01-10-2012, 02:13 | #201 |
abbasi ve emevi sultanlarına...
-"Asla başkadılık tekliflerinizi kabul edip zülümlerinizi onaylayamam !" ÖLÜME GÜLÜMSEYEN ADAM (ebu Hanife) roman |
|
01-18-2012, 00:05 | #202 |
her ne kadar tevbe ve istiğfar kahramanı o yara ve bereyi tevbe iksiriyle silip süpürsede o yaradan bir iz kalmayacağına dair elde bir teminat bulunmamaktadır.
elbetteki Allah dejenere olan manevi, ruhi be kalbi yapımızı fevkaladeden rejenerasyonla birdenbire yenileyebilir... |
|
01-18-2012, 15:00 | #203 |
"Aldıklarını geri vereceksin
Vermiş olduklarını aldığın zaman. Biliyorum ne düşündüğünü, Ne zaman uyuduğunu, Nereye gittiğini, Nereye gideceğini. Seninle bir randevumuz var, Bay 658." |
|
01-19-2012, 02:47 | #204 |
Sermayesinin tümünü politikaya yatıran hareketler,sermayesini kumara yatıran aymaz tüccar gibidir.
Ya kazanır,ya kaybeder.Kazanırsa bir daha oynar,hem de kazandıklarını da ortaya koyarak.Elbet sonu her kumarbazın sonu gibidir. Politik kazanımlar yetişmis insan unsuruyla garantiye alınmıyorsa,orada kimse kazanımdan söz edemez. Türkiye'deki rejimin beslenmesi politik örgütlenmeler için yukarda sözünü ettiğimiz risk sözkonusu değildir.Onlar bir şekilde rejimin garantisindedirler.Bu nedenle,onlar için rejimi savunmak kendi çıkarlarını savunmakla eş anlamdadır. Hırsızı,arsızı,yüzsüzü hep birlikte "ben daha çok Atatürkçüyüm" yarışına çıkmışlarsa bunun içindir.Kemalizm ve laisizm ülkenin rantını yemek için bir avuç elitin kullandığı 'kutsal sunak'tır. 'Atatürk A.Ş'nin hisse senetleri kapış kapış birileri piyasayı kızıştırıyor. Ya bazılarına ne oluyor ki kerhen de olsa ''AtatürkA.Ş'ne ortak olmak için hisse senedi kuyruğuna giriyorlar ? Müslümanların teveccühü yetmedi de,hiç bir şeyin değil sadece çıkarlarının kulu-kölesi olan laik-Kemalistlerin teveccühüne kaldırlarsa,kala kala güne kaldılar. Laikler imanınızı almadan size zırnık koklatmazlar.Hani ölüm döşeğinde elinde bir bardak suyla gelen şeytanın misali: ''Ver imanını,vereyim suyu'' Mustafa İslamoğlu-Dağarcık |
|
02-06-2012, 21:32 | #205 |
Ta yürekten yapılmış bir dua,insanın iç enerjisini istediği alana yoğunlaştırması demektir.İnsan bütün benliğiyle bir şeyi ister ve o alana yoğunlaşırsa,duanın yarısı tutmuş demektir.Diğer yarısı da İlahi desteğe kalmıştır.
Dua aklın bitip aşkın başladığı bir haldir.İnsan dua ederken akıl modundan aşk moduna geçer.Geçerse,gereği gibi dua edebilir.Geçerse,dua kalbin Allah'la konuşması olur.Şah damarından yakın olan merkez,şah damarından yakın olanla temasa geçer.Orada söz biter,öz başlar.Orada takdir biter,tedbir başlar.Orada ceset biter,ruh başlar. Mustafa İslamoğlu-Allah (bilmek-tanımak-anlamak) |
|
02-14-2012, 00:23 | #206 |
Fakat Kur'ân'da anahtar terim olduğu halde İslam öncesi devirde de önemli bir yeri olan kelimeler de vardır.Şimdi hatırımda olan,kerim kelimesidir. Bu kelime, cahiliyye devrinde çok önemli bir anahtar kelime idi.Kusursuz bir şecere ile seçkinbir ataya dayanan, asilzade insanın şerefini ifade ederdi.Araplara göre fazilet sahibi, müsrif, ve sınırsız cömert olmak,insan şerefinin en güzel delili idi.Onlarda kerim, israf derecesinde cömert olan kişi demekti.Fakat kelime Kur'ân muhtevası içinde bu manasını değiştirmiş,sözü edilen takva ile yakın bir ilişki kurmuştur. Kur'ân gayet açık olarak ifade eder ki insanların en kerim (asil) olanı, Allah'a karşı takva ile hareket edenidir.
Görüyoruz ki cahiliyye devrinde cömertliğin,asilzadeliğin ifadesi olan kerim, yeni semantik alanın etkisiyle tamamen farklı bir anlam kazanmıştır.Cömertlik kavramı derin bir değişikliğe uğramıştır. Buna paralel olarak kerim kelimesi,servetini körü körüne,düşüncesizce,gösteriş için sarf etmek yerine;yeni düşünceye göre en büyük şeref olan Allah'ın rızasını kazanmak için malını sarfetmekte tereddüdetmiyen,israf ile cimrilik arasında bir yol tutarak mutluluğa ermek istiyen,takvaya göre hareket eden kimseler idi. Toshihiko İzutsu-Kur'anda Allah ve İnsan |
|
02-14-2012, 22:01 | #207 |
Bu suretle eski fikirlerin, İslam içerisine girince yeni bir evrim ve değer kazanmaları gerçeğiyle tekrar karşılaşmış oluyoruz, Cennet ve cehennem düşünceleri, cahiliyye Araplarınca bilinebilirler fakat bunların,cahiliyye düşünce sisteminde işgal ettikleri yer çok kenardadır,o kadar kenarda ki bu kelimeler o devirde anahtar terim dahi olamamışlardır.Halbuki Kur'ân'da bunlar tamamiyle farklı bir yere, farklı bir semantik alana konmuşlardır.
Artık bunlar merkezi önemde anahtar terimlerdir ve bunlar bu dünya hayatında Allah'ın gösterdiği şekilde iyiyi ve kötüyü;doğruyu ve eğriyi temsil ederler. Toshihiko İzutsu-Kur'anda Allah ve İnsan |
|
02-14-2012, 22:09 | #208 |
:Dediler ki: Bu dünya hayatımızdan başka bir şey yoktur; ölürüz ve yaşarız. Bizi öldüren yalnız zamandır"
İşte bunlar, Mekkelilerin, Kur'ân' ın kıyamet düşüncesine karşı sürdürdükleri uzlaşmaz davranışlarının tipik örnekleridir.Bu davranışların temelinde bir çeşit nihilizm (her şeyi inkâr eden anar şik felsefi görüş) vardır.Kabirden sonra hiçbir şey olmaz düşüncesinden doğan bir nihilizm.Yukarıda gördüğümüz gibi çöl Arapların dinsizliğe götüren bu nihilizm, Mekkeliler arasında da bütün gayretleriyle bu dünyada refah içinde yaşama arzusu şeklinde kendini göstermişti.Kısacası onlar,zeki,kabiliyetli tüccarlar,dünya arzusiyle dolu iş adamları idiler. Gelecek hayata,âhirete ait hiçbir şey öğrenmek istemiyorlardı,çünkü onlara göre böyle bir şey olamazdı. Böyle olmakla beraber onu genelleştirip cahiliyye devrinde kıyamet fikrinin hiç olmadığını söylemek hatâlıdır.İslam öncesi şiirde mezardan sonra bir hesap günü inancının mevcudiyetine dair inkâr edilemez bazı kanıtlar vardır. Bunların bazısmı pek mantıki olarak yahudi ve hıristiyan kaynağına götürmek mümkündür. Züheyr ibn Ebi Sulmâ'nın Muallakasındaki çok meşhur beyitler (27-28) bize açık bir misaldir. Burada insanın yaptığı bütün kötü işleri, hesap günü için kaydeden göksel bir kitaptan söz edilir. Toshihiko İzutsu-Kur'anda Allah ve İnsan |
|
02-19-2012, 18:00 | #209 |
Sonunda Müslümanlar hem Kur’ân âyetlerine, hem de birer kevnî âyet olan, vücudumuzda ve dış dünyadaki âyetlere ilgisiz kaldılar. Batılıların kevnî âyetleri okumasına kadar birçok şey fark edilemedi. Ne zaman ki onlar kevnî âyetleri okumaya başladılar, o zaman İslam dünyasının durumu ortaya çıktı. Allah’ın hiçbir âyetini okumayan Müslümanlar, kevnî âyetlerini okuyan Batılılar karşısında şaşkın ve perişan duruma düştüler.
Kevnî âyetleri okumak; insanı, toplumu, toprağı, havayı,suyu, hayvanları, bitkileri ve gökyüzünü araştırıp incelemek ve oralardan bilgi edinmek demektir. Batılılar bu bilgilerle çok şey başardılar ve başarmaya devam ediyorlar. Prof.Dr.Abdulaziz Bayındır-'Kuran Işığında' Doğru Bildiğimiz Yanlışlar |
|
02-19-2012, 18:27 | #210 |
Gençliği olmayan hareketler bitmeye mahkumdur..
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|