07-22-2013, 03:28 | #91 |
İslam Tarihi boyunca Tasavvufa İslami Ayet ve Hadislerle delil aranmıştır...! Bu çalışmalar bir edep ilmi olan tasavvufun güzelliğini İslam ile bağdaştıranları rahatsız etmesede ! Tasavvufun anlamı Ashab-ı Suffe örneğinde olduğu gibi kenara çekilen ticareti, ailesi olmayan kimseleri Peygamberimizin sosyal manada işlerinden ötürü bazı hadis ve ayetleri duymayanlar adına topladığı ilim meclisi ve bu meclisin İslam'ı yaymada gösterdiği başarılar manasında algılanmasının ötesine geçmiş ve İran menşeili felsefelerin akımında algı ve adetlerle birleşmiş ve ifrat ile tefrit açıları oluşturmuştur !
Tasavvuf güzel bir edep ilmidir ! Lakin İslam'ın bizatihi kendisi Haşa değildir !!! Bu vesile ile İslam'da ölülerden yardım isteme, rabıta gibi kavramlar İslam kaynaklı değildir...! Bakış kavramındaki mübalağalar derecesine ve zararına göre değerlendirilirken seyyie yahutta hasene bid'at sınıflarına alınabilmektedir...! Lakin İslami delilleri söz konusu değildir !!! Konu HaArP tarafından (07-22-2013 Saat 03:34 ) değiştirilmiştir.. |
|
07-22-2013, 21:07 | #92 |
MÜRŞİTTE ARANILACAK VASIFLAR
1: MANEVİ VAZİFESİ SIHHATİ BELİRLİ ŞAHİTLER TARAFINDAN KABUL GÖRMÜŞ ŞEYH EFENDİDEN TASDİKLİ İZNİ İCAZETE SAHİP OLMASI ! . 2: VAZİFESİ SIHHATLİ ŞEYH EFENDİNİN ŞAHİTLER HUZURUNDA İRŞAT VAZİFESİNİN ALENİ TEBLİĞ EDİLMİŞ OLMASIDA MANEVİ SIHHATININ BELGESİDİR HER NE SEBEBDEN YAZILI BELGE OLMASADA , 3: BİAT EDDİĞİ KİŞİNİN MADDESİNDE VE MANALARINDA MENSUB OLDUĞU ZATIN VAZİFESİNİN GERÇEK OLUĞUNA AŞİNA OLMASI AZ DA OLSA MUTLAKA GEREKLİDİR 4: ŞAHSINDA RABITA SELAHİYYETİ VERİLMİŞ OLMASI RABITASINA MUTLAKA CEVAB ALINMASI !. 5: MÜRŞİDİN YAŞANTISINDA GÜNAHI KEBAİR ÜZERE İSRARLI OLMAMASI .. 6: MENSUB OLDUĞU MÜRŞİDİNİN BİLİNEN VE GÖRÜNEN SIFATININ ALEMİ MANADAKİ ZUHURUNDA PEYGAMBERİNİN SIFATININ MÜRŞİDİN SIFATINDA ZUHURUNUN EHLİ AŞKIN VE SADIK DERVİŞİN MANASINDA GÖRÜLMESİ MÜRŞİDİNİN MANEVİ VAZİFESİNİN GERÇEKLİĞİNİN ŞAHİDİDİR!... 7: MÜRŞİDİN MADDEYİ VE MANAYI HELE DİNİ İSTİSMARI MANEVİ VAZİFESİNİN OLMADIĞININ GÖSTERGESİDİR .. BU TÜRLÜ İSTİSMARLAR HEP GİZLENMEYE ÇALIŞILIR AMA GİZLİYEMEZLER GÖREN GÖZLER İÇİN HEP KUYRUKLARI DIŞARIDADIR ... Galibi vazifelilerin tariki müstakim el kitabı ve islami tasavvuf prensipleri! kitabından alıntıdır. |
|
07-24-2013, 14:11 | #93 | |
Peygamberimiz Efendimiz buyurdular ki;
Mürşit olmadığı halde mürşitlik iddia edenler ümmetimin en şerlileridir. HZ. ALLAH bütün kullarını bu türlü hakîkat dışı cehlin şerlerinden korusun. Alıntı:
|
||
07-25-2013, 02:49 | #94 | |
Alıntı:
Ahir zaman Hadisleri ile çelişmektedir...! Ahir zamanda gelecek olan Mehdi a.s.'ın aynen Peygamber efendimizin dönemindeki gibi sünnetleri ihya edileceği bildirilmesine rağmen bu safsatalarla insanları kandırmak ne kadar doğrudur ! Ayırca rüya yahut ilhamlarla amel edilmez !!! |
||
07-25-2013, 11:58 | #95 | |||
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
||||
07-25-2013, 23:04 | #96 |
Hak Kulundan İntikamını Yine Kul İle Alır... İlmi-Ledün Bilmeyen Onu Kul Etti Sanır...
İlmin Hakkını vermek gerek !!! |
|
07-26-2013, 22:39 | #97 |
TASAVVUFÎ MÜRACAAT (RABITA) “Bu dünyada âmâ, ahirette âmâ” ayetini idrak etmiş bahtiyarlar... Onlar şeytandan tahrik geldiği zaman kendi iradeleri ile izale edemezlerse ALLAH’ı zikrederek, aczini itiraf ederek (rabıta) yaparlar. ALLAH’a iltica ederler. Zati sıfatı olan “muhalefetün lil-havadis” (yarattığı hiç bir şeye benzemeyen) Rabbını bir şekilde tahayyül etmeden rabıta edemeyeceğinden rahmeti ilâhi olarak kuluna ferahlık ihsan etmiş. Şeriatıyla yükümlü olduğu ALLAH’ın elçisi Peygamber Efendimiz ahirete yürümüşse hayatta olan vârisini ALLAH’a müracaat etmesi için Resûl-i Ekrem ve Nebiyyi muhterem (s.a.v.) Efendimizin talimi üzere rabıta yapar. ALLAH’a müracaat kastı ile şeriatına tâbi olduğu Peygamber Efendisinin suretini tahayyül ederek o sureti tahayyül edemiyorsa, veraset taşıyan mürşidini bir an müracaat kasti ile düşünmesi. Ne için rabıta etti ise rahmeti ilâhinin bu yönde hemen zuhurunu zevkle görecek. Ve mutmain olmaması ehliaşk için düşünülemez. Samimiyetle yapılan rabıta ret olunmaz. Yeter ki mürşidi sahte olmasın,. Dünyasını değiştiren mürşitlere de rabıta edilmez. Mürşidin bir ölçüsü de rabıtadır. Misal olarak arz edeyim: İbadet ve taat anında şeytan engellemek ister. İşte o an kastın ALLAH’a iltica olarak rabıta yaptığın an bir anda o engelin imha olduğunu göreceksin.Nefsin ve nahoş hâdiselerin zuhurunda da manen müdahale istiyorsan hemen Rabbımın lütf-u ihsanı olarak rabıtayı unutma. Bize üstatlarımızın tavsiyeleri bu veçhile olup, bizde devamlı rabıta tavsiye edilmemiştir. Na-ehil rabıtayı bilmediği için küfür zanneder. Kesinlikle bilelim ki, imandır. Amentü’ye küll olarak iman edenlerin, kitab-ı ilâhiyi, Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği şeriatı kabul edenlerin, ALLAH’ın lütfu olan tertibi, tanzimi ilâhiyi kabul etmesi ile yaşayabilen sadıkların, bahtiyarların yolu. Tasavvuftur, tarikattır. İhlas, takva, vera bu yolda yaşanır. İtminanı kalb tecelli eder. Mananın zevki kalıcı olur. İmanının verdiği gerçeklerin güzelliğini nefsin yasak zevkine dönüştürmediği müddetçe mütteki ve mü’mindir!.. Rahmeti ilâhiyenin kalıcı ve devamlı olmasına en büyük vesile kalbinde kalası kurulmuş, üzerinde titizlikle durulan, ehlî tasavvufun yegane ümidi ve silahıdır. “Lâ ilâhe illallah”ın manasını yaşayıp ehli tevhidin, ehliaşkın yegane ümidi, dayanağı Hazreti ALLAH’ın rızasını kazanmaktır şunu hatırdan çıkarmayalım. Bu rahmeti ilâhi akılcı dincilerin ölçülerine göre değildir.. Onlar ibadet ve taat yönündeki emri ilâhileri, zikir meclisinde olanların cümlesi kemâlatlı kullarımdır hitabı ilâhiyi yeteri kadar kabul edemezler. Haşa, bu halleri imansızlık değil. Fakat taklitten öte gitmez. Gitmiş gibi görülse de kalıcı değildir. O kemâlatlı kullarına benzemez. Sahih-i Buhari’nin (Tecrid-i Sarih Tercümesi) onikinci cildinde Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet edilen hadisi şerifte “Zikir meclislerini arayan melâikeler vardır. Zira melâikelerin gıdası zikrullahdır.” Devam eder... Hadisi Şerif’in nihayetinde melâikelerinin sualine cevaben “Ey melâikelerim, sizleri şahit kılarım ki, o mecliste bulunanları korktuklarından emin, umduklarına nail eyledim. Onlar öyle kemâlatlı kullarımdır ki, onların yanına şaki gelmez. Onu da affettim” diye buyurdu, Hazreti ALLAH (c.c.). İmanları akıl ölçüsünden öte nasip almak istemeyenler için rahmeti ilâhiler, manevî tedrisat görmediklerinden, onlar için elbette gariptir. Hüküm ALLAH’ındır. Gerçek ilim ALLAH’ın yed-i kudretindedir. Hikmet, buyurmuştur. Hikmet, mü’minin kayıp malıdır, nerede bulursa alsın, hitabı ilâhisi umuma şamil olup (biz Yusuf’a rüyanın tabirini öğrettik, ona hikmet verdik) buyurduğu gibi istisnai ilimlerin istisnai vazifelilerde zuhuru görülür. PİRİ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU TASAVVUF VE ZİKRULLAH İSİMLİ ESERİDEN ALINTIDIR |
|
07-27-2013, 03:10 | #98 |
Allah c.c. nu tahayyül edemediği için Sözde evliyanın rabıta ile yüzünde bağlantı kurulması ve Osözde Velide Allah'ın tahayyül edilmesi Allah'ın Velide zuhur ettiğini iddia etmek bu manadaki Rabıta şirktir !!!
Allah c.c. Evliyada zuhur etmez ! Çünkü evliya olduğunu kimse bilemez ! İnşaAllah evliya hüsnü zannı vardır !!! İfrat ve Tefrit ölçülerini aşmamak lazım ! Rabıta eğer nefsini kontrol etmede zorlandığı anda Şeyhini hatrına getirmek suretiyle kalbini bağlamaya cehd etmek suretiyle çaba göstermesi kınanmaz !!! |
|
07-27-2013, 13:50 | #99 | |||
Alıntı:
Alıntı:
Hz.Allah olmayan bir şeyi mi EVLİYA edinmeyin diyor? Her şeriatın EVLİYAS'I vardır.Kendi şeriatından olan EVLİYA'YA tabi olmak EMRİ İLAHİDİR. RABITA EVLİYA'YA TABİ OLAN KULUNA HZ.ALLAH'IN RAHMETİDİR,İHSANIDIR,LUTFUDUR,ÜMİDİDİR,SİLAHIDIR. Hak Kuluna Rahmetini Yine Kulu İle Gönderir... İlmi-Ledün Bilmeyen Onu Kul Etti Sanır... Alıntı:
Ancak, nasıl ki PEYGAMBER EFENDİLERİMİZ kendilerini ve vazifelerini biliyor ve bunu tereddüt bırakmayacak şekilde ilan ediyorlar ise bu durum gerçek varisleri EVLİYASI içinde ayndır. |
||||
07-27-2013, 22:28 | #100 |
Tasavvufçuların sözlerinden, ele bir şey geçmez. Onların hâllerinden insanın bir şeyi artmaz. Onların vecdleri ve hâlleri, islâmiyyete uygun olmazsa, on para etmez. Keşfleri, ilhâmları, kitâba ve sünnete benzemezse, yarım arpa kadar değerleri olmaz. Tasavvuf yolunda ilerlemenin sebebi, islâmiyette inanılması lâzım olan şeylere, yakînin, îmânın artması içindir. Hakîkî îmân da, bu demektir. İkinci sebebi de, fıkıhta bildirilen vazîfeleri yapmanın kolay ve tatlı olması içindir. Tasavvuf, bu ikisine kavuşmak içindir. Bunlardan başka bir şey için değildir. Çünki, Allahu Teâlâ, Cennette görülecektir. Dünyâda hiç görülemez. Tasavvufçuların aradıkları müşâhedeler, tecellîler, gölgelere kavuşmaktır ve benzetilen, O sanılan şeylerle avunmaktır. Allahu Teâlâ, ötelerin ötesidir. Şaşılacak şeydir ki, onların müşâhedeler ve tecellîler diye övündükleri şeylerin iç yüzleri, eğer anlatılırsa, bu yola yeni girenlerin gevşemelerinden korkulur ve arzûları, istekleri azalır. Eğer iç yüzleri anlatılmazsa, doğrusunu bildiğim hâlde, doğru ile yanlışın birbirlerine karışmalarına göz yummuş olmaktan korkarım. Ey, yollarını şaşırmışlara, doğru yolu gösteren Rabbim! Âlemlere rahmet olarak yarattığın Muhammed “sallallahu aleyhi ve sellem” hürmeti için, bana doğru yolu göster! Hâlinizi ara sıra bildiriniz ki, sevgiyi arttırır. Doğru yolda bulunanlara selâm olsun!
İmam Rabbani Mektubat 207nci Mektup |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
tasavvuf |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|