06-09-2008, 22:40 | #61 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Köşk'ten Doğan yalanlaması Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, emekli Orgeneral Çetin Doğan ile ilgili haberleri yalanladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine bazı basın organlarında yer alan haber ve yorumların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Söz konusu üniversitenin, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulduğu ifade edildi. Açıklamada şöyle denildi: ''Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine, bazı basın ve yayın organlarında yayımlanan haber ve yorumlarda gerçek dışı değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir. Anılan Üniversite, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulmuştur. Üniversitenin teşkilatı, yönetimi ve eğitim öğretimiyle ilgili hususlar 24 Eylül 1993 tarihli ve 93/4848 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanan İşbirliği Sözleşmesi ile eki tüzükte düzenlenmiştir. Söz konusu Tüzüğün 4. maddesine göre, başkanı da dahil olmak üzere mütevelli heyeti Üyelerinin 'yüksek seviyeli bürokrat' olmasının gerekmesine ve daha önce yüksek seviyeli bürokrat olarak görev yapmış veya bu görevlerden emekli olmuş kişilerin atanmalarına imkan sağlayan bir hükme yer verilmemesine karşılık, emekli statüsünde bulunan Çetin Doğan'ın, bu statüde iken yüksek seviyeli bürokrat olma şartı bir tarafa kamu görevlisi niteliğini dahi taşımadığı halde, Tüzüğe aykırı olarak Mütevelli Heyeti Başkanlığına atandığı, bir üyenin de adı geçenle aynı durumda bulunduğu ve iki üyenin de atandıktan sonra bu şartı kaybettikleri görülmüştür. Bu itibarla, milletlerarası andlaşma niteliğindeki Tüzüğe aykırı durumun sona erdirilerek hukuka uygunluğun sağlanması zorunlu hale gelmiş, gerekli nitelikleri taşımayan Çetin Doğan'ın görevden alınması ile yerine Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanı olan Prof. Dr. Osman Horata'nın atanması yoluna gidilmiştir. Mütevelli Heyeti Üyelerinden üçü de tüzük gereğince Bakanlar Kurulu kararıyla görevden alınarak yerlerine gerekli şartları taşıyan yeni üyeler atanmıştır. Sebep unsuru böyle olan ve oluşumu bu şekilde gerçekleşen görevden alma işlemine karşı, adı geçen tarafından ileri sürülen birtakım iddiaların, bu çerçevede emekli olmadan önceki görevi nedeniyle görevden alındığı yolundaki isnatların gerçeklikle ilgisi bulunmamaktadır. Söz konusu işlem, kişisel veya siyasi amaç güdülmeden, tamamen kamu yararı gözetilerek, gerekli nitelikleri taşıyan bir kişinin Mütevelli Heyeti Başkanlığına atanarak Tüzüğe uygunluğun sağlanması amacıyla tesis edilmiştir. Bu işlemin sonucunda adı geçenin kişisel menfaatleri zedelendiği için konunun çarpıtıldığı ve henüz Genel Sekreterliğimize tebliğ edilmeyen, ancak adı geçen tarafından açıldığı ifade edilen davada yargı mercilerini etkileme amacının taşındığı kanaati oluşmuştur.'' -''RESMİ ZİYARETTE ÜNİVERSİTENİN SORUNLARI ELE ALINMIŞTIR'' Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi'nin kuruluşunun üzerinden geçen 15 yıllık süre sonunda, kuruluşunda belirlenen misyonundan ve amaçlarından uzaklaştığı yönündeki şikayetler üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 12-15 Aralık 2007 tarihleri arasında Kazakistan'a yaptıkları resmi ziyarette üniversitenin sorunlarının da ele alındığı kaydedildi. Bu sorunların bir kısmının üniversitenin kurulmasına ilişkin milletlerarası düzenlemelerden, bir kısmının da yönetim zafiyetinden kaynaklandığının tespit edildiğine yer verilen açıklamada, Kazakistan Cumhuriyeti yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, üniversitenin kuruluşunda belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için bu sorunların ortadan kaldırılması gerektiği yönünde görüş birliğinin oluştuğu ve milletlerarası metinlerde yapılacak değişiklikler üzerinde çalışmalara başlanmasının kararlaştırıldığı ifade edildi. Açıklamada, ''Asılsız ve gerçek dışı iddialarla kamuoyunun yanıltılmaması amacıyla bu açıklamanın kamuoyunun bilgisine sunulması gereği duyulmuştur'' denildi. AA |
|
06-09-2008, 22:41 | #62 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
YÖK, bypass haberlerini yalanladı YÖK, ÜAK'ın, tek başına yapmaya yetkili olup da Yürütme Kurulu'na devredilen hiçbir görevi bulunmadığını bildirdi. YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada; Hürriyet Gazetesi'nin bugünkü baskısında yer alan 'YÖK Başkanı Özcan'dan ÜAK'a bypass' başlıklı haberde YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın ÜAK'ı devre dışı bıraktığı iddiaları hatırlatıldı. Açıklamada, "Haberde Yükseköğretim Genel Kurulu'nun görev alanında bulunan görevlerden, Yürütme Kurulu'na devredilenler sıralanmış ve Yürütme Kurulu'nun bu yöntemle ÜAK'ı devre dışı bıraktığı öne sürülmüştür" denildi. YÖK Genel Kurulu'nun Yürütme Kurulu'na devredilen görevleri arasında yer alan "Üniversitelerarası Kurul'ca Yükseköğretim Kurulu'na gönderilen işlemler" adlı maddenin; ÜAK'ın Yükseköğretim Kurulu'na yapılması amacıyla iletilen işlerini ifade ettiği belirtildi. Bu işlerin yapılması sürecinde ÜAK'ın devre dışı bırakılmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığı vurgulanan açıklamada, "ÜAK'ın tek başına yapmaya yetkili olup da Yürütme Kurulu'na devredilen hiçbir görevi yoktur" denildi. YÖK'ten yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Genel Kurul tarafından Yürütme Kurulu'na devredilen bugünkü işler Yürütme Kurulu'nun daha önce oluşturulduğu yıllarda da yaptığı görevlerdir. Ayrıca, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun görevlerinden bir kısmının Yürütme Kurulu'na devredilmesi, ÜAK üyelerinin de katıldığı Genel Kurul toplantısında görüşülmüş ve oybirliği ile karara bağlanmıştır. Adı geçen gazetede yayınlanan haber, Yürütme Kurulu'na devredilen görevleri kamuoyuna duyurmak gibi bir sorumluluk dışında, zorlama yorumlarla habere sansasyon katmayı amaçlamaktadır." |
|
06-09-2008, 22:41 | #63 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Birand'a en yetkili ağızdan yalanlama Kanal D ana haber bülteninde gündeme getirilen bir iddia dün en yetkili kişi tarafından yalanlandı. Kanal D ana haber sunucusu M.Ali Birand adliye muhabirine dayanarak gazetecilerin telefonlarının dinlendiği iddiasını ortaya atmıştı.Bu iddia üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin,Birand'ı arayarak bu iddianın kesinlikle doğru olmadığını belirtti. Fakat Birand geri adım atmamak adına bültende "Ben muhabirime güveniyorum ama Savcı'ya da inanıyorum" diyerek konuyu kapatmaya çalıştı. Başsavcı Engin bunun üzerine yazılı bir açıklama yaptı.Engin, bazı basın organlarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının talimatıyla, Ergenekon Soruşturması ile ilgili haberleri basına sızdıranları tespit etmek amacıyla, bu haberleri yapan basın yayın organlarının mensuplarının telefonlarının dinlenmesi için mahkemeden karar alındığının iddia edildiğini hatırlattı. ''Bu haber tamamen asılsızdır'' diyen Engin, ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının gerek adı geçen soruşturma, gerekse diğer soruşturmalarda bizzat hareket ederek karar alma ve soruşturmaya ilişkin diğer işlemleri fiilen yapmak şeklinde bir faaliyeti veya müdahalesinin bulunmadığını'' söyledi. Başsavcı Engin, soruşturmaların görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca yürütüldüğünü vurgulayarak, soruşturmalarla ilgili tüm işlemlerin de yalnızca soruşturmayı yürütmekle görevli cumhuriyet savcısı tarafından yapıldığını dile getirdi. Aykut Cengiz Engin, ''Kaldı ki, belirtilen konuda telefon dinleme kararı alınması ve uygulanması da yasalara aykırı bulunmaktadır. Haber üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan incelemede, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcıları tarafından da bu şekilde bir karar alınması ve uygulanmasının kesinlikle söz konusu olmadığı tespit edilmiştir'' diye konuştu. SAMANYOLUHABER-AA |
|
06-09-2008, 22:45 | #64 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Hürriyet yazarının yalan haber özürü Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin,'YÖK başkanının maaşına yüzde 200 zam' haberinden dolayı özür diledi. Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin, "Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın maaşına yüzde 200 zam yapıldı" şeklindeki haberin eksik bilgi içerdiğini kabul etti. Küçükşahin, bugün gazetedeki 'Yeniden YÖK Başkanı'nın maaşı' başlıklı yazısında "En yüksek devlet memuru aylık gelirinin yüzde 200 oranından maaşın üç değil, iki katını anlamak gerektiğini netleştiriyor. Bu çerçevede, zam oranındaki farklı rakam konusunda gazetemden, okurlarımızdan, Bakan Çelik'ten, ilgili bürokratlardan çok özür dilerim. Yanlışlığı ve eksikliği kabul ederim. Ama yalan ve vehim sözcüklerini kökten reddederim" dedi. |
|
06-09-2008, 22:46 | #65 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Namaz ve başörtüsü baskısı'na yalanlama Kars'ta bir kız öğrencinin kaldığı yurttan ayrılma gerekçesi olarak gösterdiği 'namaz ve başörtüsü baskısı'nı yurt yetkilileri yalanladı. Kars Cumhuriyet Lisesi'ne 2006-2007 sezonunda 1. sınıfa kayıt yaptıran Marta Uğuz (16), omurilik kemiklerinde erimeden dolayı tedavi göreceği nedeniyle okuluna ara vermek zorunda kaldı. Ablası Çiçek'in okul idaresine giderek kardeşinin durumunu anlatmasının ardından 2007 Mart ayına kadar Erzurum'da tedavi gören Marta, Haziran ayında da Ankara'da ameliyat oldu. 2007-2008 sezonunda eğitime kaldığı yerden devam etmek isteyen Marta'ya okula döndüğünde 'aralıksız 20 gün devamsızlık' gerekçesiyle tasdiknamesi verildi. Okul yönetiminden ameliyattan sonra eğitime devam için söz aldıklarını ancak tasdikname ile karşılaştıklarını söyleyen Uğuz ailesinden yeniden kayıt için ameliyat yapan doktordan rapor istendi. Ancak doktor yurt dışında olduğundan rapor alınamazken, Marta ise durumunu Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirdi. Bakanlık ise Marta'nın açık lisede okumasını Kars'a bildirdi ve Kars Milli Eğitim Müdürlüğü kız öğrenciyi açık liseye aldı. Sınavlarına kent merkezinde kalarak hazırlanmak isteyen Marta'ya kalması için de lise öğrencilerinin kaldığı Özel Zekiye Sultan Kız Öğrenci Yurdu tavsiye edildi. Dışardan ders alabilmesi için bir dershaneye gitmek isteyen Marta, FEM Dershaneleri Kars Şubesi'ne gitti. Ancak dershane yetkilileri açık lise için bir sınıfları bulunmadığını ve müfredatları olmadığı gerekçesiyle kız öğrenciyi dershaneye kabul edemeyeceklerini söyledi. Bu sırada yurtta kalan Marta aradan geçen 2 hafta sonunda yurdu terk ederek köyüne döndü. 'NAMAZ BASKISI YAPTILAR' İDDİASI Kars'ın Digor ilçesine bağlı Şatıroğlu köyü muhtarı Yasin Uğuz'un 11 kızından 7'ncisi olan Marta, köydeki evinde açık lise sınavlarına hazırlanırken yurttan ayrılma gerekçesini de 'baskı'ya bağladı. Kaldığı yurtta herkesin namaz kıldığını ve başörtüsü taktığını ifade eden Marta Uğuz, kendisine bu baskının yapıldığını iddia etti. "Bana başını kapatacaksın, namaz kılacaksın, Kur'an öğreneceksin dediler" diyen Uğuz, "Ben yurt içinde kapanmayı kabul ettim. Ama dershaneye istediğim gibi gidip gelirim dedim. Bunu kabul etmediler. Kurallara uyup şartımızı kabul edeceksin dediler. Ben de yurttan çıkmak zorunda kaldım. Sırtımda platin var, namaz kılmam için eğilmem gerekiyor ama yapamıyorum dedim. 'Yapacaksın' dediler. Ben de yurttan ayrıldım." diye konuştu. İDDİALAR ASILSIZ Özel Zekiye Hatun Kız Öğrenci Yurdu Müdiresi Sibel Çiftçi ise baskı diye bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Marta Uğuz isimli öğrencinin yurda başvuru yaptığının doğru ancak 'namaz kıl, başını ört' gibi bir yaptırımın yanlış olduğunu kaydeden Çiftçi, "Yurtta namaz kılan arkadaşlarımız var, bunları görünce belki kendi vicdanına seslenmiştir diye düşünüyorum. Belki de bu durum 'Onlar kılıyor, bana da zorlama var mı?' açısından vicdani bir yaklaşımla kendi iç sorgulamasıdır. Öğrencilerimize 'namaz kıl' diye bir zorlama söz konusu değil. 'Niye kılmıyorsun?' diye bir soru da yöneltmediğimize göre bunları nerden çıkarıyor anlamıyorum. O öğrencimiz yurdun kurallarına pek uyan birisi değildi zaten. Sağlık sorunu var diye yemeğe katılmıyor, üstelik yemeklerin kendisine götürülmesi gerektiğini düşünüyordu. Sağlık sorunundan dolayı insan bazen bazı şeylere göz yumabilir. Diğer öğrencilerden böyle bir rahatsızlık duymadım hiç. Zaten bundan önce böyle bir olay yaşanmadı. Burada çok kısa süre kalmasına rağmen bunca şeyin olması bir vicdan soruşturmasıdır." şeklinde konuştu. Öğrenciler ise Marta ile yurttan önce de tanıştıklarını ifade ederek, arkadaşlarının yurtta kaldığı süre içinde ders çalışmadığını söylediler. Ayrıca öğrenciler iddia edildiği gibi bir baskıyla da karşılaşmadıklarını aktardılar. Marta Uğuz, isminin de değiştirilmesinin söylendiğini dile getirerek, "Sadece bir teklif sundular. Baskı yapmadılar. Hatta bir ara Rumeysa ismiyle seslendiler bana, sonra ben Marta isminin kullanılmasını söyledim." dedi. Yurt Müdiresi Sibel Çiftçi ise, "İsmi için de biz 'değiştirelim' diye bir baskı uygulamadık. Değiştirirsem kendi adımı değiştirdim, çünkü Sibel İslami bir isim değil." dedi. Öte yandan konu ile ilgili olarak Kars Valiliği tarafından inceleme başlatıldı. |
|
06-09-2008, 22:47 | #66 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Ne yapacağını sasıran hürriyet bu kez de kendini yalanladı.. [/SIZE]Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin ANKA'nın HABERİ Hürriyet'te bakın nasıl manşet oldu? "Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin yapılan ilk incelemenin sona erdiği, davayı inceleyen raportörün 'davanın kabulü' yönünde görüş bildirdiği" haberini ANKA geçti. Hürriyet Gazetesi, bu haberi internet sitesinde flaş haber olarak duyurdu.Hürriyet, ilk önce "Raportörden Ak Parti kapatılsın" şeklinde internet sitesinden duyurdu. Ancak haberin içeriği ile manşet birbirini tutmuyordu. Hürriyet'in manşetinde "Partinin kapatılması"na vurgu yapılıyordu. Aradan geçen dakikalar içinde "haber Ak Parti'ye kapama davası açılsın" şeklini aldı. Hürriyet'in internet sitesinden verdiği haber başlığı ise büyük bir sorumsuzluk örneği olarak değerlendirildi. Çünkü yasalara göre raportörün ilk raporu tamamen teknik bir incelemeden oluşuyor. Raporda sadece davanın kabulü veya reddi yönünde bir görüş açıklanabiliyor. Haberde iddia edildiği gibi raportörün bu aşamada Ak Parti'nin kapatılması veya kapatılmaması yönünde bir görüş bildirmesi kanunen suç oluşturuyor. Raportörün böyle bir görüş bildirmesi durumunda hakkında yasal işlemlerin başlatılması gerekiyor. Akşam saatlerinde gelen bu haber Ankara'yı gereksiz yere hareketlendirdi. Haberlerin kaynağından yalanlanması ile gerçekler ortaya çıktı. Bu durum üzerine Hürriyet'in internet sitesi 3.kez manşeti değiştirdi. Hürriyet son kararını ise önceki haberlerini yalanlayarak gösterdi. Son manşet "Anayasa mahkemesinden yalanlama" olarak düzeltildi. SAMANYOLUHABER.COM 26.Mart.2008 16:35:36 [/B][/FONT] |
|
06-09-2008, 22:47 | #67 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Cumhuriyet yine yalanlandı Yalan haberleriyle ün salan Cumhuriyet Gazetesi'nin son yalanına Başbakanlık basın merkezi son verdi. Başbakan Erdoğan'ın Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısıyla görüştüğü öne sürün Cumhuriyet Gazetesi'nden Cüneyt Arcayürek'e yalanlama geldi. Erdoğan, Savcı Öz'le görüştü mü? Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, ''Hiçbir kaynağa isnat etme ya da doğrulatma gereği duyulmadan Sayın Başbakanımızın soruşturmayı (Ergenekon) yürüten Cumhuriyet savcısıyla da görüştüğü öne sürülmüştür. İddia payesi dahi verilemeyecek kadar gayriciddi olan bu ifade, tümüyle asılsızdır, uydurmadır. Böyle bir görüşme gerçek hayatta vuku bulmamıştır'' dedi. Beki, yaptığı yazılı açıklamada, ''bugünkü Cumhuriyet Gazetesi'nde Cüneyt Arcayürek imzasıyla yayınlanan köşe yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bazı gerçek dışı iddiaların yer aldığını'' ifade etti. Öncelikle, 22 Mart tarihli Hürriyet Gazetesi'ne atfen ''Başbakan Erdoğan'ın, Ergenekon soruşturması sürerken, '25 Şubat tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bu konuda brifing aldığı, bunun da pek alışık bir durum olmadığı'nın iddia edildiğini'' belirten Beki, pazartesi gününe denk gelen 25 Şubat günü Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığını, ardından Erdoğan'ın, resmi ziyarette bulunan Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih onuruna Çankaya Köşkü'nde verilen akşam yemeğine katıldığını anımsattı. Beki, açıklamasında, ''Dolayısıyla Sayın Başbakanımız ne Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gitmiş ne de her hangi bir şekilde herhangi bir brifing almıştır'' dedi. Beki, açıklamasında, ''Yazının devamında hiçbir kaynağa isnat etme ya da doğrulatma gereği duyulmadan Sayın Başbakanımız'ın soruşturmayı (Ergenekon) yürüten Cumhuriyet savcısıyla da görüştüğü öne sürülmüştür. İddia payesi dahi verilemeyecek kadar gayri ciddi olan bu ifade, tümüyle asılsızdır, uydurmadır. Böyle bir görüşme gerçek hayatta vuku bulmamıştır'' ifadelerini kullandı. Başbakan Erdoğan'ın, ''çetelerle mücadele konusundaki değerlendirmelerinin de spekülasyon konusu yapılarak farklı anlamlara çekildiğinin görüldüğünü'' kaydeden Beki, Erdoğan'ın kamuoyuna hitaben yaptığı değerlendirmelerin, başka anlamlara çekilemeyecek kadar açık olduğunu ve sadece, ''çetelerle mücadele konusunda herkesin önceki dönemlerde eksikliğinden şikayet ettiği siyasi iradenin varlığını güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu'' vurguladı. Beki, açıklamasında şunları kaydetti: ''Ayrıca bu konudaki yaklaşımımızı Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri de ilk elden bilmektedir. Gözaltıların gerçekleştiği cuma günü, Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın 'Sayın Başbakanımız'ı aradıkları, not bıraktıkları ancak geri dönülmediği' şeklindeki açıklaması üzerine, kendilerine ulaşılarak bu bilginin doğru olmadığı, böyle bir aramanın kayıtlarımıza girmediği söylenmiştir. Yıldız da kendisinin yanlış bilgilendirilmiş olduğunu belirterek, açıklamasından dolayı özür beyan etmiştir. Görüşmede, Yıldız'a, savcılık soruşturması gizlilik safhasındayken gözaltılarla ilgili dile getirilen bazı soruların cevabına bizim de sahip olmadığımız, hukuki süreç içinde gerçeklerin en kısa zamanda ortaya çıkması arzusunda olduğumuz bilgisi verilmiştir. Daha sonra gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Sayın Başbakanımıza not bırakmak üzere aramış, aynı hususlar kendisine de ifade edilmiştir. Kamuoyumuzun bu hassas süreçte doğru bilgiye dayanmayan spekülasyonlarla yanlış yönlendirilmemesi için bu açıklamaya gerek görülmüştür.'' |
|
06-09-2008, 22:48 | #68 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı... İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap: BAŞBAKAN NE DEMİŞTİ? Biz bir defa demokratik tercihini yapmış, parlamento çatısı altına on binlerce, yüz binlerce vatandaşımın oylarını alarak gelmiş olanlara karşı antidemokratik tercihler veya antidemokratik yolları seçmeyiz' dedik. Bu, bizim Ak Parti olarak görüşümüzdür. Bu tutumumuzu bu şekilde bilmenizi isteriz. Yürütme olarak bizim tasarrufumuzun dışındaki alanları herhalde kimsenin bize sormaması gerekir. DOKUNULMAZLIKLARIN SINIRLANDIRILMASI Erdoğan, bir gazetecinin "DTP'li milletvekillerin yargılanabilmesi için dokunulmazlıklarının sınırlandırılması konusunda Ak Parti olarak ne düşündüklerini" sorması üzerine; "Bu konuda çok açık bir şey söyleyeyim; Biz, milletin iradesinin neticesinde Parlamentoya gelmiş insanlar için diğer milletvekillerine tanınmış anayasal bir hakkı kalkıp, ortadan kaldırma yoluna gidemeyiz. Milletvekili olmanız, bir çok şeyleri de zaman zaman ortadan kaldırmaz. Burada bizler, duygusal hareket ederek farklı bir siyasi partiyi veya siyasi partileri köşeye sıkıştırma manevrası içerisine giremeyiz. Şu anda burada yapılan da şahsıma hitaben bu söylem, bunu içermektedir.Biz, eğer demokrasiye inanmışsak, daha ileri demokrasi diyorsak, o zaman demokratik yollardan parlamentoya gelmiş insanlara kalkıp anti-demokratik uygulamalar yapmak suretiyle onları farklı mecralara itemeyiz. Bu, bizim demokrasi anlayışımızla çelişkilidir, bunu kabul etmemiz mümkün değildir." Bu sözler Mehmet Ali Birand ve Fatih Altaylı'nın "DTP'nin kapatılmasına sessiz kalmıştınız" şeklindeki suçlamalarının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor. |
|
06-09-2008, 22:48 | #69 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...2 İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:İşte Ferai Tınç'ın ilgili yazısı 19 kasım 2007 Parti kapatmak ya da kapattırmak BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın DTP’nin kapatılması konusundaki tavrı açık. "Bizim hükümet olarak görevimiz demokratik zemini korumak" diyor. Erdoğan’ın bu açıklamasından DTP’nin kapatılmasına karşı olduğu anlaşılıyor. AKP, ilke olarak siyasi partilerin kapatılmasına karşı. Bu konuda deneyimliler. Demokratik zemini korumak ne kadar hükümetin göreviyse onu geliştirip genişletmek de hükümetin sorumluluğundadır. Ama bir parti kendisini kapattırmaya kararlıysa o zaman hükümetin de işi zorlaşıyor. DTP’nin Van mitingindeki konuşmalar, "direniş" çağrıları, kriz tırmandırma taktiklerinden medet uman bir siyaset anlayışını açığa çıkartıyor. Son günlerde ortaya çıkan tabloyu ilginç kılan da bu. Hükümet, muhalefetin bir kısmı ve medya DTP’nin kapatılmasına karşı sesini yükseltiyor, DTP kendisini kapattırmak istiyor. Bu durumda Erdoğan’ın ikinci önemli açılımı da tehlikeye giriyor. Başbakan’ın, "silahlarınızı bırakın siyaset yapın" çağrısı da belli ki sadece kendi görüşü değil. Bunun parti görüşü, dolayısıyla hükümet pozisyonu haline geldiği anlaşılıyor. Merak ettiğim bir şey var. Acaba hükümet bu konuda ne kadar samimi, pardon şöyle sorayım ne kadar kararlı? Siyaset sahnesinde Kürtlere yer açmak ilke olarak, teröre karşı en doğru seçim, ama içi dolu olursa. Arkası gelmezse, siyasetle bir yere gidilemeyeceği kanısını güçlendirir. Pekiyi nasıl dolacak bu açılımın arkası? Her halde ilk yapılacak iş düşünce ve ifade özgürlüğü ortamının olgunlaşması için gerekli adımların derhal atılması olmalı. DTP milletvekilleri ağızlarını açtıklarında linç kültürü harekete geçerken "siyaset yapın" çağrısı havada kalmaz mı? Diyarbakır’da askerler "tek dil" sloganları atarak yürürken, siyasete davet anlamsızlaşmaz mı? Bu açılım boş bir nasihat olarak kalmamalı. Bu noktada Meclis’teki DTP milletvekillerine de iş düşüyor. Hükümetin, bugünkü koşullarda hiç de kolay olmayan bu açılımını dikkate alıp, diyalog ortamını geliştirmek için işin bir ucundan da onların tutması gerekiyor. HÜRRİYET 18.Mart.2008 11:21:30 |
|
06-09-2008, 22:49 | #70 |
Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...3 İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:İşte Enis Berberoğlu'nun ilgili yazısı Enis BERBEROĞLU- 16 Kasım 2007 Katı defans dağa çıkartır Başbakan Erdoğan, Prag yolunda DTP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda "Demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz" dedi. Erdoğan, DTP’lilerin ’Anayasal düzende siyaset yapmalarını’ istedi. BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, DTP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmasında bir adım daha ileri gitti. "Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, parlamento dışına atmak doğru olmaz" görüşünü yineleyen Başbakan, "Siyasallaşma sürecine girmelerini özellikle teşvik etmemiz gerekiyor. Anayasal düzende siyaset yapsınlar" önerisinde bulundu. BAYKAL’LA SİYASET YAPIP DAĞA GİDEN VAR Erdoğan, sözlerini bir riske işaret ederek sürdürdü: "Suç işlerlerse takip edecek olan ben değilim, yargı var, savcılar var. Demokratik parlamenter sistemde Meclis’i bu kavganın içine sokmamamız gerekir. Aksi halde yozlaşmaya yol açılır. Sayın Baykal 5 yıldır dokunulmazlıkların kaldırılmasını bize karşı kullanıyor. Şimdi Sayın Bahçeli farklı şekilde gündeme getiriyor. Yanlış gidiştir bu. Farklı yollar, demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz." Başbakan, "Dağa gönderirsiniz" sözlerine açıklık getirmesi amacıyla "Kürt siyasetçileri değil mi?" diye sorulması üzerine, "Dağa giden zaten var. Sayın Baykal’la aynı çatı altında siyaset yapıp da bugün dağda olan yok mu?" karşılığını verdi. YA SİLAHLI EYLEM YA DEMOKRATİK YOL Çek Cumhuriyeti yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, DTP’ye seçim yapması çağrısında bulunarak, şöyle dedi: "DTP samimi bir tercih yapmalı. Ya silahlı eylem türünü ya da silahsız eylem türünü. Yani demokratik yolu. Demokratik mücadele yolunu seçince silahlı mücadeleyi reddedeceksin. Silahla hemdem olursan samimi değilsin demek. Adın parti de olsa samimi olamazsın. Hükümet programı görüşülürken Meclis’te söyledim. Bu çatı altında terör örgütüne terör örgütü diyemiyorsan, ABD diyor, dünya diyor, onlarla bizim hukukumuz olamaz." SİLAHI BIRAKANA KADAR MÜCADELE Erdoğan terörle mücadele hedefini şöyle koydu: "Terör örgütü silah bırakana kadar mücadele devam edecek. Güvenlik güçlerinin duyarlılığı silah bırakılıncaya, terörist dağdan şehre ininceye kadar sürecek. İspanya, ETA’nın kökünü kazıyamadı. Siyasi hareketle örgüt ters düştü, sonunda siyasallaşma başlayınca örgüt zayıf düştü ve başka sıkıntı yaşandı." HÜRRİYET 18.Mart.2008 11:43:49 |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|