Şiir Şairler, şiirler ve öz geçmişleri. |
Anketimiz: En Sevdiğiniz veya Beğendiğiniz Şair Hangisi? | |||
Ahmed Arif | 0 | 0% | |
Necip Fazıl Kısakürek | 22 | 59.46% | |
Nazım Hikmet | 0 | 0% | |
Yusuf Hayaloğlu | 1 | 2.70% | |
Cemal Süreya | 0 | 0% | |
Cezmi Ersöz | 0 | 0% | |
Yılmaz Odabaşı | 0 | 0% | |
Can Yücel | 1 | 2.70% | |
Orhan Veli Kanık | 1 | 2.70% | |
Atilla İlhan | 0 | 0% | |
M.Fethullah Gülen | 6 | 16.22% | |
Özdemir Asaf | 0 | 0% | |
Pir Sultan Abdal | 0 | 0% | |
Cemal Safi | 0 | 0% | |
Diğer | 6 | 16.22% | |
Katılımcı sayısı: 37. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor |
12-15-2009, 11:16 | #41 |
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... CAN YÜCEL |
|
12-15-2009, 20:17 | #42 |
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, nalet. Bi bakıyorsun ki ana avrat söver gibi Azgın bir hayvan döver gibi bugün çalışıyorum Sonra bir de bakıyorsun ki Ağzımda sönük bir sigara gibi tembel bir türkü Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün Evet, evet ve beni çileden çıkarıyor Büsbütün Kendime karşı duyduğum nefret ve de merhamet. Çekilmez bir adam oldum çekilmez Uykusuz, aksi, nalet. Yine her seferki gibi haksızım Sebep yok Biliyorum Olması da imkansız Bu yaptığım iş ayıp rezalet Fakat elimde değil gülüm Elimde değil sevgilim Seni kıskanıyorum Beni affet Beni affet sevgilim Beni affet... Volkan Konak... |
|
12-31-2009, 13:36 | #43 |
ÇOCUKSUN SEN Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil. AHMET TELLİ |
|
01-04-2010, 13:59 | #44 |
KARA YAZI
Geçmedi yare sözümüz yollarda kaldı gözümüz yere sürüldü yüzümüz böyleymiş karayazımız. çiçekler açılmaz oldu pınarlar içilmez oldu yar bize gülmez oldu böyleymiş kara yazımız. yalnız ona yar demiştik onda bir şey var demiştik o bizi anlar demiştik böyleymiş kara yazımız. hey gönül gene bu gece kederim geceden yüce gel susalım beraberce böyleymiş kara yazımız. Sabahattin Ali |
|
01-08-2010, 14:01 | #45 |
Aşk Ve Yurtsuzluk...
Aşk Ve Yurtsuzluk...
Usul usul azalıyordu sevgisi,kalbi soğuyordu... Aynı masada,yanyana oturuyorduk,ellerinden tutuyordum...Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim,bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu...Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından...Seni artık özlemiyorum,eskisi gibi içimi acıtmıyorsun,bu benim için ne büyük acı biliyormusun,derken sesi titriyordu. Dalından kopmuş bir çiçek gibi unutuluş denizinde usul usul sürükleniyordu...Sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi... Can çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi, nefesimi tutmuş saçını okşuyordum durmadan... Sevgisi,yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı değiştirmeye yetmemişti. Hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım.Sevgisi biterken gözlerime son bir kere baktı.İnanmıştı çektiğim ıstıraba... Son anda sarıldı bana: Hadi,sen de benimle gel,birlikte karışalım kayboluşa,dedi. Yapamam,dedim,istesem de yapamam.Bu sevginin ömrünü beklemeliyim... Bu sevginin beni götürdüğü yere kadar gitmeliyim... İçimde sırrın,kimseye benzemezliğin sızısı,yarım kalan yolculuğun aşk yüzlü çocuğu var... Sevgisi soğurken son tesellisi,son kıskançlığı,son umudu bu olmuştu... CEZMİ ERSÖZ |
|
01-10-2010, 16:14 | #46 |
İşte Gidiyorum İşte gidiyorum... Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü! İşte gidiyorum, Toprak alsın benim de bu hazin öykümü... İşte gidiyorum... gurbet yorgunu gövdemi, Çukura kim indirecek? İşte gidiyorum, Bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek? Çürüdü gözlerim, Çürüdü yüreğim, bu yağmurlu şehirde. İşte gidiyorum, Beni kaldırın, hicranım kalsın teneşirde. Size, yüzyallardır sesini kaybetmiş Bir türküyü söyleyecektim; Ve bir yayla rüzgarı şefkatiyle Kirpiğinizin ucundan öpecektim... Bir masum türküydü sadece Yüz binlerce mağdurun gönlünde; Belki söyleriz hep birlikte Belki... mahşerin birinci gününde. Nasıl sevmiştim hepinizi, Nasıl böyle oldu akıbetim? Ve nasıl çöle döndü, O benim gül-gülistan memleketim? İşte gidiyorum, Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız. Ben başımı verdim, sizinse İnsafsız bir linç oldu karşılığınız. İşte gidiyorum, Penceresiz bir dünyanın bilinmez labirentine... İşte gidiyorum, ''Saçlarındaki yıldızları artık koparabilirsin anne! '' Sonunda kaptırdım gönlümü Ölüm denen o kaypak türküye. Ve işte kurtuldun benden Şen olasın ey sevgilim; Türkiye! Elbet benim de vardı, Kendime ve yurduma dair umutlarım. Belki bıraktığım yerden sürdürür; Dostlarım, karım ve çocuklarım... Çatladı yüreğim, çatladı sazım. Demek ki böyleymiş yazım. Sizlere armağan olsun Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım. Bu nasıl hapis Tanrım Sabah-sabah bu ne hikmet, bu ne sis? Kalbime son mermiyi sıkmak Sana mı düştü, ey güzel Paris? İşte gidiyorum, Kalmadı söyleyecek son bir sözüm. Dediğiniz gibi olsun be! Dediğiniz gibi olsun gözüm! İşte gidiyorum, Tükenmişti inancım, bu nankör hayata dair. Belki benim için birkaç mısra döktürür Hayaloğlu diye bir şair! .. Yusuf Hayaloğlu |
|
01-11-2010, 14:30 | #47 |
SEVGİLİM
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle? Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle. Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline. Uzaklaşma şirin yarim. Yolculuklar ,aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir. Her tanrı kulu bunu bilir. Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde. Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala, Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah: Öyle ise gel öp beni,genç ve tatlı sevgilim, Ömrü pek azdır gençliğin. SHAKESPEARE |
|
01-13-2010, 13:20 | #48 |
HEPSİ BU Değişen ben değilim dönüşen savaş yaşlanmakla ıslanmak aynı şey: bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlanmak şimdi ölüm bile yetmiyor acılarımızı tartmaya dostlar alıngan bir sahili pinekliyorlar bir merhabayı bıçaklar gibi artık selamlaşmalar değişen ben değilim dönüşen savaş artık zaman bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya yine de ışıklar bu kenti güzelmiş gibi gösteriyor geceleri... geceler... yani Ahmet Haşim in kafiyeleri... seni aklıma düşüren yerçekimi değil yalancı yıldızlar öyle uzaksın ki üflesem soğuyacaksın sarılsam okyanus bir aşka yetecek kadar ve anımsatacak kadar sebepsiz bir ölümü, acılarımız ve kafiyelerimiz var... işte hepsi bu kadar... YILMAZ ERDOĞAN |
|
01-16-2010, 13:39 | #49 |
Beni Koyup Gitme (Ağustos Çıkmazı)
Beni koyup koyup gitme, n'olursun Durduğun yerde dur Kendini martılarla bir tutma Senin kanatların yok Düşersin yorulursun Beni koyup koyup gitme, n'olursun Bir deniz kıyısında otur Gemiler sensiz gitsin bırak Herkes gibi yaşasana sen İşine gücüne baksana Evlenirsin, çocuğun olur Beni koyup koyup gitme, n'olursun Atilla İlhan |
|
01-20-2010, 22:28 | #50 |
FARZET HİÇ AYRILMADIK
Farzet hiç ayrılmadık Gözümde tütüyor Gözümü tütsülüyorsun hala Hep birlikteyiz sanki Seninle ben ve DÜNYA CAN YÜCEL |
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|