09-28-2009, 18:31 | #131 |
28.09.2009 tarihli Star Gazetesinden Mustafa Akyol ''Türk ırkçılarının inandığı yalanlar'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
“Binaenaleyh bir Kürt mensubu olmak sıfatiyle sizi temin ederim ki Kürtler hiç bir şey istemiyorlar. Biz Kürtler vaktiyle Avrupa’nın Sevr paçavrası ile verdiği bütün hakları, hukukları ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyle bize hak vermek isteyenlere iade ettik. Nasıl ki El-cezire Cephesi’nde çarpıştık. Nasıl ki, Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemeyiz .” (Türk Parlamento Tarihi, II. Cilt, TBMM Yayınları, s. 343) Uzun lafı kısası, Cumhuriyet kurulurken Kürtlerin ezici çoğunluğunun Türkiye’ye sadık olduğudur. Bu tabloyu bozan ise, başka her şeyden çok, Türkler ve Kürtler arasındaki “kardeşlik” ilişkisini “asimilasyon”a çevirmeye kalkan Cumhuriyet, daha doğrusu Tek Parti ve varisleridir. Şimdi, aradan geçen seksen yıldan sonra, bu yanlış hesaptan dönmeye çalışıyoruz. Mesele, bu. |
|
09-28-2009, 18:39 | #132 |
28.09.2009 tarihli Star Gazetesinden Nasuhi Güngör'ün ''Erdoğan dünyayı doğru okuyor mu?'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
Hükümetin IMF’ye karşı getirdiği eleştirileri ve küresel krizde bizzat rolü olan finans ve değerlendirme kuruluşlarının rolünün gözden geçirilmesi talebini şöyle tercüme edebiliriz: Bugüne kadar olduğu gibi uluslararası kuruluşlar eliyle yapılan her değerlendirmeye ya da alınan her karara kayıtsız şartsız uymayacağız. Bizim de sözümüz var. Dolayısıyla bu tür uluslararası kuruluşlar yeniden yapılandırılırken, Türkiye de bu mekanizmaların içinde etkin biçimde yer almalı. *** Bunların üzerine söylenecek çok söz var elbette. Ama şöyle tamamlayalım. Türkiye’nin içeriden dışarıya doğru etkinliğini ifade eden bu adımlar, aynı hızda kendi içinde siyaseti ve siyasi aktörleri de etkileyecek, değiştirecek ya da dönüştürecektir. Mutlaka mevcut aktörler tasfiye olup yenisi gelir diye bakmak yanıltıcı olabilir. Çünkü gidişatı doğru okuyan siyasi aktör, ömrünü uzatmayı başarabilir. |
|
09-28-2009, 20:51 | #133 | |
Şamil TAYYAR - 28/09/2009 - "İNCELDİĞİ YERDEN KOPSUN"
Alıntı:
Konu Ertuğrul ÖZGÜL tarafından (09-28-2009 Saat 20:54 ) değiştirilmiştir.. |
||
09-29-2009, 15:18 | #134 |
NUH GÖNÜLTAŞ
BUGÜN Adın Muhammed ise GATA'ya giremezsin! TSK'nın adam seçerken yasal ve yasadışı olmak üzere nasıl bir eleği var, nasıl kriterleri var bunları herkes biliyor. Bakın... TSK'ya girmek isteyip de adları İslam Tarihi'nden alınan, İslam Peygamberi'nin adını taşıyanlar bile özellikle soruşturuluyor! Şaşırmayın lütfen. Bunlar oluyor. Liseyi bitiren ve adı Muhammet, Erkam, Muaz ve benzeri olan gençler üniversite giriş sınavında başarılı oluyor... GATA'yı tercih ediyor ve kazanıyor. Buraya kadar her şey normal. Asıl hikaye bundan sonra başlıyor. GATA'da görevli komutanlar adı Muhammed, Erkam, Muaz ve benzeri olan isimlerin evlerine gidip, evlerini, analarını babalarını görüyorlar. Evi görecekler, anaya babaya da not verecekler. Evin kütüphanesinde hangi kitaplar var, duvarda hangi portreler asılı bunları kaydedecekler. Duvarlarda asılı duran "Bismillah, Lailaheillallah" gibi çerçeveleri not edecekler. Doğrusunu isterseniz çocuğunu bu okullara göndermek isteyen aileler bu uygulamadan çok rahatsız! Çocuklarına bu ismi koyarken günün birinde bu isim sebebiyle başlarına böyle bir şey geleceğini asla düşünmemişlerdi. |
|
09-29-2009, 15:20 | #135 |
Sabahattin Önkibar-Yeni Çağ
TEBRİKLER... TV dizileri ve Kavaf’a alkış! AKP’nin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ı kutluyor ve alkışlıyorum çünkü TV dizilerinde yayınlanan müstehcen sahnelere karartma getireceklerini söyledi. Bazı çevreler ama bu sansürdür diyebilir, öyle değil. Bunun adı aile kurumunu korumadır ve dahası bu adım yeterli de değildir.. Diyelim ki sevişme sahnelerine karartma uyguladınız, peki ya zihinlerin iğfal edilmesi olayı ne olacak? Daha önce de yazdım, Aşk-ı Memnu dizisinin teması amca karısı ve yeğenin yasak ilişkisi!. Ne yani çok izleniyor diye bu tür sapıklıkları onaylayacak mıyız? İzlenme eğer tek ölçü ise seks filmleri yayınlayın nasıl rekorlar kırılır göreceksiniz! Bu konuda Bakan Kavaf’ın çabası yetmez, RTÜK de devreye girmelidir.. Sahi bu RTÜK niçin var?... Aile, bizim en temel kurumumuz, ona yapılan taarruzlarla mücadele olmazsa olmazdır. |
|
09-29-2009, 16:21 | #136 |
TARAF- Ahmet ALTAN-Tebligatlar
“Devleti hukuktan daha önemli bulduğunu” söyleyen yargıçların sayısının azımsanmayacak sayılara ulaştığı bir ülkede, “devleti” savunan yargıçlara karşı “hukuku” kim savunacak? Hele de devletin çeşitli suçlara bulaştığı bizzat “hukuk seven” yargıçlar tarafından söyleniyorsa." Yargının içinde ciddi bir çekişme var. Yargının bir kısmı “devleti korumak için hukuka boş vermek” gerektiğine inanıyor, bir kısmı da “devleti ancak hukukla koruyabileceğimizi” biliyor. Türkiye için böylesine hayati bir konuda kenarda kalmak, sesini kesmek çok mümkün değil. Sokaklarda vurulan insanlar, işkenceler, çeteler, darbe girişimleri, toprağa gömülen cephanelikler hep bu “hukuksuzluğun” ve “devleti hukuktan daha önemli bulmanın” sonuçları. Devlet, hukuktan önemli olamaz. Hangisi daha önemli diye bir kıyas bile olmaz. Hukuk olmadığında devlet diye bir şey kalmaz çünkü. Hukuk olmadığında, devlet çeteleşir. Biz bunu Susurluk’ta da gördük, Ergenekon’da da. Ama artık bunu fark eden hukukçular var ve onlar kendi meslektaşlarıyla da karşı karşıya kalıyorlar." Hukukun "adalet"e denklendiği zamanların arayışındayız.. Devletin "hukuk ve adalet" için var olduğu günlerin müjdesi niteliğinde bugün çekilen sıkıntılar.. Gerçeğin peşinde koşan, adaleti ülkenin mihenk taşı haline getirmeye çalışan hukukçularımızın sayısı arttıkça "devlet" adaletin, huzurun teminatı olacaktır.. |
|
09-29-2009, 18:02 | #137 |
29.09.2009 tarihli Zaman Gazetesinden Mümtaz'er Türköne'nin ''Demos'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
..."Demokratikleşme açılımı"na gelince:... Sorunu halk çözecek. Umutla umutsuzluk arasında gidip gelenlerin de geleceği görebilmek için gözlerini halka dikmesi lâzım. Kararı halk verecek ve çözüm halkın eseri olacak. AK Parti iktidarı da, muhalefet partileri de bu karara teslim olacak. Devlet katında üretilen ve şiddet sarmalı ile içinden çıkılmaz hale gelen bir sorunu çözeceğiz. Dünyanın her yerinde etnik sorunlar halkların düşmanlığı şeklinde ortaya çıktı. Bizde ise halk bu ayırıma prim vermedi. Sorunu çözmek ve hüküm vermek sırası "demos"a(millete) geldiğine göre gönlümüz ve aklımız ferah olmalı. |
|
09-29-2009, 18:32 | #138 |
29.09.2009 tarihli Yeni Şafak Gazetesinden Ali Bayramoğlu ''Başbuğ ve aydın dilekçesi'' başlıklı yazısından bir bölüm ;
Siyasetçi, siyaseti her ne olursa olsun, siyaset yapmaktan alıkonulmamalı ve siyasi alanı keyfe göre daraltılmamalı; askerler devlet alanını kendi tekellerinde tutmamalıdırlar. Kimse toplumsal sorunları, o sorunlar ne tür sorun olursa olsun (tesettür, üniversite, Kürt meselesi), devletleştirme ve siyasi tartışma gücüne sahip olamamalıdır. |
|
09-30-2009, 07:31 | #139 | |
Hasan KARAKAYA - 30/09/2009 - Başörtüsü fetvası vermek, Genelkurmay’ın işi mi?
Alıntı:
Yazının DEVAMI için ;) |
||
09-30-2009, 07:37 | #140 | |
Ali KARAHASANOĞLU - 30/09/2009 - İşte savundukları askerî yargının hali!
Alıntı:
Yazının DEVAMI İÇİN |
||
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|