AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-28-2008, 16:38   #71
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Rica ederim efendim....sizsiz bu bölüm yürümüyor..

Nedir işin aslı?

Baykal, beklemediği bir emr-i vaki ile karşılaştı ve bozuntuya vurmadan bir çarşaflıya rozet taktı.

Hepsi bu kadar yahu!

Ne bir açılım yaptı, ne farklı bir şey söyledi, ne de ileriye dönük yararlı bir söz verdi.

Baykal, o bildik Baykal’dı.

Her meseleyi konuşur konuşur, cılkını çıkarır, sonra da çürümüş bir sakız gibi atar ağzından ve unutur gider.

Baykal hangi konuyu almış da sonuna kadar götürmüş ki!

Bunlar bildik manzaralar. Onu ciddiye alıp da konuşmak, yazmak boş işlerle uğraşmaktır.

Eskilerin ifadesiyle “abesle iştiğal.”

Esad Erbilî’nin (ks) dediği gibi “mü’min-i kâmil, hak ile şâğil, batıldan gâfil” olmalı. Allah Teâlâ sevmez lağıv ve malayani ile meşgul olanları.

Ne demek mi?

Ne dinine, ne de dünyasına yaramayan boş sözler ve işler demektir lağıv ve malayani.

Eskiler, “bir insanı Allah Teâlâ’nın sevmediğinin alameti, boş söz ve işlerle meşgul olmasıdır” derlerdi.

Ne kadar doğru değil mi?

Zaman en büyük sermayedir, kaybı telafisiz en büyük nimet.

Siz bırakın Baykal’la uğraşmayı. Ne Baykal, ne de CHP iflah olmaz.

Onlar evliya bedduası almışlardır. Mümkün değil iflah olmazlar.

Zaten Baykal da bir söz vermiyor, bir va’d etmiyor ki başörtülülere.

Biz niye kendi kendimize çalıp söylüyor, gelin güvey oluyoruz ki?!

Ben bunları yazarken bile kendimi kınıyorum doğrusu.

Estağfirullahel azîm…

CEMAL NAR
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2008, 16:55   #72
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Ben Baykalın icraatını görünce inanırım....ama size samimi gelmiş olabilir...sizin gibi düşünen çok kişi var mı Yalçın bey
Bizi Baykal değil ama sizin gibi olaya çok masumane bakanlar öldürecek
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2008, 17:28   #73
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Efendim düşünce deryanıza hayranım ama...denildiği gibi muhalefette yaşanılan bir dönüşüm göremedim ben...normaldir herkesin bakış ve görüş aynası farklıdır....temennimiz hayellerin umutlarımızda var ettiğimiz eksene oturması..bu arada hayellerinize ilişmek ne kelime ancak hayellerinize ortak oluruz bu konuda
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-29-2008, 14:15   #74
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Yaşanmış hayatımıza “geçmiş” diyoruz malum... Yani tarih olmuş... Bir daha geri gelmeyecek, asla tekrar yaşanmayacak...
İstikbal (yani gelecek) ise meçhuller diyarı... Gelip gelmeyeceği bile belli değil (ondan önce ölüm gelebilir)... Gelse bile neler getireceğini bilemeyiz.
O zaman geçmişin ve geleceğin matemini tutmak yanlış!
Bugünden yarına üzülen, iki kez üzülür. (bugün ve yarın olarak).
Unutmayın ki, önceki günün geleceği dündü, dünün geleceği ise bugündür...
Bugününüz iyi ise, her şey yolunda demektir...
En azından mutlu olmak için bugün bir sebebiniz var.
Ama karamsarlığımız mutluluk odaklarını görmemizi engelliyor.

Çoğumuz yataktan kalktığımızda aksi ve olumsuz oluyoruz. Ağrılarımızdan, uykusuzluğumuzdan, hastalıklarımızdan, borçlarımızdan filan söz ediyoruz. (çevremizde kimse yoksa kendi kendimizi bu konuda iknaya çalışıp kendimizi mutsuz etmeyi başarıyoruz)
Halbuki sabah kalktığınızda kendi kendinize şunu söyleyebilirsiniz:
“Milyonlarca insanın öldüğü bir gecenin sabahında, çok şükür ben sağ olarak uyandım.”
“Çok şükür, milyonlarca insanın hastanelere kaldırıldığı bir geceyi sapasağlam geçirdim.”
Lavaboda abdest alırken, saçınızı tararken, başörtünüzü bağlarken, ya da makyaj yaparken, aynaya gülümseyip, “İnsan olarak yaratıldığım için şükürler olsun” diye düşünebilirsiniz:
İnsansınız, sağsınız, sağlamsınız; o zaman sorunlardan korkmanız için bir sebep yok...
Sorunlar sizden korksun!
Ne yazık ki, bize önce olumsuzlukları görmeyi öğretmişler: Görmeyi ve korkmayı...
Bu yüzden hayattan korka korka yaşıyoruz. Bu da hayattan lezzet almamızı engelliyor. Oysa şükretmek için hayattan lezzet almak gerekiyor.
Biz ise sürekli yakınan, sakınan bir yapıdayız. Şarkılarımız, türkülerimiz bile karamsar iç dünyamızı ele veriyor.
Şarkılar, türküler deyip geçmeyin. Toplumun karakteristik özelliklerinin bazıları şarkılarda yaşar. Şarkılar ve türküler toplumun bir bakıma ruh haritasıdır. Mesela bizim şarkılarımızda neşe yok, keyif yok, mutluluk yoktur.
Şarkılarımız bol bol şikâyet, isyan, yakınma, korku, acı, ayrılık, hicran ve yıkımdan oluşuyor. İşte buyurun:
“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime,
“Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime;
“Perde-i zulmet (kara perde) çekilmiş korkarım ikbalime,
“Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime.”
Aslında şair, istikbaline “perde-i zulmet” çekilip çekilmediğini bilmiyor, ama öyle olduğunu düşünüyor. Yani geleceğin olumsuz olacağı hükmüne çoktan varmış, yıllar öncesinden üzülmeye başlıyor. Geleceğe bakarken “mücrim” gibi titriyor, buna rağmen kimseyle derdini paylaşmıyor, bir anlamda ondan kurtulmak istemiyor. Zaten hep “kara bahtlı”dır.
“Kara bahtım, kem talihim taşa bassam iz olur...”
Garibim o kadar talihsiz, öylesine mutsuz ve umutsuz ki, en olmadık olumsuzluklar onu buluyor, taşta bile iz bırakıyor!
Tarih boyunca milyarlarca insanın trilyonlarca taşa bastığını, hiçbirinin taşlarda iz bırakmadığını bilmek işe yaramıyor; ayağınızın izi taşa çıkmasa da, karamsarlığın izi yüreğinize çıkıyor.
Nihayetinde bir uzun hava: “Her yer karanlıııık...”
Aradaki “ah”lar, “oflar”, “aman aman”lar ve “yandım anam”lar da acının derecesini maksimum noktaya çıkarıyor.
Sonuçta şarkılar bile bunalıyorlar da, iki satır nefeslenmek için dağ başına çıkıyorlar: “Yüce dağ başını duman bürümüş...”
Hayata olumsuz bakmanın bir sonucu olarak dağlarımız sürekli duman bürümüş durumdadır...
Halbuki o dağlarda kardelenler de var... O dağlarda gelincikler açar... O dağlardan çam kokusu yayılır... Kısacası o dağlarda hayat vardır!
Ama biz hayatın güzelliklerini görmezden gelir, umudumuzu kara bulutlara hapsederiz. Böylece hayatı zindana dönüştürürüz.
Dedim ya, yanlış eğitimin kurbanlarıyız. Kafamız ve yüreğimiz güzelliklere değil, olumsuzluklara kilitli. Bu yüzden dünya bize güzel yüzünü pek göstermiyor.
Çünkü insan beyni ve yüreğiyle bakar...
Ve görmek istediğini görür.
Gelin bugün hayatımızda köklü bir değişiklik yapalım: Allah’ın bizim için yarattığı güzellikleri de görmeye çalışalım.
Güneş her sabah bizim için doğuyor...
Güller, çiçekler bizim için açıyor...
Kelebekler bizim için uçuyor.
İnsan olarak biz evrenin en önemli varlıklarıyız.

YAVUZ BAHADIROĞLU
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-29-2008, 14:53   #75
Kullanıcı Adı
Zişân
Standart
Ormanda iki yol belirdi önümde,ve ben
Daha az yürünmüş olanı seçtim,
Bütün fark buradaydı işte.

Robert Frost'dan dizeler..
Zişân isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-29-2008, 18:16   #76
Kullanıcı Adı
politikaci
Standart
Alıntı:
yalçın Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Laiklik kadınlar üzerinden tartışılıyor. Özgürlük kadınlar üzerinden tartışılıyor. Medeniyet kadınlar üzerinden tartışılıyor. Namus kadınlar üzerinden tartışılıyor.
Erkeklerle ilgili sanki hiçbir sorunumuz yokmuş gibi. Onlar tamam, onlar kamil, onlar hallolmuş, mesele sadece kadınlarda.
Cumhuriyeti yıkacak olanlar da kadınlar, adaleti zedeleyecek olanlar da kadınlar, tıbbi haksızlıklar yapacak olanlar da kadınlar...
Kadınlara bu kadar “ güç” atfetmek nereden çıktı? Bu “kadına çok önem veriyoruz” nümeroları nereden çıktı? Tesettür kadına değil de erkeğe gelmiş olsaydı, erkeğin giysisi dini inancını yansıtıyor olsaydı bütün bunları konuşuyor olacak mıydık?
Erkeği üniversiteye almıyor olabilecek miydik? Erkeği hakim, savcı, doktor olmaktan men edebilecek miydik? Kapalı erkek hastalar arasında ayrım yapar diyebilecek miydik? Kapalı erkek meclise giremez diyebilecek miydik? Kapalı erkek CHP’ye üye olamaz diyebilecek miydik?
Hayır. Diyemezdik. Nah derdik.
Zaten demiyoruz da. Saydam türbanları, saydam çarşaflarıyla takır takır çalışıyorlar. Yasalarımız da insanlarımız da kapalı açık fark etmiyor erkeklere güveniyor ama kadınlara güvenmiyor.
Erkeğe tapıp, kadını küçük görmenin en ağır dönemindeyiz. Hiçbir dönemde kadın bu kadar yerlerde sürünmemişti. Bu kadar istenmeyen, bu kadar hor görülen, bu kadar sevilmeyen bu kadar ruhsuz bir eşya addedilen bir “ yokluk” olmamıştı.

Mutulu Tömbekici
güzelmiş gerçekten çok güzelmiş
politikaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-02-2009, 21:02   #77
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
İsrail’i kahret Ya Rabbi” dediğimiz için “marjinal” ilan edilen biz mi?..

Acıyorum Ertuğrul’a;
Zira, “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” olan bu ülkenin insanları, günlerdir el açıp, yalvarıyor Cenab-ı Allah’a;
“İsrail’i kahret Ya Rabbi”

Söyle be Ertuğrul;

Beyazıt Meydanı’ndaki on bin kişilik gösteriye katılan Filistinli Mahmut Carur’un, beş yıl İsrail cezaevinde yattıktan sonra serbest kalan ağabeyine daha sarılamadan, şehit olduğunu öğrenmesi ve ayakta zor duran yürek yakan hali, bir “marjinal”lik göstergesi midir?..

Hayır Ertuğrul... Yapılan “protesto gösterileri”nin ve atılan “slogan”ların hiçbiri “marjinal” değil!..
Ama, korkarım ki;

“Türkiye’nin gerçekleri”nden ve “Türk halkı”ndan kopan Ertuğrul, gittikçe “marjinal” ve gittikçe “uç” hâle geliyor!..
Hatırlatırım Ertuğrul;

“Ters giden” bu millet değil,

“Sen”sin, sen!..

Bir “dua”yı bile çok gören sen!

“Yalnızlaşan” ve “marjinalleşen” sen!..

Bilmem farkında mısın;

Büyük hızla nesli tükenmekte olan “Kelaynak Kuşları”na dönüyorsunuz!..

Hasan Karakaya
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-04-2009, 20:55   #78
Kullanıcı Adı
dilemma
Standart
"İmkanım yoktu" deme.
Kendine doğruyu söyle.
"Üşendim" de
"Tembellik ettim" de
"Canım istemedi" de
"Yapmak içimden gelmedi" de
Hi.ç değilse "yattım" de
Ne dersen de ama "İMKANIM YOKTU" deme..

Mustafa islamoğlu-Yerliler ve Yersizler kitabından.
Köşe yazısı değil ama.
dilemma isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-06-2009, 16:45   #79
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Katliamın bir boyutu da manevidir. İsrail ilk günden itibaren camileri bombalamaya başlamıştır. Saldırıların ilk haftasında Dr. İbrahim Makadime Camii ile birlikte vurulan cami sayısı 12’ye yükselmiştir. Bunu yaparken de camilerin silah deposu olarak kullanıldığını ileri sürmüş ve Hamas mensuplarının ya camilere ya da hastanelere sığındıklarını ve bu şekilde ‘sıvıştıklarını’ iddia ederek bu mahallere saldırısını meşrulaştırmaya çalışmıştır. Zaten işgalcilerin ilk yaptığı şey Müslüman toplumların hafızalarına ve tarihi mekanlarına saldırmak olmuştur. Bosna savaşında Sırpların yaptığını ve yüzlerce camiye yönelik vahşi ve vandalist saldırılarını ABD de Irak’ta tekrarlamıştır. ABD de İsrail gibi camilerin silah deposu olarak kullanıldığını ileri sürmüştür. İşgalcilerin ve saldırganların bir amacı da, kültürel ve tarihi dokuyu tahrip üzerinden Müslüman nesillerin hafızasını sıfırlama ve köksüz hale getirmektir. Dolayısıyla katliamın manevi boyutunda manevi mekanlar olan camilere saldırı vardır. Sadece camiye değil İslâmi eğitim kurumlarına saldırı da vardır. Gazze’de İslâm Üniversitesine kasıtlı ve sistematik saldırı, ilgili çevrelerden gerekli tepkiyi görmemiştir. Amerikalılar da Irak’ı işgal ettiklerinde Moğollar gibi ilk yaptıkları iş Bağdat Kütüphanesi ve Müzesini talan ve tahrip etmek olmuştur. Yine yaptıkları vandallık örneklerinden birisi de tarihi ve arkaik yapılardan Ezher’in kardeşi Mustansiriyye Üniversitesine saldırı olmuştur. Maalesef Gazze’de de tarih tekerrür etmiş ve merhum Nizar Rayyan’ın hocaları arasında bulunduğu Gazze İslâm Üniversitesi açıkça ve alçakça bir saldırıya maruz kalmıştır. Bush gibi ‘Gazze saldırısı için İsrail’i Hamas kışkırttı’ diyen Amos Oz ve benzeri yanlı İsrailli aydınları bir kenara koyacak olursak genel olarak tarafsız aydınlar da bu manevi savaşta sınıfta kalmıştır.

Mustafa Özcan
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-06-2009, 16:57   #80
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Gazze!.. Ey Ebubekir'in sesiyle şehadeti yankılanan belde!. Ey İmam Şafiî'nin doğduğu toprak! Ey kurak iklimlerde bereket yeşerten vadi!.. Ey milyonla Haçlı ayakların çiğnediği ve kahraman Selahaddin'in kurtardığı vilayet!. Sen ki kadîm Mısır'ın kapısı, sen ki Yavuz Sultan Selim'in sancağıydın!. Sen hac yolumuzdaki durak; sen sürre alayımızın emin vadisi!

Sen ey Gazze! Bu toprakların çocukları senin için dalga dalga şehit düştüler. Tarihten tarihe, çağdan çağa, devirden devire tam dört yüz yıl (1517-1917) tekrar tekrar şehit düştüler. En çok da, en sonunda şehit düştüler ve son asker de son nefesini verdiği gün sana ağlayacak kadar bile gücümüz kalmamıştı.

Gazze! Ey en acı günlerini en son yaşayan şehir! Zalimler, vahşiler, haydutlar elinde kaldın. Senin için bir şey yapamadık, yapamıyoruz!.. Bir duamız var sana dair. Elimizden gelen bu!.. Ve bir de verebileceğimizi vermek!.. Maldan ve candan... Bugün imtihan günü!..


İskender Pala
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda


Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi