![]() |
#111 |
![]() Nihat NASIR-BURSA,OLAY
Ramazan ayının 27. günü akşamı Ak Parti İstanbul il başkanlığının iftarına davetliydik. Daveti ve Bursa’dan kalkıp İstanbul’a gitmemizi anlamlı kılan en önemli unsur, kuşkusuz ki, iftara, Başbakanla birlikte Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın da katılıyor olmasıydı… Aradan on gün geçmiş olsa bile, o iftarda tanık olduğum tarihi gelişmelere değinmem gerektiğine inanıyorum. Daha doğrusu böyle bir hadiseyi ıskalamak bir eksiklik olurdu… Öncelikle, ‘böylesine kozmopolit bir topluluğu ilk kez bir arada gördüm’ dersem, inanın abartmış olmam… Yaklaşık 3 bin 500 kişinin katıldığı davette, müzik, sinema ve televizyon dünyasının ünlü isimleri, spor camiasının en tanıdık simaları, siyasetin önde gelen şahsiyetleri, medyanın en tanınmış kalemleri ve sunucuları ile azınlık cemaatlerinin liderleri aynı salonda toplanmışlardı. Normal şartlarda bir arada görmenin neredeyse imkânsız olduğu bu topluluğu yan yana getiren hususun bir iftar daveti olması, işin en ilginç ve hatta en ironik tarafı olsa gerek… Bu durumu, ‘Ak partinin gücüyle’ izah eden kimi meslektaşlarımızın bu yaklaşımına mukabil ‘Ak partinin artık bir kitle partisi olduğunun resmi’ şeklinde değerlendiren yorumlar da az değildi… Her iki tarafı da haklı kılan argümanlar vardı elbette ama doğrusunu isterseniz bendeniz, toplantının içeriğiyle ilgilenmenin daha önemli olduğu kanaatindeyim. Nasıl olmasın ki? Düşünsenize, çok değil daha on yıl önce, Türkiye ile Suriye savaşın eşiğine gelmiş, en üst düzeyde restleşmeler gerçekleşmişti. Bir adım ötesinin savaş olduğu o günlerden, vizenin kaldırıldığının açıklandığı bu günlere ulaşmak, açıkçası, ‘baş döndürücü bir hız’ ifadesiyle ancak anlamını bulabilir. Üstelik taraflar, en yetkili ağızlardan, ‘bunun henüz küçük bir başlangıç’ olduğunu deklare ediyordu. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#112 |
![]() Abdullah Abdülkadiroğlu 24.09.2009 "Şimdi bunun adı ne" başlıklı yazısından bir paragraf
"Demokratik açılım sürecinde hükümet aleyhinde olabilecek bütün açıklamaları canlı yayınlayan muhalefet temsilcilerini fire vermeden yayınlarda ağırlayan bu kanalların, toplumdaki tedirginliği tetikleyen tavırları Genelkurmay Başkanının da dikkatindeydi. Askerin ‘son terörist öldürülünceye kadar’ söyleminden ‘seyretmeyin şu televizyonları’ noktasına gelmesi enteresan. CHP ve MHP’nin Başbuğ’dan yedikleri şokun etkisi geçer geçmez açıklama yapıp Genelkurmay Başkanının ‘siyasete bulaşmaması’ gerektiğini söylemeleri açıkçası daha da enteresan. Muhalefetin bu açıklamalarının bir ileri aşaması; acaba ‘yandaş basın-yandaş yargı’dan sonra ‘yandaş asker’ mi olacak ?" |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#113 | |
![]() Aziz ÜSTEL - 25/09/2009
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#114 | |
![]() Eser KARAKAŞ - 25/09/2009
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#115 |
![]() Hasan Karakaya - Vakit
[email protected] 2009-09-26 Kurtlar Vadisi... Dün darağacı, bugün baştacı! Her zaman söylerim, yine söylüyorum... Bir insan bir yerlere gelmişse, o insanı diğerlerinden ayıran bir özellik, bir farklılık vardır... Yani, hiçbir insan, hiçbir özelliği olmadan bir yere gelemez, iz bırakamaz...Meselâ, “Yunus Emre” olmak kolay değildir... Ya da, kolay kolay “Yunus Emre” olunmaz... Malûm; Yunus Emre’nin bağlı bulunduğu “dergâh”ta, şüphesiz çok değerli “derviş”ler vardı... Ama, çoğu, bir “iz” ve “ad” bırakamadan göçüp gitti... “Yunus” adı ise, hâlâ dillerde, hâlâ gönüllerde... Peki, Yunus’u diğerlerinden ayıran özellik neydi?.. Belki çok basit olacak, ama “odunları” desem, acaba abartmış mı olurum?.. Evet, “odun”ları!.. Derler ki; Yunus’un, dağlardan kesip dergâha getirdiği odunlar bile “pürüzsüz” ve “dümdüz”dü!.. Bir gün, merak edip sormuş şeyhi; “Görürüm ki, getirdiğin odunların hiçbirinde eğrilik yok, hepsi düzgün... Bunun hikmeti ne ola?” Cevap vermiş Yunus; “Bu dergâhtan içeri giren odunların bile yamuk olmasına gönlüm razı değil!” İşte Yunus’u, “Bizim Yunus” yapan özellik!.. İşte Yunus’u, bugünlere taşıyan farklılık!.. “Doğruluğa” ve “düzgünlüğe” o kadar önem veriyor ki, “odun”ların bile yamuk ve eğri olmasına razı değil!.. Özü-sözü doğru!.. İşte bu yüzden; Yunus hâlâ gönüllerde!.. Yunus hâlâ dillerde!.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#116 |
![]() Fehmi KORU Yeni-Şafak-Yine,Yeni,Yeniden...
Her ülkede yeni bir şey söylemek, farklı olmayı göze almak risklidir de, Türkiye'de bu risk başka yerlerden daha fazladır. Başka ülkelerde mucitler teşvik edilip mükâfatlandırılır, bizde alışılmadık bir çıkış yapan “Yeni icat mı çıkarıyorsun?” diye ayıplanır. Hiçbir düşünce üretmeden emekli olan profesörlerle, kör değneği beller gibi hep aynı şeyleri tekrarlayıp duran danışmanlar ülkesidir burası... Herhangi bir konuda en son 'açılım' ne zaman yapılmıştı, 'Kürt açılımı' ve 'Ermeni açılımı' öncesinde, hatırlıyor musunuz? Evet, iktidara geldiğinde ilk iş olarak Diyarbakır'a giden ve oradan “Kürt realitesini tanıdık” açıklaması yapan politikacılar (Süleyman Demirel- Erdal İnönü) çıktı. Ya da en son gittiği ülke olan İspanya'dan dönerken orada işittiklerinden etkilenip “Bask modelini uygulayacağız” diyen (Tansu Çiller) de... Bir başka politikacı (Mesut Yılmaz) kimbilir kimin etkisiyle “Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” de diyebilmişti. Lâf üretmede üstümüze yok zaten; ancak lâfı projeye veya açılıma dönüştürme becerisi gösteren pek çıkmıyor bizim ülkemizde. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#117 |
![]() 26.09.2009 tarihli Yeni Şafak Gazetesinden Ali Bayramoğlu'nun ''Türkiye'nin sorunları ve çözümler'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
Çokkültürlü toplumsal düzen karşılıklı kabule dayandığı oranda bireyi yeniden tanımlar ve ait olduğu dünya içinde ve o dünyaya karşı özgürleştirir, çünkü. Doğru orantı içe kapanma ile çokkültürlülük arasında değil; içe kapanma ile dışlanma arasındadır. Kimlikler karşılıklı oluşur. Hiçbir birey kendi kimliğine tarih dışı, toplum dışı bir hattan ve kendisi üzerine düşünerek ulaşmaz. Onu tanımlayan, tasnif eden başkalarının tavırları ve davranışlarıyla ulaşır. Kısacası, aşırı cemaatleşme eğilimi, kimliklerin birbirini karşılıklı olarak reddettikleri bir düzenin adıdır. Çokkültürlü toplum ise bu kimliklerin birbirlerinin karşılıklı olarak kabul ettikleri toplumun adı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#118 |
![]() 26.09.2009 tarihli Yeni Şafak Gazetesinden Fehmi Koru'nun ''Yine, yeni, yeniden...'' başlıklı yazısından bir paragraf ;
Yeni şeyler söylemek, yapmak risklidir; ama tarihi risk almasını bilenler yazıyor... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#119 | |
![]() D. Mehmet DOĞAN - 26/09/2009 - "Laiklik neden gündemden düştü?"
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
#120 | |
![]() Çok mu zor Allah aşkına?
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|