanların emrine girebilecekleri anlaşılmaktadır. Allah Hz. Süleyman'ın emrine cinleri vermiş, Hz. Süleyman onları türlü işlerinde kullanmıştır. Burada vurgulanması gereken önemli bir konu da insanların cinlerle ne şekilde görüşebileceğidir. Her ne kadar tam olarak açıklığa kavuşmuş olmasa da, günümüzde "cin çağırma" insanlar arasında yaygın bir uygulamadır. Çoğu insan hayatında bir ya da birkaç kez cin çağırmıştır. Özellikle gençler arasında bu, çok uygulanan bir yöntemdir. Bazı kişiler buna "kalp çağırma", bazıları da "ruh çağırma" gibi isimler verse de, aslında bu tarz ortamlarda gelenler hep cinlerdir. (Bazı durumlarda da ortamda bir cin olmamasına rağmen insanlar kendi kendilerini buna inandırırlar.) Ancak bu cinler çoğunlukla iman etmemiş, dinsiz cinlerdir. Dinsiz cinlerin bunu yaparken amaçları ise muhtemelen insanları oyalamak ve onların boş vakit geçirmelerine sebep olmaktır. İnsanlar da bu cinlere aldanarak kendilerinin bir kazanç sağlayabileceğini, gayba dair haberler alabileceklerini zannetmektedirler. Oysa cinlerin -Allah'ın dilemesi dışında- insanlara gaybtan haber vermeleri mümkün değildir. Nitekim "... Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı." (Sebe Suresi, 14) ayetinde haber verildiği gibi, Hz. Süleyman'ın ölümünden sonradan haberdar olmaları bunun bir delilidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, Neml Suresi'nin 65. ayetinde bildirildiği gibi; "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez..." |
|
05-23-2008, 04:50 | #100 |
Hazreti Süleyman (a.s)
Cinleri Allah'a Ortak Koşanlar
Bazı insanlar cinlerin kendilerine ait bir güçleri olduğuna inanmaktadırlar. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü cinleri yaratan Allah'tır ve onların kendilerine ait hiçbir güçleri yoktur. Allah dilemedikçe onların herhangi bir kişiye zarar vermeleri ya da fayda sağlamaları mümkün değildir. Ancak buna rağmen insanların bir bölümü cinlerden medet umar, onları veli kabul ederler: Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O, ise nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir, uzaktır. (Enam Suresi, 100) Bir Kuran ayetinde Allah, insanların cinlerle temas kurmak suretiyle saptıklarını şöyle haber verir: "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı." (Cin Suresi, 6) Melekler de bir ayette bazı insanların cinlere ibadet ettiklerini bildirirler: (Melekler) Derler ki: "Sen yücesin, bizim velimiz Sensin onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi." (Sebe Suresi, 41) İnsanların cinleri Allah'a şirk koşmalarının ve onlardan medet ummalarının en önemli sebeplerinden biri, onların gaybı bildiklerini düşünmeleridir. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Allah ayetinde cinlerin gayba dair bir bilgiye sahip olmadıklarını bildirmektedir. (Sebe Suresi, 14) Ayetlerde cinlerin insanlar için bir yol gösterici olmadıkları, hatta insanları doğru yoldan saptırmak için onlara süslü sözler fısıldadıkları bildirilir. Ancak unutulmamalıdır ki, cinlerin Allah dilemedikçe insanlar üzerinde bir etkisi olması mümkün değildir. Onları Allah yaratmıştır ve onlar da kainattaki tüm canlılar gibi Allah'ın emriyle hareket etmektedirler: Böylece her peygambere insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak. (Enam Suresi, 112) Hem insanları yoldan saptıran cinler, hem de cinleri Allah'a şirk koşanlar; bu yaptıklarına karşılık olarak Allah onları sonsuz cehennem azabıyla cezalandıracaktır. Dünya hayatlarında cinlerin yaldızlı sözlerine kananlar ahirette çok büyük bir yanılgıya düştüklerini anlayacaklardır. Çünkü o gün tüm şirk koştukları kimseler kendilerinden uzaklaşacak, Allah'ın karşısında yapayalnız, tek başlarına olduklarını kavrayacaklardır. Cehennem azabıyla karşılık bulacaklarını anladıklarında ise şu şekilde yalvaracaklardır: İnkâr edenler dediler ki: "Rabbimiz cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster ayaklarımızın altına alalım, en aşağılarda bulunanlardan olsunlar." (Fussilet Suresi, 29) Bir diğer ayette ateşin onlar için süresiz bir konaklama yeri olduğu şu şekilde bildirilmektedir: Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (Enam Suresi, 128) |
|