AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı ve T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bölümü,resimler bilgiler ve paylaşımlar.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-23-2011, 15:37   #1
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakanmızın Mitinglerinde yapttığı Konuşmaların Tam Metinleri
22.04.2011

Buradan tüm Gümüşhane'ye, Kelkit'e, Köse'ye, Kürtün'e, Şiran'a, Torul'a, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Bildiğiniz gibi 29 Mart seçimleri öncesinde Gümüşhane'ye gelmeyi, sizlerle bir arada olmayı, kucaklaşmayı çok arzu etmiştik. Ancak merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatı nedeniyle bu ziyareti gerçekleştiremedik. Allah rahmet etsin. Nasip, kısmet bugüneymiş. Ama hiçbir zaman Gümüşhane gönlümüzden çıkmadı.

Bugün 12 Eylül halkoylamasında yüzde 78,5 gibi çok yüksek bir oy oranıyla büyük Türkiye'ye, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne verdiğiniz destekten dolayı sizlere hem teşekkür ediyor, bir taraftan da 12 Haziran'a hep birlikte hazırlanıyoruz. Biz 29 Mart seçimlerinde Gümüşhane'de sizlerle kucaklaşamadık. Ama geçtiğimiz ay İstanbul'da yaşayan Gümüşhaneli kardeşlerimle buluştuk ve hasret giderdik. Ve tabi İstanbul'dan size selamlar gönderdim. İstanbul'dan bilmiyorum duydunuz mu sesimizi? Duydunuz. Zira televizyonlarda da zaten bu yayınlandı.

Gümüşhane'nin tabi bende unutulmaz bir hatırası var. Biliyorsunuz, 14 Ağustos 2001'de Partimizi kurduk ve yollara revan olduk. İl il Türkiye'yi dolaştık, milletimizle kucaklaştık. Gece yarısı otobüsle hiç unutmuyorum, Gümüşhane'den Trabzon'a ulaşmaya çalışırken yolda bir grup teyzenin ehramları içinde bekleştiğini gördük ve durduk, otobüsümüzü durdurduk. Oradan geçeceğimizi öğrenmişler, saatlerce bizi yol kenarında evlerinin bir kısmı da damlarında, balkonlarında bizi beklemişler. Kendileriyle sohbet ederken ikram ettikleri kömelerin de tadına baktık. İşte o gün bugün muhabbetle başlayan bir yolculuk bugünlere ulaştı. O gün sizlerin hayır duasıyla bu yola çıktık. Emanetinizi yere düşürmedik, sizlere mahcup olmadan bugünlere geldik.

Sevgili kardeşlerim; Gümüşhane'nin yetiştiği kalemi ve kelamıyla büyük hizmetler yapmış, alim, müderris, mutasavvıf Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi'yi burada rahmetle yad ediyorum, minnetle yad ediyorum. Diyor ki Gümüşhanevi Hazretleri; "esas olan hizmettir, insan hizmet ettikçe himmete mazhar olur, izzet bulur, hem dünya, hem ahiret saadetine erişir." İşte biz sizlere hizmet ettikçe himmet buluyoruz, biz sizlere hizmet ettikçe izzet buluyoruz. Biz işte 8,5 yıldır bu anlayışla sizlere hizmet üretiyoruz. Biz üzerimizde Meyhazer Köyünün, Kırgeliş'in, Üçtaş'ın, Günyüzü'nün, Zermut'un, Bağlarbaşı Mahallesinin emanetini taşıyoruz. Teheccüdlerinde dua eden teyzelerimizin, gözleri umutla parlayan çocuklarımızın, yoksulların, garip gurebanın, öksüzün, yetimin emanetini üzerimizde taşıyoruz. 81 vilayet bizim için birdir, 74 milyonun her biri bizim için birdir. Biz uzak demeyiz, biz ücra demeyiz, İstanbul'a ne yapılıyorsa aynı oranda Gümüşhane'ye de hizmet yapmak bizim boynumuzun borcudur. Biz yılların borcunu ödüyoruz, yılların ihmalini gideriyoruz. Gümüşhane'yi yıllar önce, yıllar boyunca hatırlamayan, görmeyen, gözetmeyen, hatta yok sayan iktidarların tersine biz Gümüşhane'yi acaba bu bölgenin nasıl yıldız şehri, marka şehri haline getiririz onun için gece-gündüz çalışıyoruz.

Çok şey yaptık, Allah'ın izniyle, sizlerin desteğiyle, bizim de gayretlerimizle çok daha fazlasını yapacağız. Çıraklık dönemimizin eserleri ortada, kalfalık döneminin eserleri ortada. Şimdi 12 Haziran'dan itibaren ustalık dönemine başlıyoruz. Ustalık dönemine geçişte ilk mitingimizi az önce Bayburt'ta yaptık. Şimdi de Gümüşhane'de ikinci mitingimizi yapıyoruz. Buradan Bismillah diyoruz. Türkiye artık 2023'e hazırlanıyor, Gümüşhane artık 2023'e hazırlanıyor. Hep birlikte diyoruz ki; hedef 2023... Siz ne diyeceksiniz? Hedef 2023 Türkiye hazır. Hedef 2023 Gümüşhane hazır. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. İstikrar sürsün, Gümüşhane büyüsün.

Sevgili kardeşlerim; 8,5 yıl önce iktidarı devralırken biz ortaya hedeflerimizi koyduk. O dönemde çıktılar, bizim bu hedeflerimizi hayal olarak, gerçek dışı olarak ilan ettiler. Çalıştık, çabaladık ve o hayallerin hepsini hamdolsun gerçeğe dönüştürdük. Bizim yaptıklarımıza onların hayalleri bile ulaşamaz. Onlar sadece taklit ederler, onlar bizim projelerimizi ancak kopya ederler. MHP Genel Başkanı çıkmış, Bozkurtları karşına dikeriz diyor. İşte bunların millet anlayışı, milliyetçilik anlayışı bu. Ben 5 bin - 10 bin genci Taksim'e çıkarırız derken illegal bir eylemden değil, demokrasi, hukuk çerçevesinde ifade özgürlüğüne vurgu yapıyorum. Kimlere karşı? İllegal örgütlere karşı. MHP Genel Başkanı ise kalkıyor, radikal sol örgütlerin avukatlığına soyunuyor. Bozkurtları radikal sol örgütlerle aynı safta hizaya getirmekten bahsediyor. MHP, 12 Eylül halkoylamasında İşçi Partisiyle, Ergenekon'la, CHP, BDP, hatta terör örgütüyle aynı hizaya geldi, aynı safı tuttu ve değişikliğe ne dedi? Hayır dedi. Şimdi de Taksim'de radikal örgütlerle Ülkücüleri buluşturmaktan, AK PARTinin karşısına dikmekten bahsediyor. Bunların zaten yaptıkları budur. Bunlar ekonomiye ilişkin tek bir cümle kuramazlar, bunlar büyük Türkiye'yi, itibarlı Türkiye'yi, saygın dış politikaya ilişkin tek bir cümle kuramazlar. Ama iş kışkırtmaya, tahrike, hakarete gelince MHP Genel Başkanı ve üst yönetimi bunu çok iyi bilirler. MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum, sakın bu oyuna gelmeyin, sakın bu oyuna gelmeyin. Biz gönüllere çağrı yapıyoruz. Benim böyle Kasımpaşa'ya karşı, Kasımpaşa'ya kadar vatandaşlarımı kovalayacak Bozkurtlarım yok. Benimkiler, bize gönül veren kardeşlerim burada. Biz eşrefi mahluk olan insanla yürüyoruz, bizim yolumuz bu, bizim yolumuz bu. MHP'li kardeşim, bu tahrik diline prim vermesin. Biz üslubumuzu bunların seviyesine düşürmeyecek, bu tahriklere de asla boyun eğmeyeceğiz.

Ben sadece şunu söylüyorum: Sayın Bahçeli, senin günün, gücün, dilin yetiyorsa işte meydan. 12 Haziran'da da işte sandık. Niye başka yerleri arıyorsun? Biz buralardan geldik, başka yerden değil. 18 yaşımdan itibaren ben hep meydanlardayım, hep salonlardayım, hep mücadelemizi buralarda verdik. Ve milletimiz de bize yürü dedi, yürüdük ve şimdi de beraber yürüyoruz. İnşallah 12 Haziran'da da ustalık dönemine beraber devam edeceğiz, ben buna inanıyorum.

Sevgili kardeşlerim; şimdi biz 2023 hedeflerini belirledik ve MHP diyor ki 2023'ü biz konuştuk. Şimdi ben diyorum ki, Sayın Bahçeli, sen bu kadar kabiliyetliydin de, bu kadar bu işi biliyordun da, bizden önce millet 5 yıl sana görev verdi, değil mi? Sevgili Gümüşhaneliler, 5 yıl görev verdi millet. Peki Sayın Bahçeli, niçin 3,5 yıl dayanamadın, bırakıp gittin. 3,5 yıl bu ülkeyi yönetemeyenler kalkıp da şu anda 2023'ü konuşabilir mi? Bunların yapacağı bir şey yok. Bunlar çıkıp şunu söyleyemezler: Biz bu ülkede şunu şunu yaptık diyemezler. Ama biz 8,5 yılı hamdolsun kitaplara sığdırdık ve bunu konuşuyoruz, bunu konuşuyoruz. Ve biz eserlerimizle konuşuyoruz. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz buyuz.

Değerli kardeşlerim; CHP, MHP bizim hedefimizin altına ne koymuşlar biliyor musunuz? Karbon kağıdı. Onlar da peşimiz sıra geliyorlar. Kes, kopyala, yapıştır bunu yapıyorlar. Proje ürettik diye milletin huzuruna çıkıyorlar. Varsa projen açıkla millete kardeşim. Ben açıkladıktan sonra ne konuşuyorsun? Fakat Ana Muhalefetin Başkanı İstanbul'da Belediye Başkanıydı. Kağıthane'de oturuyorum dedi, ama Kağıthane'nin ismini unutmuş. Çünkü nerede oturduğunu bilmiyor. Ne dedi Kağıthane'ye? Kağıttepe dedi, Kağıttepe, bu. Şimdi de diyor ki, Başbakan'dan önce diyor bu iki İstanbul projesini benim yardımcım anlattı. Nereyi söylemiş? Söylediği yerlerden bir tanesi; Saroz Körfezi. Bir tanesi de; Karasu. Bunların ikisinin de İstanbul'dan yakından-uzaktan alakası yok. Gel önce benden bir İstanbul dersi al, İstanbul dersi al. Zira biz İstanbul'un neresinde neyi yapacağımızı çok iyi biliriz. Orada doğduk, orada büyüdük ve 4,5 yılda İstanbul'a evelallah alnımızın akıyla bir hizmet verdik. Bunu benim Gümüşhaneli kardeşlerim çok iyi bilirler, çok iyi bilirler.

Sevgili kardeşlerim; bu aziz millet CHP'nin bu ülkeye, bu millete neler yaşattığını unutmadı. Bu aziz millet daha 2002 yılının hemen öncesinde MHP'nin bu ülkeye neler yaşattığını unutmadı. Onların millet diye bir derdi olmadığını biliyorsunuz, değil mi kardeşlerim? Biz, 12 Eylül öncesinde, bir de geliyorum bizim seçim öncesine, bizim seçilmeden önceki ülkemizde iktidar kimdeydi? DSP-MHP-ANAP. Partiler iflas etti mi? 21 tane banka, 21 banka fona devredildi mi? Battı. Neydi faturası? 40 milyar dolar. Kim ödedi? Benim Gümüşhaneli Ayşe bacım, Fatma bacım, Hatice bacım bunlar ödedi. Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im bunlar ödedi. Bizim cebimizden çıktı bu paralar. Görev zararı dediler Ziraat Bankasını batırdılar. Görev zararı dediler Halk Bankasını batırdılar. Kim? Bu dediğim partiler. O zaman kim vardı? Merhum Ecevit, Sayın Bahçeli ve Sayın Yılmaz, bunlar vardı. Arkadaşlar, sevgili Gümüşhane, Gümüşhaneli kardeşlerim, dünyada küresel finans krizi oldu, bir tane banka Türkiye'de battı mı? Amerika'da bankalar battı. Lehman Brothers battı, ama Türkiye'de bir tane batık banka yok, sigorta firması yok. Ve soruyorum; bunlar gittiler IMF'den 30 milyar dolar borç aldılar. Ey Bahçeli, bunu inkar et bakalım, 30 milyar dolar. Bize 23,5 milyar dolar borç devrettiler, IMF'ye. Sevgili kardeşlerim, ödedik ödedik ödedik ve şu anda IMF'ye borcumuz ne biliyor musunuz? 5,2 milyar dolar. Buraya geldi. Bizim farkımız bu. Gerçeği gör, ama görmez, niye? Göz var ama, görmüyor. Kulak var ama, duymuyor. Dil var ama, hakkı, gerçeği söyleyemiyor. Bunların durumu bu.

Bitmedi, bunlar milliyetçiyim diyorlar değil mi? Ne milliyetçisi. Bunlar kartondan milliyetçi. Bakınız, eğer bunlarda milliyetçilik olsaydı Merkez Bankamızı o duruma düşürmezlerdi. Biz bunlar Merkez Bankasını nasıl aldık? 27 milyar dolar döviz rezerviyle aldık. Bakın, bu bizim milli bankamız. Peki şu anda Merkez Bankasının döviz rezervi nedir biliyor musunuz değerli kardeşlerim? Altınla beraber döviz rezervimiz şu anda, dikkat edin bu rakama, 92 milyar dolar. Bakınız, 27 milyar dolar nire, 92 milyar dolar nire. İşte MHP'nin iktidarı o, bizim iktidarımız bu.

Sevgili kardeşlerim; onlar kirletti, biz temizliyoruz. Bakınız, şurada ben size bir örnek vereyim. Sadece Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Biz ise 8,5 yılda 12 bin, değerli kardeşlerim şu anda 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık ve bunu 8 yıla sığdırdık. Fark ortada, fark ortada ve şu anda Türkiye'nin dört bir yanına uçakla ulaşabiliyoruz. Artık otobüs fiyatına uçaklarla gidiyor muyuz? Hava yolları artık ne oldu? Halkın yolu oldu. Eskiden çocukluğumda hatırlıyorum, yukarıdan bir uçak sesi duyduğumuz zaman sırt üstü yatar, yukarıya bakardık. Aaa buraya da uçak gelmiş diye. Ama şimdi artık benim halkım bu uçaklara biniyor. Biz şimdi bunun mutluluğunu yaşıyoruz, bununla da iftihar ediyoruz. Onların değerli kardeşlerim, yapamadıklarını, hayal dahi edemediklerini hamdolsun biz başarıyoruz.

Sevgili kardeşlerim; tabi biz hedefleri büyük koyduk ve bu hedeflerle beraber de bu yolumuza devam ediyoruz. Bakınız, cihan Padişahı diyor ki Fatih Sultan Mehmet; "hüner bir şehir bünyad etmektir, reaya kalbin abad etmektir." Yani marifet bir şehir kurmak, bir şehir imar etmektir, o şehirde yaşayanların kalbini de abad etmektir. Şimdi bizim derdimiz bu, yani biz gönüller fethetmek için bu yola çıktık. Gümüşhane'de yaşayanların gönüllerini fethetmek, tüm milletimizin gönüllerini fethetmek için bu yola çıktık. Biz bu millete efendi olmaya değil, bu milletin hizmetkârı olmak için bu yola çıktık. Farkımız bu, derdimiz, davamız bu.

Şimdi burada sizlerle bir anı yaşayacağım. Gümüşhane'den... Şimdi Gümüşhaneli Semih. Anne, baba. Şimdi Semih yavrumuzun maalesef böbrek yetmezliği vardı. Fakat burada da malum şartlar uygun değildi. Önce böbreğin bulunması gerekiyordu, bu araştırıldı. Böbreği bulduk Zonguldak'ta. Fakat tabi operasyonun da yapılması gerekiyordu. Ve bir jet ambulansımız Trabzon'a geldi, Semih'imizi buradan aldı, bir jet ambulansımız da Zonguldak'a gitti, oradan böbreği aldı ve hepsi Ankara'da buluştu. Ve Ankara'da bu operasyon gerçekleşti. Tabi 6 yaşından itibaren Semih bu sıkıntıyı çekti. Fakat şimdi hamdolsun Semih'imiz sağlığına kavuştu. Şimdi tabi bizim derdimiz var, derdimiz Semih inşallah okuyacak. İnşallah Semih tıp fakültesini okuyacak. Rabbim ona orada okuyup, oradan mezun olup, inşallah o da hastalara derman olacak. Onların şifa bulmasına vasıta olacak. Ben böyle bir şeye Hükümet olarak, devlet olarak vesile olduğumuz için çok mutluyuz. İnşallah bundan sonraki süreçte de sıkıntılarda her zaman yanınızda olacağız.

Az önce dedim ya, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır semeri. Yani düşünebiliyor musunuz, şimdi ne dedik biz? Eğitim bir, sağlık iki, adalet üç, emniyet dört. Biz bu alanlarda bu adımları atacağız, Türkiye'yi bunun üzerinde yükselteceğiz dedik. Şimdi sevgili kardeşlerim, eğitimde Gümüşhane'de dersliklerimiz yükseldi. Bilgisayarlarımız bol miktarda Gümüşhane'mize geldi. Ve değerli kardeşlerim, biliyorsunuz şartlı destekte sosyal güvencesi olmayan ailelerde erkek çocuklarına ilköğretimde ne veriyorduk? 20 lira. Şimdi ne veriyoruz? 30 lira. Kız öğrencilere ne veriyorduk? 25 lira. Şimdi ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkek öğrencilere ne veriyorduk? 35 lira. Şimdi ne veriyoruz? 45 lira. Kız öğrencilere 45 veriyorduk, şimdi ne veriyoruz? 55 lira.

Değerli kardeşlerim; bununla da kalmadık. Gümüşhane'de üniversite var mıydı? Ne yaptık biz? Gümüşhane'ye üniversite kazandırdık, biz kazandırdık. Bizden önceki iktidarlar niye yapamadı bunu? Ey MHP, niye sen Gümüşhane'ye üniversite getirmedin, Bayburt'a niye getirmedin? Bayburt'a da, Gümüşhane'ye de üniversiteyi biz getirdik. Şu anda buradaki gençlerimiz artık kendi üniversitelerinde okuyabiliyorlar. Dışarıdan Gümüşhane'ye artık üniversiteli gençlik geliyor, bu adımları attık. Bitmedi, üniversiteli gençler şöyle bir ellerini kaldırsın bakayım. Ne burs alıyordunuz? 45 lira. Şimdi 240 lira, bak 45'ten 240'a. Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa 150 lira da ne veriyoruz? Beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Bu AK PARTi İktidarıyla oldu. Bizden öncekiler niye bunları vermiyordu, neden? Sevgili kardeşlerim, iş bilenin, kılıç kuşananın, olay budur.

Ve devam ediyoruz, bakınız, bizim şu anda okullarda kitaplar sıraların üzerinde ücretsiz olarak her okul açılışında veriliyor mu? Gene verilecek. Fakat şimdi sistemi değiştiriyoruz gençler. Artık Fatih projesi var. Okullarımıza, dersliklerimize artık akıllı tahtayı getiriyoruz. Akıllı tahtalarla beraber 4 yıl içerisinde inşallah bütün okullarımızı donatacağız. Fakat bitmiyor, sizi artık kitaplardan da yavaş yavaş ayırıyoruz. Şimdi ne yapıyoruz? Elektronik kitaba geçiyoruz. Buna geçiyoruz. Yine bu süreç içerisinde bunlar da devam edecek. Modern dünya hangi adımları atıyorsa biz de aynı adımları atacağız, öyle. Ve istiyoruz ki bu millet muasır medeniyetler seviyesinin üstüne süratle çıksın, mesele bu.

Bitmedi, bitmedi, eğitimde bu adımları atarken sevgili kardeşlerim, inşallah Gümüşhane'nin yurt sıkıntısını biliyorum, bu konuda yeni adımlar da atıyoruz. Çalışmalar var, bunları da yapacağız. Ancak sağlıkta attığımız adımı az önce dinlediniz. Sevgili Gümüşhaneliler, bakınız, sağlıkta bu adımları atarken daha önce çekilen çileyi biliyorsunuz. İlacınızı almak için hastane kuyruklarında çektiğiniz çileyi biliyorsunuz. Şimdi istediğin eczaneden ilacını alabiliyor musun? İstediğin hastaneye gidebiliyor musun? İşte buraya geldik. Bak, Semihimiz ta Ankara'ya jet ambulansla gidiyor, böbreği de başka bir ilden jet ambulansla aldırılıyor. Şu anda Türkiye'nin 18 noktasında ambulans helikopterlerimiz var. O helikopterlerimiz de ayrıca çalışıyor. Ambulans, otomobil ambulans bulamıyorduk ya. Ne günlerden geldik bugünlere. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili Gümüşhaneliler; inşallah 12 Haziran'la birlikte Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. 12 Haziran yeniden büyük Türkiye için adeta milat olma özelliği taşıyor. 12 Haziran'a girerken diyoruz ki, daha önce yapmıştık, 3 Kasım'dan itibaren yaptık, 22 Temmuz'dan itibaren yapıyoruz, 12 Haziran'dan itibaren yapacağız. Çok büyük projelerle, çok iddialı hedeflerle Türkiye'ye çizdiğimiz geniş vizyon, geniş ufukla sizlerden bir kez daha yetki istiyoruz. Başladığımız işleri bitirmek, yeni ve büyük projelere start vermek için sizin onay vermenizi istiyoruz. Türkiye bugüne kadar sevgili kardeşlerim istikrarla büyüdü, güvenle büyüdü. Bugün de istikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz.

Bakın biz, işsizliğin Türkiye'nin çok önemli bir meselesi olduğunu biliyoruz. 2002 sonundan itibaren işsizliği düşürmek için yoğun çaba içinde olduk. Bir yandan işsizliği aşağıya çekeceksiniz, bir yandan da artan nüfusa iş üreteceksiniz. Biz 8,5 yıl boyunca her yıl 400 bin, 500 bin, 600 bin kişiye iş ürettik. 2010 yılında 1 milyon 300 bin kişiye iş ürettik. Küresel krizde İspanya, İrlanda, Portekiz gibi Avrupa ülkelerinin işsizlik oranları yüzde 20'lere yaklaştı. Amerika, Japonya, Almanya gibi büyük ekonomilerde işsizlik oranları tarihi seviyelere, rekor seviyelere yükseldi. Biz ise kriz nedeniyle yüzde 14'lere yükselen işsizliği şu anda rekor seviyelere düşürdük ve en son yüzde 11,9 oranına kadar çektik. Küresel krizi artık geride bırakıyoruz ve bu aydan itibaren inanıyorum ki işsizliği süratle daha da azaltacağız. Ve dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasındayız. Avrupa'da, OECD ülkeleri arasında 8,9'la 1'nciyiz. Dünyada ise sevgili kardeşlerim 3. sıradayız, dünyada 3. sıradayız.

Ve 12 Haziran'la birlikte yeni bir proje başlatıyoruz. İş ve meslek danışmanı adlı bu proje İŞ-KUR'a kayıtlı her işsiz için bir meslek danışmanı belirliyoruz. Bu danışmanlar işsizlere birebir hizmet verecek, yönlendirecek, kalifiye olmaları için onlara yol gösterecekler. Bu bizim 12 Haziran'ın ardından başlatacağımız projelerimizden sadece bir tanesi. 2023 Türkiye'si için projelerimizi gün be gün açıklayacağız. Bu projelerin milletimizle birlikte her an takipçisi olacak, en kısa sürede inşallah sonuçlarını da alacağız.

Bakın bugün, şu anda bu mitingin arkasından Gümüşhane'de bazı tesislerin, yatırımların toplu açılışını yapacağız. Bir özel firmamız Gümüştaş Madencilik maden birimiyle birlikte 22 milyon dolarlık bir yatırımı gerçekleştirdi. Yılda 120 bin ton maden burada işlenecek ve tesislerde 170 kişi çalışacak. Bu tür yatırımlar artarak devam edecek, biz de destekleyeceğiz, teşvik edeceğiz ve işsizliği de bu yolla inşallah daha aza indireceğiz. Kalkınan, zenginleşen Türkiye'ye hazır mıyız? 2023 Gümüşhane'sine hazır mıyız? İstikrarı süren, büyüyen Türkiye'ye hazır mıyız? İstikrarın sürmesiyle büyüyen Gümüşhane'ye hazır mıyız? Mesele yok. Gümüşhane'nin çehresini inşallah köklü şekilde değiştiriyoruz, değiştireceğiz.

Değerli kardeşlerim; özellikle burada bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. O da şudur: Toplu konutla ilgili Gümüşhane'de bugüne kadar 1211 konut başlattık ve bunların 1013'ünü tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Diğerlerinin yapımına devam ediyoruz. Şimdi soruyorum, hayat kalitenizi yükselten, konut üretimine devam edelim mi? Ve sevgili kardeşlerim, bakınız, Gümüşhane'de 2002 yılının sonuna kadar kaç kilometre bölünmüş yol yapıldı biliyor musunuz? 1 kilometre, 1 kilometre. Biz buna 13 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. 1'e 13. İşte bizim farkımız bu. Şimdi Gümüşhane-Trabzon arasında 9 tünel yapıyoruz, 9 tünel. Ve yolu tamamen duble hale getiriyoruz. Şimdi soruyorum, engelleri ortadan kaldırarak ulaşımı kolaylaştırmaya devam mı? İstikrar sürsün, Gümüşhane büyüsün mü? Değerli kardeşlerim, biz buyuz, onlar o.

Sevgili kardeşlerim; tarımda Gümüşhane'de 2002'de 2 milyon TL tarımsal destek verilmişti. Biz 2010'da 4 kattan fazla artışla 9 milyon Türk Lirası destek verdik, farkımız bu. Sevgili kardeşlerim, 2003-2010 yıllarında toplam 67 milyon Türk Lirası ayrıca tarımsal destek sağladık Gümüşhane'ye. Yani eski rakamla 67 trilyon.

Sevgili kardeşlerim; bir başka bakınız, Ziraat Bankası bizden önce, yani 2002 sonu itibariyle yüzde 59 faizle ne yapıyordu? Kredi veriyordu. Kime? Çiftçime. Sevgili kardeşlerim, şimdi aynı Ziraat Bankası bunu nereye düşürdü? Değerli kardeşlerim, 5-5, yani benim çiftçim 5 veriyor, 5 de biz veriyoruz, böylece yüzde 5 faizle kredi alabiliyor. Fark bu. Halk Bankası yüzde 46 faizle esnafa kredi veriyordu. Ama şimdi onu da aynı yere çektik, 5-5. Yüzde 5 faizle esnaf kredi alabiliyor, buraya geldi.

Değerli kardeşlerim; enflasyon neydi? Yüzde 30'du 2002 sonunda. Şimdi enflasyon ne oldu? 3,99, yani 4. Bakınız, enflasyon canavarı diyorduk değil mi? Cebimizdeki parayı eritiyordu değil mi? Ama şimdi bu para nerede kalıyor? Benim Ayşe bacımın cebinde kalıyor, Fatma'nın cebinde kalıyor, Ahmet'in, Mehmet'in cebinde kalıyor. Sevgili kardeşlerim, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Şimdi düşürdük düşürdük düşürdük değerli kardeşlerim, şöyle ortalama vereyim yüzde 7. 63 nire, 7 nire. Buradayız, fark bu. Ve bu kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz, inşallah çok daha iyi günler geliyor ve Gümüşhane'de toplamda 28 milyon hayvancılık desteği verdik şu süreç içerisinde. Şimdi soruyorum, tarımı, hayvancılığı desteklemeye devam mı? İstikrar sürsün, Gümüşhane büyüsün mü?

KÖYDES, köylerde yolunuz, soyunuz var mı? Nasıl oldu bunlar? KÖYDES'le oldu, BELDES'le oldu. Bunları yaptık, şu anda 3 tane susuz, 298 tane suyu yetersiz ünitemizin içme suyu sıkıntısına son verdik ve Valimden aldığım bilgiyle artık Gümüşhane'de susuz köy kalmadı.

Sevgili kardeşlerim; çok önemli bir şeye geliyorum. Koruluk Barajı ve sulamasını, Kürtün Barajı ve HES projesini, Torul Barajı ve HES projesini tamamladık, hizmete açtık. Bakın bunlar Gümüşhane'de oluyor, başka yerden bahsetmiyorum. Ama buraya Bahçeli gelse, Kılıçdaroğlu gelse bunlardan haberi yoktur, inanın yoktur. 2 adet gölet projesiyle 8 adet taşkın koruma tesisini Hükümetimiz döneminde tamamladık. 4 adet yerleşim yeriyle 2 bin 720 dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk. Halen devam etmekte olan 50 bin 79 dekar araziyi sulayacak Köse Barajı ve sulaması projesini 2009 yılında tamamladık, sulamasını da inşallah bu sene içinde tamamlayıp onu da hizmete açacağız.

Sadak projesi, Sadak Barajı ve sulaması projesinin ihalesini yaptık. İnşallah temeli önümüzdeki ay içerisinde ... tarafından atılacak. Şimdi soruyorum, boşa akan suları faydaya dönüştürmeye devam mı? İstikrar sürsün, Gümüşhane büyüsün mü?

Değerli kardeşlerim; işte bu anlayışla yolumuza devam ediyoruz ve vakıflar aracılığıyla Gümüşhane ilinde 10 adet tarihi eserin onarımını başardık. Pir Ahmet Türbesi, Çağırgan Baba Türbesi, Ahmet Ziyaeddin Cami, Emirler Camiini restore ettik ve hizmete açtık.

Sevgili kardeşlerim; bugün bir kez daha ne diyorum biliyor musunuz? Durmak yok... Bir daha, durmak yok... Türkiye hazır, Gümüşhane hazır, hedef 2023. Desteğinizle, hayır dualarınızla yeniden büyük Türkiye'yi inşa ediyoruz. 12 Haziran'da bir kez daha yetki sizde, söz sizin, karar sizin, 12 Haziran'da büyük Türkiye'ye evet mi? Oy pusulasının en başında ne var? Ne var? AK PARTi var. Sevgili kardeşlerim, rahatça bulacaksınız. Ancak bak şurada ne kaldı? 51 gün. Şimdi hanım kardeşlerim, benim beyefendi kardeşlerim, şu 51 günde durmayacağız, kapı kapı dolaşacağız, anlatacağız. Çünkü AK PARTi Tayyip Erdoğan'ın partisi değil, AK PARTi milletin partisi, hepimizin partisi. Dolaşacağız, anlatacağız ve gümbür gümbür inşallah sandıklardan çıkacağız.

Ve sevgili kardeşlerim, bu heyecanınız, bu coşkunuz... Bana arkadaşlar program yapmışlar. Ben dedim ki 50 vilayete ancak giderim. Tutmuşlar, bunlar 60'ın üzerine çıkmışlar. Şimdi 60'ın üzerinde vilayeti dolaşacağız, ilçeler hariç. Biz gece-gündüz demeden koşacağız. Niye? Çünkü aşık Veysel gibi, aşık Veysel gibi uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece, gideceğiz gündüz gece evelallah. Biz Ferhat olmaya ahdettik. Niye? Şirin'e ulaşacağız, Şirin millet, millete ulaşacağız, önündeki engelleri kaldıracağız. Ve inşallah 2023'te dünyanın ilk 10 ülkesinden bir tanesi Türkiye olacak.

Şimdi hazır mıyız? Arkadaşlar da gelsin bakalım şöyle. Ustalık belgesi hazır. Maşallah bizim gençler baya zeki. Sağ olsun ustalık belgesini 12 Haziran'dan önce hazırlamışlar. Ama buna artık layık olmamız lazım. Hep beraber mahcup olmayalım, bu kardeşinizi de mahcup etmeyin. Biliyorsunuz AK PARTide ben yok, AK PARTide biz var, biz. Ustalık belgesi hepinizin şahsında bu kardeşinize verilmiş, bu kardeşiniz hepinizi temsil ediyor, hep birlikte bunu yapacağız.

Şimdi bizim bir şarkımız var biliyorsunuz değil mi? Neydi? Hazır mıyız beyler? Şöyle gümbür gümbür. Beraber yürüdük biz yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran hayırlı olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun. Sandıklar AK PARTiyle dolsun.

 


Konu Gönülden tarafından (05-13-2011 Saat 18:03 ) değiştirilmiştir..
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-23-2011, 15:40   #2
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Bayburt Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni
22.04.2011

Tüm Bayburt'a, Aydıntepe'ye, Demirözü'ne, tüm beldelere, tüm köylere, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Bugün, bu mübarek Cuma gününde kutlu yolculuğumuzun üçüncü safhasına, 12 Haziran'la başlayacak ustalık dönemine Bayburt'tan bismillah diyoruz.

12 Haziran seçimlerinin ilk mitingini, ilk buluşmasını, ilk kucaklaşmasını Bayburt'tan başlatıyoruz. İlk kez Bayburt'tan tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya güçlü bir sesle haykırıyoruz; Türkiye hazır, hedef 2023. Bayburt hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün Türkiye büyüsün. İstikrar sürsün Bayburt büyüsün.

Sevgili Bayburtlular, sevgili kardeşlerim; büyük yürüyüşümüze Bayburt'tan başlamamızın sebebi var. Bayburt'tan Bismillah deyişimizin sebebi var. Bayburt, Duduzar Dağında yatan Abdulvahap Gazi'nin şehri. Bayburt, Dedekorkut'ların, İrşadi Baba'ların, Bayburtlu Zihni'lerin, Hicrani'lerin, Dede Paşa'ların şehri. Bayburt, işte şuracıkta, yanı başımızda yatan Şehit Osman'ın şehri. Bayburt, Kop Dağı kadar yiğit, Aslan Dağı kadar güzel, Çoruh Nehri kadar coşkun bir şehir.

Ama biz gelene kadar ne yaptılar biliyor musunuz? Bayburt'tan sürekli götürdüler. Bayburt'tan yatırımları götürdüler. Bayburt'tan gençleri götürdüler. Bayburt'un umudunu, geleceğini, enerjisini götürdüler. En sonda geldiler, Bayburt'tan Bayburt'un ikinci milletvekilini götürdüler. Bütün itirazlarımıza, bütün uyarılarımıza rağmen, Bayburt'u Türkiye'nin tek milletvekili bulunan tek şehri haline getirdiler. İşte bunun için bugün Bayburt'tayız. İşte bunun için Bayburt'tan bismillah diyoruz.

Kim götürdü biliyorsunuz değil mi? Anayasa Mahkemesine kim götürdü biliyorsunuz değil mi? Milletin yanında olduğunu söyleyen CHP. Sevgili kardeşlerim, hiç üzülmeyin, endişelenmeyin, mahzun olmayın. Bayburt'un bir değil iki milletvekili var. Onlardan biri inşallah sizin desteğinizle, sizin teveccühünüzle Bünyamin Özbek kardeşim. Diğeri de, bütün kalbimle söylüyorum, açık açık söylüyorum; Recep Tayyip Erdoğan, bunu böyle bilesiniz. Benim, ikinci milletvekiliniz benim. Her meselenizin takipçisi bu kardeşiniz olacak, her işinizin sahibi bu kardeşiniz olacak. Sizin derdiniz, bu kardeşinizin derdi. Sizin hüznünüz bizim hüznümüz. Sizin sevinciniz bizim sevincimiz, bundan hiç şüpheniz olmasın, hiç endişeniz olmasın. Bayburt mahzun olmasın, Bayburt mağdur olmayacak, olmadı, evvel Allah daha da farklı bir şekilde ustalık döneminin ürünleriyle zenginleşecek. Bayburt, hiçbir hizmetten, hiçbir eserden inşallah mahrum olmayacak. 8,5 yıldır Bayburt'a yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. 8,5 yıldır kazandırdığımız hizmetler yapacaklarımızın garantisidir. Bayburt, önceki iktidarlar döneminde her zaman ne dedi? Ört ki ölem dedi, öyle mi? Bizden önceki iktidarlar döneminde söylenenler şuydu: Bayburt, Bayburt olalı gardaşım böyle zulüm görmedi. AK PARTi iktidarlarındaysa evvel Allah şöyle söylüyor: Bayburt, Bayburt olalı böyle hizmet görmedi.

Allah'ın izniyle, sizin hayır dualarınızla hizmet yolculuğumuzu sürdüreceğiz. Bizim bir tek gayemiz var, o da sizin sevginize mazhar olabilmemiz. Şu Şingah, Allah sizden razı olsun desin bu bize yeter. Şu Kaleardı, Tuzcuzade, Şeyhhayran, Zahit, Veysel, Suçıkan, Allah sizden razı olsun, çok hayır göresin desin bu bize yeter. Bayburtlu kardeşim, Bayburtlu annem bize, anan gurban, sen gurban desin, bu bize ziyadesiyle yeter.

8,5 yıldır bu gayeyle, bu hedefle, böyle bir aşkla ve sevdayla çalışıyoruz. Benim Bayburt'a gelişim yeni değil, ta 70'li yıllardan bu yana gelip gittiğim yer Bayburt. Ama artık Bayburt, daha da güzelleşiyor, daha da gelişiyor. Hele hele az önce Bayburt Üniversitesinde toplu açılışlar yaptık, 36 ayrı eserin bugün resmi açılışını yaptık elhamdülillah. Bugüne kadar gelenler Bayburt'a bir üniversiteyi layık gördüler mi? Ama biz hamd olsun bunu yaptık. Ve şimdi 3800 üniversite öğrencisi Bayburt'ta var, daha da artacak, daha da gelişecek.

Bakınız 8,5 yıldır 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarına, 74 milyon insanımıza, tüm Türkiye'ye hizmet götürüyor, yatırım götürüyor, eser kazandırıyoruz. 3 Kasım'da sizin oylarınızla çıraklık dönemine başladık. 22 Temmuz'da kalfalık dönemini başlattık. İşte şimdi 12 Haziran'da sizin oylarınızla Allah'ın izniyle ustalık dönemini başlatıyoruz. Başladıklarımızı tamamlamak, yeni eserler inşa etmek, Türkiye'yi 2023'e ulaştırmak için 12 Haziran'da vira bismillah diyoruz.

Çok büyük hedeflerimiz var sevgili kardeşlerim. Sevgili Bayburtlular, 2023'te inşallah Türkiye'yi dünyanın ilk 10 ülkesi arasına sokacağız. Buradan özellikle bir şeyi söylemek durumundayım; bakınız göreve başladığımızda bundan 8,5 yıl önce Türkiye dünyanın kaçıncısıydı biliyor musunuz? 26. ekonomisiydi. Şimdi ne oldu? 17. büyük ekonomi oldu. Ne kadar zamanda? 8,5 yılda. Şimdi 8,5 yılda ne yaptık? 9 basamak yukarı çıktık. Şimdi ilk 10'a çıkmak için ne var? 7 basamak, kaç yılda? 12 yılda. 8,5 yılda 9 basamak çıktığımıza göre, 12 yılda 7 basamak çıkar mıyız? Çıkar mıyız? Bayburt, çıkar mıyız?

Çıkarız, Allah'ın izniyle çıkarız. Milli gelirimizi 2 trilyon dolara, kişi başına milli gelirimizi 25 bin dolara, size gelip ne diyecekler biliyor musun? Senin cebinde 25 bin dolar var mı diyecekler. Yahu biz ekonomik büyümeyi konuşuyoruz. Her kişinin cebine böyle bir rakamı dünyanın neresinde kim koyuyor? Siz acaba bu ülkede iktidar olduğunuz dönemlerde yahu 25 kuruşa, 5 cente ülkeyi muhtaç ettiniz ey CHP. Ah benim sevgili kardeşlerim, yağ kuyruklarında az mı durduk, gazyağı kuyruklarında az mı durduk, benzin almak için istasyonlarda az mı durduk? Kim vardı o zaman iktidarda? CHP vardı. Bakanlar Kurulu'nda toplantı yaparlardı paltoyla, çünkü kaloriferler yanmıyordu. Ama şimdi bak benim Bayburt'uma hamd olsun doğalgaz geldi, doğalgaz. Kiminle? AK PARTi iktidarıyla. Niye? Benim Ayşe kardeşim, Hatçe kardeşim, Fatma kardeşim, Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, yahu Helga kalkacak hemen doğalgazla ısınacak da, George doğalgazla ısınacak da, benim Ayşem, Fatmam niçin ısınmasın? Niçin hala apartmanın 5 kat bodrumuna inip oradan kömür taşısın? Artık geçiyor onlar, geçiyor. Şimdi kombinin düğmesine basacaksın bütün ev ısınacak, kombinin düğmesine basacaksın evde sıcak su; işte modern olmak bu, gelişmek bu, kalkınmak bu, işte bunu başardık. Onun için Bayburt'ta bugün ayrıca mutluyum, çünkü doğalgazı aldınız.

Zengin, güçlü, itibarı, istikbali olan bir Türkiye'de huzur içinde, kardeşlik içinde, dayanışma, paylaşma, bir ve beraber olacağız. Bakın biz eserlerimizle konuşuyoruz. Peki CHP, MHP neyle konuşuyor? Neleri var, ne yaptılar? Ah benim kardeşlerim, bakınız şimdi 8,5 yıl önce biz görevi aldık. Kimden aldık? MHP'den aldık. Kimden aldık? DSP-ANAP, bunlardan aldık. Şimdi bu MHP konuşuyor, diyor ki 2023 benim. Yahu millet sana 5 yıl görev verdi, dedi ki 5 yıllığına gel hükümeti idare et. Bunlar ne yaptı? 3,5 yılda bırakıp kaçtılar, 3,5 yıl. Niye? Çünkü, onu idare edebilecek kapasiteye sahip değildi. Şimdi de 2023'ü konuşuyor. Sayın Bahçeli, sen 3,5 yıllıksın, geç. Bu kadar. Fakat şimdi duydum ki bugün bir meydan okuma yapmış. Bu meydan okumasında da diyor ki Taksim'e 10 bin gençle gelecekmişsin veya 5 bin gençle, eee? 1000 bozkurtla Kasımpaşa'ya kadar kovalarım. Allah Allah. Sayın Bahçeli, sen bozkurtlarla mı dolaşıyorsun? Bozkurtların sana hayırlı olsun. Ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşrefi mahluk olan insanlarla dolaşıyorum. Ve ben demokratik mücadeleyi demokrasi alanında veriyorum. Ha benim kalkıp da illegal örgütlerin gençlerimizi aldatarak yürütmesi karşısında gerekirse biz de Taksim'de, Galatasaray'da 5 bin, 10 bin genç yürütürüz diyorsak, bunun sebebi sadece bu illegal örgütlere karşıdır. Ve bunun sebebi, bir kavga için değil yine gösteri ve yürüyüşler kanununa uygun olarak bizim gençliğimizin bugüne kadar illegal hiçbir eylemi olmamıştır. Ama senin geçmişinde bunlar var, bunu biliyoruz, bunu biliyoruz. Onun için sizin ağzınızdan çıkanlara ben daha fazla cevap vermeyeceğim. Çünkü bu noktada sizi daha fazla muhatap almıyorum Sayın Bahçeli, bizim işimiz var, bizim işimiz var. Böyle kovalamaca oynayacak bozkurtların varsa, sen o bozkurtlarla o alanlarda yine koşturmaya, kovalamacaya devam et. Biz de okullar inşa etmeye devam edeceğiz, biz de fabrikalar inşa etmeye devam edeceğiz.

Bakınız, Sayın Bahçeli'nin iktidarında benim kardeşlerim, IMF'den 30 milyar dolar borç aldılar. Bize 23,5 milyar dolar borçla devrettiler.

Sevgili Bayburtlu kardeşlerim, ödedik ödedik ödedik, şu anda ne kadar var biliyor musunuz? 5,2 milyar dolar var, buraya düşürdük. Onlar borçlandı, biz ödedik. Milli Bankamız, milliyetçiyim diyor ya, ne milliyetçisi ya. Milliyetçi olmak bu milleti sevmektir, bu millete hizmet etmektir. Bak Milli Bankamız Merkez Bankası, kasasında ne vardı biliyor musunuz? Döviz rezervi sevgili kardeşlerim, o zaman 27-27,5 milyar dolardı. Bakınız koskoca Türkiye'nin Merkez Bankası'nda bu vardı. Peki şimdi Merkez Bankası'nın döviz rezervi ne biliyor musunuz, kasasında ne var biliyor musunuz? Altınla beraber 92 milyar dolar var. Sayın Bahçeli, sen nerdesin, biz neredeyiz. O Hükümette bunlar vardı, o Hükümette değerli kardeşlerim, bürokrat olarak şu anda CHP'nin içinde milletvekili olanlar vardı, onlar vardı.

Ve bitmedi sevgili kardeşlerim, bunlar bizi dünyaya rezil ettiler. 21 tane bankanın içini boşalttılar, bunlar da o boşalan bankaları Fona devrettiler. Bize faturası ne oldu biliyor musunuz? 40 milyar dolar. Kime? Benim Bayburtlu gardaşıma, 40 milyar dolar. Bunu siz, biz borçlandık, bizim cebimizden gitti bunlar. Ah benim kardeşlerim, şimdi böyle bir şey var mı? Bak dünyada küresel finans krizi oldu, bir tane banka Türkiye'de battı mı? Onların zamanında Ziraat Bankası batıktı, Halk Bankası batıktı. Ama şimdi ikisi de kazanıyor. Bak nereden nereye. Onlar benim çiftçime doğru dürüst kredi veremezken, şimdi biz evvel Allah gayet daha fazla veriyoruz, daha fazla miktarda kredi veriyoruz, böyle bir noktadayız.

Sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla birlikte bu mücadeleyi böyle sürdürürken, yolsuzluklar şu bu hepsi o dönemde kaldı. Ama bizde bu yok. İşte buyurun 79 senede Cumhuriyet tarihinde Türkiye'de sevgili kardeşlerim, yapılan duble yol neydi? 6 bin 100 kilometre, biz 8,5 yılda ne kadar yaptık? Değerli kardeşlerim, 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Aradaki farkı görüyor musunuz, bu. Bununla da kalmadık sevgili kardeşlerim, hızlı tren bu dönemde. Şimdi Türkiye'nin her yerine artık uçaklarla ulaşıyoruz.

Ben size daha enteresan bir şey söyleyeyim; biz geldiğimizde Bayburt'ta duble yol kaç kilometreydi? Yok yok, 2 kilometre, 2 kilometrecik vardı Bayburt'ta. Şimdi biz şu süre içerisinde ne kadar yaptık biliyor musunuz? 60 kilometre yaptık. Yani 30 kat daha fazla duble yol yaptık. AK PARTi bu, Bayburt'a bunu kazandırdı. Ama biz bunları yeterli bulmuyoruz, daha fazlası olacak inşallah. Ustalık döneminin Bayburt'a yansıması inşallah çok daha farklı olacak. İnşa ettiğimiz yollar, okullar, konutlar, kültür merkezleri, sahip çıktığımız vakıf eserleri, açtığımız derslikler, hastaneler bizi anlatıyor. Şu üniversite bizi anlatıyor. Biz diyoruz ki, hayaldi gerçek oldu. 8,5 yıl önce hayal gibi görünen, ulaşılamaz gibi görünenleri biz gerçeğe dönüştürdük. Eğitimde, sağlıkta, imkansız denilenleri başardık.

Biz sıradan bir devlet değiliz. Biz tarihiyle, milletiyle, medeniyetiyle büyük devletiz. Biz kompleks içinde olmayız, olamayız. Nerede zulüm varsa, nerede baskı varsa, nerede kan akıyorsa, nerede yardıma muhtaç kardeşlerimiz varsa biz bütün gücümüzle, bütün imkanlarımızla oradayız. Herkesin sustuğu, herkesin görmezden geldiği, herkesin sırtını döndüğü meselelerde biz Türkiye'nin gür sesini dünyaya duyurduk. Bayburt'un meselesi ne kadar bizim meselemizse, Kabil'in, Darfur'un, Bağdat'ın, Bingazi'nin, Saraybosna'nın, Gazze'nin ve Kudüs'ün meselesi de bizim meselemizdir. Eğer biz Gazze'ye sırtımızı dönersek, bilin ki Bayburt'a mahcup oluruz. Eğer biz Bingazi'ye sırtımızı dönersek, bilin ki Şehit Osman'a, Abdulvahap Gazi'ye sırtımızı dönmüş oluruz. Allah'ın izniyle Şehit Osman'a, Abdulvahap Gazi'ye, Dede Paşa'ya mahcup olmayacak, sizlerin de, onların da karşısında boynumuzu yere eğmeyeceğiz.

Bakınız, seçim görünene kadar CHP, MHP ortalıkta yoktu. Anadolu'da, Trakya'da halkın, milletin arasında yoktu. Şimdi seçimle birlikte meydanlara çıktılar. Yarın çıkar da her birinize cennetten bir dönüm ekilebilir arazi vaat ederlerse sakın şaşırmayın. Ben biliyorum ki, Bayburt buna inanmaz. Ama eğer bunu da yaparlarsa şimdiden söylüyorum, hiç şaşırmayın. Biliyorsunuz eskiden yaptılar. O ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum diyerek milleti kandırdılar. Milletin enerjisini, milletin kaynaklarını tükettiler. İşte bunlar da onların izinden gidiyor. Allah aşkına soruyorum, değerli kardeşlerim, bunlar bugüne kadar bu ülkede ne diktiler, ne ektiler? Hiç. Yani şurada bir yatırımları doğru dürüst var mı? Yok. Ben Bayburt'un 70'li yıllarını bilirim. İçinde bunları yaşamış olan kardeşlerim var. Hanımefendi kardeşlerim var, beyefendi kardeşlerim var, hep bu günleri gördüm. İnşallah bunlar gücünü milletten alan AK PARTi ile bu süreci geride bırakıyoruz.

Sevgili kardeşlerim, bakınız bunlar gücünü nereden alıyor? Çetelerden alıyor, bunlar gücünü o mafyatik örgütlerden alıyor. Değerli kardeşlerim, bakınız bunlar dışarıda gösterecek milletvekili adayı bulamadılar, Silivri'ye gittiler. Silivri'den milletvekili adayı gösteriyorlar. Yahu onların yerini dolduracak aday mı yoktu partinizde, ne işiniz vardı Silivri'de? Çeşitli olaylara karışmış şu anda yargılanmakta olanları oralardan kurtarabilmek için böyle bir operasyonun içine girmek, bunun siyasi ahlakın içerisinde yeri var mı? Ve döndürülen dolaplar ortada. Fakat, bir kaset operasyonuyla iş başına gelip sonra dönüp çetelere bedel ödeyenler var. Dışarıda hiç adam kalmadı, şimdi de bu tür bir operasyon. Değerli kardeşlerim, yıllarca dokunulmazlık çığırtkanlığı yaptılar, bunların ilkesi yok. Ve şimdi, bu dokunulmazlık zırhından işte Silivri'dekileri de nasıl istifade ettiririz bunun adımını atıyorlar. O da yetmedi, dedi ki, "nerede bu Ergenekon örgütü, gidip üye olmak istiyorum." Şimdi çıktı, CHP'nin çatısı altında Ergenekon'un irtibat ofisini kurdu CHP. Vatana, millete hayırlı olsun diyemem. Ancak çetelere, mafyaya, karanlık suç örgütlerine herhalde bu bir umut ışığı olacak, böyle bir durum var. Bunlar değerli kardeşlerim, bedeli gider çetelere öderler, bunlar hesabı gider çetelere verirler. Bunlar güçlerini çetelerden alır, faturayı dönüp çetelere öderler.

Sevgili kardeşlerim, 12 Haziran'da sizin için siyaset yapanlarla çeteler için siyaset yapanları ayırt edecek misiniz?

Millete hizmet etmek yerine çetelere hizmet edenlerle millete hizmet etmeyi, milletin hizmetkarı olmayı tercih edenler arasında ayırımı 12 Haziran'da yapacak mıyız?

Değerli kardeşlerim, sevgili Bayburtlular; bakınız son günlerde yine bayat bir oyun ortaya çıktı. Benim Bayburtlu kardeşim lütfen bu oyunu iyi ayırsın. Sadece Bayburt değil tüm Türkiye lütfen oynanan bu oyunu çok iyi görsün fark etsin.

Biz AK PARTi olarak kurulduğumuz günden itibaren bu ülkede kardeşliği pekiştirmenin gayreti içinde olduk. Çanakkale Şehitliğine gidin, orası bizim kardeşliğimizin abidesidir. Sarıkamış Şehitliğine gidin, orası bizim kardeşliğimizin değerli kardeşlerim, abidesidir, mührüdür. Şurada Kop Dağındaki şehitlik, bizim hep birlikte ortak şehitliğimizdir. Bu ülkeyi birlikte savunduk. Bu ülkede birlikte gazi, birlikte şehit olduk. Türkiye'nin 81 vilayetine dağılmış şehitliklerde Kürt' de, Türk de, Arap da, Laz da, Gürcü de, tüm etnik unsurlar da adeta bir cennet bahçesinde yatıyor gibi yatıyorlar. Açık söylüyorum, şu anda havada vızıldayan her kurşun en önce bizim aziz şehitlerimizin ruhunu incitiyor. Gençleri cansız toprağa düşüren her kurşun, her mayın, ben inanıyorum ki şurada Şehit Osman'ın ruhunu muazzep ediyor, incitiyor. İşte AK PARTi'yi kurarken, biz o kurşunları susturmak amacıyla kurduk. Biz kanı göz yaşını durduracağız, dindireceğiz diye yola çıktık. Onun için bizim projemizin adı ne? Milli birlik ve kardeşlik projesi. Buna niye karşı çıkıyor MHP? Ya kardeşlikten daha güzel ne olabilir? Türk'ün Kürt'le kardeşliğinden niye rahatsız oluyorsun? Türk'ün Arap'la, Laz'la, Gürcü'yle kardeşliğinden niye rahatsız oluyorsun? Hele hele biz Müslümanız, ancak Müslümanlar kardeştir, bizim böyle ilkemiz var. Bundan daha zengin ne olabilir, bundan niye rahatsız oluyorsun? Ama bunun kitabında kardeşlik yok, bu başka şeyleri düşünüyor. Onun için de işte bakıyorsun şimdi oradan bozkurtlarıyla kovalayacakmış. Ben meydandayım, hodri meydan, meydandayım. Meydana yeni çıkmadım. Gençlik yıllarımdan beri siyaset meydanındayım. Her zaman bu meydanda siyasetimi en güzel şekilde yaptım, yapmaya devam ediyorum. Tüm arkadaşlarımızla beraber biz bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik diyerek yolculuğumuza devam ettik. Onun için bu şekildeki afra tafra, safralarla siyaset yapılmaz. Onun için ben MHP'ye gönül veren aklıselim sahibi kardeşlerime de sesleniyorum; kimin peşinde olduğunuza dikkat edin. İnanıyorum ki sizler, hayvan, bizim dinimizde yeri vardır, kutsaldır ama, kalkıp eşrefi mahluk olan insanı onunla tehdit etmek, aklıselim sahibi insanlara yakışmaz.

4 yıl boyunca BDP Mecliste. Milli birlik ve kardeşlik projesinin ilerlemesi, Kürt meselesinin çözümü için adeta büyük bir fırsat yakaladı. Ama bu fırsatı heba ettiler. Çünkü meselenin çözümüne yönelik bir derdi yoktu bunların. Bunlar Kürt kardeşlerimi her zaman istismar ettiler. Sorun çözülsün isteyen biz olduk. Özellikle ülkemin dört bir yanına hizmet götüren biz olduk, ayrımcılık yapmadık. Ne dedik biz? Bizde etnik ayrımcılık yok, bizde etnik milliyetçilik yok. Ya? 74 milyonun tamamı bizim kardeşimizdir dedik, öyle sarıldık. Bu ara bazı medya mensupları çıkmış bir şeyler konuşuyorlar, "AK PARTi Ankaralılaşıyor mu" diyorlar. Kendilerine bir şey söyledim; asla dedim, tam tersine AK PARTi bugüne kadar hep Türkiyelileşmiştir, gene biz Türkiyelileşmeye devam ediyoruz. Çünkü biz Türkiye'nin partisiyiz, biz bir bölgenin partisi değiliz, bir belli bir etnik unsurun partisi değiliz. Ne biz sadece Türk etnik unsuruna sahip olanlar, ne sadece Kürt etnik unsuruna sahip olanların partisi değiliz. Ya? Biz tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının partisiyiz.

Ve değerli kardeşlerim, biz yolumuza bu şekilde devam ederken, bu gayretle devam ederken BDP'nin sürekli olarak etnik yapılardan beslenmeye gayret etmesinin karşısında, MHP de şehitleri istismar ederek, şehit cenazelerini istismar ederek hep ayakta kalmaya devam etti. Hala bunu devam ettiriyor. Kinin durmaması, gözyaşının dinmemesi için var gücüyle tahrik ve tehdit siyaseti yürütüyor. İşte gördüğünüz gibi bugünkü açıklama bunun bir ifadesidir. Son derece sorumsuz, son derece kışkırtıcı, tahrik edici bir dille gençliği sokağa dökmekten, bizim karşımıza bozkurtlarını çıkartmaktan bahsediyor.

Bildiğiniz gibi MHP Genel Başkanı 12 Eylül halk oylaması öncesinde gitti İşçi Partisi'yle, Ergenekonla, terör örgütü PKK'yla, BDP'yle, CHP ile aynı hizada saf tuttu. Bütün bu partiler bu örgütlerle ittifak halinde. MHP Genel Başkanı, Anayasa değişikliğine karşı çıktı, hayır dedi. Şimdi de kalkıyor Taksim Meydanı'nda, Ankara Yüksel Caddesinde eylem yapan radikal sol örgütlerle aynı hizaya giriyor. Biz demokratik haklarımızın dışında gençlerimizi hiçbir zaman yürütmeyiz, hiçbir silahlı eylemin içerisinde AK PARTi'nin gençliği bulunmaz, bulunmayacaktır. Bizim işimiz kalemdir, kitaptır, bilgisayardır, bizim dünyamız budur.

Değerli kardeşlerim, haklarımızı almanın yollarını çok iyi biliriz. Ama MHP Genel Başkanı çok istiyorsa gitsin Taksim Meydanı'nda bulunan illegal örgütlerle beraber birilerinin yaptığı gibi kol kola yürüsün. Bunların en iyi yaptıkları iş bu. Bunlar ekonomiden anlamaz, bunlar Türkiye'nin itibarını yükseltmekten, itibarlı dış politikadan, bunlar plan proje, bunlardan anlamaz. Bunların tek yaptıkları hakarettir, tek yaptıkları tahriktir, tek yaptıkları kışkırtmadır, bugün de aynı şeyi yapıyorlar. Biz asla bunlara boyun eğmeyeceğiz. Gençlerimiz de bu şiddet söylemine teslim olmayacak, bu oyuna gelmeyeceğiz. İşte ben sizlerden bu oyunu görmenizi istiyorum, ben sizlerden bu kirli oyunu, bu çirkin oyunu bozmanızı istiyorum. Ve inanıyorum ki Bayburt, Bayburt olalı 12 Haziran'da bunlara en önemli dersi verecektir.

Çok net bir şekilde söylüyorum; Diyarbakır'da, Hakkari'de, Bismil'de, Yüksekova'da, Şırnak'ta gençler, çocuklar sokağa dökülüp sağa sola taş atarken, bizim polisimiz, sivillerimiz yaralanırken BDP bir köşede ellerini ovuşturuyor, CHP ile MHP de bir başka köşede ellerini ovuşturuyor ve tehdit ediyorlar. Devam edip giden sorundan; bir silah tüccarları, iki işte bu istismarcılar kazanç umuyor. Kaybeden kim? Her zaman Türkiye, her zaman benim milletim oluyor.

Şimdi Yüksek Seçim Kurulu'nun kararı ardından yaşananları hepiniz gördünüz. CHP'si, MHP'si, BDP'si, onların yandaş medyası çıktılar koro halinde AK PARTi'yi suçladılar. Neden? Çünkü bunlar yürütmenin yargıya müdahalesine alışmışlar. Kendi dönemlerinden alışkanlık haline getirmişler. Her kararın arkasında siyasi irade arıyorlar. Demek ki bizi mağdur eden o YSK kararlarının arkasında da siyaset vardı, siyasi hesaplar vardı.

Sevgili kardeşlerim, benim de milletvekilliği noktasında önümü kestiler. Ve karar verdi yargı, dedi ki seçime giremez. Seçime giremez dediği zaman bugün o bağıran, bunların yanında yer alan medya, yazılı-görsel medyası başlık attılar: "Erdoğan muhtar bile olamaz" dediler. Ne yapmıştım ben? Milli Eğitim Bakanlığı'nın Talim Terbiye Yüksek Kurulu'nun tavsiye ettiği bir kitaptan bir dörtlük okumuştum Siirt'te, bundan dolayı. Ve sevgili kardeşlerim, bundan dolayı önümü kesmek isteyenler bunu başaramadılar. Kudret kuvvet sahibi olan Allah ve milletim yürü dedi yürüdük ve yürüyoruz ve yürüyeceğiz, sizinle yürüyeceğiz. Bu millete hizmet yolunda, bu vatana hizmet yolunda yürüyeceğiz. İnşallah yeniden büyük Türkiye'yi hep beraber inşa edeceğiz.

Ve BDP her zaman mağduriyet üzerinden, tahrik üzerinden kendisine çıkar sağlamanın peşine düşmüştür. BDP, düşüncesizce, vicdansızca, sorumsuzca gençleri sokağa dökerek, kışkırtarak, gençleri galeyana getirerek, hatta hatta düşünebiliyor musunuz ya BDP'li bir belediyenin pencerelerinden molotof kokteyli atılıyor Diyarbakır'da. Ve ondan sonra diyorlar, hayır böyle bir şey yok. Kamera kayıtları var, nerede yok. Molotof kokteylleriyle vatandaşlarımızın dükkanları cam-çerçeve indiriliyor her yerde. Diyarbakır'ın da, İstanbul'un da, her yerde. Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir yaklaşımdır? Hani sizin birliğiniz, hani sizin beraberliğiniz, hani sizin kardeşliğiniz? Ama bakıyorsunuz ki yazılı ve görsel medyası da bu anlayışa sahip çıkıyor. Neymiş? Diyorlar ki demokratik hak.

Değerli arkadaşlar, biz Parlamentoda bunlarla beraber çalıştık, çalışıyoruz. Ve her bir olayda bakıyorsunuz ki nerede bu tür eylemler yapılacaksa, beyefendiler de gidip o eylemin başını çekiyorlar. Ve soruyorum, sivil itaatsizlik denilen olay, başkalarının ilgi alanına müdahale etme değildir, işgal değildir. Bu ülkede yasalar var, miting mi yapmak istiyorsun git yap, yürüyüş mü yapmak istiyorsun git yap. Sadece bildirimde bulunacaksın, bildirimde bulun, ondan sonra git bu haklarını kullan. Bu demokratik hakların engellendiği bir Türkiye yok artık. Ama dilinle konuş, anlat, elinde molotof kokteyliyle kalkıp insanları rahatsız etme. Halkın otobüslerini yakıp yıkma, otobüslerin içerisinde insanları öldürme, siz bunları yapıyorsunuz yahu. Bunun neresi demokrasi, bunun neresi hak ve özgürlük soruyorum sizlere. Bizim aradığımız bu, istediğimiz bu. Sen seçim propagandası yapacaksın, sen 3-5 oy toplayacaksın diye dağlarda gençler ölüyor, askerimiz, polisimiz şehit oluyor, yaralanıyor, ocaklara ateş düşüyor. Soruyorum sizlere Allah aşkına, bunu yapanlar vicdansız değil midir? Bunu yapanlar ihtirastan gözleri kör olanlar değil midir?

Partimiz kapatılıyor diyorlar. Peki Anayasa değişikliğinde partilerin kapatılmasını zorlaştıran maddede niçin oyunuzu gelip de vermediniz, neredeydin BDP, niye oy vermedin? Benim Kürt kökenli vatandaşlarımın da bunu bilmesi lazım. Aldatıyorlar, parti kapatmalarının önüne geçeceğiz diyoruz, MHP ile CHP ile bir oldular hayır dediler. Milleti sandığa gitmemek için referandumda tehdit ettiler. Ve değerli kardeşlerim, şimdi de işte YSK'nın vermiş olduğu karar, biz de zaten böyle bir kararın tasvip edilmediğini Genel Başkan Yardımcım her yaklaşım inceliklerini ortaya koyarak ifade etti.

Sevgili kardeşlerim, buradan özellikle bir konuya geleceğim. Biz üretmeye devam edeceğiz.

Değerli kardeşlerim, biz özellikle Bayburt'umuzda 8,5 yılda 333 derslik yaptık, 1467 bilgisayar gönderdik eğitimde. Ve biliyorsunuz artık sıraların üzerinde yavrularımız kitaplarını ücretsiz olarak buluyorlar. Şimdi Fatih Projesi geliyor, Fatih Projesiyle artık sınıflarda akıllı tahtaya geçiyoruz. Ve bu akıllı tahtayla birlikte inşallah yavrularımızın her birinin eline de önümüzdeki 4 yıl içinde bilgisayarla artık e-kitap dönemine giriyoruz, yani elektronik kitap, 4 yılda. İşte AK PARTi farkı bu.

Ve Bayburt Üniversitesi'nden az önce bahsettim. Sevgili kardeşlerim, üniversite öğrencilerine biz geldiğimizde burs olarak ne veriliyordu? Biliyorsunuz 45 lira. Şimdi ne veriliyor? 240 lira bizim verdiğimiz. 150 lira da kredi yurtlarda kalan öğrencilerimize ayrıca veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Mastır ve doktora öğrencilerine şu anda girmiyorum. İlköğretimde erkek öğrencilere 20 lira veriyorduk, yoksul aileler için söylüyorum. Onu nereye çıkardık? 30 liraya. Kız öğrencilere ne veriyorduk? 25 lira. Onu nereye çıkardık? 35 liraya. Ortaöğretimde değerli kardeşlerim, ne veriyorduk erkek öğrencilere? 35 lira. Şimdi ne oldu? 45 lira. Kız öğrencilere ne veriyorduk? 45 lira. Onu nereye çıkardık? 55 liraya. Sevgili kardeşlerim, çıkmış Sayın Kılıçdaroğlu aile sigortasından bahsediyor. Senin o temennilerini, senin o vaatlerini biz 8 yıldır bu ülkede uyguluyoruz. Biz fakir fukaraya, garip gurebaya hem nakdi olarak, hem ayni olarak bu yardımları veriyoruz. Özürlü kardeşlerimize evlerinde bu destekleri veriyoruz. Bunların hesabını ortaya çıkaracağım, ama televizyon programlarında. Bayburt'ta şartlı nakit transferinden öğrencilerimize şu andaki rakamla 3 milyon, eski rakamla 3 trilyon yardım yaptık. Türkiye'yi ve dünyayı yönetecek çocuklar yetiştirmeye devam mı? İstikrar sürsün, Bayburt büyüsün mü?

Sevgili kardeşlerim, Bayburt'a hükümetlerimiz döneminde sağlık hizmetlerinde 14 trilyonluk yatırım yaptık. 5 adet aile sağlık merkezinin yapımına başladık, süratle tamamladık, hizmete aldık. Ve şu anda mevcut hastanemizi 150 yatak olarak büyütüyoruz, ek bina yapılıyor. İnşallah 150 yataklı kısım bittiği zaman daha da sağlıklı, daha rahat bir duruma kavuşacağız.

Sevgili kardeşlerim, istediğiniz eczaneden gidip ilacınızı alıyor musunuz? Var mı bir sıkıntı? İstediğiniz hastanede tedavi olabiliyor musunuz?

Olay bu. Ama daha önce böyle bir şey var mıydı? Neden? Biz Kanuni'lerin torunuyuz, "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Biz buradan geliyoruz.

Değerli kardeşlerim; bütün bunların yanında ben sizlere bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum. O da; KÖYDES meselesinde artık hamdolsun hastanelerimizde tomografiler, hastanelerimizde MR cihazları bunlar var. Artık bu sıkıntıları yaşamıyoruz, bunları aştık. Fakat KÖYDES'le ilgili hamdolsun artık Vali'mden aldığım bilgiyi söylüyorum. Suyu olmayan köyümüz var mı? Hamdolsun bu da aşıldı. Doğalgaz tamam, ama doğalgaz almayan vatandaşlarıma diyorum ki siz de doğalgazı alın, bunun faydasını, bunun rahatlığını göreceksiniz.

Ve değerli kardeşlerim, bunun yanında yine attığımız başka adımlar, biliyorsunuz Devlet Su İşleri olarak 5 adet yerleşim yeri ve 13 bin 900 dekar tarım arazisini taşkın zararlarından koruduk. 113 bin 390 dekar tarım arazisini sulayacak olan Demirözü Barajının yapımına devam ediyoruz. İnşallah 2012 yılında tamamlayıp, onu da hizmete açacağız. Bayburt ilinin içme suyu ihtiyacını karşılayacak olan Bayburt İçme Suyu Tesisleri rehabilitasyon projesini bitirme aşamasına geldik. Ayrıca Bayburt'ta 4 adet gölet ve sulama projesiyle 19 adet taşkın koruma ve taşkın rusubat kontrolü projesine devam ediyoruz. Ve sularımızı ülkemizin hizmetine aktarmaya da devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; 2002 yılında Bayburt'ta organize sanayi bölgesi yoktu. Mevcut Organize Sanayi Bölgesini biz açtık. Bugün itibariyle bölgede Organize Sanayide 200 kişi istihdam ediliyor. İnşallah bundan sonraki süreçte de bunu artırarak devam ettireceğiz.

Vakıflar aracılığıyla Bayburt ilinde 14 adet eserin onarımını gerçekleştirdik. Şehit Osman Kümbeti, Kutlu Bey Türbesi, Ahmedi Zencani Türbesi, Taşhan ve Ulucami restore edilerek hizmete açıldı. Ve bundan sonra da yine bu süreci devam ettireceğiz.

Bayraktar köyümüzde bulunan Baksı Müzesini destekledik. Müzemizin kurucusu Sayın Hüsamettin Koçan Beyefendiye emeklerinden dolayı bütün Bayburtlular ve şahsım adına teşekkür ediyorum.

Hükümetimiz döneminde Bayburt Kalesi onarım ve bakım işi için 1,5 trilyon ödenek aktardık. Tarihimize, kültürümüze sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; Belediyemizin yaptığı hizmetler, huzurevi binası tamamlandı, resmi olarak bugün hizmete açıldı. Var olan hayvan pazarını önemli ölçüde Belediyemiz yeniledi. Bölgenin en yüksek standartlara sahip hayvan pazarı haline getirildi. Eski terminal binası değiştirildi, bugün yenisini resmen açmış bulunuyoruz. Çoruh Nehri üzerine iki yeni köprü yapıldı. Bugün onun da açılışını gerçekleştirdik. Su kesintilerini artık Bayburt Merkezde yok denecek duruma getirdik. İnşallah tamamıyla bu işi de çözeceğiz.

Sevgili Bayburtlular; bunlar tabi Bayburt'a kazandırdıklarımızın sadece bir kısmı. İnşallah 8,5 yıl önce hayal gibi görünen, ama gerçeğe dönüşen hizmetlerimizin, eserlerimizin yalnızca bir kısmı. Bugün hayaldi, gerçek oldu diyoruz. Yarının hayallerini de gerçeğe dönüştürmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Çıraklık dönemi geride kaldı, kalfalık dönemi geride kaldı. Şimdi 12 Haziran'la birlikte ustalık dönemine var mıyız?

Maşallah. Karar senin Bayburt, yetki sende, mühür sende, 12 Haziran'da yeniden büyük Türkiye'ye evet mi?

12 Haziran'da güçlü Türkiye'ye evet mi?

12 Haziran'da 2023'ün itibarlı Türkiye'sine evet mi?

12 Haziran'da oy pusulasındaki sıralamada biliyorsunuz ilk başta hangi parti var? Hangi parti? İlk partiye, AK PARTiye basıyoruz, evet mi?

İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. İstikrar sürsün, Bayburt büyüsün. Yeniliyorum; istikrar sürsün...

Şimdi milletvekili adayımız Bünyamin Bey. Bünyamin Özbek kardeşimi sizlere emanet ediyorum. Sizleri Allah'a emanet ediyorum.

Şimdi bayrakları bir göreyim. Biliyorsunuz durmak yok, yola devam. Bizim bir şarkımız vardı biliyorsunuz değil mi? Hazır mıyız? Şöyle gümbür gümbür Gümüşhane duysun. Buradan oraya gidiyoruz.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran milletimizin için, vatanımız için hayırlı olsun. Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum. Rabbim yar, yardımcımız olsun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-26-2011, 17:06   #3
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Beykoz Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
24.04.2011

Ustalık döneminin adımlarını atıyoruz. Bu adımı sizlerle atacağız. Bildiğiniz gibi 3 Kasım'da yola çıktığımızda biz çıraklık döneminin adımlarını attık. Fakat çıraklık dönemini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sürecinin üzerine bina etmiştik. Ve biz bugünkü yöneticilerle mukayese edilmeyecek bir mesafe almıştık. Ama buna rağmen 3 Kasım'la 22 Temmuz arasını çıraklık dönemi olarak tanımlıyorum. Çünkü biri İstanbul'un yönetimiydi, 3 Kasım süreci ise Türkiye'nin yönetimiydi. 81 vilayette başlattığımız bu süreç başarılarla dolu bir süreç oldu. 22 Temmuz'da kalfalık dönemini başlattık. Şu anda kalfalık dönemi bitiyor. İnşallah 12 Haziran'dan itibaren ustalık dönemi başlayacak. Gerek içeride, gerekse dışarıda uluslararası camiada gerçekten Türkiye'mizi, ülkemizi çok farklı bir yere taşıdık. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, artık gündem belirleyen bir Türkiye var. Uluslararası camiada böyle bir yeri olan Türkiye var.

Sevgili Beykozlu kardeşlerim; sizlere genelde çok şey anlatacak değilim. Çünkü sizler Beykoz'un genelinde nelerin olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Fakat ben bunları yeterli görmüyorum. Niçin yeterli görmüyorum derseniz, ben Beykozlu kardeşlerimle el ele vermek suretiyle Beykoz'u yerelde de çok daha modern, çok daha farklı bir yere taşıyacağımıza inanıyorum. Ama burada sizin desteğinize de ihtiyacımız var. Çünkü sizler bize yürü derseniz biz yürürüz. Bildiğiniz gibi, birileri ben Bozkurtlarımı yürütürüm diyor. Ama biz de milletle yürüyoruz diyoruz, milletle yürüyeceğiz diyoruz. Onun için ben özellikle MHP'ye gönül vermiş ülkücü kardeşlerimi Sayın Bahçeli'nin Bozkurtlarından ayırıyorum. Çünkü onların konumu farklı. Zira yaratılmışların en şereflisi olan el-insan, evet biz onlarla yürüyoruz. Ve onlarla yürüyeceğiz ve bizim tek yolumuz var, o da demokrasi. Bizim tek yolumuz var, insanlara düşüncemizi saygın bir şekilde anlatmak ve onlarla bir kardeşlik duygusu içerisinde bunları anlatmak. Asla zora başvurarak değil, zorlaştırıcı olmayacağız. Ya? Kolaylaştırıcı olacağız. Biz böyle girdik, böyle devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; şimdi 12 Haziran öncesinde bizden eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette bugüne kadar neler yaptık, ulaşımda neler yaptık, enerjide neler yaptık bunları herhalde duydunuz, duyuyorsunuz. Ancak size bir şey sormak istiyorum. Acaba bu ana muhalefetin şu anda şunu yaptık diyebileceği bir şey var mı? Ama dikkat ederseniz şu anda çok uçuk, afaki şeyler söylüyor. Peki ne üzerinden söylüyor bunları? Bizim yaptıklarımızın üzerinden söylüyor. Geçmişte biliyorsunuz bazı siyasiler şunu söylüyordu: Şu filanca ne veriyorsa ben 5 fazlasını vereceğim diyordu. Şimdi bakıyorum, Sayın Kılıçdaroğlu da aynı mantıkla gidiyor. Çünkü o bırakın ustalığı, bırakın kalfalığı, daha çırak bile değil siyasette, öğrenecek bu işleri. Zira, devlette SSK Genel Müdürlüğünü bu beyefendiye verdiler. Görevi devraldığı ana kadar zarar etmeyen bir SSK varken, bunun döneminde 8 kez orada kaldı ve kaldığı dönem içerisinde SSK sürekli zarardaydı, sürekli. Ve Genel Müdürlüğü döneminde hastane kuyruklarında benim vatandaşımı inim inim inleten sen değil miydin? Neredeydin senin aklın Genel Müdür olarak o zamanın başbakanlarına kalkıp da bu tür teklifleri niçin yapamadın? Niçin diyemedin kendilerine ya böyle böyle biz niçin bu ilaç kuyruklarında bu vatandaşı inim inim inletiyoruz neden demedin? Çünkü, AK PARTinin iktidarı bekleniyordu. Bizim iktidarımız geldi şimdi ne diyorlar? Biz AK PARTi ne veriyorsa onun şu kadar fazlasını veririz. Çıkmış şimdi aile sigortası diyor ve biraz da geri gidiyor, 70'li yıllara gidiyor. Diyor ki, aile sigortasıyla ilgili kanun 70'li yıllarda çıkmış. Ya ben uygulanmayan kanunu ne yapayım. Bana uygulanan kanun lazım, uygulanan kanun lazım. Laf ola beri gele yok, uygulanan lazım. Bak biz şimdi her doğanı genel sağlık sigortasından istifade ettiriyor muyuz? Neredeydin? SSK Genel Müdürüydün, niye yapmadın? Biz yaptık bak, buyur. Benim şimdi vatandaşım hastanede artık biliyorsunuz SSK hastanesi yok, artık her hastane senin hastanen. Az önce şuracıkta, Kavacık'ta Medistate diye bir hastanenin resmi açılışını yaptık. Bak buyur, o da senin. Git orada da tedavi olabilirsin. Ama bak devletin yatırımı değil, özel sektörün yatırımı. Biz ne yaptık? Göreve gelirken bir şey söyledik. Bu ülkede ne kadar hastane varsa, hangi kurum-kuruluşta varsa devlet koordinatör devlettir ve biz bunları koordine ettik. SSK'yı devlet hastaneleriyle birleştirdik. Kurumların hastaneleri vardı, örneğin PTT'nin birleştirdik. Sevgili kardeşlerim, tek tipe döndük. Ama dedik ki vakıf hastaneleri, özel sektör hastaneleri bunları da birleştireceğiz. Benim vatandaşım hangi hastaneyi isterse oraya gidebilecek. Şu anda hepsine gidiyor muyuz? İstediğiniz yerden ilacınızı alabiliyor musunuz? Artık ilaç kuyrukları diye bir şey var mı? Sevgili kardeşlerim, az önce biz, robotla Beykoz'daki bu hastanede ameliyat yapılacak robotla. Şu anda Türkiye'de 12 hastanede bu var. Bunların bir kısmı devlet hastanesinde, bir kısmı da özel hastanelerinde, robotla. Bakın nereye geldik. Bunların adı bile anılmıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu, sen nerede yaşıyorsun? Bu başka yerlerde yaşıyor, başka yerlerde.

Sevgili kardeşlerim; ama çıkıp şu anda yazılı görsel medyanın bir kısmını da almış yanına, onlarla bol bol kendine göre atıp tutuyor. Ve yaptığı tek şey var, sevgili kardeşlerim, ambalaj ve maalesef doğru olmayan vaatler. Dürüst olun dürüst. Tek şey söylüyorum, SSK Genel Müdürlüğün döneminde sürekli zararda oluşunu sen neyle izah edeceksin? Sen bir defa başarılı bir bürokrat olamadın, başarısızsın. Orada bu işi başarılı kılamayan bir kişi olarak sana bu devlet nasıl emanet edilsin? Zaten benim milletim böyle bir şey yapmaz da, evvel Allah buna inanıyorum, ama olur ya, bu söyledikleri Nasrettin Hoca'nın dediği gibi hani göle mayayı çalıyor, ya tutarsa diyor ya. Şimdi bununki de vatandaş olur ya, ya tutarsa. Sakın ha. Öyleyse ne yapacağız? Şu kadar 50 günde hanım kardeşlerim, erkek kardeşlerim, beyefendi kardeşlerim, gençler hep beraber el ele dolaşmadık mahalle, sokak bırakmayacağız. Kapı kapı dolaşacağız, tamam mı? Durmak yok... Durmak yok... Ve ustalık dönemine hep beraber başlayacağız, ama kararlı bir şekilde başlayacağız.

Sevgili kardeşlerim; bununla kalmıyoruz, şimdi o önemli vaatlerimizden bir tanesi, dev vaatlerimizden bir tanesi kent hastaneleri. Dev sağlık kampüsleri kuracağız. Anadolu yakasında bir tane, Avrupa yakasında bir tane. Bunlar yaklaşık 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde dev hastane. Ve bu hastanelerde artık benim vatandaşım sokakta sedye üzerinde taşınmayacak. Şu anda bunların mimari projeleri her şeyi hazır, Ankara'nın şu anda ihalesi yapılmak üzere. İstanbul'un Avrupa yakasındaki yer belli, aynı şekilde Anadolu yakasındaki yer üzerinde arkadaşlarım çalışmalarını yapıyor. Ve böylece iki merkezi yerde nasıl Avrupa yakasında bir adalet sarayı var, nasıl Anadolu yakasında Kartal'da dev bir adalet sarayı var, bunlar dünyanın en büyük adalet sarayları. Aynen sağlıkta da bunları yapacağız. Bunlar bize yakışır, onların hayal etmediklere yere bizim fiilimiz, uygulamalarımız evvel Allah ulaşır. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili Beykozlular; şimdi biliyorsunuz Cuma günü kampanyamızı Bayburt'tan başlattık. Oradan Gümüşhane'ye geçtik. Bundan önce Bayburt ve Gümüşhane'ye gittiğim dönemlerle mukayese edilemeyecek ihtişamda hamd olsun mitinglerimiz oldu. Ve Beykoz şu andaki tablosuyla bugün ilke bazında yaptığımız tek miting. Ve Beykoz'dan başlıyoruz... Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Şimdi Beykoz'dan biliyorsunuz Şile'ye geçeceğim, Şile'den sonra Çekmeköy, Çekmeköy'den sonra Sancaktepe. Bugün 4 ilçemizi dolaşacağım. Bu yakanın milletvekili adayı olarak, bu bölgenin milletvekili adayı olarak arkadaşlarımla beraber buraları dolaşacağız. Şimdi eğitimde bir adım attık, eğitimde bugüne kadar gelen iktidarların hiçbirinin atmadığı adımları attık. Sevgili kardeşlerim, bakınız bu adımların içerisinde en önemlisi neydi? Okul öncesi eğitimde yüzde 10, yüzde 11'deydik. Sevgili kardeşlerim, şu anda okul öncesi eğitim nereye geldi? Hamdolsun yüzde 40'ı buldu. Daha ileriye gideceğiz. Ve bakınız çok daha ilginci var. Ortaöğretimde aynı şekilde dedik ki biz kitapları tüm öğrencilerimize ücretsiz ulaştıracağız. Tüm öğrencilerimize ortaöğretimde, ilköğretimde kitapları ücretsiz ulaştırdık mı? Her yıl okul başlarken her dönem kitapları sıraların üzerine koyduk. Türkiye'nin dört bir yanında ve 1. hamur kağıttan kitaplar. Biz öyle öğrencilik yaptık ki, teksir kağıdından kendimiz kitap satın alırdık, öyle dönemlerden geldik. Ama şimdi bu dönem, hatta bizi CHP şununla eleştirdi: Fakire verdiğiniz anladık da, zengine niye veriyorsunuz dediler. Biz dedik ki, öğrencinin fakiri-zengini olmaz, hepsine vereceğiz ve hepsine verdik.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bununla kalmadık. Dedik ki, sosyal güvencesi olmayan ailelerimiz var. Onun için bunları desteklememiz lazım. Önce ne yaptık? Dedik ki, erkek öğrencilere ilköğretimde 20 lira verelim ve kız öğrencilere 25 lira verelim, bunu verdik. Bu yılın başına kadar böyle devam ettik. Bu yılın başında yeni bir adım attık. Dedik ki, erkek öğrencilere 30 lira, kız öğrencilere 35 lira. İlköğretimde böyle.

Peki ortaöğretimde nasıl yaptık? Ortaöğretimde bu rakam 35 liraydı erkek öğrenciler için, onu 45 liraya çıkardık. Kız öğrencilerinki 45'ti, onu da 55'e çıkardık. Yani pozitif bir ayrımcılık yaptık. Kimden yana? Kız öğrencilerimizden yana. Yani bugün kalkıp da Kılıçdaroğlu'nun söylediği şeyleri, ben şu kadar para vereceğim, bu kadar para vereceğim bunlara inanıyor musunuz? Değerli kardeşlerim, rakamları falan bunlar yuttular ve bu ülkede maaş ödenmeyen günler vardı. Memurlara, işçilere devletin maaş ödeyemediği günler vardı. Bu CHP zihniyetini biraz sonra daha farklı anlatacağım size. Şimdi diyor ki, biz eski CHP değiliz diyor, yani bu geçmişini de inkar eden birisi.Ne demek o yani? Bir taraftan işine geldiği zaman CHP'nin tarihi şöyle, işine geldiği zaman ben yeni CHP'yim. Benimle başlayan süreci söyleyin diyor, daha yanı başında orada eski Genel Başkanın duruyor. Programını, beyannameni açıklarken yanı başına da oturtmuşsun. Bir kaset skandalıyla Genel Başkanlık kaptın bununla yürüyorsun. Öyle mi? Eğer bir kaset skandalı çıkmasaydı yanında kuzu kuzu duracaktın. Ama kaset skandalı çıkınca evine ziyaretine gidiyorsun. Diyorsun ki, ben Genel Başkan adayı filan değilim. 24 saat sonra bir de bakıyoruz ki, Genel Başkan adayı olmuş. Bunlar akşam başka, sabah başka. Her şeyde böyle bunlar. Siyaset dürüstlük ister, dürüstlük. Dürüst olamayanlar, bu milletten bugüne kadar şamarı hep yediler, yine yiyecekler.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi. Bakınız, şimdi biz bir Fatih projesi uyguluyoruz. Bu CHP çıktı, şu anda Grup Başkan Vekili olarak bulunan kişiyle diyor ki, ne demek Fatih projesi? Bunlar geçmişini, ecdadını inkar edecek kadar maalesef aslına, geçmişine yabancı tipler, böyle bir zihniyet. Bu konuda ben bir şey söylemeyeceğim, 12 Haziran söyleyecek. Fatih projesi sevgili kardeşlerim, öyle bir proje ki Fatih projesinde artık Türkiye'deki bütün okullarda akıllı tahtaya geçiyoruz, bütün okullarda. Ve şu anda hazırlıklarımız bitmiş vaziyette. Ve artık kitabın yanında öncelikli bir adım daha atıyoruz. Nedir o? Elektronik kitaba geçiyoruz. Her çocuğumuzun eline bir Ipad gibi bir elektronik kitabı vereceğiz ve oradan derslerini takip edecek. 4 yılda bu uygulamayı bitireceğiz. Şu anda ön hazırlıklarımız tamam ve ihaleyi yapmak suretiyle adımı atacağız. Bu nedir? Modern dünyanın yakalamış olduğu neyse Amerika'da, Japonya'da, Türkiye'de bu adımı attık, bu adımı atıyoruz. Ve sevgili kardeşlerim, kimseyi mahrum etmeyeceğim. Bütün öğrencilerimiz bütün dersliklerde bu akıllı tahtalar olacak. Bu kime yakışır? AK PARTi iktidarını yakışır. Yani Kılıçdaroğlu vesaire, CHP zihniyeti bunlar böyle şeylerden anlamaz. Bunların böyle şeyleri düşünecek kapasiteleri falan yok.

Sevgili kardeşlerim, bakınız, bu projenin yanında en önemli adımlarımızdan bir tanesi biliyorsunuz bu dönemde şu oldu: Benim üniversiteli gencime... Şöyle üniversiteli gençlerin ellerini bir göreyim. Gençler ne alıyordunuz? 45 lira burs değil mi? Şimdi 240 oldu. Eğer gençler Kredi Yurtlar Kurumunun yurdunda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyor. Ne oldu? 390 lira. Bakınız, 45 liradan nereye geldi? 240 liraya geldi. Bunu biz yaptık, biz yaptık. CHP'nin tarihinde böyle bir şey var mı? Yani öğrencilerimize sahip çıkmak diye bir şey var mı? Belediyeler öğrencilere burs veriyordu, bu CHP aldı Anayasa Mahkemesine taşıdı ve belediyelerin öğrencilere verdiği burs kesildi. Buyur, şimdi kalkmışsın aile sigortasından bahsediyorsun, senin yaptıkların zaten seni anlatıyor. Başka şeye gerek yok. Belediye diyor ki, ben burs vereceğim, sen kalkıyorsun diyorsun ki veremezsin. Niye veremiyor? Değerli kardeşlerim, bunlar dürüst değil. Ve bakın İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işte Başkanımız burada, kaç öğrenciye burs veriyordunuz? 50 bin öğrenciye biz burs veriyorduk dedi. Ve o yasak geldiğinde verilen burs 100 liraydı. Kaldırıldı, ne oldu? Bu öğrencilerimize yazık oldu. Kim kaldırttı? CHP. Anayasa Mahkemesine götürdü, kaldırttı. Değerli kardeşlerim, şimdi ikide bir kalkıp sağdan soldan bahaneler uydurmak suretiyle biz şunu yapacağız, biz bunu yapacağız. Yaptıkların ortada.

Şurada eğitimde 162 bin derslik yaptık bu süreç içerisinde, 162 bin derslik. Yapmaya devam edeceğiz. Bakınız, üniversite olmayan ilimiz kalmadı, her ilde üniversite var. Bayburt'a gittim üniversite var, Gümüşhane'ye gittim üniversite var, Ardahan'da üniversite var her yerde. Niçin bunları yapıyoruz? Göçü engelleyelim diye. Çıkmış sıkılmadan, utanmadan şunu söylüyor: Bayburt'un diyor milletvekilliği niye düştü biliyor musun? Eee, niye düşmüş? Çünkü Bayburt göç verdi, nüfusu azaldı, onun için milletvekilliği de düştü. Biz itiraz ettik. Sen niçin Anayasa Mahkemesine götürdün? Anayasa Mahkemesine götürmeseydin her ile asgari 2 milletvekili kaydıyla bu işi bitirirdik. Bayburtlunun hakkını sen yedin sen. Bunu tabanda nüfus endeksli yapmayabilirdik. Eğer sen olaya nüfus endeksli bakıyorsan bugün İstanbul'un bir milletvekili için nüfus sayısı korkunç. Onu neye benzeteceksin o zaman? Bugün Türkiye'de 30 binle, 40 binle milletvekili çıkaran illerimiz var, ama İstanbul gibi 100 bin nüfus ile milletvekili çıkaran ilimiz var. Bunu nereye koyacaksın? Onun için bu dürüst bir yaklaşım değil.

Buraya gelmişken bir şey söyleyeceğim. Özellikle bu aralar sık sık yüzde 10 barajından bahsediyor bu beyefendiler, hepsi de. Sevgili kardeşlerim, bu oyunu hep beraber bozacağız. Bakınız, şimdi yüzde 10 barajını kim getirdi? Biz mi getirdik? Bizden öncekiler getirdi. Biz 16 aylık Partiyken, yüzde 10 barajına rağmen devlet yardımı almadan, halkımın desteğiyle yüzde 34'le iktidar olduk, siz getirdiniz. Yüzde 10 barajı vardı. Şimdi CHP, yüzde 10 barajını devamlı gündeme getiriyor. Peki CHP, sen iktidardın, senin iktidarın döneminde kenarından köşesinden de olsa koalisyon hükümetlerinde vardı, niye kaldırmadınız? ANA-SOL iktidarları vardı, niye kaldırmadınız? ANAP'la beraber el ele verip kaldırsaydınız. Şimdi iç içe geçtiğiniz dün 23 Nisan kutlamalarında DSP'li bir arkadaşımız konuşuyor, yüzde 10 kalkmalı diyor. Tamam, bizim Hükümetimizden önce DSP-MHP-ANAP beraberdiniz, niye kaldırmadınız? Kaldırsaydınız. Yani siz kaldırmıyorsunuz, şimdi bakıyorsunuz ki artık durum tehlikeli. Bundan sonra bu millet bizi hep yüzde 10 barajının altında tutacak, onun için yüzde 10 barajı kalksın diyorsunuz. Artık benim milletim bunları yutmuyor, yutmuyor. Sevgili kardeşlerim, bakınız, burada bunların derdi ne biliyor musunuz? Efendim işte BDP'ye bazı yazar çizer filan takımı bunlar da bu işe çok destek veriyorlar. O yazar çizer takımına da sesleniyorum, sizler de AK PARTi iktidarından önce bunu niye gündeme getirmiyordunuz? Şimdi mi sizin aklınız başınıza geldi? BDP de versin mücadelesini bir parti olarak çıksın ortaya yüzde 10 barajını aşsın. Ama bunlar bir etnik unsurun partisi. Biz Türkiye'nin partisiyiz.

Adaylarımızı açıklıyoruz, bir yazar, köşe yazarı kendisini aradım. Yazısı biraz rahatsız etti beni. Kendisini aradığımda dedim ki, bir Ankaralılaşmaktan bahsediyorsunuz. Kusuru bakmayın dedim, siz herhalde başkalarını kast ediyorsunuz. Biz Ankaralılaşan değil, biz bugüne kadar Türkiyelileşmiştik, yine Türkiyelileşen bir partiyiz. Hiçbir değişiklik yok. Bizim bak 81 vilayetten 80'ininde milletvekilimiz var. 1 vilayette yok, o da neresi? Tunceli. Onun da nedenlerini biliyorsunuz. İnşallah bu seçimde Tunceli'den de çıkaracağız. Herhalde Tunceli de gerçekleri görmesi lazım. Hayatında, tarihinde görmedikleri hizmeti bunlar bizden gördü. Hatta Tunceli milletvekillerinden bir tanesi şu anda CHP'de, devamı zaten ... Ve Tunceli'ye bakalım üniversite açacak mısınız dediler. Sevgili kardeşlerim, Tunceli'ye üniversiteyi açtığımız zaman, çünkü biz yola çıktığımız zaman 81 vilayetin 81'ine üniversite dedik. Oraya açtık, hadi çıktı bir teşekkür et. Edemez, niye? Bunların karakteri buna müsait değil. Değerli kardeşlerim, ama biz bunları önemseyerek yola çıkmadık. Biz, Akdeniz'e balık bilmezse Halik bilir diyerek yola çıktık. Ve biz ne diyoruz hep? Etnik milliyetçilik yapmayacağız, biz bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, biz dinsel milliyetçilik yapmayacağız. Ya? Biz Türkiye'deki 74 milyonu kucaklayacağız. Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Roman'ıyla, Arnavut'uyla aklınıza ne gelirse. Yaratılanı yaratandan ötürü seveceğiz, böyle yürüyoruz. Bölgesel milliyetçilik de yapmayacağız. Bizde 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının her yanı bir, hepsine de hizmeti götüreceğiz. Her yeri ayağa kaldıracağız. Şu anda Güneydoğu, Doğu, Doğu Karadeniz bu bölgeler tarihinde görmediği hizmeti bizim dönemimizde gördü. Yine görmeye devam edecek. Değerli kardeşlerim, biz bununla da yetinmiyoruz, dinsel milliyetçilik de bizde yok. Her ne kadar bu ülkenin yüzde 99'u ahir ekseriyeti Müslüman'sa da, azınlıklar noktasında olanlara karşı da bizim yaklaşımımız yine aynı. Çünkü demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak tüm inanç gruplarına bir defa eşit mesafedeyiz, hepsinin güvencesi biziz, biz olmaya devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; adalette aynı, emniyette aynı adımları attık. Bakınız şu ana kadar Türkiye genelinde 130 civarında adalet sarayını açtık, açmaya devam ediyoruz, inşaatları devam edenler var. Güzel, daha modern bir Türkiye diyoruz. Aynı şekilde Yargıtay, Danıştay biliyorsunuz yeniden yaptığımız Anayasa değişikliğini sizler onayladınız. Biliyorsunuz 12 Eylül'le size getirdik, sizler onayı verdiniz ve bu işi bitirdik. Şimdi sizin isteğiniz doğrultusunda uyum yasaları da çıkarıldı ve Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi yoğun bir şekilde çalışmalarına devam ediyor.

Değerli kardeşlerim; az önce bir şey söyledim ya, sizler bize yardımcı olun bunları da çözelim. Siz bize güveneceksiniz, güvendikten sonra İlçe Belediye Başkanıma da, Büyükşehir Belediye Başkanıma da sürekli talimat veriyorum. Gerekirse diyorum ev ev dolaşacaksınız, hepsiyle anlaşacaksınız, ona göre modern bir Beykoz'u inşa edelim. Hiçbir zaman biz size zulmeden olmayacağız, aldatan da olmayacağız, ama biz sizin gerçekten bu tür çirkin yapılaşmalar içerisinde kalmanızı da istemiyoruz. Yani Allah göstermesin, bir yangın çıktığı zaman bir itfaiye aracının giremeyeceği biliyorsunuz sokaklar var. Biz buna hakikaten üzülüyoruz. Beraber el ele vereceğiz, beraber yürüdük biz bu yollarda diyoruz ya, beraber yürüyeceğiz.

Şimdi değerli kardeşlerim; emniyette aynı. Bakınız, ulaşımda şurada 79 senede Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Sevgili kardeşlerim, bakınız, 13 bin 600 kilometre duble yolu biz şurada 8 yılda yaptık, 13 bin 600 kilometre. 79 senede 6 bin 100 kilometre, 8 yılda 13 bin 600 kilometre. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli hesap biliyorsunuz gerçek ortada, Halep oradaysa arşın Beykoz'da.

Ah benim Beykozlu kardeşim ahh, bakınız şu MHP bizden önce iktidarda mıydı? İktidardaydı. Bunlar IMF'ye gitti, şimdi IMF'yi inkar ediyorlar, meydan okuyorlar. Bunların meydan okuması böyle sahtedir. Meydan okuyorsan niye gittiniz IMF'den 30 milyar dolar borç aldınız? 30 milyar dolar borç aldı. Bize 23,5 milyar dolar borçla devrettiler IMF'ye. Ödedik ödedik ödedik, küsuratın üzerinde durmuyorum, şu anda bizim IMF'ye borcumuz 5 milyar dolar. Onlar borçlandı, biz ödedik, biz ödüyoruz. Onlar kirletti, biz temizliyoruz. Bu MHP bu, bunların ekonomi bu işten anlamazlar. Şimdi çıkmış diyor ki 2023 bizimdir. Sayın Bahçeli be, samimi ol be, dürüst ol Allah aşkına. Sen 2023 ufkunu nereden yakaladın, senin böyle bir ufkun var mı? Böyle bir ufkun varsa, benim milletim sana 5 yıl iktidar verdi. Niçin 3,5 yılda bırakıp kaçtın? 3,5 yılda bırakıp kaçmasaydın, 5 yıl iktidarda kalsaydın. Yani 5 yılda iktidarda tutunamayan bir sen nasıl olacak da 2023'ü düşüneceksin, böyle şey olur mu?

Bakınız, ben MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, BDP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Başımızı iki elimizin arasına alalım lütfen, aldatmayalım kendimizi. Bakınız, bizim milli bankamız hangi bankadır? Merkez Bankası. Merkez Bankası, MHP-DSP-ANAP iktidarında döviz rezervi neydi biliyor musunuz? 27,5 milyar dolardı. Peki şu anda Merkez Bankasının döviz rezervi nedir biliyor musunuz Beykozlu kardeşlerim? Altın dahil 92 milyar dolar. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de 27,5 milyar dolardan Merkez Bankasını 92'ye nasıl çıkarıyoruz? 23,5 milyar dolar IMF'ye borcunu 5 milyar dolara nasıl indiriyoruz? Ve 21 bankayı bunlar ne yaptılar? Fona devrettiler. Kim? Sayın Bahçeli. Kim? DSP. Kim? ANAP. Bunların döneminde oldu. Peki şu uluslararası finans krizinin olduğu bir dönemde bir tane banka iflas etti mi? Ziraat Bankası o dönemde ne yazıyordu? Görev zararı yazıyordu. Halk Bankası ne yazıyordu? Görev zararı yazıyordu. Şimdi bir tane görev zararı var mı? Şu anda Ziraat Bankası Türkiye'nin en çok kârlı bankası, Halk öyle, en çok kredi dağıtan bankalarımız bu bankalar. Tüm bankalar şu anda hamd olsun rasyoları gayet iyi, böyle bir konumdayız. Buralara güçlü ekonomiyle geldik, istikrarla geldik, güvenle geldik. Onun için ne diyorum ben? Türkiye hazır, hedef... Türkiye hazır, hedef... Bir şey daha söylüyorum; istikrar sürsün, Türkiye büyüsün. İstikrar sürsün, Beykoz büyüsün. Olay bu.

Sevgili Beykozlular; enflasyon yüzde 30'du MHP'den, DSP'den, ANAP'tan aldığımızda. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4'cük, 4. Enflasyon bizim devrimizdeki canavar değil miydi? Mutfağı soyan o değil miydi? Hanım kardeşlerim iyi bilir. Beyefendiler, cep onunla boşalıyordu. 1'in yanına altı tane sıfırı nasıl koydular? Böyle koydular işte. Kim koydu? İşte Bahçeli, işte DSP, işte diğerleri. Siz busunuz, akşam yattınız, sabah kalktınız bir sıfır, bir sıfır, bir sıfır, altı tane sıfır. Tuvalete biz 1 liraya giderken, 1 milyona tuvalete gitmeye başladık. Bizi bu hale düşürdüler, öyle mi kardeşlerim? Ama ne oldu? Geldik, gelir gelmez altı sıfırın tamamını attık. Attık mı? Şu anda paramız değerli mi? Değerli. Ve değerli kardeşlerim, şu anda doların karşısında onurlu bir Türk Lirası var. İşte AK PARTi iktidarı bu.

Bakın, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musun sevgili kardeşlerim, bunları gittiğiniz yere anlatın. Yüzde 63, yüzde 63'le devlet borçlanıyordu. Şimdi yüzde 7'cik, buraya düştü. Ve bunu biz yeterli bulmuyoruz, daha da düşecek, daha da düşecek inşallah, ama beraber yapacağız.

Şimdi durmak yola devam dedik değil mi? Ben size susuz İstanbul'u anlatmayacağım, o dönemleri biliyorsunuz. Biliyor muyuz? 94'teki İstanbul'u bilenler şöyle ellerini bir kaldırsın bakalım. Banyolardaki küvetleri nasıl doldurduğumuzu hatırlayın. Kim vardı iktidarda? CHP Belediyesi vardı, hatırlayın. Havası kirli İstanbul'u hatırlıyoruz değil mi? Hani gazetelerin maske dağıttığı İstanbul. Ne haldeydik hatırlayın o günleri. Ama şimdi havası kirli değil, tertemiz bir İstanbul var. Değerli kardeşlerim, çöp dağlarından geçebiliyor muyduk? Şimdi böyle bir şey var mı? Nasıl oldu bu? Ak, Ak, Ak olmak herkesin kârı değil. Tertemiz bir İstanbul, tertemiz bir Türkiye, tertemiz bir Türkiye siyaseti böyle oldu. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Şimdi bu kardeşiniz ve ekibi, diğer arkadaşlar nerede? Bayburt'ta ne dedim biliyor musun? Her ne kadar Bayburt'un bir milletvekilini aldıysalar, 2. milletvekili benim dedim. İstanbullular bana müsaade ediyor değil mi? Orada da görevimi yapacağım. Şimdi sevgili kardeşlerim, benim sizden bir isteğim var. Bu kadro efendi olmaya gelmedi, bu kadro sizin hizmetkârınız olmaya geldi. Biz bu milletin efendisi değiliz, biz bu milletin hizmetkârıyız. Derdimiz ne biliyor musunuz? Bizim derdimiz şu: Yani yarın hep öleceğiz, öldükten sonra bizim bir zamanlar bir Başbakanımız vardı, Allah ondan razı olsun, arkadaşlarından Allah razı olsun, bunu desinler bize bu yeter. Çünkü eninden sonunda bizi yerleştirecekleri mezar belli. 2 metreküp. Ben 1.85 boyundayım, benimki biraz daha farklı olabilir. Onun için mezar taşına, musallaya bizi yerleştirdikleri zaman hoca efendi Başbakan niyetine demeyecek, milletvekili niyetine demeyecek. Ya? Er kişi niyetine diyecek. Ondan sonra gömerler, çekip giderler. Hatırlarlarsa ne güzel, ama arkadan Allah ondan razı olsun demeleri bize yeter. Biz bu yolda bunun için varız ve musalla taşına da zaten işte eski başbakanlardan sadece bir Hüvel baki diyecekler. Çünkü baki olan sadece Allah, biz baki değiliz, biz faniyiz, değil mi? Öyleyse bu yolda beraber yürüyeceğiz. Ama şu 50 günde durmak yok... Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Tek tek broşürlerimizi, kitapçıklarımızı her yere anlatmaya evet mi? Sağ olun, var olun.

Şimdi bizler bu kadromuzla, tabi şu anda bütün arkadaşlarımı burası almıyor. İnşallah bu 50 gün yoğun çalışacağız. Ve hedef Allah'ın izniyle 2023. Kısa süreli bir hedefimiz yok, bizim hedefimiz büyük. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümüne farklı girmek istiyoruz, güçlü yürümek istiyoruz. Kiminle? Milletimizle. Bunu sizinle başaracağız. Onun için ne diyoruz? Şimdi hep beraber haykıralım, Şile duysun, Türkiye duysun.

İnşallah Türkiye'yi hazırladık, şimdi hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz. İstikrar sürsün, Beykoz büyüsün diyoruz. Bu yola da böyle devam edeceğiz.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-26-2011, 17:16   #4
Kullanıcı Adı
Beritan
Standart
ahhh beykoz ah beykoz ismini bile görünce içim bi hoş oluyor
Beritan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-26-2011, 17:56   #5
Kullanıcı Adı
serdary
Standart
Eski Beykozlusunuz di mi? Çubuklu?
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-26-2011, 19:25   #6
Kullanıcı Adı
Beritan
Standart
Alıntı:
serdary Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Eski Beykozlusunuz di mi? Çubuklu?
evet aahhh çubuklu ahh..çok özlüyorum ya
Beritan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-01-2011, 18:50   #7
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Muş Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
30.04.2011





Buradan tüm Muş'a, Bulanık'a, Hasköy'e, Korkut'a, Malazgirt'e, Varto'ya, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.

18 Aralık'ta Muş'a geldik. 106 farklı eserin resmi açılışını yaptık. Aradan daha 5 ay daha geçmeden bugün bir kez daha Muş'tayız, sizlerle beraberiz.

8,5 yıllık iktidarımız döneminde 8 defa Muş'a geldik. Çünkü Muş, bizim canımız, Muş bizim sevdamız, Muş bizim aşkımız, Muş Alparslan'ın diyarı. Muş'u kendi kaderine terk etmedik, terk etmeyiz. Biz Muş'u ihmal etmedik, etmeyiz. Diyor ki Ahmedi Xani; "İnsan, en büyük kalemin çizdiği nakıştır." Mevlana diyor ki; "Yaratıktan şikayet Yaradan'dan şikayettir." Yunus Emre diyor ki; "Yaradılanı severim Yaradan'dan ötürü." Evet, Ahmedi Xani ne diyorsa, Yunus da işte onu diyor. ... ne diyorsa, Mevlana da aynısını diyor. ... ne diyorsa, Hacı Bektaş da, Ahmedi Yesevi de onu söylüyor.

Bu topraklar hep bizim topraklarımız, bu vatan bizim vatanımız. 74 milyonun vatanı. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla, Boşnağıyla 74 milyonun vatanı. Ayrım yok, bölücülük yok. Biz biriz, beraberiz. Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız.

Biz bir tarağın dişleri gibiyiz, biz et ile tırnak gibiyiz. Biz bu topraklar üzerinde dost değil kardeşiz kardeş. Akraba değiliz, ezelden kardeşiz. Ebediyen kardeşiz. Şu Dicle ile Fırat ne kadar kardeşse biz de o kadar kardeşiz.

Kardeşlerim, şu Süphan'la Ağrı ne kadar kardeşse biz de o kadar kardeşiz. Yer ile gök ne kadar ayrılmaz bir bütünse, ne kadar kardeşse, biz de işte o kadar kardeşiz. Kim bunun aksini iddia ediyorsa, biliniz ki tarihi reddediyor. Gerçeği katlediyor, kendini inkar ediyor. Kim ki kardeşlerin arasına husumet sokmak, ayrılık sokmak, fitne tohumları atmak istiyorsa, biliniz ki kendisine, milletine, ruhuna ihanet ediyor. Doğudaki, Güneydoğu'daki kardeşim yanlış politikanın, inkar politikalarının neticesinde mahrum bırakıldı. Buradaki kardeşlerimize hizmet getirilmedi, buraya yatırım yapılmadı. Biz işte o dönemleri elimizin tersiyle ittik. Bir daha geri dönmemek üzere kapattık. Muş'u, Muş'la birlikte 81 vilayetimizi mahrum ve mağdur şehirler olmaktan çıkarıyor, mamur ve mağrur şehirler yapmak için gece gündüz çalışıyoruz. Buradan açık açık söylüyorum değerli kardeşlerim; biz oy peşinde değiliz, biz seçim sandığı göründüğü zaman demokrat olanlardan, seçim sandığı göründüğünde bu bölgeyi, Muş'u, Muşlu kardeşlerimi hatırlayanlardan değiliz. Biz, söz verip, vaat edip, umut simsarlığı yapıp seçim sandıkları kapanınca sırtını millete dönenlerden değiliz. Bu bölgenin acısı, sızısı, derdi, meselesi her zaman bizim derdiniz oldu. Burada bir tek can yere düştüğünde, bizim canımızdan can gitti. Burada dökülen her gözyaşı yüreğimize, vicdanımıza, ruhumuza aktı. Silahlar konuştukça, kurşunlar vızıldadıkça, dağlarda gençler yere düştükçe bizim ciğerimiz yandı, yüreğimiz yandı. İşte 8,5 yıldır biz bu acıyı dindirmenin mücadelesini veriyoruz. Anneler, siz bunu çok daha iyi yaşıyorsunuz.

Sevgili anneler, sevgili babalar, kardeşlerim; bu ülkede kardeşi kardeşe düşürenlerle biz bir yere varamayız. Çok açık konuşuyorum, size bugün daha açık konuşacağım. Bu ülkeyi bölmeye çalışanlarla biz bir yere varamayız. Bu ülkede bölücü terör örgütüyle biz bu ülkeyi ayağa kaldıramayız.

Değerli kardeşlerim, benim halkımın, benim sevgili milletimin normal demokratik iradesine hükmetmek isteyenlerle biz bir yere varamayız. Niye dayatıyorsunuz, niye tehdit ediyorsunuz? Bırakın benim vatandaşım oyunu kendi iradesiyle kullansın. Bunu yapıyorlar mı? Bakıyorsunuz tehditler, bu köyden şu kadar oy çıkacak, çıkmazsa yakarız yıkarız. Niye, neden? Demokrasi bu değil, özgürlük bu değil, temel haklar bu değil. Ben bu ülkede 74 milyonun hepsini aynı şekilde sevdim, aynı şekilde seviyorum, sevmeye de devam edeceğim. Benim için -az önce de söyledim- artık bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir, artık bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır, ama Kürt sorunu yoktur; mesele budur. Nedir benim Kürt kardeşimin sorunu? Neyse onu çözmede ben hizmetkarım, varım. Onun için dikkat edin. Bakınız, şöyle 10 yıl öncesine bakınız. Muş Havalimanı, Muş'tan buraya geliş neydi, şimdi ne oldu. Öyle mi? Buradan yola çıkıyorsun Bitlis'e, yollar neydi, ne oldu. Öyle mi? İşte biz bu yolları böyle nasıl yapıyor da şehirleri birbirine bağlıyorsak, 74 milyon vatan evladının gönüllerini de böyle birbirine bağlıyoruz; bizim derdimiz bu. Bu neyle olacak? Aşkla. Ferhat ne diyor? Dağı deliyor. Dağ delinir mi? Neyle deliyor? Elinde bir ... Soruyorlar, Ferhat, nedir bu hal? Dağ deliyorum diyor. Ya bununla bu dağ delinir mi? Onun söylediği söz çok enteresan, çoğu gitti azı kaldı diyor. Fakat elhamdülillah biz dağları deldik. Dağları deldik, biz Muşlu kardeşimi Bitlisli kardeşine tünellerle evvel Allah bağladık. Ve eskiden kaç saatte Muş, Bitlis'e gidiyordu, şimdi ne kadar zamanda gidiyor? Bu bir aşk meselesi. Yani George Batı'da, Avrupa'da, Hans Batı'da Avrupa'da güzel yollarda gidecek de, benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Fatma'm niçin gitmesin. Türkiye'nin batısında, İzmir'inde, İstanbul'unda, Ankara'sında bunlar olacak da, Muş'unda, Hakkari'sinde, Van'ında niçin olmasın, buralarda da olur. Şimdi aynen Bitlis'i de Van'a bağlıyoruz Kuzgunkıran Tüneliyle, o da açılmak üzere. Geç oldu ama, onu da yapıyoruz, dağları deliyoruz. Karadeniz'de de deldik, 12 tane tünel. İstanbul Boğaz'ında biliyorsunuz denizin altından tünel yaptık, 2013 sonunda bitiyor. Niye? Bu millete bu yakışır da onun için. Biz bunları yaparız evvel Allah, yaparız, hiç bundan çekinmeyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim, Türkiye evvel Allah tüm insanlarıyla bir defa bu bölünmede, bu kampanyaları yapanlara karşı bir olsun, yek vücut haline gelsin, biz bu işleri bitiririz.

Değerli kardeşlerim, onun için biz ta 14 Kasım'da, 14 Ağustos'ta yola çıkarken bir şey dedik. Ne dedik? Sevgili kardeşlerim, bakın bazıları oyun oynuyor, bu oyunu beraber bozacağız. Nedir o biliyor musunuz? Dedik ki, tek millet. Tek millet ne biliyor musunuz? Millet kavramının içinde Türkü de vardır, Kürdü de vardır, Lazı da vardır, Çerkezi de vardır, Abhazası da vardır, Gürcüsü de vardır, Boşnağı da vardır, Romanı da vardır, millet bunlardan oluşan bir zenginliktir, millet budur, onun için tek millet dedik.

Arkadan tek bayrak dedik. Bayrağımız işte elinizde. Rengi şehit kanlarından oluşuyor. Sevgili kardeşlerim, hilal neyimizi ifade ediyor? Bağımsızlığımızı ifade ediyor. Yıldız neyi ifade ediyor? Şehitlerimizi ifade ediyor. Sevgili kardeşlerim, bu birilerini niye rahatsız ediyor? Akif ne diyor: "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" diyor. Onun için de ne diyoruz? Tek vatan diyoruz. Tek vatan. 780 bin kilometre karede tek vatan. Hepimiz bu vatan için varız. İşte Malazgirt'te Sultan Alparslan unutabilir miyiz? Onunla Anadolu destanını yazdık, unutabilir miyiz? Öyleyse, niçin birileri buralarda ameliyat yapmak istiyor?

Ve dört, tek devlet. Devletimizi bölmeye çalışanlarda haa bunu çok iyi bilmesi lazım, tek devlet. Tayyip Erdoğan sizin efendiniz değil, hizmetkarınızdır; bunu böyle bilin. Biz, bu millete efendiliğe gelmedik, biz bu millete hizmetkar olmaya geldik. Bizim durumumuz bu. Çünkü biz, halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğunu bilenlerdeniz, bu yola böyle koyulduk. Ama şimdi bizim birliğimizin çimentosu olan dinimizi bile zedelemeye gayret edenler var. Var mı? Cuma dediğiniz zaman, Cuma Namazı ne demektir? Bunlar bizim birlik sembollerimizdir. Biz köy camilerinde bile, köy mescitlerinden bile Cuma kılmayız. Nerede kılarız? Cuma cami, Cuma mescidi, yani ya kasabaya inerdik, ya ilçeye veya il merkezine. Niye? Çünkü, birlik beraberlik orada oluşur. Şimdi terör örgütü ne diyor? Devletin imamlarının arkasında namaz kılmayın. Allah Allah. Ya sizin zaten namazla falan ne alakanız var? Terör örgütünün böyle bir dertleri var mı? Açık konuşuyorum bakın; Apo'yu peygamber ilan edenlerle bizim işimiz olamaz, olamaz, bu kadar açık konuşuyorum. Onun için bizi aldatanlara, benim Kürt kardeşlerimi aldatanlara karşı hep beraber olacağız, onlara 12 Haziran'da sandıklarda gereken cevabı vereceğiz değerli kardeşlerim. 50 metre ötede Cuma kılınıyor, arka tarafta birileri de ayrıca Cuma kılıyor, birileri de onları seyrediyor; hal bu. Bu işte bölücülüktür, bu ayrımcılıktır, bu oyuna gelmeyeceğiz, bu oyunu hep beraber bozacağız.

Sevgili kardeşlerim, biz artık Muş'un dağlarına, tepelerine, köylerine, mezralarına, Muş Ovasına bahar gelsin, Muş'a huzur gelsin diye bu yola koyulduk. Muş'ta anaların gönlünü ... gelsin istiyoruz. Bizim bu noktada ne kadar samimi olduğumuz ortada. 8,5 yıldır değerli kardeşlerim, önce kaldırılması tartışma konusu dahi yapılamayan yasakları biz kaldırdık. Buralara partiyi kurmak için geldiğimde bana ne demiştiniz? Şu olağanüstü hali kaldırın yeter. Gelir gelmez kaldırdık mı? Şu Çekiç Gücü bir kovun gitsin yeter. Hemen Çekiç Gücü gönderdik mi?

Değerli kardeşlerim, düşünebiliyor musunuz bu ülkenin televizyonlarında Kürtçe konuşulmuyordu. Yarım saat konuşulsun mu, konuşulmasın mı bu tartışılıyordu. Biz şimdi 24 saat TRT Şeş'le yayın yapıyor muyuz?

Değerli kardeşlerim, anneler cezaevlerinde yavrularıyla Kürtçe konuşamıyordu, kaldırdık mı? Konuş kardeşim konuş. İstediğin gibi konuş. Yaptık mı bunları?

Değerli kardeşlerim, şarkı, türkü konuşulamıyordu konuş. Kurs açılamıyordu, kurs aç, açıldı. Şu anda üniversitelerimizde Kürtçe bölümler açtık. Git oralara kardeşim, öğren. Bizim böyle bir endişemiz yok. Düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz; biz bu yola böyle çıktık.

Ve değerli kardeşlerim, bölgeye yoğun bir yatırım seferberliği başlattık. Okullarla, hastanelerle, değerli kardeşlerim, adalet saraylarıyla, emniyet saraylarıyla, yollarla, TOKİ'yle bu seferberlik devam ediyor. Devlet Su İşleri olarak barajlarla bu seferberlik devam ediyor. İşte okullarda değerli kardeşlerim, bakınız şurada, Muş'umuzda hamd olsun yaptığımız derslik sayısı 300'ün üzerinde.

Değerli kardeşlerim, 3 binin üzerinde bilgisayar gönderdik Muş'umuza. Şimdi size yeni bir müjde veriyorum gençler. Şu anda üzerinde çalıştığımız proje, evet artık bir akıllı tahta dönemine geçiyoruz. Bu akıllı tahta aynı zamanda bilgisayarlı. Evet, ama size biz aynı zamanda ücretsiz olarak... Hocam, para almıyoruz değil mi? Milli Eğitim Bakanım burada da ona soruyorum. Hepinize elektronik kitap dağıtacağız. Aynen İPad gibi. İPad büyüklüğünde birer elektronik kitap dağıtacağız. Artık öyle koskoca çantalarla da gidip gelmeyeceksiniz. Ve okullarımızı 4 yıl içerisinde bu akıllı tahtalarda donatacağız, 4 yıl, hepsini bitireceğiz. 4 yılda dediğim gibi elektronik kitaplarınızı da dağıtacağız, 4 yıl içinde bunların hepsi bitecek.

Ve sevgili kardeşlerim, yani Amerika'da, Japonya'da ne kullanıyorlarsa, benim Muş'taki kardeşim de onu kullanacak; olay bu. İnternet sistemini de okullarımıza tamamen yaygınlaştıracağız. Dolayısıyla da dünya da ne yapıyoruz? Açılıyoruz. Bunu da yapacağız. Ve... Anacığım, onlar da olacak, yavaş yavaş. Ama sevgili anacığım, sana ben bir şey söyleyeyim. Anam, anacığım bak sana ben bir şey söyleyeceğim; sizi aldatanlara pek kanmayın. Size birileri gelir ben gelince şöyle yapacağım, bir tane işsiz kalmayacak falan der, bunlara aldanmayın bak. Amerika'da bugün yüzde 9 işsizlik var, tamam mı anacığım. Şimdi bak, biz göreve geldiğimizde işsizlik neyse şu anda da o.

Değerli kardeşlerim, bakınız burada bir şeyi söyleyeyim; özellikle bugün Ergenekon... Bu yolsuzluklara bulaşmış olanları yanında taşıyanlar var mı? Var. Onlarla iktidara geleceğini zannedenler var mı? Ama benim milletim onlara yol vermeyecek. Evet mi? Siz zaten 12 Eylül'de de yüzde 92'yle evet demiştiniz. Evvel Allah Muş bu. Ben inanıyorum ki, bakınız bu ülkede çok enteresan, şu anda PKK terör örgütünün lider kadrolarından 8 tanesi uyuşturucuya bulaştığı için, uyuşturucu kaçakçılığına bulaştığı için bunların Amerika'daki mal varlıklarına Amerikan Hazinesi tarafından el konuldu, donduruldu. PKK terör örgütü neyle uğraşıyor gördünüz mü? Bakınız bunlar Türkiye'de de nereyle ilintili? Ne yazık ki BDP'yle ilintili çalışıyorlar. Bunları artık açıkça söylemeye mecburuz, memuruz, bazı gerçekleri millet olarak ben bilmenizi istiyorum. Yani halkımızı nasıl aldattıklarını bilelim. Soruyorum sizlere, benim Kürt kökenli kardeşlerime, Kürt kardeşlerime; acaba bu BDP bu bölgeye ne getirdi bana söyler misiniz? Ne getirdi? Alt yapımı getirdi? Kanalizasyon mu getirdi? İçme suyunu mu getirdi? Okul mu getirdi? Yol mu getirdi? Değerli kardeşlerim, ne getirdi? Sadece belli tutturdukları bazı şeyler var, bu. Bunun dışında hiç bir şey yok.

Değerli kardeşlerim, bunlarla bakın işlerine gelmediği için, bu işi başaramayacaklarını anladıkları için dinimizle, imanımızla, kutsal değerlerimizle adeta dalga geçiyorlar, ayakları altına alıyorlar. Bayrağımızı ayakları altına alıp yakıyorlar, bunu bunlar yapıyor. Ve sevgili kardeşlerim, birçok yerlerde son zamanlarda bunu çoğaltmaya başlattılar. Bu bayrak sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor? Bu bayrak sizi rahatsız ediyorsa, o zaman sizin bu ülkede demokratik mücadele diye bir şansınız zaten olamaz. İşlerine gelmediği zaman da tehdit savuruyorlar.

Değerli kardeşlerim, şunu çok iyi bilmeniz lazım: Biz Muş'umuzu gerçekten İstanbul'un sahip olduğu imkanlar neyse o imkanlara kavuşturacağız. Muş'ta üniversiteyi kim kurdu? Kim kurdu, soruyorum beyler, arka taraf sizlere de soruyorum. Cevap verin de Kılıçdaroğlu da duysun. BDP de duysun. Üniversiteyi kurduk, fakülteleriyle, meslek yüksek okullarıyla zenginleştirdik, zenginleştiriyoruz. Daha da iyi olacak. İnşallah yeni binası üniversitemizin yapılıyor. Bu üniversitesiyle Muş, Alparslan Üniversitesi inşallah farklı bir güzellik ortaya koyacak. Çünkü Muş, ilmin şehridir, Muş alimlerin şehridir, Muş evliyalar şehridir. Muş, kutsal değerleri ayaklar altına alanları, kutsal değerlerle dalga geçenleri af etmeyecek sandıkta hesabını da soracaktır, ben buna böyle inanıyorum.

Bunlar apaçık şekilde gençlerin kanından besleniyorlar, annelerin gözyaşından besleniyorlar. Bunlar yoksulluğun istismarından, terörün, acının devamından besleniyorlar. Bunların ne yapmak istediklerini, kime hizmet ettiklerini, kimin ekmeğine yağ sürdüklerini görmenizi, oynanan oyunu 12 Haziran'da bozmanızı istiyorum. Buna hazır mıyız? 12 Eylül halk oylamasında ne yaptılar? Gittiler bu BDP, CHP ile birleşti. Öyle değil mi? Ne diyordu BDP? Bizim partimiz devamlı kapatılıyor. Tamam dedik kapanmasın, bak hazırlık yaptık. Gel beraber Anayasa değişikliğinde bu paketin içine bunu da koyalım. Ne oldu biliyor musunuz? Sevgili kardeşlerim, zaten Anayasa için geldiğimde de anlatmıştım size, oylamaya BDP'liler giremediler, girmediler. Ve ne yazık ki, bizim içimizden de 3-5 kişi ki bunlar da şimdi MHP'nin içinde, onlarla da birleştiler ve 330'un 2 oy altında kaldığımız için paketten düştü. Şimdi de çıkmış sağda solda konuşuyorlar bu BDP'liler; işte bizim partimiz devamlı kapatılıyor. Ya sen kapatılmamasını istemiyorsun ki zaten, oradan besleniyorsun. Ne olur? Kapanırsa bir tane yenisi daha açarız. Şimdi tutturmuşlar baraj, hep bunu konuşuyorlar değil mi?

Muşlu kardeşim, AK PARTi 14 Ağustos 2001'de geldiği zaman bu baraj yok muydu? Vardı, biz de bu barajla geldik. Ama ne oldu? Biz Türkiye'nin tamamını kucakladık. Biz sadece bir etnik yapıyı kucaklamadık, 74 milyonun tamamını kucakladık, 780 bin kilometrekareye hitap ettik. Bunu yaptığımız için de bize halkımız yüzde 34 oy verdi. Parlamento'da yüzde 65 milletvekili çıkardık. Ondan sonra yüzde 47 oy verdi. Niye? Çünkü bizde ayrım yoktu, bizde ayrım yoktu. Biz, vatanımızı da seviyoruz, vatandaşlarımızın tamamını da seviyoruz, hiçbir ayrım yapmıyoruz. Çünkü yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmek, bizim medeniyet projemizdir, onun için seviyoruz, dinimizin de gereği... Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Değerli kardeşlerim, şimdi 12 Haziran seçimleri yaklaştı. Ne tutturdular bu ara? Sivil itaatsizlik diye bir şey. Yeniden mağdur rolüne soyunuyorlar, çadırlar kuruyorlar. Yahu arkadaş, miting mi yapacaksın? İşte gel, aynen böyle miting yap, yap. Yürüyüş mü yapacaksın, bildir Valiliğe git yürüyüşünü de yap, bunların hiçbirine mani yok. Ama dertleri ney? Bunlar yol kesmeye alışmışlar. Yol kesmeye alışmışlar. Hiçbir şey bunlarda hak ve özgürlük içinde değil. Bunlar yasa masa tanımızlar. Yol kesecek, caddenin üzerine çadır kuracak, bilmem nereye çadır kuracak. Arkadaş, miting mi yapacaksın gel yap. Bak ben de böyle yapıyorum mitingi, sen de gel yap, gel böyle yap. Yani bu ülkede her şeyimizi demokratik parlamenter sistem içinde, yasalar çerçevesinde yapsak olmaz mı? Sen de gel yap. Ama düşünebiliyor musunuz, BDP'nin milletvekili yüzü maskeli terör örgütünün mensupları yanında ellerinde molotof kokteylleri onlarla yan yana fotoğraf karesinde. Ve BDP'li Diyarbakır Belediyesi'nden dışarıya molotof kokteyller atılıyor. Bunların hepsi kameralarda var, hepsi çekildi, yakalandılar. Niye? Değerli kardeşlerim, işte sıkıntı buradan geliyor, gerilim buradan geliyor. Onun için devamlı uyarı yapıyoruz; yapmayın, etmeyin, demokrasiye gölge düşürmeyin, gelin her şeyi açıkça konuşun. Bu ülkede kardeşçe bu mücadeleyi sürdürelim. Eğer millet size yürü diyorsa, siz yürüyün. Ama demiyorsa, o zaman da millete saygı duyacaksın, saygı duyacaksın. Kalkıp Tayyip Erdoğan'ı tehdit etmekle bir yere varamazsın. Varamazsın. Çünkü biz, kadere inanmış insanlarız, bizim böyle bir farkımız var, böyle yürüyeceğiz bu yolda. Onun için de değerli kardeşlerim, lütfen bu tezgahı gelin 12 Haziran'da birlikte bozalım. Bu istismarcılara sandıkça gereken cevabı verelim.

Değerli kardeşlerim, AK PARTi olarak gönül diliyle, samimiyet diliyle yürekten konuşuyoruz. Buraya gelip Muş'ta ayrı, İstanbul'a gidip orada ayrı konuşanlardan değiliz. İşte bugünlerde görüyorsunuz CHP'nin halini, CHP Genel Başkanının halini. Zaten bunların Muş'ta bir kıymeti harbiyesi yok biliyorum. İlkeli, tutarlı, omurgalı bir siyasette Silivri'yle Batman yan yana gelmez. Silivri'ye gidiyor, tezgahında Ergenekon satıyor. Batman'a geliyor, tezgahında KCK satıyor. Tunceli'ye gidiyor, Alevilik satıyor. Konya'ya geliyor, orada da Mevlana ile özdeş oluyor. Yapma, dürüst ol, samimi ol. Kalkıp da değerli kardeşlerim, biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir. Ancak Hacı Bektaş-ı Veli'ye saygısı olması gerekir, olduğunu da zannediyorum. Ama Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor: "Eline, beline, diline hakim ol" diyor. Öyle mi? Yani bu Arapça da nedir biliyor musunuz? Arapça'da 3 harften oluşur bu: Elif, dal, be, yani edep. Onun için de Hacı Bektaş-ı Veli: "Edep yahu" diyor. Ama bunlarda bu var mı? Yok. Niye? Bunlar işte bu ülkede değerli kardeşlerim, nasıl küfrettiklerini duydunuz değil mi? Duydunuz. Ama ben, Sayın Kılıçdaroğlu'nun annesine saygı duyuyorum. Çünkü biz, analara saygı duyarız, çünkü biz cennetin annelerin ayakları altında olduğunu bilenlerdeniz. Ve biz babanın ayağının altını öpmeyiz, ama ben annemin ayağının altını öptüm, öpüyorum, öperim. Bu yaşımda bile, bu yaşımda bile. Çünkü biz o terbiyeyle büyüdük, o edeple büyüdük. Ve bu şekilde de yola devam edeceğiz. Onun için ne diyoruz? Ana gibi yar olmaz. Bitti.

Değerli kardeşlerim, bunlar tabi nabza göre ne yapıyorlar? Şerbet sunuyorlar. Bu samimiyetsizliktir, bu ilkesizliktir. Ergenekon'a kol kanat gerenler Kürt meselesinden bahsedemezler. Çetelerle kol kanat gezenler, Diyarbakır Hapishanesini dillerine alamazlar. Mafyaya, cuntaya sahip çıkanlar faili meçhullerin hesabını soramazlar.

Sevgili Muşlu kardeşlerim, bakınız bu ülkede 163 bin derslik yaptık, 163 bin tüm Türkiye'ye. Muş'a ne kadar yaptığımızı az önce söyledim. Kitaplarımızı dersliklerin üzerinde buluyor muyuz? Buluyoruz. Şartlı nakit dedik. İlköğretimde erkek çocuklara 20 lira verdik, şimdi 30 lira oldu. Biliyorsunuz kızlara -sevgili kardeşlerim- 25 lira veriyorduk, o ne oldu? O da 35 lira oldu. Ortaöğretimde değerli kardeşlerim, erkek çocuklara 35 veriyorduk, ne oldu? 45 dedik. Kız çocuklarına 45 lira veriyorduk, o ne oldu? 55 lira. Kaç çocuğunuz olursa olsun hepsine veriyoruz. Ama bak unutmayın ha, ne diyorum ben? En az 3 çocuk, en az 3 çocuk. Bu milletin çoğalması lazım. Tamam mı? Bunu Başbakanınız olarak söylüyorum. Allah ziyade etsin. Bazıları diyor ki, sakın bu Başbakanın dediğine inanmayın. Ben de diyorum ki, siz bu kardeşiniz, Başbakanınız ne diyorsa onu yapın. Yapın. Bunların söylediğine aldırmayın. Evvel Allah AK PARTi iktidarında sorun yok. Her doğanın genel sağlık sigortası var mı? Bitti. Her şeyini, ilacını milacını alalım diye.

Değerli kardeşlerim, bakınız bütün bunlarla beraber üniversitede biz geldiğimizde 45 lira veriliyordu. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira, 240 lira veriyoruz ayda. Eğer Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Kılıçdaroğlu diyor ki: "600 lira vereceğim her ay" diyor. Yahu senin o vaadini zaten ben üniversite öğrencisine sadece burs olarak veriyoruz, kredi olarak veriyoruz ya, sen nerede kaldın?

Değerli kardeşlerim, şu anda sosyal güvencesi olmayanlara bizler valilikler vasıtasıyla, kaymakamlarımız vasıtasıyla asgari 150 lira nakit veriyoruz. Erzak yardımı, kömür yardımı, bunları ayrıca veriyoruz. Özürlü, ailelerin evde bakım masrafı biliyorsunuz, eğer 1 özürlüye bakıyorsa asgari ücret ödüyoruz, bunları da veriyoruz. Kılıçdaroğlu, sen bizimle bu noktada yarışamazsın. Geriden nal toplarsın nal, o kadar. Bu kervan çok hızlı gidiyor, bu kervan çok hızlı gidiyor.

Değerli kardeşlerim, bakınız biz sadece Muş'a şartlı nakitten ne kadar yardım yaptık biliyor musunuz, biliyor musunuz? 32 trilyon. Sadece Muş'a. Tabi burada ayrıca uzak yerlerde evlerinden alıp okula getirip götürmek, bunlar da var. Şimdi soruyorum, eğitimde Türkiye'nin geleceğini kurmaya devam mı? İstikrar sürsün mü? Türkiye büyüsün mü? Muş büyüsün mü?

Sağlık hizmetleri, Muş'ta hükümetlerimiz döneminde 76 trilyon sadece sağlığa yaptığımız yatırım. Şimdi bir tane biliyorsunuz 400 yataklı hastaneyi yapıyoruz. Görüyorsunuz değil mi inşaatını? 400 yataklı bir devlet hastanesini Muş'umuza yapıyoruz. İnşallah çok kısa zamanda o da bitecek ve hizmetinize girecek. Biz laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz iş, iş üretiyoruz. Malazgirt Devlet Hastanesi diyaliz ünitesi ve acil servisinin Korkut İlçe Hastanesinin, Muş Devlet Hastanesi ek binasının ve 15 aile sağlığı merkezinin yapımına biz başladık, süratle tamamladık ve hizmete açtık. Değerli kardeşlerim, Merkez Devlet Hastanesi, Bulanık Devlet Hastanesiyle, Merkez Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin inşaatına inşallah devam ediyoruz, onları da bitireceğiz en kısa zamanda.

Bakınız biz buradan soruyoruz; Sayın Kılıçdaroğlu, sen 8 yıl SSK'da Genel Müdürlük yaptın... Ben de o zaman sigortalıydım. Değerli kardeşlerim, sigorta hastanesine gittiğimiz zaman kuyrukta az mı bekledik. İlaçlarımızı alabiliyor muyduk? Yahu sen Genel Müdürken bu işi halledemedin. Yahu sen SSK Genel Müdürü iken bu işi halledemedin, şimdi kalkıp kuru sıkı atıyorsun, o da ayrı tabii. Bunlar dürüst değil. Kalkıyor meydana geliyor, gidiyor benim çarşaflı kardeşime rozet takıyorlar... Rozeti takıyorlar, ondan sonra da otobüsten aşağı atıyorlar; bunu Baykal da yaptı, bu da yaptı. Ya bırakın, hür bırakın bu milletin evlatlarını, ne uğraşıyorsunuz? Geldi referandumda, gel dedi hemen yapalım. Ben de hemen hodri meydan dedim. Bak, 12 Eylül, 13 Eylül günü gel bir araya gelelim oturalım hemen bu işi halledelim. Ve Ankara'da TESK'in toplantısı var, kendisiyle orada bir araya gelme durumu oldu. Dedim ki, var mısın bu işi yapmaya? Bak dedim biz hazırız, hemen gel bu işi yapalım. Başladı böyle -değerli kardeşlerim- çeşitli derelerden su getirmeye. Bak dedim, biz bir şeyi konuşmayız, biz bir şeyi yaşarız. Biz bu işi yaşıyoruz, sen lafını yapıyorsun. Dürüst ol, akşam başka sabah başka konuşma, dürüst ol. Bak 600 lira para vereceğim diyorsun, belediyeler üniversiteli çocuklarımıza burs veriyordu aldınız bunu Anayasa Mahkemesine götürdünüz ve belediyeler çocuklara artık burs veremiyor. Bunu CHP yaptı, Kılıçdaroğlu sen yaptın, siz yaptınız, beraber yaptınız. Aldatmayın bu milleti, benim milletim artık bunları yutmuyor. Ama bu gerçekleri anlatacağız, bunları bilin değerli kardeşlerim.

İşte şimdi yanına da bir tane yine almış bakıyorsun şimdi merhum Ecevit'in koltuğuna sığınıyor. Gelmiş bana oradan laf atıyor, diyor ki; "merhum Ecevit'in ismini ağzına alması için abdest alması lazım" diyor. Şecaat arz ederken sirkatin söylüyor. Ey Kılıçdaroğlu, abdest nerede alınır biliyor musun? Abdestti biz sadece namaz kılarken alırız, bir de Kitabullah'ı okurken elimize aldığımızda alırız; olay budur.

Değerli kardeşlerim, bunun dışında filancanın ismini ağza alırken abdest al; yok böyle bir şey ya. Bu konularda biz rahatız, sen kendine bak. Senin nedenli bu işlerle alakan var bilemem. Ama ben sadece Hacı Bektaş-ı Veli'nin hitabıyla sesleniyorum sana; "Eline, diline, beline hakim ol." Bak senden öncekinin bir kaseti çıktı, o kasetle geldin Genel Başkan oldun. Şimdi sen de elle, dille fazla ileriye gidiyorsun. Bilesin ki, 12 Haziran'da benim halkım seni de bir yerlere gönderecek.

Değerli kardeşlerim, bizler bu attığımız adımların yanında tüm devlet hastanelerimizi modern cihazlarla donattık. Ve sadece Muş'umuzda biz geldiğimizde 6 diyaliz cihazı vardı. Şimdi bu sayı 22 oldu. 6'ydı, 22 oldu. Geldiğimizde uzman hekim sayısı neydi Muş'ta biliyor musunuz? 30. Şimdi ne oldu? 117.

Değerli kardeşlerim, bir tane 112 istasyonu vardı, bugün bu sayı ne oldu biliyor musunuz? 9. Ambulans sayısı koskoca Muş'ta 1'di, 1. Şimdi 23. Artık bölgede helikopter ambulanslarımız var. Artık eğer kışın sıkıntılı yerler varsa oralara çıkan paletli ambulanslarımız var. Sağlıklı ve müreffeh bir Türkiye için devam mı? İstikrar sürsün mü?

Sevgili kardeşlerim, TOKİ'yle ilgili Muş ve ilçelerinde bugüne kadar 463 konut yaptık. Bu konutları tamamladık sahiplerine teslim ettik. Ayrıca, 1366 konutla ilgili proje ve ihale çalışmalarımız da devam ediyor. Doğalgazda biraz sıkıştık, geciktik, ondan dolayı biraz üzgünüm. Ama doğalgazın da Muş'a arzını inşallah bu yıl planlamasında var, bu yıl onu da veriyoruz.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla beraber 2002 yılına kadar Muş'ta ne kadar bölünmüş yol yapılmıştı biliyor musunuz? Ne kadar? Ne tahmin ediyorsunuz? Söyleyin. 16, 16 kilometre. Kaç senede? 79 senede. Peki biz 8 yılda ne kadar yaptık? 77 kilometre. Bak, 79 senede 16, 8 senede 77 kilometre. Yani biz Cumhuriyet tarihinde yapılanın 5 katını yaptık. Eğer AK PARTi iktidarda olsaydı bu ne demek biliyor musunuz? Biz Muş'a 770 kilometre yol yapardık, bölünmüş yol yapardık; bu, bu demektir.

Muş Havaalanı biz geldiğimizde ne kadar yolcusu vardı biliyor musunuz? 17200. Şimdi Muş Havaalanının ne kadar yolcusu var biliyor musunuz? Ben size 2010 yılının rakamını vereyim 179 bin 808, yani 180 bin. Elhamdülillah, artık benim Muşlu kardeşim de halkın yoluyla uçuyor. Ne dedik biz; havaalanı belli bir azınlığın olmayacak, ya? Halkın yolu olacak dedik ve bunu başardık.

KÖYDES çalışmaları devam ediyor, 106 milyon, 106 trilyon harcama yaptık. Ve değerli kardeşlerim, aynı zamanda Muş'u kara, hava yoluyla Türkiye'ye ve dünyaya bağlamaya devam ediyoruz.

Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında tarımda kısa özet söyleyeceğim; Muş'a 338 trilyon destek verdik 2003-2010 arasında. 2002'nin tamamında 15 trilyon olan tarımsal destek miktarını biz bu senenin sadece ilk 3 ayında 2 kattan fazla artırarak 35 trilyon liraya çıkardık. Mazot desteği, gübre desteği, bunların hepsini geçiyorum. Ama bir şey söyleyeceğim; Ziraat Bankası benim çiftçi kardeşime yüzde kaç faizle veriyordu krediyi? Yüzde 59 faizle. Ah benim çiftçi kardeşim, biz onu kaça indirdik? Şu anda yüzde 5'e indirdik, yüzde 5. Yüzde 5 de biz sübvanse ediyoruz, yüzde 5'e indi. Ne diyorlar, çiftçiyi şöyle yaptı, böyle yaptı; ya yalan söylemeyin be, dürüst olun be.

Ve bir de ayrıca esnaf sanatkâra değerli kardeşlerim, yüzde 46 faizle Halk Bankası kredi veriyordu, onu da yüzde 5'e indirdik.

Değerli kardeşlerim, biz buyuz. Bakınız 2002 yılında 19 bin lira kredi sağlanmışken 2010 yılında yüzde yaklaşık 540 kat artışla esnaf krediyi söylüyorum, 10 milyon 247 bin liraya yükseldi, yani 10 trilyon.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlar hepsi yapılırken bunları görmemezlikten geliyorlar, varsın görmesinler. Ama biz bunu artırarak devam ettireceğiz.

Biz şimdi diyoruz ki, istikrar bu ülkede sürsün mü? Bak şu anda size şunu sesleniyorum: Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz.

Şimdi sizden bir şey istiyorum; kaç günümüz var, 43 günümüz var. Bugün burada 7. mitingimi yaptım. Şimdi buradan Iğdır'a geçeceğim. Fakat sadece bu kardeşiniz mi çalışacak, siz çalışmayacak mısınız, siz çalışmayacak mısın? Kapı kapı dolaşacağız. Köy köy dolaşacağız. Bu Tayyip'in davası değil milletin davası, hepimizin ortak davası. Sandıklara sahip çıkacağız değil mi? Sabah erkenden gideceğiz, oylarımızı oy pusulasının en başında hangi parti var? Hangi parti var? Oylarımızı inşallah AK PARTi'nin altına basacağız. Buna hazır mıyız?

Bizim şarkımız vardı değil mi? Neydi? Şöyle arkadaşlarımızı da bir alalım. Şöyle bayraklar bir kalksın bir bakalım, eller de kalksın, hep beraber. Beraber yürüdük biz yollarda... Ama duyulmaz, Iğdır bunu duymaz, Türkiye duymaz değil mi?

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Açılışlarımız, günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, demokrasimiz, ülkemiz için hayırlı olsun diyor, sizleri Allah'a emanet ediyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2011, 15:09   #8
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Iğdır Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
30.04.2011

Buradan tüm Iğdır'a, Tuzluca'ya, Aralık'a, Karakoyunlu, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime sizler vasıtasıyla selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Değerli kardeşlerim, bu serhat şehrinde 3 ülkeyle komşu bu serhat şehrinde özellikle kardeşliğin, hoşgörünün, dayanışmanın şehrinde 3. kez sizleri ziyaret ediyor, sizlerle bir arada oluyorum. Iğdır, bir serhat şehri olduğu kadar, bir kahramanlık şehridir. Iğdır, Ağrı Dağı kadar yüce, Aras Nehri kadar coşkun bir şehirdir. Iğdır'ın tarih boyunca yaşadığı acıları çok iyi biliyoruz. Iğdır'ın şurada, hemen Nahçıvan'da, Karabağ'da, Azerbaycan'da yaşanan acıları, kardeş bir şehir olarak nasıl yüreğinde hissettiğini çok iyi biliyoruz. Iğdır'ın on yıllardır bu ülkenin gençlerini, fidanlarını solduran terör belası karşısında o belayı susturmak, dindirmek, kanı, gözyaşını dondurmak için nasıl bir mücadele verdiğini çok iyi biliyoruz. Siz Türkiye'ye örneksiniz, tüm dünyaya örneksiniz. Bu kardeşliğiniz hiç bozulmasın. Bu kardeşliğiniz Ağrı Dağı kadar yüce olsun. Bu kardeşliğiniz daha da perçinlensin istiyoruz.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Iğdırlılar, biz milletimiz karşısında her zaman açık yürekli olduk. Biz milletimizle samimi, hasbi bir iletişim kurmanın gayreti içinde olduk. Çünkü bu milletin dili kutsaldır. Bir istismar siyasetine pirim vermedik. Kışkırtma, tahrik, gençleri sokağa dökmek bizim siyasetimizde asla kendine yer bulamadı. Biz, ne Türk kardeşimi, ne Kürt kardeşimi, ne Gürcüyü, ne Abhazayı, ne Çerkezi, ne Azeriyi hiçbir kardeşimizi, hiçbirini dışlayanlardan olmadık. Çünkü biz, yaradılanı Yaradandan ötürü sevdik. Onun için yılmadık ayaktayız. Onun için Türkiye'nin 81 vilayetin 80'ni bize ne yaptı? Milletvekili verdi. Diğer siyasi partilerde böyle bir şey var mı? Bir kısmı bir bölgenin partisi, bir kısmı bir bölgenin, sahillerin partisi. Ama AK Parti tüm Türkiye'nin Partisi. Bakın buraya Muş'tan geliyorum. Ben Muş'ta ne söylediysem, ne konuştuysam Iğdır'da da onu konuşuyorum. Muş'ta ayrı, Iğdır'da ayrı konuşan bir siyaseti biz reddediyoruz. Batman'da ayrı, Ankara'da ayrı bir dille konuşan siyaseti biz reddediyoruz. Biz 81 vilayetin tamamında milletin diliyle konuşuyoruz, gönüllere hitap ediyoruz. Biz diyoruz ki bu millet tarihinde hep kardeşlikle var oldu. Alparslan, Malazgirt Ovası'nda kardeşliğin, dayanışmanın sayesinde muzaffer oldu. Fatih, İstanbul'u fethetti. Kardeşlik üzerine bir medeniyet kurdu. Kanuni, Yavuz Sultan Selim, bu coğrafya'da sevgi medeniyetini, kardeşlik medeniyetini inşa ettiler. Gazi Mustafa Kemal, bu Cumhuriyeti kardeşlik üzerine bina etti. Bakın burada sizlere çok az bilinen bir tarihi şahsiyeti hatırlatmak isterim. Mihrali Bey, duydunuz mu? Osmanlının son dönemlerinde yiğitliğiyle, kahramanlığıyla efsaneleşmiş bir şahsiyettir. Tiflis'in hürriyeti, Kars'ın istiklali, Bağdat'ın bağımsızlığı, Yemen'in özgürlüğü için mücadele vermiş. Yemen'de şehit olmuş bir kahramanımızdır. Kendisini çekemeyenler dönemin padişahına şikayet ettiklerinde, Padişah aynen şu ifadeleri kullanmıştır: "Mihrali Bey, benim çok ama, çok takdir ettiğim ve kimsenin ona eziyet etmesine izin vermeyeceğim şahsiyettir." Evet işte o Mihrali Bey çok ilginçtir, buraya çok dikkat edin. Hem Karapapak'tır, hem Terekemedir, hem Azeri'dir, Türk'tür, Kürt'tür, hem Sünni'dir, hem Caferi'dir. O adeta bu ülkenin her rengini üzerinde taşıyan, bu ülkenin aynası, kardeşliğimizin abidesidir.

Bakın sevgili Iğdırlılar, derler ki Nuh'un Gemisi Ağrı Dağı'na konmuş. O gemiden çıkan insanlar dünya üzerine yayılmış. Ve kavimleri, milletleri oluşturmuşlar. Sevgili kardeşlerim, biz hepimiz aynı anneden, aynı babadan gelmiyor muyuz? Biz Adem'le Havva'dan gelmiyor muyuz? Hepimiz Hazreti Nuh'un gemisinde seyahat eden atalarımızdan geliyoruz. İşte onun için Ahmedi Xani gibi: "İnsan en büyük kalemin çizdiği nakıştır" diyor. İşte onun için Mevlana: "Yaratıktan şikayet, Yaradan'dan şikayettir diyor. İşte az önce söyledim. Yunus gibi, yaradılanı severim Yaradan'dan ötürü diyoruz. Biz de ayrı gayrı yok. Bizim kültürümüzde ayrımcılık yok, bizim medeniyetimizde komşusunu, dostunu, akrabasını, kardeşini, ötelemek asla yok. Biz bu topraklarda bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Bizi ayırmak isteyenler var mı? Bizim Bayrağımıza yan bakanlar var mı? Var. Niye, neden? Ah kardeşlerim ah, biz 14 Ağustos 2001'de Partimizi kurup yola çıktığımızda bir şey söyledik. Ne dedik biliyor musunuz? Tek bayrak dedik. Niye? Çünkü bu renk, şehidimizin kanının rengidir. Öyle mi? Hilal, bizim bağımsızlığımızın ifadesidir. Öyle mi? Yıldız, şehidimizi simgeler. Öyle mi? Peki bu birilerini niye rahatsız ediyor, neden? Onun için tek bayrak, tamam mı? Biz ne dedik? Tek millet dedik. Bundan da rahatsız oldular. Niye? Ya millet ne demek millet? Millet; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla aklınıza ne gelirse, hepsinin bu kavram içinde toplandığını gördünüz, millet budur. Onun için tek millet diyoruz, güç buradan geliyor, tek millet. Ne diyoruz? Tek vatan, 74 milyonla tek millet, 780 bin kilometrekareyle tek vatan. Ne diyor Akif: "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır" olay budur. Ve dördüncüsü tek devlet. Devletimiz bizim tek. Bu devletle beraberiz biz, biz bunu söylüyoruz. Bu birilerini rahatsız ediyor, kim onlar? Bölücüler, o bölücüleri biliyorsunuz, terör örgütü. Bundan çok rahatsız oluyor. Şimdi bunlar, dinimizi de bizim bölmeye gayret ediyorlar. Son zamanlarda ne yaptıklarını görüyorsunuz değil mi? Şimdi tutturmuşlar bir şey, Cuma namazlarına gitmiyorlar, diyorlar ki devletin imamının arkasında namaz kılmayın. Bunların hiçbirisi değerli kardeşlerim, bunların anladığı manada bir imam değil, her imam İslam neyi emrediyorsa onu anlatır. Değerli kardeşlerim, ne yapıyorlar? Cuma namazı orada, şehrin en büyük camisinde kılınıyor, onlar da 50 metre arkada orada kendilerine göre bir imamları var, orada ayrıca namaza duruyorlar. Bunlar kimdir diye araştırdığımda altından şu çıkıyor: Evet, terörist başını peygamber ilan edenler bunlar. Bakıyorsunuz pankart, pankartta ne? Apo'yu pemgamber ilan ediyor bunlar. Ve değerli kardeşlerim, bu organizasyonların arkasında ne var? BDP var. Şimdi biz, bir olacağız bir, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Aramıza ayrılık tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Evet, ben buradan bütün kardeşlerime sesleniyorum. Bu birlikteliği sağlamazsak, bu beraberliği sağlamazsak bize yazık olur. Biz bunlara fırsat vermeyeceğiz. Hep beraber çalışacağız. Bu görev sadece Tayyip kardeşinizin görevi değil, değil mi? Hepimizin ortak görevi. Orada bir grup Cumaya duruyor kendilerine göre, bir grup da bakıyorsunuz seyrediyor. Yahu zaten bunların İslam'la alakası yok, dinle alakası yok, biz bunların geçmişini biliriz. Bunların başlarının bizim dinimizle ilgili söylediklerini biliriz. Bunu bildiğimiz için de şimdi dinimizi istismara da kalkıyorlar. Dinimizi lütfen siyasete alet etmesinler, dinimizi istismar etmesinler, ha kalkıp eğer yapacaklarsa orada Cuma ortadadır, biz köylerde bile Cuma namazı kılmayız. Niye? Mescitler küçüktür, geliriz Cuma mescitlerinde Cumaları kılarız. Neden? Cuma, birlikteliğin ifadesidir, beraberliğin ifadesidir. Onun için de bunu oralarda yaparız.

Değerli kardeşlerim, burada bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum. Sevgili Iğdırlılar, şurada bu atılan mücadele içerisinde hamd olsun bu yola sizlerle beraber çıktık ve bu mücadeleyi beraber sürdüreceğiz. Ama ben bu bugün buraya 140 kilometrelik Ağrı Iğdır'dan tamamen bölünmüş yoldan geldim, mutlu oldum. Çünkü Partimi kurarken Ağrı'dan Iğdır'a gelirken bu yollar yoktu. Ama şimdi 140 kilometre kesintisiz bir duble yol var, bir bölünmüş yol var. 1 saat 15 dakikada hamd olsun buraya ulaştık. Sevgili kardeşlerim, bu hizmeti sizlere getiren iktidar AK Parti iktidarı. Ve şu iktidarımız döneminde bizden öncekiler Iğdır'a 79 senede 11 kilometre bölünmüş yol yapmışlar. Biz 8 yılda 155 kilometre bölünmüş yol yaptık.

Değerli kardeşlerim, sadece bu mu? Hayır. Ulaştırmada şimdi yeni bir adım atıyoruz, ne biliyor musunuz? Iğdır Havaalanını inşallah Temmuz'da uçuşa hazır hale getiriyoruz, inşallah terminal binasını da Kasım, Aralık gibi de terminal binasını bitiriyoruz. Temmuz'un sonunda filan artık uçuşlar başlayacak. Bu hale geliyor. Düşünün, ta ne zamandan beri konuşulur, ama bu yapılmadı. Fakat biz bunu hallettik, bunu gerçekleştirdik, bundan dolayı mutluyuz.

Değerli kardeşlerim, bakınız bütün bunların yanında atılan yeni adımlara şöyle bir göz atalım.

Eğitimde, sevgili kardeşlerim, Iğdır, üniversiteyi bizimle gördü. Var mıydı burada üniversite? Iğdır'da üniversiteyi yaptık mı? Değerli kardeşlerim, yaptık. Ve şu anda yurtlar işte hemen şuracıkta, bir 500 öğrencilik yurdumuz da devam ediyor, inşallah o da bu yıl sonuna kadar büyük ihtimalle bitecek.

Değerli kardeşlerim, bununla da kalmadık. Bakınız her yıl okullar açılırken, kitaplar sıraların üstünde hazır mı? Sevgili kardeşlerim, ilkokulda çocuklarımıza şartlı nakitte 20 lira veriyorduk, değil mi? Şimdi 30 oldu, 30 veriyoruz. Kızlara 25 veriyorduk, 35 oldu. Ortaöğretimde erkeklere 35 veriyorduk, 45 oldu, kızlara 45 veriyorduk, 55 oldu. Bunları vermeye devam ediyor muyuz? Ediyoruz. Bak kaç çocuk olursa olsun veriyoruz. Vermeye devam ediyoruz ve bunun manisi yok.

Değerli kardeşlerim, bakınız okul bizim için çok önemli, eğitim bizim için çok önemli. Şimdi neye başlıyoruz biliyor musunuz? Artık akılla tahtaya geçiyoruz. Akıllı tahtaya çocuklar bilgisayar da var. Her sınıfa, her dersliği bir akıllı tahta bilgisayarlı. Ama sizlere de ne vereceğiz biliyor musunuz? Elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap. Bu adeta bir IPad gibi sizin elinizde olacak, tüm müfredat oraya girmiş olacak ve derslerinizi bunlarla takip edeceksiniz. Amerika'da bu nasıl yapılıyorsa, Japonya'da nasıl yapılıyorsa, Iğdır'da da böyle yapılacak.

Sevgili Iğdırlılar, George neye sahipse, Hans neye sahipse, Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma da ona sahip olacak. Şu anda ihale hazırlıklarındayız ve önümüzdeki 4 yıl içinde tüm Türkiye'de bunları bitireceğiz. Derslikleri halledeceğiz, onun yanında bunları halledeceğiz....Bundan daha önemlisi yok, en önemlisi bu, bu olursa onlar var, bu olmazsa bunların hiçbirisi yok.

Değerli kardeşlerim, eğitim, eğitim, eğitim, önce bu. Ve değerli kardeşlerim, üniversitede ne yaptık? Bak üniversitede biz geldiğimizde 45 lira veriliyordu öğrenciye. Şimdi ne veriliyor? 240 lira veriliyor. 240. Eğer Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalırsa, kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı 390 lira. Sadece bu bile neyi anlatıyor? Ey Kılıçdaroğlu, kendine gel.

Sevgili kardeşlerim, bakın bu bile kim vursa, krediye müracaat ederse kapıdan geri dönmek yok, hepsine biz ödüyoruz. Bizim 2010'da verdiğimiz burs, kredi, yaklaşık 900 bin kişiye biz burs, kredi verdik. Düşünebiliyor musunuz? Burslar biliyorsunuz karşılıksızdır, krediler daha sonra uzun zamanda ödeniyor, böyle bir durum.

Sevgili kardeşlerim mastır öğrencilerine aylık 480 lira, doktora öğrencilerine 720 lira burs ya da kredi veriyoruz.

Geliyorum sağlığa. Sağlıkta istediğiniz doktora gidiyor musunuz? Artık aile hekimliği Iğdır'da başladı mı? Özel doktorumuz var mı? İlacınızı istediğiniz eczaneden alıyor musunuz? Ah değerli kardeşlerim, bizim Bay Kemal, SSK'nın Genel Müdürü olduğu zaman biz ilaç bulamıyorduk ilaç. İlaç bulamıyorduk ilaç. Ben de ... mağdurlarındanım. SSK'lıydım, kuyruğa girerdik ilaç alamazdık. İlacın iki tanesi var iki tanesi yok. Muayeneye geçersin doktora, doktor seni muayenehanesine çağırır. Muayenehaneye gidersin, düşünün parayı, düşünün parayı. Buralardan geldik bugünlere. Şimdi böyle bir şey var mı? İşte bu AK Parti farkı. Her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor mu? 18 yaşına kadar hiçbir sorunu yok. Yeşil Kart'ı zaten konuşmuyorum. Sosyal güvencesi olmayanlara biliyorsunuz zaten Yeşil Kart'ı veriyoruz, verdik. Değerli kardeşlerim ve biz Iğdır'da sağlık hizmetleri için 33 trilyon hükümetlerimiz döneminde yatırım yaptık. Ama yola devam edeceğiz, hemen şuraya devam, sağlık ekibi, sağlık ekibi. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. ... devlet hastanesi, Tuzluca Devlet Hastanesi, Aralık İlçe Hastanesi ve aile sağlığı merkezini tamamladık, hizmete açtık. 4 adet aile sağlığı merkezi yapımına başladık, tamamladık, hizmete açtık. Değerli kardeşlerim, geldiğimizde 2002 yılında Iğdır'da 7 adet diyaliz cihazı vardı. Şimdi 18 diyaliz cihazı var. Uzman hekim sayısı neydi biliyor musunuz? 28, şimdi 79. Biz Iğdır'ı kendi haline bırakmadık. Göreve geldiğimizde Iğdır'da sadece 1 tane 112 istasyonu vardı. Şimdi bu 6, ambulans neydi biliyor musunuz? 1 tane ambulans vardı yahu Iğdır'da. Şimdi 17 ambulans var. İşte bu bizim farkımız, şimdi 17.

Değerli kardeşlerim, artık belli merkezlerde helikopter ambulansımız var. Eğer helikopter gelmesi gerekiyorsa, o gelir, alır götürür. Geçen Gümüşhane'deyim. Gümüşhane'de yanıma Semih diye bir yavruyu getirdiler. 11 yaşında. Semih böbrek hastası. Ve diyaliz yetmez hale gelmiş. En sonunda böbrek arayışına girdiler, Zonguldak'ta böbrek bulundu. Ve Ankara'da operasyon yapılacak. Jet ambulansımız anne ile babayı Gümüşhane'den aldı, Trabzon'dan ve böbreği de Çaycuma'dan Zonguldak'tan diğer uçağımız aldı, iki ambulans uçağımız var jet. Ve Ankara'da buluştular, operasyon yapıldı ve Semih şu anda sağlığına kavuştu. Sordum Semih'e, Semih nasılsın? İyiyim Başbakanım. Ne olacaksın dedim. Dedi ki doktor olacağım Başbakanım dedi. Mesele bu, biz dertliyiz Iğdırlı kardeşlerim, dertli. Sizin derdiniz bizi vuruyor. Ama şimdi ben gelirken şu yolda hali gördüm. Ve üzüldüm. Iğdır'ın şurada belediyecilik hizmeti Allah aşkına bu mu olacaktı? Sefalet bu sefalet, rezalet bu. Ya bu Iğdır hiç temizlenmez mi? Bu Iğdır Belediyesi'nin çöp temizleme diye bir anlayışı yok mu? Nerede bu belediye ya, yok mu? Yazık, yazık. Ben belediye başkanlığından geliyorum. Ben arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum: Partimin belediyelerine hep şunu söylüyorum: Tretuarların dibinde birikmiş çamur görmeyeceğim. Niye? Çünkü bizim medeniyetimizde temizlik imandandır. ... onun için Partimizin bizim adı nedir? AK Parti, AK AK, her şeyde ak olacağız, her şeyde. Onun için geldik. Bak yolsuzluklar temizlendi, temizleniyor. Yoksulluk öyle, yasaklar öyle.

Değerli kardeşlerim, işte bizden önce kimin iktidarı vardı? MHP-DSP-ANAP. Gittiler IMF'den 30 milyar dolar borç aldılar. 23,5 milyar dolar borçla bize devrettiler. Bu MHP. Sevgili Iğdırlı kardeşlerim, ödedik ödedik ödedik, şu anda 5 milyar dolar borç kaldı IMF'ye. 23,5 milyar dolardan 5'e. Kim indirdi? Biz. Onlar borçlandı, biz ödedik.

Sevgili Iğdırlılar, bunlar milliyetçiyiz diyorlar değil mi? Ne milliyetçisi ya. Milliyetçilik demek, milleti sevmektir, vatanı sevmektir. Bunlar kasa boşalttılar, Merkez Bankası'nın döneminde, onların döneminde kasasında ne var biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar. Ah benim Iğdırlı kardeşim ah. Şimdi ne var, şimdi ne var? 93 milyar dolar var. 93. Bu iktidar eğer kılı kırk yarmasaydı, bereketli bir iktidar olmasaydı, ne IMF'nin o borçları ödenirdi, ne de Merkez Bankası'nın kasasında bu para olurdu. Bak biz 3 yıldır IMF ile Stand-by anlaşması yapmıyoruz, biz kendi işimizi biliriz dedik. Kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, yola devam ediyoruz, olay bu. ... işte yol söyledim size yol. 79 senede 6 bin 100 kilometre duble yol, 8 yılda 13 bin 600 kilometre duble yol. Ah benim kardeşim, şu anda 46 noktada hava alanı var. Gittiğiniz her yere 1 saatte ulaşıyorsunuz, 1 saatte hava alanına ulaşıyorsunuz, oradan uçağınıza biniyorsunuz. Ama şimdi bu daha da kısalacak. İşte şimdi Iğdır, geliyor 47, Yüksekova, Hakkari 48, Cizre Havaalanı geliyor 49, Çukurova 50. Ordu-Giresun arasında ORGİ Havalimanı 51, Zafer Havaalanı 52, bunlar da geliyor. Ve Türkiye her bir yanı hava alanlarıyla donatılıyor ve bu hava yolu, kaymak takımının gidip geldiği değil, halkın yolu haline geliyor, halkın yolu. Eskiden sadece işte zenginin gidip geldiği, fakirin gidemediği, eskiden ben de böyle çocukluğumda sırt üstü yatar geçen uçakları seyrederdim. Ama şimdi artık onları aştık, aştık.

Değerli kardeşlerim, bunun yanında bakınız KÖYDES çalışmalarıyla köylerimize ulaştık. Iğdır'a 68 trilyonluk yatırım yaptık, 68 trilyonluk. Suyu olmayan, yolu olmayan köy inşallah bırakmıyoruz, bırakmayacağız.

Değerli kardeşlerim, burada bir gerçeği daha sizinle paylaşmak istiyorum. O da şu: Bakınız bugün biz Nahçıvan yolunu açıyoruz. Bitirdik, öbür taraftan da bitti. Böylece Nahçıvan yolu bizim açımızdan tamam. Sevgili kardeşlerim, Karabağ bizim meselemizdir ve Karabağ meselesi hallolmadıkça biz Ermenistan'a her şeyi söyledik, kusara bakmayın dedik, önce bu hallolacak. Burada Iğdır'da bir kez daha söylüyorum, Karabağ meselesi çözülmeden Ermenistan'la ilişkilerimizin yoluna girmesi mümkün değildir. Kurulduğu günden beri Azerbaycan'ın, Karabağ'ın arkasında durduk, her zaman da durmaya devam edeceğiz. Değerli kardeşlerim, bu konuda bizden kimse başka bir şey beklemesin. Bunu daha geçenlerde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde de yine orada Ermeni veya Ermeni yanlısı bazı milletvekilleri sordular, onlara da orada gereken cevabı verdik. Ve dedik zaten kendilerine, siz Türkiye'ye Fransızsınız dedik. Ama tabi Türkiye'de de maalesef bizim ülkemize Fransız olanlar var. Ama onlar da inşallah bu yanlışlar ı anlarlar.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla beraber attığımız önemli adımlar, sağlıkta bu şekilde devam ederken, adalette, emniyette devam ederken, toplu konutta 397 konut uygulaması başlattık. 317 konutu daha önce tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Ben sizden bir şey rica ediyorum. El ele vermeye var mısınız? Önce şu şehir merkezindeki çirkin yapılaşmayı halledelim. Toplu konut olarak burada konutlar yapalım. Ama hayvanları şehrin içinden çıkarmamız lazım. Peki ne yapacağız, ne yapacağız? Bakın artık hayvanlar için organize bölgeler kuruyoruz. Ne demek bu? Bu organize bölgede her vatandaş kendi hayvanını orada, sütünü orada alacak, orada besleyecek, orada bakacak, kendine ait yer, hepsi numaralı ve değerli kardeşlerim, şehrin içinden bunu biraz dışarıya çıkarmış olacağız. Modern dünya bu, bunu yakalayacağız. Benim Iğdırlı vatandaşım buna layık, bunu istiyoruz. Dünyada bu böyle çözülmüş. Tüm şehirlerimizde bu adımları atalım istiyorum. Geçen Ağrı'ya gidişimde Ağrı'da da söyledim. Burada da Sayın Valimle de bugün bunu tekrar konuşacağım, bu adımı atacağız, atmaya mecburuz, çünkü ben insanımı bu konuda gerçekten çok daha modern bir dünyanın gerekleri neyse bunu yaşasın istiyorum. Bunun dışında şehirde güzel evlerimizi yapalım, bu evlerde en modern şekilde yaşasın. Doğalgazda geciktik biraz. Doğalgazımı da inşallah bu yıl içinde çözmeye çalışacağız. ...

Değerli kardeşlerim, tarımda bakınız çiftçi kardeşim, biz gelmeden önce MHP-DSP-ANAP iktidarında Ziraat Bankası yüzde 59 faizle kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Yüzde 5'le biz sübvanse ediyoruz, yüzde 5'le. Hali görüyor musunuz?

Değerli kardeşlerim, bunu aynen bu şekilde vermeye devam edeceğiz. Bakınız burada Ziraat Bankası'nın kredisinin yanında Halkbank, esnaf sanatkara kredi veriyordu yüzde 47 faizle. Şimdi yüzde 5. Yüzde 47 faiz nerede, yüzde 5 nerede. Niye? İstiyoruz ki küçük esnafımız da bunlardan istifade etsin ve 2002 yılında 86 bin lira bu noktada kredi sağlamışken, hamd olsun şu anda çok daha farklı bir noktadayız.

Değerli kardeşlerim, şimdi soruyorum. Çiftçimizi, esnafımızı, sanayicimizi desteklemeye evet mi? İstikrar sürsün mü? Türkiye büyüsün mü? Iğdır büyüsün mü? DSİ tarafından yürütülen çalışmalarla Batı Iğdır Ovası'nda yaklaşık 100 bin 190 dekar alanda kanalları yeniledik, bugün onların da açılışını yapıyoruz. Haydi ... kapsamında Karakoyunlu ilçesinde 11 bin dekar alanda sulama inşaatına başlayacağız. Tuzluca projesi, Ünlendi Barajı sulamasıyla Tuzluca ilçe merkezi ve 19 köye ait 103 bin 100 dekar tarım arazisi sulanacak. Ve böylece inşallah Iğdır ilinin sulanabilir tarım arazilerinin tamamını sulu tarıma kavuşturmuş olacağız.

2050 yılına kadar içme ve kullanma su ihtiyacının Ünlendi Barajı'ndan karşılanması için planlanma ve proje çalışmalarımız devam ediyor. Ve inşallah çalışmalarımızı tamamlar tamamlamaz Ünlendi Barajı'nın inşaatına başlayacağız. Bu güzel Iğdır Ovası'nın bereketini artıracak projelere, soruyorum, devam mı?

Kardeşlerim, öyleyse benim sizlerden ricam şu, istirhamım şu: Diyorum ki 43 gün kaldı, bugün de bitiyor 42. Ben il il dolaşıyorum, ilçeleri dolaşıyorum. Tüm bakan arkadaşlarım, genel başkan yardımcısı arkadaşlarım, hepsi dolaşıyor. Sizler de dolaşmaya var mısınız? Şöyle arkalar, ellerimizi bir göreyim bakayım arkalar. Sadece ön tarafta çalışma var, hep beraber bu yolculukta var mıyız? ... çalınmadık kapı bırakmayacağız. Tamam mı? Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Komşulara, Ahmet Bey'e, Hasan Bey'e, Hüseyin Bey'e, Ali Bey'e hepsine haber, Ayşe Hanım'a, Fatma Hanım'a hepsine, hepsine selam. Durmak yok...Durmak yok İstikrar sürecek, inşallah büyüme devam edecek. Karar sizin, mühür sizde, tamam mühür sizde. Eveti siz vuracaksınız ona göre.

Hazır mıyız? Şarkımız neydi bizim, şarkımız neydi? Ha güzel. Şöyle bayrakları bir göreyim, bayrakları bir görelim bakalım. Ses gür çıksın.Yarın sizlerin İşçi Bayramı, emeğin Bayramı, onu da şimdiden kutluyorum.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran evetler sandıklara dolsun. İnşallah 12 Haziran seçimleri milletimiz, demokrasimiz, ülkemiz için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri Allah'a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-04-2011, 22:12   #9
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Sultanbeyli Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni..
02.05.2011

Şimdi Sultangazi'de bir başka güzel ve sizlerle kucaklaşma bambaşka güzel ve 12 Haziran inşallah inanıyorum ki bambaşka güzel olacak.

Sevgili Sultangazililer; sizlerle hatırlayın 12 Eylül'de yine burada muhteşem bir buluşma yapmıştık. O gün çok duygulanmıştım ve bayramın da arifesiydi. O gün sizler bizlere farklı bayram yaptırmıştınız. Adeta yüzde 58'in sinyalini Sultangazi vermişti. İnanıyorum ki şimdi de 12 Haziran'la ilgili buradan bir sinyal veriyorsunuz. Ben ne dediğinizi anlıyorum, diyorsunuz ki eksik kaldı, eksik kaldı. 12 Eylül'de 26 maddeyi hallettik. Ama yetmiyor, Anayasanın tamamını halledelim diyorsunuz. İnşallah onunla ilgili milletimiz hazırlıklarını yapıyor, sivil toplum kuruluşları hazırlıklarını yapıyor, biz hazırlıklarımızı yapıyoruz. Ve 12 Haziran'da eğer Parlamentoda Anayasa yapma yetkisini milletçe bize verilmesi halinde mesele yok. Çağrımızı yapacağız, diğer siyasi partilerle birlikte gelin bu işi yapalım diyeceğiz. Ama gelmiyorlarsa zaten milletçe siz bize yetkiyi vermiş olduğunuz için o zaman biz yapacağız. Onun için de ben bugün diyorum ki... Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Ben bugün diyorum ki, Sultangazili kardeşlerimin şahsında milletime sesleniyorum. Ve şunu özellikle söylüyorum: Şurada artık 41 günümüz kaldı, 41 gün. Durmak yok... Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Bütün aileleri dolaşmaya evet mi? Onlarla bu konuştuklarımızı aynen görüşmeye evet mi? 12 Eylül'ü konuşuyoruz görüyorsunuz, orada da öyle konuşmuştuk değil mi? Evet mi demiştik? Evet demiştiniz ve yüzde 58'le bu işi halletmiştiniz. Şimdi aynı şeyi söylüyorum. Çünkü bu dava sadece Tayyip Erdoğan'ın davası değil. Bu milletimizin ortak davası, milletçe bu işi yapacağız, milletçe bu yoldan yürüyeceğiz ve milletçe 8,5 yıldır yaptıklarımızı ve bundan sonra da inşallah yapacaklarımızı tamamlayacağız, tamamlamaya devam edeceğiz. Onun için ne diyoruz? Türkiye hazır, hedef... Türkiye hazır, hedef... Ve istikrar sürsün, Türkiye... İstikrar sürsün, Türkiye... Sizlerle birlikte büyüyeceğiz ve istikrar bugüne kadar nasıl en önemli bizim sır kelimemizse, bundan sonra da aynı şekilde sır kelimemiz olmaya devam edecek.

Ne diyorlar? Oyuna bakın oyuna. Yüzde 10 barajı diyorlar, kaldırın bu barajı. Niye yüzde 10 barajı kalksın? Yüzde 10 barajı kalksın ki Türkiye istikrarsızlığa gömülsün. Bakın Belçika 1 yıldır hükümet kuramıyor. Niye kuramıyorlar acaba? Hep bugüne kadar koalisyon koalisyon koalisyon diyorlardı. Hadi kurun, niye kuramıyorlar? İşte altında yatan gerçek bu, altında yatan gerçek bu. Onlar da yıllarca bunu böyle konuştular. Sevgili kardeşlerim, ne yaptığımızı biliyoruz, ne yapacağımıza da inanıyoruz, kararlıyız ve yapacağız. Ve bunların elinde aslında proje filan yok, dikkat edin hep söylediklerine bakın ne diyor? AK Parti ne veriyorsa biz 5 katını vereceğiz diyorlar. Öyle mi? Söyledikleri bu değil mi? Ama adını koyamıyorlar. Çünkü adını koydukları anda bitecekler, ama söyledikleri AK Parti ne veriyorsa biz 5 katını vereceğiz. Ne diyor? Biz her aileye 600 lira vereceğiz. İnandınız mı? İnandınız mı? Sayın Kılıçdaroğlu, bak inanmamışlar. Fakat şüphesiz onun da inananları olabilir ayrı mesele, ama gerçek başka. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu'nun şu anda bir tane adayı var. Biz sizlerle gurur duyuyoruz, biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili adayı, DGM'nin eski savcısı, 21 Mayıs 2003 tarihli Neşter operasyonu iddianamesinde bakın ne diyor? O dönemde ne var biliyor musunuz? Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor. Şimdi de Kılıçdaroğlu'nun Muğla'da milletvekili adayı. Kılıçdaroğlu, ben konuşmuyorum, bak adayın DGM savcısı olarak bunu kendisi bizzat o zamanki iddianamesinde yazmış. İddianameyi okudum, başka bir şey değil. Hani sen yolsuzluklarla mücadele ediyordun ya, yolsuzluğun bizzat içindesin, ona gömüldün gömüldün. Zaten belli, zaten belli, zira SSK'nın Genel Müdürlüğünü aldığı zaman SSK gayet iyi gidiyor, üstlendiği andan itibaren SSK yavaş yavaş battı battı battı, artık baktı ki bu ben de iyice gidiyorum boğulacağım, merhum Ecevit'e gitti ben milletvekili adayı olayım diye. Merhum Ecevit ne dedi? Veto. Kılıçdaroğlu'nu aday yapmadı, yapmadı. Sevgili kardeşlerim, aday oldu da ne oldu? Ne olduğu belli. Şimdi tutturmuş iki de bir Tayyip Erdoğan'ın bak ben diyor geldiğim zaman ne yapacağım, Türkiye'yi ona dar edeceğim. Kılıçdaroğlu, önce kendine gel. Bak, Parlamentodayız, sen Ana Muhalefet Partisinin işte Grup Başkan vekilleri arasında bulundun, elinde dosyalarla dolaştın. Madem senin elinde bu tür dosyalar vardı, bu dosyaları savcılar boşuna mı duruyor, niye getirip onlara teslim etmedin, niye götürüp teslim etmedin? Eğer Tayyip Erdoğan'la ilgili böyle bir şey varsa bugüne kadar bunları niye yapmadın, seni tutan mı vardı? Sevgili kardeşlerim, dürüstlük bunların semtine uğramamış. Bunların dürüstlükle alakası yok. Diyor ki, geldiğim zaman bak ne yapacağım gör, aynısını Bahçeli de söylüyor. Senin de elini tutan mı var? İkiniz bir araya gelin beraber yapın. Kırk çürük yumurta bir sağlam yumurta etmez. Bunu böyle biliniz, etmez. Hadi gelin bir araya, varsa bir yolsuzluk Erdoğan'la ilgili bunu yapın.

Sevgili Sultangazililer; biz buraya yolsuzlukla mücadele ede ede geldik. Eğer yolsuzlukla biz mücadele etmemiş olsaydık, 23,5 milyar dolar IMF borcuyla devraldık. Kim vardı Hükümette? MHP. Kim vardı? DSP. Şimdi Kılıçdaroğlu'nun yanında bunlar, beraber, onlar da beraber yürüyorlar bu yolda. Ama bizim yolumuz farklı, onlarınki farklı. Kim vardı? ANAP. 23,5 milyar dolar. Ne oldu? Onlar borçlandı, biz ödedik ödedik ödedik, şu anda 5,2 milyar dolar borca indirdik. Aslında şu anda ... Öderiz, fakat bakıyoruz ki çok düşük faiz ve yavaş yavaş öderiz, niye acele edelim diyoruz. Fakat 3 yıldır da biliyorsunuz stand-by anlaşması yapmıyoruz. Niye? Baktık ki bunlar bizim artık siyasi irademize hükmetmek istiyorlar. Dedik ki kusura bakmayın. Siz parayla ilgili konuşacaksanız buyurun konuşalım. Ama bizim yapılarımızla ilgili konuşmaya kalkarsanız bu geçmişte kaldı. Gelir İdaresi Başkanlığı bağımsız olacakmış. O kararı biz veririz. Hani Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde konuştuk da, bizdeki bazı Fransız tipler var. Türkiye'ye Fransız kalan ... konuşmamızdan rahatsız olmuşlar. Öyle konuşmamak gerekirdi diyorlar. Bu onurlu milletin onuruyla oynayanlar karşısında nasıl konuşmamız gerekiyorsa aynı dille konuşuruz. Öyle konuşuruz.

Sevgili kardeşlerim; bunların on yıllar boyu ne yazık ki Batılı karşısında el pençe divan durduklarını iyi bilirsiniz. O devirler geride kaldı, artık böyle bir Türkiye yok. Ve bitmedi, 23,5 milyar doları bu hale getirdik, düşürdük düşürdük burada. Fakat bunlar milliyetçiyiz diyoruz değil mi MHP? Ne milliyetçisi, bunlar bu işin lafını yapıyor lafını. İşte Merkez Bankamızın kasasında 27,5 milyar dolar vardı döviz rezervi olarak. Sevgili kardeşlerim, şu anda Merkez Bankasının kasasında döviz rezervimiz ne oldu biliyor musunuz? 93,3 milyar dolar. 27,5 milyar dolardan aldık, 93,3 milyar dolara çıkardık. Yolsuzlukların olduğu Türkiye bu mu? Borçlandınız ve ödedik. Kasada bir şey yoktu, buraya geldi. Şimdi Kılıçdaroğlu buna sulandı biliyor musunuz? Nasıl olsa para bol, buradan dağıtırız diyorlar. Çünkü bunlar hep dolu kasaları öyle boşaltmaya alışmışlar. Ama benim milletim uyandı, size artık bu kasaları teslim etmez.

İşte 79 senede 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldı bu ülkede, bütün iktidarların hepsi geldi bir araya 6 bin 100 kilometre, ama AK Parti tek başına evvel Allah şu 8 yılın içerisine 13 bin 600 kilometre duble yol sığdırdı. Geçen hava bozuktu, Iğdır'a gideceğim, Ağrı'ya geldik, Ağrı'dan...

Az önce ifade ettiğim gibi Merkez Bankası da o noktaya geldi, ama bunların beklentisi farklı. Biz bu işi ele aldığımızda orayı da boşaltırız, ama benim milletim onlara bu imkanı da, bu fırsatı da vermeyecek.

Şimdi değerli kardeşlerim; biz yola çıkarken ne dedik? Dört şey söyledik. Bir; eğitim dedik. İki; sağlık dedik. Üç; adalet dedik. Dört; emniyet dedik. Bir defa Türkiye'yi eğitim kurumlarımızı geliştirmek, çocuklarımızı en ideal şekilde okuyabilecekleri dersliklere, okullara kavuşturmak için bir seferberlik içindeyiz. Ve bakınız şu ana kadar 163 bin derslik yaptık Türkiye'de, 163 bin. Ve şu anda göreve geldiğimizde sınıflardaki öğrenci ortalaması neydi biliyor musunuz? 70-80 bu civarlardaydı. Şimdi ortalama nereye düştü biliyor musunuz? 31. Bu noktaya geldik, ama bunu bile biz yeterli bulmuyoruz, daha da düşüreceğiz. Ve şimdi biliyorsunuz yeni bir proje, o da nedir? Her dersliğe bir akıllı tahta. Bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak ve çocuklar her öğrencimize birer elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap. Ve bunlar ücretsiz olarak verilecek, ücretsiz. 4 yıl bu işin planlaması var. Ön hazırlıklarımız tamam, adımı atacağız ve 4 yıl içerisinde okullarımızın donanımı bitecek ve çocuklarımıza da birer tane Ipad gibi elektronik kitap vereceğiz. Yani Amerika'da, Japonya'da, dünyanın neresi olursa olsun bütün buralarda hangi teknolojiyle çocuklar eğitiliyorsa, Türkiye'de de biz bunu yakalayacağız. Bunun için önümüzde hiçbir engel yok, tüm imkanlarımız hazır ve bunun yanında biliyorsunuz bir adım zaten attık Fatih projesi. Fatih projesiyle birlikte bunu sürdüreceğiz. Fatih'in şanına yakışan bir projeyi gerçekleştireceğiz.

Sevgili kardeşlerim; onunla kalmıyoruz. Bakınız bugüne kadar biz sizlere her yıl okul açılırken sıraların üzerine kitapları koyduk mu? Ücretsiz olarak ilköğretimde de, ortaöğretimde de kitapları aldık mı? Biz buyuz, verdiğimiz sözü tutarız ve biz onlar gibi kaynak Kemal'dir demedik veya kaynak Tayyip'tir demedik. Biz ne dedik? Kaynak Türkiye'dir dedik. ... O kaynak Kemal'dir dedi.

Şimdi sevgili kardeşlerim; bakınız SSK'ya biraz sonra ona değineyim, bütün bu adımları atarken üniversitelerde bizden önce verilen burs neydi? 45 liracık. Şu anda 240 lira biz her üniversite öğrencisine veriyoruz. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa 150 lira da orada veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Özürlülere evlerde asgari ücret olarak bakım ücreti veriyor muyuz? Hey gidi Kemal Efendi, biz bunları uyguluyoruz uyguluyoruz. Biz vaat etmiyoruz, biz bunları uyguluyoruz.

Fakir fukara, garip gurebaya her ay 150 lira veriyoruz. Şu anda o da veriliyor. Hey gidi Kemal Efendi, bak bu 150'den haberin var mı? Bitmedi bitmedi. Erzak, kömür bunları veriyoruz, ne dediler? Sadaka dağıtıyorsunuz dediler. Devlet sadaka dağıtır mı? Devlet; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal devlet olmanın gereğidir bu. Yani ben bazen valilerimle yaptığım toplantıda onu söylüyorum, kaymakamlarıma onu söylüyorum, belediye başkanlarına onu söylüyorum. Tıpkı Ömer gibi. Kapıları dinleyeceksiniz. Bacaları izleyeceksiniz. Acaba içeriden inilti geliyor mu? Ağlama sesleri geliyor mu? Yüreğiniz dağlanacak. Onların peşine koşturacaksınız ve onları takip edeceksiniz. Gücünüz neye yetiyorsa bunu yapacaksınız. Elhamdülillah bizim aktık Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak gücümüz birçok şeye yetiyor. Artık, isteyen dilenen bir Türkiye yok. Artık veren el olan durumunda olan bir Türkiye var. Artık buradayız. Çok iyi adımlar atıyoruz. İşte göreve geldiğimizde 3 bin 400 dolardı kişi başına milli gelir. Şimdi bak, 10 bin doların üzerin çıktık. Şimdi buradayız, böyle bir Türkiye var, daha iyi olacak.

Bakınız, şartlı nakil eğitimde, onu söylüyoruz. Ne olur anacığım çocuklarını fakirlik bahanesiyle okula göndermekten geri kalma, gönder. Bak ilköğretimde 20 lira veriyorduk erkek öğrenciye, şimdi 30 lira veriyoruz. 25 lira veriyorduk kız öğrenciye, şimdi 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 35 lira veriyorduk, şimdi 45 lira veriyoruz. Kız öğrenciye 45 lira veriyorduk, şimdi 55 lira veriyoruz. Kaç çocuk olursa olsun ne diyoruz, en az 3 çocuk, en az 3. Bazıları 2 tane yeter diyor, 1 tane yeter. Sakın ha bu oyuna gelmeyin, bu da bir tuzaktır, bu tuzağı hep beraber bozacağız. Çünkü bu milletin nüfusunu azaltmak istediler, bu milleti kısırlaştırmak istediler, doğum kontrolleri yaptılar bu ülkede. İstediler ki, bu millet ihtiyarlasın, yaşlansın, aynen bizi de Batı'nın şu anda düştüğü duruma düşürmek istediler. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Genç, dinamik, eğitimli, nitelikli nüfusa sahip olacağız inşallah, olacağız. Yeter ki el ele verelim bu işi çözeceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Çünkü Türkiye iyi büyüyor.

Sevgili kardeşlerim; bakınız sağlıkta, sağlıkta da çok önemli adımlar attık. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Sağlıkta atılan adımları görüyorsunuz. Göreve geldiğimizde her hastaneye gidebiliyor muydun? Ama şimdi istediğin hastaneye gidiyor musun? Bunların hepsini birleştirdik mi? Bay Kemal'in yönetemediği hastanelerle devletin hastanelerini de birleştirdik. Onlar diyordu ki bize CHP, hayır olmaz bu iş. Ne demek ya, nasıl olmaz? Biz ne dedik? Hani vardı ya bir zamanlar bir şarkı, olur olur bal gibi olur diye. Biz de olur olur bal gibi olur dedik ve oldu. Şimdi devlet hastaneleri, SSK, devletin kurumlarının hastaneleri vardı. Milli Eğitimin vardı, PTT'nin vardı bütün bunlar hepsini birleştirdik. Yetmedi dedik ki, özel sektör, vakıf bunları da birleştirelim. Yani onlar da gelsinler, SGK'dan onlara da aynı şekilde hizmet almaları için onlarla anlaşmalar yapalım ve oradan da hizmet alımı yaptık. Şu anda benim vatandaşım istediği hastaneye gidiyor mu? İstediği hastaneden bu hizmetleri alıyor mu?

Hatırlayın ya, ah ah çok vaktimi alıyor bu Bay Kemal de. Çok ilginçtir Genel Müdürken bende sigortalıydım o zaman, sigortalıydım. Sabahın erken saatinde giderdik hastaneye bize numara verirlerdi. Alırdık o numarayı aman Yarabbim, eğer ilk numaraları alamazsan yandın, alsan ne olacak? Doktorun yanına geliyorsun, doktor seni muayenehaneye çağırıyor. Muayenehaneye gidiyorsun para. Bu çileleri çektik mi? Değerli kardeşlerim, eğer ameliyat edecekse seni nerede ediyor, gene hastanede, aynı hastanede. Yani adeta orayı bir atlama mercii olarak kullandılar. Şimdi böyle bir şey var mı? Kemal Bey, sizin Genel Müdürlüğünüz döneminde biz ilaçlarımızı da alamıyorduk biliyor musun? Giderdik ilacın yarısı var, yarısı yok. Olmayanı nereden alacağız Kemal Bey diye sorardık, derlerdi ki eczaneden git al. Yanlış anlamayın Kemal Bey'in tabi ki oradaki memurları aynı şeyi söylüyordu. Onun adına söylüyorlardı. Ve şu anda istediğimiz eczaneden ilaçlarımızı gidip alıyor muyuz? Siz denendiniz Kemal Bey. Benim milletim sizi bir daha denemez. O geride kaldı. O zaman bir SSK'da Genel Müdürlüğü yürütemeyen kişi sen mi Türkiye'yi yöneteceksin ya?

Tabi bunlara hatırlatınca çıldırıyor, çıldırınca da ağzı bozuluyor. Senin ağzın ne kadar bozulursa bozulsun, bizim terbiyemiz buna müsaade etmez. Onun için biz Hacı Bektaşı Veli'nin ifadesi var ya, ne diyor? Eline, diline, beline hakim ol diyor. Ve bu ne demektir? Edep yahu diyor. Biz de buna davet ediyoruz. Edep yahu. Siz her ne kadar bu sınırları aşsanız da bizim edebimiz buna müsaade etmez. Biz yine de sizin annenize saygı duymaya devam ederiz. Farkımız bu.

Ve değerli kardeşlerim, sağlıkta bu adımlar atılırken inşallah şimdi buracıkta özellikle Sultangazi'yle ilgili olarak da söylüyorum. Burada 650 yataklı inşallah 200 yatak kadın doğum olmak üzere ihale aşamasında olan yatırımızı da yapacağız. Yani Sultangazi'nin böyle bir hastaneye kavuşmasını da sağlayacağız. Arnavutköy'de de bugün 212 yataklı bir devlet hastanesinin resmi açılışını yaptık. Sultangazi'de de bu olacak. Taş çatlasın 2 yıl civarında bunu bitiririz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Zaten çok da önemli bir yatırım yapıyoruz burada, o yatırım da şu: Olimpiyat Stadının yanında yaklaşık 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde şehir hastanesi kuracağız, dev bir hastane. Ve bu hastane ileri teknolojiyle donanımlı olacak. Yani orada artık sedyeleri yürütmek falan olmayacak. Ya? Orada yürüyen bantlar olacak, sedyeler o bantlar üzerinde inşallah yürüyecek. Yürüyen merdivenler hepsi devreye girecek. Çok daha ileri teknoloji olacak. Birçok sıkıntıları oralarda aşmış olacağız.

Sevgili kardeşlerim, Anadolu yakasında bir, Avrupa yakasında bir olmak üzere bunu yapacağız. Kılıçdaroğlu'ndan da duyabilirsiniz yarın. O da hemen bunun üzerine atlayabilir. Biz şehir dedik, dedi ki şehri daha önce zaten benim dedi Genel Başkan Yardımcım söylemişti. Merak ettim neresi, baktım ki Saroz Körfezinden bahsediyorlar. Saroz Körfezinin ne zaman İstanbul'a ait olduğunu hala çözemedi. Bunların şeyi bu ne olacak, Kağıthane'de oturduğunu söyleyeceği yerde Kağıttepe'de oturuyorum dedi, İstanbul'un böyle bir ilçesi var mı? Ve biliyorsunuz kaydı maydı da yaptıramadı, herkese aman gidin oyunuzu kullanın derken garibim kendisi de oy kullanamadı. Referandum hatırasını biliyorsunuz.

Sevgili kardeşlerim; şimdi de ağzına askerliği doladı. Askerlik mesleğiyle alakalı konuşuyor. Kafayı takmış benim oğluma. Ne olacak diyor, kendi oğlu gitti 21 gün askerlik yaptı diyor. Bizim oğlana taktı kafayı. Kardeşim, dövizle askerliği ben mi çıkardım? Dövizle askerliğin tarihi belli. Şimdi benim oğlum yurt dışında okumuş, orada doktorasını yapıyor, Dünya Bankasında çalışmış. Bütün bunlar sebebiyle böyle bir hakkı kazanmışsa, bu hakkının gereği olarak her vatan evladının istifade ettiği bir hakkı o da gelmiş aynen bu şekilde bu hakkı kullanmış. Bunu şimdi her yerde gidip kullanıyor. Burada bir suiistimal mi var? Veya ben oğlum için özel bir yasa mı çıkardım, böyle bir şey mi var? Ya bu ne edep dışı bir davranıştır. Yani bundan prim elde edeceğini mi zannediyorsun? İki de bir her gittiği yerde bunu konuşuyor.

Sevgili kardeşlerim; onun için diyorum ki, şu 41 gün içerisinde kapı kapı dolaşarak 12 Haziran'da sandıkları AK Partiyle patlatalım. AK Partiyle patlatmaya evet mi? Evet mi? Sağ olasınız, var olasınız. Onun için heyecanınız kaybolmasın. Diri olacağız, iri olacağız, Allah'ın izniyle sandıklardan da çok güçlü çıkacağız.

Bakınız kardeşlerim; Ağrı, Iğdır oralardaydım, Muş'taydım. Hamd olsun halkımızın heyecanını, coşkusunu gördüm. Iğdır'da 3 saat bizi beklediler. Çünkü hava bozuktu, helikopterle geçemedik, karadan gitmek durumunda kaldık. Fakat, 145 kilometre Ağrı-Iğdır arasını duble yol yapmışız, o duble yoldan gitmek bize ayrı bir gurur verdi. Çünkü daha önce Iğdır'a gittiğimde o yollar birer çile yoluydu. Ama şimdi çile yolu olmaktan çıkmış. Bunu görmek beni ayrıca mutlu etti. Türkiye değişiyor, Türkiye gelişiyor.

Değerli kardeşlerim; aynı şekilde, aynı kararlılıkla yola devam ediyoruz. Ve Iğdır'da 39 açılış yaptık. 39 açılışı yaptıktan sonra dönerken baktım ki bir evin önünde bir aile, gece saat 9 falan o civarlarda, arabadan indik. Ve birlikte dedik şöyle bir yanlarına gidelim, bize dedik çay içirir misiniz? Azerilerin bir tabiri var, gözüm üstüne dedi, gözüm üstüme. Gözüm üstüne deyince biz de eve girdik. Hemen neyse çay, peynir, ekmek bir şeyler getirdiler önümüze, orada şöyle biraz kendileriyle sohbet ettik. Tabi meğerse muhabbetleri de farklı, rüyamda da gördüm dedi sizi bu gece. Demek ki kalpten kalbe yol var. Ve aile geniş bir aile, ama tabi girdik içeriye bir tarafta ahır, orada 3 tane ineği var, yan tarafta da evi, gayet güzel de kokuyor. Çünkü iç içe yaşıyorlar, ama şehrin içi, Iğdır'ın içi. Dedik ki bak biz şimdi yeni projeler yapacağız. Nedir? Nasıl organize sanayi bölgeleri var ya, organize sanayi bölgelerinin şimdi bir de hayvancılık üzerinde organize hayvancılık bölgeleri yapacağız Türkiye'de. Ve buralarda sizlere yerler tahsis edeceğiz. Bütün altyapısını biz yapacağız, siz sütünüzü her şeyinizi oradan gelip alacaksınız. Meralar tahsis edeceğiz, o meralarda da ayrıca otlatacaksınız. Güvenliğiyle, her şeyiyle mükemmel. Bunun dışında da şehir merkezinde evleriniz olacak, evlerinizi vereceğiz, ne diyorsun dedim. Başım gözüm üstüne dedi. Mesele ne? Onlara insanca yaşayabilecekleri projeyi sunmak. Hani insan nerede diyor. Bizim projelerimizin hepsinde insan var. Dedi ki, ya şu Kanal İstanbul'da dedi insan yok, hani Kanaldan gemi gidiyor ya. Arkadaşım dedi ki Başbakanım dedi, bu gemi yerine insan koysak dedi. Dedim ki yani geminin yerine biz Kanalda insan yürütsek, bu sefer de aynı Bay Kemal der ki bu insanlar yüzmeyi bilmiyor der, bunu der. Onun için bahane hazır. Şimdi bunlar biliyorsunuz tüneli yaptılar. Nereden nereye? Silivri'den Meclis'e, böyle bir tünel. Bunların da kabiliyeti bu istikamette.

Sevgili kardeşlerim; bakınız göreve geldik, Türkiye'nin dış borcu kamu net borç stoku olarak söylüyorum, milli gelire oranı yüzde 73 civarındaydı. Şimdi ne oldu? İndi indi indi yüzde 45, bakın burada. Faiz neydi? Devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Şu anda devletin borçlanma faizi ne oldu? Yüzde 7, yüzde 7. Enflasyon neydi? Değerli kardeşlerim, yüzde 30. Şimdi ne oldu? Enflasyon aylık olarak söylüyorum bakın en son yüzde 4'e düştü. 30 nere, 4 nere. Bunlar kimin cebinden çıkıyordu? Benim vatandaşımın cebinden çıkıyordu.

Sevgili kardeşlerim; bakın bunlarla da yetinmiyorum. Ziraat Bankası benim çiftçi kardeşime yüzde kaç faizle borç veriyordu biliyor musunuz? Yüzde 59 faizle borç veriyordu, şimdi yüzde 5. Yüzde 59 nere, yüzde 5 nere. Aynı şekilde sevgili kardeşlerim, esnaf, Halk Bankası'ndan kredi alacak, yüzde kaç faizle alıyordu biliyor musunuz? Yüzde 47 faizle alıyordu. Şimdi yüzde 5, yüzde 5. Nereden nereye.

Kurumlar Vergisi, sevgili kardeşlerim, yüzde 33'tü, şimdi yüzde 20. Bak bunları hep biz düşürüyoruz. Ve işlerine bunlar gelmiyor, bu yapılanları görmek istemiyorlar, büyüyen Türkiye bu, güçlü olan Türkiye bu. Daha da güçlü olacağız, ama hep beraber.

Şimdi sevgili kardeşlerim, şu 41 günde hep beraber omuz omuza, el ele, gece-gündüz demeden çalışmaya hazır mıyız? Hazır mıyız? Ve soruyorum, Türkiye hazır, hedef... "2023" Türkiye hazır, hedef... "2023" İstikrar sürsün, Türkiye... "Büyüsün" İstikrar sürsün, Türkiye...

Şimdi gelelim şarkımıza. Sizleri daha fazla meşgul etmeyeceğiz, programlar devam edecek. Yarın da İstanbul'da ilçelerimizi dolaşacağız değerli kardeşlerim, ondan sonra Anadolu'ya tekrar il il devam edeceğiz. Şarkımız neydi bizim? Evet, şöyle bayrakları göreyim. Ama sesiniz gür çıksın, burası İstanbul Sultangazi. Burası İstanbul Sultangazi, bayraklar.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, ülkemiz, Türk demokrasisi için hayırlara vesile olsun diyorum.

Kardeşlerim, son bir şey söylüyorum. Bizi bölmek, ayırt etmek isteyenlere sakın aldanmayalım. Biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Boşnağıyla, Abazasıyla aklınıza ne geliyorsa, biriz, beraberiz, bütünüz. Biz, yaratılanı Yaratan'dan ötürü severiz.

Bölücü terör örgütünün liderini peygamber olarak ilan edenlerle bizim işimiz olamaz. Bizim işimiz olamaz. Biz Cumayı birlik, beraberliğimizin simgesi biliriz. Köylerde biz Cuma Namazı kılmayız, kasabada kılarız, ilçede kılarız, ilde kılarız. Neden? O bizim birliğimizin, beraberliğimizin simgesidir. Ama şimdi bu BDP, bu terör örgütü ayrılıkçılar... Bunlar ne yapıyor? Bakıyorsunuz orada Diyarbakır Ulu Camii'de bir tarafta Cuma namazı kılınırken, onlar arka tarafta ayrı bir grup bir kısmı seyrediyor, bir kısmı da orada güya Cuma Namazı kılıyor. Bu ayrılıkçılığa bizim dinimizde yer yok, dinimizi istismar edenlere yer yok. Bunlara inanıyorum ki 12 Haziran'da benim milletin en güzel cevabı verecek, en güzel cevabı verecek. Onun için, durmak yok... Sağ olasınız, var olasınız, Allah gücünü artırsın diyorum, heyecanınıza inşallah güç katsın diyorum. Sağ olasınız.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-04-2011, 22:13   #10
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Esenyurt Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
03.05.2011



Değerli kardeşlerim, artık sayılı günlere giriyoruz. Değerli kardeşlerim, artık 39 günümüz kaldı. Çok çalışacağız ve 12 Haziran'da inşallah sandıkları AK PARTi ile patlatacağız. Ve bu yeni dönemin adında ileri demokrasi var, bu yeni dönemin adında temel hak ve özgürlükler var. Bu yeni dönemin adında çıraklık geride kaldı, kalfalık geride kaldı, ustalık dönemi var.

Sevgili kardeşlerim; çıraklığı bile olmayanların kalfa olması mümkün mü? Kalfa olmayanların usta olması mümkün mü? Onları sadece kurusıkı attığını görürsünüz. Nitekim şu anda yaptıkları da bu.

Değerli kardeşlerim; inşallah sizlerle 12 Eylül'de bir adım attık. Bu 26 maddelik bir Anayasa paketinin değiştirilmesiydi. Türkiye tarihinde önemli bir Anayasa değişikliğini halkının önüne getirdi, AK PARTi halkına geldi. Ve halkımız da bize yüzde 58'le evet dedi. Burada gerçekten çok büyük payınız oldu, çok emek verdiniz, çok gayret ettiniz, koştunuz didindiniz, kapı kapı dolaştınız ve o dönemde dikkat edin Partimiz devamlı kapatılıyor diye feryat edenlere gelin bunu engelleyelim dedik. Kimdi onlar? BDP. Sürekli kapanıyor, sürekli kapanıyor. Peki, gel kardeşim engelleyelim bunu. Meclis'e gelmediler, oy vermediler. Ve ne yazık ki bizim içimizden de bazı arkadaşlar, şimdi onlar MHP'de biliyorsunuz, onlar da bu oyuna geldiler. Ve zaten biliyorsunuz kampanyayı da beraber yürüttüler. CHP-MHP-BDP beraber yürüttüler. Ama milletim onlara sandıkta gerekli dersi verdi. Neyle? Yüzde 58'le evet dedi bu pakete. Şimdi milletim diyor ki bu yeterli değil. Anayasanın tamamını değiştirelim. Evet mi? Evet mi? Evet mi? Ve şimdi de sivil toplum kuruluşları hazırlıklar yapıyor, siyasi partiler hazırlıklar yapıyor, aydınlarımız hazırlıklar yapıyor. Ama hepsinden öte halkımız hazırlık yapıyor. Ve şu anda halkımızla oturup bu konuşuluyor. Ve yeni Anayasa, halkın tam manasıyla anlayacağı dille yazılacak bir Anayasa. Böyle bir Anayasa'nın hazırlığı ve daha küçük bir Anayasa, teferruata boğulmayan, tecrübeyle bugüne kadar olan tüm deneyimleri kapsayan bir Anayasa ve bununla beraber inşallah arzu edilen tablo Parlamento'da oluşması halinde Parlamento'da, eğer halka gidebilme imkanı olursa, halka gitmek suretiyle inşallah bu adımı atacağız. Şimdi Esenyurt'un vereceği oylar çok önemli. Onun için sizin mührünüz çok önemli. Söz sizde, karar sizde, mühür de sizde. Öyleyse şimdiden başlıyoruz. Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Bütün eş, dost, ahbap, komşu hepsini dolaşmaya evet mi? Durmak yok... Durmak yok... Ben Türkiye'yi dolaşıyorum, ilçeleri dolaşıyorum. Tüm arkadaşlarım ilçe ilçe, köy köy dolaşıyorlar, aynen sizler de dolaşıyorsunuz, ben size inanıyorum. Çünkü bu hareket sadece kardeşinizin, Tayyip Erdoğan'ın hareketi değil. Biz yola çıkarken milletle çıktık, rotayı siz çizdiniz, sizin çizdiğiniz rota istikametinde yürüyoruz. Ve inşallah bundan sonra da milletin rotası istikametinde bu hareket yürümeye, büyümeye devam edecek.

Sevgili kardeşlerim; bu harekette çeteler yok, bu harekette mafya yok, bu harekette karanlık güçler yok. Bu hareket çetelerin karşısında, bu hareket mafyanın karşısında, bu hareket karanlık güçlerin karşısında. İşte gerçekler ortada. Bakınız yola çıkarken ileri demokrasi dedik, temel hak ve özgürlükler dedik. Ve şu ana kadar bunun mücadelesini verdik. Her geçen gün daha iyiye gidiyor muyuz? Her geçen gün daha iyiye gidiyor muyuz? Bilesiniz ki yarınlarımız, bugünlerden daha iyi olacak.

Sevgili kardeşlerim, 4 tane temel taş dedik; eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Eğitimde attığımız adımları biliyorsunuz. Sevgili kardeşlerim, her öğrenciye ücretsiz kitap demiştik. Bütün yavrularımız ilköğretimde, ortaöğretimde kitaplarını sıralarının üstünde buluyor mu? Biz bulamadık, biz teksir kağıtlarıyla okuduk. Öğretmenimiz anlatır, biz yazardık. Zaten kırtasiyecilerde, kitapevlerinde kitabı bulamazdınız. Parası olmayanı bırakın, parası olan da bulamazdı. Ama şimdi birinci hamur kağıttan kitapları hazırlatıyoruz, yavrularımızın sıralarının üstüne bu kitapları koyuyoruz. Niye? Sosyal devlet olmanın gereği bu ve bunu yaptık. Şimdi yeni bir dönem geliyor ey Esenyurt. Şimdi akıllı tahtaya geçiyoruz, kara tahta dönemini kapatıyoruz. 4 yılda Türkiye'de akıllı tahtanın girmediği derslik kalmayacak.

Şu anda 163 bin dersliğimiz var, 163 bin. Sevgili kardeşlerim, biz geldiğimizde dersliklerin öğrenci adedi 70, 80, 100 buralara varıyordu, öyle mi? Benim okuduğum sınıf 72 kişilikti, böyle bir sınıfta okudum. Ama şimdi Türkiye ortalaması ne oldu biliyor musunuz? 31. Daha da aşağıya düşecek, daha da aşağıya düşüreceğiz. Niye? Modern dünya, ilmin tahsilinde hangi imkanlara sahipse, benim ülkem de aynı imkanlara sahip olacak. İşte akıllı tahtaya şimdi giriyoruz. Niye? İstiyoruz ki öğrenci, sınıfta teknolojinin, ileri teknolojinin ne imkanı varsa bunu yakalasın. Bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı ve akıllı tahtalar bütün dersliklerde olacak 4 senede. Ama bu 4 sene içinde de bütün yavrularımıza elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap. Ne demek bu? IPad'i biliyorsunuz değil mi? IPad gibi bir elektronik kitap vereceğiz. Ve bütün müfredat onun içinde olacak, onun içinde olacak. Ve çocuklarımız gerekirse kitapları bile taşımaya ihtiyacı olmayacak, ona bile ihtiyacı olmayacak. Ama yine de diyoruz ki kitaptan kopmayalım, onun yanında kitabını da muhakkak yine verelim, böyle bir döneme hazırlanıyoruz. Çünkü AK PARTi'nin iktidarına bu yakışır da ondan. Hazırlıklarımız tamam. Şu anda süratle ihale dönemine giriyoruz, ihalesini yapacağız ve ardından da hemen üretimi başlayacak. Ve bu üretimle de inşallah geldikçe okullarımızı donatmaya başlayacağız.

Sevgili kardeşlerim; bununla kalmadık. Okullarımızın sayısını artırıyoruz, dersliklerimizin sayısını artırıyoruz. Ve diyoruz ki sakın ha, kimse fakirlikten dolayı ben çocuğumu okula gönderemiyorum demesin. Bakınız, şu anda biz sosyal güvencesi olmayan ailelere ne veriyoruz? İlköğretimde değerli kardeşlerim, erkek öğrenciye şu anda 35 lira veriyoruz, kız öğrenciye 45 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Bakın nereden nereye. Kaç çocuğunuz olursa olsun fark etmez, hepsine veriyoruz. Bitmedi. -Mehmet Polat anladım- Ve bitmedi, yola devam ediyoruz. Niye? İstiyoruz ki üniversitelerimizdeki öğrenciler de farklı olsun, bizden önceki iktidarlar ne veriyordu? Üniversite öğrencisine 45 lira veriyordu. Biz şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, müracaat eden herkese veriyoruz. Müracaat eden herkese. Kitapta fakir-zengin ayrımı yapıyor muyuz? Kim gelirse gelsin hepsine veriyoruz. Burs, kredide de müracaat eden her öğrenciye biz burs ve kredi verdik. Geçen yıl verdiğimiz sayı 900 binin üzerine çıktı, değerli kardeşlerim 900 binin üzerine. Şimdi çıkmış Bay Kemal... Diyor ki, biz diyor her aileye 600 lira vereceğiz. İnandınız mı? Şöyle arka taraflar inandınız mı? İnandınız mı? Değerli kardeşlerim, bakınız onun söylediğini aslında biz şu anda yapıyoruz. Nasıl yapıyoruz? Bakınız, şimdi her öğrenciye düşünün, verdiğimiz rakam bu. Her burs müracaatını yapana 240, 150 lira da Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa, oradan beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390. Özürlü aile ise, özürlü ailelere biliyorsunuz bakım parası olarak ne veriyoruz? Asgari ücret veriyoruz, asgari ücret özürlü ailelere veriyoruz. Ya zaten senin verdiğin o parayı biz burada veriyoruz, kitapta veriyoruz. Bunun yanında sosyal güvencesi olmayanlara ayrıca 150 lira nakit olarak maaş veriyoruz, bu da var, erzak veriyoruz, yakıt yardımı yapıyoruz. Bunları şöyle saymaya başladığımız zaman zaten bu rakam 1250, 1300, 1400, 1500'e doğru yürüyor. Hepsini koy bir tarafa, sevgili kardeşlerim, her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor. 18 yaşına kadar. Her şey sağlamda mı?

Ah benim değerli kardeşlerim, bununla da kalmadık. Şu anda Türkiye'de üniversitesi olmayan ilimiz kaldı mı? 81 vilayetin tamamına üniversitemizi artık açtık. Niye? Anneler çocuklarını gerekirse kendi ilinde üniversite eğitimini almasını sağlasın. Ve birkaç yıl içerisinde artık 81 vilayetin tamamında fakülte sayıları da artacak, meslek yüksekokulu, yüksekokul sayıları da artacak. Dolayısıyla, benim Ağrılı kardeşim, Ardahanlı kardeşim, Iğdırlı kardeşim, Muşlu kardeşim, Karslı kardeşim oralardan çıkıp da buralara gelmeyecek, orada okuyacak. Çünkü imkanları biz onların ayaklarına götürüyoruz daha ucuza. Ve anne şefkatinden, merhametinden uzak kalmayacak, bunları başarıyoruz, bunları başaracağız. Ve sevgili kardeşlerim, bütün bunlar başarılırken, bütün bunlar başarılırken hiçbir zaman halkımızdan kopmadık, kopmayacağız. Eğitimde bu kararlılığımız devam edecek.

Peki sağlıkta ne yaptık? Sağlıkta işte az önce söyledim, Her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor, değil mi? Ama bitmedi, eskiden hastanelere nasıl gidiyorduk? Nasıl gidiyorduk Allah aşkına? Şöyle bir zaman tünelinde geriye doğru gidelim. Ahh ahh ben bir sigortalıydım. Bay Kemal de SSK'nın Genel Müdürüydü. Ah ah değerli kardeşlerim... Değerli kardeşlerim, sabahın erken saatinde hastaneye gider, ne verirlerdi bize? Bir numara. O numarayla bekle. Tabi sıran gelirse doktor bey'in yanına girersin. Doktor bey ne yapar? Muayenehaneyi adres gösterir. Muayenehaneye gidersin, orada ne var? "Money", Napolyon. Parayı verdin verdin, vermedin hak getire. Ver bir aspirin gönder. Edep buydu. Değerli kardeşlerim, bir reçete verir sana, gidersin hastanenin eczanesine, ilacın yarısı var yarısı yok. Diğerleri ne olacak diye sorduğunda, oradaki eczacı da sana der ki onu da git eczaneden satın al. Ya ben SSK'lıyım, benim maaşımdan her ay para kesiyorsunuz, her ay maaşımdan kesiyorsunuz, bana bunu verin. Yok o ilaç kardeşim diyor sana. Değerli kardeşlerim, biz bu dertle büyüdük, bu dertle bütün ailelerimiz gelişti, yaşadık. Bunu bildiğimiz için dedik ki Sayın Kılıçdaroğlu'nun azabına, gazabına bu milleti daha fazla mahkum etmeyelim.

Değerli kardeşlerim, ne oldu? Geldik dedik ki biz hastaneleri birleştireceğiz. Bu CHP ne dedi biliyor musunuz? Yapamazsınız dedi. Meclis'te oluyor bunlar. Kılıçdaroğlu da yapamazsınız diyenlerden. Olmaz diyorlar, SSK işçilerindir diyorlar. Çünkü bunlar tamamıyla popülist bir siyaset yaptıkları için işlerine bu geliyor. Biz dedik ki olur olur bal gibi olur. Oldu mu? Hastaneler birleşti mi? Dedik ki koordinatör olacak devlet, yani vakıf hastaneleri de, özel sektör hastaneleri de halkımıza hizmet verebilir. Biz onlardan da hizmet alımı yapabiliriz dedik. Değerli kardeşlerim, şimdi istediğiniz de özel hastanelere de gidebiliyor musunuz? İstediğiniz eczaneden ilaçlarınızı alabiliyor musunuz? Zaman zaman eczanelerde çay falan içtiğiniz de oluyor mu? Çünkü yoksa ilaç, hemen eczacı kalkıyor ne yapıyor, depoya telefon ediyor. Olmayan ilaç anında kuryeyle geliyor. O arada da bazı eczanelerden öğrendim ki, diyorlar gelen vatandaşımıza orada çayımızı da ikram ediyoruz. Bakın nereden nereye. İşte bu modern Türkiye'nin yüzü. Buna bizimle ulaştı modern Türkiye. Kılıçdaroğlu'yla değil. Kılıçdaroğlu hayır dedi, biz evet dedik. Biz sizinle gurur duyuyoruz.

Bakınız, Sayın Kılıçdaroğlu SSK'nın başındayken değerli kardeşlerim, SSK'nın başına geldiği ana kadar SSK iyiydi. Batmıyordu, zarar falan yoktu. SSK buna devredildi, devamlı batmaya başladı. Geri geri geri, 8 yıl orada Genel Müdürlük görevinde kaldı, batırıyordu, SSK'yı tamamen iflas, yani batmıştı aslında, çok kötü bir yönetim ve baktı ki bu işi artık götüremiyorum, siyasete girme kararı verdi. Siyasete girme kararı verdiği zaman merhum Ecevit'e müracaat etti. Merhum Ecevit, herhalde ola ki bunun çok başarısız bir bürokrat olduğunu bildiği için bunu veto etti, aday yapmadı. Ama Sayın Baykal bu oyuna geldi. Ve Sayın Baykal bu oyuna öyle bir gelişme geldi ki, biliyorsunuz aslında Sayın Kılıçdaroğlu, gerçek manada bir Genel Başkan değildi. Sayın Kılıçdaroğlu, bir kaset Genel Başkanıdır, kaset. Skandal kaset, bununla gelmiştir.

Bakınız değerli kardeşlerim, şu anda Cumhuriyet Halk Partinin Muğla Milletvekili Adayı bir DGM eski savcısıdır. İddianamesinde ne yazıyor? 21 Mayıs 2003. Diyor ki, o dönemde Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor. İddianame, sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor: Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir yüktür diyor, kurumlar iyi yönetilmemektedir diyor. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur diyor. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Değerli kardeşlerim, bunu diyen kim? Şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili Adayı eski emekli DGM savcısı iddianamesinde bunu söylüyor, ben söylemiyorum. Buyurun, Sayın Kılıçdaroğlu hadi git anlat. Git konuş bakalım ne diyecek sana? Yoksa emekli savcı bu iddianamesini geri mi alacak? Bunlar bu.

Bitmedi, merhum Ecevit'le ilgili olarak bize kalkıp laf atıyor da, Sayın Kılıçdaroğlu onu git yanındaki Ankara adayın Sinan Aygün'e anlat. Bu ülkeyi yönetemiyor, artık melekelerini kaybetti, idareden acizdir diyerek suç duyurusunda bulunan Sinan Aygün'le ilgili onu nasıl aday yaptın git sen onu onunla konuş. Bunlar böyle ve şu anda biliyorsunuz CHP Genel Merkeziyle adeta Silivri arasına bir tünel kazıldı. Bunların mahareti bu. Biz Kanal İstanbul'u hazırlıyoruz, onlarda o tür tünelleri hazırlıyorlar, aradaki fark bu.

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta adımlarımızı hızla atmaya devam edeceğiz. Ve benim halkım, kimseye muhtaç durumda olmayacak. Bakınız şu anda Anadolu'nun en ücra köşesinde, dağlarda paletli ambulanslar var, paletli ambulans. Olur ya, normal araç çıkamaz, oraya paletli ambulanslar çıkıyor. O da olmuyor, helikopter ambulanslar çıkıyor. İşte geçen Gümüşhane'deydim ve Gümüşhane'de yanıma bir yavruyu getirdiler. Gümüşhaneli misiniz? Allah iyiliğinizi versin. Gümüşhane'de yanıma bir yavruyu getirdiler, Semih 11 yaşında. Fakat Semih 6 yaşından bu yana böbrek diyalizi, sıkıntı ve tabi artık yavru zor durumda. Böbrek arandı arandı arandı, en sonunda Zonguldak'ta bulundu. Tabi olması gereken ne? Aile Semih'le beraber Ankara'ya gidecek, böbrek de Zonguldak'tan Ankara'ya gelecek, bunlar an meselesi. Ve bizim biliyorsunuz 2 tane şu anda jet ambulansımız var. Jet ambulansımızın bir tanesi aileyi Trabzon'dan aldı, Ankara'ya götürdü. Diğer jet ambulansımız da böbreği Zonguldak'tan aldı Ankara'ya getirdi. Ve Ankara'da operasyon yapıldı. Semihimiz sağlığına hamd olsun kavuştu. O gün sordum, Semih büyüyünce ne olacaksın dedim. Dedi ki, doktor olacağım. Bak dedim, sen de inşallah bu ellerinle şifa dağıtırsın. Şimdi iki de bir bir yerlere gidiyor, Kılıçdaroğlu, 2,5 yaşındaki Kübra'nın hesabını ver Recep diyor bana. Ya sen 2,5 yaşındaki Kübra'yı sana kim haberini verdi, nereden öğrendin bunu? Madem biliyordun da açlıktan bu yavru ölüyor, senin hiç vicdanın yok mu ya, sen yardım etseydin de onu bu açlıktan kurtarsaydın ya. İlla her yere devlet mi yetişecek? Kaldı ki bu yavrunun olduğu yerde CHP belediyesi var, bu belediye niye uzanmadı onlara. Ah ah işte bunlar bu kardeşim, bunlar bu. Bu CHP değil mi, bizim yavrularımıza belediyeler burs vermiyor muydu, gençlere belediyeler burs vermiyor muydu? Burs veriyordu. Ben de Belediye Başkanı olduğum dönemde İstanbul'da gençlere burs dağıtıyorduk. CHP ne yaptı? Kalktı bunu Anayasa Mahkemesine götürdü ve Anayasa Mahkemesine götürmek suretiyle bu burslar kaldırıldı. Gençler, gençler uyanın, bu CHP hiçbir zaman sizin yanınızda olmadı, olmayacak. Sadece bunlar gençleri istismar ettiler. Zira bunlar hep gençlerin üzerinden beslendiler. Gençleri yürütelim, gençleri koşturalım, gençlere molotof kokteyli attıralım BDP gibi, bunlar üzerinden beslendiler. Ben inanıyorum ki, benim halkım, benim milletim bu seçimde bu oyunu da bozacak. Bu oyunu bozmaya hazır mıyız? Eyvallah.

Değerli kardeşlerim; 3. adım... Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Şimdi size yeni bir şehir hastanesi yapıyoruz. Nerede biliyor musunuz? Olimpiyat Stadının yanında yapıyoruz. Devasa bir hastane. 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde dev bir hastane yapıyoruz. En ileri teknolojiyle donanımlı bir hastane. Yani buralarda çözüm bulamadığınız herhangi bir sıkıntı anında doğru buradan biniyorsunuz aracınıza buradan metrobüs... Metrobüslerimiz burada hazır değil mi? Biniyoruz oradayız. Zaten otobüsler var, doğru oradayız. Sıkıntı olduğu anda zaten ambulanslarımız emrinizde. Hemen bir telefon iş bitti, oradayız ve böylece bu hastanemizde yürüyen merdivenler gerek düz, gerek merdiven olarak hepsi emrinizde olacak. Temennimiz en ileri teknoloji. Bütün MR'la, ültrasonografisiyle aklınıza ne gelirse, robotlarıyla her şeyiyle, böyle bir teknolojiyle bir hastane bu yakada olacak, bir diğer hastane de Anadolu yakasında olacak. İki tane şehir hastanesini inşallah İstanbul'umuza kazandıracağız.

Sevgili kardeşlerim; adalet aynı şekilde, emniyet aynı şekilde ve ulaşım... Sevgili kardeşlerim, Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Şimdi ise biz, şu 8 senede 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık, bizim farkımız bu, 13 bin 600 kilometre ve bu bitiyor. Ama kalmayacak bununla. Hedefimiz şimdi nedir? Hedefimiz inşallah, 2023'e de 15 bin kilometre bölünmüş yol yapacağız.

Bakınız 500 bin konut dedik. Ne dedi bu CHP? Olmaz dedi. Biz dedik olur olur bal gibi olur. Ne oldu? Şu anda 490 bindeyiz inşaatlar. Bunun 350-360 binini sahiplerine teslim ettik. Ayrıca İstanbul'da KİPTAŞ sürekli konut üretiyor, burada da ayrıca devam ediyor. Çünkü AK PARTi iktidar olarak yerelde, genelde bu. Bizde sosyal devlet anlayışı yerelde de, genelde de hakim.

Değerli kardeşlerim; şimdi bakın 2. bu 500 binde ne var biliyor musun? Dar gelirli, yoksul bu aileler için bir adım atıyoruz şimdi. Nedir o? Özellikle evlenemeyen imkansızlıkları sebebiyle ailelere çeyizinin bir kısmını da biz temin edeceğiz. Beyaz eşyası, televizyonu vesairesi. Bunları biz temin edeceğiz mobilyasıyla ve bunu da biz aynen yine o dairesinin üzerine ilave edeceğiz. Bunu 20 yıl veya daha üzeri bir taksitlendirme yapacağız ve bunu ayda 100-120 lira gibi bu kadar basit bir taksitle de ödeyecek. Ve böylece ortalama 50 metrekare gibi bir dairedir bunlar, bu daireleri yapacağız ve böylece sefaletten inşallah refah devletinin içerisinde halkımızı göreceğiz, bunu yapacağız. Ve biz bugüne kadar verilen sözlerin hepsini nasıl yerine getirdiysek, bundan sonra da aynı şekilde yerine getireceğiz. Yani değerli kardeşlerim, bu diğer siyasi partilerin söyleyip de yerine getiremedikleri değil, biz yapmışız. Yani biz yapmıştık, yaptık, yapıyoruz, şimdiyse yapacağız bunu konuşuyoruz. Aramızdaki fark bu. Ama diğerleri sadece AK PARTi ne verdiyse biz 5 katını vereceğiz diyorlar. AK PARTi ne verdiyse biz 3 katını vereceğiz diyorlar. Bunlara biz çok alıştık, karnımız tok bunlara, karnımız tok. Biz dedik ya, 8 sene SSK'nın Genel Müdürlüğünü yapamadın, Türkiye'yi nasıl yöneteceksin?

Değerli kardeşlerim; şimdi ise Kanal İstanbul olayını konuşuyoruz. Diyor ki, çılgın projeleri bırakın diyor, akıllı projeleri konuşalım. Burada insan yok diyor. Kanal İstanbul'da nasıl insan olmaz? Haa anladım, animasyon vardı ya, o animasyonda insan yoktu doğru. Orada Kanal İstanbul'da gemi yüzüyordu. Sonradan düşündük, gemi yerine orada bir insan yürütseydik acaba nasıl olurdu diye. Fakat inanın, insan yürütsek o zaman da ne derdi biliyor musunuz Bay Kılıçdaroğlu? Bu insan yüzmeyi bilmiyor derdi. Bunların mantığı bu, anlayışı bu. Çünkü yaptığınıza bakmıyor, bizim yaptıklarımız teminatımız.

Bakınız, göreve geldik, Türkiye'nin kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Ahh kardeşlerim ahh, milli gelirin yüzde 61'i borç stokuydu. Ama şimdi yüzde 25'e düştü, bak nereden nereye. 61 nerede, 25 nerede. Geçiyorum, devlet yüzde kaç faizle borçlanıyordu biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, yüzde 63 faizle borçlanıyordu. Şimdi devlet yüzde kaç faizle borçlanıyor? Yüzde 7. Kimin cebinden çıkıyordu bu faizler? Halkımın cebinden çıkıyordu. İktidarda kim vardı? MHP vardı, DSP vardı, ANAP vardı. Ahh benim kardeşim, bu MHP'nin, bu DSP'nin, bu ANAP'ın iktidarında IMF'ye devamlı borçlandılar, 30 milyar dolar borç aldılar. Bize ne kadar borçla devrettiler biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar borçla devrettiler. Ödedik ödedik ödedik, şu anda dün itibariyle son geldiğimiz nokta 5,1 milyar dolar, yani 5 milyar dolara düşürdük. Onlar borçlandı, biz ödedik, onlar borçlandı, biz ödedik.

Bakınız, bunlar milliyetçiyiz diyorlar değil mi? Lafla milliyetçilik olmaz. Vatanı seviyorsan, üretiyorsan, gerçek manada ortada rakamların varsa çıkar konuş. İktidardın, 21 bankayı fona devrettiniz. 40 milyar dolar bu millete bedel ödettiniz. Biz geldik, şu anda küresel finans krizleri oldu. Bir tane fona devredilen banka var mı? Yok. Tam aksine koskoca Lehman Brothers batarken Amerika'da, bizde bir tane sigorta şirketi batmadı. Biz böyle bir iktidarız, bir tane banka batmadı. Ziraat Bankası onların iktidarında zarar etti, görev zararı dediler. Halk Bankası zarar etti, görev zararı dediler. Şu anda Ziraat Bankası da kazanıyor, Halk Bankası da kazanıyor, Vakıfbank da kazanıyor, hiçbirisinde zarar diye bir şey yok. Farkımız bu.

Değerli kardeşlerim; bakınız çok enteresan bir şey söylüyorum size. Şu anda hamd olsun onlar devleti yüzde 63'le borçlandırırken, şimdi yüzde 7'yle buraya düştü. Bakınız, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne? Değerli kardeşlerim, işte açıklandı bugün. Yüzde 4,3, tek haneli rakamdayız. Nereden nereye. Bu bir canavardı değil mi? Bütün cebimizdeki canavardı, parayı sömürüyordu sülük gibi. Ama bu modern sülükleri biz sildik, attık. Artık bu evlerin bereketi oldu.

Değerli kardeşlerim; bakınız, benim çiftçime Ziraat Bankası yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi Ziraat Bankası yüzde 5 faizle kredi veriyor. Bu mu adalet, yoksa MHP'nin, DSP'nin, ANAP'ın yaptığı mı adalet? Nereden nereye geldik. Halk Bankası yüzde 47 faizle esnafa kredi veriyordu, yüzde 47. Şimdi o da yüzde 5 faizle veriyor, yüzde 5 de biz sübvanse ediyoruz. Bak nereden nereye geldik. Esnafı onlar sömürdüler, biz ise bereket getirdik. Aramızdaki fark bu.

Sevgili kardeşlerim; aynen bu hızda devam edeceğiz. Durmak yok, yola devam. Bakınız, sizlerle bugün bu güzel havada, bu anlamlı havada, bu demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde diyorum ki şu 39 günü iyi değerlendirelim, koşalım, koşturalım. Ben şu komşulara gitmemiştim, onlara da gitseydim demeyelim, hepsine gidelim. Gidelim anlatalım, anlatalım. Çünkü yüz yüze anlatacağız, propagandayı böyle yapacağız, çalmadık kapı bırakmayacağız. Hepimizin akrabası var, komşusu var hepsine gidelim. Ve sevgili kardeşlerim, bilesiniz ki bizde ayrım yok. Biz belli bir bölgenin partisi değiliz. Biz sadece sahillerin partisi değiliz. Biz 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Vatan topraklarının partisiyiz. Onun için 14 Ağustos 2001'de yola çıkarken biz ne dedik? Tek millet dedik. Niye tek millet? Çünkü millet kavramı o kadar geniş ki, bunun için de Türk'ü var, Kürt'ü var, Azeri'si var, Roman'ı var, Boşnak'ı var, Gürcü'sü var, Laz'ı var, Arnavut'u var aklınıza ne geliyorsa. Türkiye'deki tüm etnik unsurlar bu millet kavramının içinde var. Onun için ne diyoruz biz? Tek millet diyoruz. Ardından bir şey daha diyoruz. Nedir o? Tek bayrak diyoruz.

Sevgili kardeşlerim; Esenyurt bir çeşnidir. Esenyurt farklılıkların zenginleştirdiği bir ilçemizdir. Esenyurt'u kim ilçe yaptı? Soruyorum kim ilçe yaptı? Biz ilçe yaptık. Çünkü Esenyurt'un geçmişini iyi biliriz. Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum o dönemlerini iyi biliriz. Ve hamd olsun şu anda AK PARTi Belediyesiyle Esenyurt modern bir ilçe olmanın hazzını tadıyor, daha da iyi olacak, daha da güzel olacak.

Sevgili kardeşlerim; bakınız şimdi burada bir şey söylüyorum. Şu bayrağımızın kırmızı rengi şehit kanlarımızın rengi değil mi?

Değerli kardeşlerim, hilal bizim bağımsızlığımızın ifadesi değil mi? Yıldız, şehitlerimizi temsil etmiyor mu? Peki bu niçin birilerini rahatsız ediyor? Soruyorum neden, neden? Değerli kardeşlerim, onun için ne dedik? Tek bayrak dedik, tek bayrak. Üçüncüsü; 780 bin kilometrekarelik vatanın tamamı bizim, 74 milyonun. Onun için tek vatan dedik. Vatan toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayız. Öyle mi? Soruyorum öyle mi? Soruyorum öyle mi? Değerli kardeşlerim, tek devlet dedik. Neden? Adil devlet ve bu adil devlet tüm imkanları, tüm gelirleri halkına adil bir şekilde dağıtan bir devlet. İşte bu ilkelerle yola çıktık ve biz Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Azeri'siyle, Arnavut'uyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla, Arap'ıyla aklınıza ne geliyorsa tüm vatandaşlarımızı yaratılanı severiz Yaratan'dan ötürü anlayışıyla seviyoruz. Bizde mezhepçilik yok, bizde meşrepçilik yok, bizde sadece insan olmak var. İnsan her şeyin önünde, devlet arka planda. Önde insan, devlet insanın hizmetkârıdır, insan devletin hizmetkârı değil, bunu böyle bileceğiz ve bu yola da böyle devam edeceğiz.

Şimdi değerli kardeşlerim, hazır mıyız? Şöyle ellerinizi bir göreyim. Maşallah. Hani eller bir görelim. Bizim şarkımız var değil mi? Şarkımızı beraber söylemeye hazır mıyız? Hep beraber söylüyoruz. Ben söylüyorum, siz söylüyorsunuz, tamam? Buradan Beylikdüzü'ne geçeceğiz, Beylikdüzü duysun, Türkiye duysun. Güzel.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Günümüz kutlu olsun, geleceğimiz hayırlı olsun, 12 Haziran milletimiz, Türk demokrasisi ve vatanımız için hayırlara vesile olsun diyorum. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi