AK Gençliğin Buluşma Noktası
Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-21-2018, 20:59   #1
Kullanıcı Adı
ak61
Arrow İslam Hukuku ve Laik Hukuk
Bu Feto ahlaksızının sonu gelmiştir, kimse endişe etmesin. Yıllar önce gerek bu forumda gerek girdiğim ortamlarda Laiklik’in ne kadar önemli olduğunu defaatle anlattım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörülerini de ilkelerini de basitçe yorumlayıp reddetmedim. Her daim uygulanmakta olanın Laiklik olmadığını bir yasaklar vesayeti olduğu ve gerçek laiklikle alakası olmadığını söyledik. Laiklik neden önemliydi işte bu Feto gibi din tüccarı alcakların elinde dinin oyuncak olmaması için önemliydi. Ama bu ülkede laiklik adı altında öyle şeyler yapıldı ki asıl kutuplaşmaların temelleri o günlerde atıldı. Düşünün bugünden bakın bi 10 yıl öncesine, bir kadın bir genç kız sadece başörtüsü nedeniyle Üniversiteye giremiyordu. İnsanın aklı almıyor değil mi? Bugün muhalefet partileri bile bunu ucundan köşesinden bile savunamaz artık. Bu ülke 2008’de bir Anayasa Mahkemesi kararı gördü, bir üniversite öğrencisinin başörtülü üniveristeye gitmesi Anayasa’nın ilk 3 maddesine aykırılık olarak görüldü. Chp yatsın kalksın Recep Tayyip Erdoğan’a dua etsin, Erdoğan sayesinde at gözlüklü bir yapıdan kurtuldular. Ülkeyi de milleti de bugün toplumun %99’i hakkaten ne saçma yasakmış dediği bir konuda yıllarca oyaladılar.
Feto gibi bir oluşum normal bir ortam olsaydı, bu güce asla ulaşamazdı. O baskıların katkıları unutulup faturayı Ak Partiye kesenlerde yıllar sonra başörtüsü konusundaki yanılgılarının aynı duruma düşecekler. Allah Recep Tayyip Erdoğan’dan razı olsun.

 

ak61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-21-2018, 22:33   #2
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
ak61 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yıllar önce gerek bu forumda gerek girdiğim ortamlarda Laiklik’in ne kadar önemli olduğunu defaatle anlattım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörülerini de ilkelerini de basitçe yorumlayıp reddetmedim. Her daim uygulanmakta olanın Laiklik olmadığını bir yasaklar vesayeti olduğu ve gerçek laiklikle alakası olmadığını söyledik.
Türkiye gibi İslam ülkelerinde laiklik olmaz! Çünkü İslamiyet sadece ibadetleri emreden bir din değildir ve Müslümanların kendilerine ait hukukları vardır. Bakın mesela İngiltere'de Müslümanlar için şeriat mahkemeleri bu yüzden kuruldu. Türkiye'de devlet yönetiminde laikliğe geçilmiş olması çok büyük bir hatadır. Allah'tan dilerim ki yaşamakta olduğumuz bu kötü dönem sona erer de eskiden olduğu gibi İslam şeriatının uygulandığı günleri görüp yaşarız.
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-22-2018, 10:40   #3
Kullanıcı Adı
ak61
Standart
Alıntı:
Cihannur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Türkiye gibi İslam ülkelerinde laiklik olmaz! Çünkü İslamiyet sadece ibadetleri emreden bir din değildir ve Müslümanların kendilerine ait hukukları vardır. Bakın mesela İngiltere'de Müslümanlar için şeriat mahkemeleri bu yüzden kuruldu. Türkiye'de devlet yönetiminde laikliğe geçilmiş olması çok büyük bir hatadır. Allah'tan dilerim ki yaşamakta olduğumuz bu kötü dönem sona erer de eskiden olduğu gibi İslam şeriatının uygulandığı günleri görüp yaşarız.
Cihannur hocam, mesela bir Müslüman ile Gayri Müslim arasında olan bir uyuşmazlıkta. Kararı İslam Hukuku'na göre işleyen mahkemeler mi alacak? Yoksa Evrensel Hukuk kurallarına göre karar alan mahkemeler mi alacak. Gayri Müslim olan birisi İslam Hukuku'na göre karar alan Şeriat mahkemeleri kararını kabul etmeme hakkı var mı yok mu ? O halde çift başlılık olacak. Yada zorla gayri müslim birisi şeriat kurallarına göre yargılanıp ceza alacak.
Evrensel hukuk kurallarında İslamiyet'e uygun olmayan ne var ? Ben meseleye İslam'a aykırı mı uygun mu gözüyle bakıyorum.
Tüm vatandaşlarına din,dil,ırk ayrımı yapmadan aynı hizmeti ve vatandaşlık haklarını sunan bir devlet anlayışı dışında 21.yy'a hitap edecek bir anlayış olamaz.
Bahsettiğiniz tarzda bir modelde ne dış ticaret yapabilirsin, ne de Araplar hariç herhangi bir yatırım çekebilirsin. Ne turist getirebilirsin. 21.yy dünyası 19.yy modelleri ile yönetilemez belki bugünki sistem bile yetersiz kalacak bir nesil sonra.
ak61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-26-2018, 15:38   #4
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
ak61 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Cihannur hocam, mesela bir Müslüman ile Gayri Müslim arasında olan bir uyuşmazlıkta. Kararı İslam Hukuku'na göre işleyen mahkemeler mi alacak? Yoksa Evrensel Hukuk kurallarına göre karar alan mahkemeler mi alacak. Gayri Müslim olan birisi İslam Hukuku'na göre karar alan Şeriat mahkemeleri kararını kabul etmeme hakkı var mı yok mu ? O halde çift başlılık olacak. Yada zorla gayri müslim birisi şeriat kurallarına göre yargılanıp ceza alacak.
Evrensel hukuk kurallarında İslamiyet'e uygun olmayan ne var ? Ben meseleye İslam'a aykırı mı uygun mu gözüyle bakıyorum.
Tüm vatandaşlarına din,dil,ırk ayrımı yapmadan aynı hizmeti ve vatandaşlık haklarını sunan bir devlet anlayışı dışında 21.yy'a hitap edecek bir anlayış olamaz.
Bahsettiğiniz tarzda bir modelde ne dış ticaret yapabilirsin, ne de Araplar hariç herhangi bir yatırım çekebilirsin. Ne turist getirebilirsin. 21.yy dünyası 19.yy modelleri ile yönetilemez belki bugünki sistem bile yetersiz kalacak bir nesil sonra.
ak61 kardeşim, önceki mesajlarımızı bu konu altında birleştirdim. Bu meseleyi birkaç veçhesiyle ele alıp değerlendireyim.

Öncelikle şuradan başlayayım ki Müslümanlığı seçen bir insan, İslam'ın şeriatını yani hukuk kurallarını da içeren bütün ahkâmını seçip beğenmiş olur; çünkü imanın gereği budur. Allah'a ve onun son resulü olan Peygamberimize inanıp iman edenler Allah'ın emrettiklerine ve Peygamber Efendimiz'in din adına bildirdiklerine uymakla mükelleftir ve bu mükellefiyet kıyamete kadar devam edecek geçerliliktedir ki değil 21. yüzyıl, 1021. yüzyılda da 10021. yüzyılda da İslamiyet'in ahkâmı geçerlidir ve uygulanır. Müslümanlar olarak bizim bir hukukumuz var ve o hukuku belirlemiş olan Allah ve onun resulüdür ve bizlere emredilen de o hukuka uymamızdır.

Türkiye bir İslam ülkesidir ve İngiltere ise gâvur bir memlekettir. Türkiye'de yaşayan Müslümanlar olarak devlet tarafından İslam hukukuna göre muamele görmüyoruz; oysa İngiltere'de yaşayan Müslümanlar için şeriat mahkemeleri kurulmuş. Durumun vehametine bakın ki İslam ülkesi Türkiye'de İslam hukuku uygulanmazken gâvur ülkesi İngiltere'de uygulanıyor.

İslamiyet yeni gelmiş bir din değil ki ak61. İslam hukuku yüzyıllar boyunca uygulandı ve o hukuk uygulanırken çok sayıda gayrimüslim de Müslümanların hâkimiyeti altında yaşadı. İslam devletlerinde Müslümanlar ve gayrimüslimler çok hukuklulukla kendi hukuklarını yaşadılar. Bugün de benzeri bir uygulama yapılabilir.

İslam hukuku ile laik hukukun genel bir değerlendirmesini yapayım. Şunu hiç şüphesizce ve rahatlıkla söyleyebiliriz ki laik hukuk yani laiklik ölüdür! Apaçık gerçek budur. Bunun niye böyle olduğunu anlatayım. Laik hukukun temeli insan aklının doğruyu hiçbir şeye ihtiyaç duymadan kendi başına bulabileceği önermesine dayanır ve bu yüzden laiklikte din kuralları dikkate alınmaz. Oysa insanoğlunun yaşadığı tecrübe açıkça göstermiştir ki, insan aklı, vahiy olmadan doğruyu bulamıyor ve yanlışta takılıp kalıyor.

Ölü doğmuş bir hukuk olan laik hukukun yani laikliğin ölü olduğunu kanıtlayan birkaç misali burada göstereyim. Dünya genelinde uygulanan laik hukuka göre faiz alıp vermek, kumar oynamak, içki içmek ve zina yapmak serbesttir; İslam hukukuna göre ise bunların hepsi haramdır. Laik hukuk ölüdür çünkü onun 'özgürlük' olarak değerlendirdiği faiz alıp vermek, kumar oynamak, içki içmek ve zina yapmak türü kötülükler hem fert için hem de toplum için gerçekte birer 'zulüm'dür.

Size şu soruyu sorayım kardeşim: İnsanlık tarihinin başından bugüne kadar faiz, kumar, içki ve zina yüzünden yeryüzünde kaç yuva yıkılmış ve kaç insan perişan duruma düşmüştür? Bu sorunun cevabının en az milyonlarca yuva ve milyonlarca insan olduğu hususunda hiç şüphe yoktur. Dünya nüfusunun günümüzde 7 milyara ulaşmış olduğunu düşündüğümüzde, eğer laik hukuk yolundan dönülmezse laik hukukun bozukluğu yüzünden yıkılan yuva ve perişan duruma düşen insan sayısının milyarlara çıkması sonucuyla karşı karşıya kalabiliriz.

Günümüzde pek çok ülkede eşcinsel evlilikler yasal hâle getirildi ve bu süreç maalesef ki devam ediyor, eşcinsel evlilikleri yasal hâle getiren ülke sayısı artıyor. Hâl böyleyken laik hukuk, laiklik savunulabilir mi?! Bunun mümkünatı var mı?! 'Mars'a otomobil gönderme' gibi büyük bir başarıya imza atılmış olan gelişmişlik seviyesine ulaştık ve bu durumdayken bile insanoğlunun çoğu, milyonlarca yuvanın yıkılmasının ve milyonlarca insanın perişan olmasının nedeni olan faizin, kumarın, içkinin ve zinanın özgürlük olarak değerlendirildiği ve sapıklık olan eşcinselliğin meşrulaştırılmaya çalışıldığı ölü bir hukuk olan laik hukuk yani laiklik altında yaşıyor.

Günümüzde insanoğlunun ulaşmış olduğu yüksek gelişmişlik seviyesindeyken laik hukuka yani laikliğe göre bir erkeğin bir erkekle ve bir kadının da bir kadınla evlenmesine yasal statü veriliyor. Bu resmen akıl tutulmasıdır, akıl dışılıktır! Durum o kadar acı ve vahim ki bunu akıl adına, akılcılık adına yapıyorlar. Allah, erkeği erkeklik özelliğiyle ve kadını da kadınlık özelliğiyle yaratmıştır. Bir erkekle bir erkeğin ve bir kadınla bir kadının evliliği diye bir şey olmaz! Değil yasal statü verilmesi böyle bir şey düşünülemez bile!

Laiklik denilen akıl tutulmasının, akıl dışılığın çarpıcı bir misalini daha göstereyim: Türkiye'de alkollü araç kullanmak yasak ve tahmin ediyorum ki dünyanın genelinde de bu şekilde bir yasak vardır. Laik hukukun saçmalığına bakın ki alkolün zararlı olduğunu bilinerek alkollü iken araç kullanmak içkinin zararlarından biri olan trafik kazasına neden olduğu için yasaklanıyor; fakat alkol almak araç kullanma dışında serbest bırakılıyor. Laik hukuka göre içkili iken araç kullanmak yasak; fakat içip içip kendi yuvanı yıkıp hanımını ve varsa çocuklarını perişan duruma düşürmek de içki içip içip kavga çıkarıp birilerine zarar vermek, yaralamak ya da öldürmek de 'serbest'! Bunlar serbest değil cezası var denilebilir. Laikliği savunanlara söylüyorum: İçki bunlara ve başka kötülüklere neden oluyor görmüyor musunuz?! İçki; yuva yıkılması, insan yaralanması, insan öldürülmesi gibi büyük zararlara neden oluyor. Yuva yıkılıp dul kalan kadın ve çocukları perişan olduktan sonra, insan yaralandıktan, insan öldükten sonra içkici suçluya ceza versen yaşanmış olan mağduriyeti gideremezsinki! İçki içmek insanın özgürlüklerinden biri değildir, sonuçları itibariyle içki içenin kendisine ve çok zaman da başkalarına yaptığı bir zulümdür!

Bu kadar tahlilden sonra artık bu durumun adını koyalım: Laik hukuk yani laiklik Şeytan'ın hukukudur! İnsanlık olarak yüksek gelişmişlik seviyesini yaşıyor olduğumuz bir hâldeyken laikliğe göre faiz, kumar, içki, zina ve eşcinselliğin meşru kabul ediliyor olması bile bunun böyle olduğunu kanıtlamaya yeter. Aklın yolu diye yutturmaya çalıştıkları laiklik yolu aslında ve gerçekte Şeytan'ın yoludur!

Eski zamanlarda Nuh kavminin, Ad kavminin, Semud kavminin ve Lut kavminin yaşadıklarının toplamını insanlık âlemi olarak günümüzde yaşıyoruz. Maalesef ki bütün dünya Sodom ve Gomore olma yolunda. Böyle bir durumda Allah'tan ne beklenir ki? Elbetteki azabını göndermesi beklenir.

Son olarak şunları söyleyeyim: Doğrunun ne olduğunu belirleyen Allah'tır; çünkü göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur, kâinatın tamamı Allah'ındır. Kendi mülkünde söz sahibi O'dur. Akıl yanılabilir vahiy yanılmaz! Aklı asla dışlamıyorum, akıl çok önemlidir; fakat vahiyle birlikte hareket eden, vahye uyan akıl yani akl-ı selim dediğimiz akıl doğruyu bulur ve doğruyu gösterir. Vahyi dikkate almayan, vahye uymayan bâtıl akıl ise; günah, zulüm ve yıkım bataklığında çırpınarak sahibine bu dünyasını da âhiretini de zehir eder ve âhirette sonsuza kadar Cehennem'de azap içinde yaşanılmasına neden olur.

Allah, melekleri ve bütün insanlar şahit olsun ki bizler Müslümanlarız! Allah, melekleri ve bütün insanlar şahit olsun ki kâfirlerden ve zalimlerden razı değiliz ve onlardan yüz çevirdik!

Konu Cihannur tarafından (05-29-2018 Saat 13:13 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-29-2018, 13:48   #5
Kullanıcı Adı
ak61
Standart
Elhamdülillah Müslümanım,
Ben İslam hukukuna karşı biriside asla değilim. Tümden uygulanmasını reddeden felan da değilim. Sadece uygulandığı dönemki mantık ve dünya gerçekleri ile bugünki gerçekler çok farklı. Bunun için eski uygulamalar bize done olamaz. Bugünki hak insan hayat kavramları çok değişti. Özgürlük kapsamı oldukça gelişti.
İngiltere'deki uygulmayı tam olarak bilmediğim için yorum yapamayacağım. Ama benim merak ettiğim sorunun cevabı yazdıklarınızda yok Cihannur Bey. Kendim bizzat İngiliz modelini araştıracağım ama bugün. (Merak ettiğim konu şudur, örneğin İngiltere'nin ceza kanunlarına göre verilmesi yasak olan bir ceza İslam hukuku veya şeriat hükümlerine göre verilebilir mi? Bana mümkün değil gibi geliyor. )

Ayrıca bir Müslüman ile Hristiyan, bir Hristiyan ile Ateist, Suya tapan birisi ... bir çok inanç var bu inançlara sahip kişiler kendi dini inançlarında bizim inancımızda suç veya caiz olmayan birşeyi bize karşı işlerse nasıl hükme bağlayacağız. Senin inancın hak din değil, senin inancına az kişi inanıyor geçerli saymıyoruz mu diyeceğiz.

İslam hukuku uygulayacağız ve bu belli kesimlere haksızlık olacaksa (kendi inanç ve düşüncelerine göre) bu ne kadar adil olacak? (İslam hukuku gereği haksızlık olmayacaktır ancak kişi islam hukuku hükümlerine göre yargılanmayı reddetmesi durumunda ne olacaktır?)

Bugünki kanunlar ve cezalar, bugünki hukuki uygulamalar eğer ortak bir mutabakat ve AZAMİ ortak akıl ile üretilmez ise elbet belli kesimlere zulme dönüşecektir. Ör: Başörtüsü ile Üniversiteye girmenin Anayasa'nın ilk 3 maddesine aykırı sayılması kararı AYM-2008

İçki içmek yasaklansın mesela, yasaklandığında islamiyeti kabul etmeyen ya da bunu kabul etmeyenler bu yasağa uymak zorunda kalırsa bu kendi inancımızı diğerlerine baskı ile uygulatmak olmayacak mı? Bu tarz bir şey sadece insanların İslam'dan soğumasına neden olacaktır.

Alkol çeşitli alanlarda kısıtlanmıştır, araç kullanmak, işe gitmek vb. idari cezalar uygulanmaktadır. Yasakçı bir anlayışla sorunların çözülmeyeceğini bu milletin artık öğrenmiş olması lazım. Laiklik adı altında İslamiyeti yaşamak ciddi olarak kısıtlandı yıllarca insanlara ve sonucunda şimdi her gün sızlandıkları bir güne geldik.

Benim laiklikten anladığım, insan haklarına dayalı evrensel kuralların belirlendiği, herkesin özgürce inanlarını yaşayabildiği ve devletin buna asla engel olmadığı, devletin inançlara ayrımcılık yapmadığı, herkesin farklılıklarını özgürce yaşayabildiği ve farklı kesimlerin ortak mutabakatı ile hazırlanan metinler (Anayasa) üzerinden demokratik bir yaşama hakkı olduğu bir yapı.

Eğer laiklik gidip şeriat mahkemeleri gelecek ise (tartışılabilir), insanların reddi hakim merci gibi kesin olarak reddi mahkeme hakkı bulunması gerekir. İslamı uygulayacağım derken zulme döneceksek hiç uygulamayalım daha iyi. Temelde demek istediğim şu, bir kişi inançları farklı olmasına rağmen İslam hukuku üstünden yargılanmak zorunda kalacaksa bu sistem tıkanır ve çok ciddi sorunlar çıkar. Özellikle ikili uyuşmazlıklarda.

Düşüncelerinize saygı duymakla birlikte, devletin daha izole bir kurum olması tüm vatandaşlarına eşit yaklaşımda bulunması ve hukukun bizdeki gibi değil medeni toplumlardaki gibi ORTAK metinler olması gerektiğini düşünüyorum. İslamiyeti sığ yorumluyoruz hala daha söylüyorum, bu mantıkla kölelik de geri gelsin, cariyelik de. Kur'an'ı Kerim'in insanlığı aldığı ve taşıdığı yeri düşünüp, insanlara katmaya çalıştığı vizyonu bir tarafa bırakıp geçmişteki her şeyi aynen bugüne uygulamaya çalışmak hiç gerçekçi ve doğru bir islamiyet yorumu olduğuna katılmıyorum.

Saçma sapan açıklamalar yapan bir çok din adamı var. İslamiyetten insanları soğutmaktan başka bir işe yaradıkları da yok. Sözde ilim yayıyor özde topluma hiçbir katkısı yok.
Ne demişti Reis,
"Son günlerde bakıyorsunuz. Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya. Anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslamın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz islamı 14 – 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Böyle bir şey yok."
ak61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-29-2018, 22:45   #6
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Bakın öncelikle şu hususun altını bir kez daha çizeyim: Laik hukuk yani laiklik felsefi olarak fikren kesin olarak çökmüştür. Çünkü laikliğin temeli, insan aklının vahye gerek duymadan kendi başına doğruyu bulabileceği fikriyatına dayanır ve önceki mesajımda verdiğim misaller bile apaçık bir biçimde gösteriyor ki vahye dayanmayan, vahyi kendine rehber edinmeyen akıl doğruyu bulamıyor, sapıtıp kalıyor.

Eşcinsel ilişkiler bilhassa gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede suç kapsamında olmamasının yanı sıra meşru kabul edilerek eşcinsel evlilikler resmen tanınıyor. Dünya olarak ulaşmış olduğumuz yüksek gelişmişlik seviyesindeyken hem de gelişmiş ülkelerde başta olmak üzere bu akıl dışılık yaşanıyor. Bu durum laikliğin bittiğinin ilanıdır! Apaçık ve hiç şüphesizce görüldüğü üzere akıl, vahiy olmadan ve vahye uymadan doğruyu, doğru yolu bulamıyor. Eşcinsel ilişki sapıklığını ve eşcinsel evlilik sapıklığını onaylamak ve resmen tanımak ne demektir yahu?! Bu asla ve kat'a kabul edilemez ve savunulmaz! Bunu onaylayanların da savunanların da aklı yok!

Allah, Lut kavmini eşcinsel sapık ilişkiler bu yüzden helâk etti. Allah bize Kur'an'ında Lut kavminin sapıklığının haberini veriyor ve onları nasıl helâk ettiğini anlatarak insanlara uyarıda bulunuyor. Oysa insanoğlu yüksek gelişmişlik seviyesine ulaştığı hâlde vahye uymayan akılla yani laiklikle hareket ettiğinde sapıtıyor.

İnsan ve toplum için zararlı olan faiz, kumar, içki, zina ve eşcinsel ilişki türü kötülükleri meşru görüp cezalandırmayan laikliğin yanlış ve bâtıl olduğu hususunda hiç şüphe yoktur. Zaten ölü doğmuş ve dolayısıyla ölü olan laikliğin neyini savunabilirsiniz ki?! Hiçbir şeyini!

Buradan diğer bir konuya geçeyim. İslam'ın hükümleri tatbik edilirse gayrimüslimlere de mi İslam hukuku uygulanacak diye soruyorsunuz. Bir önceki mesajımda belirttiğimi biraz daha açayım. Bildiğim kadarıyla söylüyorum ki İslam'ın hükümleri cari olduğunda gayrimüslimlere kendi hukukları uygulanır yani çok hukukluluk geçerlidir ve İslam'ın ahkâmını gayrimüslimlere zorla kabul ettirmek diye bir şey söz konusu değildir. Bizim dinimiz bize onların dini onlara. Bir Müslümanla bir gayrimüslimin anlaşmazlığa düştüğü hususlarda ne tür hukuki işlem ya da işlemlerin yapılacağı da bellidir. Bu konu hakkında bilgi edinmek isterseniz İslam hukuku üzerine okumalar yapabilirsiniz. Dünyada İslam hukukunun uygulandığı ülkeler var; isterseniz oralardaki uygulamaları inceleyerek de konu hakkında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz. Ayrıca şunu da belirteyim ki, kölelik, cariyelik türü uygulamalar İslam'ın getirdiği uygulamalar değildir ve İslam'a mâl edilemezler.

İslam'ın ahkâmının güncellenmesi meselesine gelince o hususta şunları söyleyebilirim: Ben bu meselede güncellenme değil de ihya kavramını kullanmayı uygun buluyorum. İslam'ın ihya edilmesine taraftarım; fakat bu, Hazret-i Mehdi'nin işidir. Mehdi aleyhisselam zuhur ettiği zaman İslam'ı ihya edecektir inşaallah.

Son sözü mübarek Kur'an'a bırakalım. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de Maide Sûresi'nin 44. âyet-i kerimesinin sonunda mealen şöyle buyuruyor:

"Her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir!"

Konu Cihannur tarafından (06-03-2018 Saat 00:55 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2018, 15:18   #7
Kullanıcı Adı
ak61
Standart
Laik Hukuk sisteminin doğru işlediği örneklere bakmak lazım çöküp çökmediğini görmek için. Bu ülkelerde eşitlik adalet hak hukuk kavramları ne düzeyde? Uluslararası bağımsız gözlem yapan kuruluşlar bu ülkeleri hangi sıraya koyuyor buna bakmak lazım.


Laiklik olmayan ülkelerden; Adalet ve Hukukun üstünlüğünde Fas 113 ülke arasında 67.
Afganistan 111. , Arjantin 46. , Bangladeş 102. , Mısır 110. , Iran 80. , Malezya 53. ,

Pakistan 105. , ....

Hatta söyle diyeyim ilk 30'a girebilen ülkelerden laik diyemeyeceğiz ülke sayısı 3-4 bunlarda Danimarka Norveç ve İngiltere.


Laik hukuk sisteminin çökmüş olduğunu düşünmüyorum. Burda laik hukuk Eski Türkiye gibi ayetler ile ters düşecek tarzda kurgularsan batırırsın. İnsanların dinine müdahele etmeyecek şekilde Finlandiya İsveç Yeni Zelanda Avustralya gibi kurgularsan bu sefer de hukukun en uygulanır en adil olduğu ülke listesinde zirvede olursun.


İnsanların cinsel tercihleri "ben tasvip etmesem de" eşcinsellik ise "DEVLET" in bunu yasaklayarak baskılayarak değil, doğru eğitim ve planlamalar ile yol gösterici olması gerekir. İnsanlar 18. 19. yy. daki insanlar değiller ve düşüncelerimizi de güncellememiz şart. Ben onaylamam ama yaşayana da karışmayacağımı bilmek zorundayız. Allah uyarısını yapmıştır, isteyen dikkate alır isteyen almaz. Zorla Allah'ın ayetine uyacaksın diyemeyiz.


Kölelik ve cariyelik İslam Hukuku'nun getirdiği kavramlar değildir ama yasaklanıp kaldırılmamıştır. Böyle olduğu için bugün kölelik cariyelik yapılabilir, islamiyet yasaklamamıştır mı diyeceğiz. Tersten okursak çok yanlış yerlere gideriz. Bu yüzden akıl verilmiştir insana.
""

Son sözü mübarek Kur'an'a bırakalım. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de Maide Sûresi'nin 44. âyet-i kerimesinin sonunda mealen şöyle buyuruyor:

"Her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir!"

"
Bu yüzden bunlara uymayacak kişiler kendileri düşünsün. Eşcinsellik yolunda olan da diğer hususlarda da. Toplumun bireylerinin hepsinin eşit hakkı olan bir "devlet" kavramı belirli insanların istekleri, inançları, ideolojileri doğrultusunda değil. Herkesin ortak kabul etttiği azami şartlarda yönetilmeli.
Not: Eğer Türkiye'de %65-70 Laiklik gitsin diyorsa bence gidebilir. Ama 51-49 mantığı ile Anayasaların değişmesi yapılmasını desteklemiyorum.
Not2: 2009'dan beri Akparti'den başka partiye oy vermedim, 2017 Referandumunda Hayır verdim.
ak61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-05-2018, 00:35   #8
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
İnsanlık tarihinin yüksek gelişmişlik seviyelerinden bir dönemde yaşıyoruz. İnsanlık olarak tarih boyunca edindiğimiz büyük bir birikime sahibiz. Din âlimlerinden filozoflara, bilim insanlarından düşünürlere kadar çok sayıda insanın eserlerini ve söyledikleri özlü sözleri biliyoruz. 'Gök kubbe altında söylenmedik söz yoktur' derler ya hah işte neredeyse tam da böyle bir durumdayız.

Bakın biz insanoğlu olarak işte bu seviyeye ulaşmışken bilhassa gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede hem sapık eşcinsel ilişkilerin hem de sapık eşcinsel evliliklerin meşru kabul edilerek yasal statü altında tanınmasını laikliğin, laiklik hukukun ölü doğmuş olduğunun yani ölü olduğunun delillerinin en önemlilerinden biri olarak gösteriyorum.

Lütfen dikkat buyurun ki altını çizerek şunu söylüyorum: İnsanoğlu olarak tarih boyunca biriktirdiğimiz çok büyük ilimler ve fikirler sonrasında sahip olduğumuz bu çok yüksek birikim seviyesindeyken eğer hem de gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede eşcinsel ilişkiler de eşcinsel evlilikler de meşru kabul edilip yasal olarak tanınıyorsa bu hiç şüphe yoktur ki vahiyden kopuk aklın, vahyi dikkate almadan vahye uymadan kendi başına hareket eden aklın iflasıdır. Bakın bunda hiçbir şüphe yoktur. Ben size kesin olan bir şeyden, üzerinde hiçbir şüphe bulunmayan bir şeyden bahsediyorum.

Aklınıza ve vicdanınıza ve tüm insanlığın ortak aklına ve ortak vicdanına şu soruları soruyorum: Bir erkekle bir erkeğin ve bir kadınla bir kadının cinsel ilişkisi veya evliliği fıtrî midir? İnsanlığın fıtratında böyle bir şey var mıdır? İnsanlığı geçtim hayvanlığın fıtratında böyle bir şey var mıdır? Doğada hayvanlar âleminde erkek hayvanların birbirleriyle ve dişi hayvanların da birbirleriyle ilişki var mıdır?

Bu soruların cevapları akl-ı selime ve vicdana göre şunlardır: Bir erkekle bir erkeğin ve bir kadınla bir kadının cinsel ilişkisi de evliliği de fıtrî değildir, insan fıtratına aykırıdır. İnsanlığın fıtratında böyle bir şey yoktur. İnsanlığın dışında hayvanlığın fıtratında dahi böyle bir şey yoktur. Hayvanlar bile erkek erkeğe, dişi dişiye ilişki kurmamaktadır.

Akl-ı selime, ahlâka ve vicdana apaçık aykırı olan ve akıl dışı olan eşcinsel ilişkilerin ve eşcinsel evliliklerin hem de gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede meşru kabul edilip tanınıyor olması ölü doğmuş olan laikliğin yani laik hukukun ve dolayısıyla vahiyden bağımsız olan laik aklın yani bâtıl aklın iflasıdır, bitişidir, yok oluşudur.

Hayvanların bile yapmadığı bir davranış olan eşcinsel ilişki ve eşcinsel evlilik sapıklığını normal ve meşru görüp kabul edip onaylamak akılsızlıktır; gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bu tür sapıklıkları normal görüp onaylayıp yasal statü altında tanıyan akılsızlar, insanlık tarihi boyunca elde etmiş olduğumuz çok büyük birikime rağmen akıl, ahlâk ve vicdan dışı bu onaylamayı yapıyorlar.

Bakın çok net olan ve üzerinde hiç şüphe bulunmayan bir şeyi söylüyorum: Vahiyden bağımsız olan laik akıl ve dolayısıyla laiklik, laik hukuk doğruyu bulamıyor, sapıtıp kalıyor. Yukarıda verdiğim misalle de bunu size hiç şüphesizcesine kanıtlayıp delillendiriyorum. Eğer laiklik iddiası ve dolayısıyla aklın vahiyden bağımsız olarak da doğruyu bulabileceği iddiası doğru olsaydı, insanoğlunun bu yüksek gelişmişlik seviyesindeyken eşcinsel ilişki ve eşcinsel evlilik türü sapıklıklar hem de gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede meşru görülüp onaylanıp yasal statü kazanamazdı.

Ölü doğmuş olan laikliğin ölü olduğunu sadece yukarıdaki misalle kanıtlamıyorum; yukarıda vermiş olduğum misal, laikliğin ölü olduğunu kanıtlayan en kuvvetli misallerden biri olmasına rağmen bu hususta daha pek çok misal gösterilebilir. Daha önceki mesajlarımda değinmiş olduğum faiz, kumar, zina ve içki meselesine burada bir kez daha değinerek laikliğin ölü olduğunu o misallerle de kanıtlayayım.

Faizin, kumarın, zinanın ve içkinin hem insan hem aile hem de toplum için ne kadar zararlı olduğu çok açık ve net olarak bilinmesine rağmen laikliğe göre bunlar yasaklanmıyor. Faiz, kumar, zina ve içki yüzünden milyonlarca insan perişan oldu, milyonlarca aile yıkıldı ve milyonlarca çocuk da ya anasız babasız kaldı veya ana-baba şefkatinden uzak yaşadı ve bu durumdaki insanların sayısı her geçen gün artıyor ve hem bireysel hem de ailevî ve dolayısıyla toplumsal mağduriyetler yaşanmaya devam ediliyor.

İslamiyet'in, İslam hukukunun ne kadar doğru ve laikliğin, laik hukukun ise ne kadar yanlış olduğunu aşağıda yaptığım basit bir simülasyonla sonsuza kadar kesin olarak kanıtlayayım.

Tüm dünya genelinde şöyle iki uygulama yapıldığını varsayalım: Birinci uygulama olarak 1 Ocak 2019 - 31 Aralık 2019 tarihleri arasında laikliğe göre dünya genelinde her yerde faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin serbest bırakılarak yasal kabul edildiği bir uygulamayı varsayalım. İkinci uygulama olarak ise 1 Ocak 2020 - 31 Aralık 2020 tarihleri arasında İslam'a göre dünya genelinde her yerde faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin yasaklandığı bir uygulamayı varsayalım. Ve bu iki uygulamanın sonucunu 2021 yılında değerlendirmeye alalım. Önce laikliğe göre faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin serbest bırakılıp yasal kabul edildiği 1 Ocak 2019 - 31 Aralık 2019 tarihleri arasındaki birinci uygulamanın insanlara, ailelere ve toplumlara; bedenî ve ruhî hastalıklardan insanlara zarar verip yaralayıp öldürmelere, mal ve para kayıplarından evliliklerin sonlanıp yuvaların yıkılmasına ve çocukların ana ya da babalarından veya her ikisinden de ayrı yaşamak zorunda kalmalarına kadar ne kadar büyük zararlar verdiğinin ulaşabildiğimiz tüm delillerini toplayalım. Sonra da 1 Ocak 2020 - 31 Aralık 2020 tarihleri arasındaki ikinci uygulamada İslam'a göre insanların, ailelerin ve toplumların; faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin yasaklanıp bu kötülüklerin tüm zararlarından korunmalarıyla yaşadıkları rahatlığın ulaşabildiğimiz tüm delillerini toplayalım. Ve nihayetinde bu iki uygulamanın sonuçları arasında kıyas yaparak kesin ve net bir değerlendirmede bulunalım. Böylelikle İslam hukukunun ne kadar doğru ve laik hukukun ise ne kadar yanlış olduğunu hiçbir şüpheye yer olmaksızın sonsuza kadar kesin olarak kanıtlayalım.

Yukarıda simule ettiğim iki uygulamanın fiziken gerçekleştirilmesi elbette mümkün değildir. Fakat faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin insanlara, ailelere ve toplumlara ne kadar büyük zararlar verdiği bilimsel verilerle ve ilmî gerçeklerle apaçık ortadadır. Ve faiz, kumar, zina, içki ve eşcinsel ilişkiler türü kötülükler bu tür kötülükleri meşru görerek onaylayan ölü doğmuş ve dolayısıyla ölü olan laikliğin de insanlara, ailelere ve toplumlara yapmış olduğu birer büyük zulmü ve atmış olduğu birer büyük kazığıdır. Laikliğe bu yüzden Şeytan'ın yolu ve laik hukuka da Şeytan'ın hukuku diyorum; çünkü Şeytan'ın insana verebileceği zararların önemli bir bölümü bâtıl akıl olan laik akılla yani laiklikle, laiklik uygulamalarıyla maalesef veriliyor.

Laikliğin ne kadar zararlı olduğuna dair bazı misaller verdim. Bu hususta daha başka misaller de verilebilir. Sistem bozuksa ne yapsan çare olmaz, bozuk sistemi düzeltemezsin! Laiklik de fikriyat olarak işte böyle bozuk bir sistemdir ve ne yapsan düzelmez. Çünkü laikliğin fikriyatı temelde insan aklının vahye ihtiyaç duymadan kendi başına doğruyu, doğru yolu bulabileceği önermesine dayanır ve bu fikriyat, yukarıda bazı misaller vererek kesin olarak kanıtladığım üzere temelden yanlıştır, temelden bozuktur ve temelden çürüktür.

Ölü olan laiklik bittiği gibi millî devletler döneminin de bitmek üzere olduğu kanaatindeyim. Millî devletler 1. Dünya Savaşı sonrasında oluşan statükonun bir dayatmasıydı ve hiç istemiyoruz ama maalesef ki kaçışımız olmayacağı kanaatinde olduğum 3. Dünya Savaşı çıkacak ve 3. Dünya Savaşı'nın sonrasında ise yeni bir statüko oluşacak ve o statükoda millî devletlerin olmayacağı kanaatindeyim. İsa aleyhisselamın nüzûlü ve böylelikle Hristiyanlığın İslamiyet'e inkılap etmesiyle İslam âlemi tek bir devlet altında toplanabilir ve günümüzde var olan mevcut devlet yapılanmaları coğrafya ve şekil değiştirerek İslam devletinin birer federatif bölgesi olabilir. Zaten doğrusu da bu şekildeki bir devlet yapılanmasıdır. İnsanoğluna dayatılmış olan millî devletler ve askerlerle polislerle kapatılmış olan ülke sınırları saçmalığı ortadan kalksın artık. İnsanların hürriyetini kısıtlayan bütün ülke sınırları kaldırılsın. Herkes dünyanın neresine gitmek ve neresinde yaşamak istiyorsa vize ya da pasaport almaya gerek duymadan gitsin, yerleşsin ve yaşasın.

İslam şeriatının Türkiye'de uygulanması meselesine gelirsek bu hususta şunları söyleyebilirim: Öyle bir zamana geldik ve öyle bir zaman yaklaşıyor ki artık 'küçük hikâye'nin vakti geçti. Türkiye laikliğe hiç geçmeseydi ve güzelim ülkemizdeki 'küçük hikâye'miz eskiden olduğu gibi kendi hukukumuz olan İslam hukukuyla devam etseydi ne güzel olurdu. Şimdi artık 'büyük hikâye'nin zamanıdır. 'Büyük hikâye' ise Melhame-i Kübra yani Armageddon'dur. Pek çok insana belki masal gibi gelen Melhame-i Kübra'nın zamanı yaklaştı. Bundan sonrası 'tufan' ve arkası ise 'sütliman' olacak Allahu âlem. Ve nihayetinde İslam'ın ahkâmı yeryüzünün en azından büyük çoğunluğunda ve belki de tamamında hükümferma olacak inşaallah.

Konu Cihannur tarafından (06-06-2018 Saat 01:42 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-06-2018, 14:38   #9
Kullanıcı Adı
ak61
Standart
Alıntı:
Cihannur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İnsanlık tarihinin yüksek gelişmişlik seviyelerinden bir dönemde yaşıyoruz. İnsanlık olarak tarih boyunca edindiğimiz büyük bir birikime sahibiz. Din âlimlerinden filozoflara, bilim insanlarından düşünürlere kadar çok sayıda insanın eserlerini ve söyledikleri özlü sözleri biliyoruz. 'Gök kubbe altında söylenmedik söz yoktur' derler ya hah işte neredeyse tam da böyle bir durumdayız.

Bakın biz insanoğlu olarak işte bu seviyeye ulaşmışken bilhassa gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede hem sapık eşcinsel ilişkilerin hem de sapık eşcinsel evliliklerin meşru kabul edilerek yasal statü altında tanınmasını laikliğin, laiklik hukukun ölü doğmuş olduğunun yani ölü olduğunun delillerinin en önemlilerinden biri olarak gösteriyorum.

Lütfen dikkat buyurun ki altını çizerek şunu söylüyorum: İnsanoğlu olarak tarih boyunca biriktirdiğimiz çok büyük ilimler ve fikirler sonrasında sahip olduğumuz bu çok yüksek birikim seviyesindeyken eğer hem de gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede eşcinsel ilişkiler de eşcinsel evlilikler de meşru kabul edilip yasal olarak tanınıyorsa bu hiç şüphe yoktur ki vahiyden kopuk aklın, vahyi dikkate almadan vahye uymadan kendi başına hareket eden aklın iflasıdır. Bakın bunda hiçbir şüphe yoktur. Ben size kesin olan bir şeyden, üzerinde hiçbir şüphe bulunmayan bir şeyden bahsediyorum.

Aklınıza ve vicdanınıza ve tüm insanlığın ortak aklına ve ortak vicdanına şu soruları soruyorum: Bir erkekle bir erkeğin ve bir kadınla bir kadının cinsel ilişkisi veya evliliği fıtrî midir? İnsanlığın fıtratında böyle bir şey var mıdır? İnsanlığı geçtim hayvanlığın fıtratında böyle bir şey var mıdır? Doğada hayvanlar âleminde erkek hayvanların birbirleriyle ve dişi hayvanların da birbirleriyle ilişki var mıdır?

Bu soruların cevapları akl-ı selime ve vicdana göre şunlardır: Bir erkekle bir erkeğin ve bir kadınla bir kadının cinsel ilişkisi de evliliği de fıtrî değildir, insan fıtratına aykırıdır. İnsanlığın fıtratında böyle bir şey yoktur. İnsanlığın dışında hayvanlığın fıtratında dahi böyle bir şey yoktur. Hayvanlar bile erkek erkeğe, dişi dişiye ilişki kurmamaktadır.

Akl-ı selime, ahlâka ve vicdana apaçık aykırı olan ve akıl dışı olan eşcinsel ilişkilerin ve eşcinsel evliliklerin hem de gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede meşru kabul edilip tanınıyor olması ölü doğmuş olan laikliğin yani laik hukukun ve dolayısıyla vahiyden bağımsız olan laik aklın yani bâtıl aklın iflasıdır, bitişidir, yok oluşudur.

Hayvanların bile yapmadığı bir davranış olan eşcinsel ilişki ve eşcinsel evlilik sapıklığını normal ve meşru görüp kabul edip onaylamak akılsızlıktır; gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bu tür sapıklıkları normal görüp onaylayıp yasal statü altında tanıyan akılsızlar, insanlık tarihi boyunca elde etmiş olduğumuz çok büyük birikime rağmen akıl, ahlâk ve vicdan dışı bu onaylamayı yapıyorlar.

Bakın çok net olan ve üzerinde hiç şüphe bulunmayan bir şeyi söylüyorum: Vahiyden bağımsız olan laik akıl ve dolayısıyla laiklik, laik hukuk doğruyu bulamıyor, sapıtıp kalıyor. Yukarıda verdiğim misalle de bunu size hiç şüphesizcesine kanıtlayıp delillendiriyorum. Eğer laiklik iddiası ve dolayısıyla aklın vahiyden bağımsız olarak da doğruyu bulabileceği iddiası doğru olsaydı, insanoğlunun bu yüksek gelişmişlik seviyesindeyken eşcinsel ilişki ve eşcinsel evlilik türü sapıklıklar hem de gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede meşru görülüp onaylanıp yasal statü kazanamazdı.

Ölü doğmuş olan laikliğin ölü olduğunu sadece yukarıdaki misalle kanıtlamıyorum; yukarıda vermiş olduğum misal, laikliğin ölü olduğunu kanıtlayan en kuvvetli misallerden biri olmasına rağmen bu hususta daha pek çok misal gösterilebilir. Daha önceki mesajlarımda değinmiş olduğum faiz, kumar, zina ve içki meselesine burada bir kez daha değinerek laikliğin ölü olduğunu o misallerle de kanıtlayayım.

Faizin, kumarın, zinanın ve içkinin hem insan hem aile hem de toplum için ne kadar zararlı olduğu çok açık ve net olarak bilinmesine rağmen laikliğe göre bunlar yasaklanmıyor. Faiz, kumar, zina ve içki yüzünden milyonlarca insan perişan oldu, milyonlarca aile yıkıldı ve milyonlarca çocuk da ya anasız babasız kaldı veya ana-baba şefkatinden uzak yaşadı ve bu durumdaki insanların sayısı her geçen gün artıyor ve hem bireysel hem de ailevî ve dolayısıyla toplumsal mağduriyetler yaşanmaya devam ediliyor.

İslamiyet'in, İslam hukukunun ne kadar doğru ve laikliğin, laik hukukun ise ne kadar yanlış olduğunu aşağıda yaptığım basit bir simülasyonla sonsuza kadar kesin olarak kanıtlayayım.

Tüm dünya genelinde şöyle iki uygulama yapıldığını varsayalım: Birinci uygulama olarak 1 Ocak 2019 - 31 Aralık 2019 tarihleri arasında laikliğe göre dünya genelinde her yerde faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin serbest bırakılarak yasal kabul edildiği bir uygulamayı varsayalım. İkinci uygulama olarak ise 1 Ocak 2020 - 31 Aralık 2020 tarihleri arasında İslam'a göre dünya genelinde her yerde faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin yasaklandığı bir uygulamayı varsayalım. Ve bu iki uygulamanın sonucunu 2021 yılında değerlendirmeye alalım. Önce laikliğe göre faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin serbest bırakılıp yasal kabul edildiği 1 Ocak 2019 - 31 Aralık 2019 tarihleri arasındaki birinci uygulamanın insanlara, ailelere ve toplumlara; bedenî ve ruhî hastalıklardan insanlara zarar verip yaralayıp öldürmelere, mal ve para kayıplarından evliliklerin sonlanıp yuvaların yıkılmasına ve çocukların ana ya da babalarından veya her ikisinden de ayrı yaşamak zorunda kalmalarına kadar ne kadar büyük zararlar verdiğinin ulaşabildiğimiz tüm delillerini toplayalım. Sonra da 1 Ocak 2020 - 31 Aralık 2020 tarihleri arasındaki ikinci uygulamada İslam'a göre insanların, ailelerin ve toplumların; faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin yasaklanıp bu kötülüklerin tüm zararlarından korunmalarıyla yaşadıkları rahatlığın ulaşabildiğimiz tüm delillerini toplayalım. Ve nihayetinde bu iki uygulamanın sonuçları arasında kıyas yaparak kesin ve net bir değerlendirmede bulunalım. Böylelikle İslam hukukunun ne kadar doğru ve laik hukukun ise ne kadar yanlış olduğunu hiçbir şüpheye yer olmaksızın sonsuza kadar kesin olarak kanıtlayalım.

Yukarıda simule ettiğim iki uygulamanın fiziken gerçekleştirilmesi elbette mümkün değildir. Fakat faizin, kumarın, zinanın, içkinin ve eşcinsel ilişkilerin insanlara, ailelere ve toplumlara ne kadar büyük zararlar verdiği bilimsel verilerle ve ilmî gerçeklerle apaçık ortadadır. Ve faiz, kumar, zina, içki ve eşcinsel ilişkiler türü kötülükler bu tür kötülükleri meşru görerek onaylayan ölü doğmuş ve dolayısıyla ölü olan laikliğin de insanlara, ailelere ve toplumlara yapmış olduğu birer büyük zulmü ve atmış olduğu birer büyük kazığıdır. Laikliğe bu yüzden Şeytan'ın yolu ve laik hukuka da Şeytan'ın hukuku diyorum; çünkü Şeytan'ın insana verebileceği zararların önemli bir bölümü bâtıl akıl olan laik akılla yani laiklikle, laiklik uygulamalarıyla maalesef veriliyor.

Laikliğin ne kadar zararlı olduğuna dair bazı misaller verdim. Bu hususta daha başka misaller de verilebilir. Sistem bozuksa ne yapsan çare olmaz, bozuk sistemi düzeltemezsin! Laiklik de fikriyat olarak işte böyle bozuk bir sistemdir ve ne yapsan düzelmez. Çünkü laikliğin fikriyatı temelde insan aklının vahye ihtiyaç duymadan kendi başına doğruyu, doğru yolu bulabileceği önermesine dayanır ve bu fikriyat, yukarıda bazı misaller vererek kesin olarak kanıtladığım üzere temelden yanlıştır, temelden bozuktur ve temelden çürüktür.

Ölü olan laiklik bittiği gibi millî devletler döneminin de bitmek üzere olduğu kanaatindeyim. Millî devletler 1. Dünya Savaşı sonrasında oluşan statükonun bir dayatmasıydı ve hiç istemiyoruz ama maalesef ki kaçışımız olmayacağı kanaatinde olduğum 3. Dünya Savaşı çıkacak ve 3. Dünya Savaşı'nın sonrasında ise yeni bir statüko oluşacak ve o statükoda millî devletlerin olmayacağı kanaatindeyim. İsa aleyhisselamın nüzûlü ve böylelikle Hristiyanlığın İslamiyet'e inkılap etmesiyle İslam âlemi tek bir devlet altında toplanabilir ve günümüzde var olan mevcut devlet yapılanmaları coğrafya ve şekil değiştirerek İslam devletinin birer federatif bölgesi olabilir. Zaten doğrusu da bu şekildeki bir devlet yapılanmasıdır. İnsanoğluna dayatılmış olan millî devletler ve askerlerle polislerle kapatılmış olan ülke sınırları saçmalığı ortadan kalksın artık. İnsanların hürriyetini kısıtlayan bütün ülke sınırları kaldırılsın. Herkes dünyanın neresine gitmek ve neresinde yaşamak istiyorsa vize ya da pasaport almaya gerek duymadan gitsin, yerleşsin ve yaşasın.

İslam şeriatının Türkiye'de uygulanması meselesine gelirsek bu hususta şunları söyleyebilirim: Öyle bir zamana geldik ve öyle bir zaman yaklaşıyor ki artık 'küçük hikâye'nin vakti geçti. Türkiye laikliğe hiç geçmeseydi ve güzelim ülkemizdeki 'küçük hikâye'miz eskiden olduğu gibi kendi hukukumuz olan İslam hukukuyla devam etseydi ne güzel olurdu. Şimdi artık 'büyük hikâye'nin zamanıdır. 'Büyük hikâye' ise Melhame-i Kübra yani Armageddon'dur. Pek çok insana belki masal gibi gelen Melhame-i Kübra'nın zamanı yaklaştı. Bundan sonrası 'tufan' ve arkası ise 'sütliman' olacak Allahu âlem. Ve nihayetinde İslam'ın ahkâmı yeryüzünün en azından büyük çoğunluğunda ve belki de tamamında hükümferma olacak inşaallah.
Ben eşcinsellik savunucusu değilim, taraftarı hiç değilim. Ancak eşcinsellik 1000+ canlı türünde var. Yunus, Kuğu, Penguen bunların en meşhur olanları.
Penguenlerde bu aşırı derecede var. Eksik bilgi olması nedeniyle burda eşcinsellik savunucusu durumuna düşeceğim nerdeyse. Ben bu tarz ilişkileri kesin olarak red ediyorum ama bunun canlılarda olmadığını söylemek araştırmamaya yatıyor.
Canlılarda düşünme yetkinliği olmadığı nedeniyle bu tür şeyleri doğal karşılarım ama insanoğlunda tasvip etmiyorum.

Bunları çok basit bir araştırma ile de öğrenebilirsiniz. Ama eşcinselliğe yönelimin Laikliğin çöküşü olacağını iddia etmek sadece bir fikirdir. Bunu bir hakikat gibi savunmanız bana hiç mantıklı gelmiyor. Ayrıca insan türünde %1 bile değil diyelim ki olsun böyle bir yönelim var. 5-6 yaşında çocuklara tecevüz var. Sapık düşünceli bir çok kişi var, bu tarz kişiler Şeriat'ın da altında Laikliğinde altında Hristiyanların da altında dinsizlerinde altında var olabilir.
Bunun üzerinde şüphe duyulmayacak bir örnek olmadığını düşünüyorum. Eşcinsellik, Laiklik sonucu oluşmuş bir şey değildir. İngiltere Laik bir devlet değil ancak Eşcinsellik oldukça yaygın. Keza İslam coğrafyasına ne kadar hakimiz? İran'da bunu ifade edemedikleri için yok mu bu tarz insanlar sanıyorsunuz. Yasaklar hiçbirşeyi çözmez.
Daha önceki yazımda dediğim gibi devletin bu konuda gerekli eğitim ve bilinçlendirmeyi yapması lazım. İnsanları zorla bir yere yönlendirmesi doğru değil.

Konu ak61 tarafından (06-06-2018 Saat 14:40 ) değiştirilmiştir..
ak61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-06-2018, 14:42   #10
Kullanıcı Adı
ak61
Standart
Ulus-Devlet konusu çok derinlemesine konuşulacak bambaşka bir konudur. O konuyu derinleştirmek istemiyorum.
ak61 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
islam, islam hukuku, islamiyet, laik hukuk, laiklik


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi