![]() |
#81 |
![]() Kaynak türkiyegazetesi.com ahmet şimşirgil
Abdülhamid Han’ın yanındakiler! *İngilizlerin tesiriyle ve Ehl-i sünnetten ayrılarak mezhepsizleşen*Afgani, Abduh*ve*Reşit Rıza İslam dünyasının parçalanmasında ve*Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinde büyük rol oynadılar Abdülhamid Han ın yanında ve destekçisi âlim ve velilerde bulunuyordu. Bunlar halkı halifeye bağlıyorlardı. Seyyid Fehim Arvasi, Seyyid Muhammed Ebü’l Hüda Şeyh Ebu’ş Şamat Efendi, ve*Yusuf Nebhani*hazretleri halifeyi destekliyordu. âlim ve veliler tanınmadı bu Türkiye’nin eğitim sistemi ile alakalıdır. Abdülhamid Han ı saltanattan uzaklaştıran mason İngilizler ve yardakçıları Afgani, Abduh, *gibi reformist sahte din adamları ve çömezleri halife abdulhamitten sonra osmanlıya hakim olmuşlardır.Türkiye, Mısır, Suriye, gibi Müslüman ülkelerde İngilizlerin tesiri ile afgani yandaşları parlatılmış gündemde tutulmuştur. *Ehl-i sünnet içinde ve Türk halkı arasında sahte reformist dinciler revaç bulmamış ise de, özel yetiştirilmiş ilahiyatçılar vasıtasıyla uzun yıllar içerisinde hedeflerine ulaşmışlardır. gerçek İslam âlimleri ise terk edilmiştir.Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde*Abduh, Afgani*ye ayrılan sayfalar ile*Seyyid Arvasi, Hüda Sayyadi, Şeyh Şamat, Yusuf Nebhani*mukayeseli olarak değerlendirilirse ne dediğimiz anlaşılır. Yusuf nehbani halife abdulhamitin yanında yer almış mason ve mezhepsiz şarlatanlarla mücadele etmiş kıymetli din âlimlerindendir*Yusuf Nebhani 1849 da Filistin Nablus Hayfa şehri İczim köyünde doğdu. Benî Nebhan kabilesindendir Nebhânî nisbesiyle anıldı. İlk öğrenimini babasının yanında yaptı. *Yusuf nehbani On yedi yaşında Kahire’ye gitti. 1866-1872 de Kahire’deki meşhur*Câmiü’l-Ezher Üniversitesi’nde yüksek din ilimlerini tahsil etti. 1874 de kadı tayin edildi.Şam’da kadılık yaparken 1888’de kurulan*Beyrut Yüksek Hukuk Mahkemesi Başkanı*oldu. Beyrut Valisi Yusuf Nebhani hazretlerinin vazifeden alınmasını padişaha teklif etti Abdülhamid Han, Yusuf Nebhani hazretlerini Beyrut’a vazifelendirdi Padişah Efendimizi rüyasında gördü. Efendimiz, Abdülhamid Han’a: Beyrut’ta bizi en çok seven Yusuf Nebhani idi. Bizim âşığımızın Beyrut’taki, asli vazifesinde kalması uygundur”*buyurdu.güzel rüyaya sevinçle uyanan Abdülhamid Han sadakalar dağıttı. postaya verilmemiş olan kararnâmeyi iptal etti. *Yusuf Nebhani hazretleri Meşrutiyet’in ilânı ve Sultan hamid’le olan münasebeti dolayısıyla görevinden uzaklaştırıldı 1909 da. Medine’ye göç ederek talebe yetiştirdi 1916’da Şerif Hüseyin hareketinin başlamasıyla Medine’den köyüne döndü. 1932 de ramazan ayında Beyrut’ta vefat etti.Yusuf Nebhani kadılık yaptı çok kıymetli eserler yazdı. Musul, Haleb, Diyarbakır, İstanbul gibi beldeleri gezdi. sohbetlerde bulundu. Seyyid Fehim Arvasi hazretleri*hacca giderken elini öpmüş, duasını almıştı. Yusuf Nebhânî’nin yaşadığı dönem, İslam âleminin en zor, deviriydi en Müslümanlar inanç değiştirmeye davet ediliyordu. Yusuf Nebhânî, ihanet ve gaflet manzarasını görmüş ve kalemiyle muazzam bir mücadele vermiştir |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#82 |
![]() Kaynak türkiyegazetesi.com ahmet şimşirgil
*Yusuf Nebhani ilim ve fazilette yüksek bir zâttı Osmanlıların İslamiyet’e yaptıkları hizmetleri takdir etmekteydi. İngiliz, Yahudi ve masonların, mezhepsiz reformistlerin hilafeti kemirmeye çalıştıkları bir zamanda Osmanlı Devleti’nin yılmaz bekçisi olmuştu. Bütün gücüyle Ehl-i sünnet için mücadele etti.Osmanlıya acımasız bir kin ve garaz içerisinde bulunan, abduh Abdülhamid Han’a*“yaşayan en habis herif”*diyordu Abduh’un; kopyası Reşid Rıza’nın hâllerinide unutmamak gerekir Hayrettin Karaman’ın* İslam’da Birlik”*kitabında örnek gösterdiği*Afgani, Abduh*ve*Reşit Rıza, İngiliz emellerine çalışırken, Nebhani ise, istikamet Peygamber Efendimize duyduğu aşkı ve bağlılığı; ilmi,*ameli ve Sultan hamid Han’ın hizmetlerini takdir ederek yanında sapasağlam duruşuyla gerçek bir İslam âlimiydi. *Nebhani, onlarca eseriyle bu mezhepsizlere yıldırımlar yağdırdı. mezhepsiz ve reformcular kendisini sevmediler. Onu ve eserlerini hafif ve kıymetsiz gösterdiler.kıymetli bir âlimin ve eserlerinin memleketimizde tanınmıyor olması, Müslümanlar açısından kayıptır. İlahiyat fakültelerimizde mezhepsiz ve reformcu âlimler hakkında yüksek lisans ve doktora tezleri yaptırılırken bu büyük âlimin tanıtılmasının yapılmaması düşündürücüdür. ilahiyat fakültelerine yıllardır ne tür âlimlerin hâkim olduklarının işaretidir. *Nebhani’nin, Afgani ve çömezleri hakkında şu tespiti, yapar Onlar ictihad iddiasındadırlar. Yeryüzünde fesatla dolaşırlar; kendilerine ‘ fesat çıkarmayın’ dendiğinde bizler ancak ıslah ediciyiz derler. Haberiniz olsun ki, bozguncudurlar lâkin farkında değillerdir Afgani Müslümanlar arasında fesada çıkartmak istemiştir. Nehbani onun için şöyle der İsmi “Cemaleddin”dir yaptığı işler kötüdür Diyorlar ki; en büyük ıslahatçıdır onun sayesinde din kolaylaşmıştır. Onun sayesinde Azgınlık mezhepsizlik bir tufan olmuştur Cahillikleriyle Hz Muhammed’in dinini kısalttılar dinî hüküm bırakmadılar fesatlarıyla ıslahat yaptıklarını zannettiler sapıklıklarını dine hamlettiler Tıpkı bir sarayın fareleri gibiydiler ictihad iddia eden Afgani ve Abduhlar, İlim havuzunun dibinde kalmış, arkı bulandırmış çamurdur Hazreti Muhammed’in dinini sonuçsuz kılmak için ictihad ettiler dine yardım ettiklerini zannetseler de ne emir var, ne de yasak” diyen İbahiyye fırkasına katıldılar. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#83 |
![]() Kaynak türkiyegazetesi.com ahmet şimşirgil
Pişmişin hâlini anlayamaz ham Kısa kesmek gerek sözü vesselam *Son zamanlarda din adına ahkam kesen bazıları gündem oluşturdular. Bu durum İslam’a düşman kişilerin arayıp da bulamadıkları bir husustur. bunlar mesele doğru mu yanlış mı diye ayırt etmezler. saldırmayı marifet sayarlar Kadınlar Günü”*yaklaşırken köşe yazarları ve sözde aydınlar girişimde bulundular. Nurettin Yıldız’ın asansör konuşmalarını ele alarak Müslümanlara saldırdılar Cumhurbaşkanımız güncelleme”*kelimesini kullandığında, zevatçılara fırsat çıktı. Dinime dahleden bari Müselman olsa”, sözünün gereği Ehl-i sünnet kitlelerle Sayın Cumhurbaşkanımızın arasını açmak üzere manşetler attılar zil takıp oynadılar. *Cumhurbaşkanımız sözünün tashihini en net bir biçimde ertesi gün yaptı.din âlimlerinin ve ilahiyat hocalarının cevap vermesi gerektiğini ve yeni FETÖ’lere fırsat verilmemesi hususunu, belirtti. Mehmet Görmez* TRT1’e çıkarak açıklamalarda bulundu. Mehmet Görmez FETÖ*projesi olan*Kutlu Doğum Haftası’nı kaldırmamak uğruna, Diyanetten ayrıldı. TRT ile ortaklaşa düzenlenen Kur’ân-ı kerim yarışmasını eleştirmiş, Cumhurbaşkanımız kendisini tenkit etmişti.Cumhurbaşkanımızın*yeni FETÖ’lere yol açılmamalı tedbir alınmalı*diyerek dikkat çektiği odak isim N.Yıldız’a,*Görmez Diyanet’in başında iken Yıldız’ı, hangi görevlerde bulundurmuş ve vaizlik yaptırmıştır, *Yıldız’ı savunanlar da şunlara cevap aramalılar:*N. Yıldız bugüne kadar Ehl-i sünnete uygun düşmeyen hangi ifadesinden ve Umuma hitap eden hangi yanlışından vazgeçmiştir?..*Kapalı kapılar ardındaki özürler umumu bağlamaz. Yıldız’ın tenkit ettiğim şu sözlerine dikkat kesilelim:*Hilafet makamını hak etmediği hâlde işgal eden Osmanlı’nın, yeteneksiz padişahlarının zevk-i sefasını ibadet diye bana sunuyorsun…”*derken Osmanlıları tahkir etmektedir. “Keşke Fatih yedi dil öğreneceği yerde, tefsir kitabını baştan sona okusaydı ve tasavvuf yönü ilerlemiş olsaydı...”derken*Sultan Mehmed’in tefsir hocalarını hiç duymamış demek ki. *Abdülhamid piyano çalmaktan Aziz Mahmud Hüdai’nin yanına gitmeye fırsat bulamadı”*sözüyle cehaletinin boyutunu ortaya koymakta Abdülhamid Han’ın Aziz Mahmud Hüdai’den üç asır sonra yaşadığının farkında bile olmadığı bellidir. Kanuni 100 kere şeyhülislama sorduysa 300 kere de tembih etmiş. Ölmeden fetva kâğıtlarının kabre konmasını istemiş ama o kâğıtlar seni kurtaramaz!”*derken neden kurtaramaz? Ne yapmış da kurtaramaz? günahını söyleyebilir mi? N. Yıldız bu sözleri Muhteşem Yüzyıl dizisinin tesirinde kalarak mı söylemektedir Kanuni için*“Viyanaya gideceğine bir kere hac etmiş olsaydın”*demektedir. Cihadın ne olduğunu bilmemekte Abdülhamid Han’ı dinlememekle itham ettiği Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin*“Padişahlara hac gerekmez”*sözünü bilseydi keşke |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#84 |
![]() Kaynak türkiyegazetesi.com ahmet şimşirgil
*Yıldız’ın ithamları sadece Osmanlılarla sınırlı kalmamıştır. internet videolarında şu sözleri Müslümanları rencide etmektedir:* Resulullah kâmil değildi, mürşid nasıl kâmil olur?” Âdem (aleyhisselam) çocuklarını yetiştirmeyi beceremedi.”Hazreti) Ebubekir bir hurma fidanı için ağzını bozmuştur, Mal sevgisi ve şehvet tehlikesinden Ebubekir’in garantisi yoktur”. Hazreti Ebubekir bizim hayatımıza ulaşamaz. Gelsin internet çağında bir Ebubekir Sıddık olsun göreyim onu…”Mevlit kutlayanları Hıristiyanlara benzeten Yıldız, vefat edenin ruhuna Kur’ân okunmaz diyebilmektedir.efendimizden şefaat isteyenleri*“Şefaat Ya Resulullah’mış! Bırakın bu edebiyatları!”*diyerek aşağılamaktadır. *N. Yıldız İbni Teymiye’nin tesirindedir onu İmamı Azam gibi, İmam Malik e şartları benzetmektedir Ehl-i sünnet büyüklerini “İbni Teymiye’ye düşmanlık eden âlimleri hepsi mide bağıyla bağlıydı, İbni Teymiye onların düzenine çomak soktu”*diyerek kötülemektedir. Ehl-i sünnet âlimlerinin övdüğü Osmanlıların kuruluşunu müjdeleyen*Muhyiddin-i Arabi*ve*Sadreddin Konevi*hazretleri için,*“Muhyiddin-i Arâbi ve Sadreddin Konevi Batı’nın mikroplarını Müslümanlara taşımıştır, yeni bir din ihdas etmişlerdir”*diyerek tekfire varan beyanlarda bulunmaktadır.Sadreddin Konevi hz Mevlana’nın zamanında Konya’da yaşayan en büyük âlimlerden olup,*Şeyh-i Kebir*diye anılmaktadır. *Sadrettin konevi Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin üvey oğludur Ekberiyye Tarikatı’nın mümessilidir Muhyiddin-i Arabi gibi büyük bir velinin üvey oğlu olmak, onun terbiyesi ile yetişmek, her şeyhe nasip olacak bir mazhariyet değildir. Sadreddin Konevi onun eserlerini şerh etti. Tasavvufta ve şer’i ilimIerde ok ileri gitti. hadis ilminde en yükseğe ulaştı. Dergâhına emirler beyler katıldı vezirler sultanlar ondan feyiz aldı. Bu büyük âlimi karalamak ve kötülemek kimin haddinedir? Nurettin Yıldız’ı savunmak isteyenler elli defa düşünmelidir. videolarını büyük tepkiler üzerine kaldırtmış olsa bile sözünden döndüğüne dair tek bir videosu yoktur. İslam’a saldırmak isteyen mihraklar onun hep kullanacaktır. *Peki Yıldız’ın ifadelerinden fazlasını söyleyen*İslamoğlu’na karşı*Görmez, Bardakoğlu*ve*İlahiyatçılar*neden sessizdirler fikirlerin yanında mıdırlar Cumhurbaşkanımızın milletimizin temiz inanç ve itikadını bozmak isteyen mihraklara karşı dikkatli olmaları gerektiği uyarısını almadılar mı? * |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#85 |
![]() Kaynak ahmethaldunterzioğlu.com
AKINCI OCAĞI NASIL SÖNDÜ? Padişah III. Mehmet zamanında Serdar Koca Sinan Paşa Bükreş'e girmişti maneviyatı yıkılan Eflak'ı terk etmek istemekteydi. Koca Sinan Paşa Bükreş'te yaptırdığı ahşap kaleyi yıktırararak. Buranın askerini yanına aldı.Orduda düzen ve intizam. Yoktu karmaşa içinde... Yerköyü'nde üç gün mola verildi. Eflak'ın Akıncıları Yerköyü'ne geldiler. ganimet, ve esirlerle Yerköy köprüsünü geçmek istediklerinde Serdar Paşa büyük bir hata yapıp onları durdurdu. Akıncıların ganimet ve esirlerden hazine hakkı için beşte birini istedi Köprüde karmaşa hakimdi. hesap yapıp mal ve esir ayırmak imkansızdı Akıncıların ardından Eflak voyvodası Mihail, kalabalık bir ordu ile geliyordu. akıncılar karşıya geçmeli ve önlem almalıydılar. Düşmanın yaklaştığı haberi ile buyruğunu kaldıran Sinan Paşa geç kalmıştı buyruğunda. asker geçemedi toplar ve mühmmat köprüde kaldı. Eflak Voyvodası Mihail 27 Ekim 1595'de Yerköyü ne ulaştı.Akıncılar düşmana açık av olarak öylece yakalanmışlardı.Umutsuzca savaştılar Büyük bir facia ve Akıl almaz bir kıyım...yaşandı Düşmanı vermeyen Akıncılardan öç aldılar. Kuşatılıp ezildiler, kırıldılar, katledilip Şehit oldu Akıncılar.Koskoca Akıncı Ocağı tükendi, söndü. savaşamadan öldü civanlar.Ocak yanmadı bir daha Yerköyü düşmanın eline geçti Akıncıları İmha eden Mihail Yerköyünü topa tuttu ve bu Yerköyü'nde Türkler tamamen kılıçtan geçirildi. Olan Akıncı ocağına oldu! |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#86 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com II. Mahmud Han
II. Mahmud Han I. Abdülhamid ile Yedinci Kadınefendi Nakşıdîl’in oğlu olarak 20 Temmuz 1785’te Topkapı Sarayı’nda doğdu. Doğumu Top atışları eşliğinde üç gün şenliklerle kutlandı Nakşıdîl Sultan Kafkasyalı Gürcü bir cariyedir. asıl adı Rusudan’dır. I. Abdülhamid Han’ın kızkardeşi Esma Sultan vasıtasıyla Harem’e intisap etmiş bir bey kızıdır Şehzade Mahmud’un şahsiyet ve zihniyeti, amcazadesi III. Se*lim Han’ın on sekiz yıllık saltanatında şekillenmiştir. Şehzade Mahmud çok iyi bir eğitim gördü. Başlalardan dersler aldı. hat dersleri aldı, icazetli bir hattat oldu. eliyle yazdığı bir levha, babası I. Abdülhamid’in türbesinde asılıdır. Arapça ve Farsçaya vakıftı. Sultan Mahmud uzuna yakın boylu, yuvarlak yüzlü, siyah gözlü, uzun kirpikli, siyah sakallı, dalgalı saçlı ve düzgün endamlı idi. Az uyurdu. Sağlam cüsseliydi elleri zarif ve küçüktü. neşeli ve mizaha meyilliydi düzgün diksiyo-nuyla, iyi bir hatipti. Onun en dikkat çeken özelliği, uzun kirpikleri iri siyah gözleriyle küçük ve zarif elleriydi BÜYÜK DEVLET ADAMI Mahmud Han dirayetli, azimli çalışkan soğukkanlıydı. Şahsî kızgınlıklarını affeder devlete işlenen suçları asla bağışlamazdı. Hafızası, kuvvetliydi. Devlet işlerini takip eder yazışmalarda anlaşılır bir dil kul*lanırdı Askerî konulara aşırı ilgiliydi şehzadeliğinde topçulukla ilgilendi Çanakkale Kilidü’l-bahr Kalesi’ni gezmiştir Küpeli ve Baba Haydar adlı büyük toplarla yakından ilgilenmiştir Sultan mahmut , topçuların teknik hatalarını düzeltmiş isabetli atışlar yapılmasını sağlamıştır |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#87 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com Abdülmecid Han
*Abdülmecid Han, 25 Nisan 1823’te doğdu. Annesi, II. Mahmud’un İkinci Kadınefendisi Bezmiâlem Valide Sultandır. Annesinin Çerkez veya Gürcü asıllı bir cariyedir Tek çocuğu Abdülmecid’i doğurunca kadınefendilik, Sultan Abdülmecid’in padişahlığında da valide sultan unvanını taşımıştır.Abdülmecid’in dünyaya geldiği gün Sultan Mahmud, Ahmed Cev*det Paşa, dokuz aylık Şehzade Ahmed’in öldüğü günlerde, “Devlete bir sermaye-i hayat geldi. O gün bir şehzade do*ğup Abdülmecid adı verildi” demektedir. Hızır İlyas Ağa Tâcın ve tahtın lâyığı şehzade-i civan-baht, Abdülmecid Efendimiz doğdu” diyerek doğumu müjdelemiştir.Çocukluğunda çiçek hastalığına yakalanan şehzadeyi, tıp he*kimleri tedavi edemeyince, halk hekimi Gelincikli Meryem Kadın kurtarmıştı. hastalıktan dolayı yüzünde çiçek-bozuğu kalmıştır. Zayıf, bezgin bakışlı, hasta görünüşlü, ama cana yakın, halim selim ve yumuşak başlı bir padişahtı. *Çocukluğunda iyi bir eğitim aldı. Doğu ve Batı kültür*lerini öğrendi eğitimine önem verildi. hat Fransızca ögrenmiş sıkı bir terbiye görmüş, mükemmel bir Müslümandı. her şeyi zamanından önce okur, zarif konuşur, mükemmel ata binerdi. kötülük etmezdi. Çocuklarının tahsiline dikkat cömertliği, israf de-recesindeydi. Sultan Abdülmecid, zarif, hassas, ma*lumatlı, nazik, fakat kararsız bir padişahtı dindar bir padişahtı. Her gün mutlaka Kur’an-ı Kerim okur, ibadetlerini aksatmazdı.Nakşibendî*idi. Tekkelere büyük hür*met gösterirdi. Hattat başı Nuri Efendi’nin dizinde, kelime-i tevhid getirerek can vermişti. Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî Hazretleri’nin halifelerini çok sever, sarayda sohbetini dinlerdi. Vefatından sonra Yanyalı İsmet Efendi Tekkesinin her Cuma hatm-i hâcegân yapmalarını vasiyet etmişti. *Abdülmecid Han zamanında, hürmetsizce basılan Mushaf-ı Şerifler gizlice İran’dan Osmanlı ülkesine sokulmuş. Padişah sıkı takibe almış,25 Kasım 1852’de “Ecnebilerin tab ettirdikleri Mushafların yasaklanması” emrini vermiştir Babası Mahmud Han’ın sert mizacının aksine, sakin, ve sabırlıydı. Saltanatı boyunca “idam fermanı” yazdırtmayan ilk padişahtır. Mahmud Han’ın karşısında başarısız kaldığı Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’yı diplomasi ile ayağına kadar getirtmesi, bir evlat gibi sıcak ve alçakgönüllü davranarak devlete bağlaması ince siyasetine örnektir. Yurt gezilerinde halkın yaşamını inceleyen Abdülmecid Han, haksız vergilerin kaldırılması, salgın ve hastalıkla ve cehalete karşı alınacak önlemler için fermanlar yazmıştır.*Sultan abdülmecit Rüşvet ve yolsuzluktan nefret ederdi. “Bu tiksindirici hal devam ettikçe nasıl çalışılırsa çalışılsın, hiçbir düzen devamlı olamaz” derdi. Onun tanımıyla rüşvet “örtülü hırsızlıktı.” sadrazamdan bürokratlara kadar tüm görev*lilere, Kur’an-ı Kerim’e el bastırarak rüşvet almayacaklarına dair yemin ettirmişti. Padişah israf ve yolsuz*lukları önlemekte zorlanıyordu. kızı Fatma Sultan’la Mustafa Reşid Paşa’nın oğlu Ali Galip Paşa nın düğün harcamaları için Baltalimanı’ndaki sahilhanesini Hazine-i Hassa’ya satmasına çok üzülmüştü. hazineye alınan sahilhane, yeni evlilere tekrar verilmişti bu yolsuzluktu. çevresinde dönenleri öğ*rendikçe bunalan Sultan Abdülmecid, dönemin siyaset ve idare anlayışını kendi karakteriyle bağdaştıramadı Kaynak ahmetşimşirgil.com Abdülmecid Han *Sultan Abdülmecid Halkın vaziyetini tetkik için seyahatler Her fırsatta kışlaları, ambarları ve tersaneyi teftiş ederdi. Askerî ve rüştîye ve medreselerdeki icazet merasimlerinde bulundu öğretmen ve öğrencileri teşvik etti diplomatlarla olan münasebetlerinde, padişahlardan farklı bir yol izledi 1853 senesine kadar yabancı sefirler, padişah ile siyasî konular görüşemezlerdi. Kırım Harbinden önce yabancı sefirleri kabul etti. Osmanlı hükümdarları, krallık hanedanlarına iade-i ziyarette bulunmazlardı. Sultan Abdülmecid, geleneği bozarak Prens Napolyon’un ziyaretini, Fransız Elçiliğine giderek iade etmiştir ve. ziyaretten memnun olan Prens, Padişah’ı Fransa’ya davet etmiştir*Sultan Abdülmecid devrine kadar padişahlar nişan vermişler, kendileri almamışlardı. Abdülmecid Han, Fransa İmparatoru’nun gönderdiği Legion nişanını kabul etmiştir Sultan Abdülmecid Han sadrazamlık makamını yeniden kurdu. Yirmi seneden fazla süren, padişahlığında yirmi iki defa sadrazam değiştirdi. idarî değişiklikler yaptı. Sadrazamların, Serdar-ı Ekrem unvanıyla sefere çıkmalarına son verdi. Seraskerliğin derecesi, sadrazam ve şeyhülislâmın se*viyesine getirildi.İstanbul ve eyaletlerin asayişi için 1845 de Zaptiye Müşirliği kuruldu. meclis ve nezaret sayısı arttırıldı. Divan-ı Hümayun önemini kaybetti. taşra teşkilatı, Avrupadaki mülkî idare örnek alınarak değiştirildi. valiliklerin yanında mahallî meclisler kuruldu meclislerde Müslüman olmayanlar da temsil edildi *Sultan Abdülmecit Adlî teşkilatta değişiklikler yaptı cemaat ve konsolosluk mahkemelerinin yanında Nizamiye Mahkemeleri kuruldu. 1840’ta ceza, 1850’te ticaret ve 1857’de arazi kanunları çıkarıldı. 1857 senesinde Belediye Teşkilatı kuruldu.Eğitime büyük önem veren Padişah sadrazam ve vükelaya hitaben şöyle konuştu:* halkımın refah ve saadeti için düşün menizi emrediyorum. cahilliğin kaldırılması için, ulûm, fünûn ve sanayi öğretim mek*teplerinin kurulmasını ön planda sayıyorum.”Padişahın istekleriyle, Meclis bir kanun hazırladı. ilköğretim mecburi, ilk ve orta öğretim parasız oldu. 1845’te harp okulları üçe ayrıldı, ve Harb Akademisi açıldı.İlk ve ortaöğretim için 1847’de Öğretmen yetiştirmek üzere Darülmuallim, eğitime başladı ve okulun müdürlüğüne Ahmed Cevdet Paşa getirildi. *Sultan Abdülmecit Devlette ziraati geliştirmek için 1847’de ilk defa Ziraat Mektebi ile Orman Mektebi açıldı. 1850’de Meclis-i Maarif-i Umumiye tarafından Encümen-i Daniş akademi, Türk dili üzerine çalışacak, halkın eğitimi için tercüme edecekti. Bu akademi tarafından Ahmed Cevdet Paşa’ya bir Türk tarihi yazma vazifesi verildi. 1860 da telgraf hatlarında çalışacak eleman yetiştirmek üzere Telgraf Mektebi kuruldu.Abdülmecid Han devrinde maliyede yenilikler yapıldı. İltizam usûlü kaldırıldı, vergilerin toplanması için eyalet ve sancaklara muhassıl memurları gönderildi. iltizam usûlünün, kaldırılması karışıklıklara ve devlet gelirlerinin düşmesine sebep oldu. Maliye Nazırı Saib Paşa zamanında, ilk defa, “kâime” adı verilen kâğıt paralar basıldı 1844 de ilk bütçe yapıldı. *Sultan Abdülmecid devrinde birçok imar faaliyetleri de yapıldı. 1844 te bugün Galata Köprüsü olarak bilinen Mecidiye Köprüsü, onun zamanında yapıldı 1848’de Küçük Mecidiye Camii ve Büyük Mecidiye Camii, 1859’da Maçka ile Nişantaşı arasındaki Teşvikiye Camii yapıldı. 1851’de Şirket-i Hayriye denilen Boğaziçi vapurları işletildi 1860’da İzmir-Turgutlu arasında demiryolu yapıldı.*9 Eylül 1655 te Sultan Abdülmecit zamanında Kırım Harbi sırasında ilk telgraf hattı, İstanbul-Varna-Kırım hattı olarak döşendi .hat denizaltından gidiyordu. Kırım’dan İstanbul’a gönderilen ilk haber, Sivastopol’ün zaptı haberi idi. Osmanlı Devleti’nde telgraf hatları hızla geliştirilerek 1870 senesine kadar yaklaşık 36.000 kilometrelik bir hat döşendi. Dünya devletleri arasında beşinci sıraya ulaşıldı.*Beykoz Küçüksu ve Dol-mabahçe Sarayı Abdülmecid Han’ın saltanatında yapıldı. İstanbul’un çeşmeleri yaptırılıp eski eserler tamir ettirildi. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#88 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com Abdülmecid Han
*Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan da Yenibahçe’de Gureba Hastahanesi’ni, Dolmabahçe’de Va*lide Camii’ni, Bakırcılarda Büyük Sultani Lisesi’ni inşa ettimiş ve çok sayıda mescit ve çeşme yaptırmıştır. Osmanlı padişahları Türk hat sanatının gelişmesinde büyük rolleri vardır Hattatları himaye etmişlerdir Sultan Abdül-mecid, Osmanlı hattat padişahlarındandır Abdülmecid Han, sülûs nesih ve rikayı iyi derecede yazardı. Çok güzel celî hatları vardır.*İcazetini saray imamı ve Ayasofya hattatı Ka*zasker Mustafa İzzet Efendi’den almıştır.*“Vemâ tevfıkî illâ billâh aleyhi tevekkelti ve ileyhi ünîb” Hamden limen ketebe’l-levha bi’l-kalem …” Topkapı Sarayı’nda teşhir edilen ve sultanın cüzü onun hat sanatındaki kabiliyetinin örneğidir.*Topkapı Sarayı’nda on sekiz, Türk İslâm Eserleri Müzesi’nde sekiz, diğer yerlerde yirmi olmak üzere toplam elli beş eseri tesbit edilebilmiştir. Kahire ve Şam gibi eski Osmanlı merkezlerinde de eserleri bulunur Seyyidinâ Hüseyin Camii’nde asılı levhada, “Şüphesiz Allah dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de” mealindeki Yunus Suresi 62. ayeti yazılıdır.*Aynı mescidde “Evlâd ü riyâlim içinde bana en sevimlisi Hasan ile Hüseyin’dir” anlamındaki*“Ehabbü ehli beytî ileyye el-Hasenü ve’l-Huseyn”*şek*lindeki hadis-i şerif hattı ile Ey Peygamber De ki, ben sizden dostluk ve yakınlıktan başka bir şey istemiyorum” mealindeki Şûra Suresi hat yazıları Abdülmecid Hanındır Sultan Abdülmecit hattatları himaye etmiştir. Abdülfettah efendiyi Süleymaniye Camii’nin celî sülüslerini yazmakla görevlendirmiş ve kendisine Vezneciler’de büyük bir konak hediye etmiştir. Abdullah Zühdi Efendi’yi Medine’de Ravza-i Mutahhara yazılarını yazmakla görevlendirmiş Ravza’nın duvar ve kubbelerindeki celî sülûs ayet, hadis ve kasideleri yazmıştır. onun cellerin toplamı 2000 metreyi bulmuştur. Bu dünya üzerinde, bir camide kuşak biçiminde bulunan en uzun mesafeli yazıyı ifade etmektedir. Kaynak ahmetşimşirgil.com Abdülaziz Han *Abdülaziz Han, 8 Şubat 1830 da II. Mahmud Han*ile*Pertevniyal Valide Sultanın evladı olarak dünyaya geldi. Doğumunda İstanbul’da bir hafta donanma şenlikleri yapılırken Yedikule’den toplar atıldı.gürbüz ve gösterişli bir bünyeye sahipti din fen ilimlerini Arapça, Farsça dinî bilgiler dedeleri gibi ata binmeyi, kılıç kullanmayı, güreş tutmayı, cirit at*mayı, en iyi şekilde öğrendi.Şehzadeliğinde serbest bir hayat sürmüş, tam bir muhafazakâr olarak yetişmişti.*Köşkünde at yetiştiriyor, güreş tutuyor, zekâsı, takvası ve gürbüzlüğüyle halkın sevgisini kazanmıştı. Atları, arabaları, hatta vapuru vardı.*Sultan Abdülmecid, Şehzade Abdülazizi takip ediyordu Buna rağmen Veliaht Abdülaziz, at üstünde şehirde dolaşmaya, halkla temas etmeye, Boğaz ve Marmara sa*hillerindeki gezintilerine tahta çıkıncaya kadar devam etmiştir. Sultan Abdülmecid, son Cuma selamlığında, yakalandığı verem hastalığından kendisini bitkin hissedince Veliaht Abdülaziz Efendi’ye Birader, benden hayır yok! Ben bayramlaşmaya nazırlara veda için çıktım. her şey sana kalacak. İnşallah başarılı olursun. Evlatlarımı sana emanet ettim. Onlara darlık çektirme!” diyerek nasihatte bulunmuştur Veliaht Abdülaziz Efendi, ağla*maya başlamış, ağabeyi Abdülmecid Han kardeşine duyduğu şüphelerden pişman olarak şu itirafta bulunmuştu:*“Vükelâ bana ihanet ettiler. Seninle kardeşliğimi bildirmediler!”*Bu sözler, bir anlamda Veliaht’tan özür dilemekti *vefat eden Abdülmecid Han’ın yerinde artık Abdülaziz Han vardı. On beş yılın sonunda trajik bir biçimde şehit edildi Sultan Abdülaziz devrini inceleyenler şöyle yazmaktadırlar:Sultan Abdülaziz Han, devlet için çok çalıştı. Devlet adamı yetiştirmeye uğraştı. Kışlalara gitti, askeri teftiş etti. Harbiye ile Bahriyede incelemeler yaptı. resmî yazıları dikkatle incelerdi. Devletin selametini düşünüp, tebeasının sevgisi için çalıştı. Devlet işlerini dikkatle dinlerdi.Sultan Abdülaziz Dürrünev, Gevherî, Edadil, Hayrandil, Nesrin, Mîr-i Şâh, adlı Kadınlarla evlenmiştir. yedisi kız, altısı erkek, on üç çocuğu dünyaya gelmiştir.Abdülaziz Han yakışıklı, tatlı ve güzel konuşan, anlayışlı zeki ve üstün ah*laklı biriydi *Sultan Abdüllaziz Hayatında sigara dahi içmemişti. Sigara içen ve işret edenlerden son derece nefret ederdi. kendi hizmetlerini sigara içmeyen hizmetkârlara yaptırırdı. Osmanlılığın şanından olan pehlivan beslemek, güreştirmek, atıcılık ve ava gitmek gibi işler yaptı. Büyük bir hayvanat bahçesi kurdu. Osmanlılığın şanına layık bir kahramândı ibret nümunesiydi. her hareketi devletin büyüklük ve vakarı içindi. Ona dost ve düşman herkes gıpta ederdi.güzel konuşur. en münasip cevabı verirdi. cevaplarından millî bir haz duyulurdu vakurdu, Askerlikten çok iyi anlardı Hakkıyla mareşal ve büyük amiral üniformalarını giyer, ordusunun, içinde bulunmaktan zevk duyardı. *En büyük Prusya kumandanlarından Prens Karl Sultan Abdüllaziz için bir “Padişahınızın hem askerî bilgisi hem de askerî değerlendirmesi çok kudretli,” demişti. Prusya Alman devletinin en güçlüsü idi. paşalarımız, Fransız ordusunun dünyanın en kudretli ordusu olduğunu söylerlerken. Sultan Aziz, şöyle dedi, “Fransa ve Prusya orduları arasında fark var. Fransa-Prusya harbinde Prusya’nın kazanacağına şüphem yoktur.” Padişah’ın ülkesinin ideal*lerini yüksek tutan, büyük bir devlet adamıydı Sultan Aziz, son devir tarihinin, en büyük şahsiyetidir. sanat ve kültür hususiyetleri itibarıyla kudretli, bir sanayie sahip, Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine yayılan büyük ve kuvvetli Türkiye idealinin de en büyük mümessillidir *Sultan Aziz Güzel sanatlarda faaldir Şiir, hat, musiki ve resimle alakadar olmuş eserler vücuda getirmiştir. ileri görüşlüdür Sultan Abdülaziz, Rusyayı yenmedikçe, Osmanlı Devleti’nin büyük devlet olma vasfını devam ettiremeyeceğini tekrarlardı. Türkistanda Türklerle irtibat sağlayan Abdülaziz Han’ın desteğiyle devlet kuran Doğu Türkistan Türklerinden Yakub Han Halife’ye bağlılık bildirmiştir Abdülaziz Han, Kırım’ı geri almaya hazırlanmıştı. Donan*mayı Hint Okyanusu’na göndermiş, buraların hâkimi olan İngilizlere Osmanlı’nın varlığını ve kuvvetini kabul ettirmişti. Sultan Aziz; ava, ciride, ata binmeye meraklıydı heybetli, sıhhatli, ve merhametli bir padi*şah idi. Kuvvetli bir edebî kültürü vardı. Şair ruhlu ve ressamdı. zeki ve hüsnüniyet sahibi olduğu, amansız düşmanlarınca itiraf edilmiştir. *Sultan zamanında, Osmanlı dış borçlarının arttığı söylenmiştir. Fakat askerî ve iktisadî teşebbüsler için artışlar gerekliydi olmadığı görülmek*tedir. Zamanında borç parayla Beylerbeyi Sarayı’nı yaptırmış, ve başlanan Çırağan Sarayı’nı tamam-latmıştır. Ayrıca İzmit’te Av Köşkü’nü yaptırmıştır. Sultan Abdülaziz Han’ın koç ve horoz dövüştürdüğü, yalandır tarihî hiçbir değeri yoktur. hayal mahsulüdür güreş gibi sporları teşvik ederdi. Türk güreşinin dünyada söz sahibi olmasını sağladı |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#89 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com Genç Osman
*Sultan Ahmed Han’ın en büyük oğludur, 3 Kasım 1604 de Mahfiruz Valide Sultandan doğdu. Şehzadenin ismi Osman konularak yedi gün yedi gece şenlikler yapılması ferman olundu. Çok iyi bir eğitim gördü. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca öğrendi. edebiyat, tarih, coğrafya ve matematik tahsili aldı.Genç yaşta tahta geçen Osman Han’ın cülusunu devrin büyük şâiri Nef’î şu mısralar ile tebrik eder Şahlar şahı, adaletli Osman Han’ın tahta cülusu ile Osmanlı mülkü taze hayat buldu Tahta geçtiği zaman on dört yasında idi. Faal ve çalışkandı yaşı icabı tecrübesizdi rehber devlet adamlarından yoksundu. Üzerinde valide sultandan başka hocası Ömer Efendi ile Darüssaade Ağası Süleyman Ağa etki sahibiydi. *Sultan Osman Han, güneş yüzlü, heybetli, yüksek himmet sahibi bahadır bir padişah idi. iyi bir binici, silah ve harp aletlerini kullanmakta mahir idi. Şecaat ve binicilikte akranı az olup, şirin çehreli ve güzel tavırlı idi.dünyanın süsü olan bir padişahtı Gençliğinin en parlak günlerinde tahta çıktı etrafında tecrübeli, akıllı ve sadık bir yakını yoktu sonu hazin oldu istikbal için hayırlı düşüncelere sahipti. cesur ve akıllıydı. İngiltere genç padişahı şöyle anlatır Osman mağrur, yüksek ruhlu ve cesurdu. Hıristiyanların can düşmanıydı Atalarının seferlerine imrenmekte , büyük işler planlamakta ve namını hepsinin üzerine çıkarmak için gayret sarf etmekte idi.”reformcu bir devlet adamıydı Osmanlı otoritesini yeniden hakim kılmak istiyordu. *Genç Osman Merkez ve taşra ordusunu için çalışmalar başlatmıştı. Kapıkulunda savurganlığı önleyici tedbirler almaktaydı. Taşrayı denetim altına almak istiyordu. Reayayı Cenâb-ı Hakk’ın emaneti görüyordu.yakınları, büyük proje adamı bu genç fakat tecrübesiz padişahı, hatalara sürükledi. Darüssaade Ağası Süleyman Ağa’nın da telkini ile Hotin Seferi öncesinde altı erkek kardeşinden en büyüğü olan Şehzade Mehmed’i öldürttü Genç padişahın ocakla çekişmesi girmesi telkin ve uyarıları dikkate almaması hayatına mal olmuştur ihtilâl önlenememiştir. Padişah devlet adamları ve ulemaya kulak asmamış, karşısındaki askeri gücü küçümsemiştir. işler çıkmaza girmiştir. O, son ana kadar başsız askerin dağılacağını düşünmüştür.*İsyan büyüyünce devlet adamları ve ulema, asker tarafından istenen devlet adamlarının feda edilmesinin, doğru ve isabetli olacağını padişaha hatırlatmışlar, fakat padişah kabul etmemiştir.Şeyhülislam Esad Efendi ve zamanın ünlü şeyhi Aziz Hüdâyî onu ikaz etmiş Şeyhülislam, padişahın hacca gitmekten vazgeçmesi yönünde fetva çıkartmış, Aziz Hüdâyi ise padişaha tavsiyelerde bulunmuştur. Fakat o, kulak asmamış, hocası Ömer Efendi ve Darüsaade Ağası Süleyman Ağadan başka hiç kimseyi dikkate almamıştır. Genç Osman geleneğe önem vermemiştir Fatih döneminden beri hür kadınlar yerine cariyeler ile evlenildiği halde. Genç Osman, bu cariyeleri evliliğe kabul etmemiştir. Bütün karşı çıkmalara rağmen, Şeyhülislam Esad Efendinin kızı ile evlenmiştir. hacca gitmeye karar vermiştir *Genç Osman’ın öldürülmesiyle Osmanlı Devletinde ilk kez kötü bir gelenek başlatılmıştır. devlet adamları menfaati gereği askeri kullanmıştır asker siyasetin içerisine çekilmiştir devlet dışarıdan çok içeriyle meşgul olacak gücünü ve kudretini kaybedecektir. Osmanlı tarihinde yenilik ve ıslahat hareketleri engellenecektir Genç Osmana karşı gerçekleştirilen ihtilâl hareketi gelecek dönemlere de sirayet etmiştir. memlekette yenilik ve ıslahat yapmak isteyen büyük hükümdarlar ve vezirler yenilik uğruna tahtlarını ve başlarını vermişlerdir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#90 |
![]() Kaynak ahmetşimşirgil.com IV. Murad
*Sultan IV. Murad, Osmanlı sultanlarının on yedincisi İslam halifelerinin seksen ikincisidir. Sultan Ahmed Han’ın oğludur 27 Temmuz 1612’de Mahpeyker Kösem Sultandan doğdu.En mümtaz şekilde terbiye edildi. Enderunda dersler aldı. Kösem Sultan, oğlu Murad’ın şehzadelerden üstün olması için çok gayret gösterdi.Şehzade Murad . ilimli süratli, planlı atik ve çevikti çabuk yetişti ok atmayı, ve ata binmeyi öğrendi. âlimlerden fıkıh öğrendi Babası Sultan Ahmed Han’ın vefatıyla, devlet otoritesi sarsılmış, îslam düşmanları hücuma geçmiş yeniçeri, bozulmuştu*Sultan Murad Han, çocuk yaşta saltanata yabancı kalmamak için her işi öğrenmek istiyordu. Çok zeki ve anlayışlı ve hafızası kuvvetliydi, yaşı ilerledikçe devlete alâkası artıyordu. ilim öğreniyor, tarih okuyor, dedelerinin hal ve hareketlerini, inceliyordu. Dedelerinden Yavuz Sultan e özeniyor, onun gibi kendisini yetiştiriyordu. Onun gibi bilgili, onun gibi güçlü kuvvetli, onun gibi korkusuz olmak için çırpınıyordu. halkın sohbetini dinler.ve incelerdi, insanların kimden zarar gördüğünü, ve zulüm merkezlerini tek tek tespit etti.Sultan Murad, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, koyu kumral saçlı, kara gözlü, beyaz tenli, simaca heybetli idi. Harikulade bir kuvvete malikti. süratli ve maharetli ok ve yay kullanırdı. *Sultan Muradın Attığı ok ve harbelerle kalkanı böler, iki yüz okkalık gürzü sallayarak idman yapardı. cesareti, keskin zekâsı, askerî dehası, askerlerince çok takdir ediliyordu. İki yüz okkalık gürzleri kaldırır, hızla giden iki atın birinden diğerine atlar, attığı ok, tüfek mermisinden uzağa düşerdi. Devrinin silahlarını en iyi şekilde kullanırdı. zekâsı ve hafızası kuvvetliydi memleketin en karışık devresinde hükümdar olmuştu. Ağabeyi Genç Osman bir isyanda şehit edilmiş zorbalar devleti ele geçirmişlerdi. halka zulmediyorlardı. Murad Han yirmi yaşında devlet dizginlerini ele alınca zorbalara karşı acımasız bir kıyım yaptı. Zorbalıkla devlete gelenlerin hakkından geldi. Osmanlı Devleti yeniden canlandı *Sultan IV. Murad kendisinden elli dokuz yaş büyük olan Şeyhülislam Yahya Efendi’ye, “Baba” derdi onu baba bilir ve her sözünü kabul ederdi. Dinin hükümlerini Arapçaya ve Batı dillerini bilirdi. memlekete vâkıftı.*ilim sever, ilim meclislerine giderdi Evliya Çelebi ve Kâtip Çelebi gibi âlimleri teşvik etti Murad Han’a, tarikat erbabı kötülenmişti. Padişah tasavvuf ehli âlimlere tarikatları sordu üç gün içinde yirmi sayfalık risale yazıp arz ettiler Şeyhülislam Yahya Efendi ve önde gelen âlimler uygun gördü tasavvuf ehli sıkıntıdan kurtuldu. Dünyada ilk defa uçuş denemesi sultan murat zamanında İstanbul’da yapılmış; Hezarfen Ahmed Efendi, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kuvvetli bir lodos rüzgârıyla uçmuştur. *dünyada ilk defa fişek usulü ile füze tecrübesi de Hasan Çelebi namındaki bir Türk sanatkârı tarafından tecrübe edilmiş ve barut macunu ile imal edilmiştir. füzenin muharebede kullanılması teklifini padişahın, çok adam kırdıracağını, zulüm ve günah olduğunu söyleyerek reddetmiştir sultan murat Kur’ân-ı Kerim okumayı ve ibadetlerini ihmal etmezdi. Dedesi Yavuz Han gibi o da Hırka-i Saadet dairesinde Kur’ân okurdu. ilmî tartışmalar yapardı. Cumartesi geceleri ilahi dinlerdi. Pazar geceleri Cevrî, Nef’î, Arzî, Nedim, gibi şâirlerle sohbet ederdi. Pazartesi gecesi damadı Muslî Çelebi, Mukallit Cifit Hasan, Akbaba, gibi hazır cevap kişileri toplar ve eğlenirdi. *Sultan Murat Salı gecesi güngörmüş ihtiyarlar ile sohbet ederdi Çarşamba gecesi salihler ve hayır sahipleriyle, Perşembe gecesi dervişler, macera sahibi ve maarif erbabı ile sohbet ederdi. Her sabah divana çıkar ve Müslümanların işlerini görmeye çalışırdı.Evliya Çelebi, Osmanlı sülalesinde böyle zapt edici, bağlayıcı, adil, sert ve şiddetli, eşkıya düşmanı, Zaloğlu Rüstem gibi kuvvetli, yiğit ve cesaret örneği bir padişahın gelmediğini rivayet ederdi.IV. Murad devlet erkânına ve ulemaya sert ama adil davranırdı halka zulmedenlere göz açtırmazdı parasız bir şey alınmamasını emretmiştir. kadıların hakkaniyet üzere hüküm vermelerini de öğütlemiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 4 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 4 Misafir) | |
|
|