06-05-2010, 23:30 | #1 |
Kahraman Tazeoğlu Şiirleri
Seni İçimden Terk Ediyorum Binmediğim hiçbir otobüs, Beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde. Gittikçe azalıyor hayat. Neyi erken yaşadıysam, Hep ona geç kalıyorum. Sana göçüyorum her sonbahar. Yolların çıkmıyor aşkıma. Unuttuğun yağmurların adı saklımda. Seni içimden terk ediyorum... Susmaktan yoruldum. Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri, Efkar demliyorum gözlerimde. Yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum. Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi. Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp, Seni içimden terk ediyorum... Ne unutacak kadar nefret ettin, Ne hatırlayacak kadar sevdin! Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin, Biliyorum. Beni hep bulmamak için aradın. Yanılgımdın, Yandığımdın, Yangındın... Sensizliğe yenilmek, Sana yenilmekten zor olsa da, Ardımda bir sürü belkiler bırakarak Seni içimden terk ediyorum... Şimdi İçimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık; Tamamlayamadık bizi. Elimden tutmadın yalnızlığımın, Saçlarımı da uzaklarına gömdün. İçimin mavisi senin okyanusundandı. Al! Geri veriyorum. Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun. Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim, Sana bensizliği terk ediyorum. "Yarime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin. Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi? Ne tuhaf değil mi? İçimi acıtan da sendin, Acımı dindirecek olan da... Ya öldür beni dedim, Ya da git benden. İçi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim. Aldırmadın aldırmalarıma. Bir gecede yakıp yarini, Şafaklara sattın ihanetini! Külüme basanlar bile utandı yaptığından. İşte soluk bir ömrün Son nefesi. Benden, İçimden Terk ediyorum...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
06-07-2010, 21:16 | #2 |
Beni Susarken Bölme ...(!) Dökülseydi sırlarım sen de göremeyecektin Ben ki kendimi yine sırlardım Sen kendine yeni aynalar bakmasaydın Buldun mu yüzüne en uygun olanını? Yüzünün hangi oylumuna takılsam Uçsuz uçurumlara düşüyorum Ağlayınca şişen göz kapaklarında Hangi tankerleri yüzdürdün bu akşam? Sığınağımıza kaçan birkaç damla yağmur Gözyaşına mı karıştı yoksa? Fazla değil mi bu sessizlik ikimize; Beni susarken bölme! Satır aralarındaki sızıntıdan kendimi ele veriyorum Ben sana, seni gösteren bir aynaydım Dökülseydi sırlarım sen de göremeyecektin Ben ki kendimi yine sırlardım Sen kendine yeni aynalar bakmasaydın Buldun mu yüzüne en uygun olanını? Ve ağrılarını saklayabildin mi, sırsız aynaların sırrına? Kulaklarıma sağır sesler peydahladım Beni susarken bölme! Az daha doğduğumuz öykü de ayaküstü ölüverecektik; Anamızdan emdiğimiz acılar burnumuzdan gelecekti az daha… Dipsizliğinde dibi tutarmış sandık, sanma oyunlarımızda Meğer suskunluğumun dibi karaymış Ben kuyu sanmışım Ben susarken bölme! Merhemine biraz Ağrı sür biraz Toros Yol ortasında adresim yutuluyor bırakma ellerimi Duru durdurmaya duramıyor, durak sandığımda köprüleri Oysa her şeyi birleştiren köprüler yine ayırdı bizi Saçlarını sakladığın rüzgarı biraz savursan Açılmayacaktı bu kıyı şeridinden Zulamdaki sardunya suskuları Beni susarken bölme! Ellerin büyükken ellerimden Hangi coğrafyama sakladın, mendilleşen parmaklarındaki yaşları? Bana do minör bağırma Uslu bir su kuşuyken bünyemde Verdiğin geçici rahatsızlık için, ömür dilerim senden sadece! Ben sana ne yaptımların kaldı bak Bu ucube caddelerde Susmanın onaylamak olduğunu hatırlattığın bir gecede Beni susarken bölme!!! |
|
06-09-2010, 12:20 | #3 |
