AK Gençliğin Buluşma Noktası
Sahabiler ve Alimler Sahabilerimiz ile ilgili tüm konuları burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 01-12-2018, 09:14   #101
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar

*Hazreti Eyyûb, dört halife devrini yaşamıştır Muâviye’nin İstanbul fethine yetişmiştir. aleyhisselâmın İstanbul fetih müjdesini sır gibi saklıyordu. Yaşı ilerlemişti kalbi müjdeye kavuşma şerefi ve heyecanıyla dolu idi. Hicretin ellinci senesinde Mısırdan İstanbul önlerine kadar geldi Ensârî, çarpışmalar sırasında hastalandı ve yatağa düştü. bir an önce iyileşip, savaşmayı arzuluyordu.
*Ordu kumandanı Yezîd hz ensariyi bizzat ziyâret etti. Hz Ensârî ecelinin yaklaştığını hissetti efendimizin şu hadîs-ini rivâyet etti Kostantiniyye kalesinde bir recul-i sâlih defn olunacaktır”*Şayet burada vefât edersem, cenâzemi Ordunun gidebileceği yerin en ileri noktasına defn edin.” Mihmandâr yerini görmüş müslümanların hayâli İstanbul fethine bir adım yakınlaşmıştı Ensârî rûhunu Rahmân’a teslim etdi. Vasıyyetiyle askerler nâşını ordunun en uç noktasına taşıdılar. Tekbir ve duâlarla defn ettiler.

*Hazreti Eyyûb-i Ensârî sağlığında göremediği fethi vefâtından sonra kabrinde temaşa etmişti İstanbul’un manevî fâtihi hz Ensârî, istanbul topraklarını asırlardır şereflendirmiş ve nurlandırmıştır. kumandan Yezîd, mezarına zarar gelmemesi için, Bizans Kayserine elçi gönderdi. yatanın Peygamber Mihmandarı olduğunu ve Ona gelecek zararla, İslâm dünyâsındaki kiliselerin yıkılıacağını söyledi yezidin tehdidi büyük Sahâbî olması sebebiyle, Hıristiyanlar mezara zarar verememiştir, müslümanlar mezarı ziyâret ederek manevîyat dilemişlerdir. *İstanbula çok sefer düzenlenmiştir. her defasında korunan şehir feth edilememiş, fetih şerefi genç Fâtihe nasip olmuştur. Fâtih Hân İstanbul’un manevi fatihi büyük âlim ve gönül sultanı Akşemseddîn hazretlerine: “Ey muhterem Hocam Târih kitaplarında , Peygamberimiz Muhammed Mustafa hazretlerinin mihmandarı hz Ensârî’nin mübârek kabri, buradaymış kabr-i şerîfin yerini bulmak arzusundayım” buyurmuştur Akşemseddîn, genç fatihe Sultanım geceleri şu semtte nûr inmekte o nûrun indiği yerde, mübareğin kabr-i şerîfi olsa gerektir” buyurdu.

*Akşemseddin ile genç fatih hz ensarinin türbesine geldiler. Akşemseddîn Evet, Hz Ensârî’nin rûh-u ile şimdi mülakat ettim, İstanbul’un fethini tebrik edip, Beni zulmetden küfürden kurtardın.” buyurdu
Fâtih Hân ve Akşemseddîne Efendim! Kabri şerîfin yerini tayin buyurunuz türbe yapalım” dedi. Akşemseddîn Burasını kazınız. İnşâallahü teâlâ, iki arşın sonra yazılı bir mermer çıkacaktır. orası Hazreti Mihmandâr Ensârî’nin kabr-i şerifidir” buyurdu. *Sultan Mehmed Hân, hz Ensârînin kabrine bir türbe, Akşemseddîn ve ailesine odalar ile câmi-i şerîf yaptırdı. Burası tüm müslümanların ziyâretgâhıdır Üçüncü Selim Hân Eyyûb Sultan Câmii’ni yaptırdı. İlk Cuma namazında Sultan Selim de vardı Eyyûb Sultan Câmii’nin son tamiri 1960 da başvekîl Menderes yaptırdı.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-12-2018, 09:14   #102
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar

*Şefaatle kerem kıl, yâ Ebâ Eyyûb el-Ensârî
Hazreti Eyyûb el-Ensârî, efendimizden 150 hadîs-i şerîf rivâyet etti. Bunlardan şunlardır:
Hazreti Hâlidin oğlu Abdurrahmân muharebede dört esîrin katlini emretmişti. Dördünün oklarla can vermesini istemişti. Ensari Abdurrahmân’ı ikaz etmiş ve aleyhisselâm ın işkenceli ölümleri nehy ettiğini duydum” hadîs-i şerîf nakletmiştir.
*Bir adam Resûlullaha gelerek, “Yâ Resûlallah, bana nasîhat eder misin?” dedi. Resûlullah nasîhat isteyen o adama şöyle dedi:“Namazını kıldığın zaman, dünyâya veda ediyormuşsun gibi ol, özür dileyeceğin bir söz söyleme, insanların elindekinden ümidini kes.“Kim Allaha ortak koşmadan ibâdet eder, namazı kılar, zekâtı verir. Ramazanda oruç tutar büyük günahlardan sakınırsa,onun için Cennet vardır.”*Eshâb-ı kiram, “Yâ Resûlallah! Büyük günahlar nelerdir?” diye sordular. Resûlullah buyurdu ki:*“Allah’a ortak koşmak, müslüman bir kimseyi öldürmek ve cihâddan kaçmaktır.*şevvalde oruç tutan bütün sene oruç tutmuş olur.Kılınan her namaz hatalara bir set çeker.helaya giden kıbleye yönelmesin
Akşam namazında, yıldızlar doğmadan acele edin
Sadakanın efdali,*akrabaya verilendir.
din kardeşini, üç günden daha fazla terk etme birbirinizden yüz çevirmek helâl olmaz. Bunların
en hayırlısı ilk önce selâm verendir.“Bir mücâhidin, düşmana hücum ve akın ederken güneşin doğması ve akşam üzeri harbten karargâhına dönmesi Allahü teâlâ indinde, güneşin doğup, battığı bütün dünyâ mal ve mülkünden daha efdal, daha hayırlı ve sevâbdır.”
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-08-2018, 21:44   #103
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak sahabelerin hayatı android programı

HZ EBÛ BEKİR ra

Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. büyük sahabi.Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdi Azaptan azad edilmiş mânâsında "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddîk" lâkabıyla anıldı "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr babasının ki Ebû Kuhafedir

Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçüktür İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan hanif" bir tacir di, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. servetini, kazancını İslâma harcamış sade bir şekilde yaşamıştır. Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesini İslâm için harcamıştır.

Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâmı dâvete başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm,, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanların İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah onun görüşünü tercih ederdi.Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemliydi. Ticaretle uğraşıyor, kültürleri ile tanınıyordu. Hz. Ebû Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâkı ile, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi.

Muhammed (s.a.s.) ın büyük dostuydu sık müşâvere ederlerdi. câhiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve sevmezlerdi, tefekkür ederlerdi.
Hz. Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" diye başlayan âyetleri bildirdiğinde ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm'ı tebliğinde kimle konuştuysa tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir tereddütsüz kabul etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye benzetme yapmıştır.

Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, hayırda en başta gelmiştir.Ebû Bekir Mekkede güçlü kabileleri İslâm'a kazandırmaya çalıştı, müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Zinnire, Ümmü Ubeys bunlardandır. Kendisi de Mescid-i Haram'da müşriklerin saldırısına uğramıştı. Ebû Bekir, iman ettikten sonra İslâm'ı tebliğe gizlice devam ediyordu. Annesi, karısı Ümmü Ruman ve kızı Esma iman etmiş, oğulları Abdullah, Abdurrahman ve babası Ebû Kuhafe iman etmemişlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanları İslâm'a dâvet eden odur.

Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar artınca Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeşistan'a göç etmesini söylemiş Ebû Bekir yola çıkmış; ancak Berkü'l-Gımâd'da Mekke'nin ileri kabilelerinden İbn Dugunne ile karşılaştığında İbn Dugunne onu himayesine aldığını ve Mekke'ye dönmesi gerektiğini belirtip Mekke'ye dönmüşlerdir. Ebû Bekir'i himayesine alan İbn Dugunne, Ebû Bekir'in ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ın himayesi yeter."demişti

onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişeden rivâyetle, Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten ağlamaya başlamıştı Hz. Peygamber'in bir gece Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler Hz. Ebû Bekir'e gelince "O dediyse doğrudur." demiş Ebu Bekir'e; ihlâslı, yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddîk" lâkabı verildi. "O, ne iyi arkadaştı " o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdir.
Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) keşif yaptıktan sonra Rasûlullah içeri girmiştir.

Ebû Bekir'in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş kabilesinin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma'nın evini aradılar, dayak attılar.Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuğunda bütün parasını almıştı. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına geldiler. Rasûlullah şöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir Allah onu görünmez askerlerle desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadı Mağarada üç gün kalan yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardılar.

Ebû Bekir mağaradaki günü şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırınca Kureyş casuslarını gördüm. Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?' buyurdu.
Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir Medine'ye vardılar. Medine'de Hz. Ebû Bekir hummaya tutuldu. Hastalık ilerleyince Rasûlullah, "Allah'ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kıl, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua etti Hz. Ebû Bekir ve hasta sahâbîler iyileşti

Hz. Âişe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düğünleri yapıldı. Mescidi Nebî inşâ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesis edildi Ebû Bekir'in kardeşi Harise b. Zeyd oldu.Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm'ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte çarpıştığı savaşlarda Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te Ebû Bekir de yer aldı. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu.
Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Çarpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Uşeyre gazveleriyle düşmanlar itaat altına alınmıştır.

Bütün gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almıştı onun "veziri" gibi idi.
Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı. Bedir savaşı, müslümanların İslâm'ı herşeyden üstün tuttuklarını, Allah için en yakınları olan müşrikleri kan bağı içinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden öldürdüklerini göstermektedir.Rasûlullah'ın amcası Hamza, İslâm ordusu safındayken öteki amcası Abbas, düşman safındaydı. Yeğeni Ubeyde kendi yanındayken, öteki yeğenleri Ebû Süfyan müşrikdi. kızı Zeyneb'in eşi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karşı müşriklerle birlikte savaşıyordu.

Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bizans İmparatoru, Şam'da Hicazı istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlıkla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu orduya kullandı. Onuncu yılda "Vedâ Haccı"nda bulunan Allah'ın Rasûlü, onbirinci yılda hastalandı.Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldı ve ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu.

Ebû Bekir, Rasûlullah'ı alnından öptü "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarıda Ömer'i susturdu Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah l hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144).

Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" Hz. Ebû Bekir konuşmasıyla insanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, halife tayini için bir araya gelmişlerdi Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirler Ensâr ile konuşuldu ve hilâfet hakkında müzakereler yapıldı Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ubeyde'nin ortasında durdu ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi.

Hz. Ömer'in ve yanındakiler Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir hutbe okudu Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşti, Hz. Ebû Bekir Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlattı . Hz. Ali bey'at haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydi evden fırlayıp Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir Râsulullah'ın Ebû Bekir ile Ömer hz ali arasında ihtilâflar, meydana gelmişse de onlar dâima birlikteliklerini devam ettirdi Anlaşmazlıklarda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Ebû Bekir yumuşak ve sâkinken, Ömer serttir. Ama her zaman birlikteydiler Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam savaşlarda kararlarda namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır


Hz. Ali, Rasûlullah'ın vasiyetini ölünceye kadar yerine getireceğini söylemiştir Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden çıkış olmamıştır. Hz. Peygamber ölmeden yazılı bir ahidname bırakmamış, Hz. Ebû Bekir'in faziletini konuşmuş, hasta yatağındayken onu İmam tâyin etmiştir.Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hz. Fâtıma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma'nın peygamberin kızı olmasını dinin üstün tutulmasından önemsiz görmüş Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir

Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğruyu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefâtıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Ansı Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât Beytü'l-Mal'e konulup dağıtılmıştır.

Rasûlullah'ın hazırladığı, Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücâdele edilirken, dışta iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiştir. O ordusuna verdiği öğütlerde Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.

Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın şehid olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine sıcak bakmamışsa da ona hak vererek, Kur'ân âyetlerini toplatmıştır Rasûlullah zamanında inen vahiy, kâtiplerince ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu Kur'ân hâfızı idi. yazılı âyetler dağınıktı, kurrâ azalınca Kur'ân'ın muhafazasında endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında âyetlerin getirilmesini emretti. şâhitlerle âyetler doğrulanıyordu bütün âyetler toplandı Mushaf" meydana getirildi. Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.

Hilâfeti iki sene üç ay gibi kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm büyük bir gelişme gösterdi Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördü. hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefât etti. Rasûlullah'ın yanına -defnedildi. bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.Tâcir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvâsı ile ashâb içinde ilk sıradadır yumuşak huyludur, çok düşünüp az konuşur tevâzu sahibidir

Hz. Âişe'nin rivâyetinde gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" idi. Câhiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostuydu Ebû Bekir'in Mirâcda sergilediği sonsuz bağlılık ona "es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir. Cömertlikte ondan üstünü yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefât ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka birşey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir (

Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında dizine yatıp uyumuş Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılık örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivâyet edilir Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakınıdır Rasûlullah'ın insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi

son hutbede, "Allah, kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü yoktur. Ebû Bekir sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ı herkesten çok tanıyordu. hilâfetinde kendisine karşı muhâlif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuştur

Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüşümünde Muhâcir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını tatbik etmiş; kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- Müslümanlar otuz sekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir.

Mâlî işlerini Ebû Ubeyde, kadılık ve kazâ işlerini Hz. Ömer, kâtipliğini Zeyd b. ve Hz. Ali, başkumandanlığını Üsâme ve Halid yapmıştır. Medine Dârü'l-İslâm'ın başkenti olmuş, Mekke, Taif, San'a, Necran,, Bahreyn vilâyetlere ayrılmıştır. ganimetlerin beşte biri Beytü'l-Mal'de toplanmıştır.Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdandır., yanılıp yanlış birşey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivâyet etmiştir

Hutbe ve öğütleri

Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var...

Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur...

bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur...

Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir...

Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz .
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-08-2018, 21:45   #104
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak mumsema.org

Hz. Ebubekirin Efendimiz arasında geçen kıssalar

Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.)

Hz. Ebubekirin nesebi:

Hz. Ebubekirin adı Abdullah, künyesi Ebu Bekirdir. Babasının adı Osman künyesi Ebu Kuhafedir. Anasının adı Selma Ümmül Hayrdır. Baba ve Anası tarafından nesebi efendimizle birleşir. Babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethiyle Müslüman olmuş 92 yaşında Hz. Abdullah’tan sonra vefat etmiştir.
Hz. Ebubekir Kureyştendir. Teymidir. Cahiliyedeki ismi Abdülkabe idi. Müslüman olunca efendimiz ona Abdullah ismini verdi Efendimizi ilk kabullenenlerdendi miracta tereddütsüz tasdik etti sıddık namına hak kazanmıştır Efendimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur. Kimi islama davet etti isem tereddüt etmişlerdir. Yalnız Ebu Bekir müstesnadır o hemen tasdik etmiştir

Hz. Ebubekir zaten islamdan önce nezih bir hayat yaşıyordu. İyiliği sever faziletten ayrılmazdı. Cahiliyet devrinden uzak kalmıştı Kendisine cahiliye devrinde içki içmedin mi diye sorulduğunda haşa ben namusumu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları zayi eder buyurmuştur. Efendimizde Ebubekir’in söylediği doğrudur demiştir. Hz. Ebubekir ticaret için gittiği Şamda bir rüya görür. Rüyasını Rahip Buhayraya anlatır. Buhayra nereden geldin diye sorar. Ebubekir Mekke’den Kureyş kabilesindenim diyince buhayra
rüya doğru ise kabilenden nebi gelecek ve sen nebinin veziri olacaksın dedi. Hz. Ebubekir rüyasını efendimiz gönderilinceye kadar gizledi efendimize delilin nedir diye sordu. Efendimiz Şamda gördüğün rüyadır buyurdu. Ebubekir efendimizin boynuna sarılıp İslamiyeti kabul etti.

Hz. Ebubekir kureyşte sayılır sevilirdi. Dostlarına İslamı anlatmış onlar onun himmetiyle Müslüman oldu Hz. Ebubekir efendimizden hiç ayrılmadı bütün malını İslam yolunda harcamıştır. Efendimiz şöyle anlatır.Cenabı hak beni size gönderdi, bana yalan söylüyorsun dediniz ; yalnız Ebubekir bana doğru söylüyorsun dedi, bana canıyla ve malıyla yardım etti.Rasulüllah (sav) her gün akşam ve sabah onun evine gider sohbet ederdi.Mekke’de zayıf kabilelerden de Müslüman olanlar vardı.Bilal kızgın kumlarda yatırılır, göğsüne taşlar konur o halde bırakılırdı. Habbab yanmış kömürlere yatırılırdı. Ammar bayılıncaya kadar dövülürdü. Ebu Fukeyheni’nin ayağına ip takılır kumlar ve çakıllarda sürüklenirdi. Lübeyne müthiş dayaklar altında kıvranırdı.

