![]() |
#51 |
![]() EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK* EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN* EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK* EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR* EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM* EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ* EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM* EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM* EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR* EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL* EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ* EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS* EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY* EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ* EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT* EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD* EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR* EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR* EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ* EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR* EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS* ER-REŞİD*ES-SABUR* Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#52 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İMÂM-I A’ZAM (Ebû Hanîfe) *İmâm-ı a’zam Mekke, Medîne, Basra gibi ilim merkezlerinde* âlimlerden ilim öğrenmiştir. hac için Mekke’ye gittiğinde meşhûr âlimlerden ilim öğrenmiştir. Ellibeş defa hac yapmıştır. *İmâm-ı a’zam* Ehl-i beytden, Zeyd bin Ali’den, Muhammed Bâkır’dan ilim öğrendi. Muhammed Bâkır ona Ceddimin şeriatini bozanlar çoğaldığında sen onu canlandıracaksın, sen korkanların kurtarıcısı, şaşıranların sığınağı olacaksın. Şaşıranları doğruya çevireceksin. Allahü teâlâ yardımcın olacak buyurmuştur.*Tasavvuf ilmini Silsile-i âliyye denilen evliyâ büyüklerinden Ca’fer-i Sâdık’dan öğrendi. tasavvufda yüksek bir makama kavuştu.Hazreti Ali’den nakledilen ilimleri* öğrendi. İlimde hiç kimseye nasîb olmayan yüksek bir dereceye ulaştı. *İmâm-ı a’zam Halife Mansûr’un yanına girdi. Oradakiler* Bugün dünyânın en büyük âlimi bu zattır” dediler. Halife Mansûr, “Ey Nu’mân, ilmi kimden aldın?” diye sorunca, Hazreti Ömer’den ilim alanlar vasıtasıyla Hazreti Ömer’den, Hazreti Ali’den Abdullah bin Mes’ûd’dan aldım.” Halife Mansûr, “Sen işini gayet sağlam tutmuşsun, ilmi asıl menbâından almışsın” dedi. *İmâm-ı a’zam Eshâb-ı kiramın büyüklerinden dörtbin kişiden ilim öğrenip, ilimlerde en yüksek dereceye ulaşmıştır. Şöhreti her yere yayılıp müctehidler, âlimler, hattâ hıristiyanlar bile onu* medh etmiş, övmüştür. *İmâm-ı a’zamın hocası Hammâd* vefât edince, hocasının talebeleri, ve halkın ileri gelenleri, onun yerini dolduracak âlimin, İmâm-ı a’zamın olduğunu görerek, hocasının yerine geçmesini istediler, o da “İlmin ölmesini istemem” buyurup, ilim kürsüsüne oturdu. Hocası Hammâd ın yerine müftî oldu ve talebe yetişdirdi*İmâm-ı a’zam, hocası Hammâd’ın yerine geçince, ilmi, vakarı, tevâzuu, takvâsı, ve güler yüzüyle herkes tarafından sevilen ve dînî mes’eleleri çözen yegâne müracaat kaynağı oldu. Irak, Horasan, Harezm, Türkistan, Tuharistan, İran, Hind, Yemen ve Arabistan’ın her tarafından gelen talebeler, fetvâ isteyenler ve dinleyicilerle etrâfı dolup taşıyordu. *İmâm-ı a’zamın meclisinde sorulan suâllere cevap ve talebeler için dersler olmak üzere iki müzâkere yapılırdı. Her sabah namazı câmide kılınır sorulan suâlleri cevaplandırlır, fetvâlar verirdi. öğleden* sonra yatsıya kadar talebelere ders verilir Yatsıdan sonra dinlenilir, sonra* câmide sabaha kadar ibâdet edilirdi. *İmamı azam suâllere cevap vermeden müzâkere edilir, talebeler suâli cevaplamaya çalışırdı.* müzâkereden sonra, gerekli düzeltmeler yapılır ve konu cevaplandırılırdı. Cevaplardan sonra fetvâ yazdırılırdı. Bu yazılar fıkıh kaideleridir mes’ele cevaplandırılınca şükür tekbiri getirilirdi. Kûfe mescidi tekbir sadalarıyla çınlardı. *Talebelere verilen dersler çok mükemmel bir usûl ile yürütülürdü. fıkh ve hâdiseler anlatılırdı geleceğe âit mes’eleler tesbit edilmiştir. İmâm-ı a’zamın ders halkasında çözülen mes’eleleri yarım milyona ulaşmıştır. Arap dilinin ve cebir ilimcileri hayranlıklarını ifâde etmişlerdir.fıkhî mes’eleler kısımlara fasıllara ayrılmıştır. ibâdetler, sulh, cihad ve devletler ve miras hukuku olmak üzere* fıkıh düzenlenmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#53 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com İMÂM-I A’ZAM
