AK Gençliğin Buluşma Noktası
Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-03-2008, 07:07   #1
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
AVRUPA BİRLİĞİ TARİHİ



Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne oldu. 1870-1945 yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaştılar. Birçok insan yaşamını yitirdi. Bazı Avrupa ülkelerinin liderleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğuna inandı.

Böylece 1950 yılında, Fransız Dışişleri bakanı Robert Schuman tarafından Batı Avrupa ülkelerinin kömür ve demir sanayilerinin bütünleşmesi planlandı. Sonuç olarak 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Belçika, Batı Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda'dan oluşan 6 üye ile kuruldu. Bu ülkelerdeki kömür ve çelik sanayii ile ilgili alınan kararlar, bağımsız ve devletlerüstü bir kuruma (Yüksek Otorite) devredildi. Söz konusu kurumun ilk başkanı Jean Monnet idi.

Birkaç yıl içinde AKÇT öyle başarılı oldu ki söz konusu altı ülke işbirliklerini daha da ileriye götürmeye ve ekonomilerindeki diğer sektörleri de bütünleştirmeye karar verdi. 1957 yılında Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Böylece Avrupa Atom Enerji Topluluğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) oluşturuldu. Üye devletler kurdukları “ortak pazar’’ ile aralarındaki ticari engelleri kaldırdılar.

1967 yılında, AKÇT, AAET ve AET’nin kurumları birleştirildi. Bundan sonra, Avrupa Parlamentosu'nun yanı sıra, tek bir komisyon ve tek bir bakanlar konseyi vardı.

Başlangıçta, Avrupa Parlamentosu'ndaki üyeler ulusal parlamentolardan seçiliyordu. 1979 yılında, doğrudan ilk seçimler gerçekleştirildi. Bu çerçevede, üye ülkelerin vatandaşlarına kendi isteklerine yönelik bir seçim yapma imkanı tanındı. Bu tarihten itibaren, doğrudan seçimler 5 yılda bir gerçekleştirilmeye başlandı.

Maastricht Antlaşması (1992) üye ülke hükümetleri arasında yeni işbirliği imkanlarının başlangıcı oldu. Buna örnek olarak, savunma ve adalet ve içişleri konuları verilebilir. Varolan Topluluk sistemine hükümetlerarası işbirliği mekanizması da eklenmesi yoluyla, Maastricht Antlaşması Avrupa Birliği'ni (AB) ortaya çıkardı.

Ekonomik ve siyasi bütünleşme, Avrupa Birliği üyelerinin birçok alanda ortak kararlar alması gerektiği anlamına geliyor. Bu çerçevede, tarımdan kültüre, tüketici politikasından rekabete, çevreden enerjiye, ulaşımdan ticarete kadar birçok alanda, ortak politikalar gerçekleştiriyorlar.

İlk başlarda, kömür-çelik alanında ortak ticaret politikası ve ortak bir tarım politikası izlenmesine önem veriliyordu. Diğer amaçlar ve politikalar zamanla ve ihtiyaç duyuldukça ortaya çıktı. Bazı temel politikaların amaçları değişen zaman ve koşullarla beraber değişime uğradı. Örneğin, tarımda izlenen politika daha ucuza daha çok ürün yetiştirmekti. Zamanla, daha sağlıklı, daha kaliteli ve çevreye zarar vermeyen ürünler yetiştirmeye yönelik çiftçilik yöntemlerine destek verilmeye başlandı. Çevreyi korumaya duyulan ihtiyaç artık tüm AB politikalarında göz önünde bulunduruluyor.

AB’nin diğer ülkelerle ilişkileri daha fazla önem taşımaya başladı. AB, diğer ülkelerle temel ticaret ve yardım anlaşmaları üzerine pazarlık yapıyor, aynı zamanda ortak dışişleri ve güvenlik politikası geliştiriyor.

Üye devletlerin kendi aralarındaki tüm ticari engelleri kaldırıp, ortak pazarlarını, malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbestçe dolaşabileceği tek bir pazar haline getirmeleri zaman aldı. 1992 yılının sonunda Ortak Pazar’ın resmi olarak tamamlanmasına rağmen, bazı alanlarda halen yapılması gerekenler bulunuyor. Buna örnek olarak, mali hizmetler alanında tek pazar yaratılması verilebilir.

1990’lı yıllarda AB'nin birçok iç sınırı içinde pasaport ve gümrük kontrollerinin kaldırılmasıyla, Avrupa’da bir yerden bir yere gidilmesi çok daha kolay hale geldi. Bunun sonucunda, AB vatandaşları için daha fazla hareketlilik sağlandı. Örneğin, 1987 yılından itibaren bir milyondan fazla genç Avrupalı AB desteğiyle yurtdışında eğitim aldı.

Avrupa Birliği 1992 yılında, Avrupa Merkez Bankası tarafından yürütülecek tek Avrupa para birimine geçişi de içine alan, Ekonomik ve Parasal Birlik’i geliştirmek için karar aldı. 1 Ocak 2002 tarihinde Avrupa Birliği'nin 15 üyesinden 12'si ulusal para birimleri yerine ortak para birimi Euro’yu kullanmaya başladı. Bu ülkeler, Belçika, Almanya, Yunanistan, İspanya, Fransa, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Avusturya, Portekiz ve Finlandiya'dır.

AB, birbirini izleyen katılımlarla günden güne büyüdü. Danimarka, İrlanda, ve İngiltere 1973 yılında, Yunanistan 1981 yılında, İspanya ve Portekiz 1986 yılında ve Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995 yılında AB’ye üye oldular. 2004 yılında on yeni ülke Avrupa Birliği'ne üye oldu. (Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya). Bulgaristan ve Romanya ise 2007 yılında AB üyesi olmuştur.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 05-03-2008, 07:10   #2
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Türkiye - AB İlişkilerinde Önemli Tarihler Kronolojisi




1959

31 Temmuz: Türkiye, AET’ye ortaklık için başvurdu.

1963

12 Eylül: Türkiye ile AET’yi Gümrük Birliğine götürecek ve tam üyeliği sağlayacak olan Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması) imzalandı.

12 Eylül: I. Mali Protokol imzalandı.

1964

1 Aralık: Türkiye-AET Ankara Anlaşması yürürlüğe girdi. Birinci Ortaklık Konseyi toplantısı yapıldı.

1966

16-17 Mayıs: Birinci Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu Brüksel’de toplandı.

1970

23 Kasım: Katma Protokol Brüksel’de imzalandı.

23 Kasım: II. Mali Protokol imzalandı.

1971

1 Eylül: Katma Protokol’ün ticari hükümleri “Geçici Anlaşma” ile yürürlüğe konuldu.

1977

12 Mayıs: III. Mali Protokol Brüksel’de imzalandı.

1982

22 Ocak: Avrupa Topluluğu, Türkiye ile ilişkilerini dondurma kararı almıştır.

1986

16 Eylül: Türkiye - AET Ortaklık Konseyi toplandı. Böylece 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren dondurulmuş bulunan Türkiye-AET ilişkilerinin canlandırılması süreci başladı.

1987

14 Nisan: Türkiye, AT’ye, Roma Antlaşması’nın 237 nci, AKÇT Antlaşması’nın 98 nci ve EURATOM Antlaşması’nın 205 nci maddelerine istinaden tam üye olmak üzere müracaat etti.

27 Nisan: Türkiye’nin tam üyelik talebi Topluluk Bakanlar Konseyi tarafindan incelenmek üzere Komisyon’a havale edildi.

1989

18 Aralık: AT Komisyonu, Türkiye’nin tam üyelik başvurusu konusundaki “Görüş” ünde (Avis), Topluluğun, kendi iç pazarını tamamlayabilme sürecinden önce (1992) yeni bir üyeyi kabul edemeyeceği ve Türkiye’nin katılmadan önce, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesine ihtiyaç duyulduğu hususlarına yer verdi.

1990

6 Haziran: Topluluklar Komisyonu, Türkiye ile her alanda işbirliğinin başlatılması ve hızlandırılması konusundaki önlemleri içeren bir “İşbirliği Paketi”ni hazırlayarak Konseyin oluruna sundu.

1991

30 Eylül: Ortaklık Konseyi 1986 yılından sonra ilk kez toplandı.

1995

6 Mart: Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin gerçekleştirilmesi ile ilgili ve Gümrük Birliği döneminde uygulanacak usul, esas ve süreleri belirleyen 1/95 ve 2/95 sayılı kararlar Ortaklık Konseyi’nin 36 nci dönem toplantısında kabul edildi.

13 Aralık: 1/95 Sayılı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Kararı Avrupa Parlamentosu tarafindan onaylandı (343 Kabul, 149 Red, 36 Çekimser).

21 Aralık: AB ile Türkiye arasinda, AKÇT ürünlerini kapsayan Serbest Ticaret Anlaşması parafe edildi.

1996

1 Ocak: Türkiye, AB ile entegrasyonunda 22 yil süren “Geçis Dönemi”ni 31 Aralık 1995 tarihinde tamamlayarak, 1.1.1996 tarihi itibariyle, tam üyelik sürecinde “Son Dönem”e, sanayi ürünlerinde ve işlenmiş tarım ürünlerinde sağlanan Gümrük Birliği ile girmiştir.

25 Temmuz: Türkiye-AB AKÇT Anlaşması Brüksel’de imzalandı.

1 Ağustos: Türkiye-AB AKÇT Anlaşması TCRG’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

1997

12-13 Aralık: Avrupa Birliği'nin Lüksemburg'ta gerçekleştirdiği devlet ve hükümet başkanları zirvesi sonucunda Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovenya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Estonya ve Kıbrıs Rum Yönetimi tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlenmiştir. Türkiye ise aday ülkeler arasında gösterilmemiştir.

1998

3 Mart: Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik olarak AB Komisyonu tarafından hazırlanan"European Strategy for Turkey" başlıklı belge açıklandı.

4 Kasım: AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve AB’ne üyelik için belirlenmiş olan Kopenhag kriterleri ışığında kaydedilen gelişmelere ilişkin Komisyon görüşlerini içeren "İlerleme Raporu" yayımlandı.

1999

1 Ocak: Avrupa Birliği’nde Tek Para (Euro) uygulamasına geçildi.

13 Ekim: AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve AB’ne üyelik için belirlenmiş olan Kopenhag kriterleri ışığında kaydedilen gelişmelere ilişkin Komisyon görüşlerini içeren ikinci "İlerleme Raporu" yayımlandı.

11-12 Aralık: Helsinki'de gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Zirve Toplantısında Türkiye'ye adaylık statüsü tanındı.

2000

11 Nisan: Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 39 uncu dönem toplantısı yapıldı.

13 Ekim: Avrupa Komisyonu Türkiye için 3. İlerleme Raporu’nu açıkladı.

8 Kasım: AB Komisyonu Katılım ortaklığı belgesinin taslağını ve 2000 yılı ilerleme raporunu açıkladı.

2001

26 Şubat: Katılım Ortaklığına ilişkin usuller ile Katılım Ortaklığı çerçevesinde ülkemizin alacağı yardımların temelini oluşturaca Çerçeve Yönetmelik Genel İşler Konseyi’nin toplantısında kabul edildi.

8 Mart: AB Bakanlar Konseyi Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesini kabul etti.

19 Mart: TBMM “Topluluk Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programını kabul etti.

26 Haziran: Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 40 ıncı dönem toplantısı yapıldı.

13 Kasım: IV. İlerleme Raporu yayınlandı.

15 Aralık: Leaken Zirvesi sonucunda Türkiye'nin katılım müzakerelerine yaklaştığı ve AB'nin geleceği ile ilgili konvansiyonun çalışmalarına katılacağı ilan edildi.

2002

16 Nisan: Türkiye-AB Ortaklık Konseyi 41 inci dönem toplantısı yapıldı.

Ekim: V. İlerleme Raporu yayınlandı.

12-13 Aralık: Kopenhag Zirvesi sonucunda 10 aday ülkenin 2004 yılı içinde Birliğe katılacağı ilan edilmiştir. Halen üyelik müzakerelerine devam eden Bulgaristan ve Romanya'nın üyelikleri 2007 yılına bırakılmıştır. Türkiye ile üyelik müzakereleri, Komisyonun 2004 yılı sonunda hazırlayacağı ilerleme raporunda olumlu görüş verildiği takdirde 2005 yılında başlatılacaktır.

2003

2 Ocak: 4. Uyum Paketi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi (yürürlük, 11 Ocak)

23 Ocak: 5. Uyum Paketi Kabul edildi (yürürlük, 4 Şubat).

30 Ocak: Türkiye-AB Gümrük İşbirliği Komitesinin 30, toplantısı Brüksel'de yapıldı.

31 Ocak: AB Troykası Türkiye'yi ziyaret etti.

1 Şubat: 26 Şubat 2001 tarihinde imzalanan Nis Antlaşması yürürlüğe girdi.

10 Şubat: Türkiye, Afganistan'da görevli ISAF'ın komutasını Almanya ve Hollanda'ya devretti.

16 Şubat: NATO Savunma Planlama Komitesi (DPC) Türkiye'ye NATO desteği verilmesine karar verdi.

19 Şubat: AB Komisyonu, Avrupa siyasi partilerinin kuruluşu ve finansmanına ilşkin tüzük önerisini açıkladı.

19 Şubat: Komisyon, 10 aday ülkenin Birliğe katılımı hakkında olumlu görüş bildirdi.

20 Şubat: Akdeniz Forumu Antalya'da toplandı.

21 Şubat: Hırvatistan, AB üyeliği için Avrupa Konsey Başkanlığına resmen başvurdu.

23 Şubat: Türkiye'den YUnanistan'a doğalgaz nakline ilşkin anlaşma imzalandı.

26 Şubat: BMGS Kofi Annan 3. çözüm planını sunmak üzere Kıbrıs'a gitti. Hükümet, yurt dışına asker gönderilmesi ve yabancı asker kabulü konusunda TBMM'den yetki talep etti.

2 Mart: TBMM, Hükümetin yetki tezkeresini reddetti.

10 Mart: Türkiye, Lahey'de yapılan Kıbrıs Zirvesinde Annan Planını reddetti.

12 Mart: Türkiye-AB Siyasi İstişare Toplantısı Brüksel'de yapıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Abdullah Öcalan davası ile ilgili kararını açıkladı: Mahkeme, Sözleşmenin "adil yargılama hakkı" "gözaltı süresi" "kötü muamele" hükümlerinin ihlal edildiğine karar verdi.

13 Mart: Türkiye-AB Ortaklık Komitesinin 111. toplantısı Brüksel'de yapıldı.

14 mart: NATO-AB Güvenlik Anlaşması imzalandı. Yeni Tüketici Yasası yürürlüğe girdi.

19 Mart: Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkanlık Divanı toplantısı Brüksel'de yapıldı.

26 Mart: AB Komisyonu, Türkiye için gözden geçirilmiş Katılım Ortaklığı Belgesini ve katılım öncesi mali yardım önerisini sundu.

31 Mart: AB, ilk ortak askeri operasyon için, Makedonya'da görevi NATO'dan devraldı.

6 Nisan: BMGS Annan, başarısızlıkla sonuçlanan Kıbrıs görüşmeleri konusunda Rauf Denktaş ve Türk tarafını suçladı.

7 Nisan: Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 15. toplantısı İstanbul'da yapıldı.

9 Nisan: AP, 10 ülkenin Birliğe katılmasını onayladı.

14 Nisan: BM Güvenlik Konseyi, Annan Planının Denktaş ve Türkiye'nin olumsuz yaklaşımları nedeniyle referanduma sunulamadığını verdiği kararda tespit etti.

15 Nisan: Türkiye-AB Ortaklık Konseyi 42. toplantısı yapıldı.

16 Nisan: Mayıs 2004'te AB'ne tam üye olacak 10 ülkenin Katılım Antlaşması Atina'da imzalandı.

21 Nisan: KKTC Bakanlar kurulu, Türk ve Rum kesimleri arasında karşılıklı geçişleri 09.00-24.00 arasında serbest bırakma kararı aldı.

5 Mayıs: Türkiye, Türkçe'yi Avrupa Konseyi dilleri arsından çıkartma kararı aldı.

12 Mayıs: Birliğe 1 Mayıs 2004 tarihinde katılacak ülkelerden 162 gözlemci Avrupa Parlamentosu'nun Strazburg'taki genel kuruluna katıldı.

16 Mayıs: Güney Kıbrıs vatandaşlarının 22 Mayıs tarihinden itibaren Türkiye'ye vizesiz girişine izin verileceği açıklandı.

19 Mayıs: AB KOmisyonu tarafından açıklanan KOB, AB Konseyince kabul edildi.

5 Haziran: Oostlander Raporu AP Genel Kurulunda kabul edildi.

12 Haziran: Türkiye için gözden geçirilmiş KOB, AB Resmi gazetesinde yayınlandı.

16 Haziran: Türkiye-AB KPK 50. toplantısı İstanbul'da gerçekleştirildi.

19 Haziran: 6. Uyum Paketi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi (yürürlük, 19 Temmuz). Türkiye, AİHM'nin Loizidou davası kararının gereğini yerine getireceğini açıkladı.

1 Temmuz: AB Komisyonu, "Yeni Komşuluk Stratejisi" hakkında bir tebliğ kabul etti.

Türkiye, AİHM'nin 6. protokolünü onayladığına dair yasayı yürürlüğe koydu

5 Temmuz: NATO, Afganistan'daki Uluslararası Güvenlik DEstek Gücü'nün (ISAF) komuta ve yönetimini Türkiye'den devraldı.

10 Temmuz: AB'nin geleceğine ilişkin Konvansiyon, 16 aydan beri sürdürdüğü çalışmalarını tamamladı.

14 Temmuz: AB KOmisyonu, Gümrük Birliği'nin genişletilmesi ve derinleştirilmesine yönelik Eylem Planını açıkladı.

24 Temmuz: AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı yürülüğe girdi.

30 Temmuz: 7. Uyum Paketi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi (yürürlük, 7 Ağustos).

8 Ağustos: Türkiye ile KKTC arasında Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşması imzalandı.

12 Ağustos: Katılım Öncesi Ekonomik Program tamamlandı.

10 Eylül: AB uyum yasalarını uygulanmasının izlenmesi amacıyla "Reform İzleme Grubu" kuruldu. Türkiye'nin Avrupa'da tanıtımı için "AB İletişim Grubu" kuruldu.

15 Eylül: AB'nin "terör listesi"ne KADEK, İBDA-C ve Anadolu Federe İslam DEvleti örgütleri yer almadı.

19 Eylül: Türkiye-KKTC Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşması gelen tepkiler üzerine askıya alındı.

28 Eylül: AB, KKTC'ne yönelik ekonomik yardım paketini onayladı.

4 Ekim: AB Hükümetlerarası Konferans müzakereleri başladı.

8 Ekim: AB mali yardımlarını yönetimi Türkiye'ye geçti.

28 Ekim: Türkiye-AB Gümrük Birliği Ortak Komitesi 14, toplantısı Brüksel'de yapıldı.

5 Kasım: AB Komisyonu, Türkiye İlerleme Raporunu açıkladı.

2 Aralık: Türkiye Loizidou'ya gecikme faizi ile birlikte toplam 1,12 milyon Euro tazminat ödedi.

2 Aralık: Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunun 51. toplantısı Brüksel'de yapıldı.

2004 (Kaynak: www.ntvmsnbc.com)

9 Ocak: İdam cezasının kaldırılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13. protokolü Türkiye tarafından Strazburg’da imzalandı.

9 Şubat: İnterreg III/A kapsamında Türkiye-Yunanistan Sınır Ötesi İşbirliği Programı onaylandı.

19 Şubat: Annan Planı çerçevesinde görüşme konusunda uzlaşmaya varan taraflar, Kıbrıs’ta müzakerelere başladı.

31 Mart: Türkiye-Bulgaristan Sınır Ötesi İşbirliği Programının stratejik çerçevesi tamamlandı.

1 Nisan: Avrupa Parlamentosu’da Türkiye hakkında Arie Oostlander’in Raporu onaylandı.

15 Nisan: Türkiye ile Avrupa Komisyonu arasında Türkiye’nin AB Eğitim ve Gençlik Programlarına katılımına ilişkin Mutabakat Zaptı imzalandı..

24 Nisan: Kıbrıs’ta referandum yapılmıştır. Kıbrıs Türk halkının yüzde 64.9’u Annan Planını onaylarken Kıbrıs Rum kesiminde ise halkın yüzde 75.83’ü planı reddetti.

29 Nisan: Avrupa Birliği Konseyi Kıbrıs Tüzüğü’nü onaylamıştır. Tüzükle, Kıbrıs’ta yapılan referandumun ardından sorunun çözüme ulaşmaması üzerine mevcut duruma ve özellikle malların dolaşımına ilişkin önlemler alındı.

1 Mayıs: Avrupa Birliği’nin 10 yeni üyeyi kapsayan (Polonya, Macaristan, Çekya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta, GKRY) Beşinci genişlemesi gerçekleşti.

7 Mayıs: Anayasa Reform Paketi TBMM’de kabul edildi.

10-13 Haziran: Avrupa Parlamentosu seçimleri gerçekleştirildi.

22 Haziran: Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Türkiye üzerindeki denetim sürecini sona erdirdi.

1 Temmuz: Hollanda AB dönem başkanlığını üstlendi.

7 Temmuz: Avrupa Komisyonu Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu sona erdirmek için kapsamlı öneriler açıkladı.

6 Ekim 2004: Avrupa Komisyonu, 2004 Türkiye İlerleme Raporu ve rapora bağlı tavsiye belgesini yayımladı. Söz konusu belgelerde Türkiye’nin siyasi kriterleri gerekli ölçüde karşıladığı belirtilerek, birliğe katılım müzakerelerinin başlatılması tavsiyesinde bulunuldu.

15 Aralık: Avrupa Parlamentosu, Hollandalı Hıristiyan demokrat parlamenter Camiel Eurlings’in hazırladığı, AB’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini başlamasını tavsiye eden raporunu 262’ye 402 oyla kabul etti.

17 Aralık: AB Zirvesinde Türkiye ile katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde açılacağı ilan edildi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 07:19   #3
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Türkiye mutlaka AB'ye girmeli

Müslüman dünyadaki fikirler savaşını ılımlıların kazanmasını istiyorsak, demokrasi ve İslam'ı bir arada yaşatan Türkiye'yi güçlendirmeliyiz

13/01/2004


Thomas L. Friedman (Arşivi)

İstanbul ziyaretimde, kıyısında Topkapı Sarayı'nın uzandığı Boğaz'da uzun bir yürüyüş yaptım. Medeniyetler çatışması ve bundan nasıl kaçınabileceğimiz üzerine kafa yormak söz konusu olduğunda, Avrupa ve Asya'nın göz kamaştırıcı şekilde birleştiği bu topraklardan daha uygun bir yer bulmak zor. Kendimizi kandırmayalım: tarihin önemli bir dönemecinde yaşıyoruz ve geleceğin nasıl şekilleneceği meçhul.
Açık olan şu ki, Usame bin Ladin amacına ulaştı: 11 Eylül, Yahudi-Hıristiyan Batı ile Müslüman Doğu arasında gerçek gerilimler doğurdu. Her iki taraftaki dindarlar, şimdi açık açık birbirlerinin inançlarını suçluyor.

Bu gerilimlerin gerçek bir medeniyetler çatışmasına yol açıp açmayacağını ise şu belirleyecek: Üç yerde, Türkiye, Irak ve İsrail-Filistin'de Batı ile İslam arasında köprüler mi kuracağız, yoksa hendekler mi kazacağız?
Dilerseniz Türkiye'den, yani Avrupa'daki yegane Müslüman serbest piyasa demokrasisinden başlayalım. 15 Kasım'da intihar bombacılarının saldırdığı iki sinagogdan birinin dışındaki sokak tekrar açılırken İstanbul'daydım.
Üç şey beni son derece etkiledi: Birincisi, Türkiye'deki baş hahamın törene, İstanbul'un en üst düzey Müslüman din adamıyla ve belediye başkanıyla el ele katılmasıydı; kalabalık onlar geçerken üzerlerine kırmızı karanfiller atıyordu. İkincisi, Türkiye'nin İslamcı bir partiden gelen lideri Erdoğan'ın, baş hahamı ziyaret etmesiydi -bu Türkiye tarihinde bir ilkti. Üçüncüsü ve en dikkat çekicisi ise, sinagoglara saldıran bombacılardan birinin babasının yaptığı açıklamaydı.
Acılı baba Şefik Elaltuntaş, Zaman gazetesine şunları söylüyordu: "Biz ülkesini, bayrağını ve Kuran'ı seven saygın bir aileyiz. Fakat bu çocuğun neden böyle bir şey yaptığını anlayamıyoruz... Bırakın Yahudi kardeşlerimizin baş hahamıyla bir araya gelelim. Bırakın onu kucaklayayım. Ellerini ve cüppesini öpeyim. Oğlum adına özür ve ölenler için başsağlığı dileyeyim... Onlarla barışmazsak lanetleneceğiz."
A
ynı gazete hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'ten bir alıntı yapıyor: "İslam dünyası terörizme karşı, hiçbir 'fakat' veya 'rağmen'e başvurmaksızın, sert önlemler almalı."
Burada bir mesaj var: Meseleler bağlamı içinde ele alınıyor. Türk siyasetçiler, köktendincilerden yılmıyor, çünkü (Arap siyasetçilerin birçoğundan farklı olarak) demokratik şekilde seçilmiş olmaktan gelen bir meşruiyetleri var. Yanı sıra intihar bombacılarının aileleri, çocuklarının eylemlerini hiçbir şekilde kutsamıyor. Bu barbarlığı kınamaktan korkmuyorlar, çünkü bu tür olayların utanç sebebi ve Türkiye'nın
ılımlı İslam geleneğine yabancı sayıldığı özgür bir toplumda yaşıyorlar; dinsel çoksesliliği daima kucaklamış ve Türklerin çoğunun 'gerçek' İslam olarak gördüğü bir gelenek bu.

Bütün bunlardan dolayı, Müslüman dünyadaki fikirler savaşını ılımlıların kazanmasını istiyorsak eğer,
Türkiye'nin demokrasi, modernizm, hoşgörü ve İslam'ın bir arada yaşadığı bir model olarak güçlenmesine yardım etmeliyiz.
Bu modelin güçlenmesine, Türkiye'nin AB'ye üye olmasından daha fazla yardım edecek bir ikinci şey yok; AB buna dair temel kararını 2004 içinde verecek.

Türkiye kendisini AB üyeliğine hazırlayabilmek için bir dizi muazzam reforma imza attı. Eğer bütün bunlar yapıldıktan sonra AB kapısını Türkiye'ye kaparsa, Müslüman dünyanın dört bir köşesindeki aşırılıkçılar,
ılımlılara şunu söyleyecek: "İşte görün, biz size demiştik. AB bir Hıristiyan kulübüdür ve bizi asla almaz. Öyleyse niye onların kurallarına uyalım ki?"

Türkiye'nin AB üyeliği öylesine önemli ki, ABD Türkiye'nin kabul edilmesi uğruna AB'ye mali destek vermeyi bile düşünmeli. Eğer bu proje başarısızlığa uğrarsa, ne kadar çetrefilli olursa olsun, Türkiye'ye NAFTA üyeliği teklif etmeliyiz.
Ankara'da görüştüğüm Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bana şunları söyledi:
"Eğer AB bazı mazeretler yaratır ve Türkiye'ye bütün bu reformların ardından 'hayır' derse, eminim ki AB de kaybedecek, dünya da. Türkiye kabul edilirse hem AB hem de dünya barışı kazançlı çıkacak. Bu Müslüman dünyaya verilmiş bir armağan olacak... Diğer Müslüman ülkeleri ziyaret ettiğimde (Suriye, İran, Suudi Arabistan), bizim yaptıklarımızdan gurur duyduklarını görüyorum. İlerleyişimizden (AB'ye katılmak için gerçekleştirdiğimiz siyasi ve ekonomik reformlardan) gurur duyuyorlar. Bunu bana söylüyorlar. 'Reform süreci nasıl gidiyor?' diye soruyorlar."
Evet, herkesin gözü AB'nin üzerinde. Türkiye'nin etrafına hendek kazıp dev (ve tarihi) bir hata mı yapacak, yoksa Türkiye ile arasında köprü mü kuracak?
(11 Ocak 2003)
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 10:18   #4
Kullanıcı Adı
Tutku ÇAKIR
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Teşekkürler arkadaşım.

Engellemeye çalışan çok bizden. Ama kazanan Türkiye olacak gireceğiz AB'ye
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 11:19   #5
Kullanıcı Adı
Benide_Kapatın
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Teşekkürler zeynep hanım çaışmanız çok güzel.,

AB mevcut şarlarda ülkemizin kültür ve refah seviyesinin yükselmesi için tek yol,

AB ye karşı olanlar alternatif bir proje getiremiyorlar, sadece girmeyelimde böleceklerde, bayrak gidecekte falan da filanda,AB ye giren hangi ülke Fransa mı? Almanya mı? bölünmüş, ki bu iki devlet daha 50-60 yıl önce düşman idiler.Ama şimdi BU MEDENİYET projesi etrafında güç birliği yapıp müthiş bir kültür ve zenginlik oluşturdular..
Benide_Kapatın isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 12:26   #6
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Meltem Kurtsan " Türkiye'de Kadının Konumu ve AB "

Çağdaş toplum anlayışı her bireyin kendi yaşamını ilgilendiren konularda karar verme hakkının kabulüne dayanır. Hayal edilen kadın veya erkek bütün vatandaşların insani potansiyellerini özgürce gerçekleştirebileceği bir toplumdur.

Dünyada bugün toplumsal fırsatlardan eşit yararlanamayan kesimlerin başında kadınlar geliyor. Kadınlar kendi yaşamları hakkında verilen kararlarda söz sahibi olabilmek için eşitlik istiyorlar ve eşitliği elde edebilmek için ise güçlenmek... Çağdaş toplumların "insanca yaşama" standardına kavuşabilmek için bireylere sunduğu temel güçlenme olanaklarını eğitim, ücretli çalışma ve siyasal kararlara katılım olarak tanımlayabiliriz.

Kadın hakları konusu sosyal eşitliği ve toplumsal uyumu hedefleyen Avrupa Birliği'nin önemli yapı taşlarından biridir. AB 70'li yıllardan bu yana kadın-erkek eşitliği alanında birçok kapsamlı düzenleme gerçekleştirmiş, gerek siyasi ve sosyal hayatta gerek çalışma hayatında eşitsizlikle mücadele etme yönünde büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

Tüm önlemler AB vatandaşı kadınların daha eşit bir statüye kavuşmasını sağlamış olsa da AB eşitliğin her yönüyle ve tam anlamıyla sağlanması için sorunlu alanları tespit etmeyi ve çözüm mekanizmaları geliştirmeyi sürdürmektedir.

Türkiye'deki kadın hakları ise gerek mevzuat gerek uygulama açısından AB ile aynı seviyede değildir. Esasen Türk kadınının karşılaştığı eşitsizlikler mevzuat alanından çok uygulama alanında ortaya çıkmaktadır. Toplumun kadını ikinci planda tutan genel değer yargıları, ekonomik zorluklar ve bölgelerarası eşitsizlikler bunun en önemli nedenleri arasındadır.

AB'dekinin aksine Türkiye'de sorunların tespit edilmesine ve çözümlerine yönelik politikalar geliştirilmesine ilişkin bütünleştirilmiş bir yaklaşım da henüz bulunmamaktadır.

AB'de kadınların istihdam oranı 1997 itibari ile yaklaşık % 45 iken, 2001 yılında % 55'e ulaşmıştır. AB kadın istihdam oranını 2010 yılı itibari ile % 60'a çıkarmayı hedeflemektedir. Türkiye'deki istihdam piyasalarında kadınların durumu ise gerek AB üyelerinden gerekse aday ülkelerden oldukça geridedir. 2001 yılı itibari ile kadın istihdam oranı ancak % 28'lere ulaşabilmiştir. Üstelik bu oranın % 70'i ücretsiz aile işçisi olarak sosyal güvenlikten yoksun çalışmaktadır.

Türkiye'de bu düşük oranlara rağmen halen kadın istihdamını arttırıcı önlemler alınmamakta, bu da ülkenin insan kaynaklarını etkili kullanmasını engellemektedir.

Avrupa Birliği'ndeki 18 milyon KOBİ'nin % 20-30'u kadın girişimciler tarafından kurulmuştur. Kadın girişimcilerin oranının erkek girişimcilerden daha düşük olmasının en önemli nedenleri, sermaye yetersizliği, mali kaynakların dağıtımında yapılan cinsel ayrımcılık ve teknoloji destek mekanizmaları konusundaki bilicin düşüklüğüdür.

Türkiye'de ise kadın girişimcilerin oranı son yıllarda artmakla birlikte tüm girişimcilerin % 8.4'ünü oluşturmaktadır. Bu durumun en önemli sebepleri piyasa araştırması, ürün ve kalite geliştirme, pazarlama teknikleri gibi konularda bilgi eksikliği, teknoloji kullanımındaki yüksek maliyetler, ataerkil değerler, yetersiz krediler ile mevcut kredilere ulaşmakta yaşanan zorluklardır.

Meltem KURTSAN
KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı
www.kagider.org
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 12:35   #7
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
AB, Türkiye'ye muhtaç, Fransa bunu dikkate almalı!
Fransa Milli Meclisi, bir kez daha, bir görüşme içinde yolunu şaşırdı ve sonuçları düşünmeden bir oylama yaptı. 12 Ekim 2006'da, Fransa'yı son aylarda birkaç tartışma yaratan lois mémorielles [toplumsal hafızaya ilişkin kanunlar]'dan, özellikle aralarından sömürgeciliğin "pozitif rolü" ile ilgili olanından, hiçbir ders almayan 106 Fransız milletvekili, XX. yüzyılın başında Doğu Anadolu'da gelişen trajik olayların soykırımsal niteliğini yok sayan her türlü ifadeyi müeyyideye bağlayarak, yanlış adımlarına yeni bir adım daha ekledi.


Bugün bizim konumuz, bu vahim siyasi hataya karşı mücadele etmek için ortaya konulan sayısız argümanı tekrar değerlendirmek yerine, daha çok böyle bir oyunun sonuçlarının neler olacağıdır.
İlk sonuç, şüphesiz, Paris'le Ankara arasındaki ilişkilerin bozulmasıdır. Bu sonuç, yıllardır iki ülke arasında köprülerin kurulmasına çalışan; Türkiye'nin ve Türk toplumunun etkileyici gelişimini daha iyi tanıtabilmek için harekete geçen; Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde tam üye olarak yer alabilmesinin kavgasını verenler için korkunç bir durumdur, [onlara] gerçek bir çaba israfı duygusu vermektedir.
Gerçek bir cumhuriyetçi olarak, iyi örgütlenmiş bir baskı grubunun parlamento kararları üzerinde bu şekilde baskı kurabildiğini saptamaktan dolayı ayrıca üzüntü duyuyorum. Hiç kimse yanılgıya düşmesin, burada söz konusu olan, hem [cumhuriyetçi] ilkelerimize hem de ulusal çıkarlarımıza tümüyle aykırı olan, Fransa'nın dış siyasetinin bir nevi cemaatçileştirilmesinin ifadesidir.
Fransa Cumhuriyeti ancak uluslararası hukuka uygun hareket ederse ve -tıpkı 2003'te Irak'a karşı Amerikan-İngiliz saldırganlığı sırasında uluslararası çevrelerde gösterdiği gibi- tek taraflılığı reddeder; ya da uluslar ve devletleri uzlaştırmaya çabalarsa; ya da en hafif ifadeyle kriz içinde olduğunu söyleyebileceğimiz Avrupa projesinde yerini tam olarak alabilmek için tüm imkânlarını kullanırsa görevini yerine getirmiş olacaktır. Fransa, ancak böyle yaptığı anlarda, kendisine ait olan sorumlulukların mevkiinde davranmış olmaktadır.
Durumu tüm ayrıntılarıyla açıklamayan bu üç nedenden dolayı 106 milletvekili bu yola sırtını döndüler: Kararlarıyla Türklerle Ermeniler arasında toplumsal hafızaları uzlaştırma çabası için uğraş verenlerin kavgasını güçleştirdiler; Ermeni sorununun Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme hedefini engellemeye çalışanlarca araçsallaştırılmasına katkıda bulundular; ve simetrik bir etkiyle Türkiye'de Avrupa Birliği'ne girme hedefine karşı olan çevreleri de güçlendirdiler. Bu müracaatta ve oylamada yapılan her şey, gerici milliyetçilikleri ve korkuya dayanan milli egemencilikleri cesaretlendirmeye katkıda bulunarak, hatalı olmuştur!
Bu nedenle parlamenterlerin, hiçbir zaman terk etmemiş olmaları gereken, siyasal aklın alanına geri dönmeleri ve bu tartışmaları yatıştırmayı hedefleyen girişimleri başlatmaları gerekiyor.
Böylece Fransa, sürecin yavaşlatılmasını denemeye dört elle sarılmayı bırakıp, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğine eşlik etmekteki yerini tekrar almalıdır. Titiz olmak, engelleri artırmak demek değildir, hatta bunun tam tersidir. Paris en kısa zamanda Yukarı Karabağ sorununu uluslararası hukuk kurallarına saygı çerçevesinde çözmeyi hedefleyen Minsk Grubu'nu yeniden harekete geçirmelidir. Son olarak Fransa, Türkiye'ye, yeniden şiddetlenen ve komşusu Irak'taki durumun kötüleşmesiyle yayılma tehlikesi gösteren, maruz kaldığı terörist saldırılara karşı etkin bir biçimde mücadele edebilmesi için yardıma koşmalıdır.
Şüphesiz bu tür girişimler bir sihirli değnek dokunuşu gibi, birikmiş olan sorunları hemen çözmeyecektir, ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasını durdurmak için elzem olan bir tepkiye işaret edecektir.
Fransa'da seçimlere yönelik ve cemaatçi girişimlere karşı mücadele etmek her zamankinden daha ivedi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle bütünleşmesinin, her iki ülke için güçlendirici bir etken olduğunun ve bunun hedef olarak kalması gereğinin anlatılması da her zamankinden daha gereklidir. Önümüzde bulunan, özellikle bazı adayların, aday oldukları makamlara layık olmadıklarını göstererek, bir kez daha Türk dosyasını hayali bir korku nesnesi olarak araçsallaştırmaktan kaçınmayacakları bu seçim döneminde ortaya çıkabilecek sıkıntıları da küçümsemeyelim. Birçok nedenden ötürü Avrupa Birliği Türkiye'ye muhtaçtır, bu nedenle Fransa, düşmanca işaretler yollayacağına, her zamankinden daha fazla, ortağımız, müttefikimiz ve özellikle dostumuz olarak kalması gereken [Türkiye] ile ilişkisini yeniden ele almalı ve bu konuda ilerlemek için çaba göstermelidir. (*) Bu yazıyı Zaman için kaleme alan Fransızların dünyaca ünlü tarihçisi ve siyaset bilimcisi Didier Bilion, Fransa Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Enstitüsü Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

DIDIER BILLION
21/10/2006
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 12:35   #8
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
yalçın Nickli Üyeden Alıntı

Sevgili Meltem hanım , sanırım kadına dair her şey için AB girme taraftarı ,Halbuki sistem ve topluma dönük bir çok eksikliğin giderilmesi için bir yoğunluğu teşkil eden paket olarak görmek gerekir :D Meselenin ve sorunların kendi üstüne düşenler ile yol alınması yolu kısaltan nüanslardır . Her kurum ve birey kendi lehinden faydalı gördüğü gelişmeleri lanse etmesi toplum bilinçi için hayati öneme haiz paylaşım için teşekkürler +1
Rica Ederim.Youmlarınız için teşekkürler
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 12:38   #9
Kullanıcı Adı
Sukut-u Hayal
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Birligine hic girilmeyecek..

Sukut-u Hayal isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-03-2008, 12:38   #10
Kullanıcı Adı
Ak_Zeynep
Standart AVRUPA BİRLİĞİ
Haluk Koç: CHP yenileşirse AB süreci ivme kazanır
Avrupa Birliği: AB üyeliği Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaşlaşma hedefinin bir parçası sayılmalı ve mutlaka gerçekleştirilmelidir. AB üyelik süreci durma noktasına gelmiştir. Bunun nedeni, AKP ile AB arasında var olan doku uyuşmazlığıdır. Dinci eğilimlerin kamu yaşamına egemen olma iddiasının geçerli olduğu bir Türkiye'nin AB'ye tam üye olma olasılığı çok zayıftır. CHP'nin yenileşerek güçlendiği ölçüde AB üyeliği de güçlü bir ivme kazanacaktır.



Umut Oran: AB laikliğe güvence
Avrupa Birliği: AB önemli bir barış ve işbirliği projesi. Atatürk'ün koymuş olduğu vizyona da uyuyor. AB ile tam üyelik konusunda kesin bir tarih belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim toplumsal refahımız için, insani adalet, güvenlik ve demokrasinin daha içselleşmesi ve sosyal güvenliğin eşit ve adaletli çalışabilmesi için, AB'deki sosyal politikaları bu amaç uğruna önemli bir araç olarak görüyorum. AB'yi özellikle AKP hükümetinin başında olduğu bir iktidarda laiklik açısından da güvence olarak görüyorum.

Tolga Yarman: Batı gölge etmesin
Avrupa Birliği: Emperyalizm devlet olarak örgütlenmiş bir haydutluktur. Bugün Washinton'da bir çete vardır. AB, Washington'daki çeteye alternatif emperyalist bir yapıdadır. Benim Batılılar karşı tavrım şudur: Gölge etmeyin, başka ihsan istemez.

Ayhan Yalçınkaya: Artık üyelik hayal
Avrupa Birliği: AB kuruluş felsefesi bakımından demokrasi, insan hakları, dünya vatandaşlığı gibi insanlık değerlerini içinde barındıran bir yaklaşımdır. Bu önemli özelliklerine karşın AB Türkiyeyi üye yapmayacağını alenen ilan etmiştir. Ucu açık müzakereler, 15 yıllık öngörüler AB üyeliğinin artık bir hayal olduğunu göstermektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi