05-29-2008, 15:41 | #1 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Kötülük hep dışardan mı gelir?
“Bizim kültürde 'kötülük' hep dışarıdan gelir: Benim çocuğum bir halt ettiyse, kötü arkadaşları onu yoldan çıkardığı için etmiştir. Zaten bildiğim dillerde, 'kendisi iyidir ama etrafı kötüdür' gibi bir deyimi hiç işitmemişimdir. Bize özgü bir şey, bu düşünce tarzı. Şimdi, 'Trabzon'da ne oluyor?' denince, gene benzer bir tepkiyle karşılaşıyorsunuz: bir olumsuzuk varsa dışarıdan gelenler yapıyor, Trabzon'u sevmeyenler de bunu kullanıyor vb. Bildiğimiz 'olan biten her şeyi bir komployla açıklama' alışkanlığı.” Murat Belge Bu bölümde yukarıdaki gibi şablon kullanacağız. Köşe yazılarında dikkatinizi çeken, dikkate değer bölümleri buraya asalım. Alıntılar üzerine yapacağımız yorumlar bölümü mecrasından kaydıracak kadar uzun olmamalı. Teşekkürler...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
05-29-2008, 15:50 | #2 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Milliyetçilik nedir?
“Modern ulus devletlerin muharrik gücü ve arka-plan düşüncesi olarak milliyetçilik özünde politik bir ideolojidir. Bu ideolojinin merkezinde belli bir egemen gücün otoritesi altındaki nüfusu -halkı veya halkları- ‘ulus’ olarak tasarlamak ve yaratmak düşüncesi yatar. Milliyetçiliğin karakteristik vasfı, türdeş bir kolektif kimlik olarak tasavvur ettiği ‘ulus’u tek bir merkezî siyasî güç altında toplama (ulus temelli bir devlet kurma) ve bunu her ne pahasına olursa olsun koruma iradesidir. Bu da bir yandan dışa dönük olarak ‘ulus’u başka egemenlerin uyrukları olan halklardan -başka ‘ulus’lardan- büsbütün farklı olarak tanımlamayı, öbür yandan da içe dönük olarak nüfusun içindeki farklılıkları reddetmeyi ve törpülemeyi gerektirir. Bunun için amaca uygun bir tarih üretilir veya tarih yeniden yazılır, bu çerçevede geçmişe dönük olarak -başta, ‘kuruluş miti’ veya ‘kurucu miti’ olmak üzere- birçok efsane uydurulur veya keşfedilir, ulusal semboller yaratılır ve yaygınlaştırılır, genellikle çoğunluk dili resmîleştirilir ve standardize edilir. Bunların hepsi bir tür resmî ideoloji oluşturur. Bazı örneklerde bu ideoloji tebaanın kendisini emsalsiz bir kültürel-politik antite olarak görmesini sağlamanın ötesinde, onların hayata dair temel görüşlerini de belirlemeye dönük ahlákî-felsefî unsurlar da içerir. Milliyetçiliğin bu anlamda dinsel bir yanı da vardır. Esasen milliyetçilik din meselesine tamamen kayıtsız kalamaz; nitekim ulus devletler yer yer dinleri de millîleştirmeye çalışmaktadırlar. Bütün bu faaliyetlerde ulus devlet mümkün olan her türlü araçtan yararlanır. Bunların başlıcaları resmî eğitim sistemi, genel ve zorunlu askerlik, kültürün devletleştirilmesi ve kitle iletişim araçlarının kontrol edilmesidir. Mamafih, bunlar her zaman ‘ikna’ya dayanan ‘ideolojik-hegemonya’ araçlarından ibaret de değildir. Ulus devlet ‘ihtiyaç duyduğu’nda kendi tekelinde olan cebir aygıtını da kullanmaktan çekinmez. Nitekim, kimlik taleplerine veya resmî ideolojiye ‘meydan okunması’ durumlarına bazen bu şekilde mukabele edilmektedir.” Mustafa Erdoğan |
|
05-30-2008, 00:05 | #3 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Mecaz, Hakikate mağlup düştü .
" "Bir zamanlar şiirle anlatabildiğimiz o mecazlara bürünmüş hayal kadınını, bugünün erkekleri artık akıllarıyla tartıp realist kâr hesabıyla çarpıyor, bölüyor, topluyor, çıkarıyor ve nihayet gözleriyle didik didik edip tüketiyor. Kulaklar kadın sesinin bin bir türlüsüyle kirlenmiş durumda; gözler müstehcen reklam görüntülerinin istilası altında. Realite, bırakınız sıradan insanları, şairleri bile o mecazlara akseden büyüleyici görüntülerden, o terennümsaz seslerden mahrum bıraktı. Servi salınışlı güzeller çağı kapandı, yere pat pat basan genç kızlar türedi. Bugün, sigaradan kalınlaşmış sesiyle kadın, sokakları ve caddeleri kaplayan hayat mücadelesi uğruna peçesini kaldırmış, metrolarda ve çarşılarda tüketim hırsıyla şirretleşmiş, hatta amfilere ve dersliklere taşan seviyesizliklere düşmüş, velhasıl vapuru, otobüsü, dolmuşu, taksiyi, treni, uçağı herkesle eşit şartlarda doldurmuş, baş tacı edilen konumunu yitirmiştir. " Tevfik Fikret: "Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer". " İskender PALA |
|
05-31-2008, 03:43 | #4 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
-Kompile değil Önder, komp-lo; hem niçin sana durup dururken kompile yapsınlar ki? Mâkul bir sebep yok! Ben meydanlarda dinden imandan bahsedeyim, âyetler, hadisler okuyayım, sen git orada espriden anlamayacak hacıemmilere takıl. Olmuyor Önderciğim. Biliyorsun hükümeti başarılı muhalefetimizle iyice zor durumda bıraktık. Kapatılmaları şurada gün meselesi, sen ise partimizin imajını bozuyorsun. Seninle ne yapacağız bilemiyorum... Acaba yerini daha genç bir arkadaşa mı devretsen; ne dersin? (baykal)
-Ama benim panikatağım var sayın genel başkanım; siz de böyle yaparsanız elâlem ne düşünür? Üstelik benim odamı dinlediler biliyorsunuz; ben mağdurum efendim, lütfen... (sav) Ahmet Turan Alkan |
|
06-01-2008, 04:11 | #5 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Böcek, aslında bazılarının kaafsında ve kalbinde ... Neymiş? Bir vali, CHP Genel Sekreteri'yle parti genel merkezinde görüşmüş ve Vali Bey görev yaptığı ilde CHP'nin seçimi nasıl kazanacağını anlatmış ve bu arada konuşulanların tamamı Vakit Gazetesi'nde yer almış. Yani? Parti dinleniyor olmalı ki gazete bunları kelimesi kelimesine yayınlayabilsin. İddia doğruysa durum vahim! Kanunsuz dinlemenin üzerine topyekûn gidelim ve soralım: "Bu ülkeyi faşizme mi götürüyorsunuz?" Sormak zorundayız bu soruyu. Lâkin ya meselenin özü dinlemeye dayanmıyorsa, ya köşeye sıkışan CHP ve Önder Sav, sıkıştığı köşeden böyle bir atakla kendini kurtarmayı, iktidarı zora sokmayı planlıyorsa? Konuşan belli, konuşma mekânı belli, bu konuşmayı yazan gazeteci belli. Hâl böyleyken ilgisi olmayan insanları suçlayanlar var. İlk defa da yapılmıyor bu! Bazı insanlar tepişmenin yaşandığı her olaydan sonra cemaat efsanesine sığınıp peyda ettiklerini cami avlusuna atıveriyor. Peki, somut delil nerede? İddia eden ispat etmek zorundadır. Önce iddia et; sonra "Sen böyle olmadığını ispat et" denebilir mi? Hangi akıl, hangi hukuk böyle çarpık bir çıkarımda bulunabilir! İnsanları kanunsuz yoldan dinlemek şerefsizliktir. İlgisi olmayan kitlelere "siz dinliyorsunuz" diyerek kara propaganda yapmak da başka bir tür şerefsizlik. Bu ülkede böcek korkusu var; ancak bu böcek sadece bazı odaları değil, bazı kalpleri de esaret altına almış ve onları önyargı ve iftiraya esir etmiş. Ekrem DUMANLI |
|
06-02-2008, 14:03 | #6 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Beyefendi, fermuarınız... Sayın Sav'ın CHP genel sekreterliği gibi önemli bir makamı haylidir deruhte etmesine rağmen benim bundan, -neredeyse iş işten geçtikten sonra- haberdar olmamın kıymet-i harbiyesi yoktur. Önemli olan CHP genel sekreterinin fani bedeni değil, CHP genel sekreterliğinin, -hatırladıkça bile insana güvenle karışık tatlı bir ürperti hissi veren- ebedî ve ezelî mevcudiyetidir. Evet, hoş ve -nasıl derler- "şık" bir final olmamıştır ve geçmiş hizmetleriyle Önder Bey, daha görkemli bir jübileyi hak etmektedir. Esasen onu bitiren şey, makam odasında merkez valisiyle "devlet dedikodusu" yapması ve bu sohbette konuşulen şeyler değil -hepimiz okuduk, bunlar alelâde kıraathane sohbetleridir-, "Efendim, telefonunuzu açık unutmuşsunuz" yollu nazik uyarılara, "saçmalık" diye her mânâya gelebilecek, amorf bir tepki vermiş olmasıdır. Oysaki, yaşlı-genç ayırt edilmeksizin her insan, "beyefendi, fermuar!.." şeklinde bir ikazla karşılaşsa refleks icabı irkilip, o anda görünmez olmayı temenni ederek ani bir otokontrol ameliyesine girişmek ihtiyacı hisseder. İşin daha eğlenceli kısmı, bilumum "bir kısım medya" editör ve köşekadısı takımının, "beyefendi, fermuarınız!" ikazını, "hadi ordannn; sen makbul biriysen gözün başkalarının fermuarında ne geziyor?" şeklinde paraşizoit bir kontratak refleksi göstermiş olmasıdır. Ne var ki, pis ve küçük bir gerçek, o güzelim ve muhteşem teoriyi berbat etmiş bulunuyor. Bıyıklarını pomatla eğittiğinden şüphelendiğim bir laikçi yazar, dün bu durumu, "n'aaptın Önder; her şeyi berbat ettin!" özdeyişiyle kabullenmiş gibi görünüyorsa da CHP kalesinden hâlâ, "dayan yiğidim, yettim" naraları duyuluyor. Bakalım Malkoçoğlu Cüneyt Bey bu defa vaktinde yetişebilecek midir? A. Turan ALKAN |
|
06-04-2008, 12:42 | #7 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Demokratik müzakere ve yargı "AK Parti, Milli Görüş'ün devamıdır," sözünün ilk tekzibi doğrudan Milli Görüş'ün kendisinden gelir. Yetmişli ve seksenli yıllardaki Milli Görüş'le 94'den sonraki Milli Görüş arasında radikal bir kopuş vardır. Refah Partisi'ne 94 mahalli idareler ve 95 genel seçimlerinde başarı kazandıran tam da budur. Milli Görüş geleneği 94 seçimleriyle birlikte toplumu değerler itibariyle dönüştürme iddiasından vazgeçmiş, herkese kendi hayat tarzı içinde "iyi hizmet"i öne çıkartmıştır. Semboller üzerine kılı kırk yaran dikkate sahip olanların, bu dönüşümün sayısız sembollerini dikkate almamaları ilginçtir. İkinci tekzip ise, AK Parti'nin icraatlarıdır. 2002'den bu yana iktidarda olan bu parti "Batı kulübü"ne üye olmaya çalışmış, "vahşi kapitalizm"e tam yelken açmış, "ağır sanayi kurma" iddiasını kaale almamış, en önemlisi de Milli Görüş'ün omurgasını teşkil eden "muhafazakâr" kadroları her bakımdan modern dünyaya entegre etmiştir. Milli Görüş'ün asli sahibi Erbakan'ın seçim öncesi AK Parti'ye yönelttiği eleştiriler sadece siyasetin bir cilvesi değildir. "Ilımlı İslam" iddiası ise, yukarıdaki terminoloji eşliğinde bazen bir "Amerikan projesi" olarak zikredilir, bazen ise dikkatlerin yöneldiği sosyal sahadaki modern göstergeleri anlamlandırmak için kullanılır. Şahsen bu "ılımlı" sözünün tekabül ettiği esnek ve belirsiz coğrafyanın müzakereyi zorlaştıran bir işlev gördüğünü düşünmüşümdür. AK Parti davası hem demokrasi hem de yargı için çok önemli. Anayasa Mahkemesi Başkanı bu iki kavramı telaffuz ederek süreçten güçlenilerek çıkılacağını söylemişti. Aynı temenniye katılmak gerekiyor. Naci BOSTANCI |
|
06-04-2008, 13:36 | #8 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Zaman, itibari bir şeydir. Onun hakiki vücudu yoktur. Zamana değer verip hayatiyet ve canlılık kazandıran şey, o zaman içinde yapılan hizmetlerdir. Biz Asr-ı Saadet diyerek belli bir devreyi ve belli bir çağı alkışlarken, hadd-i zâtında herhangi bir zamanı değil, o zaman içinde yaşayan ve yaşananları dikkate alarak Asr-ı Saadet diyoruz. Zaman ancak içinde cereyan eden şeyler itibariyle renklenir ve bir gökkuşağı halini alır. Bu şekilde hizmetle dolu yaşanan zamanın anı seyyâlesi, başkalarının hizmetsiz geçen yüzlerce senesine bedeldir!
M.Fethullah GÜLEN |
|
06-04-2008, 15:42 | #9 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Asimov ve Tayipleyiz...+1
Ben burayı daha önce nasıl görmemişim hayret.. :o |
|
06-04-2008, 16:15 | #10 |
Dikkat Çeken, Ezber Bozan, Okunmaya Değer "Alıntılar"
Sevgili Hocam (+)
|
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|