Bir kâğıda sığar mı bir yürek? Ya da bir yürek kadar büyük olabilir mi bir kâğıt? Daha sana yaralarımı göstermedim. Kaldı ki ben, Senden önce kendime tehlikeyim. Üşüme diye çıkartmıyorum ceketimi. Astarında paylaşmıştık ortak bir aydınlığı. Gitmeseydin gözlerimin içinden okuyabilirdin adını. Biriktirme unutacaklarını! Oyuncak tabancalar kadar yalan, Hüzündür yakama iğnelediğim yamam. Hangi çığlığıma anahtar olabilirdin? Beni bir gülle bıçakladığın zaman… Gitmişsin işte çekiştirip durma adımı. Tülden bekleyişler kımıldanıyor ardın sıra bil! Ey gözlerimin arka bahçesi! Bu dağa tırmananlar düşer, Seyredenler değil. Yitik bir aşkta uyuyakalmış, Kırıp kırıp büyüttüğün yüreğim. Meğer aşkı yazıp yazıp satırlara sıkıştırmışım. Öyle durulup durulup. Oysa ölmek ve düşmek ne güzeldi, Yârin gözleriyle vurulup… Bir rüzgâr esse senden, geçmişim üşüyor. Sesin kulağımdan düşüyor. Ben sadece, Gidişine dayanabilecek kadar ayaktayım. Daha fazlasını verme! Ey yar Böyle çok çorak bekledim. Kolayıma gelmedin, Zoruma gittin... |
|
06-11-2010, 00:43 | #4 |
İyi Oldu Gelmediğin Bu yol korkaklar için değildir iyi oldu gelmediğin Bu sulardan her babayiğit içemez, Bu köprüden her benim diyen geçemez, iyi oldu gelmediğin Yumuşacık yürek gerek, sevgi kadar derin gözler, inançlı bir bilek gerek iyi oldu gelmediğin. Sen, bilindik kıyıların sığ sularından açılmadan yaşarsın Sen,okyanus mavisine uzaklardan bakarsın, Biz, yürüyemeyeceğin kadar uzak, düşleyemeyeceğin kadar renkli, ve berrak bir ülkeye birlikte gidemezdik. Sen, açık denizlerden habersiz bir balık, yalçın tepelerden uzak bir martısın. Sen, benim için korkak, herkes için heryerdeki insansın. İyi oldu gelmediğin. Alınmanı istemem, darılman üzer beni, sana yalan söyleyemem. Tabi, hep sevdim seni, sende sığ suları, sende martıları, açık denizden habersiz balıkları, sıradan insanları. Geçemeyeceğin köprüleri, düşleyemeyeceğin mavileri sende korkaklığı sevdim. Sende sevgisizliği sevdim. İyi oldu gelmediğin... |
|
06-19-2010, 20:07 | #5 |
Madem Ki Aşk Cemresidir Gönlün Sevgili... Yine bahar gelip vurdu kapımızı. Ben ki yaktım bütün anılarımı, Bölüştürdüm bütün şiirlerimi kayıp çocuklara. Film bitmedi, son yazmadı henüz. Takılıp kaldım yıllar öncesinin Eylüle çalan bir yazında. Hiçbir cemre dokunmadı bana, ısıtmadı yaz güneşleri. Durup durup kendime yaktım yıllar boyu, Onun için biraz is kokar libasım, Onun için dağınık biraz saçlarım. Ben ki bir dolu damıtılmış hüzündüm. Korkardım bahara dokunmaktan olaki solardı yüzü, Korkardım Eylülleri azgınlaştıran baharı tutuşturan adam olmaktan. Sevgili... Her gece bir Züleyha düşü görüyorum sen gibi, Düşüyorum içimin kuyularına durmadan. Yarım yamalak bir senaryo oysa herşey, Uyanıyorum ki çoktan silinmiş bütün repliklerim. Budur ürkmüşlüğüm, budur gizlenmişliğim, Sabrım beni ancak buraya kadar getirdi. Yoruldum artık sevgili, yoruldum karanfillere kan vermekten. Anlayamadım bir türlü neden Eylül hep on biri doğurur? Ve neden aşkın çocukları yoktur? Oysa sevgili... Bir Eylül günü, saklandığım hayattan çıkıp gelmek isterdim şimdi sana Birikmiş bütün baharlarımı adayarak, Koşarak doru taylar gibi yalınayak, Çatlasın isterdim damarlarım çatlasın Ve damarımda akan hüzün bu aşka karışmasın. Yazık ki yine de Eylül dolu ellerim, yine de derin bir sızı içimde, Hüzünlü bir gülümseyiş bazen dudaklarımda. Nasılsa biraz keder bulaşır her aşka, Her aşka biraz gözyaşı, biraz kalp ağrısı. Sevgili... Bu senaryo, bu kuyu, bu Eylül bırakmaz beni. Geleceksen sen gelmelisin, hüzün kadar cesur aşklar takınarak. Madem aşk cemresidir gönlün, Gönlüme biraz bahar, biraz sen katarak.... |
|
06-19-2010, 21:39 | #6 |
Kahraman Tazeoğlu şiirlerin çok beğeniyorum ama daha favorim Umut Sandalı
Konu Gönülden tarafından (06-21-2010 Saat 00:52 ) değiştirilmiştir.. Sebep: malesef video açılmıyor ve sayfayı ağırlaştırıyor :)) |
|
06-28-2010, 14:02 | #7 |
Ben Seni Bir Romana Konu Ederken “ Yine uyanamadım masalına. Uykularımdan uyanıp Sesimle örtemedim üzerini.. Bağışla beni.. Bağışla ey sevgili ” Kayıptı düşlerim. Hain pusuda şehit verdim yüreğimin yarısını. Uzaktı mesafelerim. Kalabalık sanırken etrafımı Hep yalnızlığa çıkıyordu adımlarım. Rolleri çalınmış bir hayatın içinde Unuttum sevdadan umduklarımı. Karanlıktı perdelerim. Umudun bir penceresine yıldız kümelerini serdim. Nefes aldıkça, Hayatlandım acının en dar safında.. Yalnızlıktı rolüm. Adıma istiflenmiş tüm rolleri Ustaca oynadım ben. Acının repliklerini hiçbir zaman es geçmedim. Hüzne koynumu açıp Yataklığına soyundum sonbahar sancılarının. Tüm cephelerde tek başıma ben savaştım. Kazanır zannederken Bir siyah’a bulandı hükmüm. Sonra sen geldin. Bir Mayıs gecesi düştün içime. Yıldızları şahit bildik sevdamıza. Orta yaş sancılarımı susturamadıkça Sen taze ömrünü sürüyordun acılarıma. Eriyordum takvimlerin gölgesine. Bana istinad edilmiş tüm suçlarını kabullenip Kan ter içinde sana koştum. Gecenin en karanlık yerinde Gözlerinin aydınlığına boyadım beyaz duvağımı. Sen bana hayat derken, Ben senin şiirlerinden acıya düşüyordum. Kadehime düşen nihavent sesimden Geçiyordum taze çocukluğuna. Islak mektuplarına işlenmiş Özlemlerin düğümlerini çözüp Yağıyordum içine sağnak sağnak. Ve dua dua içinde sen oluyordum sevgili. Sesimi kapayıp Çantamın içinde sakladıkça seni, Daha da büyüyordun içimde Oysa sen bana ait değildin. Bir ömür kadar uzaktı dudakların. Yüreğinin en eyvallah’ından öpsem Islak bir günaha kazınacaktı adım. Oysa senin ölümünü görüp Yokluğunda ölmektense Varlığında ölmeyi diledim gözlerime. Ve sen bir romana konu olurken Ben sana bir hayatı bağışladım.. Gel dudaklarıma, Kana kana iç beni sevgili. Uykundan feragat edip En güzel masalını istemiştim senden. Uyanamadım yine. Sesimle gelemedim. Üstünü örtemedim nihavent nefesimle. Ölü gibiyim sevgili. Kütük gibi bedenim.. Sancılarım revaçta. Acılarımı yüreğimden ayıklayıp Bir dinlensem Söz verdiğin en güzel masalı dinleyeceğim sesinden. Ne olur üzme kendini, Sesimle yüreğini uyandıramadım diye Sen beni “ kendine “ bağışla ne olur. Bilirim ki; Suskunluğum sende koca bi ömür. Ve bil ki ey sevgili; Seni konuş(a)madığım, Adını an(a)madığım her bir an, Benim ölüme senden önce kavuşmamdır. Eyvallah yüreğine. Eyvallah en güzel masalın sahibi sesine.. “ Her bir harfin bende bir Cennet sayfası. Her nefesin acılarıma bağışlanmış yüreğimin en büyük duası..” Kahraman TAZEOĞLU |
|
06-29-2010, 15:01 | #8 |
"Bir adam çok sevdiği bir kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın ansızın onu terk etti. Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti. Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir ozan oldu. Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiginde kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama ''merheba'' dedi. Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı. Kadın,''beni tanıdın mı '' dedi. Adam, ''hayır tanımadım'' dedi. ''Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben. Seni şair yapan kadın'' dedi kadın. Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi: ''Keramet sende olsaydı, kolundaki adam da şair olurdu...'' "ARAZ ROMANINDAN" |
|
07-01-2010, 01:55 | #9 |
yazdan kalma bir kış ölüsüyüz ikimiz zaman alnımızda bilenen kör bıçak şimdi ve bilir misin ayrılmak vazgeçmek gibidir doğru değildir ama gereklidir çünkü hayat olduğu gibidir olması gerektiği gibi değil |
|
07-01-2010, 18:45 | #10 |
öyle bir gittin, karanlık daha bir kör buralarda faili belli bir intiharsın şimdi avazım çıktığı kadar bağırsam ne değişir iç kanamalı susmalar düştü payıma.. |
|
Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|