AK Gençliğin Buluşma Noktası


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-09-2008, 19:11   #21
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Hürriyet'e göre İnönü'nün halleri

Vefatının ardından medyanın methiyeler dizdiği Dışişleri eski Bakanı Erdal İnönü için önceki yıllarda neler yazılmamış ki... İşte İnönü'yle ilgili geçmişte atılan ilginç manşetler:

Vakit gazetesinin Arşiv sayfası yine yaptı yapacağını. Vefat eden Erdal İnönü'ye methiyeler dizen Hürriyet'in geçmişte İnönü'yü nasıl manşetlere taşıdığı tek tek ortaya koydu.

İşte Vakit'te yer alan o haber ve Hürriyet'in İnönü manşetleri:

Malûm çevreler, Türkiye'ye tarihinde görülmemiş krizler yaşatan Bülent Ecevit'in ardından düzdüğü methiyelerin benzerlerini önceki gün hayatını kaybeden Erdal İnönü için de dillendiriyor.

İnönü’nün "Dürüstlüğünden" dem vuruyor, "Türkiye’nin gülen yüzüydü" diyor!.. Tarihi gerçekler ise, İnönü’nün geçmişteki icraatları, beyanları, o güler yüzünün altında halkın inanç değerlerine büyük bir karşıtlık içinde olduğunu ortaya koyuyor
Kartel medyası tıpkı Bülent Ecevit’in ardından yaptığı gibi Erdal İnönü’nün vefatıyla da bu ismi göklere çıkartırken; tarihi gerçekleri, bu ismin halkın arasında nasıl anılacağı konusunu örtmeye çalışıyor.

Oysa tarihi gerçekler, ölümünün ardından "methiyeler" düzülen Erdal İnönü'nün tek özelliğinin "Milli Şef’in oğlu olma" olduğu bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Ardında hafızalarda iz bırakan bir tek eseri bulunmayan İnönü'nün geçmişteki icraatları, beyanları; o güler yüzünün altında halkın inanç değerlerine büyük bir karşıtlık içinde olduğunu ortaya koyuyor. İnönü halk arasında; hazırlattığı laiklik raporu, yasakçı tavrı, terör örgütü PKK’nın elini güçlendiren çıkışları, bugün terör örgütü Kongre Gel'in Başkanlığı'nı yürüten Zübeyir Aydar'ı Meclis'e sokan isim olması, Rektörken odasında "terörist" saklaması ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hakkında "yurt dışına çıkma yasağı getirilmiş" tek Başbakan Yardımcısı olmasıyla anılacak. İşte Erdal İnönü'nün nasıl biri olduğunu ortaya koyan gerçeklerden bazı kesitler:


ODASINDA TERÖRİST SAKLAYAN REKTÖR

İnönü, öğrenci olaylarının yoğun olarak yaşandığı 1971 yılında ODTÜ Rektörüydü. Bu dönemde üniversitede arama yapmak isteyen güvenlik güçlerine izin vermemesiyle dikkat çeken İnönü'nün, "Devletin güvenlik güçleri tarafından aranan ve 'devlete başkaldırı' suçundan idam edilen Deniz Gezmiş gibi 'terörist'leri rektörlük odasında sakladığı" sonradan ortaya çıktı.


YURT DIŞINA ÇIKMA YASAĞI BULUNAN TEK "DEVLET ADAMI"

Bugün kartel medyasının "dürüst"lüğüne vurgu yaptığı Erdal İnönü, eşi Sevinç İnönü ve kayınbiraderi Hasan Selim Sohtorik'in de aralarında bulunduğu Sohtorik Denizcilik A.Ş.’nin 25 yöneticisi hakkında 2004 yılında, geri ödenmeyen banka kredisi sebebiyle yurt dışına çıkış yasağı konuldu. İnönü’nün yurt dışına çıkışı ancak sağlık sorunları sebebiyle mümkün oldu. İnönü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın özel izniyle Amerika’ya tedaviye gidebildi.


ÖCALAN'IN İDAMDAN ALINMASINA KATKIDA BULUNAN BİR İSİM

Taksim'e cami yapımı teklifinin azılı karşıtlarından olan Erdal İnönü, terör örgütü PKK'nın elini güçlendiren açıklamalarıyla da dikkat çekti. İnönü, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın idamının tartışıldığı 2001 yılında "ölüm cezasının kaldırılmasını isteyen" ilk isimlerden oldu.


KONGRE GEL BAŞKANI'NI MECLİS'E SOKAN İSİM

Terör örgütü PKK'nın lider kadrosunu TBMM'ye sokan da Erdal İnönü'ydü. 1991’de Erdal İnönü'nün Genel Başkanı olduğu SHP'nin HEP ile yaptığı ittifak çatısı altında TBMM'ye giren milletvekillerinden Zübeyir Aydar, bugün terör örgütü PKK/Kongre-Gel'in Genel Başkanı. İnönü'nün desteğiyle milletvekili seçilen Leyla Zana da TBMM kürsüsünde o dönemde PKK şovu yapmıştı.







[B][CENTER]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:15   #22
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
NTV yoksa Hürriyet olmaya mı çalışıyor?

Yıllardır medya sektöründe çalışan bir medya mensubu olarak sürekli haber yayınlarını takip etmek, gazetelerde yazarlar olaylara nasıl yaklaşıyor diye analiz etmek, toplumun verdiği mesaja kulak kabartmak gerekiyor.

Ancak böyle olursa haberin güncelliğini yakalayabilir ve yorumlarınızı daha sağlıklı bir zemine oturtabilirsiniz.

Aksi durumda kendi dünyasında tek başına top oynamaya çalışan bir yalnız adam olursunuz.

Ben de mesleğe ilk başladığım günden bu yana değer verdiğim ve habercilikte kıdemli kabul ettiğim gazetecileri ve televizyonları, radyoları, gazeteleri çok sık takip ederim.

Bu meslek hayatımın her anında böyle olmuştur.

Böylece hem kendi habercilik yöntemimi ve kariyerimi geliştirme şansı yakaladım. Hem de hangi basın yayın organı bu süreçte nasıl bir yörünge kayması yaşadı bunu tespit etme şansım oldu.

Bu süreçte benim en çok dikkatimi çeken şey NTV ‘de gördüğüm yörünge kaymasıydı. İlk kurulduğu dönemde çok güzel gidiyordu. Demokratik kalemler sağduyulu isimler NTV ekranında boy gösteriyor ve televizyon haberciliğinde bir çığır açılıyordu.

Ancak son dönemde çok tuhaf haller oldu NTV’ye. Özellikle 27 Nisan e-muhtırasından sonra kanal darbe kafalıların istilasına uğradı.

Hangi tartışmayı açsak ne söyleyeceği belli olan kişilikler orda. Konu başörtüsü misafirlere bir göz atalım.

ÇYDD Başkanı Türkan SAYLAN, Cumhuriyet mitinglerini tertipleyip kapağı CHP sıralarından Meclise atan Nur Serter, rektörlüğü özgürlüğe değişen Süheyl Batum vs. Şimdi böyle bir konuda hangi sonuç çıkar bunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok…

Son örnekse Can Dündar’ın “Neden” isimli programı…

Can Dündar maalesef son dönemde kendine yeni bir mahalle bulmuş gibi davranıyor ve bir kesimin sözcülünü yapmaya devam ediyor. Konu Türkiye Malezya olur mu? Ekranda bir Fransız sosyolog… Oliver ROY… Can Dündar bastırıyor Malezya olur muyuz? Âlemin Fransızı ben sizi çok iyi tanıyorum böyle bir şey söz konusu olamaz bu örnek yanlış dedikçe bizim Dündar ama ile başlayan cümlelerle adamı sıkıştırıyor. İstediğini alamıyor ve adamı yayından gönderince sanki sosyolog kabul etmiş gibi bir hava estirip o buğulu sesiyle izleyenleri etki altına almaya çalışıyor.

Misafirlere bakın. Ertuğrul ÖZKÖK. Anlatmaya gerek yok her gün manşetten başka bir “mahalle baskısı” haberi veren gazetenin yayın yönetmeni… Aaa yine aynı isim Türkan Saylan…

Artık NTV farklılıklara saygılı bir yayın anlayışını bırakmış gibi davranıyor. Kim başörtüsüne, iktidara, muhafazakâr insanlara daha çok muhalifse onu yayına alıyorlar. Ben de derin bir hayal kırıklığına sebep oldu televizyon.

Gazetelerde bu işi Hürriyet götürüyor televizyondaki ortağıysa artık NTV…

Hayırlı olsun…


http://www.moralhaber.net/24802_NTV-...calisiyor-.htm
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:19   #23
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Hürriyet'in İSLAM ALERJİSİ



İstanbul için düşünülen ''metrobüs'' sistemi için oluşan ufak aksaklıkları,İstanbul felç olmuş gibi gösterip,ayrıca belediye başkanı Topbaş'ın inançlarıyla dalga geçen Hürriyet,islam'a karşı nasıl bir alerjisi olduğunu iyice açık etti.


Bugüne kadar hiç çalışmamış belediyelere alışan,Hürriyet gazetesi yönetimi ve okurları,ilk kez karşılaştıkları manzaralar nedeniyle şok oluyor.Çalışan bir belediye'nin hizmetlerinin dışarıya verdiği olağan aksaklıkları büyük felaket gibi gösteriyor.Elbetteki İstanbul'a hizmet edilecek ve bu hizmetler getirilirken birşeylerden de feda etmek zorunda kalacağız.Sonuçta geleceğimizi garanti altına almak adına bir yada iki hafta zorlanmak çokta kötü birşey olmasa gerek.
Buraya kadar yine herşey için normal desekte,Hürriyet asıl bombayı haberin sonunda patlatıyor ve İSLAMLA DALGA GEÇİYOR!
Tüm aksaklıklar olurken,belediye başkanı Umre'de İstanbul için dua ediyormuş.Hiçbir haber niteliği olmayan,tamamen aşağılayıcı,hor gören bir ifade.Ayrıca kimin ne dua ettiğini bilmeden,yorum katmak yalan haberin alasıdır.Sormak gerekir,bu duaları kulakları ile duymuşlar mı?
Bunu mizahi dille eleştiri sanıyorlarsa boşuna kendilerini aldatmasınlar.Yada kendilerine,objektif,tarafsız haberci diye uzaklarından yakınlarından geçmeyen ifadeleri kullanmasınlar.Çünkü olmayan birşeyi olmuş gibi göstermek doğru habercilik değildir.
Burada Hürriyet'in rahatsızlığı da bellidir.Ne İstanbul'un derdi umurundadır,ne de İstanbullu'nun.Burdaki tek sorun,bir belediye başkanının Umreye gitmesidir,dindar olmasıdır..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:31   #24
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
AYDIN DOĞAN,VEHBİ KOÇ UN ÖZ VE ÖZ OĞLUDUR...


...[COLOR=magenta]

Yıllar önce Vehbi Koç'un Anadolu'da bir yerde bir oğlu daha olur. Vehbi Koç uzun yıllar bu çocuğu kabul etmez. Soyadını vermeyi asla
düşünmez. Yıllar sonra bir şekilde mecburen kabullenmek zorunda kalır ama ailesinden gizler. Bu kabulleniş Aydın Doğan'ın palazlandığı dönemdir. Yine bir şekilde bir dönem sonra ailesine de söylemek zorundadır artık. Koç ailesi yıkılır, kırılır. Kızları üzüntüden hastalanır.
Rahmi Koç elini işlerden çeker. Aile çok kırgındır. Ama yapılacak bir şey yoktur. Bu yeni kardeşi kabul etmek istemezler, etmezler de. Aydın Doğan istemesine rağmen bu evlatlığı resmen asla belgeleyemez. Vehbi Koç, ailesine söylediğini, maddi destek verdiğini ve bununla yetinmesini söyler. Vehbi Koç ölür ve düşünün bu güne kadar bu kadar siyasetçi, devlet adamı, sanatçı, işadamı öldüğünde yaşanmayan bir ilk yaşanır. Mezardan ceset çalınır.

Aydin Doğan aldırmıştır cesedi. DNA testinde kullandırır ve biraktırır. Artık o çok istediği belge elindedir. Koç ailesi için ikinci bir yıkım olmuştur bu durum, kimseyle paylaşamazlar, susarlar. Koç ailesi için yıkım olan bu durum Aydın Doğan ve ailesi için zaferdir ama buruk bir zafer. Doğan ailesi, Koç ailesine söz vermesine rağmen yine de bilinsin istemektedir ve bilinçli olarak 1-2 kişiye fısıldanmıştır bu durum. Dedikodular alır başını gider. Koç ailesi eli kolu bağlıdır. Manevi anlamda her türlü desteği istemeyerek de olsa Aydın Doğan'a vermektedirler.

Yani kimse sıfırdan zengin olmaz, olamaz!
]
Sıfırdan başla ve Aydın Doğan gibi ol. Ne mümkün!

Ya Vehbi Koç gibi birinin çocuğu olmak lazım ya da kirli işler yapmak.

[SIZE=5]Aslında onun gerçek kimliği Aydın Doğan değil Aydın Koç.

PEKALA AYDIN DOGAN HAKKINDA BUNLARI BILIYOR MUSUNUZ ?

Kelkitli bir toprak ağasının oğlu olan(!) ve çok genç yaşta İstanbul'da zahirecilik ve ecza deposu sahipliğiyle iş hayatına başlayan Aydın Doğan bugünkü yerine nasıl yükselebildi acaba? Bunun cevapları geçmişte gizlidir. İşin gerçeği, Aydın Doğan'ın arkasındaki esas güç Koç Ailesi'dir.

Vehbi Koç'un rahatlıkla kullanabileceği ve dikkat çekmeden rakiplerine çelme takabileceği bir örtüye ihtiyacı vardı, bunu da kendisinin
otomobil bayilerinden birisi olan Doğan'ı önce zengin edip sonra da medya dünyasına sokarak yaptı.

Doğan'in zengin edilmesi operasyonu, diğer otomobil bayilerine üretim kısıtlı diye günde 3 araba gönderilirken Doğan'ın bayisine günde 300 araba gönderilmesiyle yapıldı. Zaten çok büyük olan araç talebini İstanbul'da tek karşılayabilen bayi haline getirilen Doğan kısa
zamanda zenginleşti.

Bunun ardından Milliyet'i o zamanki sahibi Ercüment Karacan'dan almak için teklif yaptı. Bu teklif gazetenin esas gücü Abdi İpekçi ve ekibi tarafindan reddedildi. Bunun sebebi Abdi İpekçi' nin Doğan'ın arkasındaki gücün kim olduğunu bilmesi ve bunun peşinden neyin
geleceğini tahmin etmesiydi. Abdi İpekçi 'nin direnişi yüzünden akamete uğrayan medyayı ele geçirme planı, İpekçi' nin daha sonra
zavallı bir delinin üstlendigi son derece profesyonelce bir suikastla ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşti. Bugüne kadar kendilerini çok solcu görerek İpekçi suikastini "her zamanki şüphelilere" yamayanlar nedense hiçbir zaman bu suikasttan ticari yarar sağlayan odakları göremediler. Ya da görmek istemediler. (Zaten her suikastte aynı şeyleri tekrarlamıyorlar mı?/[COLOR=magenta]

Doğan'ın, Türkiye'nin bir otomotiv üretim üssü olmasını nasıl engellediğini bilir misiniz peki?

Bundan yıllar önce Japon Mazda firması Türkiye'de bir fabrika açmaya niyetlendi. Bize tam bir teknoloji aktarımı yapacak ve bir süre sonra üretimi tamamen bize bırakacaktı. O dönemde Koç'lar tenekeden İtalyan arabalarına kuş isimleri verip bizlere satmakla meşguldü.

Bu proje için Halis Toprak seçildi. Bir Japon heyeti gerekli görüşmeleri yapmak için Türkiye'ye geldi. Bu sırada Doğan'ın ekipleri
haberi almış ve Japonların peşine düşmüştü. Türkiye'de Toprak Holding'in Japonlarla fabrika kuracağı haberini hemen Koç'lara yetiştirdiler. Sonra bir anda Milliyet gazetesinde Toprak Holding'in bir firmasi hakkında vergi yolsuzluğu iddiaları başladı ve devlet göreve davet edildi. Piyasaya da birileri Toprak'ın firmasının zor durumda olduğu haberini yayıyordu. Kısa sürede panikleyen müşteriler alacaklarını hemen isteyince firma cidden krize girdi ve anında görev başına koşan maliye tarafindan el konuldu. Bu olaylardan sonra Toprak Japonlarla ilişkisini kesti ve aynı anda Milliyet'in haberleri de duruverdi. Bizler de tenekeden yapılma arabalara binmeye devam ettik. Japonların ikinci bir girişimi de ünlü bir işadamımızın(Sakıp Sabancı'dan bahsediyor kardeşinin öldürülmesiyle kesilmiştir. BİLENLER BİLİR.

...

Aydın Doğan bu günlerde de Avrupa Birliğiyle ortak olarak Kıbrıs, Amerika ve İsrail'le birlikte de Güneydoğu Anadolu Projesi üzerinde çalışıyor. Bu operasyonlarla ilgili olarak Doğan Vakfı kullanılmakta. Doğan Vakfı bu iş için Washington'da "Hasna" isimli bir dernek kurdu. Bu derneğin internet adresi http://www.hasna.org/"]www.hasna.org[/URL]. Bu derneğin başında Nevzer Gülümser Stacey adında karışık bir şahsiyet bulunuyor.

Derneğin ilk amaci Kıbrıs'ta Avrupa Birliği politikasina uygun bir şekilde iki kesimli ve Rum hâkimiyetine dayalı bir devlet kurmak. Bu
amaçla her ay onlarca Kıbrıs Türk'ü gazeteci ve yazar Amerika'ya gönderilerek burada yağlı-ballı geziler ve Rum tezlerini anlatan
kurslara tabii tutuluyorlar. Derneğin çıkardığı "Hasna Journal" isimli gazete de her sayısında Kıbrıslı Türk milliyetçileri aleyhine türlü karalama ve küfür kampanyaları düzenliyor.
Hasna'nin diğer bir ilgi alanı da GAP bölgesi. Burada sulama projeleri kapsamında İsrail'le işbirliği içinde Kibbutzlar(Kibbutz: İsrail'e özgü bir çeşit çiftlik demektir. Kibbutz'larda İsraillilerin yanı sıra değişik ülkelerden gelen insanlar birlikte çalışarak,üreterek ve tüketerek ortak bir yaşamı paylaşırlar. Gelirleri tarımsal üretime dayanır ve bunun yanında ufak çapta diğer yan gelir kaynakları (fabrika, pansiyon vb) vardır. Elde edilen tüm gelir Kibbutz çalışanları tarafından eşit şekilde paylaşılır. Musevilerin dini günü Şabat (her Cumartesi) dışında haftanın 6 günü çalışılır. Bu oluşumun İsrail devletinin kuruluşunda önemli etkileri olmuştur. açılması ve bölge halkının kendi kendini yönetmesi gibi kapsamlı çalışmalar var. Doğan Vakfı'nın destek olarak avuç dolusu para verdiği bir diğer dernek de Technology for Peace (Barış için teknoloji) kuruluşu. İnternet adresi http://www.tech4peace.org/"]www.tech4peace.org[/URL] olan bu kurumun başında Nöroloji doktoru Yannis Lauris isimli Rum istihbaratıyla ilişkili bir Rum bulunmakta.

Sayın Doğan'ın vakıf ve hayır faaliyeti adına giriştiği işler ne kadar ilginç değil mi? Sayın Doğan'ın ülkemize "geçmişte" yaptığı iyilikler
için 1999 senesinde Devlet Üstün Hizmet Madalyası aldığını göz önüne alırsak, bu son faaliyetleri için de Avrupa'dan "Legion de Honeur" ve Amerika'dan "Medal of Freedom" alacağını da tahmin edebiliriz.

Keyifleri biraz bozduysam kusura bakmayın.

Sevgilerimle,

Serdar Kuru
Araştırmacı Yazar"

İddialar böyle. Bir de Aydın Doğan'ın 10 Eylül 2002 tarihinde Zaman Gazetesi'nden Nuriye Akman'a verdiği röportajdaki açıklamalarına bakalım:

Aydın Doğan: Asıl imparatorluk Koçlar, ben onlarla boy ölçüşemem!

"Aydın Doğan, kendisine yönelik 'imparator' tanımlamasını sevmediğini belirterek, Türkiye’de asıl imparatorluğun Koç Grubu olduğunu söyledi. Doğan, “Ben onlarla boy ölçüşemem. Koçlar’la yarışmam hayalcilik olur.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin iki köklü gazetesi Hürriyet ve Milliyet’in sahibi olan Aydın Doğan, gazetelerini de değerlendirdi. Kendisinin 68 kuşağının değil, 1990’lı yılların solcularından olduğunu belirten Doğan’a göre Milliyet de biraz solda. Hürriyet ise daha çok devlet gazetesi. “Gazete patronu olmanızda Vehbi Koç’un maddi bir katkısı oldu mu?” şeklindeki soruya ise Doğan, şu cevabı verdi: “Vehbi Koç’un damadı İnan Kıraç’la dostluğum sebebiyle yıllarca Milliyet için Vehbi Koç’un dediler. İnan Kıraç’ın Milliyet Gazetesi'ni almamda çok büyük manevi katkıları oldu. Hürriyet’i aldığım dönemde de bankalarından kredi aldım.”

...."

Bir anekdot daha! Doğan Vakfı'nın Türkan Saylan'ın başkanlık yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile ortak hareket ederek eğitim çalıştayları düzenlediklerini biliyor muydunuz?
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:34   #25
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
'Kız lisesinde namaz baskısı' haberi de katmerli yalan çıktı



Amasya'da türban takmaya ve namaz kılmaya zorlanan 4 kız öğrencinin okulu bıraktığı yönündeki haberlerin asılsız olduğu ortaya çıktı. Dün bazı gazetelerin manşetinde yer alan iddia, valilik ve il milli eğitim müdürü tarafından yalanlandı. Anadolu kız meslek lisesine bağlı pansiyonda baskıya maruz kaldıkları ileri sürülen çocuklardan 3'ünün pansiyonda hiç kalmadığı belirlendi. Diğer öğrenci de, dinî faaliyetle suçlanan müdür yardımcısı göreve başlamadan önce pansiyondan ayrılmış. "Dinci baskıya karşı çıkan öğretmenlere nöbet tutturulmuyor." dediği ileri sürülen Türk Eğitim-Sen şube başkanı, böyle bir ifade kullanmadığını açıkladı.

İl Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt'un dün yaptığı yazılı açıklama da çarpıtma olayının vahametini gözler önüne serdi. Öğrenciler H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D.'ye, din kültürü dersi öğretmeni Ahmet A. ile kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından baskı yapıldığı iddiası üzerine inceleme başlattıklarını anlatan Akkurt, elde ettikleri sonucu şöyle özetledi: "4 öğrenciden H.D., G.D. ve Ş.Ç., okulun pansiyonunda hiç kalmadı. Bu öğrencilerin aileleri Tokat'ın Turhal ilçesinde iş bulduğu için çocuklarının naklini o bölgeye yakın olan Aydınca Lisesi'ne aldılar. Diğer öğrenci Ş.D., 20-27 Eylül tarihleri arasında okulumuz pansiyonunda bir hafta kaldı. Haberde ismi zikredilen okulumuzun pansiyonundan sorumlu müdür yardımcısı Özlem Y. ise 1 Ekim'de göreve başlamıştır. Bu nedenle kız öğrencilere herhangi bir dinî baskı yapmış olması mümkün değildir. Zorlama veya baskı iddiasıyla ilgili olarak bize herhangi bir şikâyet gelmedi. Öğrenciler, veliler veya sendika temsilcisi dilekçe Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi 9 ve 10. sınıf öğrencileri olan ve yaşları 16 ile 17 arasında değişen H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D.'nin, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri Ahmet A. ve kaldıkları pansiyonun müdür vekili Özlem Y. tarafından namaz kılmaları ve kapanmaları yönünde baskı gördükleri iddiası asılsız çıktı.

Konu hakkında yayınlanan haberler üzerine inceleme başlatan İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 'dinî baskı' ifadelerinin gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardı. Amasya Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt, yaptığı yazılı açıklamada, 4 öğrenciden H.D., G.D. ve Ş.Ç.'nin kız meslek lisesi pansiyonunda hiç kalmadığını belirtti. Dinî baskı iddiasıyla kendilerine şikayet gelmediğinin altını çizen Akkurt, ayrıca pansiyonda erkek öğretmen görevlendirilmediğini hatırlattı. Akkurt, "Okulun kadrosunda bulunan 14 bayan öğretmene belletici olarak görev verilmektedir. Ayrıca yaptığımız denetimlerde pansiyonda başı kapalı çalıştığı öne sürülen müdür yardımcısı Özlem Y.'nin kılık kıyafet yönetmeliğine uygun olarak çalıştığı gözlemlenmektedir." şeklinde konuştu. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Ahmet A., okulda her şeyin şeffaf olduğuna vurgu yaparak, baskı ve zorlamanın söz konusu olmadığını belirtti. Geçen yıl hakkında ortaya atılan iddianın asılsız olduğunun günyüzüne çıkmasına rağmen böyle bir haber yapıldığına dikkat çeken Ahmet A., hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Yurt müdür yardımcısı Özlem Y. ise habere konu olan öğrencilerden sadece bir tanesinin yurtta kaldığını ve onun da 27 Eylül'de yurttan ayrıldığını söyledi. Toplu namaz ve dini baskı gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Özlem Y., veliler ile yurtta kalan öğrencilerin bu konuda hiç şikayetçi olmadığını sözlerine ekledi.



'Muhabir, açıklamalarımı çarpıtmış' Türk Eğitim-Sen Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, haberde yer alan açıklamanın kesinlikle kendisine ve sendikaya ait olmadığını bildirdi. Kendisine sorulan pansiyonla ilgili bir soru üzerine nöbetler konusunda açıklamada bulunduğunu belirten Terzi, "Açıklamalarım çarpıtılmış." diye konuştu. Öğrenciler ise okullarında kesinlikle bir baskının söz konusu olmadığını söyledi. Daha önce de okulları hakkında benzer haberler yapıldığını ifade eden öğrenciler, bu tür haberlerle okullarının gündeme gelmesinin kendilerini rahatsız ettiğini kaydetti. Lisede öğrenim gören ve pansiyonda kalan 9. sınıf öğrencisi Ö.H., "Okuldan ayrılan arkadaşlarımız okulu beğenmedikleri veya uzak buldukları için bahane uydurmuşlardır. Okulumuzda hiçbir zaman baskı görmedik." dedi.


22.11.2007 zaman gzt
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:36   #26
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Yine Cumhuriyet yine yalan haber


Kocaeli'nde ilköğretim öğrencilerine yönelik seviye tespit sınavında 'Atatürk ile ilgili hiçbir sorunun bulunmadığı' haberi yalan çıktı. Dün Cumhuriyet Gazetesi'nin manşetten 'Şeriat soruları' başlığıyla verdiği haberde yer alan Kur'an'daki ayet ve surelere ilişkin soruların da Milli Eğitim'in müfredatına uygun olduğu anlaşıldı.
Cumhuriyet'in son dönemde dini konulardaki yalan haber sayısında artış dikkat çekerken gazetenin iddiasının aksine ilköğretim 8. sınıf öğrencileri için yapılan Başarı Değerlendirme Sınavı'nın ilk sorusu Atatürk ile başlıyor ve birçok soru yine Atatürk hakkında. Kitapçıkta ayrıca Atatürk'ü öven şiirler yer alıyor.

Deneme sınavının ilk sorusu şöyle: "Atatürk, yurdu iç ve dış güçlerden kurtarmak için insana şaşkınlık, saygı ve korku verecek insan üstü bir iradeyle çalışmıştır. Savaş sonrasında kendisine, 'Mutlu musunuz?' diye soran bir gazeteciye verdiği cevap ilginçtir: 'Evet mutluyum çünkü başardım.' Bu parçaya konulabilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?"


Mehmet Güler-Zaman ....25.11.2007
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:38   #27
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
'Öğrenciler derslere türbanla giriyor' haberi, müfettiş raporu ile yalanlandı



Diyarbakır Özel Nil İlköğretim Okulu Müdürü Abdullah Dağıstan, mesnetsiz iddialarla okullarının karalanmaya çalışıldığını söyledi.
Diyarbakır'da 'özel okullarda bazı öğrencilerin derslere türban takarak girdiği' yönündeki haberler üzerine Milli Eğitim Bakanlığı'nın görevlendirdiği 4 müfettiş soruşturmayı tamamladı.

Hazırlanan raporda, "Diyarbakır Özel Nil İlköğretim Okulu'nda Kılık Kıyafet Kanunu'na aykırı herhangi bir durumun tespit edilemediği" görüşüne yer verildi.
Müfettişlerin okullarda ikişer grup halinde yaptıkları soruşturmada ayrıca Özel Avrupa Birliği İlköğretim Okulu adının, Milli Eğitim Bakanlığı'na Özel AB İlköğretim Okulu olarak tescil edildiği belirtildi.

Diyarbakır Milli Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir, müfettişlerin hazırladıkları rapor doğrultusunda gerekli işlemlerin yapılacağını söyledi.
Tekdemir, "Okulda öğretmen ve öğrencilerin kılık kıyafeti, türbanlı öğrencilerin derslere girmesi gibi konular için görevlendirilen 4 müfettiş incelemeyi tamamladı.

Dosyada Özel Nil İlköğretim Okulu'nda yasalara aykırı bir durum söz konusu değil. Aynı raporda Özel AB İlköğretim Okulu'nda kılık kıyafete uyulmadığı için disiplin cezası verilmesi talep ediliyor.
Yönetmeliklerimizde öğrenci ve öğretmen kıyafetleri bellidir.
Bunun dışına çıkılması söz konusu değildir." diye konuştu. Diyarbakır Özel Nil İlköğretim Okulu Müdürü Abdullah Dağıstan, mesnetsiz iddialarla okullarının karalanmaya çalışıldığını, düzenlenen raporun yargı sürecinde ellerini güçlendireceğini belirterek, "Yalan haberle ilgili yargı süreci devam ediyor.

Müfettişlerin raporu da mesnetsiz iddialara cevap niteliğinde. Okulumuz milli eğitim sisteminin öngördüğü kurallar ve Atatürk ilke ve inkılapları çerçevesinde eğitimine devam edecektir." dedi.
Sabah ve Vatan Gazetesi'nde 28 Eylül 2007 tarihinde yayınlanan haberde, Özel Avrupa Birliği Okulu ve Özel Nil İlköğretim Okulu'nda öğrencilerin türbanla okula gittiği iddia edilmişti.


http://www.zaman.com.tr/ara.do?author=C4B0736D61696C20417663C4B1"]İsmail Avcı[/URL]18 Kasım 2007, zaman gzt
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:40   #28
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi

Meğer muhabir, bayan doktora saldırmış




Dr. Zeynep Oruç, muhabirin kendisini iterek zorla fotoğraf çekmeye çalıştığını söyledi.Cumhuriyet Gazetesi, çarpıtma haberlerine bir yenisini daha ekledi. Gazete, zorla fotoğrafını çekmek isteyen muhabirini engelleyen doktorla ilgili haberi 'Türbanlı doktor muhabirimize saldırdı' başlığıyla yayınladı. Adana'nın Mahfesığmaz Mahallesi'ndeki 80. Yıl Sağlık Ocağı'nda 7 aydır görev yapan Dr. Zeynep Oruç, Cumhuriyet Gazetesi muhabirinin kendisini iterek zorla fotoğrafını çekmeye çalıştığını söyledi. Görev dışında başını örttüğünü ifade eden Dr. Oruç, gazetenin iddia ettiği gibi iş ortamında türban kullanmadığını kaydetti. Cildindeki bir problem nedeniyle sağlık ocağına sevk yaptırmak için gittiğine işaret eden Oruç, başından geçenleri şöyle anlattı: "Sivil kıyafetlerimle odama girdim. Bu sırada eski hastalarımdan birkaçı odama geldi. Ayaküstü hastalarla görüşürken, muhabir (sağlık müdürünün haberi var) diyerek, fotoğraf makinesi ile odama girip, 'Sağlık ocağında başörtülü çalıştığınıza dair iddialar var.' diye sordu. Ben de 'Böyle bir şey yok. Başı açık bir şekilde çalışıyorum. Ama şu anda rahatsızım, o yüzden sivil kıyafetliyim.' cevabını verdim. Sonra fotoğrafımı çekmeye başladı. Elimle engellemek istedim. Beni itekleyerek, ısrarla fotoğrafımı çekmeye çalıştı. Dışarıya çıkarak sevk alıp hastaneye gittim. Muhabir, odama zorla girip beni taciz etti. Hastaları kışkırttı. Şahsi onuruma saldırı yapıldı." Sağlık Ocağı Başhekimi Dr. Kemal Tekkollu, muhabirin gündemin sıcaklığına paralel asparagas haber üretme çabasına girdiğini söyledi. Doktor Oruç'un 7 aydır kurumda görev yaptığını hatırlatan Tekkollu, "Doktor arkadaşlarımız mesai saatlerinde kılık-kıyafet yönetmeliğine uygun hareket ediyor. Mesai dışında kimsenin kılık-kıyafet özgürlüğüne karışacak halimiz yoktur." dedi. Sağlık ocağına muayene için gelen hastalar da Dr. Oruç'un hastanede başörtüsü taktığına şahit olmadıklarını söyledi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:42   #29
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Mini etek saldırısı mı?

Bir cok boyali basin'da mini etekli kiza saldiri diye baslik atilmis.Bu provakör boyali basin uslanmayak !


İki kız öğrenciye yanıcı madde ile saldırıldı. Diğer medya organları kısa etek saldırısı dedi. Fakat AA'dan geçen haber...

Mersin'in Tarsus ilçesinde biri ilköğretim okulu, diğeri lise öğrencisi iki kızın bacağına kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler tarafından yanıcı madde döküldü. Bir çok medya organında bu haber, "mini eteğe mahalle baskısı" diye verildi. Peki öyle mi?

Mersin'de iki öğrencinin başına gelen bu olay diğer medya organlarına ise farklı yansıdı. Verilen haberlerde, iki kız öğrencinin eteklerinin kısa olduğu gerekçesiyle arkalarından gelen birkaç kişi tarafından bacaklarına yanıcı madde döküldüğü iddia edildi. Fakat ilçe emniyet müdürünün [FONT=Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif]
açıklamasında "mini eteğe" dair bir bilgi yer almadı.[SIZE=2]

ASİT BENZERİ YANICI MADDE

Tarsus İlçe Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, konuyla ilgili ayrıntılı bilgi verdi.

Emniyet müdürünün verdiği bilgilere göre saldırıya uğrayan kızlardan biri ilköğretim okulu 6'ıncı sınıf öğrencisi, diğeri ise lise sona gidiyor...
B.Y 13, G.K ise 17 yaşında.

İki kızın bacaklarına Cengiz Topel Caddesi Yıldızlar kavşağı yakınında kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler tarafından asit benzeri yanıcı madde atıldı.

KIZLAR EŞKAL VERMİYOR

Tokyürek, okula giden kız çocuklarının çoraplarının yırtılarak, mor leke görmeleri ve acı hissetmeleri üzerine Tarsus Devlet Hastanesi'ne gittiklerini belirterek, ''Kızlar eşkal veremiyor. Şu an olayı kimin ve neden yaptığı araştırılıyor'' dedi.
MOBESE KAMERALARI İNCELENİYOR

Tokyürek, mobese kameralarının da izlendiğini, savcılık tarafından laboratuvara gönderilen yanıcı maddenin ne olduğunun inceleme sonucu anlaşılacağını bildirdi.


Kaynak: http://www.internethaber.com


--------------------------------


'Mini etekli öğrencinin bacağına kezzap' haberleri de yalan çıktı


İlköğretim öğrencisi B.S.Y., mini etek giydiği şeklinde çıkan haberlerin yalan olduğunu söyledi. Mersin'in Tarsus ilçesinde biri ilköğretim okulu, diğeri lise öğrencisi 2 kız öğrencinin üzerine mini etekli oldukları için kezzap atıldığı yönündeki haberlerin yalan olduğu ortaya çıktı.

Tarsus'ta pazartesi günü gerçekleştiği öğrenilen olaylar, dün bir haber ajansı tarafından mini etekle ilişkilendirilerek servise verildi. Ajansın haberine dayanarak kimi internet siteleri de olayı 'mini eteğe mahalle baskısı' şeklinde yansıttı. Ancak habere konu olan kız öğrenciler, mini etek iddialarını yalanlarken, görgü şahidi denilen bayanın da söz konusu olayı hiç görmediği anlaşıldı.

Edinilen bilgiye göre, Atatürk Caddesi üzerinde yürürken yolda bir anda bacağında yanma hisseden Atatürk İlköğretim Okulu öğrencisi 13 yaşındaki B.S.Y. isimli kız öğrenciyi, yakınları hastaneye götürdü. Yapılan kontrolde öğrencinin bacağına yanıcı madde döküldüğü belirlendi. Olayın pazartesi günü meydana geldiğini söyleyen B.S.Y., kendisine laf atma ya da 'Neden mini etekle dolaşıyorsun?' şeklinde bir tepki almadığını anlattı. B.S.Y., "Yapılan haberler yalan. Benim eteğim de zaten uzundu. Nereden uydurmuşlar bu haberi bilmiyorum." dedi.

Yine mini eteği için saldırıya uğradığı söylenen lise son sınıf öğrencisi 17 yaşındaki G.K.'nin de mini etekli olmadığı, üzerinde okul forması bulunduğu belirlendi. G.K.'nin başına gelenlerle ilgili olarak gazetecilere 'görgü şahidi' şeklinde açıklamada bulunan Eda Özbolat isimli bayanın ise olayı hiç görmediği anlaşıldı. Emniyet Çocuk Şube'de ifadesine başvurulan Hukuk Fakültesi öğrencisi Özbolat'ın CHP'li bir milletvekilinin kızı olduğu öne sürüldü. Özbolat'ın, gittiği kuaförde G.K.'nin başına gelenleri duyması üzerine olaya müdahil olduğu öğrenildi. Şırıngalı sapığın bir hemşire ve bir dershanede çalışan iki kişinin daha bacaklarına yanıcı madde attığı belirlendi. Tarsus Emniyet Müdürlüğü MOBESE kameralarından olayla ilgili olarak delil bulmaya çalışırken, sivil polisler sapığı yakalamaya çalışıyor. Tarsus Kaymakamı Abdulhamit Erguvan, Tarsus 70. Yıl Devlet Hastanesi'nde görevli hemşire A.İ.'nin de pantolonuna yakıcı madde atıldığını belirtti. Erguvan, bacağında yanma hisseden A.İ.'nin daha sonra pantolonunda leke gördüğünü, eve gidip üzerini değiştirdikten sonra polise şikâyetçi olduğunu bildirdi. Tarsus İlçe Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, iddialarla ilgili inceleme başlatıldığını açıkladı. İki kız öğrencinin bacağına kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce yanıcı madde döküldüğünü aktaran Tokyürek, çocukların mor leke görmeleri ve acı hissetmeleri üzerine hastaneye götürüldüklerini kaydetti. Tokyürek, "Kızlar eşkal veremiyor. Şu an olayı kimin ve neden yaptığı araştırılıyor." dedi. Tokyürek, MOBESE kameralarının da izlendiğini, laboratuvara gönderilen yanıcı maddenin ne olduğunun, inceleme sonucu anlaşılacağını bildirdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-09-2008, 19:46   #30
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Bir provokasyon daha

Milliyet Gazetesi'nde 'Dairelerin kapısına Allah yazdılar' başlığıyla yer alan habere apartman sakinlerinden tepki geldi. İstanbul'un Bahçelievler Soğanlı Mahallesi Sefakent Sitesi'nde gerçekleşen hadisenin fazla büyütüldüğünü belirten apartman sakinleri, yazının 5 ay önce yazıldığını belirtti.
Olayın neden şimdi gündeme geldiğine anlam veremediklerini söyleyen site yöneticisi Nilgün Hanım, "Yaklaşık 5 ay önce kimliği belirsiz bir kişi apartmanımıza gelerek bu yazıları yazmış. Büyütülecek bir durum yok. Yan sitedeki komşularımızın kapılarına ise yazılar yeni yazılmış. Biri de olayı gazeteye vermiş." dedi.
Sitede daha çok Alevi vatandaşların kapılarına 'Allah' yazıldığını belirten bir site sakini, bazı daire sahiplerinin bu olaydan dolayı tedirgin olduğunu dile getirdi. Apartman sakinleri, yazıların ne amaçla ve kim tarafından yazıldığını göremediklerini, ancak 'Allah' kelimesini silmeye çekindiklerini vurguladı.
Olayın kötü amaçlı ve provokasyon niteliğinde olduğunu belirten İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, "Allah, rastgele her yere yazılmaz. Bu bir hürmetsizliktir. Vatandaşlarımız rahatlıkla yazıları silebilir. Bu tür yazıları yazanlar provokasyon niyetindeler." açıklamasını yaptı.
Ayrıca konuyla ilgili bilgi veren din adamları, kapıların üzerindeki Allah lafzının acemice yazıldığını ve kelime üzerinde pek çok hata yapıldığını dile getirdi.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
cumhuriyet, güneş, haber, habertürk, hürriyet, kartel, kartel ve yalan haber, milliyet, oda tv, posta, radikal, sözcü, vatan, yalan, yalan haber


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi