Şiir Şairler, şiirler ve öz geçmişleri. |
Anketimiz: En Sevdiğiniz veya Beğendiğiniz Şair Hangisi? | |||
Ahmed Arif | 0 | 0% | |
Necip Fazıl Kısakürek | 22 | 59.46% | |
Nazım Hikmet | 0 | 0% | |
Yusuf Hayaloğlu | 1 | 2.70% | |
Cemal Süreya | 0 | 0% | |
Cezmi Ersöz | 0 | 0% | |
Yılmaz Odabaşı | 0 | 0% | |
Can Yücel | 1 | 2.70% | |
Orhan Veli Kanık | 1 | 2.70% | |
Atilla İlhan | 0 | 0% | |
M.Fethullah Gülen | 6 | 16.22% | |
Özdemir Asaf | 0 | 0% | |
Pir Sultan Abdal | 0 | 0% | |
Cemal Safi | 0 | 0% | |
Diğer | 6 | 16.22% | |
Katılımcı sayısı: 37. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor |
10-06-2010, 17:25 | #101 |
BİR GÜN Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. YILMAZ GÜNEY |
|
10-07-2010, 23:39 | #102 |
"Bana bir şeyler anlat, canım çok sıkılıyor
Bana bir şeyler anlat anlat içim içimden geçiyor. Yanımdasın susuyorsun! Susuyor konuşmuyorsun! Bakıyor görmüyorsun! Dokunsan donacağım! İçimde intihar korkusu var! Bir gülsen ağlayacağım, bir gülsen kendimi bulacağım! Depremler oluyor beynimde! Dışarda siren sesi var! Her yanımda susmuş, insanlar susmuş İçimde Ölen Biri Var!!" Ahmet KAYA... |
|
10-09-2010, 23:40 | #103 |
YÜREĞİM KANIYOR...
Sakin göllerin kuğusuyduk, Salınarak suyun yanağında. Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin. Sonumuzun adım-adım Yaklaştığını görürdük... Yarılan ekmeğin buğusuyduk; Paylaşılan zeytin tanesinin, Yüzümüze saldıran yağmur avanesinin. Biz hep üşüyen burnumuzu Avucumuzda hohlayarak yürürdük. Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle. Hiçbir aykırı yanımız, Hiçbir yalanımız... Gözüm yaşarıyor, Yüreğim kanıyor... Olmasaydı sonumuz böyle!.. Biri, saksımızı çiğneyip gitti. Biri, duvarları yıktı, Camları kırdı. Fırtına gelip aramıza serildi. Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri Her şeyi kötüledi, Bizi yaraladı... Biri şarabımızı döktü, Soğanımızı çaldı. Biri, hiç yoktan vurdu, Kafeste garip kuşumuzu! Ciğerim yanıyor, Yüreğim kanıyor... Solmasaydı gülümüz böyle!. Dağlarda çoban ateşiydik, Sarmalayarak acı bir sevda masalını Ve hıçkırarak Hırçın rüzgârların kavalını... Namlunun, bağrımıza Sinsice sokulduğunu bilirdik... Ceylanın pınara inişiydik, Vedalaşan birkaç damla gözyaşının; Tenine kan bulaşan O masum çakıl taşının... Oysa biz dualarımızda hep Birbirimizden daha önce Ölmeyi dilerdik... Bazı sorumluluklarımız vardı, Hayata ilişkin. Bazı basit sorularımız, Anlaşılır bazı sorunlarımız... Göğsüm daralıyor, Yüreğim kanıyor... İncinmeseydi gençliğimiz böyle... Birer yolcuyduk, Aynı ormanda kaybolmuş. Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe. Hep aynı kaderde buluşurduk Sevmeye tutuklu gibi... Birer tomurcuktuk hayatın kollarında. Birer çiğ damlasıydık, Bahar sabahında, Gül yaprağında... Dedim ya, Hiç yoktan susturuldu şarkımız! Yüreğim kanıyor, Yüreğim kanıyor... Bitmeseydi öykümüz böyle!.. YUSUF HAYALOĞLU... |
|
10-09-2010, 23:49 | #104 |
BİR VEDA HAVASI...
Vakit tamam!.. Seni terk ediyorum. O bütün alışkanlıklardan Ve bütün sıradanlıklardan öteye, Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doyamadım inan, Kanamadım sevgiye... Korkulu geceleri sayar gibi, Deprem gecesinde bir yıldız, Birdenbire kayar gibi; Ellerim kurtulacak ellerinden, Bir kuru dal, ağacından Çatırdayıp kopar gibi... Aşksa bitti... Gülse, hiç dermedik. Bul kendini kuytularda, hadi dal! Seninle bir bütün olabilirdik... Hoşça kal gözümün nuru, Hoşça kal... Vakit tamam!.. seni terk ediyorum. Bu, kırık ve incecik Bir veda havasıdır. Tutuşan ellerimden Parmak uçlarına değen sıcaklık, İncinen bir hayatın yarasıdır... Kalacak tüm izlerin hayatımda. Gözümden bir damla yaş, Sızlayıp resmine aktığında; Bir yer bulabilsem keşke Bir yer, seni hatırlatmayan; Kan tarlası gelincik şafağında... Ölümse, korktun. Savaşsa, hep kaçtın... Vur kendini kuşkularda ve korkulardan, hadi al! Sen bir suydun oysa, Sen bir ilaçtın... Hoşça kal canımın içi, Hoşça kal. YUSUF HAYALOĞLU... |
|
10-10-2010, 00:43 | #105 |
Güzel..Teşekkürler Asi..
|
|
10-11-2010, 18:42 | #106 |
|
|
10-11-2010, 23:58 | #107 |
SEVDAN BENİ
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni... AHMED ARİF |
|
10-14-2010, 14:04 | #108 |
BEN ARTIK KÜSÜM
Beni de kırdılar içimde kırdılar karanlık camlardan sular akıyordu şimşekli bir boşlukta saat vurdu beni de kırdılar belki yalnızdılar belki onların da çocukluğu yoktu bütün şarkılara kapalıydılar bir genç kız değmemişti saçlarına Beni de kırdılar ben artık küsüm yağmurları yağmıyor ağaçlarıma sularından içmiyorum susadım ama beni de kırdılar soğuk bir ölüm çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm bütün şarkılara kapalıydılar ATİLLA İLHAN |
|
10-15-2010, 14:15 | #109 |
AŞK A'DIR Aşktır bu. Tutarsız kılandır. Hangi filme gidileceğine, hangi şarkının insanın içine işleyeceğine karar verendir. Bütün şarkıların adında, içinde, nakaratında, bestesinde, sebebinde yerini alandır. Gittiğiniz her yolun başında onu görürsünüz. Yolları kendine çıkarandır. Vurulduğunuz, yakalandığınız ya da tutulduğunuz ilk anda artık kuralları koyandır. Sizden yana gibi dururken, sizi en delik deşik yerinizden vurandır Yağmur yağar, o mu gelmiştir. Kapı çalar, onun sesidir. Radyoda şarkı duyarsınız, o söylemektedir. Gazetelerdeki resimler onun suretidir. Her gördüğünüz O dur. Her yemek onun en sevdiğidir. Yeni taşınan komşunuzdur. Bindiğiniz metro ona gitmektedir. Kediler onun dilinden konuşur. Giydiğiniz elbise onun, baktığınız aynada gördüğünüz kendisidir. Bu yüzden Aşk A dır. Neden korkuyorsanız artık korkmazsınız. Karanlık hoşunuza gider. Trafiğe gece yarılarında tersten girmeyi, bağırarak uluorta şarkılar söylemeyi, tanımadığınız insanlarla yarenlik etmeyi öğretir. İyi ki vardır. İyi ki öyledir. İyi ki yaşanmaktadır. Korkusuzluktur Bütün otobüslere son anda koşarak binebilirsiniz. Vapurlara iskeleden açıldıktan sonra atlayabilirsiniz. Trenlerden dışarı sarkabilirsiniz. Nasıl olsa bir şey olmayacaktır. Nasıl olsa Aşk A dır. Anne merhametinin ötesinde, firavun gazabının üstesindedir. Aşk dağlayandır. Aşk paramparçadır. Aşk için ağlanıyorsa gözyaşı ateştir, nardır. Aşk, annedir. Kıskançtır. Dağlıdır aşk, yalnız ve kimliksiz bir derviştir. Taşları kaynatıp çorba yapan, umudunu yitirmeyendir. Aşk, acımaktır. Dayanmaktır hep. Belkidir yani. Ya gelirsedir, daha çok da ya dönersedir. Bekleyen şarkıların öznesidir aşk. Madem ki gidiyorsunların tatlı telaşında son bir tesellidir. Pencere camlarının buğusuna çizilen ırmakların, büyük ağaçların, derin yağmurların resmidir. Aşk, kimsesizdir. Öksüzdür. Annesizliğin kırılganlığıdır. Dur gitmeleri aşmışlıktır aşk. Nasılsa gidecektiri bilmektir. Meryem dir aşk. Gözyaşı kurutandır. Sonsuz elemin, büyük nefretin, tam imanın, asıl gurbetin çetelesidir. Aşk, çocuktur. Asiliğin en yakışanı, hesapsızlığın en şövalyesidir. Şaşırtandır. Garip kılandır. Bağdatın gülü, Kahirenin avazı, İstanbulun duruşudur. Aşk, onbir yaşında Muhammed in annesidir. Derin acılar, olmayacak sınanmalar kapısını çaldığı zaman buyur etmesini bilendir. Aşk, böyledir. Dile kolay, hayata müşküldür. Aşk, Hacer dir. Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde yine de ilk akla gelendir. Sonsuz karanlıkların ortasında vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakandır. Koşmaktır Aşk. Aşk, Safa ile Merve arasıdır. Ordadır ve o kadardır. Tutunmaktır. Nasıl olsa aşk A dır.. İBRAHİM SADRİ |
|
10-18-2010, 22:42 | #110 |
DEFOLU ÇIKAN HAYAT VE İYİ YÜREKLİ ÇOCUKLARIN SERENCAMI I Uzun boylu ağrılara atıldım. Sokaklarda hırçın rüzgârlara katıldım. İyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte: "Dünyanın şavkı kendine, efkârı bize mi?” demekte; kimileri taburlara, koğuşlara gitmekte, kimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara düşmekteydiler. Uzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce çürümekteydiler... İyi yürekli çocuklar, günlerin rahmine yaslarken düşlerini, bazen apansız ölmekte, ölmekteydiler... Ama şalvarları gül desenli Döne’ler, yeniden dillenip döllenmekte, doğrulup yeniden dillenmekte ve sokakların, a(damların), kedilerin üstünden rüzgârlar esmekteydiler... II (Gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, Nizipli bir tüccar üşümekte; kaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “biskvit”(!) istemekte ve sımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından korkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler. İyi yürekli çocuklar düzineler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay ışığı, iniltiler ve hep aynı nakaratta köhne bir hayat...) Sonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler ve her aşkın künyesine bir gün dökülen küller... Sonrası pazaryerleri: Patates, pırasa vs. Taksitler ödenip senetler alınacak bu ay da… Bu ay da sürüm sürüm turplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda. Defolu çıkmış hayat kimin umurunda? III Kimin umurunda yeni donlar giyen eski kadınlar ve bilumum “öteki”ler. Dolup boşalan kültablaları, bozuk sifonlar, şerefsiz adisyonlar ve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar. Kimin umurunda buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı ve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder… /Sürerken ıssızlığın ödül töreni, sen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../ IV “-Vay anasını bu maçı da alamadık abiler; ipne hakemler bizi yine mağlup ettiler!” İyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte, en pahalı düşleri dolara endeksleyip en ucuz pazarlara sürmekteydiler. Sonrası aşkın ve şarabın şanına düşen gölgeler. Gölgeler… Kimin umurunda? Yoruldu yorgunluk da; aşk bir yana, düş bir yana. Paranın sultası düştükçe, düştükçe aşka, ışığa ve şarkıya, her şey hızla ayrışmakta. Üstelik gün ortası, ışıkta! Her şey pazar ve karmaşa... /Sürerken ıssızlığın ödül töreni, sen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../ V İyi yürekli çocuklar, o aşınmış saçaklarda, yollarda ısrarla yanlış atlara binip, ısrarla düşmekteydiler... “-Yok yoluna geçti geçen günler ..k yoluna kaldı kalan günler geride! Bu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler? Camları buğulu bir genelev odasında vizite fiyatına...” Solarken gecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar… VI Sürerdi… Yine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat. "Bu maçı da alamazken abiler”: iyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte, büyüdükçe kirlenmekte, kirlendikçe ölmekte, öldükçe bilmekte, bildikçe acımakta, acıdıkça görmekteydiler ki her fırtınadan ve anıdan geride herkes figüran yaşamın sahnesinde... VII Sahnesinde yaşamın, kentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler. Minibüslerde ter ve sperm kokusu. Sahnesinde, aşklarla rus ruleti ve tel kaçıran çorapların kederi(!) Sahnesinde, brüt bir yaşam, net bir ölüm, bırak rezil gündüzleri geceye yaslan gülüm… VIII İyi yürekli çocuklar o mahallelerden düzineler halinde geçmekteydiler... Uzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce büyümekteydiler… -İşte bu vuruşlar sürdükçe, maç mı alınır ulan sayın abiler? İpne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler! Aşkta, düşte, işte birer birer inerken beyaz bayrakları: /B i z i m ç o c u k l a r b ü t ü n m a ç l a r d a y e n i l d i l e r../ YILMAZ ODABAŞI |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|