AK Gençliğin Buluşma Noktası
Yarışma | Köşe Yazılarından Paragraflar Hoşumuza giden paragrafları bu bölüme ekliyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 09-12-2009, 15:04   #41
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Toparlıyorum; holding basını boşu boşuna kendini paralamasın. Demokrasi ve özgürlükler hakkında en son laf söyleyecek olanların kendileri olduğunu çok iyi biliyorlar. Şimdi buraya tek tek yazarak vaktinizi almayayım, lakin bu ülkedeki karanlığın koyulaşıp uzaması, özgürlüklerin kısıtlanması için en şahane desteği onlar verdiler. Bir sefer özgürlük ve muhaliflikten onların anladığı şey ile bu kavramların gerçek anlamı farklı. Kimse ticarî entrikasını özgürlük kılıfına sokmaya kalkışmasın, bu milletin karnı tok
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-12-2009, 17:28   #42
Kullanıcı Adı
Yıldırım
Standart
Ergun BABAHAN
12 Eylül ve Ergenekon(12.09.2009)
Alıntı:
Eylül belalı bir ay. Dünyayı yıkıma sürükleyen 11 Eylül saldırısı da, ekonomik felakete götüren kriz bu ay içinde oldu, Türkiye’yi kaosa sürükleyen 12 Eylül darbesi de.
“Şartların oluşmasını bekleyen” darbeci generaller, bir gece ansızın geliverdiler.
O gelişleriyle birlikte Türkiye bugün içinde boğuştuğu hukuk batağına savruldu.
O gelişleriyle işkencehaneler, idam sehpaları kuruldu, hukuk dışı infazlar başladı.
Memleket üç-beş generalin eline kalıverdi.
Önce insanları, sonra hukuku katlettiler.
29 yıldır orasından burasından tamir edilip ayakta tutulmaya çalışılan bir darbe hukuku sistemi ile yaşıyoruz.
En başta da anayasa.
Darbe günü birçok insan “Kurtulduk” diye sevinmişti ama bunun Ergenekon tipi bir örgütlenmiş, çalışmış bir yapının ürünü olduğunu elbette bilmiyordu.
Yıldırım isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 10:20   #43
Kullanıcı Adı
BlueMoon
Standart
Rauf Tamer Hürriyet 29 Eylül 2007 "Ah Bu Türkçe" yazısından bir paragraf,

"

Bir kısmını elbet tenzih ederim.
Öyle siyasetçiler var ki, sabahtan akşama kadar cep telefonuyla konuşur ama 200 kelimeyle konuşur. Telefon terbiyesi desen, zaten sıfır.
Sadece siyasette değil, günlük hayatta da öyle.
Etrafa bir kulak verin.
Gramer yok.
Diksiyon rezalet.
Türkçe sizlere ömür.
Hele gençler, bir dilekçe bile yazamıyor.
Hele bazı kızlar? Ne söyledikleri anlaşılmıyor: Ham hum şaralop...
Zaten hitap şekillerine bakın, notunuzu verin"
BlueMoon isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 10:57   #44
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Çağdaş dünyada neredeyse darbelerle yüzleşemeyen tek ülke Türkiye kaldı. Demokratik rejimin kalıcı olabilmesi için çok kişiselleştirmeden darbeyle hesaplaşmak zorundayız. Mevcut Anayasa'nın altında darbecilerin imzası var. Anayasa'nın adı bile 12 Eylül Anayasası... Bu, darbeyle hesaplaşmanın nereden başlanacağını gösteriyor: 12 Eylül ruhunun sindiği Anayasa'dan. Komşumuz, Yunanistan hesaplaştı, İspanya yüzleşti, Türkiye niye hesaplaşmasın?..


Yağmur şiddetlenip, afete dönüşmesinden korkulduğu zaman: Allah'ım! Etrafımızdaki dağlara, tepelere, bayırlara, vadilere ve ağaçlıklara yağsın; üzerimize değil Yağmursuzluk nasıl dua gerektiriyorsa, yağmur da dua zamanının geldiğini haber veriyor. Efendimiz, insanın varlık içindeki yerini, gözbebeği oluşunu kendi hayatında kare kare göstererek, ellerini açıp, Âlemlerin Rabb'ine ihtiyacını arz ettiği zaman neler olabileceğini bizzat göstermiş. İnanmayanlar için değil, inananlar için dua önemli. Ve inananların duasına çok ihtiyaç var
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 11:59   #45
Kullanıcı Adı
menes
Standart
13.09.2009 tarihli Sabah Gazetesi'nden Engin Ardıç'ın ''Değişikliğe uğradım!'' başlıklı yazısından bir bölüm ;

Ertuğrul, durduk yerde
"Umre Show"unu okuyucunun Ramazan duygularını sömürmek için yapmadı da, birtakım duyumlar aldı, birilerine "gazete el değiştirirse bana dokunmayın, yerimde kalayım" mesajını iletmek mi istedi acaba? Çünkü kendi deyimiyle "dönme hızına hiç kimse yetişemez"...

Hastalık işte, kafam pek yerinde değil, aklıma olmadık şeyler geliyor...

Bedrettin Dalan zamanında beleşe kapattıkları dere yataklarına gökdelen dikip şimdi de
"sonraki" belediyeleri suçlayanları görüp iğreniyorum... Seller garibanları sürükleyip götürüyor da "plazalara" bir şey olmuyor... O zaman da ona buna laf yetiştirmek kolaylaşıyor galiba...

Belki de hastalıktandır,
"hallüsinasyon" görüyor olabilirim...

Yalan söyleme özgürlüğünü, adam karalama özgürlüğünü, vahşice saldırı özgürlüğünü koruyabilmek için feryat ediyorlar. Hem salya sümük ağlıyorlar, hem de
"başımızı dik tutarız" ayağı koşuyorlar.

Türkiye'yi gerdiler. Okuyucunun ruh sağlığıyla oynadılar. Herkesin tadını kaçırdılar. Hem hükümete, hem kendileri gibi düşünmeyenlere gaddarca saldırdılar. Patronun kıçı kırık çıkarları için verdikleri şerefsiz kavgayı
"laiklik mücadelesi" kılıfına soktular.
menes isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 12:16   #46
Kullanıcı Adı
menes
Standart
13.09.2009 tarihli Zaman Gazetesi'nden Hilmi Yavuz'unn ''Demokratik Açılım'ı Nasıl Anlamalıyız?'' başlıklı yazısından bir paragraf ;

Demokrasiye, Laikliğin düşmanı gözüyle bakanlara şunları söylemek istiyorum: Mümkünse, Anayasa'dan 'Demokrasi'yi kaldırıp, yerine, 'Türkiye Cumhuriyeti, Jakoben, Tepeden İnmeci, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devletidir' diye yazdırınız. İstediğiniz bu çünkü! Niçin böyle bir teklifte bulunmuyorsunuz? İndiriniz yüzünüzdeki maskeyi, hakiki yüzünüzü görelim! Siz de rahat ediniz, biz de!

Konu menes tarafından (09-13-2009 Saat 12:21 ) değiştirilmiştir..
menes isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 12:59   #47
Kullanıcı Adı
S€SSİZ_CıGLıK
Standart
Açılım sürecinde en rahatsız olduğum söylem yaptıklarımızın terörü sona erdireceği idi. Bu konuda o kadar ileri gidildi ki neredeyse açılımın tek amacının bu olduğu düşünülmeye başlandı. Yetkililer açılıma itiraz edenlere “Şehit cenazelerinin sürmesini mi istiyorsunuz” diyordu. Sorun terörün sona erdirilmesine indirgenince çatışmalar azalmak yerine artmaya başladı. Açılımı baltalamak isteyenler şiddetin artmasından yanaydı ve bu onlar açısından rasyoneldi. Bu söylem terörün bölgede uygulanan politikaların ve Kürtlere yapılan haksızlıkların bir sonucu olduğu biçimindeki iddiaları güçlendirdi. Biz bu yanlışlıkları düzelterek terörü sona erdirecektik.

MAHİR KAYNAK STAR GAZETESİ (EKTİĞİMİZİ BİÇİYORUZ)
S€SSİZ_CıGLıK isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 13:10   #48
Kullanıcı Adı
S€SSİZ_CıGLıK
Standart
<H1>' SON TERÖRİST ÖLDÜRÜLÜNCEYE KADAR' SÖYLEMİ BARIŞA YATIRIM DEĞİLDİR (HASAN CEMAL 'MİLLİYET')

</H1>
5 günde 1500 kilometre yaptık.
Her durakta aynı şeyi gördüm.
Hava Kuvvetleri Komutanlığının 30 Ağustos’taki devir teslim törenindeki o söz, “Son terörist ölünceye kadar mücadele sürecek!” sözü bölgede umutsuzluk ve güvensizliği körüklemiş durumda.
Cuma günü Genelkurmay Başkanlığı tarafından da tekrarlanan bu söylemin barışa yatırım olduğunu sanmıyorum. Güneydoğu’da nereye gittiysek, bu söze büyük tepki vardı.
Biliyorum şimdi denecek ki:
“Ne var yani, devlet kendine silah çekenle mücadele etmeyecek mi?”
Edecek tabii.
Ama iş bununla bitmiyor ya da bu kadar kolay değil. Bu mesele öyle ezberci yaklaşımlarla bitmez.
Nitekim bitmedi de.
Çeyrek yüzyıldır bu ezberci yaklaşımlardır, devletin ve siyasal iktidarların Kürt sorunu ve PKK politikalarına damgasını vuran...
....
S€SSİZ_CıGLıK isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 13:42   #49
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
M.Şevket Eygi-Milli Gazete

İslâm'da terörist militanlık yoktur.

Resulullah efendimiz sabır ve hilm timsaliydi. Mekke'yi feth ettiğinde birkaç çok azılı, çok zalim, çok eziyet etmiş müşrik dışında kimseyi idam ettirmemiştir, Hazret-i Hamza'nın katili Vahşi'yi bile affetmiştir.

İslâm af dinidir, bağışlama dinidir.

Kur'ân "Kötülüğü iyilikle uzaklaştırmayı" emir ve tavsiye buyurmaktadır. Böyle yapılırsa, en azılı düşmanın dost olacağı haber verilmektedir.

İslâm kırma dökme, yakma, tahrip etme, asma kesme, havaya uçurma dini değildir. İslâm ölüm dini değil, hayat dinidir.

Bu yüce dini anlamak, algılamak, hikmetlerini ve meziyetlerini öğrenmek için Ashab-ı Kirama, Tâbiîne, Tebe-i Tâbiîne ve ondan sonra her asırda gelip geçmiş hakikî ulemâya, hakikî fukahaya, hakikî meşayihe tâbi olmak gerekir.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-13-2009, 13:45   #50
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Ahmet ALTAN -TARAF

Dünyanın “niye” var olduğunu, bizim “niye” yaratıldığımızı bilseydik gene aynı insanlar mı olurduk, gene aynı şekilde mi davranırdık?

Pek sanmıyorum.

Bu “nedensizlik” bizi mahvediyor bence.

Bu “nedensizlik” bizi bu kadar vahşi yapıyor.

Niye yaratıldığını bile bilmeyen, ayrıca bunu bilmediğini bilecek kadar da gelişmiş bir canlı türü, zavallılığını kendi gözünden gizlemek için debelenip duruyor.

Ama neye yarar o debelenme?

Bir bebek gelir, “niye” der.

Ve, altı milyar insan sessizlikten taş kesilir.
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi