09-10-2009, 14:12 | #21 |
10.09.2009 tarihli Zaman Gazetesi'nden Hüseyin Gülerce'nin ''Yanaşık düzende yargı...'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
27 Nisan e-muhtırasından beri, yargıda, bazı isimler pop yıldızları gibi parlatılarak öne çıkartılıyor. Hukuk adına konuştuğunu söyleyerek, şecaat arz ederken durmadan sirkatini söyleyen yargı mensubu olur mu? Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki 367 hamlesini hangi hukukçu savunabilir? Daha gerilere gidildiğinde, 28 Şubat sürecinde, servis otobüsleriyle Genelkurmay'da brifing alan yargı mensupları, acaba o ayakta paşa alkışlama fotoğraflarını, torunlarına gösterebilirler mi? Ve en acısı, Şemdinli davasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, savcı Ferhat Sarıkaya hakkında aldığı kararın utancı, unutulabilir mi? Şemdinli'deki olayı soruşturan ve Ergenekon davasında haklılığı giderek anlaşılan Van savcısını, yani bir meslektaşlarını, meslekten atan, ona avukatlık yapma yasağı bile getirenler, gözlerini kaçırmadan, başlarını öne eğmeden o kararlarını savunabilirler mi? Aynı kurulun, Ergenekon davasının hakim ve savcılarıyla, Güneydoğu'daki JİTEM cinayetlerini soruşturan savcıları tayin ettirmeye kalkması acaba nereye yandaşlıktır? |
|
09-10-2009, 15:23 | #22 |
27 Temmuz 2008 Abdullah Abdülkadiroğlu "Derdinizi Anlıyorum" Başlıklı Köşe Yazısından Bir Pargraf,
"Derdinizi anlıyorum. Şimdi siz gidiyorsunuz, millet geliyor. Bu toprakların asıl sahipleri geliyor. Eskiden siz ne isterseniz o olurdu. Artık milletin dediği olacak. Eskiden gazeteci de, avukat da, hakim de, doktor da, mühendis de sizdiniz. Şimdi Tayyare Fabrikasından emekli tornacı Hamdi Bey’in oğlu Cumhurbaşkanı oldu, Denizcilik işletmelerinden Rizeli Ahmet reisin oğlu başbakan. Köylü Mehmet efendinin kızı doktor, Fehmi bey’in torunu hakim, kaportacı Ali ustanın gelini avukat. Yargıç da çıktı, rektör de, pilot da, mimar da Anadolu çocuklarından. Bu millet bir değil birçok devleti yönetebilecek evladı yetiştirdi. Hem de öz be öz kendi toprağından çıkmış, kendi suyunu içmiş, kendi ekmeğini yemiş, kendi köyünün tozunda büyümüş. Hem de öz be öz Anadolulu olan. Hem de öz be öz kendi kanından olan. Öz be öz kendi İstiklal Marşıyla yetişmiş, okurken iliklerine kadar Mehmet Akif’i hissetmiş. İnancını yaşayan, namaz da kılan, oruç da tutan… Şimdi siz bunu bir türlü kabullenemiyorsunuz. Derdinizi anlıyorum." Konu BlueMoon tarafından (09-10-2009 Saat 15:33 ) değiştirilmiştir.. |
|
09-10-2009, 15:29 | #23 |
26 Temmuz 2008 Abdullah Abdülkadiroğlu "Derdinizi Anlıyorum" başlıklı köşe yazısından bir paragraf,
"Devrinizin hiç bitmeyeceğini düşünerek bir milleti budamaya kalktınız. Bir milletin geleceğini, inancını, değerlerini, kutsallarını budamaya kalktınız. Bir milletin hayat damarlarını kurutup, posasını çıkarmaya kalktınız. Darbeler yaptınız, darbeler yapacaktınız, başbakan astınız, komutan öldürttünüz. Siz bir milletin Peygamberine bile dil uzattınız. Yanlış yaptınız." Konu BlueMoon tarafından (09-10-2009 Saat 15:33 ) değiştirilmiştir.. |
|
09-10-2009, 17:20 | #24 |
10.09.09
Zaman- Hüseyin Gülerce-Yanaşık Düzende Yargı "Ergenekon davası sürecinde bir tablo giderek netleşiyor. "Resmî ideoloji terk edilemez, bu memleket bizden sorulur- git bakayım biraz öte, tekere çomak sokulamaz, devletin çıkarları ferdin hak ve hürriyetlerine, özgürlüklere feda edilemez, güçlü devlet-sindirilmiş vatandaş, fazla demokrasi bizi bozar arkadaş" diyenlerin durumu gittikçe zorlaşıyor. Demokratikleşme hamleleri, onları giderek üzerlerine çevrilmiş sahne ışıkları altında mahcup, sıkıntılı, kaygılı, endişeli, telaşlı gösteriyor. Hani nasıl denir, mızrak artık çuvala sığmıyor. Bahsettiklerimiz, minderde künde üstüne künde yiyip, boş bakışlarla, yine de bir şey olmuyormuş gibi davranan pehlivan gibiler. " Zaman- Mümtaz'er Türköne- Yargı İktidarı Reformdan geçiyor "İstediğimiz tarafsız bir yargı. Gözleri kapalı bir şekilde adalet dağıtan ve terazisi eksiksiz tartan bir yargı düzeni içinde hayatımızdan, özgürlüklerimizden ve haklarımızdan emin yaşamak istiyoruz. Bize bu hayatı verecek yargının tarafsız olabilmesi için öncelikle bağımsız olması sonra hızlı, verimli ve etkili çalışması; suç işlemeye niyetlenenleri caydırması, işleyenleri terbiye etmesi lâzım. Türk yargı sisteminin temel sorunu tarafsızlık. Tarafsızlığın lâzım-ı gayr-ı mufarıkı olan bağımsızlık Avrupa standartlarına uygun düzeyde var. Bağımsızlık yargı erkini yürütme ve yasama erki karşısında dokunulmaz kılıyor. Bizde ise bağımsızlık bir yargı iktidarı alanı yaratmış durumda. Kendisinden beklenenin tam tersine yargının tarafgirliğine koruma zırhı sağlıyor. Yargımız bağımsız ama tarafsız değil." Taşlar yerine otururken, zemin kontrolünden geçiyor kuvvet erkleri.. İki yazarda yargı reformunun üzerinde duruyor. Neden ihtiyaç var ki böyle reforma? Deforma olan şeylerin aşikar olduğu ortada da onun için.. Ergenokon davası sürecinde hakimlerin hükümlerinin nasıl mağduriyetlere yol açtığını gördük.. Verilen kararlarla nahak yere hapislere saklanan insanları duyduk.. Ve kaç gözyaşına eşitlendi verilen kararlar.. Ve Ergenokon davasıyla beraber yargıdaki çatlakları onarma niyetinde olan hakimlerin alaşağı etmek için meslektaşlarının (!) nasıl davranışlar sergilediklerine de şahit olduk.. Şimdi devlet farklı bir zeminde yeni bir adım atıyor.. Yargı Reformu.. Adaletin, mülkün temeline oyuk açmak için değil, mülkün zeminini sağlamlaştırmak için olduğunu göstermek adına.. İsabetli kararlarla "adalet"in bizim topraklarımızda da neşv-ü neva bulmasına vesile olsun inşaallah.. Ve her sine adalete teşne.. Taşlar yerine otururken.. |
|
09-10-2009, 18:15 | #25 |
27 Nisan e-muhtırasından beri, yargıda, bazı isimler pop yıldızları gibi parlatılarak öne çıkartılıyor. Hukuk adına konuştuğunu söyleyerek, şecaat arz ederken durmadan sirkatini söyleyen yargı mensubu olur mu? Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki 367 hamlesini hangi hukukçu savunabilir? Daha gerilere gidildiğinde, 28 Şubat sürecinde, servis otobüsleriyle Genelkurmay'da brifing alan yargı mensupları, acaba o ayakta paşa alkışlama fotoğraflarını, torunlarına gösterebilirler mi? Ve en acısı, Şemdinli davasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, savcı Ferhat Sarıkaya hakkında aldığı kararın utancı, unutulabilir mi? Şemdinli'deki olayı soruşturan ve Ergenekon davasında haklılığı giderek anlaşılan Van savcısını, yani bir meslektaşlarını, meslekten atan, ona avukatlık yapma yasağı bile getirenler, gözlerini kaçırmadan, başlarını öne eğmeden o kararlarını savunabilirler mi? Aynı kurulun, Ergenekon davasının hakim ve savcılarıyla, Güneydoğu'daki JİTEM cinayetlerini soruşturan savcıları tayin ettirmeye kalkması acaba nereye yandaşlıktır?
Türkiye'nin en büyük derdi, anayasal kurumların güven erozyonudur. Vesayet düzeni adına cepheye sürülmüş bir yargı görüntüsü, her ülkede yargıyı yaralar, yargının tarafsızlığını şaibe altına sokar. Eğer yargı, askerî bürokrasinin yanaşık düzeninde, sürekli dirsek temasıyla görev yapar hale gelirse, bu, devletin ortak aklını yitirmesi demektir. Yargı, halkı sindirmek isteyen yönetici elitlerin, tahakküm vasıtası değildir. Milli iradeyi sürekli baskı altında tutmak isteyenlerin, tek kelimeyle statükonun; bekçisi, zırhı, tamponu, emniyet supabı hiç değildir... Hüseyin Gülerce -Zaman |
|
09-11-2009, 15:02 | #26 |
"İtirazım; milleti salak yerine koymasınadır, un ve patates çuvalı yüzünden AK Parti’ye oy verdiklerini iddia ettiği kesime “göbeğini kaşıyan adam” sıfatını takarken kabarık banka hesabı üzerinden siyaset yapmasınadır. "
STAR GAZETESİNİN, ŞAMİL TAYYAR'IN " CEBİNİ KAŞIYAN ADAM " ADLI KÖŞE YAZISINDAN BİR PARAGRAF. BİRAZ ANLAMLI BİRAZ SİTEMLİ... |
|
09-11-2009, 15:42 | #27 |
Abdurrahman Dilipak - Vakit
[email protected] 2009-09-11 ETME BULMA DÜNYASI!Fethullah Gülen Hocaefendiye karşı yürütülen kampanyayı hatırlayın. Gülen’in yurtdışına çıkmasıyla sonuçlanan süreci. Nasıl bir terör estirdiler. Ardından sıra bana geldi.. Tam bir hafta, gazeteleri, televizyonları ile neler yazdılar, neler söylediler.. Ama ben gitmedim. Yoksa hedefleri beni de göndermekti.. İnsanları intihara mı sürüklemediler.. “Topyekun savaş” manşeti atan kimdi? Darbe kışkırtıcılığı yapanlar kimlerdi? Soğuk savaşın, psikolojik harbin Truva atı gibi idi adeta bir kısım media. “Media tetikçiliği”, “Media terörü” diye bir kavram üretilmişti, yaşananları anlatmak için. Doğan’ın kavga etmediği kimse var mı? Dinç Bilgin, Karamehmetler, Aksoy.. |
|
09-11-2009, 15:47 | #28 |
sami ÖZEY-Vakit
BİTTİ GİBİ Başaramadık!.. Bu elbette dünyanın sonu değil.. Bosna’nın da bizim de 2’şer maçımız daha var.. Ekim’in 10’un da dananın kuyruğu kopacak.. Bosna-Hersek deplasmanda Estonya’yla karşılacak.. Aynı gün biz Belçika’yla deplasmanda kapışacağız.. 0 maçlardan 4 gün sonra, yani 14 Ekim’de Milli Takımımız Bursa’da Ermenistan’la oynarken Bosna evinde İspanya’yı ağırlayacak.. Tabloya bakıldığında Bosna Hersek’in büyük avantajı olduğu kesin!.. Ancak, çıkmayan candan ümidin kesilmeyeceği vakası da kesin!.. Netice-i kelam; hedefe varabilmek için evinde hovardaca puan dağıtmayacaksın.. Bu bir!.. Televizyonlarda “biz büyüğüz, biz ezeriz, biz parçalarız” ara gazlarıyla da maç kazanılmıyor.. Bu da iki!. |
|
09-11-2009, 16:30 | #29 |
11.09.2009 tarihli Sabah Gazetesi'nden Engin Ardıç'ın ''Hükümet İstifa'' adlı yazısından;
Dere yatağını sel bastı, hükümet istifa... Milli takım iki eliyle bir maçı kazanamadı, hükümet istifa... Amerikan bankacıları ekonomik kriz çıkardılar, hükümet istifa... PKK askerlerimizi şehit etti, hükümet istifa... Benim maaşa zam gelmedi, hükümet istifa... Sokakta yürürken ayağım taşa takıldı, hükümet istifa... Bizim hanım son zamanlarda çok kilo aldı, hükümet istifa... Komşunun kızı bana pas vermiyor, hükümet istifa... Fizik yazılısından kırık not aldım, hükümet istifa... Dar geliyor düğmeler, terzi elin kırılmasın, hükümet istifa... Berber yanlardan aldı, üstte bıraktı, hükümet istifa... Defter kalem el yakıyor, hükümet istifa... Pastırma sucuk da el yakıyor, hükümet istifa... Ramazan yaza denk geldi, hükümet istifa... Amma çok yağmur yağdı, hükümet istifa... Darbeciler enselendi, hükümet istifa... Ergenekon'a selam olsun, hükümet istifa... Anayasayı biz çiğnedik, ama hükümet istifa! Kaçak inşaatımız yıkıldı, hükümet istifa... Batan gemiyi ilk terkeden fare rakip dükkâna gitti, hükümet istifa... Bizim patron vergi kaçırırken yakalandı, hükümet istifa... Ne yani, bir de para mı vereceğiz, hükümet istifa... Biz ne utanmaz, ne yüzsüz herifleriz, zarar yok, ille de hükümet istifa! |
|
09-11-2009, 17:14 | #30 |
Prof.Nevzat Tarhan'ın 11.09.2009 tarihli ''Sel değil, ahlak erozyonu asıl felaket'' adlı Haber7'de yayımlanan yazısından bir bölüm ;
Mekteplerde yetişen genç Türkler “Bizim değerlerimiz bizi geriletiyor” kanısına vardılar. Tanzimat ile başlayan batı hayranlığı bizim özgüven eksikliğimizle birleşince, ne tam batılı olduk ne de aslımızı koruyabildik.- Özgüven eksikliği olan ama beklentileri de yüksek olan herkes gibi amaca ulaşmak için yalan teşvik edildi. Yalanın yaygınlaşması sosyal güveni zayıflattı. Bugünkü Türkiye ortaya çıktı. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|