*İmâm-ı a’zam, fıkıh ilmini kollara ayırıp her branşa kitap yazmıştır.Eshâb-ı kiramın Peygamberimizden bildirdiği îmân,ve i’tikâd bilgilerini* yüzlerce talebesine bildirdi. îmân bilgilneri yetiştirdi. İmâm-ı Mâturidî kelâm bilgilerini kitaplara yazdı. Yetiştirdiği talebe sayısı dörtbine ulaştı yediyüz otuzu ilimde yükseldi,* kırk kadarı ictihâd derecesine çıktı *İmâm-ı a’zam ticâretle de uğraşdı. Talebelerinin ihtiyâçlarını kendi kazancından karşılardı.* son derece şefkatliydi, ilimde titizlik gösterdi. Talebelerini* mükemmel yetiştirdi İmâm-ı a’zam talebelerine, “Sizler benim kalbimin sevinci, hüznümün tesellisisiniz” buyururdu.*İmâm-ı a’zamın ( radıyallahü anh ) Emevîler ve Abbasîler zamanında yaşadı Ömrünün elli yılı Emevîler, on sekiz yılı Abbasîler devrinde geçdi. dîni öğrendi ve öğretti. Diğer taraftan da, sapık fırkalarla mücâdele etti. Bunların başında Şia, Haricîler, Mürcie, Mutezile, Cebriyye gibi fırkalar gelmekte idi. *İmamı azamın yanına ellerinde kılıçlarıyla girip münâzara edenler, ikna edici cevaplar karşısında, doğru yola giriyorlar verecek cevap bulamayınca perişan bir halde çekip gidiyorlardı.*Emevî vâlisi, İmâm-ı a’zama devlet idâresinde* vazîfe vermek istemiş Fakat İmâm-ı a’zam bu vazîfeyi asla kabûl etmeirmiştir. hapsedilerek işkence yapıldı. serbest bırakılınca,* 747 yılında Mekke’de altı yıl kaldı. Mekke’de de talebelere ders ve fetvâ verdi Abbâsîlerin* kuvvetlenmesiylen Kûfe’ye döndü.derslerine* ölünceye kadar devam etti.*Otuz yıl boyunca verdiği derslerde yetişen talebeleri İslâm dünyâsının her tarafına yayıldı Müftîlik, kadılık gibi* vazîfelerle büyük hizmetler yaptı.Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) bildirdiği yol Ehl-i sünnet i’tikâdını ve fıkıh ilmini her tarafa yaydılar ve kıymetli kitaplar yazdılar. İnsanlara doğru yolu gösterip se’âdete kavuşturdular. İslam hizmetini* asırlara aksettirdiler.*İmâm-ı a’zam ( radıyallahü anh ) din ilimlerinde en üstün derecede âlim idi. Kelâm ilminde ve i’tikâd bilgilerinde Ehl-i sünnetin reîsidir.Fıkıh ilmindeki geniş bilgisini ve kıyasdaki harikulade kuvvetini ve akıllara hayret veren üstünlüğünü bildiren kitaplar sayılamayacak kadar çoktur. *Tefsîrde, müfessirlerin başı, üstadı, idi. Âyet-i kerîmelerde bildirilen hükümleri ve derin incelikleri anlamak ve anlatmakda müctehidlerin en başta gelenidir. tefsîr ilminde yüksek derecededir. Kur’ân-ı kerîmde i’tikâda, ibâdetlere, muamelata ve binlerce meseleyi anlamakta en başta gelen müfessirînden biri İmâm-ı a’zam dır. *fıkh ilminde mütehassıs olmak isteyen, Ebû Hanîfe’nin kitâblarını okusun/imam şafii Fıkıhta* Ebû Hanîfe gibi mütehassıs görmedim.”abdullah ibn.mübarek Büyük âlim Mis’ar, Ebû Hanîfe’nin karşısında diz çöker bilmediklerini öğrenirdi. “Bin âlimden ders aldım. Fakat, Ebû Hanîfe’yi görmeseydim, Yunan felsefi bataklığına kayacaktım” demiştir. *Hadîs ilminde Ebû Hanîfe gibi derin bilgi sahibi olanı görmedim. Hadîs-i şerifleri açıklamakta onun gibi âlim yoktur./ebu yusuf*Bizler, Ebû Hanîfe’nin yanında, doğan kuşu yanındaki serçeler gibi idik. Ebû Hanîfe, âlimlerin önderidir.” süfyan-ı servi *Yezîd bin Hârûn/Bin âlimden ders aldım. Ebû Hanîfe gibisini ve O’nun aklı kadar çok olanını görmedim.” *İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe buyurdu ki, “Resûlullahın hadîs-i şerîfleri başımızın tacı ve gözümüzün nûrudur. Eshâb-ı kiramın sözlerini arar, seçer ve onlara uyarız. Tabiînin sözleri ise, bizim sözlerimiz gibidir.”*Mezhebsizler Ebû Hanîfe’nin hadîs bilgisi zayıf idi diyor. Bu sözleri câhil olduklarını ve hasedliklerini göstermektedir.” İmâm-ı Zehebî buyuruyorlar ki; İmâm-ı a’zam hadîs âlimi idi. Dörtbin âlimden hadîs aldı.üç yüzü Tabiînin hadîs âlimi idi.” |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#54 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İMÂM-I A’ZAM* EBU HANİFE *İmâm-ı Şa’rânî, “İmâm-ı a’zamın müsnedlerinin Hepsi, Tabiînin meşhûr âlimlerinden rivâyet edilmiştir.” Mezhebsizlerin, müctehid imamlara ve* bunların önderi Ebû Hanîfe’ye hasedleri, kalblerini kör ve vicdanlarını yok etmiştir İslâm âlimlerinin güzelliklerini, üstünlüklerini inkâr ediyorlar. Kendilerinde bulunmayanların sâlih kimselerde bulunmasını istemiyorlar.din imamlarımızın üstünlüklerini inkâr ediyorlar. kendilerini hased hastalığına kapdırıyorlar. *İmâm-ı a’zam* hadîs-i şerîfleri yazardı. Yazdığını sandıklarda saklardı. sandığı yanında taşırdı. Az hadîs rivâyet etmesi, ezberlediği hadîslerin az olduğunu göstermez. Bunu ancak din düşmanı kimseler söyliyebilir. Onların taassubları* İmâm-ı a’zamın kemâline şâhiddir nâkısların kötülemeleri, âlimlerin kemâllerini gösterir. *Büyük bir mezheb kurmak ve yüzbinlerle suâli, âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şeriflerle cevâblandırabilmek, tefsîr ve hadîs bilgilerinde ihtisas sahibi olmayanın yapacağı iş değildir. mezheb kurmak İmâm-ı a’zamın tefsîr ve hadîsdeki vukûfunu, ihtisasını açıkça göstermektedir. *İmamı azam İnsan gücünün üstünde çalışarak, bir mezheb ortaya koydu hadîs-i şerîfleri* bildirmeye, vakit bulamadı bu yüce imâmı, hadîs bilgisi zayıf idi gibi göstermeğe ona hased taşları atmak ve lekelemeğe sebeb olamaz. dirayet olmadan rivâyet* makbûl değildir Dirayetsiz rivâyet, kıymetli olsaydı, çöpçünün hadîs söylemesi, Lokmân’ın aklından üstün olurdu *İbn-i Hacer şâfi’î âlimlerindendir* diyor ki, “Büyük hadîs âlimi A’meş, İmâm-ı a’zam dan birçok mes’ele sordu, İmâm-ı a’zam, suâllerin her biri için hadîs okuyarak cevap verdi. A’meş, İmâm-ı a’zamın hadîsdeki derin bilgisini görünce, Ey fıkh âlimleri! Sizler* tabîb, biz hadîs âlimleri eczacı gibiyiz! Hadîsleri biz söyleriz. siz anlarsınız dedi. *büyük hadîs âlimi A’meş’in yanında* Birisi A’meş düşündü İmâm-ı a’zama sorup cevâb istedi. İmâm-ı a’zamın cevabına. A’meş, hayran olup, yâ İmâm Bunu hangi hadîsden çıkardın dedi. İmâm-ı a’zam, hadîs-i şerîf den çıkardım. İmâm-ı Buhârî, üçyüzbin hadîs ezberlemişdi. yalnız onikibinini yazdı. Çünkü, “Benim, söylemediğimi hadîs olarak bildiren, Cehennemde çok acı azâb görecektir.” hadîs-i şerîfinin dehşetinden çok korkardı. *İmâm-ı a’zamın vera’ ve takvâsı çoktu hadîs için çok ağır şartlar koymuştu. Ancak bu şartlarda* hadîs-i şerîfi nakl ederdi. Ba’zı hadîs âlimlerinin şartları hafif olduğu için, çok sayıda hadîs rivâyet etmişdir. *hadîs âlimi, âlimleri küçültmemiştir. Eğer Böyle olmasaydı, İmâm-ı Müslim, İmâm-ı Buhârîyi incitirdi. İmâm-ı a’zam ın ihtiyâtı ve takvâsı çoktu* rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler on yedi adet değil on yedi kitaptır* her birine “Müsned-i Ebû Hanîfe” adı verilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#55 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İMÂM-I A’ZAM VE MEZHEP ANLAYIŞI *Ehl-i sünnetin dört hak mezhebinden biri de İmâm-ı a’zamın ( radıyallahü anh ) kurduğu Hanefî mezhebidir.* Mezheb; bir müctehidin dînî kaynaklardan çıkardığı hükümlerdir Müctehid âlim tarafından, îmân amel ve ibâdetde Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için müslümanlara gösterilen yoldur. Bir Mezheb, lügatte gitmek, tâkib etmek, gidilen yoldur. görüş, doktrin, akım ma’nâlarına da kullanılmıştır.*İslâm dîninde, îmânda mezheblere ayrılmak yoktur. müslümanlardan* efendimizin* inandığı ve bildirdiği gibi îmân etmelerini istemektedir. Peygamberimiz bir tek îmân bildirmiş Eshâb-ı kiram gibi inanmış, i’tikâd ve inançta ayrılık olmamıştır. Peygamberimizin vefâtıyla insanlar, İslâmiyeti Eshâb-ı kiramdan işiterek ve sorarak öğrendi Hepsi aynı îmânı bildirdiler. Peygamberimizden nakille bildirilen îmâna “Ehl-i sünnet i’tikâdı” denilmiştir. *Eshâb-ı kiram îmân bilgilerine, kendi düşüncelerini, nefsânî arzularını, siyâsi görüşlerini asla öğretmediler* Eshâb-ı kiram, Allahü teâlâyı tereddütsüz kabûl edip inandılar âyetleri ve îmânlarını Peygamberimizden işittikleri gibi muhafaza ettiler. İslâmiyetteki îmân esaslarını insanlara, saf, berrak ve aslıyla tebliğ ettiler, *Eshâb-ı kiramın Resûlullahtan bildirdikleri tebliği hiç birşey eklemeden çıkarmadan kabûl edip,* inanıp, onların yolunda olanlara “Ehl-i sünnet vel cemâat” fırkası,doğru ve hakîkî İslâmiyet yolundan ayrılanlara da bid’at fırkaları (dalâlet fırkaları, bozuk, sapık yollar) denildi.*Allahü teâlâ, tüm müslümanlardan tek îmân istemektedir. İslâmiyette, îmânda, ayrılığa izin verilmemiştir. Resûlullah efendimizin ( aleyhisselâm ) inandığı bildirdiği ve gibi îmân eden müslümanlara “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat” veya “Sünnî” denir. *Sünnî müslümanlara, mezheb imâmı olan büyük İslâm âlimleri* Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde hükmü bildirilmemiş olan ibâdetlerin ve günlük muâmelelerin tarif ve yapılışını gösteren ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşturan yollara amelî mezhebler denilmiştir. Mezheb imâmı âlimlerin ictihâd ayrılıklarına dîn sahibi izin vermiş ve bu müslümanların İslâmiyete* uymalarını temin ederek müslümanlara rahmet olmuştur. hadîs-i şerîfte,“Âlimlerin mezheblere ayrılması rahmettir” buyurulmuştur.*İslâmiyet, tüm hayatı içine alan bir hayat dinidir.* insan ömründe islamın mutlak bir hükmü vardır. İslâmiyet, müslümanlardan her an ve her zaman Allahü teâlânın rızâsını istemektedir. Bu* îmân* i’tikâdın doğruluğu ile olur. îmân ve i’tikâdlı müslüman, Ehl-i sünnet ve’l-cemâat yolundadır.* sâlih ve kâmil bir müslümanlık için her harekette Allahü teâlânın rızâsını gözetir. Ameli mezhebler, Ehl-i sünnet müslümana* Allahü teâlânın râzı olduğu usûlleri, yolları gösterir |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#56 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İMÂM-I A’ZAM VE MEZHEP ANLAYIŞI *Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde insanlara îmânı sâlih amellerle rızâsını kazanmalarını istemektedir. Eshâb-ı kiram îmân ettikten sonra,* büyük bir hassasiyetle rızâyı ilahiyi aradılar. emirleri eksiksiz olarak kalben yerine getirdiler. yasaklardan ve haramlardan şiddetle kaçındılar.*efendimiz Kur’ân-ı kerîmi, hadîsleri ile açıklayarak doğru anlaşılmasını temin etti. Eshâb-ı kiram, Kur’ân-ı kerîmden anlayamadıklarını efendimize sorar,* Kur’ân da bildirilmeyen husûslarda, efendimiz nasıl yapıyorsa tatbik ederlerdi. Eshâb-ı kiram Kur’ân-ı kerîm ve Resûlun sünnetine uymamaktan korkar, ürperir ve şiddetle kaçınırlardı. *Ashab âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf ile* bildirilmeyen bir işte* Allahü teâlânın rızâsını araştırır hadis ve kitab uygunuluğa göre amel ederlerdi. efendimiz, vâli ve kadılara Kur’ân-ı kerîm ve hadîste hükmünü bulamadığı mes’elede* ictihâdı emir buyurdu.Muaz bin Cebel’e şöyle buyurdu Yâ Muaz neye göre hüküm vereceksin?-Allah’ın kitabı resûlullahın sünneti ile.ya resulullah-Ya sünnetimde hüküm bulamazsan-ictihâd ederim, yâ Resûlullah Peygamberimiz ( aleyhisselâm )Resûlünün elçisini, muvaffak kılan Allaha hamd olsun” buyurdu. *vahiy ile bildirilmeyen işlerde Resûlullah ve Eshâb-ı kiram ictihâd ediyorlar, Eshâb-ı kiramın ictihâdı Resûlullahın ictihâdına uymuyordu. Meselâ; Bedir’de esîrlerinde* efendimiz ile Hazreti Ebû Bekir fidye ile salıverilmelerini, Hazreti Ömer öldürülmelerini ictihâd etmişdi. Allahü teâlâ, Hazreti Ömer’in ictihâdına uygun olanı, vahiy ile bildirdi.*Eshâb-ı kiramın müctehid idi din bilgilerini Resûlullahtan ( aleyhisselâm ) aldılar. O’nu bizzat görmenin, O’nun sohbetinde bulunmanın ma’nevîyat ve kemâline erdiler. Nefisleri ihlâs, edeb, ilim ve irfandı Eshâbdan olmayanların ulaşamayacağı üstünlüklere kavuştular. hidâyet yıldızları hadîs-i şerîfle bildirildi.imânı, i’tikâdı bir idi. *Haklarında nass âyet ve hadîs bulunmayan mes’elelerde ictihâd ettiler. Her biri, amelde mezheb sahibi idiler. ictihâdları birbirine benzerdi. İctihâdları toplanıp, kitablara geçirilmediği için mezhebleri unutuldu. İslâmiyeti Eshâb-ı kiramdan öğrenen büyük imamlar yetişti. Bunlar da amelde mezheb sahibi idi ve her birinin ictihâdına kendi ismi verildi mezhebleri kitaplara geçirilmedi ve unutuldu.*dört büyük imâmın ictihâdları, talebelerince kitaplara geçirilererek muhafaza edildi* müslümanlar arasında yayıldı. müslümanlara doğru yolu gösteren ve İslâm dînini bozulmaktan koruyan dört imâmın birincisi İmâm-ı a’zam* ikincisi İmâm-ı Mâlik Üçüncüsü İmâm-ı Şafiî, dördüncüsü Ahmed Hanbel’dir. *Ehl-i sünnette dört imâmdan İmâm-ı a’zam yoluna Hanefî Mezhebi İmâm-ı Mâlik’in yoluna Mâlikî İmâm-ı Şafiî’nin yoluna Şafiî İmâm-ı* Hanbel’in yoluna da Hanbelî Mezhebi denilmiştir. müslümanın Allah rızâsına uygun ibâdet* yapabilmesi, dört mezhebden birine uymak ile mümkündür. Her müslümanın ictihâd yaparak Kur’ân ve hadîsden hüküm çıkarması İslâm âlimi, olması mümkün değildir, Hicrî dördüncü asırdan sonra âlim yetişmemiştir. *Kur’ân-ı kerîme herkesin ma’nâ verip, hüküm çıkarması yasak edilmiştir. Hadîs-i şerîfte; “Kur’ân-ı kerîmden ma’nâ çıkaran kâfir olur.” buyuruldu. Kur’ân-ı kerîmden müctehid ve din âlimleri hüküm* çıkaramazlar efendimiz, Kur’ân hükümlerini hadîs-i şeriflerle açıklamıştır. Kur’ân-ı kerîmi ancak Resûlullahın Eshâb-ı ve müctehid imamlar açıklamışlardır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîm Enbiyâ sûresinde; “Bilmiyorsanız, zikir ehline sorunuz” ve Ey akıl sahipleri! Akıl erdiremediğinizde bilen ve ermiş olanlara tâbi olunuz!” buyurmaktadır. *Hadîs-i şerîfte; “Bilmediklerinizi bilenlerden sorunuz. Cehâletin ilâcı sorup öğrenmektir.” buyuruldu. âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler ibâdetleri bilmeyenlerin bilenlerden sorup öğrenmelerini emretmektedir. İmâm-ı a’zam İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Şafiî ve İmâm-Hanbel, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden ictihâd ederek, İslâm dinindeki emir* yasak, helâl ve haramları açıkladılar. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#57 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İMÂM-I A’ZAM VE MEZHEP ANLAYIŞI *İslâmiyette tüm din bilgileri dört kaynaktan çıkmıştır. Bunlar Kur’ân* Hadîs- İcmâ ve Kıyasdır. müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını, Kur’ânda bulamazlarsa, hadîse bakarlar. Hadîsde* bulamazlarsa, icmaya başvururlardı* İcmâ’ sözbirliğidir. Eshâb-ı kiramın hepsinin ağız birliği yapmasıdır* ashabdan sonra gelen Tabiîn icmâı delîldir, senettir. Daha sonrakilere icmâ denmez. *Bir işi yaparken, icmâ ile kıyâsa başvurulmalıdır İmâm-ı Mâlik, Medîne-i münevvere ahâlisinin sözbirliğine senet dedi. âdetleri, Resûlullahtan öğrenmiştir. senet, kıyastan daha sağlamdır, dedi. Fakat üç mezhebin imamları, Medine ahâlisinin âdetini senet almadı.*İctihâd,* insan gücünün yettiği kadar, zahmet çekmek ve çalışmaktır. Dînî bir terim olarak; Kur’ân ve hadîsde, bildirilmemiştir İctihâd yolu ikidir: Biri, Irak âlimlerinin yolu olup, re’y yolu Ya’nî kıyas yoludur. nasıl yapılacağı, Kur’ân ve hadîsde bildirilmemiştir kıyasta işin nasıl yapıldığı aranır, bulunur. Ve onun gibi yapılır Eshâb-ı kiramdan sonra, müctehidlerin reîsi, İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’dir. *İkinci yol, Hicaz âlimlerinin yolu* Rivâyet yoludur Medine-i münevverenin âdetleri, kıyastan üstündür rivayet müctehidlerinin büyüğü, İmâm-ı Mâlik’dir ki, Medîne-i münevverede oturuyordu. İmâm-ı Şafiî ile Ahmed Hanbel de, İmâm-ı Mâlik’in ve İmâm-ı a’zamın yolu birleştirdi. Ayrı bir ictihâd yolu kurdular. İmâm-ı Şafiî, âyet-i kerîme ve hadîslere bakıp, kuvvetli tarafa göre iş görürdü. kuvvet bulamazsa, o zaman, kıyas yolu ile ictihâd ederdi. *Ahmed Hanbel de, İmâm-ı Mâlik’in yolunu öğrendi İmâm-ı a’zamdan* kıyas yolunu aldı pek çok hadîs-i şerîf ezberledi hadîs-i şeriflerin birbirini kuvvetlendirmesine bakarak, ictihâd etti ve üç mezhebden ayrılmıştır.*dört mezhebin hâli, bir şehire benzer bir işin nasıl yapılacağı kanunda bulunmazsa, o şehir toplanıp, o işi kanundaki benzeriyle yaparlar. devletin maksadı, beldeleri tamir ve insanların rahatlığıdır rey ve fikirleri kanunun maddesidir.Hanefî mezhebine benzer. Bazıları hareketlerini devlet merkezindeki memurların hareketlerine benzetir Bunlar da, Mâlikî mezhebine benzer. Ba’zıları kanunun ifâdesine, yazının gidişine bakarak, o işi yapma yolunu bulur. Bunlar da, Şafiî mezhebi gibidir. Bir kısmı kanunun başka maddelerini toplayıp, birbiri ile karşılaştırır ve, doğruyu ararlar Bunlar da, Hanbelî mezhebine benzer. *şehrin ileri gelenleri bir yol bulur ve hepsi, yolunun doğru ve kanuni* olduğunu söyler. Kanunun istediği dört yoldan biri olup, diğer üçü yanlıştır. kanundan ayrılmaları, kanunu tanımadıkları için, devlete karşı olmayıp, hepsi kanunu, ve emrini yerine getirmek İstediğinden suçlu görülmezler. uğraş ve çabaları beğenilir. doğrusunu bulan mükâfat alır. Dört mezheb budur Allahın istediği yol, tektir Dört mezhebde, biri doğruysa diğerleri* yanlıştır her mezhep imâmı, doğruluk için çalıştığından, yanılanlar af olur sevâb kazanır. Peygamberimiz Ümmetime, yanıldığı ve unuttuğu için ceza yoktur.” buyurdu. *Dört mezhebin ayrılıkları dînin temellerinde ve inanılacak şeylerde,değildir dini esas ve inançta* birlik vardır, Ehl-i sünnet* olduklarından birbirini sever ve asla kötülemezler. dört mezhebin Ehl-i sünnet’ten milyonlarca seveni vardı Dört mezheb birbirine yanlış demez, Doğru yol, dört mezhepdir, her Müslüman; “Benim mezhebim doğrudur. Yanlışlık ihtimâli de vardır. Diğer üç mezhebte bu konu yanlıştır ancak doğruluk olmak ihtimâli* vardır” demeli ve öyle inanmalıdır*Dört mezhebin amellerde, ibâdetlerde ayrılmaları, müslümanlar için rahmet ve kolaylıktır. Hadîs-i şerîfte; “Ümmetimin âlimlerinin ihtilâfı rahmettir.” buyuruldu *Hadislerde amellerdeki* ayrılık bildirilmektedir. Îmânda ve i’tikâdda ayrılık felâkettir ve yasaktır. Allahü teâlâ ve Peygamberi, mü’minlere merhametli oldukları için, ba’zı işleri Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirmedi. Açıkça bildirilse idi, farz olurdu. Yapmıyanlar günaha girer, kıymet vermeyenler kâfir olurdu. Mü’minlerin hâli güç olurdu. böyle işleri mezheb imamları açıkça bildirilenlere benzetmektedir ba’zen ayrılırlar |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#58 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İMÂM-I A’ZAM VE MEZHEP ANLAYIŞI *Bir Müslümanın, dört mezhebden birini öğrenmesi ve uyması lâzımdır. Bir mezhebe uyan müslüman, imamının Kur’ân ve hadîsdeki emir ve hareketlerine uymaktadır. değildir. Amellerde asıl olan, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf ezberlemek değil, Allahü teâlânın rızâsına uygun yapmaktır. Mezheb imamları, ömürlerini vererek, rızâ-i ilâhiyye yolunu araştırmışlar, tüm müslümanlara haber vermişlerdir. *Müslümanlar, asırlardır dört mezhebe uymakta uygulamaktadır. bir işin yapılmasında, zorluk varsa kendi mezhebine göre yapmasına imkân yoksa diğer üç mezhebten biriyle yapması caizdir . *mezheb imamları arasında farklılık olmasaydı, müslümanlar şaşkın, çaresiz ve sıkıntıda kalacaktı. eski ümmetlerde hüküm bir tane idi. hükme uyanlar kurtuldu, uyamayanlar sıkıntıya düştü. ümmetlerde İmâm-ı a’zam gibi âlimlerin yetişmemesi şeriatlerinin+ kısa zamanda bozulup yok olmasının sebeplerinden biridir *nikâh, talâk, zekât, gusül, abdest, namaz, ve diğer mes’elede sıkıntıya düşen mezheb müslümanları, diğer mezheblere uyarak İslâmiyete uygun yaşarlar zarûret olmadan kendi mezhebinden, başkasına uymak keyfince başka bir mezhebe uymak yasaktır ve İslâmiyette buna “telfîk” veya “mezhepsizlik” denir. Böyle bir kimse Allahü teâlânın rızâsını değil, kendi arzusunu düşünüyordur Buda dîni, insan oyuncağı hâline getirmektedir*İslâm mezhebsizliğin, dinsizliğe giden bir köprü olduğunu bildirmiştir İslâm âlimlerine uyulmalıdır Hadîs-i şerifler âlimler hakkında; “Din âlimleri, peygamberlerin vârisleridir.”, “Talebesi arasında âlim, ümmeti arasında peygamber gibidir.” “Fıkıh âlimleri kıymetlidir. Onlarla beraber bulunmak ibâdettir.” “Ümmetimin âlimlerine saygılı olunuz. Onlar yeryüzünün yıldızlarıdır.” buyuruldu.*İslâm âlimlerine uymak, dört mezhebden birinde bulunmaktır. tüm İslâm âlimleri dört mezhebden birinden ders alarak yetişmişlerdir dört mezhebe uymuşlardır. Ehl-i sünnet âlimlerinin, hükümleri eksiksiz kayda geçirilmiş , her müslüman tarafından işitilip bilinmişlerdir islam alimleri dört hak mezhebe uymadan yapılan amelin bâtıl olacağını bildirmişlerdir. *Mezhebleri beğenmeyen, onlardan birine uymayan veya mezheblerin kolaylıklarını birleştirmeye çalışan müslümanın yolundan ayrılmış, kendi başına yeni bir yol tutmuştur Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîm Nisa sûresinde Mü’minlerin yolundan ayrılanı Cehenneme atarız.”buyurmaktadır. *Dört mezheb imamının ve yetiştirdiği âlimlerin çözdüğü mes’elele sayısı milyonları aşmaktadır. yalnız İmâm-ı a’zam hazretleri 500 binden fazla fıkıh mes’elesini çözmüştür Dört mezhebin imamları ve müctehidleri, her işin dindeki hükmünü bildirmişlerdir. her türlü cevâb dört hak mezhebde vardır. cevapsız mes’ele yoktur Âhırette kurtulmak için müslümanlar, mezheblerini Ehl-i sünnet âlimlerden sorarak veya okuyarak öğrenmelidirler. *hıristiyan papazlar peygambere inanmayan filozoflarının kitaplarında dört hak mezhebe yakan ve iftiralar atılmıştır savaşlar yapıldığı söylenmiştir İslâm târihinde hiçbir devirde 4 hak mezhep arasında mezhep ayrılığı nedeniiyle en küçük bir sürtüşme olmamıştır. Dört mezheb birbirini hürmet ve sevgiyle yâd etmişlerdir*birbirlerinin asla yanlış dememişler ve kötülememişlerdir. Siyâsete karışmamışlardır. dört mezhebe uyan din kardeşleri birbirini sevmişler, asırlar boyu bir arada huzûr ve rahat içinde yaşamışlardır. Müslümanları bölüp birbirleriyle çatıştıran iddia ve iftiralar, İslâmiyeti kuvvetli, kültürlü müslümanlar arasında hiçbir itibar görmemekte, dört hak mezhepteki müslümanlar, birbirlerini severek, sayarak, kardeşçe, huzûr içinde yaşamaktadırlar. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#59 |
![]() EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR
ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK* EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN* EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK* EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR* EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM* EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ* EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM* EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM* EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR* EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL* EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ* EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS* EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY* EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ* EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT* EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD* EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR* EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR* EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ* EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR* EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS* ER-REŞİD*ES-SABUR* Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#60 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
İmamı azam ve mezhep anlayışı *İşte İmâm-ı a’zam mükemmel çalışmaları ictihâdı ve fıkıh bilgileri ile müslümanların İslâmiyete uymak için takip edecekleri yolu gösterdi bu yola “Hanefî Mezhebi” denildi.*İmâm-ı a’zam fıkhı, “Leh bilmek, tanımak” diye tarif etmiştir. fıkhı tesbit için, Edille-i şeriyyeye başvururdu. Bunlar Kur’ân-ı Kerîm Sünnet aleyhisselâm ın sözleri, Eshâb-ı kiramın sözbirliği ve Kıyâs-dır. İmâm-ı a’zam, bir işin Kur’ân da bulamazsa, hadîse bakardı. Peygamberimizin sünnetine bağlıydı, hadîsleri senet olarak almıştır. *Bir iş hakkında hadîs-i şeriflerde de hüküm bulunmazsa, o iş için icmâ yapılırdı İcmâ’, sözbirliğidir Eshâb-ın ağız birliği yapmasıdır İmâm-ı a’zam, Eshâb-ın sözlerini, kendinden üstün tutmuştur. Peygamberimizin yanında, bulunmak şerefi kazanılan derecelerin en büyüğüdür *Bir iş icmâ ile veya sahabe sözü ile bilinemezse, kıyas yapılarak hüküm verilir. kıyas yoluna, re’y yolu veya ictihâd denir. Kıyas; Kur’ân-ı kerîm ve hadîsde hüküm bulunmayan bir işi, hüküm bu lunan bir diğer işe benzeterek hükme bağlamaktır. *İmâm-ı a’zam, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde icmâ ve kıyastan başka istihsân ve örfler ile de hüküm verirdi. örf islamiyetin yasak ve hükmüne aykırı olmazdı İstihsân kuvvetli görülen bir husûsdan bir benzer hükme dönmektir. dînen muteber olan bir tercihi bir delîli aykırı düşen başka bir delîlden üstün tutup, hüküm vermektir. *Hanefî mezhebinin üç yoldan gelmiştir. 1. Si Usûl dür Hanefî mezhebinin sahibi İmâm-ı a’zamdan ve talebesinden gelen haberlerdir. İmâm-ı Muhammed’in altı kitabı ile bildirilmekdedir. kitabları güveni lir kimseler getirdiği için Zâhir haberler denilmişdir. Usûl haberlerini ilk toplıyan Hâkim şehîd Muhammeddir. *2. Nevadir haberleri olup, imamlardan gelen haberlerdir. haberler, kitâbta bulunmayıp, İmâm-ı Muhammed’in başka kitabları ile bildirilmiştir. kitablar tahribe uğradığından, bu haberlere Zâhir olmıyan haberle denir. başkalarının kitabları ile bildirilmiştir Meselâ, İmâm-ı a’zamın talebesinden Hasen bin Ziyâd’ın Muharrer kitabı buna örnektir *3. Vâkı’at haberleri ın talebelerinden sonraki talebelerin ictihâd ettikleri mes’elelerdir. haberleri, ilk toplıyan Semerkandîdir Osmanlı Şeyhülislâmlarının hazırladığı Fetvâlar kanunlaştırılmış Ahmed Cevdet Paşa başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan Mecelle Hanefî mezhebinin fıkhî hükümlerini bildirmektedir.Osmanlı Devletinde yetişen fıkıh âlimlerinden Emîn Efendi’nin hazırladığı en muteber fıkıh kitaplarındandır Hanefî mezhebinin en kıymetli kaynağıdır *İmâm-ı a’zamın yetiştirdiği talebe sayısı 4000 civarındadır. ictihâd derecesine yükselmiştir. Oğlu Hammâd, talebelerindendir İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Muhammed, iki yüksek talebesi olup “İmâmeyn” lakabı ile meşhûrdur. İmâmeynin ictihâdı, İmâm-ı a’zamın ictiâdı ile eşit tutulurdu. *Hanefî mezhebindeki müftî, İmâm-ı a’zamın sözüne uygun fetvâ verir. Aradığını onun sözünde bulamazsa, İmâm-ı Yûsuf’un sözünü alır. Onda bulamazsa, İmâm-ı Muhammediin sözlerini alırdı İmâm-ı Züfer, Hasan bin Ziyâd gibi Her asırda Hanefî mezhebinde çok yüksek âlimler yetişmiştir. Şâziliyye, Rabbânî... Fenârî, Gürânî, Ebussuûd gibi mollalar hanefi âlimlerden ba’zılarıdır.*Hanefîlik Abbasî, Selçuklu ve Osmanlı devletinde yayılmıştır. müslümanların yarıdan fazlası ve Ehl-i sünnetin Hanefî mezhebine göre ibâdet etmektedir. *Âlimler mezheplerin hak olduğunu, fakat Hanefî mezhebinin daha doğru olduğunu söylemişlerdir. İslâm memleketlerinin çoğunda Hanefî mezhebi yerleşmiştir. Türkistan Hindistan’ın ve Anadolu’nun hemen hemen hepsi Hanefî’dir.*İslâmî hükümlerin dörtte üçü İmâm-ı a’zamındır. Kalan dörtte birinde ortaktır. İslâmiyyette ev sahibi, aile reîsi O’dur. Diğer bütün müctehidler mezheb âlimleri O’nun çocukları gibidir.*İmâm-ı Şafiî şöyle buyurmuştur: “Bütün müslümanlar İmâm-ı a’zamın ev halkı, çoluk çocuğu gibidir” bir adam çoluk çocuğunun nafakasını kazandığı gibi, İmâm-ı a’zam da insanların muhtaç oldukları din bilgilerini meydana çıkarmış, herkesi kolaylığa ve rahata kavuşturup güçlük ve zorluktan kurtarmıştır |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 8 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 8 Misafir) | |
|
|