01-26-2018, 08:50 | #71 |
Kaynak vikipedi imam Şafii
*İmam İslam hukuku*bilgini ve Şafii mezhebinin* kurucusudur. 767 de Gazzede doğup 19 Ocak 820 de Kahirede ölmüştür Dedesinin dedesi Şâfiî,*Kureyş kabilesinden*ve*sahabe'den olduğu için, Şâfiî adı ile meşhur olmuştur. 54 yaşında vefat etti. Kabri, Kurafe kabristanlığında türbe*içindedir. Doğumundan sonra babası vefat etmişt Annesi onu iki yaşında,memleketi Mekke'ye götürmüş ve büyütmüştür.*Yedi yaşında Kur'an'ı ezberledi.Mekke'de tanınmış âlimlerden ders almıştır Kendisi bu günleri için Kur'an ezberledikten sonra Mescid-i Haramda fıkıh ve hadis âlimlerinden istifade ettim. çok fakir idik, bir yaprak kâğıt almaya gücümüz yoktu. Derslerimi ve öğrendiğim meseleleri yazmakta sıkıntı çekerdim.”demiştir.*İmam Şafii daha sonra*Arapça öğrenmek için,*Hüzeyl kabilesine gitti. Ben Mekke'den çıktım. Çölde Hüzeyl kabilesinin yaşayışını öğrendim. birlikte gezdim, dolaştım, ok atmayı öğrendim. Mekkede rivayet ve edebiyat bilgilerine sahip oldum demiştir.*Gençliğinin ilk yıllarında Mekke'de İslam hukuku öğrendi. Hadis,*fıkıh,*lügât*ve*edebiyatta*yükseldi. İmam-ı Malik'e talebe oldu İmam-ı Malik'in yanına geldiğinde yirmi yaşlarındaydı. İmam-ı Malikten dokuz yıl hadis öğrendi*İmam-ı Şafiiye Yemen*valisi, Yemende kadılık verdi. Beş yıl bu görevi yaptı Bağdatta *Ebu Hanife'nin talebesi*İmam Muhammed'den ders aldı.İmam-ı Muhammed fıkıh ilmini ve rivayetleri Şafii'ye öğretti. *İmam Şafii Mekkede inceleme ve araştırmalar yaptı, talebelerine dersler verdi.ilim adamları ondan ilim öğrendi. Mekke'deki ikameti dokuz yıl kadar sürdü. Bağdat'a döndü. Bağdat*İslam âleminin önemli bir ilim merkezi idi. Ahmed bin Hanbel*talebesi oldu Ders ve fetva usulu usul-i fıkıh*ilmi idi. Bağdat'ta el-Kitab-ül Bağdadiyye" eserini yazdı. rivayet ettiği hadisler,*Müslim Tirmizi,* Buharide yer almıştır. *İmam-ı Şafii, Bağdattaki siyasi ve fikri kargaşalar sebebiyle, ömrünün sonuna kadar mısırda kaldı Müslümanlara yol gösterdi. Onun usulüne ve hükümlerine, Şafii Mezhebi*denildi.*Ehl-i sünnet*itikadında olan müslümanlardan, amellerini ibadetlerini, bu mezhebe göre yapanlara Şafii denir *İmam şafii Kahire'de*el-Mukattam dağının* eteğinde*Benû Abdülhakem türbesine* defnedilmiştir.*Eyyûbi sultanlarından*El-Melik kabre, 1211de kubbeli* bir*türbe* yaptırmıştır Selahaddin-i Eyyubi*tarafından türbenin yanına büyük bir*medrese*yaptırılmıştır.*İmam Şafii Hadisçi ve nakil ehlidir Şafii'ye göre*hadisler* Kur'ana yakın bir kaynaktır.şöyle demiştir:"Kur'anda kesinlikle yabancı kelime yoktur", buna delil olarak Kur'anın anlaşılsın diye apaçık Arapça ile gönderildiğini söyleyen ayeti (Yusuf: 2) göstermiştir. |
|
01-26-2018, 08:50 | #72 |
Kaynak dinimizislam.com İmam-ı Şafii*
*Cennet ile müjdelenmiş Ehl-i sünnet vel-cemaatin dört büyük mezhebinden Şafii*mezhebinin reisidir. Adı, Muhammed bin İdris’tir. Dedesinin dedesi Şafi, Kureyş kabilesinden ve eshab-ı kiramdandır Şafii adı ile meşhurdur. Şafi dedesinin adı ile anılmıştır *767 de Gazze’de doğdu. 820 de Mısır’da vefat etti. Kabri, Kurafe kabristanlığındadır beşikte iken babası vefat etmiştir. Annesi iki yaşında onu memleketleri Mekke'ye getirdi. Yedi yaşında Kur'an-ı kerimi ezberledi. Ve ilim öğrendi*küçük yaşta Mekke'de derslere devam etti ilim öğrendi şöyle demiştir: "Kur'an-ı kerimi ezberledikten sonra Mescid-i harama gidip, fıkıh ve hadis âlimlerinden istifade ettim. çok fakir idik, kağıt almaya gücümüz yoktu. Derslerimi ve öğrendiklerimi yazmakta çok sıkıntı çekerdim."*Mekke'deki tahsilinden sonra Arapça öğrenmek için, Huzeyl kabilesine gitti şöyle demiştir:*Mekke'den çıktım.Huzeyl kabilesinin yaşayışını ve dilini öğrendim. Bu kabile, Arapların dil bakımından en fasihi idi. Onlarla gezdim, ok atmayı öğrendim. Mekke'ye döndüğümde rivayet ve edebiyat bilgilerine sahip olmuştum." *on yaşında iken, meşhur âlim imam-ı Malik'in "Muvatta" adlı hadis kitabını, dokuz günde ezberledi Gençliğinde kendini ilme verip, ilim tahsil etti. Hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta yükseldi. Mekkeli gençler arasında, ilimde parmakla gösterildi ve dereceye ulaştı. *Tahsilindeki en önemli safha, imam-ı Malike talebe olmasıdır. imam-ı Malik'den ders almasını şöyle anlatmıştır:*İlk zamanlar Medine'de bulunan Malik bin Enes'in büyüklüğünü ve imamlığını öğrendim meşhur eseri Muvatta"nın bir nüshasını, dokuz günde ezberledim. imam-ı Malikin Uzun boylu ve heybetli bir görünüşü vardı. *ilim öğrenmek istedim Adın nedir, dedi. Muhammed'dir dedim. Ey Muhammed, dedi, ileride şânın olacak, Allahü teâlâ senin kalbine nur vermiştir. Onu masiyetle söndürme! Muvatta'yı ezberledim,imam-ı Malik'e okudum ne zaman, okumayı bıraksam, onu hayretler içerisinde bırakır, ey genç daha oku derdi. Kısa zamanda Muvatta'yı bitirdim." *İmam şafii İmam-ı Malik'in yanına geldiğinde yirmi yaşlarındaydı. İmam-ı Malik in himayesinde dokuz yıl ilim öğrendi. İlimde yüksek bir dereceye ulaştı Yemen valisi, onu Yemende kadılıkla görevlendirdi Beş yıl bu görevi yaptı Bağdat’a giderek, imam-ı a'zamın talebesi imam-ı Muhammed'den ders aldı. fıkıh ilmini ve rivayetleri öğrendi, imam-ı Muhammed ayrıca İmam-ı Şafii'nin üvey babası idi. İmam-ı Şafii onun ilminden ve kitaplarından istifade etti *İmam-ı Şafii'İmam-ı Muhammed'den öğrendiğim ilimle, bir deve yükü kitap yazdım. o olmasaydı ilim kapısının eşiğinde kalmıştım. insanlar ilimde, Irak âlimlerinin, Irak âlimleri de Kufe âlimlerinin çocuklarıdır. Onlar da Ebu Hanife'nin çocuklarıdır." bir babanın çocukları beslemesi gibi, imam-ı a’zam hazretleri de kendinden sonrakileri böylece ilimle beslemiş ve doyurmuştur.**İmam-ı Şafii, Bağdat’taki dersleri tamamlayıp, Mekke'ye döndü. talebelere ders verdi. ilim adamlarına ilim öğretdi. Mekke'deki ikameti dokuz yıl sürdü.tekrar Bağdat’a gitti.Bağdat islamın ilim merkezi idi. âlimler, imam-ı Şafii'ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri onun etrafında toplanmıştır. Bağdat âlimleri ondan ders almışlardır. *imam-ı Şafii den hadis dinleyen Hanbel onun talebesi olmuş, ona hayran kalmıştır. Herkes onun dersine koşuyor ve verdiği fetvalara hayran kalıyordu. Ders ve fetva usulu, kaynaklardan hüküm çıkarma usulü olan, usul-i fıkıh ilmi idi.*Güzel konuşması, ifade tarzı, tesir bakımından güçlü idi. İmam-ı Şafii Bağdat’ta el-Kitab-ül Bağdadiyye eserini yazdı. *İmam-ı Şafii hazretleri, ilim, zühd, marifet, hafıza ve nesep bakımlarından âlimlerin en üstünü idi. Onüç yaşında Harem-i şerif de "Bana istediğinizi sorunuz" derdi. Onbeş yaşında iken fetva verirdi. üçyüz bin hadis-i ezbere bilen imam-ı Hanbel, ondan ders alırdı *imam-ı hanbel imam şafi için, "onu görmeseydim, ilim kapısında kalacaktım. O, dünyayı aydınlatan güneştir, ruhlara gıdadır" Fıkıh kapısını Allahü teâlâ, kullarına imam-ı Şafii ile açtı" İslamiyet’e, Şafii'den çok hizmet eden birini bilmiyorum" Allahü teâlâ her yüzyılda bir âlim yaratır dinini, herkese öğretir*hadis-i şerifinde bildirilen âlim, imam-ı Şafii'dir. |
|
01-26-2018, 08:51 | #73 |
Kaynak dinimizislam.com İmam-ı Şafii*
*Hadis-i şerifte*Kureyş'e sövmeyiniz. Zira Kureyşli bir âlim, yeryüzünü ilimle doldurur*buyuruldu. İslam âlimleri bu hadiste, imam-ı Şafii'nin geleceğini bildirmiştir *İmam-ı Hanbel'in oğlu, babasının imam-ı Şafii'ye dua ettiğini görerek sorunca: "Oğlum, imam-ı Şafii'nin insanlar arasındaki yeri, gökteki güneş gibidir. O, ruhların şifasıdır" Eline kalem kağıt alan herkesin imam-ı Şafii'ye şükran borcu vardır" demiştir.*İmam-ı Şafii hazretlerinin rivayet ettiği hadisler, Müslim'de, Ebi Davud, Tirmizi, buhari de yer almıştır.*Şafii hazretleri, Bağdat’a gitdikden sonra, Bağdat’taki kargaşalıklar sebebiyle Mısır'a gidip, ömrünün sonuna kadar kalmıştır. İmam-ı Şafii, imam-ı Malik'in ve imam-ı a'zamın talebesi imam-ı Muhammed'in derslerine devam ederek, ictihad yollarını birleştirdi ictihad yolu kurdu. âyet-i kerime ve hadise bakıp, kuvvetli tarafa göre hüküm verirdi, *kıyas yolu ile ictihad ederdi. ibadetlerde yol göstermiştir. Şafii Mezhebi" denildi. Ehl-i sünnet itikadında olan müslümanlardan, amellerini ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara "Şafii" denir. *Süfyan-ı Sevri İmam-ı Şafii'nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır."* *Abdullah-i Ensari İmam-ı Şafii'yi çok severim. Çünkü evliyalıkta hangi makama baksam, onu herkesin önünde görüyorum."*İmam şafii Az yer, az uyurdu. "On altı sene yemek yemedim" buyurdu. Sebebi sorulunca, yemek ağırlık verir, kalbi zayıflatır, idraki azaltır, uyku getirir insanı ibadetten alıkoyar. Kulluğun başı az yemektir" buyurdu. *İmam-ı Şafii'nin siması, gayet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekaya ve kabiliyete sahip idi. efendimizin sünnetine son derece riayet ederdi, ilmi, tevazusu, heybet ve vakarı kalblere tesir ederdi. Kur'an-ı kerim okurken dinleyenler kendinden geçerdi.Orta halli giyinirdi. Heybetliydi yanındakiler su dahi içemezlerdi. Yüzüğünde, (el-bereketü fil-kana'ati) Bereket, kanaat etmektir yazılı idi.*Harun Reşid, Bizansdan vergi alırdı imparator, âlimlerle ruhbanlar gönderdi: "Halife, İmam-ı Şafii'ye ruhbanlara sen cevap ver dedi. Herkes Dicle kenarında toplandı. İmam-ı Şafii seccadeyi omzuna alıp nehre atıp üzerine oturdu ve, "Benimle münakaşa etmek isteyenler gelsin" dedi. ruhbanların hepsi müslüman oldu. Bizans imparatoru, adamlarının imam-ı Şafii'nin elinde müslüman olduğunu öğrenince; "İyi ki buraya gelmedi. Yoksa herkes müslüman olurdu, dinlerini bırakırlardı" dedi.*ders verirken, on defa ayağa kalktı. Sebebini sorduklarında,Seyyidlerden bir çocuk, kapı önünde oynuyor. Kapının önünde kendisini gördüğüm zaman, hürmeten ayağa kalkıyorum. Resulullahın torunu ayaktayken oturmak reva değildir." *İmam-ı Şafii hazretleri, İslam uğrunda tükettiği hayatının son anlarını, Kur'an-ı kerimle geçirdi, ömrünün sonuna kadar her gün bir hatim olmak üzere, ayda otuz hatim okurdu. Ramazan-ı şerifte gece ve gündüz birer hatim olmak üzere, altmış hatim okurdu. *vefatının yaklaştığında takatsiz düştü,hatim okuyamadı. okuyan birinden dinlemek arzu ediyordu. Talebesinden huşu içinde dinliyordu. Son nefesini verirken, Dünyadan göçüyorum. Artık ayrılıyorum. Ümit şerbetini içiyorum. Kerim olan Rabbime gidiyorum" buyurdu. Vefatı İslam âleminde büyük bir kayıptı. üzüntü ve gözyaşıydı Kabrinden misk kokusu yayıldı.kokunun tesirinde kalanlar, kendilerinden geçtiler. *Kahire'de el-Mukattam dağının eteğinde Kurafe kabristanına defnedildi. kabrine bir türbe yapıldı. Türbesindeki muhteşem kubbe, Eyyubi sultanlarından el Kaim tarafından 1211 de yapılmıştır. Selahaddin Eyyubi tarafından türbesinin yanına büyük bir medrese yaptırılmıştır. |
|
01-26-2018, 08:51 | #74 |
Kaynak dinimizislam.com
İmam-ı Şafii*sözleri ve nasihatleri *Allahü teâlâyı bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden saadete kavuşur.” *Kim üç şeyi yaparsa imanı kâmil olur 1- Emr-i bil-maruf Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yaymak.2- Nehy-i anil-münker yapmak, yani Allahü teâlânın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak.3- Her işinde Allahü teâlânın dinde bildirdiği hudutlar içinde bulunmak.”* “Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve teviller ile uğraşan âlimden fayda gelmez.” “İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.” "İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur." "Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve taatı çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeye değmez." "Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev." "İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır." "Resulullahın ve Eshabının yolunda olmayanı havada uçar görsem, yine doğruluğunu kabul etmem." "Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten koruyandır." "Kalbine ilahi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şeyi yapsın: 1- Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın. 2- Midesini pek fazla doyurmasın. 3- Sefih kimselerle düşüp kalkmayı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın. 4- İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın." “Dünyayı ve Yaradanını bir arada sevdiğini söyleyen kimse yalancıdır.” "Hiç bir vakit yoktur ki, ilim mütalaası, hüzün ve kederi yok etmesin, ilmi mütalaa, kalbin en ince ve en gizli noktalarını harekete geçirir, insanda yüce duygular uyandırır.” Sadık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır." "İki kişinin, darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir." "Haksız sözleri tasdik eden, dalkavuk ve iki yüzlüdür." "Sadık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez." "İbret almak istersen, hata sahibi kişilerin akıbetlerine bak da kalbini topla." "Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplarım iddiasında bulunmak, yalandır." "Âlimlerin güzelliği, nefslerini ıslah etmeleridir, ilmin süsü, şüpheli şeylerden sakınmak, yumuşak olup, sertlik göstermemektir." "Dünya işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse, ibadete yönelmelidir." "Gururlanıp böbürlenmek, adi ve bayağı kimselerin vasfıdır." "Hizmet edene, hizmet edilir." "Dostlar ile yapılan sohbetten sevimli bir hareket yoktur. Dostların ayrılığı kadar da gam ve keder veren şey yoktur." "İlmi sevmeyende hayır yoktur. Böyle kimselerle dostluk ve bağlılığını kes. Çünkü, ilim kalblerin hayatı, gözlerin aydınlığıdır." "Sadık dost ve halis kimya az bulunur, hiç arama!" "Bütün düşmanlıkların aslı, kötü kimseler ile dostluk etmek ve onlara iyilik yapmaktır." "İlim öğrenmek, nafile ibadetten üstündür." Kaynak dinimizislam.com İmam-ı Şafii*sözleri ve nasihatleri "Kendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zayi etmiş olur. Layık olandan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur." "Resulullahtan sonra insanların en üstünü Hazret-i Ebu Bekir, sonra Hazret-i Ömer, sonra Hazret-i Osman, sonra Hazret-i Ali'dir.” (radıyallahü anhüm) "İlim öğrenmek için üç şart vardır: Hocanın maharetli, talebenin zeki olması ve uzun zaman." "Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek (dünya) ise; kıymeti, bağırsaklarından çıkardığı kazurat kadardır." "Dünyada en huzursuz kimse, kalbinde haset ve kin taşıyanlardır." "Başkalarını senin yanında çekiştiren, senin bulunmadığın yerde de seni çekiştirir." "Kanaatkâr olmak, rahatlığa kavuşturur." "Sırrını saklamasını bilen, işinin hakimidir." "Günlerin beraberinde getirdiği hadiseler, seni tesiri altına almasın. Sen iyi bir insan olmaya bak. Zaman içerisinde gelen musibetler ve belalardan dolayı sabırsızlık gösterme. Dünyanın bela ve musibetleri devamlı değildir.* *İnsanlar arasında hata ve ayıbın çok olsa bile, ahlakın; iyilik, cömertlik ve vefa (sözünde durmak) olsun, iyilik ve cömertliğin ile, hata ve ayıplarını ört. Cimriden iyilik bekleme. Çünkü Cehennemde, susuz kimseye su yoktur.* *Dünyanın sevinci de, kederi de, bolluğu da, darlığı da devamlı değildir. Kanaatkâr bir kalbe sahip olduğun zaman, sen ve dünyaya sahip olan kimse eşitsiniz. *Ölüm, kimin yanına gelirse, artık onu ölümün elinden kurtaracak ne yer ve ne de gök vardır. Gerçi Allahü teâlânın yarattığı şu yeryüzü geniştir. Fakat, bir kere Allahü teâlânın hükmü gelince, feza bile dar gelir. Ölümün asla devası (ilacı) yoktur." "Başımda ağaran saçların ortaya çıkmasıyla, nefsimin ateşi sönüp gitti. Başımda beyaz saçların yanmasıyla, benim gecem oldu. Çünkü bunlar, ölümün habercileri idi. İhtiyarlığın habercileri yanaklarıma indikten sonra, ben nasıl rahat yaşarım, *insanın ömrünün en iyi kısmı, ihtiyarlıktan öncekidir. Halbuki, gençliği yok olan bir nefs, yok olmuş demektir, insanın rengi sararıp, saçları ağardığı zaman, güzel ve tatlı günleri de, o güzellik ve tatlılığını kaybeder. *Yeryüzünde büyüklenerek yürüme. Çünkü, bir müddet sonra bu yer, seni de içine çekip alacaktır." "Sefih ve cahil bir kimse konuşunca ona cevap verme. Sükut, ona cevap vermekten daha hayırlıdır." "Öğrenmenin acısını bir müddet tatmayan, hayatı boyunca cehaletin zilletini yudumlar." "Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değil." "Allahü teâlâyı sevdiğini söylersin, halbuki, Ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allahü teâlâya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder." "Senden görüşünü istemeyene, görüşünü verme. Çünkü böyle yaparsan, övülmediğin gibi, görüşün de o kimseye fayda vermez." "Müslümanların önderi imam-ı a'zam Ebu Hanife, memleketleri ve içerisinde yaşayanları, ilmiyle verdiği hükümlerle süsledi. Doğuda, batıda ve Kufe'de onun bir eşi yoktur. Allahü teâlâ ona rahmet eylesin." "İlim öğren, kimse âlim olarak doğmaz, ilim sahibi ile cahil bir olmaz." "Bir kavmin büyüğünün ilmi yoksa, herkes ona yönelip geldiği zaman o küçüktür. Kavmin makam ve mertebe sahibi olmayan ve ilim sahibi olan küçüğü, ilmi meclislerde kavmin büyüğüdür." "Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme." "Ey insan, dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır. Kabirlerde, kahraman ve cesur kimselerin bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinip, dilinin kurbanı giden nice kimseler vardır." "Hakkı doğruyu kim söylerse söylesin kabul ediniz." |
|
01-27-2018, 08:01 | #75 |
Rabbim kafirler, müşrikler, münafıklar topluluğuna karşı bizlere yardım eylesin. Nusretini üzerimizden eksik eylemesin. Bizler şehitliğin ne olduğunu biliriz. Rabbim bizlere de şehadet nasip eylesin. Şu an mücadele veren, harp içinde olan ordumuza Rabbim yardım eylesin, güvenlik güçlerimize muvaffakiyetler nasip eylesin, muzafferiyetler ihsan eylesin. Bu hakkın batıla karşı büyük bir micadelesidir.*
Ebrehe'nin ordusunu yerle bir eden yüce Mevla'mız Esma'ül hüsna'sı kuvvetine ebabillerin ağzından düşen çamur taneleri gibi ordumuzun silahından çıkan her bir kurşunu isabetli olarak yerine nasip eylesin. Rabbim güvenlik güçlerimize, kahraman Mehmetçik'imize muzafferiyetler nasip eylesin. Düşmanlarımızı mağlup eylesin. Onları Kahhar ism-i şerifi hürmetine kahreylesin, perişan eylesin. Devletimizin, milletimizin üzerinde en küçük dahi bir parçasında gözü olanların gözünü kör eylesin, kalbini mühürlesin. Onlara fırsat vermesin. Şu an Suriye'de ordumuza karşı kurulmuş olan her türlü tuzağı düşmanların kendi başlarına makuz eylesin. Birliğimizi, dirliğimizi Rabbim daim eylesin." |
|
01-27-2018, 08:02 | #76 |
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info
Sirhindi İMÂM-ı RABBÂNÎ(إمام ربّاني) Nakşibendiyye tarikatının Müceddidiyye kolunun kurucusudur 26 Mayıs 1564 Doğu Pencap’taki Serhind de doğdu. Nakşibendiyye tarikatındandır İmâm-ı Rabbânî ilâhî bilgilere sahip âlim ve “müceddid-i elf-i sânî” hicrî II. binyılın müceddidi unvanlarıyla tanınır.*Soyunu hz ömere dayanır Kâbil asıllı bir aileye mensuptur. babası Çiştiyye ve Kādirî şeyhi idi.Ahmed-i Sirhindî öğrenimine babasının yanında başladı. Çiştiyye ve Kādiriyye tarikatlarına katıldı vahdet-i vücûdu eleştirdi hadis, tefsir, ve aklî ilimler okudu. Öğrenimini tamamlayıp memleketine döndüğünde on yedi yaşında idi. *Bâbürlü Hükümdarı Ekber Şah’ın sarayına girdi. Feyzî-i Hindî ve Ebü’l-Allâmî adlı iki kardeşle dostluk kurdu. Ebü’l-Fazl’ı, peygamberden şüpheye düştüğü için eleştirdi. Fazl’ın Sünnî âlimlere hakaret etti Sirhindî ilk eseri nübüvve’yi kaleme aldı. Şeyh Sultan’ın kızıyla evlendi. İbnü’l-Arabî’nin eserlerini okudu. Babasının öldüğü yıl 1598 de hacca gitmek üzere Sirhind’den ayrıldı. *Delhi’de, Nakşibendiyye tarikatını Hindistan’da yayan Hâce Bâkī-Billâh ile karşılaştı. Sirhindde inzivâya çekildi. Bu hal zâil olunca Bâkī-Billâh ile mektuplaşmaları Mektûbât eserini oluşturdu Mektûbât’ta Bâkī-Billâh’a yazılmış yirmi altı mektup vardır Bâkī-Billâh oğullarının mânevî eğitimi için onu görevlendirdi ve vefat etti. Rabbani kısa bir sürede şeyhin en önemli halifesi konumuna geldi. *Rabbani Bâbür Hükümdarı Cihangir tarafından, mânevî makamının yüksekliği ve ilk üç halifeyi aştığından dolayı sorgulanmak üzere Agra’ya getirtildi. Cihangir, onu Gevâliyâr Kalesi’ne hapis etti rabbani iftira ve kötülemelere maruz kalmıştı baskıları kabul etmedi Sirhindî hükümdar Cihangir tarafından kibirle suçlandı tüm baskı ve işkencelere rağmen rabbani, hükümdar önünde secde etmedi*İmamı rabbani Sirhindî, hapse girdikten sonra kendi arzusu ile sultanın sarayında kaldı. sultanla İslâm’ın prensiplerinden “bir kıl kadar ayrılmadan olağan üstü sohbetler yaptı. aklı, âhireti inancı, peygamber ve müceddidleri konuşdu saraydan ayrıldıktan sonra kendisini sultanın “dua ordusu”nun değersiz bir neferi olarak tanımlayarak sadakatini ifade etmiştir *20 Kasım 1624 te vefat eden imamı rabbani Ahmed-i Sirhindî Sirhind’de defnedildi. Ardında sayısız halife, ve Nakşibendîliğin Müceddidiyye kolunu yaydı. Sirhindî’nin Nakşibendiyye tarikatına katılması maneviyatının temelini oluşturdu tarikatın üstün yanlarını saydı*Nakşiler Hz. Ebû Bekir’e ulaşan bir silsileye sahiptir Hz. Ebû Bekir, Sirhindî’ye göre peygamberden sonra en mükemmel insandır; onun temsil ettiği sıddîkıyyet makamı en yüksek velâyet makamıdır en yüksek makam nübüvvet makamı ile bağlantılıdır. *Hz peygambere vahiy yoluyla gelen her şey hz ebu bekir sıddîka ilhamla gelir.vahiy melek yoluyla getirildiği için hatasızdır, ilham ise zannîdir; kalp hata ve fesada müsaittir nefisle bağlantılıdır. sıddîk, peygambere yakınlığından ulaşamayacak bir ruhaniyete sahibidir. Ebû Bekir, Sıddîklığını ve ruhaniyetini mânevî nesli Nakşibendîler’e miras bırakmıştır *ruhî uyanıklık Nakşibendî dervişine semâı, ve mevlid okumayı terkettirir Sirhindî Nakşibendîler’in bu fiilleri yaptıklarını, halvet derencümen” ilkesine aykırı olan kırk gün çileye girdiklerini söyleyerek onları eleştirmiştir *Başlangıçta Sirhindî vahdet-i vücûd ve tevhîd-i vücûdî anlayışına bağlıydı. Sirhindî bunu babasından öğrenmiş, Nakşibendîlerce kabul edilen tasavvuf anlayışını iyice sindirmişti: mübarek tarikata intisaptan sonra tevhîd-i vücûdî bana tamamen âşikâr oldu ... Şeyh İbnü’l-Arabî’nin mârifetinin incelikleri bana zâhir oldu tecellî-i zâtî ile şereflendirildim ki bu makam mânevî terakkînin son mertebesidir; onun ötesinde sadece hiçlik vardır” |
|
01-27-2018, 08:02 | #77 |
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info
Sirhindi İMÂM-ı RABBÂNÎ(إمام ربّاني) görüşleri *Sirhindî vahdet-i vücûd anlayışını tasavvuftaki ileri mertebelerden görüp uzaklaşmış Vahdet-i vücûd makamını aşıp hâdisleri Allah tarafından yaratılmış gölgeler makamına geçtiğini, birçok büyük şeyhin makamın ötesine geçmede isteksiz olduğunu söyler. Ona göre tassvvuf makamı vahdet-i vücûda benzemektedir. *Sirhindî kemâlin bu makamda olduğunu Allah’ın inâyetiyle makamın üstünde abdiyet makamına eriştiğini, makamın mükemmelliğini gördüğünü, tövbe ettiğini, abdiyetin en yüce makam olduğunu, Kur’an ve Sünnet yoluna erenlerin keşişleriyle ispatlandığını yazar Sirhindî, vahdet-i vücûd ve zılliyyet makamında bulunmaktan ötürü tövbe etti *vahdet-i vücûd ve diğer makamlar sûfînin tecrübesine bağlıdır makamlar sûfînin abdiyet makamına ermesiyle hükümsüz kalır. Bu sebeple hata, vahdet-i vücûd makamından değil ondan ilerideki makamları algılayamamaktan kaynaklanır. Sûfînin birleştiriciliği şühûd meselesidir. vahdet-i şühûd vahdet-i vücûddan daha doğru bir ifadedir İlâhî sıfatlar zâhirde değil gerçektir allah zâtın gölgeleridir, ondan farklıdır. Kâinat sıfatı diğer sıfatlardan farklı bir varlığa sahiptir *Sirhindî hiçbir zaman İbnü’l-Arabî muhalifleri arasında sayılamaz. “Biz Muhammed-i Arabî sözlerine muhtacız, Muhyiddin İbnü’l-Arabî veya Sadreddin Konevî sözlerine değil; biz nassa bakarız, fassa değil; fütûhât-ı Medeniyye bizi el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye’den müstağni kılar” sözleri, İbnü’l-Arabî’ye tutkunluklarından dolayı onun eserlerini yüceltip Kur’an ve Sünneti ihmal edenlere yöneltilmiş bir eleştiridir*Sirhindî, İbnü’l-Arabî hakkında, “Allah’ın evliya ve makbul kullarındandır; nasıl olur da o hatadan dolayı reddedilebilir?” diyip İbnü’l-Arabî’den sonraki tasavvuf hakkında eserler kaleme aldı Sirhindî de onun kelimelerini sıkça kullanmıştır. Sırf bundan dolayı İbnü’l-Arabî mektebinden sayılabilir.*Sirhindî’nin tasavvuf anlayışında nebî aynı zamanda velîdir. Nübüvvet velâyettir Velîlik nebîliğin içindedir. Peygamber, Allah’a yakınlığı ve zikri sebebiyle velî, insanlarla muamelesinde ise nebîdir. *velînin velâyeti nebînin velâyetinden farklıdır nebînin Allah’a yakınlığında çabasında ilerlemesinde değişim ve eksilme söz konusu değildir. rüya ve keşifler nebîler ve velîlerde ortaktır nebîlerin kendilerine has bir vahiy alış şekli vardır; bu dinin temelini oluşturur. Bundan dolayı nebî olan velî nebî olmayan velîden üstündür. *Sirhindî’den önceki mutasavvıflara göre nebînin davranış kaynağı insanlarla ilişkileri, velînin kaynağı Allah’a yakınlığıdır. Sirhindî bu yaklaşımı reddetmiştir. Ona göre nebî, nebîliği nedeniyle sadece insanlarla değil aynı zamanda Allah ile ilişki içersindedir; iç dünyasında Allah ile, dış dünyasında insanlarladır. *Sadece insanlara yönelenler nasipsiz lânetlilerdir, halbuki peygamberler mahlûkatın en hayırlılarıdır. nübüvvet kül, velâyet ise onun içindeki bir cüzdür peygamber tarafından getirilen şeriat her şeyi kuşatır tabiat ve tarikattan üstündür *tarikat şeriatın özü ve derecesidir bir mertebedir tarikat şeriattan üstün değildir tarikat şeriatın hizmetçisidir Şeriatın üç kısmı vardır: İlim, amel ve ihlâs. Bunlar bir arada bulunmadıkça şeriat tatbik edilmez. *Sûfîleri toplumdan ayıran tarikat şeriatın bir hizmetçisidir görevi ihlâsı kemâle erdirmektir. Tarikata intisap etmekten maksat yalnızca şeriatı mükemmelce yaşamaktır, şeriata ilâve ve yeni şeyler ortaya koymak değildir |
|
01-27-2018, 08:03 | #78 |
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info
Sirhindi İMÂM-ı RABBÂNÎ(إمام ربّاني) görüşleri *Ebû Dâvûd’un her asrın başında Allah’ın ümmete dinini ihya edecek birisini göndereceğini ifade eden hadis.Sirhindî’ye göre asrın müceddidi başka, binyılın müceddidi başkadır fark yüz ile bin arasındaki fark gibidir ve fark büyüktür buna göre her binyılda ülü’l-azm bir peygamber gönderilmesi gerekirdi şimdi ihtiyaç duyulan, ümmetlerdeki ülü’l-azm peygamberlerin yerini tutacak mârifeti tam olan bir âlim ve âriftir *Kendi zamanını tam bir karanlık olarak gören Sirhindî’ye göre karanlık, Hz. Peygamber’in velâyetini nübüvvetinden üstün gören ve şeriattan ayrılanlarca temsil edilmektedir bininci yılın müceddidine duyulan ihtiyaç, bozulmadan ve olgunlaşmadan kaynaklanmaktadır. Çünkü I. binyıl II. binyılın müceddidine namazın kemâlâtı” peygamberlerin nurundan istifadeyi ve ilim elde edilmesini mümkün kılmıştır. *müceddidin vazifesi, zamanın geçmesi sebebiyle aşınmış veya bozulmuştur mücehhit dini tahrip etmeden nebevî bilgi yoluyla izah etmelidir. ilimlere ve mârifete sahip olan binyılın müceddididir; ispata gerek kalmadan ilâhî zâtı sıfatlar, fiiller, onun mânevî hallerini anlatır tecelliyat ve zuhûrattaki ilmi sûfîleri ve âlimleri aşarak geride bırakır; onların ilmi müceddidin ilmiyle mukayese edildiğinde çekirdeğe nisbetle kabuk gibi kalır *Sirhindî, Hz. Peygamber’in ümmeti hakkında söylediği şu hadisi söyler: “Ümmetimin evveli mi âhiri mi daha hayırlıdır bilmiyorum.” Kendisini sonuncularla özdeşleştiren Sirhindî’ye göre sonunculuk” Hz. Îsâ’nın ve Mehdî’nin de şehâdet ettiği gibi II. binyılın girmesiyle başlamıştır *Sirhindî Kimse Hz. Muhammed’e has olan ululuğa ortak olamaz o bunu ümmetinden birine bahşetmiştir Sirhindî kendisini “nübüvvet sofrasının bakiyesinden beslenen bir tufeyli” olarak tanımlar. *Hindistan’a peygamberler gönderildiğine inanan Sirhindî, nübüvvet nurunun meşaleler gibi parladığının farkedilebilmekte olduğunu söyler. Ona göre peygamberlerden bir kısmının ümmeti yoktu, diğerlerinin ise mütevazi takipçileri olmakla birlikte ümmet oluşturmak için asgari sayı olan dörde ulaşamamıştır. *Hindistan’da küfrün önde gelenlerinin taşkınlığı nübüvvet nurunndan beslenmiştir; çünkü lânetlilerin kör akılları ilme ulaşmaktan âcizdir. Onların yaratıcı hakkındaki bilgileri hurafeyle karışmıştır *Sirhindî, İslâm’a girmeden önce Nakşibendîye katılmak isteyen bir Hintli’ye tevhidi açıklamış tevhidin Hindû şirki ile hiçbir şekilde telif edilemeyeceğini söylemiştir.Hindûlar’la münazaraya girmemiş vonları hidayete er-dirmek çabasında olmamıştır *Sirhindî, kendisini Nakşibendiyye’nin ihya edicisi görmüş ve tarikatı fikirleriyle zenginleştirmiştir. Müceddidiyye’nin kolay yayılmasına tesir eden en önemli husus, şeriatın başka bir şeye ihtiyaç duymamasıdır Bu vurgu tarikatın ulemâsına cazip gelmeiş medrese ve tekke kaynaşmıştır. *Orta ve Batı Asyada Sirhindî’ye gösterilen ilgi vahdet-i şühûdu ile değil Sirhindî’nin mirası metinleri silsilesi ve Nakşibendiyye tarikatının Müceddidiyye koluna dayanır Halifeleri ve oğlu Muhammedin çabalarıyla Müceddidiyye batıda Haremeyn’e, Suriye’ye, Osmanlı topraklarına ve kuzeyde Mâverâünnehir’e yayılmıştır. Müceddidiyye, Nakşî geleneğinin kollarındandır *Birçok çağdaş müellif, Mektûbât’ta Sirhindînin müceddidlik rolünü siyasî ve sosyal reform olarak yorumlamıştır. Bu yorum, Sirhindî’nin tasavvufî ile sonraki dönemlerde ortaya çıkan ıslah kavramlarının karıştırılmasındandır bunlar Nakşibendîliğe katılmasından öncedir. zamanımızdaki bir zalim” olarak bahsettiği Ekber Şah’ı ulemâya zulmetmek, Hindistan’da inek kesmeyi yasaklamak, müslüman camilerini mahvetmek ve kâfirlerin mâbed ve bayramlarını onurlandırmakla suçlamıştır. *Cihangir 1605 te tahta çıkmasını yeni bir dönemin başlangıcı görmüştür. Sirhindî, küfre ve özellikle onun tezahürü olan Hinduizm’e düşmandır. zaruret hali dışında kâfirlerle her türlü muameleden kaçınılmalıdır |
|
01-27-2018, 08:03 | #79 |
Kaynak vikipedi.com
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî *İmâm-ı Rabbânî*Hindistan'da yaşamış*İslâm*âlimi*ve*tasavvuf önderidir 26 Mayıs 1564 te Serhendde doğmuş,*Babür İmparatorluğu zamanında 20 Kasım 1624 te Serhend Pençap, Hindistan ta ölmüştür Hz Hattab'ın soyundan geldiği için 'el-Fârûk' lakabını almıştır. 1624 te 60 yaşında vefat etmiştir. Nakşibendî*tarikatının mensubudur Kadiriyye,*Çeştiyye*gibi tarikatlarda saygın bir yeri vardır.*Nakşbendiyyenin Müceddidiyye*kolundandır. *Babası ve*Bâkî Billâh*gibi âlimlerden dersler aldı İslâmî konular ve tasavvufu öğrendi *şeriatsız*bir tasavvuf anlayışı olamaz şeriat kuralları yerine getirilmelidir derdi. Yirmi yaşlarında Bâkî Billâh'ın müridi oldu. Kendisine Bâkî Billâh tarafından* icazet*ve*halifelik*verildi.*Ekber Şah'ın İslâm'a karşı tahrip ve yeni din oluşturma çabasına karşı mücadele verdi ve Ekber Şah'ın Dîn-i İlâhî*adlı oluşumunun yaygınlaşmaması İmam-ı Rabbânî'nin başarısıdır Ekber Şahın oğlu*Cihangir Şah, ordudaki mürit*sayısı artan Rabbânî'yi hapse attırdı bir sene sonra hapisten çıkararak sohbetine aldı. *imam Rabbânî, mürşitler*yetiştirdi Hindistanda halkı irşat etti.*Ehl-i Sünnet*inancıyla tasavvufu*genişletti. Mektuplarıyla tecrübeleriyle sûfîlere*kaynak oldu Rabbânî, ikinci bin yılın*mücedditi*ve*müçtehit*kabul edildi İslâm hükümleri ile tasavvufu birleştirdiğinden kendisine 'Sıla' ismi verilmiştir.*İmam Rabbânî, Dünya ve Âhiret'teki kurtuluşun ancak Ehl-i Sünnet'e uymakla olduğunu bildirmiştir. ilim tahsilini emretmiş,* yobazlıkla mücadeleye önem vermiş, dîni cahillerden öğrenmeyi men etmiştir. kitap okumayı, ilim ve fıkıh öğrenmenin gerekliliğini anlatmıştır.*iman ve Kur'an ahlâkını , Allah'ın varlığını, birliğini, sıfatlarını, ihlası, ruhu, şeytanla*ve nefsle cihadı peygamberler ve dört halifeyi anlatmış Müminlerin bölünmüş olduğunu sadece Ehl-i Sünnet'e uyanların kurtulacağını söylemiştir. Birlik olunması ve Müslümanlığın yayılması üzerinde durmuştur.*Ehl-i Sünnette ikinci bin yılın yenileyicisi kabul edilmiştir. 63 yaşında doğduğu şehirde vefat eden Ahmed Sirhindî'nin türbesine bölgesinde*Ravzayı Şerif denir.Mektûbât adlı eserinde Kelam* ve*fıkıh* bilgilerini, tasavvufun mârifetlerini açıklamıştır. Mektubat Necip Fazıl Süleyman Teymuroğlu Hüseyin Hilmi Işık tarafından türkçeye çevrilmiştir Ehli sünnete aykırı olan Râfızîliği reddetmiştir |
|
01-27-2018, 08:03 | #80 |
Kaynak tatlıaşkım.com
Hun İmparatoru başbuğ Attila *Büyük Hun İmparatoru 395 te doğdu. Hun Devleti kurucularından Muncuk'un oğludur. 434 te kardeşi Bledu ile taç giydi kardeşinin öldürülmesiyle Tunadan Çin Seddi'ne imparatorluğun tek hâkimi oldu. 750 bin kişilik ordusuyla Galya şehirlerini alt üst etti. Orleans'ı kuşattı. Kuzey İtalya'yı silindir gibi ezip geçti. Avrupa'yı titreten bir cihangir oldu. 453 yılında öldü.*Büyük İskender gibi dünyaya hâkim olmak ihtirası ile doluydu büyük emelini gerçekleştiremedi. tarihin tanıdığı en ünlü cihangirdi Gençliğinde barış için Roma'da rehin tutuldu Roma kültürünü karakterlerini ve Latince'yi de öğrendi önce Bizansa yürüdü. aman dileyen İmparatoru yıllık vergiye bağladı. *Vergisini ödemeyen bizans imparatoruna, bunu pahalıya ödetti. Balkanlardan Mora'ya, İstanbul kapılarına kadar tüm bölgeyi ele geçirdi. Bizanslıların vergisini iki katına çıkardı İstanbul'u kuşattı Bizans İmparatoru III. Valentinianus, Attilâ'yı öldürtmeye teşebbüs etti. Kuşatma sonuçsuz kaldı. İmparator suikastçinin kafasını kestirip Attilâ'ya gönderdi *Valentinianus'un evlenmemeye mahkum ettiği kız kardeşini , rahibe olarak kapatdığı manastırdan Attilâ'ya bir nişan yüzüğü ile gönderdi Avrupa'ya dehşet saçan Attilâ, çeyiz olarak Batı Roma İmparatorluğunun yarısını istedi. Valentinianus, kara kara düşüncelere daldı.Bizans'ı kapladı. Doğu Romada tükenmek bilmeyen korkulu günler ve aylar başladı,**Attilâ'nın emeli Batı ve Doğu Romanın birleşmelerini önlemekti. İki cephede savaşmak istemiyordu. Batı Roma'ya yürüdü. hallaç pamuğu gibi attı, Papa III. Leon, Attilâdan ricada bulundu. yalvardı. Papanın bu yalvarışıyla Romalılar ağır bir vergiye bağlandı.Sekiz yıl içinde Avrupayı istila etti Avrupaya korku ve dehşet saldı son derece âdil bir hükümdardı*Avrupa kendisini barbar gözüyle gördü. Attilâ bir istilâcı değil yaman ve mükemmel bir hükümdardı. Tarih milletine düzen verdi dünyada posta teşkilatını kurdu .Attilâ'nın ilk eşi ve Arıkan idi. bir kaç kadınla daha evlendi Macaristanda İlkido adında genç bir kızla evlendi. Elli sekiz yaşında olmasına rağmen son derece dinç ve kuvvetli idi. Evlendiği gecenin Avrupa'yı tir tir titreten cihangir, yatağında ölü bulundu. *Ağzından, burnundan boşanan kanlarla, bütün yatak kıpkırmızı olmuştu. Ölümünün şiddeti kanamadan mı, hastalıktan mı, yoksa bir suikastlemi olduğu anlaşılamadı.* Cenazesi, büyük bir törenle kaldırıldı. Cesedi altın bir tabuta kondu demir bir mahfazanın içinde toprağa verildi.kimse tarafından rahatsız edilmeden ebedî uykusunu uyumak isterdi. Bunu, vasiyet etmişti. mezarını kazıp kendisini toprağa verenler okla vurularak öldürüldü. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|