Züneyre işkencelere maruz kalırdı. Nehdiye’nin Müslüman olmak yüzünden çekmediği kalmazdı. Ümmü Abisi onlardan biri idi. Hz. Ebubekir hatırı sayılır bir tüccar ve servet sahibiydi. unutulmaz hizmetlerinden birisi de işkence altındaki esir Müslümanları satın alıp azat etmesiydi
Müşrikler kimsesiz, zaif biçare Müslümanlara akıl almadık işkenceler yaptılar Bilali Habeşiyi efendisi yakıcı güneşin altında kızgın kumlara yatırmış göğsüne kocaman bir taş koymuş vaziyette Hz. Ebubekir onu görünce çok üzülmüş Hz. Bilal’i satın almış ve azad etmiştir. Hz. Ebubekir kendini efendimize siper eddi onu korudu müşrikler Kabe’de efendimizi dövmeye başladı Ebu Bekir yetişerek onlara rabbim Allah dediği için bu yapılır mı diye çıkıştı

efendimiz Haremi şerifeynde namaz kılarken müşriklerden Mukayt efendimizi abasıyla boğmak istediği sırada Hz. Ebubekir kurtarmıştır.
Kureyş’in mezalimi sadece fakir Müslümanlara değildi Hz Ebubekir de taarruza uğradığından o da Habeşistan’a hicret etmek istedi O nüfuz ve mevki sahibi idi Onu bu işe zorlayan müşriklerin onu yüksek sesle KURAN okumaktan men etmeleri idi Hz Ebubekir’in sesi KURAN okurken müşrikleri etkiliyordu Kureyş İslama mani olmak için her çareye başvurarak onu da sesli KURAN okumaktan men ettiler Hz Ebubekir karar verip yola çıktı Berkül Gımad mevkiinde İbnüd dağneye rast geldi İbnüddağne Hz Ebubekire sen Mekke’de hatırı sayılır bir insansın diyerek onu fikrinden vazgeçirmiştir

İslam tarihindeki en mühim hadise olan hicrette Hz Ebubekir ailesinin rolü büyüktür Müslümanlar Medine’ye hicret edince Hz Ebubekir de hicret için izin istemişti Rasulüllahta dur bakalım belki Allah sana bir arkadaş nasip eder buyurmuştur Müşrikler efendimizi öldürmekte karar alınca Cebrail efendimize hicreti tebliğ eddi efendimiz yatağına Hz Aliyi bırakarak Hz Ebubekir’e gitti ve yola çıktılar Efendimizle sevr dağına vardıklarında ıssız bir mağara olan Hira’ya sığındılar Mağarada delikten bir yılan başı çıkınca sıddık efendimize zararı olmasın diye deliğe ayağını tıkadı ve yılan sıdıkkı ısırdı Acıdan gözünden akan yaş efendimizin yüzüne damladı efendimiz tükürüğünü yaraya sürerek acısını dindirdi

Hz Ebubekir’in oğlu Abdullah geceleri efendimizin yanında bulunur gündüz Mekke’ye gelip haber toplar, çobanları koyunları efendimiz ve arkadaşının izlerinde gezdirip izlerini yok ederdi Efendimiz ve Hz Ebubekir Medine’ye ulaştıklarında yine arkadaşı yanında idi ve efendimizin vefatına kadar bu böyle devam etti Bir gün Rasulullah huzurunda Hz Ebubekir sinirlice gelince kardeşiniz bmünakaşa etmiş buyurdu Sonra Ebubekir Ya Rasulüllah Ömer ile münakaşa ettik pişman oldum ve kusurumun affını Ömer’e rica eyledim fakat o beni af etmedi Bende Rasulüllaha geldim dedi Efendimiz üç kere Allah seni mağfiret etsin buyurdu Hz Ömerbpişman olarak sıddıkın evine gitti onu evde bulamadı Rasulullaha gitti
Hz Ebubekir Efendimizin Hz Ömer e kötü bir muamelede bulunmasından korktu Rasulullaha diz çökerek bu olaya ben sebep oldum demek istedi

Rasulüllah Hakk Teala beni hak peygamber gönderdi hz ebubebekir, ise sadıktır dedi Ve Ebubekir nefsini ve malını Allah yolunda feda etti buyurdu siz benim sahibimi, arkadaşımı bana terk ediciler misiniz diye efendimiz iki defa tekrarladı Ebubekir’e ilişmeyiniz, buyurdu ve Ebubekir’e kimse dokunmadı ilişmedi”Rasulüllah buyurdu:
uyuyordum, kendimi bir kuyuda gördüm Allahın dilediği kadar su çektim Kuhafe’nin oğlu geldi kovayı aldı, iki kova su çekti Allah Teala onu kurtardı: kova büyüdü ve onu Hattab’ın oğlu Ömer eline aldı, kuvvetlice çekti Onun çektiği su ile havuz dolmuş idi Su içmek isteyenler her taraftan onun etrafında toplanmışlardı

Bu hadise efendimizden sonra halifeliğe Ebubekir, daha sonra ise Hz Ömer’in geçeceğini ve Hz Ömer zamanında fetihlerin çok olacağını göstermiştir
Bedir savaşında Müslümanlar baba ile oğul amca ile yeğen karşı karşıyaydı Hz Ebubekir de karşısında Müslüman olmamış Abdurrahman’ı gördü Abdurrahman babasına karşı kılıcını sıyırmıştı Hz Ebubekir evlat sevgisi ve babalık şefkatini kenara bırakıp ona karşı yürümek istedi Efendimiz (sav) dur Ya Ebu Bekir sen benim görür gözüm işitir kulağımsın buyurarak onu men etmiştir Rasulü Ekrem hicretin on birinci yılında gece yarısı cennetül bakiye gidip oradaki medfun sahabileri ziyaretten dönünce kırgınlık hissetti, gün hastalığı arttı Efendimiz hastalığında Hz Aişe’nin yanında kalırdı

Rasulüllah akşam namazını kıldırdıktan sonra; yatsı namazında Hz Ebubekiri namazla vazifelendirdi
Hz Aişe; efendimize babasının namaz kılarken ağlayacağını belirtmiş efendimi kararını bozmamış ve buyurmuştur itirazdan vazgeç! siz nisa taifesi değil mi Hz Yusuf’un sahibelerisiniz hakikatin hilafına izhar etmekte Züleyhaya benzersiniz Haydi emrediniz, Ebubekir’e namaz kıldırsın Buyurdu
Efendimizin vefatında ashab arasında bunalımlar yaşandı Hz Ömer kılıcını sıyırıp kim Hz Peygamber öldü derse başını alırım diyince Hz Ebubekir onu susturdu, efendimize salat ve selam getirerek buyurdu Ey nas! Rasulüllaha tapan bilsin ki ölmüştür Allah buyurmuştur ki: Muhammed (sav) bir peygamberdir Ondan evvel nice peygamber gelmiştir O ölürse siz geri mi döneceksiniz Kim geri dönerse Allah’a zarar vermez Allah islamiyete nimete ve şükredenlere mükafat verir Bu sözler insanları teskin etti ve efendimizin defni ile meşgul oldular


Rasulü Ekrem’in vefatından sonra ensar Hz Ebubekir, Ömer ve Ubade halkın yanına vardılar Topluluk biz ensarız ilahi davanın yardımcılarıyız siz muhacirler içimizde bir taifesiniz bizi kökümüzden uzaklaştırmak mı istiyorsunuz dediler
Hz Ömer cevap vermek istedi sıddık mani oldu ve konuştu Ey Ensar siz faziletlere sahipsiniz, fakat hakikat şudur ki Araplar kureyşin başkanlığında toplanırlar, başkasına vermezler, size iki zattan birini tavsiye ediyorum biri Hz Ömer diğeri Hz Ebu Ubeydedir Hz Ömer sıddık gibi bir insanın cemaatin riyasetine geçmeyi katiyyen kabul etmeyeceğini söylemiş ve Hz Ebubekiri’n eline sarılarakbbiat etmiştir Ardından bütün Müslümanlar biat etmişdir

Hz Ebubekir halife seçilince minbere çıkıp
Ey Nas! en iyiniz olmadığım halde başınıza geçtim Vazifemde yardım ediniz Yanılır isem doğruyu gösteriniz Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir zaif hakkını alıncaya kadar kuvvetlidir Bir millet Allah yolundaki cihattan ayrılırsa zillete düçar olur fenalık revaç bulursa millet fenaya uğrar Allah ve peygamberine itaat ettikçe bana itaat ediniz itaat etmezsem itaatiniz lazım gelmez Haydi namazınıza Allahu teala cümlenizi rahmetine layık kılsın Hz Ebubekir halife olarak ilk işi Üsame ordusunun sefere gönderilmesi idi Sıddık köpekler, kurtlar üzerime saldıracak olsa onu yine gönderirim buyurmuştur

Efendimiz vefat etmeden sahte peygamberler çıkmış Sıddık onların hepsini bertaraf etmiştir
Kuran hafızlarının savaşlarda şehit düşmeleri ve sayılarının azalmasıyla deri, kemik, taş, dal parçalarına yazılan Kuranı Kerim Hz Ömer ve Ebubekir’in gayretleri ile Zeyd bin sabitin gözetimi altında altı ay zarfında bir araya getirildi
Hz Ebubekir Müslümanların riyasetinde kısa bir süre kalmış çok büyük işlere muvaffak olmuştur Efendimizin vefatıyla sahte peygamberlerle büyük bir metanetle mücadele edip onları bertaraf etmiş İslamın düşmanı Bizans ve Sasanilerle karşılaşmıştır Hicretin on dördüncü yılında Hz Ebubekir’in sıhhatini en çok sarsan efendimizin vefatı olmuştur Bundan sonra gün be gün erimiş Vazifesini Hz Ömer’e bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır

Uzuna yakın orta boylu kuruca yüzlü, çukurca gözlü, yumru alınlı, seyrek sakallı idi Aşkullah haşyetullah, muhabbetiyle mahzun idi Bedenen zaifl ancak kuvvet sahibi idi cildi ince, göz pınarları derin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü beyaz ve açık idi sakalının üst kısmı hafifti Peygamber efendimiz buyurdular ki: Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal nisa, gözüm nuru olan namaz
Hz Ebubekir ise bana üç şey sevdirildi ya rasulullah:senin yüzüne bakmak
kızımın Rasulullahın zevcesi olması, senin yolunda mal harcamakbHz Ömer ra bana üç şey sevdirildi:iyilikle emretmek, kötülükten nehyetmek eski kaftan giymek Hz Osman ra Dünyada bana üç şey sevdirildi:aç doyurmak, kuran okumak, çıplak giydirmek

Hz Ali ra dünyadan üç şeyi sevdim: misafire hizmet etmek, yaz gününde oruç tutmak, düşmana kılıç vurmak İbni Abbas ra :Bana da üç şey sevdirildi: mahlukattan uzlet, Allah ile ünsiyet, Allah’a tövbekar olmak Hz Hasan ra: Bana üç şey sevimli geldi: geceleri namaz kılmak, sözün doğrusunu söylemek, hastaları ziyaret etmek
Hz Hüseyin ra: üç şeyi sevdim: Allah’a Muhabbet, Allah için fukaraya şefkat, Allah yolunda şehadet
Hz Hamza ra Bana da üç şey sevimli gelir: Ahde vefa, emaneti eda, cemaate devam Hz Aişe bana sevimli gelen üç şey: ana babaya ikram, helal kazanç, haramdan sakınmak Hz Fatıma ise: yetimlere şefkat, komşuya ihsan, fakir ve zaiflere merhamet
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-08-2018, 21:49   #105
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak sorularlaislamiyet.com

RİDDE SAVAŞLARI

Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatından sonra dinden dönüp islama savaş açanlara karşı yapılan askerî harekâtlardır Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatını duyan Yemen ve Necid kabileleri zekât ödemeyi reddederek isyan ettiler. Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatı ile ortaya çıkan karışıklıkdan istifade eden bazı kimseler peygamberlik ilan etmişler kendilerine inandırdıkları kalabalıkları peşlerine takarak islamı tehdit etmişlerdi Rasûlüllah (s.a.s)'in sağlığında onun boyun eğen ancak imanın kalplerine yerleşmediği bedevîler, onun vefatıyla cesaretlenmiş ve kalplerindekini açığa çıkarmışlardı. onların durumu âyet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: "Ey Muhammed "İman ettik" derler. Sen onlara şöyle de: "Hayır! İman etmediniz. Siz ancak, müslüman olduk deyin. Çünkü iman henüz kalbinize girmemiştir" (el-Hucurât, 49/ 14).

İrtidat hareketlerinin başlamasıyla başkent Medine düşmanlarla kuşatılmıştı Yahudi ve Hristiyanlar, ortaya çıkacak fırsatlar için müslümanların durumunu izlediler. Tarihçiler müslümanların dehşet verici durumunu "Müslümanlar, peygamberlerini kaybetmeleri ve azlıkları ve düşmanlarının çokluğu yüzünden sanki şiddetli soğuk, yağmurlu karanlık gecede sahrada kaybolmuş koyun sürüsünü andırıyordu" demektedirler. Medine'nin tehdit altında bulunmasını ileri süren kimseler, Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatından az önce yola çıkan Usame'nin ordusunu seferden alıkoyması için Ebu Bekir (r.a)'a müracaat ettiler. İslâm devletinin başına geçmiş olan Hz. Ebu Bekir son derece net ve kararlı bir ifade ile bu tavsiyeyi yapanlara; Bilsem ki kurtlar burada beni parçalayacak; Usame'nin ordusu için Rasulullah (s.a.s)'nin emretmiş olduğu şeyi uygulayacağım" dedi ve orduya yoluna devam etmesi için emir verdi.

İlk dinden dönme hareketi Peygamber (s.a.s)'in sağlığında Yemen'de ortaya çıktı. Kendisinin peygamber olduğunu iddia eden el-Ansî, topladığı kuvvetlerle Necran ve San'ayı, yirmi beş gün savaşarak ele geçirdi. fitne bir alev gibi, Hadramevt'ten Taif, Bahreyn ve Ahsa'dan Aden'e kadar her yeri kapladı Hadramevt'te toplanan müslümanlar endişeli beklerken, Rasûlüllah (s.a.s)'in, Yemende bulunan müslümanların tamamına yönelik, Esved'e karşı savaşılması emri bölgeye ulaştı. dinin korunması, mürtedlere karşı savaşılması, Esved el-Ansî'nin savaşta veya gizlice ortadan kaldırılması ve emrin İslam'da sebat eden bölgedeki tüm müslümanlara ulaştırılması gibi talimatlar yer almaktaydı

Rasûlüllah (s.a.s)'in emri San'a'daki müslümanlara ulaştı suikast ile Esved el-Ansî, Firûz adındaki biri tarafından öldürüldü Kenan bölgesi tekrar islama girmişti. Onun öldürüldüğü haberi Medine'ye Rasûlüllah (s.a.s)'in vefat ettiği günün sabahında ulaşmıştı Peygamber (s.a.s)'in ölüm haberi üzerine, Müseyleme ve Tuleyha, peygamberlik iddiasıyla çıktılar, Tay ve Esed kabileleri Tuleyha'yla dinden döndüler. Gatafan, Uyeyne b. Hısn'ın başkanlığında isyan etti. Uyeyne: "Esed ve Gatafandan bir peygamber, bize Kureyşten olan bir peygamberden daha sevimlidir. Muhammed öldü. Tuleyha ise hayattadır" diyerek, Tuleyha'ya tabi oldu Havazinliler zekâtlarını ödemeyeceklerini bildirdiler. irtidat haberleri Medine'ye ulaştı

Ebu Bekir (r.a), elçiler göndererek İslâm'a dönmelerini sağlamaya çalıştı ve Usame'nin ordusunu bekledi. Abslar'la, Zubyanlar'ın Medine'ye saldırmaları üzerine tehlikeyi yok etmek için faaliyete geçti kabile elçileri Medine'ye gelerek, namaz kılacaklarını, ancak zekât'ı ödemeyeceklerini bildirdiler. Ebu Bekir (r.a) elçilere; "Zekat olarak vereceğiniz hayvanların, bağlanacakları ipleri vermediğiniz taktirde bile sizinle savaşacağım" şeklinde cevap verdi Hz. Ebu Bekir (r.a) tarafından reddedilen elçiler Medine'de müslümanların azlığını kabilelerine bildirdi . Ebu Bekir (r.a) mürtedlerin Medine'ye saldırabileceklerini anladığı için tedbirler aldı.

düşman birliklerinin şehre girişini önlemek için Ali (r.a), Talha (r.a), Zübeyr (r.a) ve İbn Mes'ud (r.a)'ı yollara yerleştirdi ve herkesi mescidde topladı. o, düşüncesinde yanılmamıştı mürtedler gece vakti harekete geçdi. yolları bekleyen birlikler onlarla savaşarak şehre girmelerini engelledi Hz. Ebu Bekir (r.a) mesciddekilerle geri püskürttü mürtedlerin uyguladıkları bir yöntemle müslümanların develeri ürkmüş ve geri dönmüştü Mürtedler, müslümanların korkarak geri döndükleri zannına kapıldılar ve Zül-Kassa'daki birliklerine haber gönderdi Ebu Bekir (r.a), geceyi savaş hazırlığı ile geçirdi tabya düzeni ile yola çıktı. Merkezinde Ebu Bekir (r.a)'ın bulunduğu ordu yaya olarak hızlı bir yürüyüş yaptı ve fecirde düşmanın bulunduğu yere geldi.

Onlar hiçbir şeyden habersiz dururken, müslümanların ani saldırısıyla çok sayıda ölü bırakarak kaçdılar. Hz. Ebu Bekir, kaçanları Zül-Kassa'ya kadar takip etti. Mukarrin'i bir miktar askerle orada bıraktı Medine'ye döndü. İrtidat eden Absoğulları ile Zubyanoğulları, yenilginin acısıyla kabileleri içerisindeki müslümanları öldürmeye ve müslümanlara saldırmaya başladı Ebu Bekir (r.a) hiddetlendi ve müslümanları öldüren mürted kâfirlerin, öldürdükleri müslümanlara karşılık olarak korkunç bir şekilde öldürüleceklerine dair yemin etti müslümanların moralleri düzeldi ve irtidat edenlerin bir bölümü tekrar İslâma döndü zekat mallarını Medine'ye göndermeye başladılar. kırk gün sonra Usame Medine'ye geldi.

Hz. Ebu Bekir kuvvetlerinin başına geçdi, Zül-Kassa'ya hareket etti. Hz. Ebu Bekir (r.a)'ın savaşa çıkmasını doğru bulmayanlar ona müracaat ederek Medine'de kalmasını istediler. Halife Ebu Bekir (r.a)'a bir şey olursa, kritik durumun müslümanlar için felakete dönüşmesinden endişe ediyorlardı. Ebu Bekir (r.a); müslümanları bizzat koruyacağını söyleyerek bu teklifi reddetti Yolda kendisine katılan komutanlarından Mukarrinoğlu Numan, Abdullah ve Suveyd kardeşlerle Ebrak denilen yere ilerledi ve savaşta kaybeden Abslar ve Benu Bekr'ler dağılarak uzaklaştılar. Günlerce Ebrak'da kalan Ebu Bekir (r.a), Zübyan'ları mağlup etti ve topraklarını ganimet olarak değerlendirdi bu arazileri Benu Zübyan'lar için yasak bölge ilan etti. Onun bu galibiyeti üzerine mürtedlerin çoğunluğu tekrar İslâm'a döndü.

Ebu Bekir (r.a), itaat altına aldığı bu kimselere karşı Rasûlüllah (s.a.s)'in sünnetine uyarak yumuşak davranmıştır. dağılan Abs ve Zübyan kuvvetleri peygamberlik iddiasındaki Tuleyhaya gittiler. Tuleyha, Buzaha'da karargâh kurdu. Medine'ye dönen Ebu Bekir (r.a) savaş hazırlıklarına girişti ve orduyu on bir kısma ayırarak her birine bir bayrak verdi Buna göre, Halid b. Velid, Buzaha'da bulunan yalancı peygamber Tuleyha ile savaşacaktı İkrime Müseyleme ile mücadele edecekti, Halid b. Said, Suriye taraflarına; Amr b. el-As, Kuzâ'aya karşı yürüyecek; Huzeyfe Deba halkıyla savaşacak; Havazinliler'i itaat altına alacak; Yemen'in Tıhame bölgesine; Hadramî, Bahreyn'e gidecekti.

Ebu Bekir (r.a), orduyu Zül-Kassa'da taksim etti komutanlar bölgelerine geçti. Hz. Ebu Bekir irtidat eden kabileleri İslam'a davet ediyordu mürtedlere karşı gönderdiği komutanlara talimatlar verdi. Bu talimatlar; Allah'dan korkmaları, Allah'ın emri dışına çıkanlarla savaşda gayretli olmaları; savaştan önce düşmanın İslam'a davet edilmesi; karşı tarafa fayda ve zararların izah edilmesi; emirlere uyanların sözlerinin kabul edilerek iyi muamelede bulunulması; ganimetin şer'i kurallara göre taksimi ve müslümanlara her hal ve durumda iyi davranılması Tuleyha, Beni Esed e mensup olup, Rasûlüllah (s.a.s)'in son zamanlarında peygamberlik iddiasında bulunmuştu. O, bağlı bulunduğu Esedoğullarına kendisine Cebrail'in geldiğini söyleyerek bazı tuhaf şeyler uyduruyordu

onlardan kendisine tabi olmalarını istiyordu. Kendisine tabi olanlara namaz kılarken secde etmeyi yasaklıyor ve Allah'ın buna ihtiyacı olmadığını ve, O'nu ayakta zikretmelerini emrediyordu. Kabilecilikten dolayı çok sayıda Arap ona tabi oldu" Fezare ve Gatafanlılar Taybe'nin güneyinde toplanmış Tay kabilesi topraklarının sınırda beklemekte idiler. Tuleyha'nın mensup bulunduğu Esed oğulları ise Sumeyra'da toplanmıştı. Medine'yi tehdit etmişlerdi. halifenin başındaki kuvvetler tarafından, önce Zül-Kassa'da sonra da Abrek'de yenilgiye uğrayan grup Sumeyra'dan ayrılıp, Gatafan ve diğer kabilelerle birleşerek Tay kabilesi arasında bir su kenarı olan Buzaha'da karargah kuran Tuleyha'ya iltihak etti.

Tuleyha Tay kabilesinin Cedile ve Gavş boylarına adam göndererek kendisine iltihak etmelerini emretti. bir bölümü acele olarak onun yanına hareket ettiler; Ebu Bekir (r.a), Halid b. Velid'e Taylıların üzerine yürümesi, Buzaha'da toplananlarla savaşması,ve Butah'a yönelmesi talimatını verdi. Halid'den önce, Hatem Medine'de kabilesini üzerlerine gelen orduyla korkuttu Halife'ye itaate çağırdı. Onlar, çağrıya uyarak, Halid'den eman almasını ve mühlet vermesini istediler. Onlar, kabilenin mensuplarını, Tuleyha'nın öldürmesinden korkuyorlardı. Halid zaman tanıdı. Taylılar, Halid'le birleştiler. Cedileliler de İslam'a dönüp Halid'e iltihak ettiler. Tay ve Cedilelilerden bin beşyüz kişinin iltihakıyla daha da güşlenen Halid, Buzaha'ya Tuleyha'nın üzerine yürüdü.

Halid b. Velid Tuleyha ile savaştı Tuleyha'nın yanında Uyeyne komutasında yedi yüz kişilik Fezareli asker vardı. Savaş şiddetlendi Tuleyha Cebrail'in savaşın sonucu hakkında haber verdiğini düşmanlarınla karşılaşacaksın. Başlangıçta ve sonunda savaşı kazanacaksın. Değirmen gibi insan öğüten kanlı bir savaş... unutamayacağın bir söz" getirdi" dedi. Uyeyne askerlerine; "Ey Fezareliler! Bu adam yalancıdır. Savaşı bırakıp geri dönün" emrini verdiğinde adamları ona uydu. Savaşı kaybeden Tuleyha, Suriye'ye kaçtı. Kelb kabilesine gitti. Esed oğulları ve Gatafanlıların tekrar İslâm'a döndüğünü duyduğu zaman o da iman etti. Hz. Ebu Bekir (r.a) vefat edinceye kadar, Kelblilerin arasında yaşamaya devam etti Tuleyha onun vefatından sonra Medine'ye gitmiş Ömer (r.a)'a bey'at etmişti. Tuleyha Hz. Ömer döneminde Kadisiye ve daha sonraki savaşlarda akıl almaz kahramanlıklar göstermiş ve bu sefer gerçekten iman etmiş İslam için hayatını sürekli tehlikelere atarak hizmet etmekten geri kalmamıştır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-08-2018, 21:54   #106
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com


Eshâb-ı Kirâm**HAZRETİ EBÛ BEKR-İ SIDDÎK

Peygamberlerden sonra, Eshâb-ı kiramın ve insanların en üstünüdür Peygamber Efendimizden 2 yıl 3 ay küçüktür. Fil vak’asından sonra m. 573 yılında dünyâya gelmiştir. Müslüman olmadan önce adı, Abdüluzzâ veya Abdulkâ’be idi. Peygamberimize îmân ettikten sonra ismini “Abdullah” olarak değiştirdi. 38 yaşında müslüman olmakla şereflendi efendimizin vefâtıyla halife seçildi. Hilâfeti 2 sene 3 ay 10 gün sürdü. 63 yaşında iken hicretin 13. (m. 634) yılında Pazartesi günü hastalandı. 15 gün hasta yattıktan sonra vefât etti. Vasıyyeti üzerine, hanımı Esma yıkadı. Cenâze namazını Hazreti Ömer kıldırdı. Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu Hücre-i Se’âdete defn edildi.

Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) Aşere-i Mübeşşerenin yani Cennetle müjdelenen on sahabenin birincisidir. efendimizin kayınpederi, Hazreti Âişe’nin babasıdır. Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’ın efendimize sadâkat ve sevgisi vardı. Vefâtına, Peygamberimizden ( aleyhisselâm ) ayrıldığından duyduğu aşırı üzüntüsü, gammı ve hasreti sebep oldu. Çünkü O’na karşı sevgisi ve bağlılığı kelimelerle tarif edilemezdi efendimiz Ebû Bekir’i ( radıyallahü anh ) çok severdi. O’nun için Sen Allahü teâlânın Cehennemden atîki*azâd ettiği kimsesin”*ve*“Cehennemden atîk olan*âzâd edilmiş kimse görüp sevinmek isteyen kimse, Ebû Bekir’e baksın”*buyurması bunun alâmetidir.

Ebû Bekir’in annesi Ümmül Hayr-ı Selmâ’nın evladı olmuş ise de yaşamamış olduğundan, Hazreti Ebû Bekir doğunca, annesi kucağına alıp, Kâ’beye götürmüş ve yaşaması için “Allahım bu çocuğu ölümden Âzâd edip bana bağışla!” diye duâ eyleyince; Kâ’be’nin her yanında “Yâ Emetellah, sana müjdeler olsun çocuğun yaşayacak, seni sevindirecek Tevrat’da adı Sıddîk olarak bildirildi” nidası geldi. Ona Atîk ismini verdiler., soy ve sopunda ayıp ve kusur herhangi bir şey görülmedi
Hazreti Ebû Bekir, ilk imâna gelen, müslümanlıkla şereflenen hür erkektir. Kadınlardan ilk imâna gelen Hazreti Hadîce, kölelerden Zeyd bin Harise ve çocuklardan Hazreti Ali’dir.

Müslüman olmadan evvel, gençliğinde de Resûlullah’ın arkadaşı idi. Büyük bir tüccârdı. Bütün malını, evini barkını Resûlullah’ın uğrunda harcadı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), İslâmiyeti kabûl etmesine kadar 38 senelik hayatında asla içki kullanmamış, putlara tapmamış, her türlü sapıklıktan, hurafelerden kaçınmış, iffetiyle ve güzel ahlâkı ile tanınmıştı. Kavmi arasında sevilen ve saygı gösterilen birisiydi, fakîrlere yardım eder, muhtaçları gözetirdi. Dürüst tüccârdı. Herkesin ona sonsuz bir itimadı vardı.Hazreti Ebû Bekir’e Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ), Peygamberliğini bildirip müslüman olmasını teklif ettiği zaman, tereddüt etmeden İslâmiyeti kabûl etmişti. Babası, annesi, çocukları ve torunları da müslümanlığı kabûl etti.

Peygamberimizi görüp Eshâb-ı kiramdan olmakla şereflendiler. Eshâb-ı kiramdan hiçbiri, böyle bir şerefe nail olmamıştır. Hazreti Ebû Bekir, İslâmiyeti kabûl etmeden yirmi sene önce, “Gökten dolunay inip, Kâ’be-i muazzama’ya gelmiş parça parça olmuş, parçalardan her biri, Mekke evlerinden birine düşmüş, sonra parçalar bir araya gelerek gök yüzüne yükselmişti. Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) evine düşen parça , gök yüzüne yükselmemişti. Hadîseyi gören Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) evin kapısını kapamış ay parçasının gitmesine mani olmuştu.”Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) rüyadan uyanmış, sabah olunca, hemen, yahûdi âlimlerine anlatmıştı. O âlim cevabında: “Bu karışık rüyalardan biridir,
tabir edilmez” demişti.

Fakat bu rüya, Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) zihnini kurcalamış yahûdinin cevabı, O’nu tatmin etmeyince yolu rahib Bahîraya uğramıştı. Bahîra’ “Sen neredensin?” dedi. Hazreti Ebû Bekir “Kureyştenim” diye cevap verince, Bahîra: “Mekke’de peygamber ortaya çıkıp hidâyet nûru, Mekke’nin her yerine ulaşacak, sen O’nun veziri, vefâtından sonra halifesi olacaksın” deyince Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) hayret etmişti. rahib, O’na ulaş. Şu anda vahy geldi. Mûsâ aleyhisselâmın da Rabbi olan Allah hakkı için, herkesten önce îmân eyle!” Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bu rüyasını ve Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıncaya kadar kimseye söylememişti.

Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ), peygamberliğini açıklayınca, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) efendimize koşup, “ peygamberliğine delîlin nedir?” diye suâl etmişti. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“Bu nübüvvetime delîl, o rüyadır ki, bir yahûdi âlimden tabirini istedin. O âlim karışık rüyadandır, itibar edilmez dedi. Sonra Bahîra rahib doğru tabir etti.”*buyurarak, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) hitaben:*“Ey Ebû Bekir! Seni Hüdâya ve Resûlüne davet ederim.”buyurmuştu. Hazreti Ebû Bekir, “Şehâdet ederim ki, sen Allahü teâlânın resûlüsün ve senin peygamberliğin hakdır cihanı aydınlatan nûrdur.” diyerek, O’nu tasdîk edip müslüman olmuştu.

Muhammed aleyhisselâma peygamberlik emri geldiğinde, sırrı kime söyler, kime açıklarım diye düşünmüş efendimizin, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) ile, yakın arkadaşlığı ve sevgisi vardı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) çok akıllı ve doğruyu görmesiyle de meşhûrdu., Peygamber efendimiz nübüvvet sırrını O’na açmak için evden çıkmıştı.
Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da şöyle düşünüyordu: “Baba ve dedelerimizin seçtiği din, hiç uygun değildir. hiçbir zarar ve fayda vermeye kadir olmayan bir heykele ibâdet etmek, akıllıca bir iş değildir. Yerin ve göğün yaratıcısı buna râzı olmaz. Bu düşünceyi ise, Muhammed’den ( aleyhisselâm ) başkasına arz etmek lâyık değildir. olgun ve akıllı, doğru görüşlü olduğu tecrübe edilmiştir. Yarın, ziyâret için O’na varayım, bu hâli arz edeyim. O ne derse, öyle amel edeyim!”

Bu düşünce ile Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) sabahlamış, efendimize varmak için evden çıkıp, yolda karşılaşmışlar, “Sözleşmeden birleştik” demişlerdi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) şöyle söze başlamış “Bir meşveret için, sana geliyordum.”*Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da: “Ben de, bir fikir sormak için yanınıza geliyordum” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm )“Söyle yâ Ebâ Bekir”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Sen her işte öndersin, önce sen söyle!” dediler. efendimiz:*“Dün, bana bir melek görünüp, Hak teâlâdan emir getirdi. Bende. Bugün sana geldim. Seni, İslâm dinine davet ederim. Ne dersin?”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “İslâmiyete önce beni kabûl eyle! Çünkü, dün gece sabaha kadar bu fikirde idim. Şimdi ise bu sözü işittim” dedi.

Peygamber efendimiz sevinip, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) İslâmiyyeti anlattı Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) kabûl edip, mü’minlerin serdârı oldu. Hazreti Ebû Bekir, Peygamber efendimize peygamberlik gelmeden önce ticâret için Yemen’e gitmişdi., Yemen’de, Ezd kabilesinden, ömrü üç yüz doksan yıla ermiş bulunan bir ihtiyâra rastlamıştı. ihtiyâr Hazreti Ebû Bekir’e Zannederim sen, “Mekke halkındansın” deyince, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) öyledir” demiş ve şu konuşma geçmişti. İhtiyâr: “Sen Kureyşten misin?” “Evet!” “Benî Temimden misin?” Evet!. “Bir alâmet kaldı.” Nedir? diye sormuşlar “Karnını aç, göreyim.” “Bundan maksadın nedir, söyle?” “Kitaplarda okudum ki, Mekke’de bir Peygamber gelir. O’na, iki kimse yardımcı olur. Biri genç, diğeri ihtiyârdır.

Genç olanı, nice zorlukları kolaylığa çevirir. Çok belâları giderir. O ihtiyâr ise, beyaz benizli, ince belli olup, karnı üzerinde bsiyah ben vardır. Zannederim ki, o kimse sensin. Karnını aç, göreyim” dedi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da göbeği üzerindeki siyah beni görünce, “Vallahi o sensin” deyip, Ebû Bekir’e bir çok vasıyyetlerde bulunmuştu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), işini bitirince, vedalaşmak, için ihtiyârın huzûruna varmış, efendimiz hakkında bir kaç beyit söylemesini istemiş, bunun üzerine ihtiyâr, oniki beyt okumuş, Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’da bunları ezberlemişti. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) seferden Mekke-i mükerreme’ye dönünce, Kureyşten ileri gelen kimseler, O’nu ziyârete evine gelmişlerdi.

Ebû Bekir onlara hitaben: “Aranızda hiçbir hâdise oldu mu?” buyurmuş. Cevaplarında: “Bundan daha garip bir hâdise olur mu Ebû Tâlib’in yetimi, peygamberlik dâvası ediyor ve sizler, baba ve dedeleriniz, bâtıl dindensiniz diyor. hatırın olmasaydı, O’nu bu zamana kadar sağ bırakmazdık. Sen O’nun iyi dostusun, bu işi sen hallet” demişlerdi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) onlardan özür dileyerek, ayrılmış, efendimizin ( aleyhisselâm ) Hadîce’nin ( radıyallahü anha ) evinde olduğunu öğrenip, kapıyı çalmış, efendimize Yâ Muhammed ( aleyhisselâm ), hakkında söylenilenler nedir?” demiş. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“Ben Hak teâlânın peygamberiyim. Sana ve bütün Âdemoğullarına gönderildim, îmân getir ki, Hak teâlânın rızâsına vâsıl olasın ve canını Cehennemden koruyasın”*buyurdular.

Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) delîl nedir? deyince, Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“O, Yemen’de gördüğün ihtiyârın hikâyesi delîldir”,*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Ben Yemen’de pek çok ihtiyâr ve genç gördüm” dedi. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“O ihtiyâr ki, sana oniki beyit emânet verdi ve bana gönderdi”*diyerekbeyitlerin hepsini okudu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bunu kim haber verdi, deyince; cevabında; “Benden evvelki peygamberlere gelen melek haber verdi” buyurdular. elini bana ver deyip, mübârek elini tutmuş,*“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah”*diyerek müslüman olmuştur.

Hayatında ilk defa duyduğu, yüksek bir sevinçle evine müslüman olarak dönmüştür. hadîs-i şerîfte:*“Her kime imânı arz ettiysem, yüzünü buruşturur, tereddütle bakardı. Ancak Ebû Bekr-i Sıddîk*( radıyallahü anh )imânı kabûl etmekte hiç tereddüt ve duraklama etmedi.”*buyurulmuştur.
Hazreti Ebû Bekir, müslüman olunca, çok sevdiği arkadaşlarına gitti. Onları müslüman olmaları için ikna etti. Eshâb-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenenlerden olan Osman Talha Zübeyr Avf, Sa’d Ebû Ubeyde gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyesi ile müslüman olmuşlardır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-09-2018, 13:18   #107
Kullanıcı Adı
msabri
Standart
Amin.
msabri isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-14-2019, 13:40   #108
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Yeryüzünde hiçbir insan O'nun kadar takip edilmemiş Hiç kimsenin hayatı O'nunki kadar incelenmemiştir her adımı, her soluğu, her bakışı gözlenip hafızalara kazınmıştır. ayak bastığı her mekan, namaz kıldığı her yer, abdest alıp su içtiği her kuyu, gölgelendiği her ağaç, mukaddes bir mekandır her daim korunmuştur. Hz. Muhammed sav a dair nice eser okuduk ve inceledik Son derece özel bir yaşantıyı aklımıza yerleştirip, örnek aldık ezberledik O'nun hayatı sadece olaylardan ibaret değil Yaşantısını hadisleri kutsal mekanları bilmeliyiz Sav in hayatını öğrenmek büyük önem taşır Mekke'den Medine'ye uzanan kutlu yaşamda, örnek alınacak nice tavır, bilinmesi gereken birçok olay var bu kutsal toprakları ve Hz. Muhammed'in hayatını iyi anlamalıyız Kainatın Efendisi'nin hayatına dair her hatıra Mekke ve Medine her hadis ineclenmeli Bu kutsal iki şehire yolculuk yapılmalıdır Kainatın Efendisi Sav örnek alınmalı Mekke ve Medine ziyaret edilmeli hadisler okunmalı her kutsal mekan ve mübarek hatıralar en ince ayrıntısına kadar bilinmeli Peygamber Efendimiz'in Sas hayatı ve Elbette. Mekke ve Medine gibi kutsal topraklar ve kadim ortadoğu coğrafyası Efendimize ve nice peygamber, sahabe, evliya, kıymetli zata durak olmuş burada mübarek izler kalmıştır. Hicaz'da atılan her adım insanı etkiler? Çünkü Hicaz İslam'ın en önemli şartı haccın mekanıdır. Bu büyük ibadetin huzuru vardır kutsal topraklarda.


Hacc ibadeti insanlara binlerce yıldır bereket verir kutsal topraklar en eski topraklar ve en eski yerleşim yerleridir. Atalarımızın izleri vardır. Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluşma yeridir. Sadece tavaf alanında 70 peygamberin kabrinin mevcut olduğu rivayet edilir. seçilmiş insanlarla şereflenen bu kutsal mekanlarda. Hz. Nuh yürümüş, Hz. Hud devesini sürmüş, Hz. lbrahim Kabe'yi inşa etmiş, Hz.· lsmail avlanmış, Hz. Muhammed Sav tüm hayatını burada geçirmiştir. Sahabenin ömürlerini geçirip i'la-yı kelimetullah için hicret ettikleri bu mübarek topraklarda. Hz. Bilal, işkence için kumlara yatırılmış, müşriklerce esir edilen Arnmar bin Yasir Müslümanlarca buralarda kurtarılmıştır. Peygamber Efendimiz burada diye Selman-ı Faris'iler, Veysel Karaniler buraya göç etmiş, SAV "lslam'ı anlatın," emrini verdiğinde Bilaller, Halidler, Ebu Ubeyde buradan göçetmiştir. Burası babasının üzerine deve işkembesi kondu diye Hz Fatıma'nın ağladığı, Ömer ve Hamza ra Müslüman oldu diye sahabenin sevince boğulduğu topraklardır.

Ukaz, Zü'l-Mecaz, Mecenne pazarlarına tebliğe için giden mübarek ayaklar Allah için Kabe yollarında yorulmuş, Taifteki zulümden kurtulan mağarada müşriklerden saklananlar buralarda dinlenmişlerdir. Örümcek, ağını buradaki mağarada örmüş, güvercin en güzel yuvasını bu mağaraya yapmıştır. Dünyaya zulüm dağıtan Bizans ve Sasani'ye karşı adalet orduları Mekkeden yürümüş; Hz. Aliler, İbn Ömer ve İbn Abbaslar burada büyümüş, Sümeyyeler, Hamzalar, Hz. Ömerler ve Hz. Osmanlar burada şehit düşmüştür. peygamberler ve sahabeler Bu koca tarihe şahittir: Ömer bin Abdülaziz tüm servetini buralara harcamış, Abdullah bin Zübeyr zalimlere karşı ordularını burada toplamıştır. Halife Velid, Mehdi buraların hadimliği için yanıp tutuşmuş, Nureddin Zengi fitne tohumlarını burada söndürmüştür. Eyyübi ve Kılıçarslan bu topraklar için yandıkları halde küffara karşı kılıç sallamaktan buraları ziyaret edememiştir Şeyh Şamil gibi İslam büyükleri de buralara gelip geri dönememiştir. Ka'b bin Züheyr bir mübarek hırka için dile gelip kasidesini burada söylemiş, buraların bülbülü olmayı arzulayan Akif yazdıklarını kötüye kullanılmasınlar diye buralarda imha etmiştir.

Efendimiz'in asası Sakal-ı Şerifi bu topraklardan toplanmış, tüm insanlık istifade etsin diye Sultan Ahmed tarafından tek tek cam tüplere konularak bu topraklarda dağıtılmıştır. Osmanlı'nın Hakk aşığı sultanları hadimlik anlayışı için Kabe örtülerini İstanbul'da hazırlatmış gözyaşlarıyla buralara göndermiştir onlar orada eskiyen her şeyi kutsal emanet kabul ederek başkentlerine getirtmişdir. Efendimiz' korumak uğruna açlık çeken askerlerimiz ölmemek için buralarda çekirge yemek zorunda kalmış Mukaddes Belde'yi terke zorlanan Fahreddin Paşa kılıçlarını düşmana teslim etmeyerek bu topraklara emanet etmiştir.

Anlatmakla biter mi kutsal topraklar buradaki her hadiseler? Gülenler, ağlayanlar, buraların hasretiyle yananlar ve buralar uğruna canlarından olanlar... Bugün bize düşen tüm yaşananları inşa edilen mübarek mekanları ve kutsal toprakları tanımak ve yaşanan hatıraları gezmek bilmek ve hissetmektir Oralarda Efendiler Efendisi dolaştı," diyip ayağımızı yere basarken dikkatli olmalı Büyük bir şuurla hareket edmeliyiz kendimizi her köşede sahabeyle musafaha eder gibi hissedmeliyiz kutsal topraklara gittiğimizde lütfen, Mescid-i Haram Mescid-i Nebevi çekirgeler Osmanlı ve Fahreddin Paşa'yı hatırlayın oraya sahabeden sonra en güzel hizmeti yapıp yatırımın en kıymetlisini gerçekleştiren ve Hadimü'l-Haremeyn (Harem-i Şerif'in hizmetçileri) olmakla gurur duyan Oraları temizlik için kullandıkları tavus kuşu tüyünden süpürgeleri başlarına takarak, "Biz senin evinin süpürgecileriyiz ya Rabbi!" diyerek halkın arasında dolaşan ecdadı yadedi. hepimizin kalbinde önemli yeri olan Mukaddes Topraklar'ı tanıyın bilerek ve hissederek gezin

Hz Muhammed'in hayatını bilmek, SAV in yaşantısını öğrenmek İslam dinini anlamak için kutsal topraklara gelin efendimizin izinin tozuna yüz sürün Mekan mekan, olay olay kutsal yolculuğa çıkın Peygamber Efendimiz'in doğumu ile şereflendirdiği mukaddes şehir; Mekkeyi görün kutsal yolculuğa çıkın Kainatın Efendisi'nin mübarek türbelerini ziyaret edin Mescid-i Nebevi de namaz kılın

Mekke'yi ziyaret edenler ilk günün sabahında otelden ihramlı olarak çıkarlar. Çünkü Mikad sınırı ihramlı geçilmelidir Erkekler beyaza bürünürler, kefenlenmiş bir kişinin son yolculuğuna uğurlanması gibidir Ağızlarda tekbir içinde o mübarek beldeye gidecek olmanın heyecanı vardır ağızlarda dualarla başlar Mekke yolculuğu bu kutlu yolculuktan çıkıp boş dönmernek lazımdır kimse boş dönmez. çantalar Tesbih, takke, seccade ile doldurulur "Keşke tesbih ve hediyelik yerine Hz. Peygamber'in güzelliklerini, takke yerine Hz. Ebubekir'in sıdkını, seccade yerine Hz. Ömer'in adaletini, Hz. Osman'ın hilmini şefkatini getirebilsek

Medine ile Mekke arası yaklaşık 5 saat Yolculukta Zülhuleyfe'de durulur burası Medine-Mekke arasındaki Mikad sınırı burada niyet edilir umre namazı kılınır Bu Efendimiz'in sünnetidir. Cidde yolunda Buradan sadece Müslümanlar geçebilir," ya da "Müslüman olmayanlar yan yoldan aynlsınlar," tabelası vardır Cidde'den mukaddes topraklara uzanan yolda gayrimüslimler giremezler yolda dev bir Kur'an-ı Kerim rahlesi vardır Allah'ın yüce kelamına tabi olan herkes bunun altından geçer


Cidde'den Mekke'ye ilerlerken coğrafya değişir başlar. dümdüz kumluk arazi yerini kayalığa bırakır. Yüksek dağlar ve yeşillikten yoksun, zor bir arazisi vardır. Necip Fazıl, hacc hatırasında diyor ki Allahu Teala Mekke yi kayalık bir halde yaratarak, buraya gelenlerin gönüllerini hiçbir şeye kaptırmadan sadece kendisine yöneltmelerini istemiştir
Mekke'ye ulaşanlar kendilerini bir an önce Mescid-i Harama atmak ister Akıllarda Kabe, vardır gözler etrafı tarar Ne yazık ki etrafı saran devasa binalardan dolayı Kabe pek gözükmez çocuklar gibi Beytullah'a koşulur kartpostallardan gördüğümüz Mescid-i Haram güzel yüzünü bizlere gösterir. Lebbeyk" nidaları gökleri titretir. Mescid-i Haram'a Babüsselam'dan girmek sünnettir. Peygamber Efendimiz Mekke'ye geldiğinde bu kapıyı kullanırmış. Sünnete uyan birçok grup Selam Kapısı'ndan içeriye girer "Bismillahi Allahuekber" diyerek selam veren her kişi başlar ilk şavtını yapmaya. Makam-ı İbrahim yönünden dönülerek Tam 7 dönüş yapılır. Bu her bir dönüşe bir şavt deniyor. Dualar, niyazlar, tekbirlerle tavaf tamamlanır
Kabe'nin Yemen'e bakan köşesine ve Hacerü'l-Esved'e selam verilir tavaf namazı kılınıp, zemzem yudumlanır ve sa'y için Safa Tepesi'ne ilerlenir


Umre yolculuğunda Büyük imtihanların kutlu peygamberi Hz. İbrahim ve eşine ait imtihanı hatırlıyoruz. Urfa'da ateşe atılıp ve çocuğunu kurban etmekle imtihan olan Hz. İbrahim, buralarda hanımını, kucağındaki bebeğiyle birlikte ıssız vadiye bırakıp gitmekle imtihan olmuştur. Dağların arasında ıssız bir vadi. Su yok, yiyecek yok, yardım edecek bir Allah'ın kulu yoktur. bu terk edişde Hz. Hacer bir tek şey sorar Hz. İbrahim'e, "Sana bunu Allah mı emrediyor?" "Evet," der Hz. İbrahim. "Öyleyse O bizi zayi etmeyecektir," diye teslimiyet gösterir Hz. Hacer. Bir peygamber eşidir elbetteki mübarek annemizin sözleri ona yakışan feraset sözleridir

Zemzem, Hz. İbrahim'in eşi ve Hz. İsmail'in annesi ve köle iken Firavunun Hz. İbrahim'e verdiği Hz. Hacer tarafından bulunmuş mübarek bir sudur. Hz. İsmail'in bebekken susuzluktan ağlayınca Safa ve Merve arasında koşuşturan ve su arayan annemiz Hz Hacer Merve Tepesi'ne yedinci kez geldiğinde evladının ayak altından su fışkırdığını görür. suyun etrafını kumlarla çevirerek küçük bir havuzcuk oluşturur. Akıp giden suya "zem zem" yani "dur dur" diyecektir. binlerce sene geçmesine rağmen bugün hala bu suyu kullanıp zemzem demekteyiz. Kabe kapısının ilerisinde Peygamber Efendimiz zemzem kuyusu döneminde, Hz. Hacer'e seslenerek, "Ey annecim! Neden dur dur dedin. Ak ak deseydin bu su büyük bir nehir olacak ve akmaya devam edecekti," diyecektir. Çölün, ıssız vadisinde akmaya mübarek ve tatlı su kısa sürede küçük bir insan topluluğunun halelenmesine sebep olacaktır. su ve ekmek yerine kullanılan bu suyu, oradan geçen Cürhüm Kabilesi görür ve su başında konaklamak için Hz. Hacer'den izin ister Bir süre sonra Amalikalar bu suyun yakınında konaklar zemzem etrafında küçük bir kasaba kurulur ve bu küçük yerleşim yeri geleceğin Mekkesi olur

Hz. İbrahim, asıl yaşadığı yer olan Suriyeden sık sık Mekke topraklarına gelip eşi Hz. Hacer ile oğlu Hz. İsmail'i ziyaret eder. Hz. İsmail'in gençlik zamanında Hz. İbrahim, Allahu Tealanın emriyle Mekke'ye uğradığında Hz. Adem döneminde inşa edilen ve Nuh Tufanı ile yıkılan Kabe'nin temellerini araştırır. Kabe, zemzem suyunun ilerisindedir. Hz. Adem dönemindeki temelleri bulan Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail ile Kabe'yi yeniden inşa eder. Bu inşaatda üzerine bastığı taşın üzerinde mübarek ayak izleri kalır. Bugün bu yer Makam-ı İbrahim olarak adlandırılır taş, camekandan görülür Evliya Çelebi, Seyahatnamede bu taştan bahsederken, Hz. İbrahim'in mübarek ayak izlerinde, parmak .izlerinin bile belli olduğunu söyler

Kabe'nin kapısından birkaç metre ilerideki zemzem kuyusu yüzyıllardır akmaktadır Fakat bölgedeki kabile çatışmalarında kapatılır ve kaybolur. Zemzem kuyusunun yerini Hz. Peygamber'in dedesinin babası Muttalib ra gördüğü bir rüyayla bulacaktır. Zemzem kuyusu ve Osmanlı tarafından yaptırılan zemzem binası ve yapının arka cephesindeki I. Abdüihamid'in yaptırdıgı çeşme ve muslukların vasisi ve koruyucusu Muttaliboğullarıdır. Yüzyıllarca bir kuyu halinde Kabe kapısı önünde duran zemzem daha sonra bir bina içine alınır Osmanlı döneminde zemzem kuyusu vardır. Suudlar zemzem kuyusunu yer altına alınmıştır. Hanımlar ve erkekler için ayrılan iki ayrı girişten, kuyunun yerine kadar ilerlenir. Fakat hacca ve umreye gelenlerin sayısındaki artış metafta tavafı zorlaştırdığı için tavaf alanını genişletme adına 2003 yılında bu kısım kapatılır. Kuyunun yerinin bilinmesi adına bu yerin üzerine mermer, yuvarlak bir kapak konularak Bi'r-i Zemzem (zemzem kuyusu) yazdırılır. Daha sonra bu yazı da kaldırılıp sadece mermer kapak kalır

Zemzem kuyusu zemzemin yeraltına alınmasıyla müzeye kaldırılmış, yerine elektronik sistem konulmuştur. hacca ya da umreye gidenler, zemzem suyunu Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevide mescide yerleştirilmiş ılık ya da serin olarak sunulan zemzem bidonlarından içmektedir.

İslamiyet ne güzel bir din ki kadınlara verdiği değeri sa'y ibadetinde bile görürüz. Her sene milyonlarca kişi, bir kadının verdiği mücadelenin anısına bir Hacer olup, onun yaptıklarını yapmak için kutsal topraklara gelir. Hz. Hacer'in Firavun'un Hz. İbrahim'e verdiği bir köledir sa'y ederken kölelikten peygamber hanımlığına çıkan bir hanımdır umre ve haccda mübarek annemizin koşuştuğu yoldan gidip gelir Safa Tepesinde dualara başlarız Safa ve Merve Tepeleri bir bina içine alınmıştır sa'y ibadeti kapalı bir ortamda gerçekleştirilip. klimalardan dolayı serin bir ortamda yürünür Ayak altında kızgın kumlar yoktur serin mi serin merrnerler vardır Her bir adımda yanımızda içeceğimiz buz gibi, zemzem suyuna sahibiz. Sa'y yolunda 2 yeşilışıkla işaretlenmiş direk vardır Bu direklerden geçilirken hız arttırılır koşar gibi yürünüp "Hervele" yapılır. Çünkü Hz. Hacer bu iki tepe arasında hızlı koşmuştur Sebebi, bu kısmın biraz alçak olmasından dolayı koşarken evladı Hz. İsmail'i görememesiymiş. Bir an önce yavrusunu görmek için bu kısmı çok hızlı geçmiştir

İşte yüce Rabbimiz'in engin rahmetiyle yaşananlardan dersler çıkarmalıyız hayatta çabalamadan kolayca bir şeyi elde edemeyeceğimizi fark edmeliyiz. Önce koşturmalı ve gayret etmeli duada bulunup isteklerimize cevap beklemeliyiz. Yedinci kez Merve Kapısı'na gelindiğinde son kez dualar yapılıp Sa'y ibadeti bitirilir erkekler saçlarından bir tutamı tıraş ettirir. İhramdan çıkılır Bugüne kadar işlenen günahlara şahit olan vücut yenilenir yeni bir başlangıç adına bir tutarn saç kesilip atılır Böylece ihramdan çıkılır

Merve Kapısı'ndan dışanya çıkarken dikkatli olunmalıdır bu. Kapı alelade bir kapı değildir. Önemli bir hatırayı barındırır Merve Kapısı'ndan çıktıktan yaklaşık l0-15 m ötesi Peygamber Efendimiz'in Hz Hz. Hatice ile izdivacı sonrası yaşadıkları evdir Hz. Hatice ve Efendimiz'le olan izdivacı öncesinde Ebu Kubeys Dağı önünde bir başka evde oturuyormuş. Bu ev sonra Hz. Zeynep'e evlilik hediyesi verilmiştir Peygamberimiz Sav Hz. Hatice ile düğün sonrasında oturacağı evi Hakim bin Bizarn'dan satın almış ve buraya yerleşmiştir bu evin 3 odası vardır
Peygamberimiz'in Mekke'den Medine'ye hicretinde Hz. Ali'nin kardeşi Akil bu evi satar. Peygamberimize Mekke'nin fethinde, "Nerede kalacaksınız?" diye sorduklarında, "Akil bize kalacak yer mi bıraktı diye sitem etmiştir.

Peygamberimizin mübarek evini, hilafetinde Muaviye satın almış Osmanlılara kadar tüm orijinalliği ile korunmuş, Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan bu yapının üzerini kubbeyle kapattırmış içerisine mihrap yaptırmıştır. Uzun yıllar mescit olarak kullanılan bu yerin 3 odasından sağ kenardaki oda, Peygamber Efendimiz'in Cebrail as ile sık sık görüştüğü yerdir buraya "Vahiy Kubbesi" denilmiştir. diğer oda Hz. Fatıma'nın doğduğu yerdir. Osmanlılar bu odanın üzerini 2 küçük kubbe ile kapatmışdır. Eskiler bu mübarek ev için, "Mekke'de Kabe'den sonra en hayırlı yer burasıdır derdi

Bu ev o kadar kıymetlidir ki, Peygamber Efendimiz Sav Mekke'den Medine'ye Hicret eddiği zaman mübarek yolculuğuna buradan başlayacaktır bu evdeki yatağına Hz. Ali'yi yatıracak, dualarla ve selametle kapıdan çıkıp gidecektir. kapıda Peygamberimizi öldürmek için bekleyenler olsa da Onların gözleri Kainatın Efendisi'ni göremeyecektir. Buradan yürüyerek Hz. Ebubekir'in evine gelecek ve Sevr mağarasına yürünecektir Bugün korunan bu mübarek yapının üzeri döşemelerle kapatılmıştır


EFENDIMiZ SAS İN KABE'DE NAMAZ KILDIĞI YER Mescid-i Haram öyle bir dünyadır ki, oraya giren dışarıya çıkmak istemez. Sabahtan ikindiye kadar süren sıcakta, revakla gölgeliğinde oturup ibadet etmek ya da başdaki takke ve şapkayı zemzemle ıslatıp tavaf etmek müthiş bir hazdır. hiçbir şey yapmayıp sadece Kabe'yi seyretseniz bile sevap kazanırsınız Allah'ın izniyle. Mekke'ye ilk kez giden arkadaşımızın, "Dört duvardan ibaret bir yapının insanı bu kadar etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim," demesini unutamıyorum. Mescid-i Haram'da Türkiye'den gelenlerin oturdukları yer, revaklar söktürülmeden önce müezzin mahfilinin hemen altıdır. Türkiye'den gidenler oraya Türk Mescidi derler buluşma noktasıdır Türk Mescidi metaf sonrasındaki ilk yapı olan Osmanlı revaklarının altındadır Hacerü'l-Esved ile Rükn-i Yemani'nin arasındaki Kabe duvarına bakar. namaz kılanlar Kabe duvarına yönelerek ibadet yapar. Kainatın Efendisi bu iki köşe arasındaki duvara yönelip namazlarını eda etmiştir Peygamber Efendimiz'in ibadetlerini burada yapmasının hikmeti o günlerde ibadetlerin Mescid-i Aksa'ya yönelerek yapılması. Efendimiz'in gönlünün Kabe'ye dönüp ibadet etmek istemesidir bu yönde namaz kıldığında Mescid-i Aksa'ya yöneliyor ama Kabe'yi önüne alıyordu. diğer sebep Kabe duvarının tam karşısında ki duvarın ilerisinde Mekke ileri gelenlerinin toplandıkları Darü'n-Nedve'nin bulunması idi. Peygamber Efendimiz'i Kabe civarında ibadette rahatsız edenler Efendimiz bu duvarın önünde namaz kıldığında kendisini görüp rahatsız edemiyordu

Müzdelife, hacıların Kurbandan önce konakladıkları yerdir Peygamber Efendimiz burada geceleyip Müzdelife Vakfesi'ni bu mübarek mekanda yapmıştır. akşam ve yatsı namazını cem ederek kılmıştır bu hatırayı canlı tutmak adına Meş'ari'l-Haram adlı mescit yapılmıştır. Umreye gelenler hac yapmasalar da bazı geceler Müzdelife'ye gidip hacı adaylarının geeelemesi gibi burada gecenin bir kısmını geçirmeye özen gösterirler

PEYGAMBERiMiZ'iN ELİ İLE YERiNE KONAN HACERÜ'L·ESVED

Kabeyi ilk kez Hz. Adem inşa etmiş Nuh tufanı ile yıkılınca ve Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail yeniden inşa edmiştir Yeryüzünde insan yapısı olan ilk mekandır Konum olarak derin bir vadi ortasında bulunur yağmur ve seller hasar vermiş ve yenilenmiştir Efendimiz Sav gençliğinde Mekkeliler tarafından Kabede tadilat yapılmış İnşaatda yerinden çıkarılan Hacerü'l-Esved yerine konurken problem çıkmış Efendimiz'in tavsiyesiyle sorun çözülmüştür. Mekkeliler Kabe'nin inşaatında, duvarlar yükselince Hacerü'l-Esved'i yerine kimin koyacağını tartışmışdır Sonunda Kabe'nin avlusundan ilk giren kişi hakem olsun derler. Efendimiz içeri girer. o Sav ve el-Emin'dir. Doğru sözlüdür. O'na başvururlar. Efendimiz yere bir örtü serdirip taşı üzerine koydurur ve her kabilenin örtüden tutmasını ister. mübarek taş konulacağı yere kadar kaldırılır Efendimiz Sav taşı yuvasına bırakır. sorun sıkıntısızca halledilir

Kabe'nin her parçası çok önemlidir Bunlardan bir tane-si de Kabe'nin Yemen'e bakan köşesidir Kabe'yi tavaf eden herkes bu dönüşte Rükn-i Yemani önüne geldiğinde ellerini kaldırıp buraya doğru selam verir. Burada hem Hz. İbrahim, hem Efendimiz dua etmiş buraya yönelerek selam vermişler imkan varsa dokunup öpmüşlerdir Tavaf edenler bu noktada sünnete uyup dualara icabet eder bu yerden geçilirken, "Rabbena" duasını okunur Edirne'de ki Eski Camii'nin kıble duvarında da siyaha yakın bir taş vardı. 2005 yılında çalınıp bir sene sonra çalanlarca tekrar yerine bırakıldı. Bu taş için bazıları Hacerü'lEsved'den bir parça olduğunu söyler de aslında bu taş, Kabe'nin Yemen'e bakan köşesinden alınmıştır. Caminin banisi Çelebi Mehmed , bu camide ki tüm duaların Hz. Peygamber'in ya da Hz. ibrahim'in duası gibi kabul görmesi adına bu köşeden bir taşı Müslümanların o günkü en büyük camisine koydurmuştur. Bu taş Mekke'den Edirne'ye intikal eden mirasımız ve tarihimizde inanca verilen değeri gösterir

ilk kez Hz. Adem in inşa eddiği Kabe Nuh Tufanı ile yıkılmıştır. Binlerce yıl yeri gizli kalan Kabenin inşası Hz. İbrahim'e nasip olacaktır. Hanımı Hz. Hacer'i bebekleri Hz. İsmail ile birlikte Arabistanın en sapa vadisine bırakması vahyedilen Hz. İbrahim ilahi emri yerine getirmiştir. Hanımını bıraktığı bu dağlarla çevrili yer Vadi-yi İbrahim olarak adlandıracağımız ortasında Kabe'nin olduğu kutsal alandır. Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail'in bu topraklarda Allahu Teala'nın emri ile Nuh Tufanı'nda kaybolan Kabe'nin temellerini bulur ve yeniden inşa eder.

Hz. Adem dönemindeki Kabe ölçülerini bilemesek de Hz. İbrahim dönemindeki Kabe ölçülerini az çok bilmekteyiz. Kabe'nin yan duvarı 20 zira', ön kısmı ise 30 zira'dır. Boyu ise 9 zira' kadardır. Yani 4,5 metredir. en bariz özelliği sadece dört duvardan ibarettir o günlerde Kabe'nin üstünü örten bir dam ve çatı yoktur. Kabe yüzyıllarca sadece dört duvar halinde bir bina olarak kalır. Uzun yıllar, yağan yağmurların yapıya zarar vermesi üzerine Kabe'nin üzeri bir damla örtülür Yüzyıllarca Kabe'nin sadece dört duvarla çevrili kalmasının hikmeti bu yapının mukaddes bir alanı çeviriyor olmasıdır Bizim bu yapıya Beytullah dememizin sebebi Yüce Yaratıcı'nın mübarek evi Kabe'nin kapladığı alanın Allahu Teala'nın yeryüzünde kendisine ayırdığı tek toprak parçası olmasıdır bu dört duvarın en başta yapılmasından maksat, kutsal arazinin etrafını belirleme ve yerinin kaybolmasını önlemektir. Rivayerlerde Kabe, tarih boyunca 9 kere yenilenmiştir. Bu inşaatlardan bir tanesi de Ebrehe'nin Kabe'yi yıkma girişimidir Yağan yağmurların selleriyle iyice yıpranan Kabe'nin tamire ihtiyacı vardır. Fakat kimse cesaret edemez. Çünkü tamir için eskiyen taşların sökülmesi gerekir. Ve Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe'nin başına gelenleri herkes bilmektedir. Halid bin Velid in babası Mugire, maksadımız Kabe'yi yıkmak değil, tamir etmektir der ve Kabenin eskiyen taşlarını söker Hiçbir şey olmayınca herkes gelir ve Kabe tamir edilir. tamiratta Kabe'nin temel taşlarına inilir. Ve Mugire Hz. Ademden kalma, yeşil renkli devasa temel taşları görür , bunlar eski yenileyelim diyince ilk kez Mekke'de yer sallanmıştır. Bunun üzerine bu taşlara dokunmamaları gerektiğini anlayarak duvar bu temeller üzerlerine inşa edilmişdir.

Kabe'nin önemli bir tamiratı da Emevilerce gerçekleşir. Emevilerin başına buyruk hareketleri, Hz. Ebubekir'in torunu, Hz. Esma'nın oğlu hassas insan Abdullah bin Zübeyr ra rahatsız etmektedir. Mekke'de, emevi saltanatını tanımadığını ilan eder. Halife Abdülmelik zamanında sertçe bastırılmaya çalışılır ve Hz. Abdullah'ın üzerine Haccac adlı kumandan gönderilir. Haccac Mekke'yi kuşatır şehri mancınıklarla taşlatır. Ve Kabe de nasibini alır ve Hacerü'l-Esved zarar görür. Abdullah ra Kabe'yi tamir kararı alır ve Kabe duvarlarını tamir ettirirken yüzyıllardır Kabe damını taşıyan altı sütunu üçe indirir. Bugün Mekke müzesinde 3 ahşap sütundan bir tanesi sergilenmektedir.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-16-2019, 09:48   #109
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel pdf e kitap

Abdullah bin Zübeyr ra nın yaptırdığı
Kabe inşaatında, Kabe binasının dışındaki Hicr-i İsmail içeriye alınır ve Kabe kapısı giriş seviyesinde yaptırılır. Ancak Haccac, Mekke'ye girip Abdullah bin Zübeyr'i şehit eder Kabe inşaatını yıktırır Kabe'nin son tamiratı Osmanlıya nasip olmuştur. 1610 daki şiddetli* yağmur ve selde Kabe'nin 3 duvarı birden yıkılır.* Sultan I. Ahmed, Kabe'yi yaptırmak için girişimde bulunsada 28 yaşında aniden vefat eder bu hayırlı vazife, I. Ahmed'in küçük oğlu IV Murad'a kalır. IV Murad 1629 da Kabeyi yeniden inşa eder.

Ebu Kubeys Tepesinden osmanlı zamanında Kabe tamir edilirken taş kesilmiş . bu tepeden alınan her taş için alimlerden fetva alınmıştır. İnşaatta* 600 hafız Kabe'nin etrafına halelenmiş ve geceeli gündüzlü devamlı Kur'an-ı Ker"im okunmuştur Kabe'nin etrafındaki yapılanma ilk kez Hz. Ömer ra dönemindedir* Hz. Ömer Kabe'nin etrafına tavaf duvarı çektirmiş tir. Hz. Osman döneminde İslam sınırlan Ön Asya'ya kadar ulaşır. hacca ve umreye gelenlerin sayıları artmıştır. Ve Hz. Osman tavaf alanını* genişletir

Kabeye* Hz. Osman'"' tarafından ilk kez
revaklı bir golgelik yapılmıştır ilk Bu gölgelik, metafı çeviren duvarın ön kısmına yerleştirilen ve hurma* gövdelerinden oluşan sütun ve üstü* örten hurma dalı ile yapraklardan bir gölgeliktir. Emevilerin en önemli Kabe inşaatı Abdullah bin Zübeyr in tamiratıdır. Abbasiler döneminde Halife Mehdi, Mescid-i Haram'a en silinmez damgayı* vurmuş ve metafı son kez genişletmiştir. Şu an bu tavaf alanını kullanılır Bu genişlet-mede Kabe etrafına 3 sıra halinde uzanan revaklı gölgelik yapılmıştır. Bugün Kabe'yi çeviren revakları taşıyan mermer ve üzeri yazılı sütunlar Abbasilere aittir.

Eskiden hacca ya da umreye gidenlerimiz* döndüklerinde, "Osmanlı revaklarını gördük," derlerdi. Ancak Kabe'yi çeviren revaklar Abbasi Halifesi Mehdi'ye aittir II. Selim* Ayasofya'nın tamiri, ve Selimiye'nin inşaatı gibi nice büyük inşaata imza atmıştır birgün Mimar Sinan'ı yanına çağırır ve, "Tiz mukaddes beldeleri ihya eyleyesün," emri verir. Koca Sinan, Mekke ve Medine'deki yapıların tamirine* başlar. Abbasi Halifesi Mehdi'nin yaptırdığı revaklann üzeri düz ahşap çatıdır ve* dökülür Mimar Sinan ahşap çatıyı kaldırtır ve soğan kubbelerle süsletir. Ve bu kubbeli revaklar Kabe'nin etrafını uzun yüzyıllar sarar ve süsler Mescid-i Haram, Türk-islam mimarisinin en güzel detayı olan soğan kubbelerle bezelidir. 2010 da bu revaklar* sökülüp* Arafatta korumaya alınmıştır Mescid-i Haram, Kabe'nin etrafını çeviren modern bir külliye gibi hizmete devam etmektedir.

1920'lerde Osmanlı Devleti Mekkeden elini çekince yönetim Şerif Hüseyine geçer, 1919-1926 da bu yönetime Haşim! sülalesi hükmeder Haşimiler dönemi adı ile anılır. 1926'da Suud yönetimi alınca Kabe'nin metafı ilk kez mermer zeminle kaplanır Abbasi Osmanlı revaklarının arkasına ikinci, ve üçüncü revak katları çıkılır. En son Safa ve Merve Tepeleri ile arası, bir bina içine alınarak sa'y ibadeti kapalı koridorlarda yapılmaktadır Suudların Kıble inşaatında tavaf alanının mermerle kaplanması ve revaklara ikinci katın çıkılması sağlanır. Revakların sökümü ve Ecyad Kalesi'nin bulunduğu yere yapılan yüksek yapılar nedeniyle Mescid-i Haram tarihi özelliklerini kaybetmiştir

Yeryüzünün ilk mescidi olan Kabe, ilk defa Hz. Adem tarafından yapılmıştır. Nuh Tufanı'nda yıkılan Kabe'yi Hz. ibrahim 2. kez daha inşa eder Hz. lbrahim'in inşa ettiği Kabe dört duvardan ibaret olup üzerinde dam Rivayetlere göre 9 kez tamir gören Kabe'yi son kez 1629 da IV. Murad* imar etmiştir.

RÜKN YEMANi: Kabe'nin Yemen'e bakan kösesidir Hz. lbrahim ve Hz. Muhammed Kabe'yi tavafda bu köşede durur ve köşeye dokunarak dua ederdi.

HACERÜ'L-ESVED: Cennetten gelen bir taştır Hz. İbrahim tarafından Ebu Kubeys Tepesi'nde bulunmuştur. gümüş bir çerçeve içinde muhafaza edilip her savt sonrası* selamlanır. •

MÜL TEZEM: Kabe'nin kapısı ile Hacerü'I-Esved arasına denir. Peygamber Efendimiz buradaki duaların reddedilmeyeceğini buyurur

AL TlNOLU K: Kabe'nin damında, Hatim Avlusu üzerindeki duvardadır Kabe'nin damındaki* suları aşağıya boşaltan oluk sık sık yenilenir Osmanlının yenilediği Kabe olukları* Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.

HURFE-MUACCIN: Kabe'nin Irak tarafına bakan kösesi ve Rükn-i lraki'de bulunan çukurdur. üzeri kapatılan bu yerde Cebraill" Efendimiz'e imam olmus ve namazı tarif etmiştir.

HICR·I ISMAIL: Kabe'nin yanında, Altınoluk'un altında kalır bir avlu duvarıyla çevrilidir. Kabe'nin tamiratında, insaat malzemesinin azlığı sebebiyle Kabe binasından küçük yapılmıstır ve dısarıda kalan bu kısım bir duvarla çevrilmistir. Hatim olarak da adlandırılan bu kısımdaki namazlar Kabe'nin içinde kılınmıs kabul edilir. rivayete göre Hz. Hacer ve Hz. ısmail'in kabirieri buradadır.

MAKAM-I IBRAHIM: Hz. lbrahim, Kabe'yi* inşa ederken bir taşa basmış mübarek ayak izleri bu taşta* kalmıstır. Evliya Çelebi "Hz. lbrahim'in mübarek ayak parmak izleri bile görülüyordu," dediği bu taş bir muhafaza içinde Rükn-i Yemani ve Rükn-i lraki arasındadır*

ZEMZEM KUYUSU: Kabe* kapısının çaprazındaki bu kuyu, oğlu Hz. ismail'e su ararken. Allah'ın bir lütfu olarak Hz. Hacer tarafından bulunmuştur bu su Peygamberimiz'in müjdesiyle kim ne niyetle içerse derdi ne derman olmaktadır dediği mübarek sudur

MIRAÇ SÜTUNU: Rivayete göre, Efendimiz amca kızı Ümmü Hani'nin evinde iken Mirac'a yükseltilmistir. Bu mübarek* yeri işaretlemek üzere* Sultan Selim tarafından revakların altına gelen bu kısma kırmızı granitten sütun yerlestirilmistir. Bugün bu sütun, Rükn-i Yemani'nin karşısı na gelen köşenin yakınında,* aynı yerde durur

ABBASl REV AKLARI: Kabe'nin etrafındaki tavaf alanı (metaf) son kez Abbasi Halifesi Mehdi tarafından genişletilmiştir. metafın etrafına 3 sıra halinde mermer sütunlu revaklar yaptırılmıştır. hala tavaf için kullanılmakta ve revak sütunları tüm orijinalliğiyle durmaktadır

OSMANLI KUBBELERI: Abbasi Halifesi Mehdi'nin yaptırdığı revakların üzeri düz ahşap çatıydı. Bunlar dökülünce ı ll. Selim bu alanı Mimar Sinana soğan kubbelerle kapattırmıştır

SAFA VE MERVE TEPELERi: Kabe'nin kapısına bakan cephede uzanan iki ayrı tepe olup Hz. Hacer annemizin Hz. ismail'e su bulmak için koşması gibi her iki tepe arasında 7 kez gidilip gelinir ve sa'y ibadeti gerçekleştirilir.

IBN·I ERKAM'IN Evi: Safa Tepesi'nin 8 m kadar sağ tarafındaki genç sahabinin evi, Islam'ın ilk yıllarında Efendimiz'in yeni Müslümanlarla gizlice buluştuğu bir mekandır* Ebu Zer ve Hz. Ömer gibi birçok sahabe burada Müslüman oldu

BABÜSSELAM: Selam kapısı olup
Efendimiz'inimi Mekke'ye ilk girişlerinde Mescid-i Haram'a girerken kullandığı kapıdır. Bu kapıdan Mescid-i Haram'a girmek sünnettir.

EFENDIMiz As ın Evi: Hz. Hatice ile izdivacında Efendimiz'in satın alıp ikamet ettiği bu ev, Medine'ye hicret sonrasında Hz. Ali'nin kardeşi Akil tarafından satılmıstır. Hz. Muaviye tarafından tekrar satın alınan ve korunan ev, Osmanlılar da hürmet görüp mescit* olmuştur Hz. Fatıma'nın bu evde dünyaya gelmiştir Evin tam yeri Merve Kapısı'nın 20 m kadar
ilerisidir.

CENNET'TEN BiR EMANET* Kabedeki siyah taşın Hacer ül Esvedin tamamı olduğu sanılır Halbuki Hacerü'l-Esved tarihte birçok suikasta uğramış,* çalınmış ve Yemen'e kadar kaçırılmıştır. Hacerü'l-Esved günümüzde gümüş çerçeve içerisinde 8 parça halinde durur Hacerü'l-Esved ismi siyah taş manasındadır gönül insanları onu, Hacerü'l-Es'ad mesut, mutlu taş diye çağırır Aslında beyaz olduğundan, günahkarların dokunmaları ve cahiliyede üzerine sürülen kurban kanlanndan karardığı söylenir. Hz. Ebubekir'in torunu Abdullah bin Zübeyr' ra Mekke'yi müdafaa ederken Haccac'ın mancınıkları Hacerü'l-Esved'i çatlatmıştır. Hz. Zübeyr ra taşı yapıştırırken içini bembeyaz görür Bu mukaddes taşın parçalanmış hali bugün İstanbul'da; Sokullu Paşa'nın Kadırga Camii ile Kanuni türbesindedir Kabedeki Hacerül esved taşı* Siyah dolgu maddesi ve gümüş çerçevede muhafaza edilen 8 parça halindedir

Kabe'nin bir kenarını saran yarım daire şeklindeki avlu çok dikkat çeker. Kabe'de altın oluk altına gelen bu kısım tavafda insanların Kabe'ye yaklaşımını engeller bir konumda olup böyle bir yapıya neden ihtiyaç duyulduğu ilk anda anlaşılmaz. burası son derece önemlidir, sebebini bilen insanlar soluğu burada alıp bu kısa da olsa namaz kılar Buraya hatim yada Hicr-i İsmail denilir. Müşriklerin son Kabe inşaatlarında* inşaat malzemesi yeterli gelmeyince Kabe alanının bir kısmı dışarıda bırakılmıştir* dışarıda* kaya parçasına resmedilen M escid-i Haram'ın eski tasvirlerinden biri kalan kısmı belirlemek için etrafı bir duvarla çevirilmiştir Bugün tavaf yapanlar avlunun içerisinden geçerek Kabe'yi dönerse tavaf olmayacaktır. bu avlunun Kabe duvarına bakan ilk üç metresi Kabe'nin içinden sayılmaktadır* birgün Hz. Aişe, Peygamber Efendimiz'e Sas Ben Kabe'nin içinde namaz kılmak istiyorum," der. Efendimiz onu Hatim'e getirerek, "Burada kılman Kabe içinde kılman gibidir, der. Bu avluya Hicr-i İsmail denmesinin sebebi* Hz. İbrahim'in eşi Hz. Hacer ve evladı Hz. İsmailin kabirierinin burada bulunduğu rivayetidir.Mescid-i Haram'ın en eski resimlerinden biri* bir kağıda değil bir kayaya nakşedilmiştir Bu kaya üzerindeki Kabe çiziminin yanındaki avluda 2 kabir gözükür Üzerindeki Arapça ibarelerde 2 kabirden birisinin Hz. Hacer'e, diğerinin de Hz. İsmail'e ait olduğu yazar* rivayetlere göre Kabe'nin tavaf alanı ile sa'y mekanı arasında yetmiş peygamber yatar. Bu peygamberlerden biri* Ad kavmine gelen Hz. Hud'dur. helak sonrasında kendisine inanan insanlarla Mekkeye gelen bu peygamberin buradaki varlığını bizlere bizzat Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Hz. Peygamber Veda Haccı'nda, Usfan vadisine vardığında Hz. Ebubekir'e, "Ey Eba Bekr! Bu hangi vadidir?" diye sormuş. Hz. Ebubekir Usfan vadisidir," diye cevaplayınca, Hz. Peygamber burada Hz. Hud as ın, beline aba tutunmuş, belinden yukarısı alacalı bir kumaş ile bürümüş, genç ve kızıl, yuları hurma liflerinden örülmüş dişi bir deve üzerinde, hac için buradan telbiye ederek geçtiğini* haber vermiştir.

Peygamber Efendimiz dönemindeki Mekke, bugünkü Mescid-i Haram'ın kapladığı alanı ancak kaplıyordu bütün güzide sahabelerin evleri bu civardaydı.* Hz. Peygamber'in hicret yoldaşı* Hz. Ebubekir'i evide buradadır ancak Bugün o evin olduğu yerde Hilton Oteli yükselir. Mescid-i Haram'ın dışındaki bulunan Hilton Oteli ile Kabe arasındaki yakınlığa bakıldığında o dönemin Mekke ahalisinin Kabe'nin hemen yakınında ikamet ettiği annlaşılır* Hz. Ebubekir'in evini Osmanlılar döneminde mescide dönüştürülmüştür İslamiyet'in ilk zamanlarındaki.. işkence ve baskıya Hz. Ebubekir ra ayanamayarak Mekke'yi terki düşünür. tam şehirden çıkarken ibni Dügunne ona nereye gittiğini sorar.* Hz. Ebubekir'e Sen Mekke'nin saygın kişisin. Şehri terk etmen kayıp olur," der ve şehirden ayrılmaması için ona kefil olmayı teklif eder. Hz. Ebubekir kefaleti kabul eder ve Hz. Ebubekir'in ibadetlerini aşikar yapmaması kabul edilir dışarıda Kur'an okumaması istenir. Çünkü Hz. Ebubekir içten ve çok güzel bir Kur'an okuyordu ve onun tebliğine hayran olanlar hemen kişi Müslüman oluyordu.

Müşrikler Hz Ebu Bekirin Kuraan okumasından hoşlanmıyordu çünkü Hz Ebubekrin tebliğiyle herkes müslüman oluyordu Hz. Ebubekir dışarıda Kur'an okumadan duramıyordu Evinde küçük bir balkon yaptırmış ve Kur'an-ı Kerim'i evinden bile dışarıdaki halka okuyup** İnsanları gizlice bu balkonun altında Kur'an-ı Kerim'e ve islama davet ediyordu

EBU CEHiL'iN Evi ORADA Bugünkü Mescid-i Haram'ın kapladığı alan o gün Mekke şehrinin tamamıydı Ebu Cahil'in evi de buradaydı bugün tuvalet olarak kullanılıyor Hudeybiye Anlaşmasında* Müslümanların hacca ilk kez gelirken Medine'den Mekke'ye tam 450 km yol kat edmişlerdir Mürninler yorgundur Anlaşmaya göre 3 gün Mekke'de kalacak ve hac ibadetini yerine getireceklerdir* Mekke'ye giren Müslümanlar Kabede tavafa başlar O müşrikler Ebu Cehil'in evinden Müslümanları seyredip alay ediyorlardı. Peygamber Efendimiz sahabenin* ilk tavafını ve koşar gibi yürümelerini istiyordu ki müşrikler onları yol yorgunu ve bitkin zannedip alay etmesin tavafın ilk şavtlarını hızlı yapmak sünnettir
Ebu Cehil'in bir zamanlar evi bugün umumi bir tuvalet haline gelmiştir Ebu Cahil'in evi, Kabe'ye hem efendimiz* hem de Hz. Ebubekir'den daha yakındır ancak maddi yakınlık insana herhangi bir fazilet kazandırmıyor

Mescid-i Haram'ın mimari öğeleri.

Kanuni Süleymaniye Medrese minaresi
Kayıtbay Medresesi ve minaresi

Mescid-i Haram'ın dış duvarları* önünden ilerlediğinizde bir kapı çıkar. üst kata çıkan* asansörün Adı ibni Erkam Asansörüdür* mevkii Safa Tepesi'nin yanıdır. İbni Erkam'ın evi de Safa Tepesi'nin hemen yanındadır* bu asansör ve yanındaki kapıya genç sahabinin adı verilmiştir* İbni Erkamın evi, İslamiyet'in* ulaşmasında önemli bir basamaktır. Dinin gizlice yayıldığı* ilk günlerde Peygamber Efendimiz sahabe ile bu gencin evinde toplanır,* ayetleri burada anlatırdı O günler çok sıkıntılıdır*

Ebu Zer'in ra Mekke'de bir peygamberin zuhur ettiğini öğrenir, icabet etmek ister, Mekke'ye geldiğinde kimseyi* bulamaz. zemzem kuyusunun yanında Hz. Ali ile görüşür. O günler* sıkıntılıdır Ebu Zer, Hz. Ali'ye arzusunu iletir. Hz. Ali beklemesini, söyler. Her şey gizlice yapılır Müşrikler* saldırgandır Ebu Zer sıkıntılı zamanda, Kabe avlusunda tam 2 hafta bekler. Hz. Ali onu İbni Erkam'ın evine götürüp* Efendimiz'le görüştürür. İbni Erkarn'ın evi ile zemzem kuyusu arasındaki uzaklık 30 adım kadardır* Yani Ebu Zer bu derece yakına gelebilmek için 2 hafta bekleyip* sıkıntılar çekmiş efendimiz sav le görüşmek için burada yatıp kalkmıştır Efendimiz kendisini görünce halini sormuş 15 gündür burada beklediğini öğrenmiş hemen ne yediğini sormuştur. Ebu Zer sadece zemzem içtiğini söylemiştir. zemzem ne niyetle içilirse o derde çaredir

İbni Erkam ra nın evi ile ilgili diğer hadise şudur Hz. Ömer' Peygamberimiz'i(sas) öldürmek için geldiği yerdir. Mekke'nin reisleri henüz müşrik olan Hz. Ömer'i Efendimiz'e karşı kışkırtmışlardır. O da Mescid-i Haram'ın sağındaki Cebel-i Ömer'in üzerindeki evinden kılıcıyla çıkıp* Efendimiz'i öldürmek gayesiyle ibni Erkam'ın evine* ilerler. Yolda bir kişi, "Sen kız kardeşine git. Kocasıyla* Müslüman olmuşlar," der. O da öyle yapar. gittiği yerde ilk kez Kur'an-ı Kerim dinleyecek ve Kur'aana kapılacaktır. Hz. Ömer bekar olan Erkam ra nın evinde, Hz. Peygamber'in huzurunda kırkıncı Müslüman olarak şehadet getirecektir.

ibni Erkam'ın evinin Safa Tepesi'nin yanındadır bu mübarek tepeye ibretle* bakmak gerekir. Hz. Ömer'in'"" evinin bulundugu Cebel-i Omer ömer Dağının Sağ alt eteklerinde lbn-i Erham'ın evi bulunur bu tepede Safa Tepesi dolayısla görülemesede sa'y mahallinin az bir kısmı belli olur bu tepe, Hz. Hacer'in bebeğine su ararken koşuştuğu yerdir ve Efendimiz'le ilgili de bir hatıraya şahitlik etmiştir. Miladi 630 tarihinde islam orduları Mekke'ye girince Kainatın Efendisi Mescid-i Haram'ında toplanan Mekkelilere hitap etmiş ve konuşma sonunda "Size bugün* başa kakma ve ayıplama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz serbestsiniz," der. bu affa şaşıran halkın tamamı kısa sürede İslamiyet'le şereflenir.

Efendimiz Safa Tepesi'ne çıkarak burada Müslümanların biatlarını kabul etmiştir. Erkekler bu biatta, "Allah'a iman edeceklerine Allah'tan başka ilah bulunmadığına, Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna, İslamiyet ve O'nun adına mücadele edeceklerine" söz verdiler. Kadınlar* "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, kız çocuklarını öldürmeyeceklerine ve namuslarını koruyacaklarına, Allah'a ve Resulü'ne isyan etmeyeceklerine" dair biat ederler

Erkarn ra nın kapısı bize birçok şey hatırlatır Mescid-i Haram'ın bunun gibi birçok kapısı tarihi olayı ve şahıs adı ile isimlendirilmiştir. bunlardan biri de Merve Tepesi'ndeki Merve Kapısı'ndan dönüşte, sağdaki ilk kapı olan Bab-ı Mutad'dır. Yani Murad Kapısı. IV Murad'ın Kabe'yi 1629 da* inşasına binaen kapıya onun adı verilmiştir. Mescid-i Haram'ın kapılarından biri de Beni Şeybe'dir. Beni Şeybe, Kabe'nin anahtarlarını elinde bulunduran kabiledir. Bugün bile bu anahtarlar Beni Şeybe'de dir. Peygamberimiz Mekke'nin fethinde, işin ehline verilmesini. tavsiye edip Kabe anahtarlarının cahiliyede ki gibi yine Osman bin Talha'da kalmasını söyler. Ardından Ancak zalimler sizden* anahtarı alır," der. Bu söz üzerine kimse Kabe'nin anahtarlarını taşıma vazifesini onlardan alamaz. yüzyıllar geçmesine rağmen anahtar hala Beni Şeybe kabilesi tarafından muhafaza edilir
Kâbe anahtarları beni şeybe kabilesinin
en yaşlısı tarafından korunur ve kabile içinde devir teslim edilir Efendimiz'in bu anahtarı verdiği kişi Osman bin Talhadır Bugün Kabe'nin anahtarı yine Beni Şeybe'nin en yaşlısı* Talha adında bir kişi de dir

Bir zamanlar ibni Erkarn'ın evinin* olduğu Safa Tepesi bugün* devasa binalar gökdelenler ve otellerce kuşatılmıştır* Mekke'ye önceden gelenler bu binaların yerinde ne olduğunu çok iyi bilir 2000 e kadar bu yerde bir tepe ve tepe üzerinde* Osmanlının Kabe'yi korumak için yaptırdığı kale yani Ecyad Kalesi vardı. Bu kale otel yapımı için yıkıldı. Ecyad Kalesi ve civardaki* Sulful ve Hindi Kaleleri 1820' de Osmanlı Padişahı Il. Mahmud yaptırıldı III. Selim'in saltanatının son yıllarında Birkaç kabile ayaklanıp Mekke'yi işgal eder. İstanbul'da Kabakçı Mustafa isyanı yaşanmaktadır. Alemdar Mustafa* olaylara müdahale eder ve İstanbul durulur. Tahta genç* padişah, ll. Mahmud geçer. Mekke'deki kargaşayı durdurmak için Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya haber gönderilir. O da oğlu Tosun Paşa'yı Arabistan'a gönderir. ll. Mahmud'un emriyle Kabe etrafına, koruyucu kaleler inşa edilir Ecyad Kalesine Mescid-i Haram'ın içlerine* uzanan gizli geçitler konur. 1979'da ki Kabe baskınında Mescid-i Haram'ı basan art niyetli kişiler* askerleri bu tünelleri kullanarak etkisiz hale getirmişdir. Ecyad Kalesi'nin
yıkımında gizli yolları Mekke'deki birçok kişi görmüştür. Osmanlı, Beytullah'ın korunmasında çok hassastı 1919 da buraları devredilerken Ecyad Kalesi'nden bir tek top bile dışarıya çıkartılmamıştır, kale, Mescidi Haram'ı korumak için buraya getirilen tüm teçhizat ile beraber teslim etmiştir. Atalarımızın hassasiyeti* buraların hadimi olmalarından gelir

Bir yere hakimlik değil hadimlik ve hizmetçilik yapanlar oraya hakimiyet sembolü olan kendi bayrağını Elbette asmaz. Osmanlılar* öyle yapmış Sultan Selim'den Sultan Abdülaziz'e kadar Mekke ve Medine'de ki kale burçlarına hiçbir zaman bayrak ve sancak asmamışlardır. buralar peygamber memleketidir. Ancak Sultan Abdülaziz saltanatında yabancı güçler Osmanlıda faaliyetlerini arttırınca siyasi sebeplerle burada Osmanlı bayrağı dalgalandırılmıştır .

Mescid-i Haram'ın dış duvarlarından ilerlediğinizde, sağda, dik bir tepe yükselir Üzeri granit plakalarla kaplanmış bu tepenin adı Ebu Kubeystir Ebu Kubeys deyince akla nice hatıra gelir. Bugün kaplanmış haliyle ve* binalarıyla* bir tepe gibi gözükmeyen bu yerde zamanında çok olay meydana gelmiştir Hz. İbrahim Kabe'yi oğlu Hz. İsmail ile* inşa edip, tavaf yapılırken işaret için Kabe'nin köşesine işaret taşı koymak istediğinde gözüne bu tepeden bir ışık çarpmıştı. cennetten gelen bu taş ışıl ışıl parlamakta, üzerindeki ışıklar mikat sınırlarına* uzanmaktaydı. Hz. İbrahim Ebu Kubeys'in üzerindeki tepeye tırmanmışı ve Hacerü'l-Esved'i bu tepede bularak Kabe'ye yerleştirir* Efendimiz Sav bu tepe üzerinden mübarek parmaklarıyla gökyüzündeki ayı ikiye bölüp "Şakk-ı Kamer" mucizesini gösterir. Bu tepede Osmanlılar* mucizenin meydana geldiği yere Şakk-ı Kamer Mescidi inşa etmişlerdir. Tepe üzerinde eskiden Mescid-i Bilal vardır Bu mescidin* Bugün üzerinde devlet konukevi binasının bulunur

Ebu Kubeys Tepesi Mekke'nin fethinde islam ordusu şehre girdiğinde Peygamber Efendimiz* Hz. Bilalden yüksek bir yere çıkıp ezan okumasını istemiş. O da Ebu Kubeys Tepesi'nden okumuştur Efendimiz'in* müezzininin anısına, onun adını taşıyan bir mescit kısa bir süre öncesine kadar bu tepeyi süslerdi* Ebu Kubeys'in Ecyad tarafındaki başlangıç kısmı tarihe tanıkhk eden çok önemli bir yerdir. Bugün devlet konukevi olarak kullanılan Ebu Kubeys'in eteklerindeki duvarlarla çevrili, içi yeşillik alan* Abdullah bin Cüd'anın evidir Hılfu'l-fudul Anlaşması burada imzalanmıştı. Bu "Faziletlilerin Yeminidir sözleşmeye göre, Kureyş'in büyüklerinden* ittifaka katılanlar, zulme uğranılanları müdafaa için Hilful fudul Anlaşması'nın imzalandıgı Abdullah cüd'an'ın evinin bulundugu yer ilk Suud Kralı Abdalazizce Peygamberimiz'in dogdugu evin oldugu yere yaptırılan kütüphane binası.dır Bina arkası Beni Haşim mahallesidir Peygamberimiz'in amcası Ebu Talib ra ve dedesi Abdülmuttalib ra evleri buradadır bu antlaşma ile Haksızlığa uğrayanların hakları aranacaktır. Çok az sayıda üye kabul eden bu birliğin en büyük üyesi 20 yaşlarındaki Hz. Muhammeddir** Efendimize buraya üye olmakla iftihar etmiştir. Efendimiz'den sonrada
devam eden bu birlik yeni üye kabul etmemesi sebe-biyle uzun ömürlü olamamıştır. ·

Ebu Kubeys'in devamında beyaz bir bina ile karşılaşırız Burası kütüphanedir Kral Abdülaziz* yaptırmıştır Osmanlı döneminde siyah beyaz resimlerde binanın olduğu yerde kubbeli* mescit görülür* burası* Efendimiz'in* kainatı şereflendirdiği mekandır.* Hz. Amine'nin, Efendimiz'i dünyaya getirdiği yerdir buradaki beyaz kubbeli cami Efendimiz'in"'" dogduğu evdir Osmanlılar yanına bir minare, üzerine bir kubbe ekleyerek mescit yapmıştır

Efendimiz'in çocukluğunun geçtiği beni haşim mahallesinde Efendimiz'in akrabalarıda yaşamıştır o çetin günlerde müşrikler azarak Efendimiz ve akrabalarını mahkum etmeye çalışmıştır ilk Müslümanları sindirrnek için boykot kararı alınmış. Beni Haşim'le kimse alışveriş yapmayacak, kız alıp verilmeyecek, onlara kuru ekmek* uzatılmayacaktı. Bu tam 3 yıl sürdü. Sıkıntılı yıllarda* Efendimiz'in mübarek eşleri Hz. Hatice malını dağıtıp kendisi bir çadırda açlık içinde vefat etmiştir* Efendimiz'in amcası Ebu Talib de bu mevkide vefat etmiştir

Mekke Müzesi, hacca ve umreye gelen herkesin* uğraması gereken önemli bir yerdir.* sahabe döneminden, Emevi, Abbasi, Memlüklü ve Osmanlının Haremeyn'e hizmetleri burada sergilenir. Kitabeler, tarihi objeler ve nice mimari obje ve eşya bizi geçmişe götürür. Mekke Müzesi'nde bir hayli şaşırmış ve sevinmiştim. Çünkü tarihi eserler kısmının korunmuştu ecdat yadigarları beni bambaşka iklimiere götürdü. güzellikleri paylaştım. Bizi Mekkeye götüren Mekkeli* otobüs şoförümüz Mekke'nin yerlisiydi. Mekke'nin* her şoförü gibi otobüsü gözü kara sürüyordu. Sohbette kendisine Türkiye'den geldiğimizi söyleyince Osmanlı'yı hatırladı ve, " babam ll. Abdülhamid'in parasını görmüş. Onun* yaptıklarından çok istifade etmiş," diyerek onları hayırla yad etti başladı. Osmanlı sağlam Müslümandı," dedi.

Mekke müzesinde sergilenenler
Kabe örtüsünün dokunduğu binan ll. Abdülhamid'in yaptırdığı Kabe anahtarı IV. Mehmed'in lll. Murad'ın Mescidü'I Haram tamir kitabesi Abbasi Ha lifesi Ebu Cafer ei-Mansur'un metafta yaptırdığı tamir kitabesi (h. 631) Osmanlı padişahları tarafından istanbul'dan Mekke'ye gönderilen ve Kabe'nin içine girmek için kullanılan Kabe rampası kündekari minber kapısı Sultan ı. Abdülhamid Han tarafından yaptırılan zemzem kuyusuna ait pencere alınlığı Osmanlılar dönemi Mescid-i Haram köşelerindeki minare alemleri 65 yılına ait Kabe sütunları IV. Murad ın yaptırdığı Kabe kapısı* Mescidü'I-Haram'daki yangın sonrası burayı tamir ettiren Memlük Sultanı Berkuk'a ait tamir kitabesi (h. 804) Sultan lll. Murad tarafından Mescid-i Nebevi'ye yaptırılan altın yaldızlı, kündekari minber kapısı Sultan ı. Abdülhamid in yaptırdığı zemzem kuyusuna ait pencere alınlığı* Hz. Ebubekir'in torunu Hz. Abdullah* Zübeyr tarafından gerçekleştirilen tamiratta Kabe içine konulan ahşap sütun Abbasi Ha lifesi Mehdi döneminde Mescid-i Haram metafının son genişletilmesinde yapılan üçlü revak sütunları Sultan Abdülmecidin Mescid-i Nebevi'ye hediye eddiği masa saati* Hicr-i ısmail'de* Hz. Hacer ve Hz. ısmail'in kabirierine , lll. Selim in yaptırdığı zeytin ve hurma motifli mezar taşları

Mekke'de en azıdan bir kez şehrin* dağlarına çıkılarak Mekke daha iyi kavramalıdır. Kabe,* bu dağların* tam ortasındaki vadide bulunur. Kabe'yi çeviren dağlardan birine çıktığınızda karşıda sıradağlar gözükür Sağdan itibaren bakılırsa, en başta Cebel-i Handeme görülür Ebu Kubeys, Cebel-i Handeme nin* sadece bir bölümü dür Onun karşısında Keykuvan Dağlan denilen sıradağlar , ortadaki vadiye de Vadi-i İbrahim denir* Hz. İbrahim hanımı Hz. Hacer'i bu vadiye bırakmış vadinin tam ortasından zemzem suyu çıkmış ve Kabe bu vadinin tam ortasına inşa edilmiş ve özel bir yerleşim alanı haline gelmiştir. Buradan Mescid-i Haram ı* çeviren dağlar tüm detaylarıyla görülür bu dağların etrafını çevirdiği Kabe manzarasının büyüleyici görüntüsünü en iyi uydudan* izlemek gerekir. her dağ sanki namaz kılacak bir insan gibi yönünü Kabe'ye dönmüş ve başını yere koymuştur. dağların hepsi dikine Kabe'ye doğru bakar. Kabe'nin sırtını dayadığı tepelerden biri Ecyad bölgesine girer Ecyad deyince yıkılan kalemizi hatırlıyoruz. Kalenin üzerinde bulunduğu tepenin* Cebel-i Bülbül dür Ecyad* kalenin bulunduğu bölgenin adıdır Burada bir ·zamanlar Araplar at yetiştirirdi Ciyad" at manasına geldiği için Ecyad kelimesiyle güzel atlar kastedilirdi* Hemen arkada Mesfele var. Burada hac mevsiminde Türk kafileleri konaklar kısa bir süre öncesine kadar Mekke bu kadar büyük değildi bugün yüzlerce evin olduğu Mesfele'den, o günler ıssızdı insanlar** geçmeye korkardı

Kabe'nin tarihte bir çok sel baskınına maruz kaldı* bir selde Hz. ibrahim'in mübarek ayak izlerinin olduğu kaya parçası sel akıntısına kapılarak Mesfele'ye kadar sürüklenmiştir Bu sıradağlarda* Efendimiz küçüklüğünde çobanlık yapmış ve koyun gütmüş* insanı idare sanatı ve sevk anlayışını kavramıştır Kabe etrafındaki dağ sıraları yönünü Kabe'ye çevirmiştir* Ortada Kıble'nin bulunduğu Vadi-yi ibrahim'i çeviren Mekke dağları vardır

Mekke dağlarından Mekke'ye bakarken Mescid-i Haram'ın yanında Hilton Oteli görülür Bu otelin aslında Hz. Ebubekir'in evinin* olduğu yerdir Hilton'un bir alt sokağında da Hz. Hamza'nın evi bulunur Osmanlılar Hz. Hamza'nın evini korumak için burayı mescit yapmıştır.* kısa süre önce Hint mimarisiyle Hamza Mescidi yenilenmiş ve mescidin adı hala Mescidü'l-Hamza olarak devam eder. Buranın hemen solundaki tepenin adı Cebel-i Ömer* Hz. Ömer Tepesi dir Bu tepede* Hz. Ömer'in* Ömer'in evi bulunurdu

Cebel-i Ömer'in sağ arkasındaki beton plakalarla kaplanmış tepe* Burası IV Murad döneminde, Kabe inşaatında kullanılmak üzere, taşların alındığı tepedir. Büyük bir sel baskınında Ka be I. Ahmed zamanında hasar görür ve üç duvarı* yıkılır. Osmanlı tahtında Peygamber Efendimiz'e düşkünlüğü ile bildiğimiz büyük Sultan I. Ahmed vardır Padişah, Sultanahmet Camii önce altı minareli yaptırmayı düşünmüş sonra aynı sayıda minaresi bulunan Kabe'ye saygısızlık olacağından Mescid-i Haram'a yedinci minare ekletmiş ve Sultanahmet'i altı minareli* yaptırmıştır.* ilim adamlarını toplayan I. Ahmed, Kabe'nin tamirini* alimlerin fikrini* ister ve, "Kabe'yi inşa ederken bir taş altın, bir taş gümüş kullanılır

Hac ibadeti Zilhicce'nin 8. günü, arefe gününden bir gün önce başlar sabah namazı Mekke'de eda edilir. İki rekat ihram namazı kılınır. Hacca niyet edilerek telbiye getirilir ihram yasakları başlamış olur. Kişiler arzu ederse* haccın vacip olan say'ını da yapabilirler

Zilhicce'nin 8. gününden sonra Mina'ya gitmek sünnettir. Efendimiz Terviye günü denilen bu günde Mina'ya gitmiş ve beş vakit namaz kılmıştır.
Efendimiz 'in çadır kurdurarak namazları eda ettiği yerde bugün Hayf Mescidi bulunur. Haccdaki yoğunlukta* bu sünnet yerine getirilmeyip doğruca Arafat'a gidilmektedir Zilhicce'nin 9. günü* Efendimiz Nemire'ye çadır* talep etmiştir., Burası Arafattaki Nemire Mescidi'nin bulunduğu mekandır. Efendimiz o gün öğle vakti öğle ve ikindiyi eda etmişlerdir. Sonra Efendimiz devesine binerek Arafatta yüzbine yakın sahabeye veda hutbesini irad etmiş, Cebel-i Rahme'nin yanına giderek yüzünü kıbleye dönmüş ve Arafat vakfesini yapmıştır Bugün bütün hacı adayları öğle ve ikindi namazlarını birlikte eda eder ve Arafat vakfelerini yapar, akşama kadar Arafat'ta kalır, güneş batınca da Müzdelife'ye hareket ederler.

Peygamber Efendimiz Müzdelife'ye vardıklarında Meşari'I-Haram Mescidi'nin olduğu yerde akşam ve yatsı namazlarını, kılmışlar* bu mescidin hemen karşısındaki Kuzah Dağında sabaha kadar ibadetle meşgul olmuştur Hacı adayları da o gece Müzdelife'ye gelip namazlarını bu şekilde eda eder ve geceyi ibadetle ihya ederek sabah namazında Müzdelife vakfesini yapar Müzdelife'de, şeytan taşlamak için kullanılacak taşlar toplanır. Güneş doğmadan Mina'ya* harekete geçilir .

Bayram sabahı Mina'ya gelen hacılar Akabe Cemresi'ni ve Büyük Şeytanı* taşlar* yedi adet taş atarlar kurban kesilir, tıraş olunur ve* ihramdan çıkılır .* bayramın birinci günü, imkan bulan hacılar ziyaret tavafını gerçekleştirir Daha önce yapmayanlar vacip sa'yları yerine getirir. Bayramın 2. ve 3. günü küçük, orta ve Akabe büyük şeytana yedişer taş daha atılır. Hacılar tüm* vazifelerini tamamlayınca veda tavafı yaparlar. Ve haccın tüm şartları yerine getirilir •

Hacc mevsiminde muhakkak uğraması gereken yerlerden birisi de Mina'dır. hacılar Efendimiz'in Sav in* Veda Haccı'nda yaptığı gibi Zilhicce'nin 8. günü, yani Kurban Bayramı'ndan 2 gün önce sabah kalkar, boy abdesti alır, ihrama niyet eder ve sabah namaznı Mekke'de kıldıktan sonra Mina'ya geçer Burada beş vakit namaz kılınır. Ve Arafat'a geçilir* Efendimiz'in Sav* Mina'da namaz kıldığı yerde bugün Hayf Mescidi vardır.* yenilenmiş olan bu mekanda Osmanlı döneminde duvarlarla çevrili mescid ortasında çadır şeklinde* ikinci bir yapı vardı Efendimiz'in namaz kıldığı yer olarak* belirlenmişti. Mina'da* Efendimiz'in Veda Haccı'nda 5 vakit namaz kıldığı mevkiiye inşa edilen Hayf Mescidinin Osmanlılar dönemindeki* Ortadaki yapı Efendimiz'in Veda Haccı'nda 5 vakit namaz kıldıgı çadırı simgeliyordu

Mina'daki Hayf Mescidi'nin içindeki çevrili alan* bazı kaynaklarda Nuh As ın kabrinin olarak geçer Harem bölgesinde birçok peygamberin yattığı,. zikredilir. Hacerü'l-Esved ile Makam-ı İbrahim arasında 39 peygamberin yattığı ya da Safa ile Merve· Tepelerinde* 70 peygamberin kabrinin bulunduğu yaygın bir* kanıdır Hz. Harun'un kabrinin Uhud Dağı'nda olduğu zikredilir. Nice peygamberin hatırasıyla kucaklaştığımız bu mübarek yerlerde elbette bizi en çok etkileyen Efendimiz'in mübarek ayaklarını bastığı yerlerde dolaşmak ve bu ,izlere yüz sürmeye çalışmaktır Arafatın* ortasındaki Nemi Mescidi'nde Efendimiz' Veda Haccını ögle ve ikindiyi birleştirerek eda etmiştir

Efendimiz sav veda Haccı'nda Mina'dan ayrılmadan bazı sahabeye, Nemire'ye gitmelerini ve çadır kurmalarını söyler. Nemire Arafat'ta, Cebel-i Rahme'nin yanındaki bölgedir* sahabe denileni yapar ve* Efendimiz bu çadırda Zilhicce'nin 9. günü öğle ve ikindi namazlarını cem ederek kılar ve devesinin üzerinde Veda Hutbesi'ni okur.* Müzdelife'ye giderken önce Arafat'a uğrar ve Nemire Mescidi'ni ziyaret ederiz* yenilenmiş kocaman bir binadır Osmanlı dönemindeki Arabistan'daki yapılar gibi bu yapının da dört avlu duvarı geniş harimi ve kıble duvarında bir gölgeliği mevcuttur. ilginç olan* ise yine bu harimin* ortasında çadır şeklinde üzeri kubbeli, dört yanı açık bir yapının bulunması hacc döneminde* Arafat'ta Cebel-i Rahme üzerinde bir zamanlar Hz. Adem ve Hz. Havva'nın buluşıugu yeri simgeleyen bir mescit vardır Efendimiz'in öğle ve ikindi namazını cem ederek kılmıştır Osmanlı, Peygamberimizin* izi* kaybolmasın diye* mimari olarak* burayı belirlemiştir. Nemire Mescidi* Efendimiz'in Veda Hutbesi'ni okuduğu yerdir Arefe günü Efendimiz namazını kıldıktan sonra devesine binerek Nemirede son hutbesini tebliğ* etmiştir* Hz. Abbas ibni Mektum ve* bazı sahabe tarafından tekrar edilip 100 bin civarındaki kalabalığa aktarılmıştır. Efendimiz'in Hacda arefe günü yakfe anında "Arap'ın Acem'e Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir," dediği ve en son "Size dini tebliğ ettim mi?" çağnsına sahabe topluca "Ettin," demiş efendimiz mübarek başını semaya kaldırıp tam 3 kez, "Şahit ol ya Rabb!" dediği yerlerdir

Hac döneminde milyonlarca insan toplanıp Hac ve vakfe farzdır. Vakfesiz hac kabul olmayacaktır. vakfe* çok önemlidir. Efendimiz* Veda Haccı'nda Cebel-i Rahme'ye gelmiş ve vakfe yapmıştır. SAV vakfesini, Cebel-i Rahme'nin kıble tarafında durup, sırtını dağa, yüzünü kıbleye çevirerek yapmıştır. vakfeyi dağın üzerine çıkıp da yapmak gibi bir zorunluluk yoktur. Necip Fazıl'ın hac hatıralarında şu yazar "Vakfe için Arafat'a geldik. binlerce insan vakfede idi. saatlerce duruyor, okuyor, ve vakfe yapmaya çalışıyordu. Benim vakfem birkaç dakikayı geçemedi, yandım, dayanamadım. Allah'ın huzurunda uzun süre duramadım. vakfeyi gerçekten anlamış bir* gönül. Vakfe Allah'ın huzurunda durmaktır. duya duya, hissede hissede durmaktır

Veda Haccı'nda, Nemire ile Cebel-i Rahme arasında Efendimiz sahabeye Veda Hutbesi'ni okumuştur* Cebel-i Rahme'nin en üstünde beyaz boyalı bir taş vardır Burası Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluştukları yeri simgeler Osmanlılar bu mübarek tepeye mescit inşa etmiştir bugün* ise kalan sadece* 2 çeşmedir İstanbulda ecdad dört bir yana yaptırdıkları çeşme ve sebillerle çevreyi. bir su medeniyeti dönüştürmüş bu güzel anlayışıyla ecdadımız suyun altınla tartıldığı Arap coğrafyasını da* nimetten mahrum bırakmamış dört bir yanı çeşme ve sebillerle süslemiştir Arafat'ta, Cebel-i Rahmede 2 güzel Osmanlı çeşmesi vardır Her birinden şırıl şırıl su akarmış. Cebel-i Rahmede artık ecdat yadigarı çeşmelerin suları akmıyor, muslukları yok olmuş sadece bir tanesinin mermer oluğu kalmış. Çeşmelerden akan suyu taşıyan üst su yolları yıkılmış. üzücü manzarayı izliyor ve hüzünleniyoruz.

Cebeli Rahme'nin civarında dozer çalışması var. Zemini betonlaştırıp yer düzlernesi yapılıyordu. Buraların düzenlenmesi çok güzel Arafatta üzerinde bir tek mermer oluğu kalan Osmanlı çeşmesine tonlarca toprak yığılmış ve Artık Arafat'taki Cebel-i Rahme'de bir tek Osmanlı çeşmesi kalmış onada ulaşmak için parmaklarımızla dakikalarca taşları kazımak gerek Cebel-i Rahme'nin Yolları dilencilerle dolu. En yukarısı Hz. Adem ve Hz. Havva'nın buluştuklan rivayet olunan taşın olduğu yer Onların ilk kez karşılaştıkları yer bu tepenin zirvesinin alt tarafındaki küçük düz bir kısım Arafatda deveciler süsledikleri develeriyle müşteri arıyor bu develere binmek çok zevkli ama binip inmesi problemli. deve oturduğu yerden kalkarken öne düşüyor, otururken ve arkaya doğru yatıyor. Ve her an burun üstü gidebilirsiniz

ARAFAT Hz. ADEM VE Hz. HAVVA nın buluştukları yer cennetten çıkarılınca ilk kez birbirlerini burada gördüler ve Allah'a burada yalvardılar Cebel-i Rahmede hacılar Allah'a dua dua yalvarırlar herkes dualara iştirak eder. Hz. Adem ve Hz. Havva bu tepenin başında buluşup hayır için dua etmişlerdir

ARAFAT'TA Veysel Karani de hatırlanmalı. Anadolu insanlarının çok düşkün olduğu bu güzel insan, Peygamber Efendimizi duyunca Yemen'de duramaz annesinin iziniyle buralara gelir. annesinin tembihi vardır. Yaşlıdır, yalnız başına kalamayacaktır. Bu sebeple Medine'ye gidip hemen dönmesini ister. Veysel Karani. Medinede Efendimiz Sav i göremez. Annesine verdiği sözü tutmak için hemen geri döner. Peygamberimiz kendisini ziyarete gelen gençten haberdar olur ve, "kim geldi?" diye sorar. Oradakilere bu gencin hayrından bahsedip vasiyette bulunur, "o genci bulun selamımı iletin, hırkamı kendisine verin," Sahabe Veysel Karani Hz leri'ne Hz. Peygamber'in arzusunu Arafat'ta yerine getirirler.

hac döneminde Hz. Ömer ra ve Hz. Veysel Karant'nin Medine civarına geldiğini öğrenir onu Arafat'ta deve güderken bulurlar. Peygamberimiz'in selamını ve emanetini iletirler. ürnmetine dua etmesini isterler Hacılann Zilhicce günü akşama kadar kaldıklan Arafat ve civannı gezen bir grup buradan Müzdelife'ye yol alır Hacılar Kurban Bayramı'ndan bir gün önce hava kararırken Arafat'tan
Müzdelife'ye yola çıkar Bakara Suresi'nde şöyle ernredilir, "Arafat'ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife'ye akın ettiğinizde, Meş'ari'l-Hararn'da Allah'ı zikredin. O size nasıl hidayet ettiyse, siz güzelce O'nu zikredin. O yol göstermeden önce siz yolu şaşırmış kimselerdendiniz.

Peygamber Efendimiz Sav Veda Haccı'nda, arefe gecesi Müzdelife'ye gelir akşam ve yatsı namazını cem ederek kılar. Efendirniz'in namaz kıldığı yer Meş'ari'l-Hararn Mescididir Efendimiz o gece namazı kıldığı yerin yakınında ki Cebel-i Kuzah'ta Müzdelife vakfesini yapmış ve gecelemiştir

Müzdelife'ye gider gitmez önce Meş'ari'l-Haram Mescidi gezilir mescidin yanında arabalar için yol geçer yolun yanındaki tepe Kuzah Tepesi. Üzerine çıkamasak da Efendimiz'in şereflendirdiği mübarek mekanın yanında dua edilir Efendimiz Sav in Müzdelife vakfesini yaptığı Cebel-i Kuzah, eskiden beri önemi olan bir yerdir. Bu tepede cahiliye döneminden beri hep ateş yanar ve ateşle o bölge aydınlatılıp ısıtılmaya çalışılırmış. Rivayete göre dört halife döneminin sonuna kadar orada o ateş yanmaya devam etmiş.

Müzdelife'den Mina yoluna yapılan yolculukta kayalıkta bir zaman görenlerin ilgisini çeken farklı bir kaya vardı. elini kaldırmış bir insanı andırıyordu bu kaya Mekkeliler Ebrehe'nin fil ordusunun son konaklama yerine Vadi-yi Mugammes derdi buradaki bir çoban Efendimiz'in hicretinde O'nun yerini gösterirken taşlaşmıştır Burası meşhur olunca fazla ilgiden endişelenenler kaya ve üzerindeki tepeyi ortadan kaldırmış Bu yolun devamında ilginç bir yere geliyoruz. Burası Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i kurban etmeye götürdüğü yer. Bu özel mekanı gösteren sadece küçük beyaz bir taş vardır Hz ismail Tam bir bağlılıkla babasına kendisini burada teslim etmiş Hz. İbrahim Allahu Teala'ya verdiği sözlen oğlunu kurbana hazırlanırken Cebrail as kurban için bir koç getirir ve Hz. İsmail yerine burada o koç kurban edilir. Bu koç başı yüzyıllar boyunca Kabe'nin içinde saklanmıştır. Efendimiz Sav Mekke'nin fethinden sonra Kabe içine girdiğinde, bu koç başı duvarda asılıdır Osman bin Talha'yı onu keşke herkesin göreceği bir yere asmasanız diye ikaz etmiştir. Yıllar sonra Haccac'ın Mekke kuşatmasında mancınıklarla atılan taşlardan Kabe'de yangın çıkmış, bu koçun başı yangında telef olmuştur.

Arafattan çıktıktan 5 km sonra yeni bir düzlük gelir. Burası, Sehlü'l-Kebir'e giden yoldur önemli bir olaya tanıklık etmiş olan Vadi-yi Mugammes'tir. Günümüzde Vadi-yi Nar da denir Ebrehe'nin fil ordusunun son konaklama yeridir Habeşistan yöneticisi Ebrehe Kabe'yi yıkmayı kafasına koymuştur. buralardaki zengin pazarları kendi ülkesine katacaktır. 60 bin kişilik Ordusunu fillerle dona tır. Mekke nüfusu lO bin dir Ebrehe, dev ordusuyla bu düzlüğe gelir. Kabe'ye konaklama mesafesindedirler. Halk şehri boşaltır bu vadide 2 önemli olay cereyan eder. biri Mekke reisi Abdülmuttalib'in Ebrehe ile görüşmeye gelmesidir. Ebrehe, Abdülmuttalib'in af dileyeceğini sanmaktadır. Abdülmuttalib Ebrehe'nin gasp eddiği develerini ister. Ebrehe "Ben senin Kabe'yi yıkmarnam için geldiğini sanmıştım," der. Abdülmuttalib ise "Ben develerimin sahibiyim. Onları korumak görevim. onlar için geldim. Kabe'nin sahibi orayı o koruyacaktır," Ebrehe Harem hudutlarına girmeden Müzdelife ile Mina arasındaki vadide Ebabil kuşlarını görür zaman geçmiştir Vadi-yi Mugammes'te Ebrehe ordusunun fili çöküp hareket etmez ancak yola devam edilir

Fil Yakası'ndan yıllar sonra Peygamberimiz yanındakilere bu vakayı hatırlatmıştır. 628 de Efendimiz 400 sahabeyle haccetmeye Mekke'ye gider Mekke'ye 30 km kala, Hudeybiyede Kusva çöker. Sahabe devenin çöküşünü düşünürken Efendimiz sav Fili hapseden, benim devemi de hapsetti, demiştir. Burada ıssız, ve yeşilliğin olmadığı, gazab-ı ilahinin indiği ve Fil Suresi'nde anlatılan ordunun son konaklama yerleridir Gözlerimiz develeri için gelip Ebrehe'ye müthiş ders veren Abdülmuttalib'i ve yere çakılıp kalkmayan büyük fili aradı. Mina ile Müzdelife arasında küçücük kuşlar tarafından işgal ordusu helak edildik vadiye baktık. Surenin anlatımıyla yenmiş ekin yığınları haline getirildikleri yere ...


Peygamber Efendimiz'in hayatı Mekke'nin dışında da geçmiştir şehrin uzağındaki panayırlardan Mekke'ye en yakın olanı Zü'l-Mecaz Panayırıdır burasını. Okulda Ukaz Panayırı olarak duymuştuk Zü'l-Mecaz da Ukaz gibi bir panayır ve pazar yeridir. Efendimiz Hakk'ı tebliğ için buralara gelmiştir Ukaz panayırları Mekke'den 80 km civarında uzaktır Cahiliyede son derece canlı olan bu pazar, dört halife devrinde Haricilerin saldırılarıyla güvenlik sıkıntısı yaşamış ve eski önemini kaybetmiştir Osmanlı Efendimiz'in hatırasını barındıran bu çarşıya ihtimam göstermiş. Dükkan ve pazarlar canlandırılmaya çalışılmıştır Osmanlı'nın ihya ettiği bu dükkanların bugün bir kısmı yıkılmış, bir kısım kubbeleri hasar görmüş vaziyette hala durmaktadır Bu çarşı yakınlarında, Osmanlı yapısı bir de köprü bulunur

Ukaz Panayırı günümüzde Hüseyin Şerifin özel arazisi içindedir Ukaz ve Zü'l-Mecaz panayırlanndan başka Mekke-Medine yolundaki Cümum'da Mecenne Pazarı vardır dükkan binaları ayaktadır. Mekke ve civarındaki bu pazarların dışında Efendimiz'in gittiği çok uzak yerlerden bahsedilir Bunlardan biri Mekke'ye 700 km uzaklıktaki el-Hubeşe'dir. Mekke-Yemen yolundaki bu panayıra Efendimiz Sav Hz. Hatice'nin kervanlannı idare için gitmiş. Efendimiz kervanı için kumaş almıştır .

Mekke civarındaki pazarlardan tellerle çevrili bir alan vardır burası Zü'l-Mecaz Pazarıdır çöldür buralarda pazar kurulduğunun tek alameti, çöldeki parça parça taş yığınlarıdır taş yığınlarının her birinin yerinde birer dükkan vardı. Etrafının tellerle çevrilmesinin sebebi korumaya alınmış olması. buralarda iyileştirme projeleri gerçekleştirmeyi düşünüyorlarmış. Bir zamanlar çevrenin zengin ve soyluları, köleleriyle buralara alışverişe geliyordu. Tüccarlar ve deve sürüleri vardı her yanda. Herkes kendi derdindeydi. Kimi mal satmak ve para kazanmak, kimi malları ucuza almak için uğraşıyordu. Herkesin kendi işiyle meşgul olduğu bu pazarda Mekke'den buralara gelip insanlığın kurtuluşu ve selametini dünyaya geliş gayemizi hatırlatıp Birbirimizi üzmeden, kırmadan yaşayabilme yollarını gösteren Sav efendimiz bu kızgın kumlara bata çıka geliyor Ümmeti için Kuraanı tebliğ ediyordu Zü'l-Mecaz panayırı SAV in tebliğ niyetiyle ziyaret ettiği yerlerden sadece biritanesidir
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-17-2019, 13:14   #110
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak mekan ve olaylarıyla Hz Muhammed talha uğurluel

EFENDiM iz Sav tek bir çadır bile olsa oradaki tek bir simaya, Bıkmadan usanmadan, insana yakışırca yaşamayı anlatıyor her çadırdan çıktığında yanındaki ardından geliyordu müşrikler Siz O'na aldırmayın. yeğenimizdir (haşa) meczuptur," diyordu. Efendimizi takip edenler bu iftitanın iğrençiğini işitiyordu efendimize inananlar SAV den uzaklaştırılmaya çalışılıyordu Efendimiz'in amcası Ebu Leheb tebliği karalıyor efendimizin gezdiği her yerde mübarek havayı kırmaya çalışıyordu.

Efendimiz Sav e yakın olup onu anlayamamak çok büyük hüsrandır. Ebu leheb kendisine yazık etti ve hakkında Tebbet Suresi nazil oldu Mekke'de Ebu Leheb, Efendimiz'in hicretinden sonra ölmüş Çocukları onu evlerinin arkasına defnetıniştir fakat Ebu Leheb'in naaşını toprak kabul etmemiş. Cesedin kokusu artmış ve bütün mahalleyi kaplamış. İnsanlar Ebu Leheb'in oğullarına, babalarının cesedini ortadan kaldırmalarını söylemiş çocukları, babalarının cesedini evlerinin arkasındaki tepeye terk edince cesedin kurda kuşa yem olmuştur buradan geçilirken bu tepede şeytana taş fırlatılır atılan taşlar, tepede ikinci bir tepe oluşturmuştur

Mekke şehrinin dışında sadece tarihi pazarlar değil, savaşların olduğu mekanlarla karşılaşırız Huneyn Savaşı. Huneyn Vadisi nde yapılmıştır Taif şehrine giden yolda Zeylü'l-Kebir denilen Taif-Riyad yolunda ilerlerken yolun sağında kemer li bir yapı dikkat çeker bir Osmanlı su kemeridir yaptıran Sultan Süleyman dır karşımıza. Hey koca Kanuni hey Sen ne güzel bir insansın. Padişah olunca İstanbul'da artan nüfusla baş gösteren su sorunu için kolları sıvamıştır. Mimar Sinan'la görüşüp suyun gelmesi için fedakarlıklara katlanmıştır O kadar işi arasında defalarca Eyüp sırtlanna gidip Mimar Sinan'ı yakından takip etmiştir Kırk Çeşme Sularını İstanbul'a getirmiştir Taksim Meydanı'nın adını aldığı, meydanın göbeğindeki Su sebilini yburadan taksim edilen suyu her köşeye dağıttırmıştır

Osmanlı Efendimiz Sav i çok sevip O'nun yolundan gitmeye çalışıyordu Sav e layık bir ümmet olarak güzel hizmetler meydana getirdiler O şefkat anlayışından Mekkenin kızgın çölleri de nasibini aldı. Kanuni'nin Mekkedeki su kemerleri kilometrelerce uzanırdı Kesme taştan çok muntazam inşa edilmişti. Mekke'ye gelen hacı sayısı her sene artıyordu. Buradaki su problemini halletmek üzere Sultan Süleyman, Huneyn Vadisi'nden Mekke'ye su nakli su kemerleri yaptırdı su kemerleri 70 km lik bir yoldan geliyordu Sultan Süleyman'ın su ile ilgili başka projelerinin de vardı Mekke'nin su problemini çözmek için Hudeybiye Hadda köyündeki suyu taşımak ister. arazinin yüksekliğinden dolayı meyil yapılamaz ve pompalama sistemleri olmadığı için başarılamaz. Ancak, "Mekke'ye götüremiyorsak başka yere taşırız," der ve suyu Cidde'ye ulaştırır. bugün Kanuni'nin taşa kazdırdığı su kanalları Hadde'de hala durur
su kemerlerinin ilerisinde yolcu konaklama menzili görülür bir kasır büyüklüğündeki yapı, yolculukta barınmak için inşa edilmiş Osmanlı yapısıydı. konaklama ve ihtiyaçları sağlardı. Su kemerlerinde bir çalıda Arap bülbülleri vardır Sivri uzun gagaları ve siyah tüyleriyle kendilerini ele verirler sıcakta yaşama imkanı vermiş Rabbimiz onlara. Yaşama ve buraları şenlendirme vazifesi ...

Mekkede Kanuni hanın yaptırdığı su kemerlerinden bugün hala oluk oluk su akmaktadır 450 yıl önce yaptırılan su kemerlerinden bugün hala su aktığını duymak şaşırtıcı Bölgenin en yaygın ötücü kuşu Arap bülbülü ve Osmanlı Mekkesinden çıktıktan 50 km sonra su kanalları karşımıza çıkar Köyün girişi otlar ve yeşillikle kaplı güzel bir alan bir kanal. İçinden su akıyor ve çevresini cennete çevirmiş bir su bu su kemerini. Kanuni getirmiş ve bu su bugün hala buralara hayat veriyor yaptığı hayırların sevaplannı Kanuni'ye gönderiyor

Mekke'den uzakta dağlar arasında bir patika uzanır. Burası Efendimiz'in Taife giderken kullandığı yoldur. o güzel insanın şereflendirdiği yolda keskin kayalıklar vardır bugün Başlarımızda bizi güneşten koruyan sağlam başlıklar, gözlerimizde en kara gözlükler olsada güneş perişan ediyor. ilerleyemiyoruz Buraları görüp hislenmemek elde değil. "Sen ne güzelsin ey Resuller Resulü. sen ümmetine ne düşkünsün. Biz klimalı arabadan çıkıp dışarıda 5 dakika duramazken sen Mekke'den Taife, 80 km'lik yolu yaya ve tam 2 günde aşmıştın. sıkıntı ile aştığın yolun sonunda keşke seni en serin mekanlarda, en soğuk sularla, en leziz yiyeceklerle karşılasalardı onlar Sav in getirdiği güzelliklerin farkında bile değillerdi. Sen onları kurtarmak ve hayat olmak için gelmiştin, onlar seni taşlamışlardı. .. Hz. Muhammed peygamberliğinin lO. yılı, Şevval in 27. günü vardı buraya. Yeşil güzel bir yerdi Taif. Efendimiz lO gün kalıp insanları İslam'a davet etti. Davete icabet. etmediler ayak takımı insanları kandırarak Efendimiz ve Hz. Zeyd'i taşlattılar. Onlar Efendimiz'in kıymetini bilmiyorlardı Allah, sevgili kuluna bir güzel insan eliyle Taifin üzümlerinden ikram ettirecekti. Bu genç, Addastı

Peygamberimiz Taifteki üzücü hadiselerden sonra yanındaki Hz. Zeyd'le Addas ra nın üzüm bağına konuk oldu ikram edilen suyu içerken besmele çekti. Addas karşısındakilerin tek bir Allah'a inandıklarını görünce kendisinin Ninovalı olduğunu söylemiş Peygamberimiz, "Kardeşim Yunus Peygamber'in memleketinden. demişti. bu diyaloğun geçtiği o bağlar bugün duruyor Taif te. üstü başı tozlu, ayaklar kan içinde de olsa o güzel Peygamber'in yeniden buradan üzüm yemesini gözlüyor

TAİF in meşakkatli ve çileli yollarından aşıp Mekke'ye girmek ayrı bir sıkıntı idi Efendimiz için. SAV İslam'ı açıkça anlatıyor ve Mekke'deki müşrikler kendisine b zarar vermek için fırsat kolluyordu Taifte olanlar Mekke'de duyulmuştu. niyetsziler de bu hadiselerden yüz bulup işi çok ileriye götürdü Efendimiz Taif dönüşü Cebel-i Nur'a gelmişti. Mekke önündeydi Hz. Zeyd, Efendimiz'e Şehre nasıl gireceğiz ya Resulallah?" diye sordu. Efendimiz oranın çobanı Urakıd'a seslenerek, "Süheyl bin Amr'a söyle beni himayesine alsın," der. Süheyl kabul etmeyince Beni Mahzum'dan birisinin adını söylenir reddedilir. Mutim bin Adiyy'e haber gönderir ve o SAV i kabul eder. Hz. Peygamber Mekke'ye girdiğinde Kabe'yi tavafa başlar. Tavafı Ebu Cahil görür ve Mutim bin Adiyy'e, "Kefili misin tabisi misin?" diye sorar. Mutim, korumam altındadır," deyince koruman altında olana dokunmayız," der. SAV Mekkede tüm tehlikeye karşı tebliğini sürdürüyordu. Bedir Savaşında Mutim bin Adiyy'in oğlu esir düşer. Peygamberimiz "Baban sağ olsa ve Bedir esirlerini bırak deseydi, ben hepsini bırakırdım," der. Allah Resulü bir müşrikin iyiliğini bile unutmaz SAV vefa doludur .


GÖNÜLLERE İSTiKAMET KAZANDIRAN VADi: HUNEYN

MEKKENİN asfalt yollarında dümdüz bir arazi uzanır çöl toprakları arasından ilerlendiğinde bir kayalık arazide gitmeye başlarız iki yanımızda yüksek ve dik iki tepe beliriverir Burası Huneyn Vadisidir. Huneyn deyince Mekke'nin fethi, İslam ordusunun Mekke'ye girişi ve burayı putlardan temizlemeleri akla gelir. Mekke halkı Hudeybiye sulhünden islama kalben ısınmış Mekkenin fethi kalplerdeki endişeleri yok etmiştir. Fakat Mekke dışındaki kabileler islam'ı, ve Müslümanları tanımıyordu Önyargılıydılar uslanmaz kışkırtıcılar ve desisler büyük bir şer ittifakı oluşturdu Ortalığı velveleye verenler, "Kureyş savaşmaktan ne anlar. Medine'den gelenler bizi görsün diyorlardı. Mekke dışındaki en büyük iki kabile Sakif ve Havazin Müslümanlara karşı birleşerek 20 bin kişilik bir ordu topladı. Askerler kaçmasın diye kadın, çocukları yanlarına alıp Huneyn'de toplandılar Kanatın Efendisi şer birliğini dağıtmak için askerlerinin başına geçip sefere çıktı. İslam ordusu Huneyn'e ileriediğinde Havazin Kabilesi gelip vadiyi tutmuştu.

Hicretin 8. senesi, Şevval in 5. günü İslam ordusu Mekke'den ayrıldı. Müslümanlar 12 bin kişiydi. Ordu Biz artık sayı olarak çokuz Mekke'yi aldık. kimse bizim önümüzde duramaz. düşüncelerine kapılıp Muvaffakiyetİn yalnız Allah'tan olduğu unutulur gibi oldu. her şey o anda gerçekleşti. İslam ordusu vadiye girince dört yandan üzerlerine ok yağdırıldı Müslümanlar panikleyip kaçışdı. Muvaffakiyetin Allah'tan olduğu dersi verildi Sayıca üstünlük bir şey değildi önemli olan. Bedir'de çok az iken Allah mürninleri galip kılmamış mıydı bu panik anında sarsılmadan duran Hz. Peygamber Yanındakilere, dağılanları isimleri ile çağırılmalarını istedi, "Ey ensar! Ey muhacirler!" nidalarıyla toplanan sahabe muvaffak olmuş İslam zafer kazanmıştı Müşrikler dağıldılar. Huneyn vadisi bize tarihi olayları huneyn günü sahabeye verilen dersi anlatır "Her şeyin Allah'tan olduğunu unutmayın. Sayıca azız diye üzülmek fazlayız diye sevinmek, fakirlik, zenginlik bunlar değildir önemli olan. Asıl önemlisi Allah'a layıkıyla tevekkül edip itimad edmektir. Bu seviyede kalırsanız sırtınız yere gelmez." KALPLERiN FETHİ BAŞLIYOR

Mekke'den 30 km kadar ilerideki Hudeybiyedi hafızamız nice olayı hatırlıyor Mekke'den Medine'ye hicretin 6. yılıdır. Muhacirler doğdukları, acı tatlı nice olay yaşadıkları topraklara hasrettir. kalplerde Kabe özlemi vardır ona yönelerek namaz kılınır ama yıllardır kendisini göremezler Kainatın Efendisi müjdeyi verir O sene hacca gidilecektir sevinç rüzgarı dalgalanır Medinede. Herkes hazırlanır sabah yola çıkılır Seniyyetü'l-Veda tarafında. Uzun ve meşakkatli bir yol izlenip Hudeybiye'ye gelmişlerdi. Mekke'ye çok az kalmıştır Efendimiz'in devesi burada durur ileriye geçmez Peygamberimiz Fili bağlayan benim devemi de bağladı, diyerek fili hatırlar Mekke'den yaklaşık 20 km sonra şehrin en uzak harem hududu olan Hudeybiye Haremi vardır. Bu sınırdan umre yapılabilir Efendimiz bu sınır dışında 3 hafta konaklamış sahabe ile Hudeybiye hududu içinde namazları eda etmişdir. Bunun sebebi Harem sınırlarındaki her ecrin 100 bin derecesinin olmasıdır.

Peygamber Efendimiz'in sünnetinden dolayı islam alimleri, "Harem hudutlarında nerede yapılırsa yapılsın her ecre 100 bin derece vardır hükmüne varmışlardır Hudeybiye Mikadı'nın bulunduğu yerde Harem hududunun işaret taşları vardır. ikisi tarihidir Osmanlı'dan kalmadır. Diğer ikisi gösterişli olup Suudlarındır Hudut taşlarının yanında Osmanlı çeşmesi vardır çok güzel bir yapıdır. Osmanlı'ya ait bir kitabesi bulunur Kral Abdülaziz restore edmiş. yeni bir kitabe eklenmiş. suyu akmayan bir çeşmedir çeşmenin yanındaki tarihi kuyunun başında büyük ve derin bir kuyu bulunur Burası çöldür ancak Allah'ın hikmetiyle kuyu içinde su görülür. Kuyunun içinde güvercinler Zavallı hayvanlar öğle sıcağında sığınacak gölge bulamadıklan için kuyu içine girmişlerdir. dışarıdaki 50 derece sıcaklığa göre kuyu serin ve suyu var Birkaç km sonra Hudeybiyeye gelinir Hudeybiye Anlaşmasının olduğu mevkide yol yoktur Kumların üzerinde ilerliyoruz. Ağaçtan oluşan bir öbeğin önünde Hudeybiye antlaşması ÇÖLÜN ORTASINDA YAPILAN BiR ANLAŞMADIR


Efendimiz ve 1400 sahabenin üç hafta konakladığı Hudeybiye stratejik bir konuma sahiptir Çünkü Mekke'den gelen buraya görünmeden yaklaşamaz Efendimiz buraya yerleşince Mekke'ye elçi gönderir niyetlerini aktarır elçi Hz. Osman dır savaşmak için değil hacc maksadıyla geldiklerini anlatır Mekke'ye yola çıkan Hz. Osman'ın ardından "Müşrikler Hz. Osman'ı şehit ettiler!" şeklinde haber alınır. Efendimiz ağac altında tüm sahabeden biat alır. Buna "Rıdvan Biatı" denir. 1400 sahabe ile biatlaşılır bu mevkii sahabe yıllarca muhafaza edip yerinin kaybolması önlenir Bir süre sonra Hz. Osman'ın öldürüldüğü haberinin asılsızlığı anlaşılır Mekke elçileriyle görüşülür anlaşmaya varılamaz. taviz verilmek istenmez Görüşmeler tıkanınca Mekkeden gelen bir kişi görünür. gelen kişi Süheyl bin Amr dır. Efendimiz, "İşte anlaşmaya varabilecek bir kişi," der Süheyl bin Amr birçok müşrike göre mülayimdir görüşmeler olumlu geçer bir konuda sinirler gerilir Bunlardan bir tanesi anlaşma "Allah'ın Resulü Muhammed" ibaresidir. Süheyl, "Biz bunu kabul etseydik anlaşmaya gerek kalmazdı," der. Efendimiz maddeleri yazan Hz. Ali'den bu ibareyi sildirir Hz. Ali'nin eli varmaz. Efendimiz bizzat kendi eliyle siler yerine, "Abdullah oğlu Muhammed" yazdım. Anlaşmanın en kritik anıdır anlaşma imzalanınca Süheyl bin Amr'ın oğlu Ebu Cendel, ellerindeki zincirle gelir SAV e Kurtar beni ya Resulallah," der Babası Süheyl, oğlunu İslamiyet'le şereflendi diye zincire vurmuştur Hz. Peygamber Süheyl'den Ebu Cendel'i vermesini ister Süheyl kabul etmez anlaşma maddelerinden biri "Müslümanlardan biri müşriklere sığınırsa geri verilmeyecek, müşrikler Müslüman olduğunda teslim edilecekti Peygamberimiz gözyaşlarıyla Ebu Cendel'i geri verir

Hudeybiye anlaşması Müslümanların aleyhine gibi gözüksede kader bu maddeleri kısa sürede Müslümanların lehine çevirir eşsiz bir fütuhat gerçekleşir bu GERÇEK FETiH KALPLERiN FETHİYDi Mürninler Hudeybiyeden gelirken Fetih Suresi nazil olmuştur. bir fetih yok gibidir ve. Ağır bir anlaşma yapılmış gibi gözükür Fakat Hudeybiye Anlaşması'nın bir maddesi, "O sene hac yapılmayacak fakat gelecek seneden itibaren her sene üç gün Müslümanlar Mekkeyi haccedebilecekler,dir. İşte bu 3 günlük birliktelik, Müslümanlar ve müşriklerin buzlarını eritmiş İslamiyer'e girenler çığ gibi artmıştır. Hudeybiye döneminde ki 3000 Müslüman sayısı, tam 3 sene sonra Veda Hutbesi'nde 20.000'e çıkacaktır. İslamiyer'e göre gerçek fetih kılıçla yapılan fetih değil, kalplerin fethidir. Hudeybiye'nin en can alıcı sahneisi de buradaki 3 haftalık konaklamanın son günlerinde yaşanan hadisedir. Anlaşmada o yıl hac yapılmayacaktır. Efendimiz sahabeye, kurban kesip Mekke'ye girmeden Medine'ye döneceklerini söyler sahabe kurban kesmeye yönelmez. Efendimiz eşi ile istişare eder. Efendimiz'in her davranışı hakikattir SAV . ahlakın en güzeliyle ahiaklanmıştır eşinin görüşlerine değer verir mübarek eşi kurbanınızı kesin ya Resulallah, sahabe sizi takip eder," der ve Efendimiz kurbanını kesince tüm sahabe kurbanlarını kesmiştir . •

Hudeybiye Anlaşması'nın olduğu yerde gözler başımızı sokacak ve dua edip namaz kılacak bir gölgelik arar fakat bulamayız Osmanlılar burada Hudeybiye Mescidini yaptırmış Suud Kralı Faysal, yenisini yapmak için yıktırmıştır. Temeller atılıp duvarlar örüldüğünde ne yazık ki Vehhabi saldırısıyla bu mescitte tahrip edilmiştir. mescide ait temeller Hudeybiye'de hala görülür Hudeybiye Kuyusu tarihi bir kuyudur yerinde durur Buradan ayrılırken boyunları bükük, yıllardır göremediği Kabe'ye yaklaşmışken şehre giremeyen sahabenin burukluğunu hatırlayıp hisleniyoruz. yaşanan olaylardan sonra Efendimiz'e gösterdikleri itaat ve arzu ettikleri yere 500 km yol kat edip 30 km yaklaşmışken geri dönmeleri. sahabe olmanın en önemli şartı yani sonsuz itaati anlıyoruz
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta