09-11-2013, 13:17 | #151 | |
Alıntı:
Maide 48 Konu fican tarafından (09-11-2013 Saat 14:17 ) değiştirilmiştir.. |
||
09-11-2013, 13:21 | #152 | |
Alıntı:
Maide 48 Konu fican tarafından (09-11-2013 Saat 14:17 ) değiştirilmiştir.. |
||
09-12-2013, 10:36 | #153 |
İSLAMIN ŞARTI BEŞ DEDİK ,ÖLÇÜYÜ KAÇIRDIK ..
HAZRETİ ALLAHA KULLUKTA NOKSANLIK OLMASIN TEŞVİKİ VE VAZİFE YAPIYORUM ZANNI İLE (HUCURAT SURESİ 14 CÜ AYET )İ GÖRMEZLİKTEN GELEREK İSLAMIN ŞARTI BEŞDİR DENİLDİ BU GÜN DAHA BARİZ GÖRÜLÜYORKİ BU EMRİ İLAHİNİN NEREDE İCRA EDİLECEĞİNİ BİLEMEDİĞİMİZDEN ÜMMETİ MUHAMMET TOPLUMLARINDA İSTER İSTEMEZ BİRİ BİRİMİZE GAYRI İHTİYARI KAFİR DEDİK HAZRETİ ALLAH IN BİLDİRİSİNE TERS DÜŞTÜK KARDEŞLERİMİZLE CEHLİMİZDEN DÜŞMAN OLDUK FİTNENİN DOĞMASINA SEBEB OLDUK; ÇARPIK DÜŞÜNCENİ DÜZELTMEDİKCE DİYALOK KELAMI GÜLÜNÇ OLUYOR! KENDİMİZDEN BAŞKASINI MÜSLÜMAN KABUL EDEMEDİK EDMEKTE İSTEMEDİK CÜMLE PEYGAMBER EFENDİLERİMİZİN ÜMMETLERİNİ TERS TUTUMUMUZLA ÜMMETİ MUHAMMEDE DUŞMAN KILDIK BU YANLIŞ ÜŞÜNCELERİMİZLE ALLAHIN YARATTIĞI GÜZELLİKLERDEN ÜMMETCE MAHRUM EDİLDİĞİMİZİ ALLAH'TAN VE RESULÜNDEN UZAKLAŞTIĞIMIZI GÖRDÜĞÜMÜZ KADARI İLE ANLAMAYA BAŞLADIK ZAMAN ZAMAN DAHA İYİ ANLAŞILIP ÜMMETLER ARASI GEÇMİŞ KABAHATLERİ BAŞA KAKMADAN DİYALOG YOLLARI ARAYACAĞIZ İNŞA ALLAH. Pir-i GÂLİBİ |
|
09-12-2013, 23:36 | #154 |
“EY İMAN EDENLER! MÜ’MİNLERİ BIRAKIP DA KAFİRLERİ EVLİYA EDİNMEYİN. ALLAH’A ALEYHİNİZDE APAÇIK BİR DELİL Mİ VERMEK İSTİYORSUNUZ? (Nisa Suresi, 144)
HZ. ALLAH BU AYET-İ CELÎLESİNDE CÜMLE KULLARINA PEYGAMBER VARİSİ, SİLSİLE-İ MERATİP, SİZDEN BİR ÜCRET İSTEMEYEN EVLİYAYA TABİ OLMAYI EMREDİYOR. KÜFÜR ÜZERE OLUP MANEVİ BİR KANITI OLMAYANLARINA DEĞİL. MAKARİM-İ AHLAK ÜZERE YAŞAYAN KULLARA HZ. ALLAH TARAFINDAN VERİLEN SIFATLAR MÜ’MİN, MÜTTAKİ, TAKVA, VERA SAHİBİ.. CEMİ KULLARINA BU TÜRLÜ YAŞAMALARININ KÜLL OLARAK HZ. ALLAH’IN VERDİĞİ ÖZEL İSİM “MEKARİM-İ AHLAK”TIR. CÜMLE PEYGAMBERİMİZ EFENDİLERİMİZİN HZ. ALLAH’IN İHSAN EYLEDİĞİ VE CÜMLE MÜ’MİN KULLARINA DA BU TERTÎB-İ İLÂHİ ÜZERE YAŞAMALARINI EMREYLEDİĞİ MEKARİMİ AHLAK HAKKINDA AHİR ZAMAN PEYGAMBERİ MUHAMMET MUSTAFA (S.T.A.V.) EFENDİMİZ BUYURDULAR Kİ: “BİLCÜMLE ALLAH ELÇİLERİ MEKARİM-İ AHLAK ÜZERE GELDİLER. BEN TAMAMLAYICIYIM. ÇÜNKÜ BENDEN BAŞKA PEYGAMBER GELMEYECEK.” Pir-i GÂLİBİ |
|
09-13-2013, 20:53 | #155 |
Benim gibi niçin inanmamış diye, O hem cinsimi yermek, benim inancım ve yaşantımla bağdaşmıyor; Her hangi bir şahsı aşağılamak, hakkı kimseye verilmemiştir!..
H. Galip Hasan Kuşçuoğlu |
|
09-14-2013, 20:52 | #156 | |
Alıntı:
EFENDİ KİME DENİR? Efendilik Peygamber Efendilerimizde sıfat olarak tecellî etmiştir. Vârisleri de bu sıfata lâyık görülmüş. “Mevlânâ” lafzı da aynı mânâyı taşır. ALLÂH’ı bir bilip kul olmak için irâdesini kullanan sâlih kişilere de tarih boyu “Efendi” dene gelmiştir vakı-a bu asırda apartman kapıcılarının başka ismi yok! soy adını efendi olarak telaffuz ederler.. Tekrar ediyorum: Efendilik, isim olduğunun ötesinde kişiye bahşedilen manevi sıfat ve mana halinin ifadesidir. Bu meziyeti taşıyan işine bakılmadan her kişi efendidir. Hanımefendilerin de bu taltif-i ilâhiye lâyık olanlarını unutmayalım! PİR-İ GALİBİ |
||
09-16-2013, 22:05 | #157 |
Galibilik Yalnızca Bir Zümrenin Tariki Değil! (Bir Dervişin Gördüğü mana da...) İki derviş kardeşimizle beraber Hacca gidiyoruz ve otel gibi bir yere yerleşiyoruz. Yemek yenen yere iniyoruz. Arkadaşlardan biri tavuk eti diğeri kırmızı et alıyor. Benim param olmadığı için sadece çay içiyorum ve nasılsa param gelince yerim diyorum sonra dışarı çıkıyorum, çıkar çıkmaz Efendi Hazretleri beni çağırıyor. Gel abdest alalım evladım" diyor. Efendimin peşinden abdeshaneye gidiyoruz. Gittiğimiz yer sanki Kâbe'den biraz şehre doğru içerde ben Efendi Hazretlerinin abdest almasını bekliyorum ki o sırada 12, 13 yaşlarında iki çocuk beliriyor ve Efendime bakarak "bak kardeşim abdesttin doğrusunu GALİP Dede alıyor, iyi bakalım bizde doğrusunu alalım" diyorlar. O iki gencin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olduklarını Efendimden Öğreniyorum. Efendim tebessüm ederek onlar Peygamber efendimizin biricik torunları diyor. Bunun üzerine bende hızlıca abdestimi alıyorum. Efendimin peşinden Kabe-î Muazzamanın olduğu yere gidiyorum. Efendim Orada Göz alıcı kıyafetler içinde Kahvemsi bir koltuğa oturuyor. Tam o sırada üç giriş kapısından oluk, oluk insanlar akıyor. Kapıdaki görevliler gelenlere sorular soruyorlar, bazıları "BİZ NASRANİYİZ, ama GALİBİYİZ." Diyorlar. Bazıları da "BİZ BENİ İSRAİLİZ, ama BİZDE GALİBİYİZ" diyerek içeri girme izni alıyorlar. Kâbe-î Muazzamanın etrafında Zikir halkası kuruluyor, her yer gölge gibi karanlık, bir tek EFENDİMİN üzerinde gökyüzünden gelen Birkaç metre kare genişliğinde yuvarlak bir ışık var. Gökyüzünden gelen bir sesle Efendi Hazretleri "LA İLAHE İLLALLAH" diyerek zikri başlatıyor. Aynı anda TÜM DÜNYA YA Işık huzmeleri akıyor ve BÜTÜN DÜNYA AYDINLANIYOR. http://galibi.tv/component/content/article/16-galibi-ic-gundem-haberleri/94-galibilik-yanlizca-bir-zumrenin-tariki-degil.html |
|
09-26-2013, 22:36 | #158 |
Tasavvuf, Allahın razı olduğu kul olma yoludur. Taklidi imandan tahkiki imana geçiş yolu. Zira taklidi iman Allah katında makbul olsada Rızaullah hakiki imanı içinde barındırır.
Şeriat = Her Mü'min'in üzerine vazife adlettiği ahlak ve kurallar manzumesidir. Taklîdidir.. Tarikat = Rızaullah'a kavuşmak için girilen yol. Bu yolun usûl ve kaideleri vardır. Hakikat = Mana aleminde ki sırlara vakıf olma makamı. Eşyanın hakikatine vakıf olmak. Marifet = Rızaullah'ın elde edilip hakikat sırları ile birlikte şeriata kavuşmaktır. Yani taklidi imandan hakiki imana geçilip irşad etme makamı. Olgunluk.. Şeriat bilmeyen bilmez tarikat, tarikat bilmeyen bilmez hakikat, hakikat bilmeyen bilmez şeriat. Hakikat makamında ki sırlar avam tabakadan gizlenir. Sırdır. Açılması halinde avamın prikolojisi bozulur. Akılla izah edilemez. Hallaç, Nesimi ve nicelerinin akıbeti malum. Hakikatte takılı kalmanın içinde barındırdığı rist.. Hedef marifet makamıdır. Büyük bir tasavvuf adamı makamlar hakkında şu benzetmeyi yapmaktadır. Şeriat makamında ki Mü'minler aile içinde var olan çocuklar gibidir. Aile içinde ki ahlak kuralları ve yaşam tarzı şeriattir. Lakin çocuklardan saklanan başka bir şeriatte vardır ve bu sırdır. Üstü örtülüdür. Oda yatak odasıdır. Orasıda hakikattir. Çocuklardan gizlenir. Zira anlayacak kapasiteleri yoktur. Meydana geliş sırrını çocuğa nasıl izah edebilirsiniz ki? Tarikata giren kişi büluğa eren ve evlilik yaşı gelen çocuk gibidir. Evlenip bir yuva kurmaya heves eder fakat evlilik sorumluluk ister. Alt yapı ister. O gencin evlenmesi hakikate vasıl olması gibidir. Artık ayrı bir yuva kurmuştur. Marifet ise çocuk çocuğa karışıp tekrar başa dönmektir. Yani başta aile içinde çocuk iken taklidi bir imana sahipti. Sonra baba olunca her şeyi daha iyi anlar hale gelimesi ile hakiki imana kauşmasıdır. Yani aile içinde çocukluktan aile içinde baba olma serüveni. Birkaç lafta islamın batın, hakikat, mana, ilmi ledün yönüne saldıran kişilere söyleyelim. Bazıları tasavvufun antik yunandan, budizimden, şamanizimden veya hinduizimden gelip dinimize girdiğini iddia eder. Oysa Kur'an'da delilleri vardır. Bilmedikleri şey şudur. Şeriat kuralları her peygamberle birlikte değişikliklere uğrar. Yani helaller ve haramlar değişir. Mesela Hz. Adem şeriatinde kardeş evliliği helalken sonra ki şeriatlerde haram kılınmıştır. Şarab içmek Hz. İsa şeriatinde helalken Hz. Peygamber efendimizin şeriatinde haram kılınmıştır. Bu gibi misaller çoğaltılabilir. Lakin İlm-i Ledün denen hakikat aleminin gerçekleri ezelden beri aynıdır ve değişmez. Hakikat alemi mana alemi olduğu için mana olduğu gibi kalır. Dolayısı ile geçmiş dinlerin mana aleminden kalan bazı kalıntıların islamın tasavvuf yönü ile olan benzerliği o dinlerden bize geldi anlamına gelmez. Bütün dinlerin ibadet etmek, bir yaratıcıya inanmak, ahiret alemi, günah, sevap gibi ortak yönleri vardır. Şimdi tutupta bunlar bize başka dinlerden gelmiş denebilir mi?! Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa ile Allah'ın kullarımızdan bir kul dediği Hz. Hızır arasında geçen hadiseyi neyle izah edecekler? |
|
09-29-2013, 02:05 | #159 |
Allah c.c. Müslümanları ifrat ve tefritten korusun inş...!
|
|
10-02-2013, 19:06 | #160 |
Sultan Abdulhamid zamanın ulaması için der ki:
“Ekseriyetle şahsen fazîletli idiler. Fakat ilmî kudretleri olduğu kadar cihanı telakkî tarzları, bu kadar büyük islâmiyet’in mukadderâtı üzerinde te’sir yapacak mevzûyu ele almaya, netîcelendirmeye müsâit değillerdi.” Japon kralı bizden ulema istemişti, islamiyeti kabul edeceklerdi, Sultan Hamit Han cennet mekan, “onların istediği ulemayı bulup gönderemedim, zira milletimin de öyle bir ulemaya ihtiyacı vardı.” Pir-i Gâlibi Kadiri, Rufai, Üveysi Meşayihi Seyyid H.Galip Hasan Kuşçuoğlu |
|
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
tasavvuf |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|