01-31-2018, 08:41 | #91 |
Kaynak gizliilimler.tr.gg
Başbuğ Attila ölümü ve mezarı *Attila, 453 te İldiko adlı bir kadınla evlendiği gerdek gecesinde içtiği içkiyle şüpheli şekilde öldürüldü Elli sekiz yaşındaydı son derece dinç ve kuvvetli idi. Zifaf gecesinde Avrupa'yı tir tir titreten cihangir, yatağında ölü bulundu. Ağzından, burnundan boşanan kanlarla, bütün yatak kıpkırmızı olmuştu. Ölümünün nedeni anlaşılamadı. *Cenazesi, ölüm gününde çok büyük bir törenle kaldırıldı. Ceset altın bir tabuta konulmuştu.tabut, gümüş, ve demir bir mahfazanın içine yerleştirilmiş ve toprağa verilmişti.Attila, ölümünden sonra, rahatsız edilmeden ebedî uykusunu uyumak isterdi. Bunu, vasiyet etmişti. *mezarını kazıp kendisini toprağa verenler, vurularak öldürüldü. mezarının yanından geçen çayın yönü değiştirildi. Sular başka tarafa, akıtıldı. büyük cihangirin son arzusu yerine getirildi ve koca imparatorluk, dağıldı *Attila'nın mezar yeri bilinmemektedir. Cenazesine katılanlar, mezarın bilinmemesi için öldürülmüştür. Tuna Nehri'nin yatağının değiştirilmiştir hazineleriyle birlikte Attila'nın nehrin altına gömülmüş, nehir yatağı tekrar eski haline getirilmiştir. Nehir aşırı uzundur ve bir çok ülkeden geçtiği için bürokratik sorunlar çıkacağından kazı yapılamamaktadır.*Attila'nın mezarının başında strava denilen cenaze yemeği yenmiş ve define başlanmıştır. Attila'nın cesedi altın, gümüş, ve demir tabutlara konmuştur bu gücünü göstermek içindir. Demir, kavimleri yendiğinin, altın ve gümüş Roma imparatorluğunda kazandığı mevkinin işaretidir*Gömme geceleyin ve gizlice yapıldı silâhları krallığını gösteren eşyalar onunla birlikte mezara kondu. İnsana has aç gözlülükten dolayı, hazine çalınmasın ve, kabrin yeri bilinmesin diye mezarı kazanlar öldürüldü. *5000 köle Attilanın mezarı için Tizsa nehrinin yatağını değiştiriyor. kuru nehir yatağında bir çukur açılıp tabut içine indiriliyor. baş şaman tarafından beyaz kutsal toz ile üzerleri kaplanan okçular köleleri öldürüyorlar. Temizlik bitince okçulara 24 saat mezar artlarında kalacak şekilde at koşturmaları emrediliyor. bentler yıkılarak nehrin yatağına akması sağlanıyor.*Macarlara göre Attila'nın mezarının bulunması mümkün değil. Fakat onun zaferleri paylaşılamıyor. Macar ovasının güneyindeki Zsadany köyünde Kral Arpad'ın kalesinin bulunduğu 500 m.lik bir tepe Attilanın kalesi imiş.Bu tepe Dobogóko yerleşiminin yakınlarında Tápiószentmártonda atillaya ait kalıntılar 1993 te bulunmuş. Ören yeri Sovyetlerce askeri hava alanı olarak kullanılmış. Varşova paktı çökünce kampda parçalar bulunmuş. |
|
01-31-2018, 08:42 | #92 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri .com
CELÂLEDDÎN MUHAMMED RÛMÎ MEVLANA *Evliyânın büyüklerindendir Kadirîdir Babası Muhammed Behâeddîn-i hazretleri; efendimizin rü’yâda medhettiği ve “Sultân-ül-ulemâ Âlimlerin sultânı” dediği kıymetli bir âlim ve evliyadır Hazreti Ebû Bekr ’ın soyundandır. Annesi Mü’mine Hâtun, sâliha bir hanımdır Asıl ismi Muhammed, lakabı Celâleddîndir. Horasan’ın Belh şehrindendir Rum diyârından Anadolu’ya hicret etmiş “Rûmî’ diye anılmıştır Mevlâ” efendi, “Mevlânâ ise efendimiz demektir.*Molla Hünkâr” 1207 de Belh’de doğdu. Beş yaşlarında melekler ve evliyâ kulları kendisini ziyâret ederlerdi. Onlarla konuşur, arkadaşlık ederdi. mübârek benizleri sararıp solardı. Babası Sultân-ül-Ulemâ, evliyâların oğlunu ziyâret etmelerinden memnun olur şöyle buyururdu Oğlum Muhammed’e görünen şahıslar, Allahü teâlânın velî kullarıdır. Şefkat ve merhametleriyle oğlumla sohbet ediyorlar. ona öğretiyorlar, melekler âlemini gösteriyorlar. oğlum küçüktür.onun heyecanlanmasına engel olun.” *Sultân-ül-Ulemâ hazretlerinin talebeleri şöyle anlatır: “Hocam Muhammed Behâeddîn-i Veledin mübârek el yazısında şöyle yazılıydı: Belh’te, oğlum Celâleddîn Muhammed beş yaşında Cum’a günleri evlerin damlarında dolaşır, Kur’ân-ı kerîm okurdu. her Cum’a . Namaz vaktine kadar sohbet ederdi *Birgün bir çocuk “Gel damdan dama atlayalım” diye bahse tutuşurlar. Mevlana şöyle cevap verir “Ey kardeşler! Bu thareketi, kedi, köpek ve diğer canlılar da yapar. Allahü teâlânın şerefli kulu olan insana, hiç böyle şeyler yakışır mı? rûhanî kuvvetiniz ve candan isteğiniz varsa, gelin göklere uçalım, Melekût âleminin konaklarını dolaşalım” diye cevap verir. *Mevlana hazretleri maneviyatı yüksek bir insandı maddi dünyaya önem vermezdi ruhen ve maneviyaten gökyüzünde melekut alemine çıkardı toplulukta onun gözden kaybolduğunu görenler ruhen sarsılır feryat ederdi Bütün çocuklar, Celâleddîn’e hayrandı *Mevlana arkadaşlarına şöyle seslendi beni aldılar Gökyüzünde dolaştırdılar melekler âlemini gösterdiler. çığlığınız gelince,beni buraya getirdiler” “Eğer sizin üzüntünüz ve babamın şefkati olmasa idi, bu alçak âleme dönmezdim” dedi.*Babası Sultân-ül-Ulemâ, ve üçyüz yakınıyla Belh’ten ayrılıp, Nişâbûr’a yola çıktılar. Nişâbûr’da Ferîdüddîn-i Attâr hazretleri onları karşıladı. ikramlarda bulundu. beş yaşında olan Celâleddîn Rü’yâsında nûr yüzlü bir ihtiyâr, gördü ona altı tane dalı olan bir gül verdi.rü’yâyı babasına anlattı Sultân-ül-Ulemâ rü’yâyı şöyle ta’bîr etti: “Altı tane dalı olan gül, altı cildlik bir kitap yazacağına işârettir.” dedi *Ferîdüddîn-i Attar hazretleri“Altı dallı güle kavuşuncaya kadar kitap ile meşgûl olursunuz” diyerek, Celâleddîn’e kitap hediye etti. Mevlanaya rü’yâsında gül veren Ferîdüddîn attar hazretleri idi Ferîdüddîn-i Attâr, Mevlânâ’yı sevdi kendisine çok duâ etti.*Mevlana ve ailesi Nişâbûr’dan Bağdad’a gelip, Müstensıriyye Medresesi’ne yerleştiler . medresenin kapıları her gece kilitlenirdi. Mevlânâ abdestini alıp, medrese kapısına geldiğinde Allahın izni ile kapı açılır, ibriğini cennetin nehrinden abdest için babasına getirirdi. Medresenin kapıcısı bu hâdiseye nail oldu. Mevlânâ’nın babası konuyu kimseye açma, yoksa helak olursun” dedi.*Bağdad’dan, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereye gelen rumi ailesi. Şam Erzincan Larende’ye yerleştiler.Larende beyi Emîr Mûsâ, kendilerine medrese yaptırdı. Sultân-ül-Ulemâ zâhirî ve bâtınî ilimlerde mevlanayı yükseltti.onu Seyyid Şerâfeddîn Semerkandî hazretlerinin kerîmesi Gevher hanımı nikâh ederek evlendirdi. *Larende’de, Mevlânâ’nın annesi Mü’mine hâtun ve ağabeyi Muhammed Alâeddîn vefât etti. Mevlânâ’nın, Sultan Veled ve Alâeddîn Çelebi adlı iki oğlu dünyâya geldi. Larende’de yedi yılda, Sultân-ül-Ulemâ hazretlerinin ismi, Selçuklunun her köşesinde duyuldu. Konya’daki Sultan Keykûbâd, Sultân-ül-Ulemâ’yı Konya’ya da’vet etti. Mevlânâ’nın babası, 1230 da Konya’ya hicret etti. |
|
01-31-2018, 08:42 | #93 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri .com
CELÂLEDDÎN MUHAMMED RÛMÎ MEVLANA *Sultan Alâeddîn, Konya’da mevlana ailesine medrese yaptırdı. Mevlânâ hazretleri, burada babasından ilim öğrendi. Konya’daki iki sene sonra babası büyük âlim Sultân-ül-Ulemâ vefât etti. Mevlânâ yirmiyedi yaşında idi. *Mevlânâ’nın çocukluk yıllarında kendisini zâhirî ve bâtınî ilimlerde yetiştirdi Seyyid Burhâneddîn mevlananın babası Sultân-ül-Ulemâ’nın talebesiydi. Tirmîzde yaşardı. Eyvah! Hocam Sultân-ül-Ulemâ vefât etti. Haydi namaz kılalım” diyerek, talebeleriyle gıyaben hocasının cenâze namazını kıldı gecelerden birinde, rü’yâda hocasını gördü. Hocası Sultân-ül-Ulemânın Burhâneddîn Oğlum Celâleddîne ilim öğret emriyle, yollara düştü. *Mevlânâ, Konya’da tahsiline devam etti Seyyid Burhâneddîn, onu dereceye yükseltmek için Mevlânâ’yı, ilmde riyâzet ve mücâhede yaptırdı Haleb ve Şamdaki âlimlerden ilim öğrenmesi gerektiğini anlattı. Mevlânâ’yı Haleb’e ve Şam’a gönderdi. *Mevlânâ Nusaybin’de hıristiyan papaz toplantısına rastladı. Papazlar Mevlânâ’yı görünce, bir oğlanı havaya attılar Oğlan, havadayken “Beni kurtarın, yoksa düşüp öleceğim” dedi. Papazlar çâre bulamadılar. oğlan; yanınızdaki zâtın yardımı olmazsa, muhakkak helak olurum” dedi.Mevlânâ; “Onu ancak Kelime-i şehâdet kurtarır” buyurdu. Oğlan hemen Kelime-i şehâdet getirdi ve yere indi. Bu hâli gören papazların hepsi de müslümanlıkla şereflendiler.*Haleb’de ve Şam’da; Muhyiddîn-i Arabî, ve Kirmânî gibi zamanın âlim ve evliyâsıyla sohbet edip, ilim öğrenerek. teveccüh kazanan Mevlânâ Şam Medresesi’nde Hızır aleyhisselâm ile görüştü. Hızır ona yardım etdi mevlanaTefsîr, hadîs, fıkıh, mantık, usûl, edebiyat, matematik, gibi zâhirî ilimlerde mütehassıs oldu. *Gündüzleri ilim öğrenir, gece ibâdet eder, Allahü teâlâyı zikreder, Kur’ân-ı kerîm okurdu vakitlerde tövbe ve istiğfar ederek ağlar, gözyaşları sel gibi akardı. Allahü muhabbeiyle yanar, O’na kavuşmak arzusuyla tutuşurdu. Tasavvufta ilmde büyük derecelere kavuştu*Mevlânâ hocalarından icâzet alıp, Kayseri’ye hicret eden Seyyid Burhâneddîn hazretlerini ziyâret etti. feyz ve teveccühlerini , duâsını aldı. Konya’ya döndüler.Seyyid Burhâneddîn, Mevlânâ’nın tahsilde ilerlemiş olduğunu gördü. *Buyurdu ki; “Karnınızı aç tutunuz. oruç tutunuz. oruç, hikmet hazînelerinin anahtarıdır. Oruç tutmak; Kalb gözünün açılmasına, kalbin rikkate gelmesine sebeb olur.” *Seyyid Burhâneddîn hazretleri sürekli oruç tutar, onbeş gün ağzına lokma koymazdı Nefsini engellemek için köpeklere hazırlanan yemek artıklarının yanına gider, nefsine; “Ey nefs! Beni emrin altına almak mı istiyorsun? istiyorsan, yemek artıklarını ye, ve beni kabûl et!” diyerek nefsiyle mücâdele ederdi. nefsini rûhuna köle ederdi. Mevlânâ hazretleri, işte böyle bir rehberin terbiyesi ile yetişiyor olgunlaşıp pişiyordu. *Mevlânâ hazretlerinin olgunlaşınca Seyyid Burhâneddîn Evlâdım! bildiğim ne varsa hepsini öğrettim. senin olgunlaşman, büyük mertebelere kavuşman Tebrîz’li Şems’in gelmesine bağlıdır. Onun şefkat kanatları engelleri aşar, ma’nevî hâllere kavuşursun. O, seni tasavvufun mahrem noktalarına çeker, sen ona, âlemi anlatırsın. birbirinizi tamamlar yeryüzünün en büyük iki dostu olursunuz. buyurdu. *Mevlânâ hazretleri hocasına, Kayseri’ye gitme diye ısrar ettiyse de kabûl ettiremedi. Mevlânâ, Seyyid Burhâneddîn hazretlerini Kayseri’ye uğurladı. Kayseri’de Seyyid abdestini alıp hizmetçisine; kapıyı kapa Seyyid Burhâneddîn vefât etti” diye bağır” buyurdu. Hizmetçi dışarı çıktı *Seyyid secdeye kapandı Yâ Rabbî! Seni ve Resûlünü çok seviyorum. Sana kavuşmak arzum son haddîne ulaştı. Beni sevgime ve arzuma bağışla. Lâ ilahe illallah, Muhammedün Resûlullah” dedi ve rûhunu teslim etti. *Kayseri bir anda ana-baba gününe döndü. Mevlânâ hazretlerine haber salındı. Hocası seyyid burhanettin hakka kavuşmuştu Cenâze hazırlıkları yapılıp kefenlendi. Mevlânâ Kayseri’ye gitti. Hocasına Kur’ân-ı kerîm okudu Seyyid in kitapları Mevlânâ’ya teslim edildi. kitaplarda Şems-i Tebrîzî’nin meşhûr “Makâlât” isimli eseri vardı.*Mevlânâ hazretleri, Konya’daki kelâm ve tasavvuf âlimi Sadreddîn-i Konevî hazretlerinden ilim öğrendi. feyz ve teveccühlere mazhar oldu, ma’nevî yolda yükseldi derecelere kavuştu. Sadreddîn-i Konevî anlatır: “Rü’yâmda Fahr-i kâinat efendimizi gördüm. Yanlarında Eshâb-ı ile medreseye teşrîf etmişlerdi. Sofanın ortasına oturdu Mevlânâda geldi efendimiz Mevlânâ’ya iltifât ettiler *Efendimiz Hazreti Ebû Bekr’e dönerek, “Yâ Ebâ Bekr! Ben Celâleddîn ile, öğünürüm onun ilimi ameli feyz ve nûru ile ümmetimin gözleri aydın olur. O benim oğlumdur” buyurdular. *Sadrettin konevinin rüyasında Mevlânâ’ efendimizin sağına oturdu. aleyhisselâm Mevlânâ’nın derecesinin yüksekliğine işâret buyurdular. Sadrettin konevi rüyasını talebelerine anlattı ki, mevlananın hatırını gözetip, ilminin yüksekliğini anlasınlar.” |
|
02-01-2018, 09:29 | #94 |
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK* EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN* EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK* EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR* EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM* EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ* EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM* EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM* EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR* EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL* EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ* EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS* EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY* EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ* EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT* EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD* EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR* EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR* EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ* EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR* EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS* ER-REŞİD*ES-SABUR* Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil. |
|
02-01-2018, 09:30 | #95 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri .com
MEVLANA VE ŞEMS İKİ AŞIK *büyük bir ilim meclisi kurulmuştu Konya’nın büyükleri toplanmışlardı. Sadreddîn-i Konevî seccade üzerindeydi Mevlânâya seccadeye oturmasını söyledi. Mevlânâ; “Terbiyesizlik edip seccadenize oturursam, kıyâmette hesabını nasıl verebilirim?” deyince, Sadreddîn Senin oturmakta fayda görmediğin seccade bize de yaramaz” buyurup, seccadeyi kaldırdı.*Mevlânâ hazretlerinin hocalarından biri de Şems Şems-i Tebrîzî=Tebrîz’in Güneşi”, demektir şems seyahat eder uğradığı memleketlerde iyi bir dost için duâ ederdi. rü’yâsında, Konya’daki Celâleddîne gidip onun yetişmesiyle emrolundu Şems-i Tebrîzî, Allahü teâlâya şükür ederek; “dosta canım feda olsun” dedi. *Şems Konyada. Şekerciler hanına geldi Günlerini orada geçirirken, kapıda Allahü teâlânın mahlûkâtı hakkında tefekkür ediyordu. Mevlânâ hazretleri Şems hazretlerine selâm verdi bu yabancıyı hiç görmedim. nurlu bir yüzü var” diye düşündü, atının yularını bir el tuttu Mevlânâ elin sahibinin o yabancı nur yüzlü şems olduğunu gördü*Buyurunuz dedi.şems “İsminiz dedi, o da; “Mevlânâ Muhammed” dedi. Şems aleyhisselâm mı, yoksa Bâyezîd-i Bistâmî mi büyüktür?” diye sordu. Mevlânâ hazretleri, “Elbette ki efendimiz büyüktür. Bütün mahlûkât ve Bâyezîd, O’nun hürmetine yaratıldı” buyurdu *Şems-i Peki aleyhisselâm, “Biz seni lâyıkıyla bilemedik yâ Rabbî!” dediği hâlde, niçin Bistâmî; “Sübhânî” “Benim şânım yücedir” dedi. Bunun hikmetini nedir Mevlânâ şöyle cevap verdi: efendimizin mübârek kalbi bir derya idi ona ne kadar aşk-ı ilâhî tecellî etse, muhabbetle , Allahü teâlânın sevgisi ile dolsa onu kuşatırdı. O da Yâ Rabbî! verdiğin ni’metleri arttır” diye dua ederdi*Bâyezîd-i Bistâmî’nin kalbi, geniş olmadığı için, ilâhî feyzlere tahammül edemiyerek tecellî ile taşardı”. Şems Allah” diyerek yere yığıldı. Mevlânâ hazretleri, Şems-i kaldırdı. nûr yüzlü zâta o kalbinde muhabbet hâsıl olmuştu onu hürmet ve edeble evine götürdü. *Mevlananın hocası Seyyid Burhâneddîn hazretleri şemsin geleceğini söylemişti mevlana Şemse Muhterem efendim! evimiz size lâyık değil zât-ı âlînize sâdık bir köle olmaya çalışacağım. Kölenin nesi varsa efendisinindir. bu ev sizin, çocuklarım evlâtlarınızdır” diyerek hizmetine koştu*Gece-gündüz yanından ayrılmıyor sohbetlerini büyük bir zevkle dinliyordu. Ondan ayrılmıyor, talebelerine insanlara câmiye gitmiyordu. Yanlarına sadece oğlu Sultan Veled giriyordu Hergün Şems- ile sohbet eder Allahü teâlânın yarattıklarına tefekkür ederler, namaz kılarlar, cenâb-ı Hakkı zikrederek muhabbetlerini tazelerlerdi. *Birgün Şems-i hazretleri, Mevlânâ ile sohbet ediyordu. Şems Mevlânâ’nın kitaplarını havuza attı. Mevlânâ kitapları suda görünce üzüldü keşke hocası Ferîdüddîn-i Attâr ın hâtırası ıslanmasaydı” ah etti. Bunun üzerine Şems kolunu sıvayarak havuza soktu. Kitabın birisini çıkardı. Çıkan kitap hocasının kitabı idi ve hiç ıslanmamıştı. *Mevlânânın Yanında kitaplar vardı. Şems kitapları sordu. Mevlânâ; “Sen anlamazsın” diyince Şems, kitapları suya attı. Mevlânâ; “Ah! Babamın bulunmaz yazıları gitti!” diyerek üzüldü. Şemseddîn, elini uzatıp sudaki kitapları aldı. Hiçbiri ıslanmamıştı. Mevlânâ sorunca şems Sen anlamazsın.” buyurdu. Mevlânâ, Şems-in kerâmetini görünce bağlılığı arttı sarsılmaz, bir kale oldu. *Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled, şöyle anlatır: “Ansızın Şems hazretleri babam ile görüştü. Babamın gölgesi, onun nûrundan yok oldu. Onlar birbirlerine öyle muhabbetliydi ki, etrâfı görmüyorlardı. Şems Allahü teâlânın sıfatlarından bilgilerinden muhabbettinden bahsediyor, babam büyük bir haz ile dinliyordu. *Eskiden herkes babama uyardı, şimdi babam Şems’e uydu. Şems, babamı muhabbete da’vet ettikçe babam. Allahü teâlânın muhabbetiyle yanıp kavruldu. Babam onsuz yapamıyor, yanından ayrılmıyordu. aylarca sohbet ettiler. babam, büyük ma’nevî derecelere yükseldi.” |
|
02-01-2018, 09:30 | #96 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri .com
MEVLANA VE ŞEMS İKİ AŞIK *Mevlânâ ile Şems-i hazretlerinin sohbetini hazmedemiyenler, Şemse hakaret ettiler Bu söylentiler, Mevlânâ’nın kulağına geldi. Diyorlardı ki: “şems Konya’ya geleli, Mevlânâ bizden uzaklaştı. Gece-gündüz sohbet ediyorlar bize iltifât göstermiyorlar. Yanlarına kimseyi almıyorlar. Mevlânâ, Sultân-ül-Ulemâ’nın oğludur Tebrîz’de ne olduğu belirsiz bir kimseye gönül bağlasın. bize sırt çevirsin. Hiç Horasan ile Tebrîz bir olur mu? *Horasan toprağı kıymetlidir.denince Mevlânâ şu cevabı verdi Hiç toprağa i’tibâr olunur mu? Bir İstanbullu, bir Mekkeliye galip gelirse, Mekkelinin İstanbulluya tâbi olması ayıp sayılır mı?” *Şems hakkındaki söylentiler durmayınca mevlananın yanında duramayarak Konya’daki kıymetli dostunu, mübârek ahbabını bırakarak Şam’a gitti. Mevlânâ çok üzüldü. ayrılık acısına sabredemiyordu. Ayrılık, onda takat bırakmıyordu. Şems’in muhabbeti ile yanıyordu. “Şems, Şems!” diyer yakıp kavuran kasideler söylüyordu *Mevlana şemsinden ayrılmış gözyaşları pınar olmuş akıyor pınarlar kağıtlara damlıyordu mevlana gözü yaşlı mektûplarımımı Şamdaki mübarek Şems-ine gönderiyordu. “Şems’inden yalan dahi olsa haber getirene üzerindeki elbisesini verirdi. *birisi; “Şems-i Tebrîzî’yi Şam’da gördüm.dedi. Mevlânâ, herşeyini ona verdi. Arkadaşları, yalan söylüyor” deyince, Mevlânâ Ona verdiğim yalan haberinin müjdesidir. Onun hakîkî haberini getirene canımı veririm” diye cevap verdi. *aylar geçti. Mevlânâ, dayanamadı oğlu Sultan Veled’i Şam’a gönderdi. Oğlunu çağırıp, “Sür’atle Şam’a git orada. Şems-hazretlerinin gören biri var Onu küçümseme O, Allahü teâlânın sevdiği evliyâ kutuplarındandır selâmımı ve duâlarımı bildir, vaziyetimi, hasretimi istirhâm et!” dedi. *Sultan Veled hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktı. Şam’da, Şems-i buldu. Ayrılığa sebep olanların tövbesini ve Mevlânâ’nın nasıl bir harap hale geldiğini sözyledi. Şems, Konya’ya gitmek üzere ata bindi, Şems-i Sultan Veled’in ata binmesi için ısrar ettiyse de O; “Sultânın yanında, hizmetçinin ata binmesi yakışık almaz. Hizmetçilerin, efendisinin arkasında yürümesi gerekir diyerek ata binmedi. *Sultan Veled, şemsle Konya’ya yaklaştıklarını babasına bildirdi. Mevlânâ müjdeyi getireni zengin etti. Konya’da tellâllar Şems’in Konya’ya teşrîf ettiğini çığırdı. sultan vezirler hâkimler tüm halk Büyük bir bayram havası ve coşku içinde, mübârek velî Şems hazretlerini karşılamaya çıktılar. *Şems ile Sultan Veled konyaya geldi. Sultan Veled atın yularından tutmuş, ağır ağır ilerliyorlardı. muhteşem manzarayı seyredenler heyecana kapıldılar. Mevlânâ atın dizginlerine yapıştı. Göz göze geldiler. Şems’in Mevlânâ, üstadının ellerini sevinç gözyaşlarıyla öptü. yanık sesli hafızlar Kur’ân okudu. Herkes büyük bir hazla Kur’ân-ı dinledikten sonra, sıra Şems hazretlerinin ellerini öptü.*Şems-i Tebrîzî. Sultan Veled’i Mevlânâ’ya anlattı. Mevlana çok memnun oldu ve “Benim bir serim birde sırrım vardır. Başımı sana feda ettim. Sırrımı oğlum Veled’e verdim. Sultan Veled’in bin yıl ömrü olsa hepsini ibâdetle geçirse, ona verdiğim sırra evliyâlıkta ilerlemesine sebep olduğum derecelere kavuşamaz” dedi. |
|
02-01-2018, 09:30 | #97 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri .com
MEVLANA VE ŞEMS İKİ AŞIK *Mevlânâ ile Şems-i odaya çekilip sohbete başladılar. dışarı çıkmadan, yanlarına oğlundan başkasını almadan, ma’nevî âlemde kendilerinden geçtiler. Halk, Şems gelince Mevlânâ’nın sâkinleşip, kendilerine nasihat edeceğini, sohbet edeceklerini ümîd ederken, tam tersine mevlana eskisinden fazla Şems’e bağlandı muhabbetleri ziyâdeleşti*Şems-i hazretleri, Mevlânâ’yı evliyâlığın en yüksek derecesine çıkarmak için elinden geleni yapıyor riyâzet ve mücâhede yaptırıyordu. halk, Mevlânâ’nın görünmemesinden Şems’e kızdılar. Şems Sultan Veled’e dedi ki; “Ey Veled! Hakkımda sû-i zana başladılar. Beni, Mevlânâ’dan ayırmaya söz ettiler. Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!” *1247 senesinin Aralık ayının Perşembe gecesiydi. Mevlânâ ile Şems sohbet ediyor, Allahü teâlânın muhabbetinden ve evliyâlıkdan anlatıyorlardı. Bir kapı çalındı Şems hazretlerine hücum ettiler. Şems-in “Allah!” diyen sesi duyuldu. Mevlânâ dışarı çıktı. kimse yoktu. Yerde kan lekeleri vardı. *Sultan Veled’i uyandıran mevlana şemsini sordu tüm aramalara rağmen, Şems- hazretlerinin mübârek cesedini bulamadılar. Sultan Veled, rü’yâsında Şems-in cesedinin kuyuya atıldığını gördü. yanına en yakın dostlarını alarak, kuyuya gittiler. Cesed hiç bozulmamıstı. Cesedi Mevlânâ’nın medresesine defn ettiler. *Şems-in den ayrılan, Mevlânâ çok üzüldü. Ayrılık hasreti ile beyitler, kasideler söyledi. Ayrılığı Evliyâlık hâlleriyle, nazımlarıyla öyle güzel anlattı o zamana kadar öylesini kimse söyleyemedi. Hazreti Ali’den gelen feyz ve bereketleri, onun kadar güzel anlatan olmadı. Şems-e olan muhabbetini eserlerinde “Şems” ve “Hâmûs” kelimeleriyle anlattı*Mevlânâ şemsinin ölümüyle talebeleri arasına karıştı, dersler verdi evliyâlar yetiştirdi en meşhûru, Hüsâmeddîn Çelebi idi. Câmilerde nasihatler etdi İnsanların hasta kalblerine, tatlı, serin şerbetler vererek şifâ oldu*İlim ve faziletiyle şöhret oldu ki, ilim talebeleri, her taraftan huzûruna geldi Her zaman etrâfında beşyüz dinleyici olurdu. Suâller sorar, müşkül çözerdi.*Mevlânâ, kitâb ve sünnetten zerre kadar ayrılmadı, tasavvufda üstün oldu. Binlerce talebesini büyük bir i’tinâ ile yetiştirdi. talebe sayısı arttı, medreseleri çoğaldı. Büyük âlimler yetiştirdi*Şems anlattı ki: “Hocam Sellebâf hazretlerinin hizmetinde çok yüksek kerâmetlere nail oldum. benim sırrımdan hocam âciz kaldı. ben de Mevlânâ hazretlerinin gizli hâllerini bilmekte âciz oldum. evliyâlar, keşke biz de Mevlânâya yetişmiş olsaydık diye arzu ederlerdi.”*Şems anlatır: “Her kim*“Âlimler, peygamberlerin vârisleridir”*hadîs-ine vâkıf olmak isterse. Mevlânâ’nın hareketlerine, ahlâkına, davranışlarına baksın. Onun gibi olmaya çalışsın. Onu sevsin. Onda enbiyâ ve evliyânın vasıfları toplanmıştır. emsalsizdir. Cennet onun rızasında, Cehennem onun gazâbındadır. Fakat Mevlânâ’nın sırrı, âlemde gizli kaldı, onu kimse keşfedemedi. *Mevlânâ nın talebelerinden Selâhaddîn Zerkûb kuyumculuk yapardı. Mevlânâ, dükkândan geçerken, altına şekil veren her çekicin; “Allah, Allah!” dediğini kalb gözüyle anladı. dükkân sahibini medreseye da’vet edip, iltifâtlarda bulundu. Selâhaddîn, Mevlânâ’nın sohbetlerinden haz, duydu kuyumculuğu bıraktı. hergün medreseye gidiyor, hocası Mevlânâ’nın sözlerini sahrada susuz kalan kimse gibi, içiyordu. *Mevlânâ yeni talebesi zerkubiyi çok sevdi feyz ve teveccüh etti Selâhaddîn evliyâlğa yükseldi Sultan Veled’e, Selâhaddîn’in kızını istedi ve akraba oldu. Selâhaddîn, on sene Mevlânâ sohbetiyle şereflendi, Mevlânâ’nın sağlığında vefât etti. *Selâhaddîn’in vefâtıyla Mevlânâ hazretleri, Çelebi Hüsâmeddîni yetiştirdi. Çelebi ı Mesnevî’yi yazdı Mevlânâ Mesnevî’nin ilk onsekiz beytini kendisi diğer beyitleri ise, kendisi söyleyerek Çelebi Hüsâmeddîn’e yazdırdı. Böylece bir benzeri yazılmamış olan Mesnevî-i şerîf meydana geldi. |
|
02-01-2018, 09:31 | #98 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri .com
MEVLANA VE MENKIBELER *Şemseddîn Attâr anlatır: Mevlânâ câmide va’z ederken, mevzû; Hızır ile Mûsâ aleyhimesselâmın kıssasına geldi. Bu kıssayı, bir fesahat ve belagatla anlatıyordu ki, herkes nefesin kesip, can kulağı ile dinliyordu. yanımdakiler şöyle diyordu Sanki hızır yanımızda sen Hızırsın, ne olur, ihsân eyle!” *Hızır aleyhisselam şöyle buyurdu hazret-i Mevlânâ varken, benim ihsânda bulunmam deniz yanında teyemmüm gibi olur. müşkilleri o halleder” deyip, gözden kayboldu. Ben Mevlânâ hazretlerinin yanına gittiğimde, Ey Attâr. Hızır aleyhisselâmın sözleri doğrudur” diyerek sözümü kesti.*Mevlânâ bir gencin, bir ihtiyârın üstüne oturduğunu görür. Ve hazret-i Ali’nin sabah namazında önde yürüyen yahudî bir ihtiyârı, yaşına hürmeten geçmediğini, namaza geç kalınca, Cebrâil aleyhisselâmın Resûlullahın sırtına lutf ile elini koyup durdurduğunu ve hazreti Ali’nin namaza yetiştiğini anlatır*Yahudi ihtiyâra hürmet edilince, müslüman ihtiyâra daha çok hürmet edilir. ömrünü dîne uymakla geçirmiş ihtiyârlara saygı ve hürmet gösteren gençler. Allahü teâlâ katında yüksek mertebe kazanacağını düşünmelidir .gençler nasihatleri dinlemeli mükemmel bir ders alıp, ona göre hareket etmelidir *Bir yerde büyük bir cemiyette Âlimlerden biri, bugün Mevlânâya, karşı geleceğim dedi. Sadreddîn Konevî nasihat etti Mevlânâ kapıdan girince La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah, söylüyince. Bana karşı çıkıyorsan çık, ters cevap veriyorsan ver” kibirli adam, tövbe edip Mevlânâ’nın elini öptü, sâdık talebelerinden oldu.*Sultan Rükneddîn’in hanımı anlatır: Mevlânâ hazretleri aniden bu evden çıkın, evi boşaltın” buyurdu. Çıkar çıkmaz ev yıkıldı. Hepimiz kurtulduk. Mevlânâ’nın şükrânesi olarak. Sultan Rükneddîn, bin altını Mevlânâ’nın talebelerine dağıttı.beyler, Sultan Rükneddîn’i Aksaray’a da’vet etti Mevlânâ gitme dedi. Ancak o gitti ve öldürüldü.*İmâm İhtiyârüddîn anlatır: “Birgün Mevlânâ Hüsâmeddîn Çelebi’ye gidiyorduk. Mevlânâ’nın bir arşın yükseğe çıktı Hayretimden kendimden geçtim. Ayıldığımda Mevlânâ hazretleri gitmişti kendilerine yetiştim. Bana “İnsan oğlu bir kuştan daha mı âciz ki, havaya kalkmasına hayret ediyorsun?” buyurdu. *Bağ. Sohbetinde Mevlânâ, Hüsâmeddîn Çelebi’ye; Şeyh ziyâeddîn’in dergâhı Çelebi’nin olsun” buyurdu. Çelebi; “Efendim! Başkalarının makamında gözüm yoktur” dedi. Mevlânâ, “benim gönlümden geçti” buyurdu. sohbet bitince.Şeyh Ziyâeddîn’in dergâhında öldüğü haberi getirildi ve Hüsâmeddîn Çelebi oraya müderris ta’yin edildi.” *Mevlânâ, Allahü teâlânın yarattığı mahlûkâta merhametliydi. Nefîsüddîn Sivâsî’ye bir ekmek aldırdı. Ekmeğiyle bir viraneye gitti. Mevlânâ ekmeği yavrulamış bir köpeğe kendi elleriyle yediriyordu. Mevlânâ dedi ki; “Bu hayvan yedi gündür açtır ve yavrularına şefkatle bakmış ve hiç yanlarından ayrılmamıştır. *efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde;*“Merhametlilerin en büyüğü olan Rahmân, kullarından merhametli olanlara merhamet eder. Ey ümmet ve Eshâbım Siz de O’nun yarattıklarına merhamet ediniz ki, size de semâ ehli merhamet etsin”*buyurdu. *Mevlananın sözleriyle talebesi Nefîsüddîn ağlayarak Mevlânâ’nın ellerini öptü hayvanlara bile merhametli olan siz, ahbâb ve dostlarınıza da merhamet edersiniz” dedi. Mevlânâ; “Evliyâullahın merhameti çoktur; tüm mahlûkâta ve ahbâblarına şüphesiz merhamet eder” buyurdu.*Mevlânâ’yı dostlarından kırk kişi evlerine da’vet etti O da davete icabet edip sohbetlerde bulundu Ertesi sabah Mevlânâ hazretleri bizde idi ve sohbet etti dediler. Hâlbuki Mevlânâ, kendi husûsî odasında sabaha kadar ibâdetle meşgûl idi. |
|
02-02-2018, 08:22 | #99 |
Rabbim kafirler, müşrikler, münafıklar topluluğuna karşı bizlere yardım eylesin. Nusretini üzerimizden eksik eylemesin. Bizler şehitliğin ne olduğunu biliriz. Rabbim bizlere de şehadet nasip eylesin. Şu an mücadele veren, harp içinde olan ordumuza Rabbim yardım eylesin, güvenlik güçlerimize muvaffakiyetler nasip eylesin, muzafferiyetler ihsan eylesin. Bu hakkın batıla karşı büyük bir micadelesidir.*
Ebrehe'nin ordusunu yerle bir eden yüce Mevla'mız Esma'ül hüsna'sı kuvvetine ebabillerin ağzından düşen çamur taneleri gibi ordumuzun silahından çıkan her bir kurşunu isabetli olarak yerine nasip eylesin. Rabbim güvenlik güçlerimize, kahraman Mehmetçik'imize muzafferiyetler nasip eylesin. Düşmanlarımızı mağlup eylesin. Onları Kahhar ism-i şerifi hürmetine kahreylesin, perişan eylesin. Devletimizin, milletimizin üzerinde en küçük dahi bir parçasında gözü olanların gözünü kör eylesin, kalbini mühürlesin. Onlara fırsat vermesin. Şu an Suriye'de ordumuza karşı kurulmuş olan her türlü tuzağı düşmanların kendi başlarına makuz eylesin. Birliğimizi, dirliğimizi Rabbim daim eylesin |
|
02-02-2018, 08:23 | #100 |
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
MEVLANA VE MENKIBELER *Mevlananın Hanımı anlatır: “Birgün Mevlânâ kayboldu. bulamadık. Uyandığımda Mevlânâ’yı namazda gördüm. Mübârek ayakları tozlu idi. ayakkabılarında kırmızı kumlar gördüm. Mekke’de bir velî dostum vardır. onunla sohbet ettim. O kum, Hicaz’ın kumudur” buyurdu. kısa zamanda nasıl gittiği aklıma geldi. O da şöyle buyurdu “Allahü teâlânın velî kulları gönül gibi, bir anda her yeri dolaşabilir.” *Oğlu Sultan Veled anlatır: “Birgün babamla halvethânedeyken, yeşil cübbeli üç kişi selâm verdiler Bunlar çok nâzik ve nurlu kimselerdi babama; bunlar kimdi” dedim. Buyurdu ki: “Bunlar ricâl-i gayb denilen evliyâların kırklar zümresindendirler. birisi vefât etmiş, bizim sakayı istediler, o günden sonra sakayı göremedim. Babamın vefâtında saka başsağlığına geldi ve yine kayboldu.”*Mevlânâ’yı sevenler vasıyyetlerinde Mevlânâ hazretlerinin kabirde, Kur’ân okumasını istirhâm etti. Mevlânâ kabirlerde Kur’ân okudu. Vefât edenlerden çocuklarının biri, rü’yâsında babasını görünce; “Babacığım Bu dereceye nasıl vâsıl oldunuz?” diye sordu. Babası Beni kabre koyunca Münker ve Nekir melekleri suâl sordular ve oraya çok güzel bir melek geldi. Onlara; “Allahü teâlâ bu zâtı Mevlânâ’ya bağışladı. Onu bırakınız! dedi. O günden beri hamdolsun hâlim iyidir *Mevlânâ’nın talebelerinden Muhammed anlatır: “Konya’nın soğuk kış günlerinde, herkes evinden çıkmaz iken, hocam Mevlânâ medresede sabaha kadar namaz kılardı. elleri ve ayaklar soğuktan çatlar ve kanardı. talebeleri üzülür hocalarına ağlarlardı. *Mevlânâ’nın mübârek hanımı anlattı: “Mevlânâ hazretleri, namaza durdu. Sükûnet ve tevâzuyla Kur’ân-ı kerîm okuyor, gözlerinden yaşlar akıtıyordu. hayretle ona bakıyorduk. Namazdan sonra tesbihini çekip, cenâb-ı Hakka yalvarıp yakararak duâsını yaptı. bu hâli bana çok te’sîr etti, ağlamaya başladım. *Mevlananın hanımı“Ey efendi! Dünyâda ve âhırette günahkârların ümîdi sensin. ibâdetde korkar, ağlar, yalvarırsan, biz tenbel hâlimizle kıyâmetde ne yaparız?” diye sordum. buyurdu ki: “Allahü teâlânın verdiği ni’metlerin,ve ihsânların yanında benim yaptığım ibâdet ve yalvarışlar kusur ve eksiklikten başka birşey değildir. *Bütün korku ve yakarışlarımla; “Ey Kerîm olan Allahım! Benim gibi bir âcizin, bir çaresizin kuvveti ve takati ancak bu kadardır, ma’zûr buyur yâ Rabbî” demek istiyorum.sana lâyık ibâdeti kim yapabilir?”*Mevlânâ hazretleri, müslim veya gayr-i müslim herkese yaptığı iyilik ile meşhûrdu. Konstantiniyye’de meşhûr bir hıristiyan papaz, Mevlânâ’yı görmek için Konya’ya geldi. Papaz Mevlânâ’ya hürmet gösterdi. Mevlânâ da tevâzu gösterdi. iltifâtta bulundu. Papaz ve hıristiyanlar, Mevlânâ’nın iltifâtı tevâzusu ve olgunluğuna dayanamayıp, Kelime-i şehâdet getirip müslüman oldu*Mevlânâ, oğlu Sultan Veled’e buyurdu ki: “Oğlum! Cennette olmak istersen, herkes ile dost geçin, kin tutma, tevâzu göster. alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır.” *Mevlânâ, ezân-ı şerîf ayakta veya dizi üstünde huşû’ ile dinlerdi. ezân-ı şerîf duâsını okuyup, salevât-ı şerîfe söylerdi. namazda talebelerine, namazı vaktinde kılmalarını tavsiye ederdi. Buyururdu ki: Belhde bir kimse ezan zamanı işini bırakır, iki dizi üstüne oturur salevât-ı şerîfe getirir, ezan duâsını okurdu.vefât etti. Cenâzesinde ezân-ı şerîf okununca . Cenâze doğruldu, ezan bitinceye dek diz üstü oturdu Sonra tekrar yattı. *Cenâzeyi kabre koyduklarında, suâl melekleri geldiler. Bu sırada Allahü teâlâdan bir hitâb geldi ki: O kulum. İsmim anıldığı zaman. İsmimi azîz tutarak hürmetle beklerdi. Siz de onu ziyâret edip azîz tutun.”*Selçuklu Sultânı Rükneddîn, Mevlânâ’ya beş kese altın gönderdi Mevlânâ’ya altınları arz edilince; “Beni seviyorsanız, altınları çamurun içine atın” buyurdu. *Talebeleri mevlananın emriyle altınları çamurun içine atdılar dünya malına tamah edenlet çamurun içine girdiler üstleri, başları, yüzleri çamurdu ve pislikti kirden görünmez bir hâle geldiler. *Mevlânâ, insanların vaziyetlerini göstererek altınlar, dünyâ ehlinin üstünü başını batırır âhıret ehlinin kalbini karartır, kirletir. günahlara sevkedip, ibâdetden alıkoyar. Dünyâ için çalışın ancak Dünyâ malını kalbinize koymayın *Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya, yarın ölecekmiş gibi âhırete çalışın Burada dikkat edilecek nokta; hırs yapmadan kanâat edin.âhıret saadeti için çalışıp kazanın niyetinizi düzeltin. İslâmiyet, insanlara faydalı olmayı emreder. *En büyük saadet, en büyük sermâye, helâlinden kazanıp, hayır ve hasenatı âhırete göndermektir. asıl sermâye, mal, mülk, para sahibi olmak değil, ilim, amel, ihlâs ve güzel ahlâk sahibi olmaktır” buyurdu. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|